• Sonuç bulunamadı

(https://www.imdb.com/title/tt2866360/mediaviewer/rm3706941184) 4.6.3. Coherence (2013) Anlatı Konumu

IMDb İnternet Film Veri Tabanında, bilim kurgu ve korku türleri içerisinde yer alan Coherence (2013) gerçeklik ve zaman kavramlarını tartışmaya açan bir

110

filmdir. Filminin anlatı konumu incelendiğinde, klasik anlatı formu ile modern anlatı formu arasında bir konumda bulunduğu, her iki formdan da belirli ayırt edici özellikler taşıdığı saptanmaktadır. Bu saptamaya, filmsel zamanın diziminden ulaşılabilmektedir çünkü modern anlatı, klasik anlatı filmlerinden ayrı olarak seyircinin filmin kurgusal dünyasına girmesini engellemek amacı ile filmsel zamanın çizgisel akışı ile oynar. Coherence (2013) incelendiğinde filmin zamansal akışı ve olayların a noktasından b noktasına kesintisiz olarak gitmeyişi ile zamanın kırılma göstermesi açıkça anlaşılabilmektedir. Aynı zamanda mekânın düzensizliği ve filmin finalinin tam anlamıyla açık bir metin özelliği göstermesi de bu saptamayı destekleyici niteliktedir. Filmin aynı zamanda postmodernizmden de iz taşıdığı saptanmıştır. Grubun yaşadıkları garipliği anlamlandırma çabası esnasında Laurie Sliding Doors’dan (1998) bahseder. Filmde Helen’in trene binme anında gerçekliğin ikiye ayrıldığından ve bu esnadan sonra ayrı iki hayat yaşadığından bahseder. Sliding Doors’a (1998) bir atıf bulundurması sebebi ile Coherence (2013) metinlerarası bir özellik göstererek postmodernist olarak da değerlendirilebilmektedir. Filmin anlatı konumunun tam olarak belirlenebilmesi bakımından filmi Peter Wollen’in belirlediği özellikler kapsamında incelemek gerekmektedir. Filmin geçişli ya da geçişsiz olduğunu söyleyebilmek için filmin olay örgüsüne ve olayların neden sonuç ilişkilerini analiz etmek gerekmektedir. Filmin olay örgüsü neden sonuç kapsamında incelendiği zaman, filmin nedenselliğinin bulunmadığı, karakterlerin bir amaca yönelik hareket etmedikleri ve gelişen her olayların rastgele oluşu ve gösterilen evlerin ve karakterlerin devamsızlığından kaynaklı filminin geçişsiz olduğu saptanmaktadır. Anlatının geçişkenliğini sağlayan en temel unsur filmin bir amaç doğrultusunda neden sonuç ilişkisi ile ilerliyor olmasıdır. Filmdeki karakterlerin tümü incelendiğinde film boyunca bir amaç için hareket etmedikleri saptanmaktadır. Bir amacı olan tek karakter Em’dir fakat bir amaç edinmesi filmin son dakikalarına rastlamaktadır. Amacı, içinde bulunduğu karmaşadan kurtulup yıldız kayması bittikten sonra hayatına mutlu bir şekilde devam edebilmektir. Bu amaç doğrultusunda kendisinin mutlu olduğu bir ev aramaya çıkar. Fakat sadece bir karakterin kendisine yönelik bir amaç doğrultusunda hareket ediyor oluşu klasik anlatı yapısının geçişkenlik sınırları içerisinde bulunmadığından film geçişsiz olarak değerlendirilmektedir. Özdeşleşmeyi sağlayan temel unsurlar kapsamında Coherence (2013) incelendiği zaman, film kahramanlarının filmdeki devamsızlığının filmde özdeşleşmeyi

111

engelleyen en önemli özellik olduğu saptanmaktadır. Filmi karakterlerin sayısı bakımından çoklu kişilikli yapıya sahiptir. Filmin başından itibaren karakterlerin sonsuz ve belirsiz sayıdaki versiyonu gösterilmektedir. Bu versiyonlar içerisinde bulunan karakterler ise klasik anlatı sinemasının oluşturduğu özdeşleşme algısı kapsamında seyirci açısından tercih edilecek türde değillerdir. Karakterlerin film içerisindeki etkinliklerinin idealize olmayışı ve filmin farklı evlerden sahneler barındırması sebebi ile karakterlerin tutumlarının devamsızlığı filmin hikâye bütünlüğüne sahip olmamasını doğurarak izleyiciyi özdeşleşme duygusundan uzakta tutmuştur. Aynı zamanda filmin tek bir çatışma üzerine kurulu olmaması, her bir evrenin kendi içinde birden fazla çatışma barındırması ve bu çatışmaların film sonunda çözüme ulaşmaması sebebi ile filmin seyirciyi yabancılaştıran nitelikte olduğu saptanmaktadır. Coherence (2013) şeffaflık açısından incelendiğinde, filmde teknik unsurların yer almayışından kaynaklı şeffaf olduğu saptanmaktadır. Filmde gösterilen pek çok sahne, diyalog ve karakter birbirinden farklı evrenlere ait olarak izleyiciye sunulmuştur. Bir örnek vermek gerekirse Mike yemek esnasında ünlü bir televizyon şovunda yer aldığını söylerken kimileri Mike’ı onaylarken kimileri kendisini televizyonda hiç görmediği konusunda emindir. Buradan hareketle filmin en başından itibaren aynı karakterlerin birbirinden farklı hikâyelerinin olduğu gösterilmektedir. Bu nedenle film anlatısı açısından analiz edildiğinde filmde ekrana gelen her bir olayın ve her karakterin başka evlere ait olmasından ve mekân bütünlüğünün olmamasından kaynaklı çoklu diegesise sahip olduğu saptanmaktadır. Filmin sonu belirsiz olarak bitmektedir. Em öldürerek başka bir Em’in yerine geçmiştir fakat sabah olduğunda sevgilisi Kevin’ın telefonu başka bir Em tarafından aranır ve film böylece biter. Bu nedenle filmi kapalılık karşısında açıklık açısından incelendiğinde film boyunca gelişen olayların ve yaratılan çatışmaların çözümsüz kalması ve filmin finalinin belirsizliğinden kaynaklı açık olduğu ortaya çıkmaktadır. Film içerisindeki karakterler klasik anlatı sinemasının ideal birey sunumu ile eşleşmemektedir. Filmin özdeşleşmeyi sağlayamadığı, klasik anlatının ideal birey sunumuna sahip olmaması ve olay örgüsündeki giriş, gelişme, doruk noktası ve sonuç unsurlarının eksikliğinden kaynaklı seyirciyi rahatsız eden bir yapıda olduğu saptanmaktadır. Coherence (2013) klasik anlatı formu ile bağdaşmayan bir yapıya sahiptir. Klasik anlatı formuna sahip filmler seyircinin karakterle özdeşleşmesini sağlayarak filmin kurgusallığına çekmektedir. Fakat filmdeki özdeşleşmenin yokluğu, filmin çoklu

112

diegesise sahip oluşu ve açık yapısı seyircinin kendi gerçekliğinde kalmasını sağlamaktadır.

4.7. INTERSTELLAR (2014): UZAY-ZAMANDA BOYUTLAR ARASI BİR SEYAHAT

Yakın bir gelecekte geçen filmde dünya yaşaması zor bir yer haline gelmiştir. Adına “Küf” denilen bir salgın ve iklim değişikliği nedeni ile de devamlı ve ağır şiddette yaşanan toz fırtınaları tarımı neredeyse yok etmiş ve dünyada kıtlık yaşanmaktadır. İnsanlık hayatta kalabilmek için temel koşul olan besin ihtiyacını karşılamak ve kıtlığı aşma çabası uğruna teknoloji ve bilimden vazgeçip tarım toplumuna geri dönmüştür. Eski dünya düzeninde olduğunun aksine artık diğer gezegenlerde yaşam aramak ve bunu için bütçe ayrılması artık bir lüks haline gelmiştir. Artık destek göremediği için de NASA çalışmalarını gizli yürütmektedir. Eski bir NASA pilotu olan Cooper da çoğu birey gibi eski hayallerini bir kenara bırakıp çocukları ve ölen eşinin babası ile birlikte mısır yetiştirmektedir. Bu esnada, tüm bu olaylarla başa çıkılmaya çalışılırken ise Cooper’ın kızı Murph, odasındaki hayalet adını verdiği varlıkların kendisi ile iletişime geçtiğine karar verir fakat bu duruma babası Cooper dâhil kimseyi inandıramaz. NASA yürüttüğü çalışmalarda Satürn yakınlarında bir solucan deliği keşfeder ve adını Lazarus koydukları bir projeyi başlatır. NASA önceden 12 gönüllüyü yaşanabilir dünyalar aramak için evrenin farklı yerlerine göndermiştir. Bu gönüllülerden gelen yaşanabilirlik sinyalleri ile üç gezegenin keşfi NASA’yı ümitlendirmiştir. Yapılmak istenen bu gezegenlere ulaşıp verilen yaşam sinyalinin geçerliliğini kontrol etmektir. Lazarus Projesinin öncüsü olan Profesör Brand Cooper’a iki plandan bahseder. Brand’in A planı keşfedilen yaşanabilir gezegene dünyadaki insanları transfer etmek, B planıysa gezegende yeniden hayat başlatmaktır. Brand’in teklifi üzerine Cooper NASA’nın teklifini kabul eder, fakat kızı Murph bu duruma hiç olumlu bakmaz.

113