• Sonuç bulunamadı

AraĢtırma Grubundaki Kadınların Tanıtıcı Özelliklerinin TartıĢılması

4.2. AraĢtırma Grubundaki Kadınların Vajinal Kültür Sonuçlarına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması,

4.3. Kadınlarda Vajinal DuĢ Uygulamasını Etkileyen Belirleyicilerin Ġleri Analizine ĠliĢkin Bulgularının TartıĢılması.

60

4.1. AraĢtırma Grubundaki Kadınların Tanıtıcı Özelliklerinin TartıĢılması

AraĢtırma kapsamına alınan kadınların sosyo-demografik özellikleri incelediğinde kadınlarda VD uygulamasının 50 ve üzeri yaĢ (%61,1), 40-49 yaĢ (%54,3) arasında daha yüksek olduğu saptanmıĢtır. VD uygulamayan kadınlarında ise 20-29 (%57,4) ve 30-39 (%49,2) yaĢtakiler en yüksek oranları oluĢturmuĢtur. VD yapma ile yaĢ arasında istatistiksel yönden anlamlı iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.1). ÇalıĢmamızın VD yapan kadınların yaĢ aralığı yapılan diğer çalıĢmalar ile benzerlik göstermektedir (Aral ve ark 1992, Akın ve ark 2006, ġen ve Mete 2009).

VD yapan kadınların ilkokul ve altı (%59,4), ortaokul (%63,0); VD yapmayan kadınların lise (%44,7) ve yükseköğrenim (%76,6) düzeyinde öğrenim seviyesi oldukları saptanmıĢtır. VD yapma durumu ile öğrenim düzeyi arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuĢtur (p<0,01) (Çizelge 3.1). Bu konuda yapılan farklı çalıĢmalarda da benzer Ģekilde VD yapan kadınların çoğunun düĢük, VD yapmayan kadınların çoğunun yüksek öğrenim düzeyinde olduğu saptanmıĢtır (ÇalıĢkan ve ark 1996, Martino ve Vermund 2002, Karaer ve ark 2005a, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Ege ve ark 2007, Hacıalioğlu ve ark 2009, ġen ve Mete 2009). Bu veriler doğrultusunda kadınların öğrenim düzeyleri azaldıkça VD yapma sıklığının arttığı söylenebilir.

ÇalıĢan kadınların %61,1‟ inin VD yapmadıkları, çalıĢmayan kadınların %56,8‟ inin ise VD yaptıkları tespit edilmiĢtir. Kadınların çalıĢma durumu ile VD yapma durumları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuĢtur (p<0,05) (Çizelge 3.1). Karaer ve ark (2005a)‟ nın Ankara‟ da ve Ege ve arkadaĢları (2007)‟ nın Malatya‟ da yaptıkları çalıĢmalarda da çalıĢan kadınların yüksek oranla VD yapmadıkları çalıĢmayan kadınların ise yüksek oranla VD yaptıkları bulunmuĢtur. Bu çalıĢma VD yapan ve yapmayan kadınların çalıĢma durumları yönünden yapılan diğer çalıĢmalar ile benzerlik gösterdiğini ortaya koymaktadır.

ÇalıĢan kadınların meslekleri incelendiğinde VD yapanların %56,7‟ sinin iĢçi, VD yapmayanların %76,2‟ sinin memur olduğu bulunmuĢtur. Kadınların memur ve iĢçi olmaları ile VD yapma durumu karĢılaĢtırıldığında aradaki fark istatistiksel yönden anlamlı bulunmuĢtur (p<0,01) (Çizelge 3.1). Bu veri ile ilgili araĢtırma verisine ulaĢılamamıĢtır.

61 Sosyal güvencesi olan kadınların %50,8‟ inin VD yapmadığı, sosyal güvencesi olmayan kadınların %61,5‟ inin VD yaptığı tespit edilmiĢtir. Sosyal güvence varlığı ile vajinal duĢ yapma durumu arasında istatistiksel yönden anlamlı iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.1). Benzer olarak Akın ve ark (2006)‟ nın yaptıkları çalıĢmada da sağlık güvencesi ile VD uygulaması arasında istatistiksel olarak iliĢki bulunamıĢtır.

Kadınlardan kırsal bölgede yaĢayanların %51,6‟ sı VD yapmamakta, kentsel bölgede yaĢayanların %50,3‟ ü VD yapmaktadır. VD yapma ile ikamet yeri arasında istatistiksel yönden anlamlı iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.1). Karaer ve ark (2005a)‟ nın yaptıkları çalıĢmada, bizim sonuçlarımıza benzer Ģekilde VD yapma ile ikamet yeri arasında istatistiksel yönden anlamlı iliĢki saptanmamıĢtır.

Kadınların VD yapması ile düĢük sosyo-ekonomik düzey arasında iliĢki olduğu bildirilmiĢtir(Martino ve Vermund 2002). Gelir durumları incelendiğinde VD yapan kadınların 600-1600TL (%59,6) ve 600TL altı (%59,3); VD yapmayan kadınların 2500 ve üzeri TL (%80,0) ve 1601-2500 TL (%61,2) gelir düzeyinde oldukları tespit edilmiĢtir. Kadınların gelir düzeyleri ile VD yapma durumu arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu saptanmıĢtır (p<0,01) (Çizelge 3.1). Karaer ve ark (2005a)‟ nın yaptıkları çalıĢmada da çalıĢmamız ile uyumlu olarak gelir durumu ve VD yapma arasında istatistiksel anlam belirlenmiĢtir (p<0,01). Bu durum sosyo-ekonomik durumun kötüleĢmesi ile VD yapmanın artabileceğini düĢündürmektedir.

Algılanan gelir düzeyleri incelendiğinde gelir düzeyi iyi olarak algılayan kadınların %52,8‟ inin VD yapmadığı, gelir düzeyini orta olarak algılayan kadınların %53,1‟ inin VD yaptığı tespit edilmiĢtir (Çizelge 3.1). Akın ve ark (2006) ve Ege ve ark (2007) yaptıkları çalıĢmalarda kadınların gelir düzeylerini orta düzeyde algıladıklarını saptamıĢlardır. YurtdıĢında yapılan çalıĢmalarda ekonomik güçlük içinde olan kadınların VD yapma oranları daha yüksekken; ekonomik durumunu kötü olarak algılamayan kadınların VD oranları daha düĢük bulunmuĢtur (Aral ve ark 1992).

VD yapan kadınların %30,5‟ i vajinal duĢu 21 yıl ve daha uzun süredir yaptıklarını ifade etmiĢlerdir (Çizelge 3.2). Hacıalioğlu ve ark (2009)‟ nın yaptıkları çalıĢmada ise VD yapan kadınların uygulama süreleri incelendiğinde kadınların

62 yüksek oranla (%54,0) 2-10 yıldır VD yaptıkları, 20 yıldan uzun süredir yapanlar kadınların %14,9‟ unu oluĢturmaktadır.

VD yapanlardan vajinal duĢu 3 gün içinde ve daha az zaman aralığında uygulamıĢ olanlar çalıĢmaya dahil edilmiĢtir. Vajinal duĢun vajinal florada bulunan bakterilerin yapı ve sayısında 10 dk içinde azalmaya yol açması ve vajinal floranın VD yapılmadan önceki seviyeye ulaĢması için de 72 saatlik sürenin geçmiĢ olması gerekliliği ile bu süre alınmıĢtır (Monif 1999, Annang ve ark 2006). ÇalıĢmada yer alan VD yapan kadınların vajinal duĢu en yüksek oranla (%33,7) iki gün önce yaptığı tespit edilmiĢtir (Çizelge 3.2). Bu bulgu ile ilgili literatür taramasında baĢka veriye ulaĢılamamıĢtır.

Kadınların vajinal duĢu kimden duyulduğuna yönelik cevaplar incelendiğinde çalıĢmada %41,1 ile çevre (büyüklerden, arkadaĢ), %37,9 ile kendi öğrendiği, %9,5 ile anne, %9,5 ile sağlık personeli ve %2,1 ile kitle iletiĢim araçları yer almaktadır (Çizelge 3.2). ÇeĢitli çalıĢmalarda vajinal duĢu öğrenme kaynakları incelendiğinde yoğunlukla verilen cevaplar; büyüklerden, kendi, medya, anne, aile üyeleri, arkadaĢ, sağlık personeli ve akrabalar Ģeklindedir (ÇalıĢkan ve ark 1996, Foch ve ark 2001, Cotrell ve ark 2003, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Markham ve ark 2007, Hacıalioğlu ve ark 2009, Short ve ark 2009, ġen ve Mete 2009, Tuzcular Vural ve ark 2009, ArslantaĢ ve ark 2010). Sağlık personelinden duyduğuna yönelik cevapların verilen sağlık hizmetleri esnasında kadınlara genital bölgeyi temiz tutmalarının gerekliliğinin söylenmiĢ olması ve bunun detaylarının verilmemesinden kaynaklanabileceği düĢünülmektedir. VD yapmayı etkileyen faktörler kültüre, dini değerlere ve yaĢanılan yere göre değiĢtiği (Mete ve Gerçek 2005) için vajinal duĢu öğrenme kaynakları da bu çeĢitlilikte olup çalıĢmadaki sonuçlar ülkemizdeki bulgularla benzerlik göstermektedir.

ÇalıĢmada kadınların VD yapma sıklıkları incelendiğinde; haftada 3-4 kez VD yapanlar %35,8, haftada 1-2 kez VD yapanlar %33,7 oranındadır (Çizelge 3.2). Kadınların VD yapma sıklıklarına bakıldığında VD uygulama sıklığı günde bir iki kezden haftada-ayda bir iki keze kadar değiĢebilmektedir (Orubuloye ve ark 1994, ÇalıĢkan ve ark 1996, Rottman ve ark 2003, Akın ve ark 2006, Annang ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Grimley ve ark 2006, Hacıalioğlu ve ark 2009, ArslantaĢ ve ark 2010). VD sıklığı, VD nedenleri, uygulama zamanları, inanç ve kültürel etkilerin

63 VD yapma üzerine etkileri düĢünüldüğünde tuvalette mikrop kapmamak, abdest için kirli olmamak, menstruasyon sonrası ve iliĢki sonrası kirli kalmamak benzeri faktörlerden kaynaklanabilmektedir.

AraĢtırmada kadınların vajinal duĢu en fazla oranla %69,5‟ i cinsel iliĢki sonrası yaptıkları saptanmıĢtır (Çizelge 3.2). Yapılan çalıĢmaların bazılarında birinci sırada cinsel iliĢki sonrası yer alırken (ÇalıĢkan ve ark 1996, Gresenguet ve ark 1997, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, ġen ve Mete 2009, ArslantaĢ ve ark 2010); bazılarında da ilk sırada (Brotman ark 2008) menstruasyon sonrası yer almaktadır. VD kadınların yaĢadığı sosyo-kültürel çevreden ve değerlerden etkilendiği için (Cottrell 2003, Mete ve Gerçek 2005, ġen ve Mete 2009) bu yönden farklılığı olan çevrelerdeki kadınlar vajinal duĢu farklı zamanlarda, farklı durumlarda uygulayabilirler. ÇeĢitli çalıĢmalarda ön plana çıkan menstruasyon ve cinsel iliĢki sonrası VD uygulaması kadınların kendilerini bu dönemlerde sonra kirli hissetmeleri nedeniyle olabileceği Ģeklinde düĢünülmüĢtür.

ÇalıĢmamızda VD yapma nedenleri; temizlik (%83,2), dini nedenler (%26,3), hastalıktan korunma (%9,5), aile planlaması (%5,3), bilgisizlik (%2,1) olarak belirlenmiĢtir (Çizelge 3.2). Türkiye‟ de VD ile ilgili yapılmıĢ çalıĢmalarda en fazla; temizlik, dini nedenler, aile planlaması, canlı ve iyi hissetmek, menstrual kanı uzaklaĢtırmak, cinsel iliĢki sonrası meniyi gidermek olarak belirlenmiĢtir (ÇalıĢkan ve ark 1996, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Ege ve ark 2007, Hacıalioğlu ve ark 2009, ġen ve Mete 2009, ArslantaĢ ve ark 2010). Yurt dıĢında yapılan çalıĢmalarda VD nedenleri incelendiğinde en yüksek oranlarla; menstruasyon akıntısını gidermek, cinsel iliĢki sonrası, akıntıyı gidermek, temizlik, vajinal koku olduğunda, temiz ve canlı hissetmek olduğu tespit edilmiĢtir (Foch ve ark 2000, Cotrell ve ark 2003, Annang ve ark 2006, Grimley ve ark 2006, Brotman ve ark 2008, Short ve ark 2009). Yapılan çalıĢmalarda ön plana çıkan nedenler; temizlik, dini nedenler, aile planlaması, iliĢki sonrası temizlik Ģeklinde olup çalıĢmamızda yer alan bulguların bu veriler ile uyumlu olduğu görülmektedir.

VD yaparken kadınların büyük bir çoğunluğunun (%75,8) su, (%17,9) su- sabun kullandıkları saptanmıĢtır (Çizelge3.2). Bu konuda yapılan çalıĢmalarda VD amacıyla kullanılan çeĢitli solüsyonlar tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmalarda VD amacıyla en çok su kullanıldığı Ģeklindedir (Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Ege ve

64 ark 2007, Hacıalioğlu ve ark 2009, ġen ve Mete 2009, Tuzcular Vural ve ark 2009 ve ArslantaĢ ve ark 2010). YurtdıĢında yapılan diğer çalıĢmalarda ise kadınların sirkeli su ve ticari solüsyonları daha fazla kullandıkları saptanmıĢtır (Annang ve ark 2006, Cotrell 2006, Grimley ve ark 2006, Brotman ve ark 2008). Kadınların daha çok temizlik gereksinimi nedeniyle VD yaptıkları göz önüne alınırsa; bunun sonucu olarak banyo-tuvalet sonrası baĢka bir solüsyon kullanmadan sadece su ya da su- sabun kullanarak VD yaptıkları düĢünülebilir. Ayrıca VD yapma daha çok sosyo- ekonomik statüsü düĢük olan kadınlar arasında görülmektedir. Bu nedenler de kadınların maliyeti daha az olan su ve su-sabun kullandıkları da düĢünülebilir (Çizelge 3.2).

Vajinal duĢun zararlı olduğu söylendiğinde kadınların %67,4‟ ü yıkamaya devam etmem cevabını verirken; kadınların %32,5‟ i yıkarım cevabını vermiĢtir. Katılımcıların vajinal duĢa devam etme nedenlerini; %35,5 oranıyla temizlik düĢüncesi, %19,4 oranıyla abdestin olmayacağı düĢüncesi, %19,4 oranıyla alıĢkanlık olması ve Ģimdiye kadar olumsuz bir durum yaĢanmaması olarak ifade edilmiĢtir. Kadınların %12,9‟ u bu konuda basılı dokümana ihtiyaç duyduğunu ifade ederken, verilen cevaplarda aynı oranla rahatlık hissi yer almaktadır. VD yapan kadınların %67,4‟ ünde devam etmeyeceği yanıtının alınması vajinal duĢun negatif etkileri konusunda kadınlara yeterince bilgi verilmesi durumunda uygulamayı bırakabileceklerini düĢündürmektedir. Ancak kadınların %32,5‟ i ise devam edeceğini belirtmiĢ; gerekçe olarak ise inanç ve alıĢkanlıklarını öne sürmüĢlerdir. ÇalıĢmamızdaki bulgu ile uyumlu olarak Tuzcular Vural ve arkadaĢlarının 2009‟ da yaptıkları çalıĢmada kadınların %49,4‟ ü vajinal duĢun zararlı olduğunu bilmesine rağmen bu alıĢkanlığını sürdürdüğü tespit edilmiĢtir. Kadınların yanlıĢ inanç ve alıĢkanlıklarını sağlık personeli olarak en çok ve etkin iletiĢimde olan hemĢirelerin değiĢtirebilmesi mümkündür. Bu duruma iliĢkin Mete ve arkadaĢları (2009)‟ nın yaptıkları çalıĢmada Pender‟ in sağlığı geliĢtirme modeli ile VD yapmayı bıraktırma eğitiminin etkisi incelenmiĢ ve eğitimin etkili olduğu ve bu modelin VD uygulamasına yönelik olan eğitimlerde kullanılabileceği belirlenmiĢtir.

Kadınların CYBE geçirme öyküsü değerlendirildiğinde VD yapan kadınların %2,1‟ inin CYBE geçirdikleri, VD yapmayan kadınlarda CYBE öyküsü olmadığı tespit edilmiĢtir (Çizelge 3.3). Baird ve ark (1996)‟ nın yaptıkları çalıĢmada CYBE

65 öyküsü VD yapanların %20‟ sinde VD yapmayanların %17,0‟ ında saptanmıĢtır. Annang ve ark (2006)‟ nın Alabama‟ da 891 kiĢi üzerinde yaptıkları çalıĢmada CYBE geçirme öyküsü eskiden duĢ yapanların %73,1‟ inde, hiç duĢ yapmayanların %55,6‟ sında mevcuttur. ÇalıĢma kapsamına alınan kadın sayısının artırılmasının CYBE geçirme öyküsü bilgisine ulaĢma açısından daha etkin olacağı düĢünülmektedir.

Kadınların vajinal enfeksiyon öyküleri incelendiğinde VD yapan kadınlarda %57,9 ile vajinal enfeksiyon öyküsü varken; VD yapmayan grupta %62,1 ile vajinal enfeksiyon öyküsü yoktur. Vajinal enfeksiyon geçirme durumu ile VD yapma durumu arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur (p<0.01) (Çizelge 3.3). ÇalıĢmada bulunan veriye benzer olarak baĢka çalıĢmalar da kadınların genital enfeksiyon geçirme durumlarını VD yapan grupta fazlayken, VD yapmayan grupta daha az olduğunu ortaya koymaktadır (ÇalıĢkan ve ark 1996, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Lowe ve Ryan-Weger 2006, Ege ve ark 2007 ve Hacıalioğlu ve ark 2009). Vajinal enfeksiyon geçirmenin VD yapma açısından risk faktörü olabileceğini düĢündürmüĢtür.

Kadınların enfeksiyon öyküleri incelendiğinde enfeksiyon geçirenlere geçirdikleri enfeksiyon çeĢidi sorulduğunda; VD yapan grubun %78,2‟ si, VD yapmayan grubun ise %63,9‟ u enfeksiyon çeĢidini bilmediği cevabını vermiĢtir (Çizelge 3.3). VD ile geçirilen enfeksiyon çeĢidine yönelik literatürde baĢka bulguya ulaĢılamamıĢtır. ÇalıĢmamızda çıkan sonuca göre ise, kadınların büyük çoğuluğunun geçirdikleri enfeksiyon etkenini bilmedikleri tespit edilmiĢtir (Çizelge 3.3). Bu sonucun kadınların geçirdikleri enfeksiyona iliĢkin tam bilgi almama, aldıkları bilgiyi unutma, geçirdikleri enfeksiyonun üzerinden zaman geçmesi gibi çeĢitli faktörlerden kaynaklanabileceği düĢünülmüĢtür.

VD yapan kadınların %46,3‟ ünün VD yapmayan kadınların %35,8‟ inin anormal vajinal akıntı öyküsü olduğu tespit edilmiĢtir. VD yapma ile anormal vajinal akıntı varlığı arasında istatistiksel iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.4). ÇalıĢmamızın aksine Karaer ve ark (2005a) VD yapanlarda vajinal akıntı varlığını %26,8, VD yapmayanlarda vajinal akıntı varlığını %36,7 olarak tespit etmiĢtir. Ege ve ark (2007)‟ nın yaptıkları yalnız VD yapan kadınlara yönelik akıntı varlığının incelendiği çalıĢmada vajinal akıntı varlığı %26,6 olarak, Hacıalioğlu ve ark (2009)‟

66 nın yaptıkları çalıĢmada ise vajinal akıntı varlığı %37,6 olarak tespit edilmiĢtir. Vajinal akıntısı olan kadınlardan VD yapanların %45,5‟ inin son bir aydır vajinal akıntısının devam ettiği, VD yapmayanların % 52,9‟ unun vajinal akıntısının ara sıra olduğu tespit edilmiĢtir (Çizelge 3.4). Yapılan literatür çalıĢmasında VD yapma ile anormal vajinal akıntı varlığı ve akıntının süresi arasında iliĢkiyi inceleyen araĢtırma bulgusuna rastlanmamıĢtır. Bu araĢtırmada vajinal akıntının renk ve görüntüsü VD yapan grupta %41,1 ile, VD yapmayan grupta ise %57,9 ile açık beyaz-Ģeffaf olduğu tespit edilmiĢtir. Akıntının renk ve görüntü özellikleri ile VD arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (p<0,05) (Çizelge 3.4). Normal vajinal akıntı miktar olarak 1-2 günde bir külot değiĢtirecek miktarda, sürekli pet kullanmayı gerektirmeyecek nitelikte olduğu bilinmektedir(Özek ve Yolsal 2002, Bilgehan 2004, Tuncer 2004, Akdolun Balkaya 2008, TaĢkın 2009b). ÇalıĢmada ise VD yapanlarda akıntı miktarı %35,8 ile VD yapmayanlarda %53,7 ile 1-2 günde bir külot değiĢtirecek nitelikte olarak saptanmıĢtır. Vajinal akıntı miktarı ile VD yapma arasındaki iliĢki istatistiksel olarak anlamlı bulunmuĢtur (p<0.05) (Çizelge 3.4). VD yapma durumunun vajinal akıntıyı artırdığı düĢünülmüĢ ancak konu ile ilgili baĢka araĢtırmalara ulaĢılamamıĢtır. VD yapan grupta %49,5, VD yapmayan grupta ise %61,1 oranı ile vajinal kokunun olmadığı tespit edilmiĢtir. Vajinal akıntının koku özelliği ile VD yapma arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır (p>0.05) (Çizelge 3.4). Karaer ve ark (2005a) yaptıkları çalıĢmada VD yapan gruptan anormal vajinal koku varlığını %15,4 olarak, VD yapmayan grupta ise %19,2 olarak tespit etmiĢler ve VD yapma ile anormal koku varlığı arasındaki iliĢkiyi istatistiksel olarak anlamlı olmadığını belirlemiĢlerdir (p>0,05). Bu çalıĢma ile çalıĢmamızdaki bulgu uyumludur. Kokuya etki eden farklı nedenler olabileceği düĢünülmüĢtür.

ÇalıĢmada VD yapan kadınların %5,3‟ ünün, VD yapmayan kadınların %11,6‟ sının infertilite sorunu yaĢadığı tespit edilmiĢtir. VD yapma ile infertilite arasında anlamlı bir fark saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.5). ÇalıĢma bulgusu ile benzer olarak Akın ve arkadaĢları (2006)‟ nın Konya‟ da yaptığı araĢtırmada VD yapan kadınların %4,0‟ ında, VD yapmayan kadınların %7,2‟ sinde infertilite öyküsü tespit edilmiĢtir. ÇalıĢmada spontan abortus öyküsü incelendiğinde VD yapan kadınların %24,2‟ si, VD yapmayan kadınların %23,2‟ sinde spontan abortus öyküsü varlığı tespit edilmiĢtir. VD yapma ile spontan abortus arasında anlamlı bir fark saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.5). Bu konuda yapılan farklı çalıĢmalar da benzer

67 Ģekilde kadınların VD yapma durumları ile spontan abortus öyküleri arasında anlamlı fark olmadığını ortaya koymuĢtur (Baird ve ark 1996, Karaer ve ark 2005a, Akın ve ark 2006, ÇalıĢkan ve ark 2006, Ege ve ark 2007). AraĢtırma kapsamına alınan kadınlarda erken doğum öyküsü olanlara bakıldığında VD yapanların %10,5‟i, VD yapmayanların %5,3‟ ü erken doğum öyküsüne sahiptir. Bu çalıĢmada VD yapma ile erken doğum arasında istatistiksel fark tespit edilmemiĢtir (p>0,05) (Çizelge 3.5). Akın ve ark (2006) ve Ege ve ark (2007)‟ nın yaptıkları çalıĢmalar da bu sonucu desteklemektedir. ÇalıĢmada yer alan kadınların DDAB öyküleri sorulduğunda VD yapan grubun %6,3‟ ünde VD yapmayanların %10,5‟ inde DDAB öyküsü saptanmıĢtır. ÇalıĢma bulgusu ile uyumlu olarak; Akın ve arkadaĢları (2006)‟ nın yaptıkları çalıĢmada DDAB öyküsü ile VD yapma arasında istatistiksel bir iliĢki saptanmamıĢtır (Çizelge 3.5). ÇalıĢmada dıĢ gebelik öyküsüne yönelik soruya VD yapan yalnızca bir kadın evet cevabını vermiĢtir. Bu özellikler yönünden literatür değerlendirilmesi yapıldığında; infertilite (Baird ve ark 1996, Scholes ve ark 1998, Martino ve Vermund 2002), erken doğum (Bruce ve ark 2000, Bruce ve ark 2002, Karaer ve ark 2005a, Misra ve Trabert 2007, Ege ve ark 2009) ve DDAB öyküsü (Fiscella ve ark 1998, Bruce ve ark 2000, Rothman ve ark 2003, Karaer ve ark 2005a), dıĢ gebelik öyküsü (Kendrick ve ark 1997, Zhang ve ark 1997, Scholes ve ark 1998, Martino ve Vermund 2002) ile VD yapma arasında anlamlı iliĢki olduğu yönünde bilgi alınmaktadır.

Kadınların cinsel yönden aktif olma durumları incelendiğinde VD yapan grupta %93,7, VD yapmayan grupta %91,6 ile cinsel yönden aktif olup VD yapma ile cinsel yönden aktif olma arasında istatistiksel olarak iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05). Cinsel yönden aktif kadınlardan VD yapanların %49,4‟ ü, VD yapmayan kadınlardan %57,5‟ i cinsel iliĢki sıklığını haftada 1-2 olarak ifade etmiĢ ve ancak istatistiksel anlamlılığı incelenememiĢtir (Çizelge 3.6). Hacıalioğlu ve arkadaĢları (2009)‟ nın çalıĢmalarında da gruplar arasında cinsel aktiflik yönünden istatistiksel fark olmadığı tespit edilmiĢ ve her iki grupta da en yüksek oranı haftada 1-2 kez cinsel iliĢkiye girenler oluĢturmuĢtur. Cinsel yönden aktif ve disparoni Ģikayeti olan kadınlar VD yapan grubun %36,0‟ ı, VD yapmayan grubun ise %27,6‟ sını oluĢturmaktadır. VD ile disparoni varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı iliĢki bulunmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.6).

68 AraĢtırmada yer alan kadınların aile planlaması yöntemi kullanma özellikleri incelendiğinde; VD yapan kadınların %68,5‟ i, VD yapmayan kadınların %64,4‟ ü AP yöntemi kullanmaktadır. VD yapma ile aile planlaması yöntemleri kullanımı arasında anlamlı bir iliĢki saptanmamıĢtır (p>0.05). Kullanılan AP yöntemlerine iliĢkin bulgular incelendiğinde, VD yapanların %39,3‟ ü, VD yapmayanların %42,9‟ u kondom kullanmaktadır (Çizelge 3.7). ÇalıĢmamızda kullanılan AP yöntemleri ve VD yapma dağılımına bakıldığında; gruplar arasındaki dağılmın istatistiksel anlamlılığı incelenememiĢtir. ÇalıĢmamızla uyumlu olarak, Hodoğlugil ve ark (2000), Akın ve ark (2006), Ege ve ark (2007) yaptıkları çalıĢmalarda da AP kullanımı ile VD yapma arasında istatistiksel yönden fark olmadığını belirtmiĢlerdir.

4.2. AraĢtırma Grubundaki Kadınların Vajinal Mikrobiyolojik Ġnceleme Sonuçlarına ĠliĢkin Bulguların TartıĢılması

Kadınların VD uygulama süreleri ile yapılan mikrobiyolojik incelemenin karĢılaĢtırılmasında normal flora saptanan kadınların %36,4‟ ü 21 yıl ve üzeri süredir VD yapmaktadır. Enfeksiyon etkeni saptanan kadınların %35‟ i, 11-20 yıldır VD yapmaktadır. Vajinal duĢun süresi ile flora değiĢimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir iliĢki saptanmamıĢtır (p>0,05) (Çizelge 3.8). Vajinal duĢu yapma süresinin vajinal florayı değiĢtirmediği düĢünülmüĢtür.

VD yapan kadınlarda; vajinal enfeksiyon saptananların en yüksek oranla (%30,0) iki gün önce VD yaptığı, vajinasında normal flora saptanan kadınların en

Benzer Belgeler