• Sonuç bulunamadı

Altının Hem Cinsi Karşılığında Sarfı

B. Altının Sarfı

1. Altının Hem Cinsi Karşılığında Sarfı

Altının hemcinsiyle mübadelesinde, bedellerin eşit ve peşin olması gerektiği konusunda fakihler arasında ittifak vardır. Altınların eşit olmayan mübadelelerinde fazlalık ribâsı; peşin olmayan mübadelelerinde ise nesîe ribâsı söz konusudur.261 Ebû Saîd el-

Hudrî’den (r.a.) rivayetle Hz. Peygamber (s.a.) şöyle buyurmuştur:

Altına karşılık altın satmayınız; misli misline olursa o başka. Birini öbüründen farklı yapmayınız. Gümüşe karşılık gümüş satmayınız; misli misline olursa o başka. Birini

öbüründen farklı yapmayınız. Bunlardan biri peşin diğeri veresiye olarak da satmayınız.262

Eşit ve peşin olma şartı, birçok farklı rivayette vurgulanmaktadır. Bu çerçevede fakihler değiştirilen bedellerin miktarı hakkında tarafların bilgi sahibi olması gerektiğini belirtmişlerdir. Miktar hakkında tarafların bilgisizliği, akdi batıl kılmaktadır. Hanefîlere

260Çantacı, farklı şehirlerdeki kuyumculara hizmet götüren pazarlamacılar, mobil kuyumculardır.

261 Zeylaî, Tebyînü’l-hakâik, IV, 134; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, VII, 133; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-

müctehid, III, 211; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, II, 364; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 3.

100

göre bu akit fasit olup, akde konu olan bedeller meclis dağılmadan tartılır ve bedellerin eşit olduğu anlaşılırsa, yani bu belirsizlik giderilirse akit sahih hale dönüşür.263

Has altınların mübadelesinde bedellerin eşit olması şartı önemli bir konudur. Cumhura göre bedeller arasında kalite, işçilik ve sağlamlık gibi farklar muteber değildir.264

Ancak İmam Ahmed’den (v. 241/855) bir rivayette, bedellerdeki fazlalığın sadece işçilikte olabileceği ifade edilmektedir. İmam Ahmed’den rivayet edilen bu yaklaşım, dikkat çekicidir. Sağlam altın, kırılmış olan altınla satılması caiz değildir. Zira sağlam altında bir emek vardır. Bu emek telef edilirse tazmine muhtaçtır. Dolayısıyla sağlam altınla kırılmış altın mübadelesinde eşitliğin söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Hanbelîlerden İbn Kudâme (v. 620/1223) konuya şöyle bir örnek verir: Bir kişi sanatkara benim için bir dirhem ağırlığında gümüş yüzük yap dese ve karşılığında iki dirhem verse, verilen iki dirhemden biri gümüşün ağırlığının karşılığı diğeri ise sanatkarın ücretidir.265

Mâlikî fakihler cumhura göre “sarf” olarak isimlendirilen akdi; murâtale, mübâdele

ve sarf diye ayrı ayrı değerlendirmektedirler. Zira onlara göre sarf akdi, ribevî malların

farklı cinslerle mübadelesini ifade etmektedir. Hemcinsler arası mübadeleler tartıyla/ölçekle yapılıyorsa murâtale, sayıyla yapılıyorsa mübâdeledir.266 Mâlikîler has

altınların mübadelesinde cumhurdan farklı olarak zorunluluk halinde bazı esnekliklere müsaade etmişlerdir. Onlar altının hemcinsiyle mübadelesinde az miktarda eksiklik ve fazlalığın eşitlik şartını bozmadığını belirtmektedirler. Mâlikîlere göre eşitliğin bozulmadığı söylenen üç şekil vardır. Bunlardan ilki, mübadelenin sarf olarak değil de

mübâdele yoluyla yapıldığı durumdur. Bu madde için bazı ön şartları vardır. 1. Mübadele

ağırlıkla değil sayıyla yapılmalı ve altınların sayısı, yediden az olmalıdır. 2. Fazlalık veya eksiklik sayılarda değil, sadece ağırlıkta olmalıdır. 3. Ayrıca bu fazla veya eksik ağırlık miktarı, mübadele yapılan altınların altıda birine denk veya daha az olmalıdır.267Örneğin

toplamda 60 gram olan 6 tane altınla, toplamda 71 gram ağırlığındaki 6 tane altın

263İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, VII, 134.

264 İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, VII, 134; İbn Cüzey, el-Kavânînü’l-fıkhiyye, 166; Nevevî, Ravzatü’t-

tâlibîn, III, 385; Buhûtî, Keşşâfü’l-kınâ‘, III, 253.

265İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 8-9; Buhûtî, Şerhu münteha'l-irâdât, II, 70-71. 266 Desûkî, Hâşiye ‘ale’ş-Şerhi’l-kebîr, III, 2; Sâvî, Hâşiyetü’s-Sâvî, III, 63.

267İbn Rüşd el-Cedd, el-Beyân ve’t-tahsîl, VI, 442-444; Desûkî, Hâşiye ‘ale’ş-Şerhi’l-kebîr, III, 41; Nefrâvî,

101

değiştirilemez. Çünkü bu altınlar sayıyla değiştirildiği halde iki bedel arasındaki fark, 1/6’dan fazladır. İkinci şekil, mübadele yolculukta yapılıyor olmasıdır/olmalıdır. Şöyle ki, ham altını olan yolcu bunu para olarak bastırmak için fazlalık ödeyebilir. Çünkü burada bir zaruret söz konusudur. Üçüncü durum ise yanında bozuk parası olmayıp yiyecek alacak olan kişinin bedel olarak verdiği altından geriye kalan fazlalığı alması durumudur.268

Mâlikîlerin istisna olarak ortaya koydukları bu ictihadların genel kurala herhangi bir etkisi bulunmadığı görülmektedir. Altınların mübadelesinde kabul edilen genel kural, zaruri haller dışında eşit ve peşin olma şartlarına riayet edilmesidir.

Has altınların mübadeleleriyle doğrudan ilgili bir konuya bu başlık altında açıklık getirilmesi isabetli olacaktır. Konu, nesîe ve fazlalık ribâsının yasaklanma gerekçesidir. Günümüzde altınların mübadelesinde birçok problemle karşılaşılmakla birlikte en çok görülen problem ribâ yasağının ihlal edilmesidir. Ayrıca altın mübadelesi yapan taraflar, böyle bir yasağın konulma nedenini anlamakta zorlanmaktadırlar. Ribânın yasaklanma gerekçelerine geçmeden önce peşinen ribânın her iki çeşidinin de haram olduğu konusunda fıkıh mezheplerinin teşekkülünden sonra ümmetin herhangi bir şüphesinin olmadığının belirtilmesi zaruridir. Fakat ilgili hükümlerin illet ve hikmet yönüyle de incelenmesi gerekmektedir. Buna göre nesîe ribâsının sebep olduğu olumsuz sonuçlar kolay anlaşılabilirken, fazlalık ribâsıyla alakalı daha net bir açıklamaya ihtiyaç duyulmaktadır.

Peşin altın satımlarında bedellerin eşit olması konusu fazlalık ribâsıyla doğrudan ilgilidir. Anlaşılması güç olan durum da tam olarak bu konudur. Fazlalık ribâsının haram kılınması çerçevesinde şimdi ifade edilecek olan düşünme faaliyetleri, illet tespitinden ziyade hikmet arayışı olacaktır. Hikmet üzerine de hüküm bina edilemeyeceği açıktır. Eğer konu hikmet bağlamında ele alınacak olursa fazlalık ribâsının haram kılınmasıyla alakalı şunlar ifade edilebilir:

a) Fazlalık ribâsının haram kılınma nedeni konusunda kesin bir şey söylemek mümkün olmamakla birlikte, muhtemel haksızlıkların önüne geçme gerekçesiyle yasaklandığı ifade edilebilir. Zira Hz. Peygamber (s.a.), “…Bir dirhemi, iki dirhem karşılığında satmayın. Çünkü ben bu konuda sizin ribâya düşmenizden korkuyorum”269

268 Nefrâvî, el-Fevâkihü’d-devvânî, II, 73-74. 269 Mâlik, Muvatta’, II, 634; hadisin metni şöyledir:

102

buyurmaktadır. Hz. Peygamber’in (s.a.) bu beyanından şu anlaşılmaktadır: Fazlalık ribâsı zamanla alışkanlık haline gelebilir ve neticede nesîe ribâsına neden olabilir. Daha açık bir ifadeyle, aynı cins varlıkların fazlasıyla mübadelesi mutlaka bir amaca hizmet etmelidir. Örneğin bu amaç, elinde eski altını olan kimsenin yeni altına ihtiyaç duyması olabileceği gibi, elinde ham altını olanın, işlenmiş altına ihtiyaç duyması da olabilir. Bedellerin eşit olmadığı bu mübadelede nesîe ribâsındaki gibi bir bakıma süre satın alınması söz konusudur. Şöyle ki, elinde eski altını olup da yeni altına ihtiyacı olan kimse, eski altını eritip yeniden kalıba dökme gibi uzun bir zamana ihtiyaç duymaktadır. Fakat elinde yeni ve işlenmiş halde altın bulunan kişiden ilgili altını belirli bir fazlalık karşılığında süre beklemeden alabilmektedir. Bir diğer tabirle aradaki bekleme süresini bir miktar fazlalıkla satın almaktadır. Bu da sonuç olarak nesîe ribâsındaki yasak olan sürenin satın alınmasına benzemektedir.270

b) Fazlalık ribâsındaki haramlık hükmünün taabbudi olduğu ve ta‘lile kapalı olduğu da ifade edilebilir. Yani peşin olarak satılan altınlarda kalite vb. farklara bakılmaksızın eşitlik olmalıdır. Konu ta‘lile kabil olarak görülürse o zaman hükmün vaz‘ edildiği dönem açısından ilgili yasağın hizmet ettiği gaye tespit edilmelidir. Bunlar garâr, tağşiş ve benzeri hususlardır. Sonuçta kalite, işçilik ve yenilik gibi konularda fazlalık ribâsından söz edilemeyeceği de söylenebilir.

c) Hz. Peygamber (s.a.) para ekonomisini ve piyasa ekonomisini teşvik etmek istemiştir. Bunun için bütün mallar ortak bir pazarda bir araya gelmeli ve piyasa fiyatı belli olmalıdır. Fiyatın belli olması için de ortak para birimi olan altın/gümüş kullanılmalıdır.271

Böyle yapılmadığı takdirde malların gerçek piyasa değerinin tespit edilememesi sorunu baş gösterecektir. Gerçek değeri tespit edilememiş malların satımında taraflardan en az birine haksızlık edilecektir. Netice olarak satıcı haksız bir kazanç elde etmiş olur ki, bu haksızlık ribâ ve garâr gibi birçok yasakla ilişkilendirilebilir.

ﻻ» :لﺎﻗ بﺎﻄﳋا ﻦﺑ ﺮﻤﻋ نأ ،ﺮﻤﻋ ﻦﺑ ﷲ ﺪﺒﻋ ﻦﻋ ،ﻊﻓ� ﻦﻋ ﻚﻟﺎﻣ ﻦﻋ ﲏﺛﺪﺣو .قرﻮﻟﺑﺎ قرﻮﻟا اﻮﻌﻴﺒﺗ ﻻو ،ﺾﻌﺑ ﻰﻠﻋ ﺎﻬﻀﻌﺑ اﻮﻔﺸﺗ ﻻو ،ﻞﺜﲟ ﻼﺜﻣ ﻻإ .ﺐﻫﺬﻟﺑﺎ ﺐﻫﺬﻟا اﻮﻌﻴﺒﺗ

ﻨﺗ ﻼﻓ ،ﻪﺘﻴﺑ ﺞﻠﻳ نأ ﱃإ كﺮﻈﻨﺘﺳا نإو ،ﺰﺟ� ﺮﺧﻵاو ،ﺐﺋﺎﻏ ﺎﳘﺪﺣأ ﺐﻫﺬﻟﺑﺎ قرﻮﻟا اﻮﻌﻴﺒﺗ ﻻو ،ﺾﻌﺑ ﻰﻠﻋ ﺎﻬﻀﻌﺑ اﻮﻔﺸﺗ ﻻو ،ﻞﺜﲟ ﻼﺜﻣ ﻻإ ءﺎﻣﺮﻟا ﻢﻜﻴﻠﻋ فﺎﺧأ ﱐإ ﻩﺮﻈ

.

270İbn Kayyım, İ‘lâmü’l-muvakkiîn, III, 398-399. 271 Tabakoğlu, İslam İktisadına Giriş, s. 384.

103 b. Mağşuş Altınların Sarfı

İçerisinde karışım bulunan altınlar, “mağşuş paralar” başlığında incelenmiştir. İlgili başlıkta ayrıntısı verilen bu altınların mübadelesi ve günümüzdeki mağşuş altınların mübadelesi ise burada değerlendirilecektir. Fukahanın ittifakıyla mağşuş altınlar piyasada tedavül ettiği sürece kullanımı caizdir. Bu altınların mübadelelerinde sarf kurallarına riayet edilmelidir. Hanefîlere göre mağşuş altınların içerisindeki katkı oranı altın miktarına eşit veya daha fazla olursa saf altın hükmündedir. Eğer alaşım içerisindeki altın %50 den az ise o zaman ticaret eşyası (urûz) hükmünü alır. Mağşuş altınlar ister mağlûbu’l-ğış olsun ister ğâlibu’l-ğış olsun para olarak tedavül ediyorsa sarf akdinin hükümlerine tabidir.

Bu görüşe binaen, altın ayarlarından 12 ayar ve üzeri olanlar altındır ve sarf hükümlerine tabidir. 272 Bu ictihadın altının içindeki katkı madde miktarının bilinememesi halinde esas alınabileceği söylenebilir. Fakat günümüz örfünde alaşım içerindeki altın oranı çok düşük olsa bile, bu miktar farklı yöntemlerle tespit edilebilmektedir. Neticede günümüz imkanlarında altınların sarf kurallarına göre mübadele edilmesi zaruridir.

Mâlikîlere göre de mağşuş altınların has altınlarla mübadelesi konusunda akdin cevazı hususunda mezhep içerisinde iki farklı ictihad vardır. İhtilafın kaynağı ise örfe göre böyle bir mübadelenin yapılıp yapılmamasıdır. Şayet örfte has altınla mağşuş altının mübadelesi yoksa akit caiz olmaz. Eğer böyle bir örf varsa bu takdirde de mağşuş altının içerisindeki katkı miktarı hakkında herhangi bir şüphe duyulursa akit mekruh olur.273Şâfiî

mezhebine göre böyle bir sarf caiz değildir. Zira eşitlik sağlanamamaktadır.274 Hanbelîler

konuyu şu şekilde açıklamaktadırlar: Eğer mübadele konusu olan altınların miktarları eşitse veya eşit olmayıp miktarlar biliniyorsa ve eşitlik temin edilebiliyorsa akit caiz olur. Aksi takdirde akit caiz olmaz.275

İctihadlarda belirtilen endişelerin ortak noktası, bedellerde eşitliğin temin edilemeyecek olmasının bir sonucu olarak fazlalık ribâsının gerçekleşmesidir. Eğer mübadele yapılan altınların içerisindeki saf altın miktarı net olarak tespit edilebiliyorsa akit caizdir. Günümüzde ise ister has olsun ister mağşuş olsun altınların mübadelesinde katkı

272İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 300.

273 Hattâb, Mevâhibü’l-celîl, IV, 335; Âbî, Cevâhirü’l-iklîl, II, 16. 274 Nevevî, el-Mecmû‘, X, 397; Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, II, 355. 275 Buhûtî, Keşşâfü’l-kınâ‘, III, 261-262.

104

madde oranları net olarak bilinmektedir. Neticede bedeller arası eşitliğin sağlanması kaydıyla, mağşuş altınların mübadelesinin caiz olacağı ifade edilmelidir. İbn Âbidîn de (v. 1252/1836) örfün bu konuda muteber olduğunu, bedellerin ağırlık ve ölçüde eşitliği tespit edilmesi durumunda mübadelenin sahih olduğunu beyan etmektedir.276 Kuyumculuk

bölümünün altın üretim süreçlerinin değerlendirileceği başlıklarda, mağşuş altınların sarfının günümüze yansımaları daha net bir şekilde açıklanmış olacaktır.

c. Miktarı Belli Olmayan Altınların Sarfı

Miktarı belli olmayan altınların sarfı işlemleriyle kastedilen, altınların götürü usulü mübadele edilmesidir. Hanefîlerden İmam Züfer, Mâlikîler, Şâfiîler ve Hanbelîlere göre miktarı belli olmayan bedellerin mübadelesi batıldır. Şâfiîler ve Hanbelîler konuyu akdin konusu olan bedellerdeki cehalet ve fazlalık ribâsı çerçevesinde ele alırlar.277 Mâlikîler

böyle bir sarf işlemini sedd-i zerîa kapsamında caiz görmemektedirler. Zira böyle bir mübadelede fazlalık ribâsı ihtimali vardır.278 İmam Züfer dışındaki Hanefî İmamlara göre

bu akit caizdir. Bu cevaz görüşü mutlak manada değildir. Nitekim götürü usulü altın satışı yapılsa ve bedellerin eşit olduğu anlaşılsa bu akit caiz, aksi takdirde caiz değildir. Örneğin bir dirhem gümüş ve iki dinar altın, iki dirhem gümüş ve bir dinar altın karşılığında mübadele edilse burada gümüşler altın, altınlar da gümüş mukabilinde satılmış kabul edilir. Çünkü cins farklılıklarında da eşitlik şartı yoktur.279

Hanefîlerin götürü usulü yapılan sarf akdinin caiz olacağı yönündeki görüşleri, sadece sarf akdine mahsus olmayan, eşitlik ve bilinirlik gibi bütün akitlerde bulunması gereken şartların sağlanmasıyla ilişkilidir. Kanaatimizce teamülde böyle bir muamele eskiden olmadığı gibi günümüzde de söz konusu değildir. Özellikle insanların para olarak değer atfettiği ve en hassas terazilerle tarttığı altının altın karşılığında götürü usulüyle satışının caiz olmayacak ve gerçekleştirilecek böyle bir akit batıl olacaktır. Bir miktar altının götürü usulüyle altın dışındaki para birimleri mukabilinde satışı ise cins farkı sebebiyle caizdir.

276 İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, V, 176.

277Şirbînî, Muğni’l-muhtâc, II, 374; İbn Kudâme, el-Muğnî, IV, 39-40. 278 Âbî, Cevâhirü’l-iklîl, II, 10; Sâvî, Hâşiyetü’s-Sâvî, III, 48-49.

279Mevsılî, el-İhtiyâr, II, 40; İbnü’l-Hümâm, Fethu’l-kadîr, VII, 135; Zeylaî, Tebyînü’l-hakâik, IV, 138; Bilmen, Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, VI, 92.

105 d. Zimmette Sabit Bulunan Altınların Sarfı

Zimmette bulunan altınların sarfı konusu geçmişte olduğu gibi günümüzde de görülebilmektedir. Günümüzde zimmetteki altınların sarfı konusu, perakende altın satışı yapan kuyumcuyla toptancı ve çantacı olarak nitelenen kuyumcu esnafı arasındaki işlemlerde çokça karşılaşılmaktadır. Bu işlem hesaptan düşme olarak bilinmektedir. Konunun teknik ayrıntılarıyla, pratik problemler arasında bir bağ kurmak için bu konu “Altın Toptancı ve Çantacı İşlemleri” başlığında incelenecektir. Bu şekilde hem iki başlık arasında kopukluk yaşanmayacak hem de tekrardan kaçınılmış olacaktır.

2. Altının Farklı Cinsler Karşılığında Sarfı