• Sonuç bulunamadı

3 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:

3.5. ANALİZ SONUÇLARININ İKTİSADİ YORUMU

Ar-ge harcamaları, araştırmacı sayıları, patent sayıları, sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırımların yüksek teknoloji ihracatına etkisini araştırmak üzere kurulan modellerin panel eşbütünleşme ve panel VECM tahmin sonuçlarının uluslararası iktisat kuramsal saptamaları bakımından anlamı, bu başlık altında değerlendirilecektir.

İmalat sanayi ihracatı içinde yer alan yüksek ve orta yüksek teknolojili mal ihracatını açıklamak üzere, birinci modelde, ar-ge harcamaları, ikinci modelde araştırmacı sayıları, üçüncüsünde patent sayıları ve yine her modelde sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırım girişleri kullanılmıştır. Farklı gelişme düzeyindeki ülkelerde, ilgili değişkenlerin yüksek ve orta yüksek teknolojili mal ihracatını teorik beklentilere uygun ve daha önce yapılmış ampirik analizlerle (Soete, 1981; Montobbio, 2003; Sanyal, 2004; Seyoum, 2005; Alemu, 2013) uyumlu olarak etkilediği görülmüştür. GÜ’lerde ar-ge harcamaları ve araştırmacı sayıları, yüksek teknoloji ihracatını etkileyen iki önemli değişkendir; sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırım girişinin etkileri ise, ar-ge harcamaları ve araştırmacı sayılarına kıyasla daha azdır. GÜ’ler için yerleşiklerin yapmış olduğu patent başvuru sayılarının yüksek teknolojili ihracat üzerindeki etkileri, sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırım girişlerinin etkisinden daha düşüktür.

GOÜ’lerde ise ar-ge harcamaları ve araştırmacı sayılarının yüksek teknoloji ihracatı üzerindeki etkileri GÜ’lerdekine benzer şekilde sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırım girişinin etkilerinden daha büyüktür. Ancak, GOÜ’ler için dikkat çekici olan ar-ge harcamalarının yüksek teknolojili ihracat üzerindeki etkisinin, GÜ’lerin yaklaşık iki katı büyüklüğünde olmasıdır. GÜ’lerle aralarında önemli teknoloji açığı bulunan GOÜ’ler için bu bulgu önemlidir. İleri teknoloji ihracatının ar-ge harcamalarına duyarlılığı diğer değişkenlere ve GÜ’lere göre daha yüksek olduğu için, milli gelirden ar-ge harcamalarına daha fazla kaynak ayırarak ve ar-ge faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan yüksek nitelikli beşeri sermayenin artırılmasına yönelik yatırımlar yaparak katma değeri yüksek, yüksek teknolojili ürün

ihracatlarını artırmaları ve dolayısıyla GÜ’lerle aralarındaki teknoloji açığını azaltmaları ya da daha hızlı kapatabilmeleri mümkün gözükmektedir.

Analiz sonuçları ülke bazında değerlendirildiğinde, GÜ ve GOÜ’lerin yarısından çoğu için teknolojik gelişme göstergeleri ile yüksek teknoloji ihracatı arasında pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edildiği ve bu göstergelerdeki iyileşmelerin yüksek teknoloji ihracatını artırdığı görülmüştür. Teorik beklentilerimizle uyumlu olan bu sonucu şu şekilde değerlendirebiliriz. Ar-ge harcamaları, araştırmacı sayıları ve patent sayıları gibi teknolojik gelişme dinamikleri, sadece yeni teknolojileri geliştirme açısından değil, teknoloji yeteneğini kazanma sürecinde olan ülkeler için ithal edilen teknolojinin kullanımı, uyarlaması ve değiştirilmesine yönelik birikimi ve deneyimi kazanmanın en temel araçlarından biridir. Bu anlamda, gerek teknolojik gelişme göstergeleri bakımından önde olan GÜ’lerin gerekse de GÜ’lerle aralarında önemli düzeyde teknoloji açığı olan GOÜ’lerin, yüksek teknoloji sektörlerindeki ihracat performansını artırmak için, ar-ge’ye önemli düzeyde kaynak ayırması, ar-ge faaliyetlerinde istihdam edilecek igücünün niteliğini artırmaya yönelik düzenlemeler yapması ve yenilik faaliyetlerini özendirici tedbirler alması elzem görülmektedir.

Sabit sermaye yatırımlarına ilişkin analiz bulguları ülke özelinde değerlendirildiğinde, GÜ ve GOÜ grubunda yer alan ülkelerin çoğunda ilgili değişkenle yüksek teknoloji ihracatı arasında pozitif ve anlamlı ilişkiler elde edildiği ve ilgili değişkendeki iyileşmelerin yüksek teknoloji ihracatını artırdığı görülmüştür. Teorik beklentilerimizle uyumlu olan bu sonucu, bina, yol ve makina-teçhizata yönelik fiziki yatırımların, teknoloji gelişmeyi desteklediği; üretim yöntemi biçimindeki makina-teçhizatta içerilmiş olan teknolojik yeniliklerin firma ve sektörler arasında yayılmasını sağlayarak yüksek teknoloji ihracatının artırılmasına katkı sağladığı şeklinde değerlendirebiliriz.

Doğrudan yabancı yatırımlara ilişkin analiz bulguları ülke özelinde

değerlendirildiğinde, ilgili değişkenle teknoloji ihracatı arasında ilişkinin GÜ’lerin çoğunda pozitifken GOÜ’lerin çoğunda negatif olduğu görülmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, gerek fiziki sermaye stokunu artırarak gerekse de yeni üretim yöntemleri ve örgütlenme biçimlerinin transferini sağlayarak teknolojik gelişmeye katkıda bulunmaktadır. Özellikle yeni teknolojilerin ülkeye çekilmesi

veya yabancı mülkiyetli firmaların ülke içinde teknoloji geliştirme amaçlı faaliyetlerde bulunması, ilgili ülkenin sahip olduğu teknolojik yeteneği desteklemektedir. GOÜ’lerde doğrudan yabancı yatırımlarla yüksek teknoloji ihracatı arasında bulunan ters yönlü ilişki, ilgili ülkelere yönelik doğrudan yabancı yatırım girişlerinin, ülkelerin düşük işgücü, iç pazar büyüklüğü ya da doğal kaynak avantajından yararlanmak amacıyla o ülkelere yöneldiği şeklinde bir işaret sunmaktadır. Bu bağlamda GOÜ’lerde faaliyette bulunan ÇUŞ’ların yüksek teknolojili üretimden ziyade düşük nitelikli/ücretli emek gerektiren üretim aşamalarını ilgili ülkelere kaydırdıkları ve bu ülkelere yönelik DYY girişlerinin yüksek teknoloji ihracatını artırmaktan ziyade azalttığı şeklinde yorumlanabilir. GOÜ’lerde fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik düzenlemelerin yetersizliği, yüksek teknolojili sanayi dallarına yönelik doğrudan yabancı yatırımları caydırarak, onları emek-yoğun sanayi dallarına yöneltmektedir.

Türkiye özelinde analiz bulguları, teknolojik gelişme göstergelerinin yüksek teknoloji ihracatı üzerinde bir etkisi olduğuna işaret etmemektedir. Teknolojik gelişme dinamikleri ve yüksek teknoloji ihracatı zayıf olan Türkiye gibi ülkelerde, ar-ge harcamaları, araştırmacı sayıları ve patent sayıları ile yüksek teknoloji ihracatı arasındaki ilişkinin istatistiki olarak anlamsız olması çalışmanın beklenen sonucudur. Nitekim Lall (2000b: 25) çalışmasında da yüksek teknoloji ihracatı bakımından zayıf bir görünüme sahip olan Türkiye’nin, teknoloji yeteneğini artırarak üretim ve ihracat yapısını teknoloji yoğun ürünlere dönüştürme gerekliliği vurgulanmıştır. Teknoloji yoğun sanayilerin gelişmesi sonucu, yeni teknolojilerin yayılması ve ülke düzeyinde teknolojik yeteneğin yükselmesi ile düşük teknoloji sanayilerde de üretkenlik artışının sağlanacağı ifade edilmiştir.

Kısa dönem dinamiklerinin araştırıldığı VECM sonuçları, kısa dönemde ortaya çıkan dengesizliklerin uzun dönemde giderildiğini göstermektedir. GÜ’lerde kısa dönem dengesizlikler, 1.5 ila 2.5 dönem içerisinde giderilirken, GOÜ’lerde uzun dönem dengesine yakınsama daha uzun bir zamanı gerektirmekte; bu süre 5 döneme kadar çıkabilmektedir. Bu bulgu, teknolojik gelişmenin ihracat üzerindeki gecikmeli (4 yıl) etkilerine vurgu yapan ampirik literatürle (Amendola et al, 1993) uyumludur.

Kısa dönemde, sabit sermaye yatırımları ve doğrudan yabancı yatırımlardan yüksek teknoloji ihracatına doğru nedensellik vardır. Ancak, teknolojik gelişme göstergeleri ile yüksek teknoloji ihracatı arasında kısa dönemde nedensellik saptanmamıştır. Teknolojik gelişme göstergelerini iyileştirmeye ve dolayısıyla yüksek teknolojili ürün ihracatını artırmaya yönelik politikaların sonuçları, kısa vadede alınmamaktadır. Dolayısıyla, uzun dönem analiz bulguları da göz önünde bulundurularak, teknolojik gelişme göstergelerini iyileştirmek için, kısa vadeli ve istikrarsız yaklaşımlardan ziyade uzun vadeli, istikrarlı ve stratejik bilim, teknoloji ve yenilik politikalarının uygulanması gerekmektedir.