• Sonuç bulunamadı

3. KANUNİLİK İLKESİNİN UNSURLAR

4.4. Anayasa Mahkemesi Kararları

Anayasa mahkemesi 06.01.1970 gün ve 46-2 sayılı kararında bir taksi şoförünün pazar yerinde sergi yerinde sürekli durmasından ötürü 1580 sayılı Belediye Kanunun 17. maddesi gereğince idari para cezası(hafif para cezası) uygulamıştır. Sulh Ceza Mahkemesi itiraz yoluyla idarenin hafif para cezası uygulamasını Anayasa Mahkemesi’ne taşımış, Anayasa Mahkemesi kolluk kurallarına aykırılık nedeni ile verilen para cezaları birbirine benzese bile hukuki

305 Bakıcı 196. 306 Artuç/Hırslı 304. 307 Bakıcı 204.

sonuç açısından birbirinden farklı konulardır. Bu yetkinin idareye verilmiş olması yargı yetkisinin devredilmesine aykırılık oluşturmayacağına karar vermiştir309.

Anayasa Mahkemesi 28.03.1963 gün ve 4-7 sayılı kararında 1567 sayılı Kanunun 1. maddesinin Anayasaya aykırı olduğu iddiasını yerinde görmemiştir. Kanunilik ilkesi açısından itiraza konu 1567 sayılı yasanın 3. maddesiyle Bakanlar Kuruluna bu konuda çıkaracağı kararnameler ile suç ihdasına yetki tanınmasının ve ayrıca hükmü şahıslarında cezalandırılacaklarının kabul edilmesinin Anayasanın 33. maddesine aykırı olduğudur. 1567 sayılı kanunun 3. maddesi ise icra vekilleri heyetince 1. maddeye istinaden ittihaz edilen kararlara aykırı hareket edenlere ceza tayin etmiştir. Bu hükümlerde suçun kanuni unsuru icra vekilleri heyetinin 1. maddeye göre aldığı kararlara aykırı harekette bulunmaktadır. Şu halde suçun ne olduğu kanunda belirtilmiştir. Kaldı ki Bakanlar Kurulu hangi eylemleri yasakladığını resmi gazetede duyurmakta ve cezaları da kanunda tespit edildiğinden bir aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca yerel mahkemenin kanunu uygulayacağı kişi gerçek kişi olduğundan tüzel kişilere yönelik olarak itirazı reddi gerekmektedir şeklinde karar vermiştir. Anayasa mahkemesinin bu kararına karşı doktrinde değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bir kısmı idareye verilen bu yetkinin suç ve ceza yaratmak olmadığı sadece çerçevesi çizilmiş normların içeriğini doldurma niteliğinde bulunduğunu belirtmiştir. Kanunla verilen bu niyabete dayanarak, kanunun gösterdiği alanda ve belirlediği cezalarla karşılanmak şartı ile yürütme organının suç yaratabilmesi modern devlet hayatının mutlak bir gereksinimidir310.

Anayasa Mahkemesi 17.06.2004 gün ve 2000/24 esas, 2004/82 karar sayılı kararı ile yeniden değerlendirme oranı ölçüsünde kanunlarda belirlenen para cezaların artırılmasının cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olduğuna ilişkin yerel mahkemelerin yaptığı başvuruyu reddetmiştir. Bu olayda: Bir kısım yerel mahkemeler 28.7.1999 günlü, 4421 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Cezaların İnfazı Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un; A- 5. maddesiyle değiştirilen 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Ek 2. maddesinin, B- 6. maddesiyle 765 sayılı Yasa’nın Ek 4. ve Ek 5. maddelerinde yapılan değişikliğin, C- 7. maddesiyle 765 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 6. maddenin, D- 8. maddesiyle 647 sayılı

309 Gözüböyük 12.

Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 5. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen cümleler ile altıncı ve dokuzuncu fıkralarında yapılan değişikliğin, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8., 10., 11., 12., 13., 38., 87., 91. ve 138. maddelerine aykırılığı savıyla iptali istemi ile itiraz yoluna başvurmuşlardır. Yerel Mahkemeler tarafından Yeniden değerleme oranı ile tesbit edilecek para cezalarının yüksek olması nedeniyle ekonomik gücü olmayanların para cezasını ödeyememe durumunda kalacağı ve hapis yaptırımı ile karşılaşacağı, ödeme gücü bulunanların ise bu yaptırımdan kurtulabileceği, ayrıca kanunda yazılı olandan daha fazla para cezası uygulanması sonucu ile karşılaşılabileceği, yine para cezasının hapse, hapis cezasının para cezasına çevrilip mahsup hükümleri de uygulanarak infazı gereken cezanın çektirilmesi için yapılan davete icap eden ile etmeyenlerin aynı konumda olmalarına rağmen farklı hürriyeti bağlayıcı ceza çekmelerine neden olacağı, bunun da kanun önünde eşitlik ilkesi ile bağdaşmadığı, İdarenin bir organı olan Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine dayalı olarak saptanan ve Maliye Bakanlığı’nın tebliği olarak Resmi Gazete’de ilan edilen yeniden değerleme oranı esas alınarak, ceza yasalarında öngörülen para cezalarının tesbit edilmesinin, cezanın, yasama organı tarafından ve kanunla belirleneceği ilkesi ile çeliştiği, böylece yasama yetkisinin yürütme organına devredilmiş sayılacağı, ayrıca bu yöntemle mahkemelerin ve hakimlerin bağımsızlığı ilkesinin ihlal edildiği, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin de çiğnendiği, dolayısıyla itiraz konusu kuralların, Anayasa’nın Başlangıç’ı ile 2., 6., 7., 8., 10., 11., 12., 13., 38., 87., 91. ve 138. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Anayasa Mahkemesi İtiraz konusu kuralların, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan para cezaları ile 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un kısa süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaların para cezasına çevrilmesine ilişkin 4. ve para cezalarının tarifi, tesbiti ve yerine getirilmesine ilişkin 5. maddelerinde yer alan para cezası miktarlarını, ekonomik verilere uygun, yıla göre değişen ve her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranına göre, yeni bir yasa çıkarmadan, ileriye yönelik olarak tespit etmek ve uygulanmasını sağlamak için getirildiği, bununla, para cezası içeren yasa hükümlerinin değişen enflasyon oranlarına göre yaptırım gücünün korunmasının, dolayısıyla da arzu edilen kamu yararının sürekliliğinin sağlanmasının amaçlandığı, paranın, sık sık değer değişikliğine uğramasının sonucu olarak, suç ile ceza arasında kurulan hassas dengenin bozulmasının, genel kurala ayrık kurallar konulması zorunluluğunu ortaya çıkardığı anlaşılmaktadır.

Hukuk devleti ilkesine uygun olmak koşulu ile kamu yararını sağlamak için ceza belirlemede değişik ölçütleri seçmek yasa koyucunun takdirindedir. Yasa koyucunun, anayasal sınırları aşmadan takdir yetkisini kullanarak düzenlediği itiraz konusu kuralların, yukarda açıklanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir yanı bulunmamaktadır. Anayasa’nın 7. maddesinde “Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez” denilmektedir. Artırılacak olan para cezalarının, daha önce kanunla düzenlenmiş olması, yeniden değerleme oranının niteliğinin ve uygulanış biçiminin de Yasama Organı tarafından sınırları çizilerek kanunla belirlenmesi nedeniyle yasama yetkisinin yürütmeye devrinden söz edilmesi mümkün değildir.

Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi, Anayasa'nın 38. maddesinde yer almıştır. Yasakoyucu, ceza alanında yasama yetkisini kullanırken Anayasa'nın ve ceza hukukunun temel ilkelerine bağlı kalmak koşuluyla, toplumda belli eylemlerin suç sayılıp sayılmaması, suç sayılanların hangi tür ve ölçüdeki ceza yaptırımıyla karşılanmaları gerektiği, nelerin ağırlaştırıcı ya da hafifletici öğe olarak kabul edileceği konularında takdir yetkisine sahiptir.

İtiraz konusu kurallar, daha önce yasalarda var olan para cezalarının ve bunların alt ve üst sınırları ile bir günün karşılığı olan para cezası miktarının, Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından bilimsel verilere dayalı olarak saptanıp, Vergi Usul Kanunu’nun 298. maddesi gereğince, her yıl Aralık ayında Maliye Bakanlığı’nca Resmî Gazete ile ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılacağına ilişkindir. Bu husus, keyfî ve takdirî uygulamalara yol açmayacak biçimde çerçevesi yasakoyucu tarafından çizilerek kanunla düzenlenmiştir. Kaldı ki yeniden değerleme oranına göre yapılan artırma, Yasama Organı tarafından kanunla düzenlenmiş olan para cezaları üzerinden yapılmakta ve suç işlendiği zaman o suç için öngörülen ceza, suç gününden önce belirgin hale gelmektedir. İtiraz konusu kuralların kanunilik ilkesine ve Anayasa’nın 38. maddesine aykırı bir yönü bulunmadığına karar311 vermiştir.

311 02.07.2007 <http://www.anayasa.gov.tr/eskisite/KARARLAR/IPTALITIRAZ/K2004/K2004- 082.htm>

Anayasa Mahkemesinin bu yöndeki kararına katılmaya olanak bulunmamaktadır. Suç ve ceza koyma yetkisi münhasıran TBMM aittir. Yeniden değerlendirme oranı ise idarenin nisbi vergileri artırmak için kullandığı bir ölçüttür ve idare tarafından her yıl belirlenmektedir. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi sadece kanunların yasama meclisi tarafından çıkarılmasını öngörmekle kalmamakta, cezaların artırılması ve eksiltilmesi de ancak kanunla olabilecektir. Oysa yeniden değerlendirme yetkisinin idareye bırakılması ile cezaların artırılması da idarenin tasarrufuna bırakılmaktadır. Bu nedenle yeniden değerlendirme oranı ölçüsünde yasama meclisi tarafından çıkarılacak yasa ile cezaların artırılması gerekir. Nitekim bu sakıncanın görülmesi nedeniyle YTCK cezaların her yıl artırılması oranını terk ederek gün para cezası sistemini getirmiştir. Ancak Kabahatler Kanununda her yıl yeniden değerlendirme oranı ölçüsünde cezaların artırılacağını öngörülmüş olması kendi içerisinde çelişki oluşturmaktadır.