• Sonuç bulunamadı

Türkiye'de DEHB tanılı çocuklarla ilgili yapılan araştırmalar incelendiğinde, araştırmaların çoğunlukla bozukluğun etiyolojisi, bozuklukla birlikte görülen eş tanılar, ilaç tedavisinin etkisi ve DEHB tanılı çocukların bilişsel yetilerini belirlemeye yönelik olduğu görülmektedir. Nitekim alan yazındaki çalışmalar incelendiğinde özellikle yurt dışında DEHB’li çocukların gerek yönetici işlev becerileri (ör. Barkley, 1997a, Biederman vd., 2004; Marks vd., 2005; Nigg, Willcut, Doyle, & Sonuga-Barke, 2005; Scheres vd., 2004;

Schoemaker vd., 2012; Sjöwall, Roth, Lindqvist, & Thorell, 2013; Sonuga-Barke, Dalen, &

Remington, 2003; Youngwirth, Harvey, Gates, Hashim, & Friedman-Weieneth, 2007;

Willcutt vd., 2005) gerekse sosyal bilgi işleme süreçlerine (ör. Andrade vd., 2012; King vd., 2009; Mikami, Lee, Hinshaw, & Mullin, 2008) ilişkin pek çok sayıda araştırma yapıldığı görülmektedir. Hem yönetici işlev becerilerini hem de sosyal bilgi işleme süreçlerini birlikte ele alan sınırlı sayıda çalışma mevcuttur (ör. Bunford vd., 2015). Sosyal bilgi işleme ile ilgili araştırmaların geleneksel olarak daha çok agresif davranış ve buna bağlı psikiyatrik bozukluklara sahip çocuk ve ergenler üzerinde yapıldığı görülmektedir (ör. Dodge, 1980;

Dodge vd., 2015; Matthys, Cuperus, & Van Engeland, 1999). Buna ek olarak da saldırgan ve antisosyal davranışlarda yönetici işlevlerle ilgili yapılan çalışmalar sosyal bilişsel süreçler gibi diğer bilişsel süreçleri etkileyen üst bilişsel süreçlere ilişkindir (Van Nieuwenhuijzen vd., 2017). Sosyal Bilgi İşleme Modeli DEHB’li çocuklar da dâhil olmak üzere çocuklarda sosyal yeterliliğin nasıl geliştiğini anlamak üzere uygulanmaktadır (Andrade, 2006; Dodge

& Pettit, 2003; MacBrayer, Milich, & Hundley, 2003; Orobio de Castro, Veerman, Koops,

& Monshouwer, 2002; Yoon, Hughes, Gaur, & Thompson, 1999).

Bu konulara ilişkin araştırma sayısı az olmamakla birlikte, Türkiye’de DEHB tanılı çocukların sosyal bilgi işleme süreçleri ve yönetici işlev becerilerinin olağan çocuklarla karşılaştırıldığı bir araştırmaya rastlanmamıştır. Ek olarak özelikle Türkiye'de sosyal bilgi işleme üzerine yürütülen çalışmaların sayısı da oldukça azdır (Aydilek-Çiftçi, 2017;

Çorbacı-Oruç, 2008; Ogelman & Seven, 2012; Şenol, 2017). Bu nedenle araştırmanın DEHB tanılı çocukların sosyal bilgi işleme süreçleri ve yönetici işlev becerilerini bir arada ele almasından ve DEHB’li çocuklar açısından önemli olan bu iki alana farklı bakış açılarından bakılmasından dolayı alanyazına katkıda bulunacağı düşünülmektedir.

DEHB’nin tanı kriterleri, akademik, sosyal-duygusal ve aile ilişkilerinde önemli derecede bozulmalara neden olabilmektedir (APA, 2013). Bu önemli temel belirtiler gelişimi etkileyerek günlük yaşamda pek çok problemlerin yaşanmasına neden olmakta ve çeşitli psikososyal işlevsellik alanlarında (ör. akademik, sosyal/kişiler arası) sınırlılıklara yol açabilmektedir (Kristensen vd., 2014). DEHB’nin dikkat düzeyi, davranış ve yönetici işlev üzerindeki iyi bilinen olumsuz etkilerinin yanında, DEHB’li bireyler çok sayıda sosyal zorluklar da yaşamaktadırlar (Barkley, Fischer, Edelbrock, & Smallish, 1990; Frankel &

Feinberg, 2002; Landau & Moore, 1991).

Sosyal alanda yaşadıkları zorlukların bir uzantısı olarak DEHB’li çocuklar akran ilişkilerinde problemler sergileme konusunda risk altında olan çocuklar olabilmektedir. Bu

bağlamda araştırmalar da DEHB’li çocukların sosyal alanlarda sergiledikleri problemlerin genellikle akran ilişkileri alanında yoğunlaştığını göstermektedir (Barkley, 2006; Hoza, 2007; Milich & Landau, 1989; Pelham & Bender, 1982; Whalen & Henker, 1985). DEHB’li çocuklar tipik gelişim gösteren kontrollere göre “daha az sevilen” çocuklar olarak bildirilmişlerdir (Carlson, Lahey, Frame, Walker, & Hynd, 1987). Çocuklukta ve ergenlikte yaşanan akran ilişkilerindeki problemler gelecekte yaşanabilecek olan, akademik başarısızlık, madde bağımlılığı, devam eden sosyal problemler gibi birçok olumsuz sonucun yordayıcısı olabilmektedir (Bagwell, Newcomb, & Bukowski, 1998; Hoza, 2007). DEHB'li çocukların yaygın olarak sosyal problemler sergilediklerinin bilinmesine rağmen, bu problemlere neden olan sosyal zorlukların kaynağı hâlâ açık olarak bilinmemektedir (King vd., 2009). Bu bağlamda da mevcut araştırmadan elde edilecek verilerin, DEHB'li çocukları gelecekte bekleyen olumsuz riskleri azaltma ya da ortadan kaldırma konusunda alınacak önlemlere ve geliştirilecek müdahale modellerine katkı sağlayabileceği düşünülmektedir.

DEHB’li çocuklar için sosyal davranışları ve bu davranışların altında yatan süreçleri anlamak özellikle özel eğitim gerektiren bu çocukların akran ilişkilerini iyileştirme konusunda son derece önemli olacaktır.

Özdemir’in (2009b, s. 255) araştırmasında belirttiği gibi ülkemizde “DEHB’li Türk çocuklarla yapılan çalışmaların çocuk psikiyatrisi alanında yapılmış olması var olan bu araştırmalardan elde edilen bulguların eğitsel programlarda nasıl kullanılacağının anlamlandırılmasını güç kılmaktadır.” Bu konudaki alan yazın incelendiğinde DEHB’li çocukların yoğun olarak okullarda yani eğitim ortamlarında problemler sergiledikleri görülmektedir. DEHB’li çocukların bu problemlerin üstesinden gelmeleri sosyal beceri eğitimi, akademik adaptasyonlar ve saldırgan davranış kontrolü gibi eğitim ortamlarında ve akranları arasında yürütülecek sağaltımları zorunlu kılmaktadır. Eğitim ortamlarında DEHB’li çocukların sergiledikleri problemler de geleneksel sınıf ortamlarında öğretimi güçleştirmektedir (Özdemir, 2006a, s.694). Müdahale edilmediğinde, DEHB’li çocuklar;

okulda ve sosyal ortamlarda sergiledikleri problemleri, geleceklerinde de taşıyacaklardır.

Genel olarak bu bozukluğun daha iyi bir şekilde anlaşılması, DEHB’li çocukların okulda ve sonraki yaşamlarında, tatmin edici akran ilişkileri kurabilmelerini ve başarı elde etmelerine olanak sağlayacak daha duyarlı ve sistematik müdahaleleri beraberinde getirecektir (Özdemir, 2009a).

DEHB’nin ana belirtilerinden biri olmamakla birlikte yürütücü işlevler, son yıllarda araştırma alanyazında önemi giderek daha fazla anlaşılan DEHB mekanizmalarından biridir

(Barkley, 2012). Boylamsal çalışmaların gösterdiği gibi yönetici işlevler sadece örgün eğitim ortamlarında başarılı olmak için gerekli olan becerileri içermekle kalmayıp bütünüyle akademik başarıya katkıda bulunmaktadır ancak yönetici işlev becerilerinde yaşanacak sınırlılıklar aksi bir durumun yani problemlerin ortaya çıkmasına da neden olabilmektedir (Bull, Espy, & Wiebe, 2008).

Yapılan çalışmanın özellikle öğretmenlere ve eğitimcilere DEHB’li çocukları sosyal alanlarda ve eğitim ortamında özellikle yönetici işlev becerilerini ve sosyal bilgi işleme becerilerini destekleyebilmeleri için bilgi vereceği düşünülmektedir. Araştırma sonuçları göz önünde bulundurulduğunda öğretmenlerin çocukların çalışma belleği, ket vurma ve bilişsel esneklik, zamanı etkili kullanma, öz düzenleme becerileri organizasyon becerileri gibi yönetici işlev becerilerini geliştirilebilecek planlamaları sosyal bilgi işleme becerileri ile paralel olarak DEHB’li çocukların müdahale programlarına dâhil etmeleri açısından önemlidir. Özetle öğretmenler DEHB’li çocukların akademik alanlarda yaşadıkları güçlüklerin üstesinden gelmeleri ve bu öğrencilerin farklı öğrenme ihtiyaçlarını karşılama adına bu bakış açısı ile öğrencilerine farklı yollar sunabilirler. DEHB’li çocukların sosyal bilgi işleme süreçleri ve yönetici işlevlerle ilgili olarak yaşadıkları problemleri tartışmak, DEHB’li çocukların sosyal ortamlarda sergiledikleri problemlerin ve zorlukların kapsamının anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Bu bağlamda DEHB’li çocukların sosyal bilgi işleme süreçlerinin bilinmesi bu çocuklara okul ve ev ortamında uygulanacak sağaltım programlarının oluşturulmasına hizmet etmesi açısında önemlidir. Bu bağlamda araştırmalar da müdahale girişimlerinin, sınıfın ötesine genişletilmesi gerektiğini desteklemektedir ve etkili erken müdahale programlarının, uzun vadede olumsuz sonuçları önleme potansiyeline sahip olduğu yönünde bulgular bildirilmiştir (Reid, 1993; Lewis, Sugai, & Colvin, 1998;

Özdemir, 2006a). Özelikle mevcut araştırmanın DEHB’li çocukların eğitiminde, sosyal ortamlardaki problemlerin üstesinden gelmeleri ve olası risk faktörlerini ortadan kaldırmak üzere daha kapsamlı çalışmaların yapılmasına da yol gösterici olacağı düşünülmektedir.