• Sonuç bulunamadı

3.8.1 ?Bunu Hak Edecek Ne Yaptım!! Filminin Analizi 3.8.1.1 Ötekiliğin Queer İnşası

Filmlerini biçimsel, sıradan olanın ustalıkla yüceltimi ve cinsel kimlik krizleri olarak şekillendiren Pedro Almodovar’ın, yaklaşık kırk yıl general Francisco Franco’nun diktatörlüğü (1936 – 1975) altında yönetilen İspanya’nın geçirdiği ulusal / kültürel dönüşümün sinema alanındaki temsilcisi olduğu artık üzerinde rahatlıkla uzlaşılabilen bir görüştür (Acevedo-Munoz, 2010: 25).

Auteur yönetmenin dördüncü uzun metrajlı filmi, Almodovar’ın filmografisi düşünüldüğünde birçok açıdan önem taşıyan ayrıcalıklı bir konuma sahiptir. Faşist diktatör Francisco Franco’nun ölümünden sonra hızlı bir kabuk değiştirme süreci geçiren fakat geçmişin yükünü henüz üstünden atamamış İspanya’nın başkenti Madrid’de, kentin çeperinde yaşayan geleneksel bir ev kadını olan Gloria’nın (Carmen Maura) öyküsünü anlatısının

merkezine koyan film faşist/muhafazakar/ataerkil bir toplumda kadının konumunu ironik, kara mizah yüklü bir üslupla ortaya koyması bakımından ilgi çekicidir.

Katı, muhafazakar, faşist bir toplumun can çekişmekte olduğu bir zamanda sinema serüvenine başlayan Almodovar’ın filmleri cinsiyet, toplumsal cinsiyet ve cinsellik gibi meseleleri, geleneksel sosyal/cinsel kimliklere dair kavrayışları yerinden edecek bir biçimde postmodern bir bağlamda ele alır. Filmografisinin en belirgin özelliği eril ya da dişil cinsiyet / toplumsal cinsiyet rollerinin tersine çevirilmesi ve dolayısıyla yerleşik ataerkinin sinematik ihlalidir. Bu sebeple, Almodovar’ın filmleri zayıf erkekler, güçlü kadınlar, geyler, lezbiyenler, fahişeler, transseksüeller ve transvestitler ile doludur. Aynı zamanda bu değişime direnen eskidüzenin yarattığı tipler de perdede kendilerine yer bulmaktadır. Almodovar, her ne kadar “Franco sanki hiç var olmamış gibi filmler çekmek istiyorum” diye ifade etse de muhafazakar faşizmin hayaleti filmlerine musallat olmuştur (akt. Vernon, 1993: 28) Almodovar’ın ‘geçmiş ile işi bitmişse’ de geçmişin Yeni İspanya ile işi henüz bitmemiştir.28

Cebinde bir başka kadının resmini taşıyan, tek marifeti mükemmel bir biçimde el yazısı ve imza taklit etmek olan bir koca (Angel de Andres-Lopez), büyüğü uyuşturucu satıcısı (Juan Martínez) küçüğü (Miguel Angel Herranz) eşcinsel olan iki erkek çocuk, sürekli köyüne geri dönmekten bahseden huysuz, ihtiyar bir kayınvalide (Chus Lampreave), Las Vegas’ta ünlü bir oyuncu olma hayalleri kuran seks işçisi Cristal (Verónica Forqué) ve onu terkeden kocasının acısını küçük kızından çıkaran Juani (Kiti Mánver) gibi birbirinden tuhaf komşularıyla Gloria’nın öyküsü; hem feminist hem de queer okumalara açık bir profil çizerek filmografisinin yukarıda bahsedilen belirgin özelliklerini ortaya koymaya yönelik imkanlar sağlamaktadır. Bu açıdan film, “sinemasında sıklıkla kadını sürekli olarak merkeze alan bir kadın yönetmeni” olarak bilinen (Smith, 2006: 5) ama aynı şekilde kadınları aşağılayıp fetişize eden ya da “güçlü karakterler olarak çizdiği kadınları kendilerini tutsak eden baskıcılara aşık ederek kurbanlaştıran” (Goldenberg, 2012)29

kadın düşmanlığı yapmakla da suçlanan Almodovar’ın sinemasında ataerkil iktidara karşı duruşun nüvelerini içinde barındırmaktadır.

Diğer taraftan, Franco İspanya’sının yücelttiği güçlü, sert, kararlı ama aynı zamanda da müşfik bir baba figürüne ve ataerkil düzene isyan ile özetlenebilecek film, sinemasal serüveninde Almodovar’ı uluslararası bir üne taşıyacak bir çok temayı ve üslupsal eğilimi içinde barındırır. Jose Arroyo’ya göre, ‘?Bunu Hak Edecek Ne Yaptım!!’ bir Almodovar filminden beklenebilecek bütün özelliklere sahiptir: camp mizah, reklamların parodileri,

28

Bu ifade Paul Thomas Anderson'ın Magnolia (1999) filminde Donnie Smith adlı karakterin söylediği bir replikten alınmıştır. Orjinali “We may be through with the past, but the past is not through with us.” şeklindedir. 29http://www.mantlethought.org/international-affairs/almodovar-really-feminist-what-have-i-done-deserve

duyguları ortaya çıkarıp sonra da onlarla dalga geçmek için müziğin kullanımı, janrların ve üslupların birbirine karıştırılması, sözde-vodvil skeçlerine dönüşen aşırılık yüklü sahneler (Arroyo, 2010: 11).

Film,Arroyo’nun zikrettiği açılardan şüphe edilmeyecek bir biçimde postmodern bir pastiştir, ancak Fredric Jameson’ın (1992: 167-171), pastişe ilişkin “duygulanım yaratamayacak boş bir alıntılama ya da üslubun yitimiyle ortaya çıkan şey” savını yalanlar biçimde Almodovar’ın egemen olanı ihlal etmede kullandığı kendine has üslubunu dışavurur.Gloria’yı kuşatan ataerkil iktidarın boğucu niteliğinin absürtleştirilerek, parodileştirilerek sunulmasının duygulanım yaratmadığını iddia etmek haksız bir eleştiri olurdu.Almodovar’ın kullandığı gerçek mekanlar, dekor, kostümler, Carmen Maura’nın olağanüstü performansı; bütün tuhaflıklarına rağmen filmin gündelik hayatta her gün karşılaşılması muhtemel, aşina olunan bir duygusal gerçekçiliğe meyletmesine sebep olmaktadır.

‘?Bunu Hak Edecek Ne Yaptım!!’, “Almodovar’ın kendisi tarafından ‘Godardvari’ diye tanımlanan” (Smith, 2006: 69), protagonist Gloria’nın Madrid sokaklarında usul usul yürürken görüldüğü bir sekansla başlar. Geleneksel bir ev kadını olan Gloria’nın, taksi şoförü olan kocasının evi geçindirmeye yetmeyen maaşına destek olmak için zaman zaman temizliğini yaptığı kendo30

okuluna gittiği bu sekans, filmin ilk beş dakikasını oluşturur. Filmin bu açılış bölümü, toplumsal cinsiyet temelli tabiyeti sorunsallaştırmaya izin veren feminist eleştiri ve queer okuma açısından, ataerkil iktidarın ve hegemonik erkekliğin içinin nasıl boşaltılacağının; kadını özne olmaktan aciz, edilgen, güçsüz olarak kuran ataerkil heteronormatif inşanın nasıl tersyüz edileceğinin habercisi gibidir.

Vinodh Venkatesh (2014: 356), Gloria’nın kendo okuluna girmek için sokakta çekim yapmakta olan film ekibinin arasından geçtiği andan polis Polo ile arasında geçen ve hüsranla biten yakınlaşma girişimine kadar filmin açılış bölümünün tamamen queer okumaya açık olduğunu iddia eder. Almodovar’ın ustalıkla filmin jeneriğiyle üst üste bindirdiği bu sahnenin görsel ve işitsel özellikleri, cinsel birleşmeye yaptığı örtük referansla toplumsal cinsiyetli tabiyetin inşasına odaklanır. Film ekibinden bir ses operatörü, elinde tuttuğu fallik bir nesneyi andıran boom mikrofonuyla kendo okuluna geçen Gloria’yı taciz eder. Gloria tedirgin biçimde dönüp arkasına bakmakla yetinir ve yoluna devam eder. Boom mikrofonu fallik bir nesne olarak kabul edildiğinde, Gloria’nın eril bakışa tabi olan cinsel bir objeden başka bir şey olamayacağı ataerkil/fallogosantrik İspanyol kültürüne de dikkat çekilmiş olur.