• Sonuç bulunamadı

115i-Araştırmanın bilgi felsefesi yapısı: Bu çalışmada, Türkiye’de boşanma olgusu

2012-2016 Döneminde Türkiye’de Boşanma Olgusu:

115i-Araştırmanın bilgi felsefesi yapısı: Bu çalışmada, Türkiye’de boşanma olgusu

araştırılırken, gelişim evreleri ve sonuçları kapsamlı bir şekilde açıklanmıştır. Bilgi felsefesi (epistemoloji), bilginin ne olduğu ve nasıl elde edildiğine ilişkin olduğuna göre; buradaki bilgiler, kuram ve gelişmeler ışığında resmi verilerden ve bilimsel yorumlardan yararlanılarak elde edilmiştir.

ii-Araştırmanın varlık-bilimsel yapısı: Varlıkbilimi (ontoloji), sorunun varlığını, varlığın sorununu araştırır. Felsefi bağlamda boşanma, sosyo-ekonomik sorunların bir parçası olduğundan, bu araştırma ile taraflar (en başta boşanan çiftler, aileleri, toplum ve devlet), boşanma olgusunun somut varlığı ve sorunun görmezden gelinmemesi ya da gizlenmemesi gerektiği üzerine düşünmeye davet edilmektedir.

iii-Araştırmanın yöntem-bilimsel yapısı: Yöntembilimi (metodoloji) genel olarak belli bir bilimde/alanda uygulanan yöntemlerin tümü olduğuna göre, bu çalışma için, birbirini tamamlayan iki yöntemin uygulandığı söylenebilir: Bilimsel düşünce yöntemi; incelenen konu, -boşanma- bir yönüyle, ‘Nedir-Ne olmaktadır?’ sorularıyla ilişkili olduğundan “pozitif bilim”e; diğer yönüyle de, -taraflar için- ‘Ne-Nasıl olmalıdır?’ şeklindeki değer yargılarıyla ilişkisinden dolayı da “normatif bilim”e dayanmaktadır. Geçmişten günümüze ve geleceğe doğru bir boşanma görüngesi (perspektifi) çizilmeye çalışıldığında, bu araştırma, genelden/bütünden özele/parçaya gelinerek “tümdengelim” şeklindeki düşünce yöntemine uygun düşmüştür. Araştırma ve inceleme yöntemi olarak ise “betimleyici” ve “soyutlamacı” teknikler tercih edilmiştir. Betimleme ile ayrı ayrı, iç içe geçmiş çok sayıda kavram tanımlanmış ve anlamlarını kuvvetlendirmek için benzetme yoluna gidilmiştir. Soyutlama tekniği ile de, gerçek yaşama en çok uyan unsurlar çözümleme kapsamına alınmış, uymayanlar ise çözümleme-dışı tutulmuştur.

Boşanma olgusu; aile sosyolojisi, iktisat sosyolojisi (sosyo-ekonomi), psikoloji, sosyal psikoloji, sosyal politika, aile hukuku, eğitim, etik gibi pek çok sosyal bilimin konusudur. Bunlardan da yararlanmak üzere, burada konu, tümdengelimci yöntemin bir gereği olarak, daha çok iktisadi ve feminizm paydasında incelenmeye çalışılmıştır.

116

Yazın Taraması

Boşanmaya ilişkin gelişen bir yazın (literatür) var; fakat Türkiye’de konu feminizm/feminist iktisat kuramı açısından son derece sınırlı işlenmektedir. Genel olarak ve özetle Dünya ve Türkiye odaklı yayınlardan bazı örnekler verilebilir:

Boşanma olgusunu ilkel çağdan günümüze dek tarihsel süreçten başlayarak inceleyen Aktaş (2011), boşanmanın kişisel, çevresel ve parasal anlamda tekil ve çoğul nedenlerini ve boşanma sonrasında yaşanan güçlükleri sıralayarak konuyla ilgili yerli ve yabancı saha araştırmaları derlemiş ve “ilişkisel tarama modeli”ne dayalı İzmir ili özelinde bir anket yaparak tezini; kadınlar için boşanmanın en yaygın nedeninin zina, erkekler için ise evi terk etme olduğunu; boşanma sonrasında en fazla güçlük çekenlerin işsiz eşler olduğu vb. bulgularla tamamlamıştır.

Battal’ın (2008: 208) bir proje kapsamında yürüttüğü Ankara ve İstanbul ağırlıklı yedi büyük ilde yapılan bir alan araştırmasına göre, sağlıksız bir evliliğin nedenleri ele alınmış ve gruplandırılmıştır. Bu nedenler alan araştırmasında denetlenmiş ve önemli ölçüde yapılan gruplandırmanın geçerliliğini doğrulayan, beklentilere uygun sonuçlara ulaşılmıştır. Bu gruplar ve içerdiği başlıca alt nedenler, büyükten küçüğe doğru sıralanmak üzere şu şekildedir: a. Eşlerin -doğrudan diğerine yönelmeyen ve önemli toplumsal tepki de doğurmayan- genel nitelikli yanlış davranışları 199 olay (% 27.6); b. Eşlerin -diğer eşe ya da çocuklara yönelen ve fakat yoğun toplumsal tepki doğurmayan- yanlış davranışları (% 27.6); c. Eşlerin birbirini yeterince tanımadan evlenmesinin sonucu olarak ortaya çıkan çeşitli türde uyumsuzluk halleri (% 17.9); d. Eşlerin kusurundan kaynaklanmayan ancak evliliğin yürümesini zor hatta olanaksızlaştıran haller (% 13.2); e. Eşlerin -önemli toplumsal tepki doğuran- ahlaksızca sayılan yanlış davranışları (% 10.5).

Giddens (2012-ç: 264 ve 281), birçok yasal sınırlandırmaya ve katı kurallara rağmen sanayileşmiş toplumlarda (özellikle Avrupa’da) artan boşanma oranlarının evlilikteki mutsuzluğun doğrudan bir göstergesi olmadığını belirtmektedir: Bir kere, boşanma oranları ayrılmış olup yasal olarak boşanmamış olan insanları içine almamaktadır. Dahası, mutsuz bir biçimde evli olan insanlar birarada kalmayı seçebilirler (evliliğin kutsallığına inandıkları ya da ayrılmanın parasal ve duygusal sonuçlarından endişe ettikleri ya da çocuklarına bir ‘aile’ yuvası vermek amacıyla

117 birbirleriyle kalmayı diledikleri için). Bu ünlü toplumbilimciye göre; feministler,

erkeğin lehine gelişen eşitsiz aile-içi güç ilişkilerine dikkat çekerken; ailenin, toplumsal cinsiyet bunalımının ve hatta fiziksel istismarın bir arenası olarak nasıl hizmet ettiğini anlamaya çalışmaktadırlar.

Kadının marjinalleştirilmesi üzerinde yükselen “babaerkil tekelcilik” (patriarchal monopoly) ile “iktisadi kalkınma” arasında ilişki kuran Purkayastha’nın (1999) kurguladığı modele göre, kadın ve erkekten oluşan çekirdek ailede (nuclear familiy) iki karar birimi vardır; buna göre, ataerkil tekelcilik, ev içinde elde edilen şu koşulların oluştuğu bir sistem olarak tanımlanacaktır: i-Kadının (karının) piyasada ücretli çalışamadığı durumda piyasaya erişimi yoktur ve o ev ürünlerini üretecek bir ev kadını olarak aynen kalır. ii-Evlilik piyasasında, boşanmaya izin verilmemesi gibi, bir çıkış engeli vardır.

Yıldırım (2004), Türkiye’deki boşanmalarla dünyadakileri karşılaştırdığı çalışmasında istatistiklere yer vererek boşanmanın sadece nedenlerini (geçimsizlik, terk, zina, vs.) sıralamıştır. Yazarın önerdiği gibi, evliliğin sürdürülmesini desteklemek için, evli çiftlere Almanya, Finlandiya, Belçika ve Lüksemburg’da olduğu gibi özel vergi indirimi uygulanmalıdır. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu’nun bir proje ekibine (Öngel, vd., 1997: 200) yaptırdığı araştırmada, -yüksek süreğen enflasyonun girdabında olduğu yıllarda- Türkiye’de çok özel bir iktisadi neden olarak, yüksek enflasyonun aile-içi ilişkilere ve dolayısıyla boşanma üzerindeki etkileri mercek altına alınmıştır. Anketli araştırmadan elde edilen bulgulara göre, enflasyonun yoksul aileleri perişan ederken ailelerin geliri arttıkça demokratikleşme de artmaktadır.

Gönindi-Ersöz (2011: 255 ve 261), aile-içi şiddetle boşanma arasında ilişki kurarak, Türkiye’de kadına yönelik fiziksel, psikolojik, cinsel ve iktisadi şiddeti16

boşanma nedenleri olarak sıralamakta ve yapılan alan çalışmalarından örnekler

16Burada dikkat çeken “aile-içi iktisadi şiddet”, evin reisi olarak kocanın aileyi geçindirmek için çalışmaması ya da çalışması halinde elde ettiği geliri evin gereksinimleri için değil kendi zevkleri için harcaması, zorla karısını çalıştırması, onun gelirine el koyması, karısına harçlık vermemesi ya da ondan gizli tasarruf yapması demektir.

118

sunmaktadır. Kadının çeşitli şiddet türleri karşısında sessiz kalmasının ve özveri gösteren taraf olmasının evliliğin ömrünü uzattığını vurgulamaktadır.

Kadın istihdamı ile boşanma arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalara göre; kadının çalışması ailenin gelirini artırıp aile ilişkilerine fayda sağladığı için boşanma oranlarını azaltırken (gelir etkisi), buna karşıt olarak da kadına iktisadi özgürlük verdiği için boşanma olasılığını artırabilir (bağımsızlık etkisi). Semyonow’un (1980) yaptığı araştırmada aile yapısının sağlamlığı boşanma oranı ile ilişkilendirilerek, boşanma oranı ile kadınların işgücüne katılımları arasında pozitif yönlü bir ilişkiden sözedilmektedir. Brammer ve Kesseling (2002 ve 2004), boşanma oranlarının gelir düzeyi ve doğum oranı ile ters (-) orantılı, işgücüne katılım oranı ile doğru (+) orantılı olduğu sonucunu elde etmişlerdir. Bilimsel bulgulara göre, kadınların işgücüne katılımındaki artış, boşanma oranlarında da bir artışa; boşanma oranlarındaki bir artış kadınların işgücüne katılımında da bir artışa yol açmaktadır. Ancak kadınların işgücüne katılımındaki olumlu değişiklikler boşanma oranlarında bir düşüşe yol açmaktadır. Kadınların ortalama gelirlerindeki olumlu bir değişiklik ise boşanma oranlarında ve kadınların işgücüne katılımında bir artışa neden olmaktadır. Poortman (2005) ise, çalışan kadınların çalışmayanlara kıyasla % 16 daha fazla boşanma oranlarına sahip olduğunu ve çalışma saatleri daha fazla olan kadınların boşanma riskinin arttığını vurgulamıştır (Aktaran; Üçler ve Kızılkaya, 2014: 32-3).

Bu çalışmanın başlığında adı geçen “şifreler” sözcüğü, içeriği kuvvetlendirmek için tercih edilmiştir; çünkü hassas bir toplumsal mesele olan boşanmayı etkileyen birçok etmenin halen bir “giz” ve üstünün “örtülü” olduğu sanısı/kaygısı yaygındır. Şifrelerin -simgesel/temsili olarak- “iktisadi” olarak nitelenmesinin gerekçesi ise, boşanmaya yol açan ve boşanmanın yol açtığı sorunların “sosyo-ekonomik” ağırlıklı olduğunun; bir başka deyişle iktisadi unsurların iktisat-dışı (ruhsal, cinsel, hukuksal vs.) unsurları ya beslediği ya da onlardan beslendiğinin düşünülmesidir. Kısacası bu inceleme, Türkiye’de boşanmaya etki eden etmenleri ve sonuçlarını saptamak, anlamak, tartışmak ve sorunun çözümü yolunda küçük bir “şifre kırıcı” olma çabasından ibarettir.

Buna göre, bu çalışma, “giriş” ve “sonuç” (bam telinden zir teline) hariç beş ana bölümden oluşmaktadır. 1. bölümde boşanma olgusunun tarihsel ve kuramsal

119