• Sonuç bulunamadı

2. SENDİKAYA ÜYE OLMA NEDENLERİ KONUSUNDA ÖN PLANA

2.4. ALANA İLİŞKİN LİTERATÜR ÖZETİ

Sendikal örgütlenme konusunda literatürde bazı çalışmalar yer almaktadır. Bu bölümde, bu çalışmalardan söz edilecektir. Urhan (2004), “Sendikal Örgütlenme Bunalımı ve Türkiye’deki Durumu” adlı, yayımlanmamış doktora

79

tezinde, örgütlenme potansiyelinin yüksek olduğu, özel kesimde yer alan imalat sanayisinde istihdam edilen sendikalı ve sendikasız işçilerin, sendikal örgütlenmeye yönelik tutumlarının ortaya çıkarılması amacıyla, kotalı örneklem yolu ile belirlenen İstanbul ve Kocaeli illerinde, dokuma, gıda, kimya, lastik ve metal işkollarında faaliyet gösteren işyerlerinde çalışan 273 sendikalı, 138 de sendikasız olmak üzere toplam 411 işçi ile anket uygulayarak yüzyüze görüşme yapmıştır. Sendikaya üye olmayan kişilerin, öncelikle işveren baskısı, sendikaya duydukları güvensizlik ve iş arkadaşlarının üye olmaması gibi sebeplerden dolayı üye olmadığı ortaya çıkmıştır. Sendika üyelerinin çoğu da, ücret ve çalışma koşullarını iyileştirmek, işyerinde herhangi bir sorunla karşılaştığında destek görmek ve sendikacılığa inandığı için sendikaya üye olduklarını belirtmiştir. Ortaya çıkan en önemli sonuçlardan birisi de, sendika üyesi olan işçilerin, üyesi bulundukları sendikanın, işçilerin haklarını ve çıkarlarını yeterince korumadığına inanması olmuştur.

Aydoğan (2007), “Kamu Hastaneleri Sağlık Çalışanlarının Sendikal Örgütlenme Konusundaki Görüşlerinin Cinsiyet Temelinde İncelenmesi (Ankara’da iki kamu hastanesi) isimli yayımlanmamış yüksek lisans tezinde, sağlık çalışanlarının sendikal örgütlenmeden neden uzak durduklarını, sendikaya üye olan ve olmayan sağlık çalışanlarının cinsiyet temelinde sendikal örgütlenmeye ilişkin görüşlerinde farklılık olup olmadığını incelemiştir. Araştırmaya, Ankara’da iki kamu hastanesinde çalışan toplam 288 sağlık çalışanı dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda, sendika üyesi olmayan evli kişilerin eşlerinin de aynı ölçüde üye olmadığı belirlenmiş, sendikaya üye olan evli kişilerin ise evli olmaları, örgütlenmeyi pozitif yönde etkilememiştir. Araştırmaya dahil edilen üyelerin çoğunluğunun, 4688 sayılı Yasa’dan önce sendikaya üye olduğu belirlenmiş, böylece yasanın örgütlenmeyi olumlu anlamda etkilemediği sonucuna ulaşılmıştır. Sendikalarda görev alma noktasında, en olumsuz tutumu sergileyenler ise kadınlar olmuştur. Üye olmayanların çoğunluğunun, gelecekte herhangi bir sendikaya üye olmak istemediği belirlenmiştir. Üye olmayan çalışanlar, sendikalara güvenmedikleri, sendikaların etkinliğine inanmadıkları ve sendikalar siyaset yaptığı için üye olmadıklarını belirtmişlerdir.

Urhan ve Selamoğlu (2008), “İşçilerin Sendikalara Yönelik Tutum ve Davranışları: Kocaeli Örneği” başlıklı çalışmalarında, Kocaeli ilinde, imalat

80

sanayinde ağırlığı olan metal, gıda, tekstil ve Petro-kimya/lastik işkollarında çalışan 273 sendikalı, 138 sendikasız olmak üzere toplam 411 işçiye uygulanan anketi, yeniden yapılandırarak uygulamaya koymuşlardır. Yeniden yapılandırılan anket formu, sendikalı ve sendikasız olmak üzere toplam 277 işçiye uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, işçilerin sendikalara karşı olumsuz ve kararsız bir tutum içinde oldukları ortaya çıkmıştır. Bu tutum özellikle sendika üyesi olmayan ve daha önce herhangi bir sendikaya üye olmuş ancak şimdi üye olmayan işçilerde daha olumsuzdur. Ayrıca işçilerin, sendikaların hak ve çıkarlarını koruyup geliştirebilecek kurumlar olduğuna ilişkin inançlarının oldukça düşük olduğu ortaya çıkmıştır. İnançları düşük olan işçilere göre, bunun sebepleri işveren baskısı, antidemokratik yasalar ve sendikacıların yetersizliği olarak belirtilmiştir. Üye olmayan işçilerin çoğunluğunun ise, sendikalara güvenmediği, işyerinde örgütlü sendika olmadığı ve sendikanın mevcut durumunu değiştireceğine inanmadığı için üye olmadığı ortaya çıkmıştır.

Uçkan ve Kağnıcıoğlu (2009), “İşçilerin Sendikalara İlişkin Algı ve Tutumları: Eskişehir Örneği” başlıklı çalışmalarında, Eskişehir ilinde bulunan metal, gıda, dokuma ve petrol-kimya/lastik işkollarını temel alarak, bu sektörlerde çalışan sendikalı ve sendikasız işçilerin sendikalara yönelik tutum ve davranışlarını incelemişlerdir. Çalışmada 283 işçiye 61 soruluk bir anket formu uygulanmıştır. Anket uygulanan işçilerin çoğunluğu metal işkolunda çalışmaktadır. Araştırma sonucunda, sendikaların mevcut ve potansiyel üyeleri arasında ciddi bir güven sorunu yaşadığı ortaya çıkmıştır. Sendika üyesi olan ve olmayan işçilerin büyük çoğunluğu, sendikaların işçilerin hak ve çıkarlarını koruyup geliştirebildiğine inanmamaktadır. Koruyup geliştirememe nedenleri ise, işveren baskısı, anti-demokratik yasalar ve sendikacıların yetersizliği olarak belirlenmiştir. Sendika üyesi olmayan işçilerin çoğunluğu ise, sendikalara güvenmediği, işveren baskısı ile karşılaştığı ve işçi arkadaşları üye olmadığı için sendikalara üye olmadıklarını belirtmiştir. Sendikalı işçilerin büyük çoğunluğu ise, sendikaların siyasetle uğraşmayıp, sadece işçi hak ve çıkarları ile ilgilenmeleri gerektiğini düşünmektedir.

Taşkıran (2011), “Taşeron İşçilerde Örgütlenme Sorunları: Sağlık İşçileri Üzerine Bir Araştırma” isimli çalışmasında, özellikle sendikal hak ihlallerinin ortaya konulması amacıyla, sağlık sektöründe çalışan 30 taşeron işçisi ve bu

81

işçileri örgütleme çabası içinde olan bir sendika ile derinlemesine görüşmeler gerçekleştirmiştir. Araştırmada, işçilerin çalışma koşulları ve bu koşullar sebebi ile örgütlenmeye duydukları ihtiyaç, sektördeki taşeron kullanımının sakıncaları ve işyerlerinde örgütlenmelerinin nasıl engellendiği, sendikanın örgütlenmede karşılaştıkları sorunlar, örgütlenme mücadeleleri ve yöntemleri açıklanmaya çalışılmıştır. Çalışmanın sonucunda, taşeron işçilerinin sadece kendi işlerini değil, birçok işi yaparak, düşük ücretler karşılığında, esnek ve güvencesiz bir biçimde çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Yapılan görüşmeler neticesinde, örgütlenme aşamasında da çeşitli baskı ve tehditler ile karşılaştıkları, dolayısıyla işten atılma korkusu olan diğer işçilerin, örgütlenmeye karşı olumsuz tutum sergiledikleri anlaşılmıştır. Ayrıca, yönetimin sendika üyesi olan işçilere karşı mobbing uyguladığı, değişik yıldırma politikaları ile işçileri sendikalardan uzaklaştırmaya çalıştığı ortaya çıkmıştır.

Pala (2012), “Tekstil Sektöründe Kadın İşgücünün Sendikal Örgütlenmesi: Çorlu Örneği” isimli yayınlanmamış yüksek lisans tezinde, Türkiye’de tekstil sektöründe çalışan kadın işgücünün istihdam şartları ile bu sektörde çalışan kadınların sendikal örgütlenmeleri ve sendikal örgütlenmeye ilişkin tutumlarını incelemiştir. Alan olarak, tekstil işletmelerinin yoğun olarak bulunduğu Tekirdağ ilinin Çorlu ilçesi seçilmiştir. Sadece iki büyük konfederasyona bağlı olan iki sendikanın üyeleri ile görüşülmüştür. Araştırmanın örneklemini 323 kadın işçi oluşturmaktadır. Çalışma sonucunda, kadın işçilerin sendika yöneticilerine güvenlerinin yüksek olduğu, kadınların örgütlenmeye katılım düzeylerini yeterli olarak gördükleri ortaya çıkmıştır. Ayrıca, kadın çalışanların çoğunluğu, gelirlerinde artış olacağını ve işyerinde herhangi bir sorunla karşılaştığı zaman hak ve çıkarlarının korunacağını düşündüğü için sendikaya üye olduklarını belirtmişlerdir.

Taşpınar (2012), “e-Devlet Güven İlişkisi Üzerine Bir Alan Araştırması” isimli, yayımlanmamış yüksek lisans tezinde, e-Devlet uygulamalarına yönelik güveni ölçmek, duyulan güvenin seviyesinin ortaya çıkarılması ve e-Devlet uygulamalarını kullanmaya devam etme niyeti üzerindeki etkilerinin ortaya çıkarılması amaçlanmıştır. Bu amaçlar doğrultusunda, Konya İlinde daha önce, en az bir defa e-Devlet üzerinden herhangi bir uygulamayı kullanmış olan 1387 kişiye anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, katılımcıların e-Devlet’e karşı

82

duydukları güven seviyeleri düşük çıkmıştır. Katılımcılara göre, kişisel bilgilerinin güvenliğine ilişkin alınan önlemler yetersizdir. Ancak e-Devlet’i kullanmaları sonucunda elde ettikleri faydaların, almış oldukları risklere katlanabilecek düzeyde oldukları anlaşılmıştır. Yani, sistemi kullanmaları sonucunda elde ettikleri faydalar, karşılaşabilecekleri risklere katlanmalarına sebep olmaktadır. Bu çalışma sendikal hak ve özgürlükler ile ilgili olmayıp, e- Devlet sistemini kullanan kişilerin sisteme yönelik kaygı ve endişelerini ortaya koyan bir çalışmadır. Taşpınar’ın (2012) yaptığı çalışmanın sonuçlarında, bu çalışmanın sonucunda da ortaya çıkan bulgulara rastlanmıştır.

Memur-Sen’e bağlı Sağlık ve Sosyal Hizmet Çalışanları Sendikası- Sağlık- Sen (2012), “Sendikal Bağlılık, Algı, Memnuniyet ve Beklenti Araştırması” başlıklı raporunda, üyelerin sendikalardan memnuniyet düzeyleri, sendikal bağlılık durumları, sendikal faaliyetlere katılım durumları ve sendikalardan beklentilerinin ve sendikalara ilişkin algı ve tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya, sağlık ve sosyal hizmetler işkolunda çalışan toplamda 1344 işçi dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda; üyelerin sendikadan beklentileri sırasıyla hizmet sendikacılığı olarak tanımlanabilecek piknik, gezi gibi sosyal faaliyetler, konferans veya paneller, son olarak haftalık-aylık düzenli seminerlerdir. Üyelerin sendikadan genel olarak memnun oldukları ortaya çıkmıştır. Üyelerin sendikalardan beklentilerin yüksek olduğu ve sendikanın da bu beklentilerini karşılayacaklarına inandıkları belirtilmiştir. Ayrıca üyelerin sendikaları ile özdeşleştiği ve sendikalara karşı bağlılıklarının kuvvetli olduğu belirlenmiştir.

Taşdan (2013), “Eğitim İşkolundaki Sendikalara İlişkin Öğretmen Görüşleri: Nitel Bir Araştırma” başlıklı çalışmasında, sendika üyesi olan ve olmayan öğretmenlerin, Türkiye’de faaliyet gösteren sendikaların mevcut durumuna ve işleyişine yönelik tutumlarının incelenmesi amaçlanmıştır. Araştırmaya Kars ilinde 20 ilköğretim okulunda görev yapan 20 sendika üyesi, 32 sendika üyesi olmayan toplam 52 öğretmen dahil edilmiştir. Araştırmanın sonucunda, öğretmenlerin eğitim sendikalarına yönelik bakış açılarının olumsuz olduğu ortaya çıkmıştır. Genel olarak çok fazla sendika olmasından şikayet eden öğretmenler, sendikacıların pasif olmasından ve sendika-siyaset ilişkisinden rahatsız olduklarını dile getirmişlerdir. Sendika üyesi olmayan öğretmenlerin çoğu

83

ise, tarafsız olmak ve siyasi bir gruplaşma olmaması, sendikalar hakkında bilgi sahibi olmadığı ve sendikaların görevlerini yapmadıklarını düşündükleri için üye olmadıklarını belirtmişlerdir.

Erdoğan ve Durmuşkaya (2014), “Çalışanların Sendikalı Olmama Nedenlerine Yönelik Bir Alan Araştırması” başlıklı çalışmalarında, Japonya menşeli bir işletmede 3 mavi yakalı işçi ve 1 mühendis kadrosunda yer alan vasıflı işçi ile görüşerek, sendikalaşamama nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışmışlardır. Araştırma bulgularına, mülakatlar ve gazete haberlerinin derlenmesi sonucunda ulaşılmıştır. Araştırma sonucunda; sendikalaşmaya ilişkin olumlu ve olumsuz tutum sergileyen çalışanların olduğu belirtilmiştir. Sendikalı olmak isteyen işçiler, sendikanın iş güvencesini ve ücretleri arttıracağına, sosyal haklar konusunda iyileştirmeler yaşanacağına ve işyerinde yaşanan hiyerarşiye ancak sendikanın temsili ile karşı çıkılacağına inanmaktadır. Sendikalı olmak istemeyen işçiler ise, sendikaların güvenilir kurumlar olmadığına, siyasi olarak hareket ettiklerine ve sendikaların yetersiz politika izlediklerine inanmaktadır. Yani sendikalara güvenmediklerinden dolayı bu sürece girmeyi düşünmedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca çalışanlar, işverenlerin sendikalaşmaya sıcak bakmadığını, yöneticilerin rekabet eden sendikalardan işverene daha yakın olan sendikaların desteklendiğini belirtmektedirler. Bu da işçilerin sendikaları tercih etmemesi noktasındaki en önemli olgulardan biri olarak değerlendirilmektedir.

Yılmaz (2015), “İşçilerin Sendikal Örgütlenmeye Dair Tutumları: Petro- Kimya Sektörü Örneği” başlıklı çalışmasında, İzmir’in Aliağa ilçesinde Petro- kimya sektöründe faaliyet gösteren işçilerin, sendikal örgütlenmeye ve Türk sendikal hareketine yönelik algı ve tutumlarını incelemiştir. Araştırmaya Petrol- İş’in örgütlü olduğu Petkim’de çalışan toplamda 315 işçi dahil edilmiştir. Aynı zamanda 31 işçi ile de derinlemesine görüşme yapılmıştır. Araştırma sonucunda; sendikanın özelleştirmelere karşı yürütmüş olduğu politikaların, işçiler arasındaki sınıfsal dayanışmanın ve örgütlü mücadelenin önemini kavraması noktasında etkili olduğu ortaya çıkmıştır. Bu durumların da, sendikaya olan güven ve bağlılığı arttırdığı anlaşılmaktadır. Sendikada verilen eğitimlerin de, işçilerin örgütlenmeye dair bilinçli ve inançlı olmasında etkili olduğu belirlenmiştir. İşçilerin, Türk sendikal hareketinin bürokratik örgütlenmesine ilişkin eleştirel değerlendirmeleri de dikkat çeken unsurdur.

84

Erdoğan ve Güneş Karaman’ın (2016), “Türkiye’deki Eğitim Sendikalarına Yönelik Bir İnceleme: Amaçlar, Beklentiler ve Sorunlar” başlıklı çalışmasında, Türkiye’de eğitim işkolunda faaliyet gösteren 4 büyük sendikanın İstanbul’da bulunan üyeleri ve yöneticileri ile görüşmeler yapılarak, üyelerin sendikalardan beklentileri ve sendikaların temel sorunlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. 12 sendika üyesi, 12 yönetici olmak üzere toplamda 24 kişi ile görüşülmüştür. Araştırmanın sonuçlarına göre, üyelerin sendikalardan beklentileri, onların hak ve çıkarlarının savunulması ve eğitimin niteliğinin arttırılmasına katkı sunacak politikalar geliştirilmesi olarak ortaya çıkmıştır. Bazı üyeler ise, sadece sendikaya üye olmanın yeterli olmadığını, aynı zamanda diğer sendikalar ile işbirliği ve iletişim haline geçerek, üyelerin sendikal anlamda bilinçlendirilmesi gerektiğini dile getirmişlerdir. Araştırmaya dahil edilen yönetici ve üyelere göre, sendikaların en önemli sorunları ise; sendikaların siyasi parti veya görüşlerle ilişkili olarak değerlendirilmesi, sendikalara karşı geliştirilen olumsuz algı ve tutumlar, son olarak ise sendikaların grev hakkının bulunmamasıdır.

Güler ve Tokol (2016c), “İşçilerin Gözünden Bir Direniş Hikayesi: 2015 Metal Direnişi” başlıklı çalışmalarında, eylemlerin öznesi olan işçiler üzerinden, Metal Fırtınayı incelemeyi amaçlamıştır. Çalışmaya, daha önce yaşanan bu eylemlere katılmış olan toplam 14 işçi dahil edilerek derinlemesine görüşme tekniği uygulanmıştır. Görüşmeler sonucunda, bu süreçte işçilerin sendika tercihlerinin değiştiği, işçilerin bir bölümünün başka sendikalara üye olduğu, bazı işçilerin ise sendikalarına geri döndükleri belirtilmiştir. Metal Fırtına sonrasında, işçileri bazı fabrika yönetimleri hoşgörü ile karşılarken, bazı fabrika yönetimleri bu işçileri işten çıkarmıştır. Görüşülen tüm işçiler, eylemler sonrasında kazanım elde etmelerine rağmen, işyerinde çalışma barışının bozulduğunu ifade etmişlerdir. Genel olarak, çalışmaya katılan tüm işçiler, Metal Fırtınanın tek bir sebebinin olmadığını ve bunun zaman içinde ortaya çıkan bir birikimin sonucu olduğunu dile getirmişlerdir.

Arslan, Köybaşı ve Uğurlu (2016), “Öğretmenlerin Sendikal Örgütlenmeye İlişkin Görüşleri” başlıklı çalışmalarında, öğretmenlerin sendikalı olmaya ilişkin görüşlerini, sendikalı olma nedenlerini ve sendikalı olmaya ilişkin tutumlarını incelemişlerdir. Nitel ve nicel yöntemlerle yapılan bu araştırmada,

85

nitel yöntem için Sivas ilinin Kangal ilçesinde görev yapan 48 öğretmen, nicel yöntem için ise Sivas ilinde toplam 14 okulda görev yapan 148 öğretmen çalışmaya dahil edilmiştir. Çalışma sonucunda, sendika üyesi öğretmenlerin sendikal faaliyetleri yetersiz olarak gördüğü ortaya çıkmıştır. Üyelerin, haklarının korunması için sendikaya üye olduğu, üye olmayanların ise sendikaların siyasete karışmasından dolayı üye olmadığı belirtilmiştir.

Ciğerci Ulukan ve Özmen Yılmaz (2016),”Kamu Sağlık Sektöründe Çalışan Taşeron Kadın İşçiler: Samsun ve Ordu İli Örneği” başlıklı çalışmalarında, kamu sağlık sektöründe taşeron işçi olarak çalışan kadınların taşeron çalışma ilişkileri, taşeron olmanın evdeki cinsiyetçi işbölümüne etkileri incelenmiştir. Çalışmada aynı zamanda taşeron sisteminin olumsuz olarak etkilediği sendikal örgütlenmeye yönelik bulgulara da rastlanmıştır. Araştırmaya, Samsun ve Ordu illerinde kamu hastanelerinde çalışan toplam 41 taşeron kadın işçi dahil edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre; taşeron olarak çalışan kadınların çoğunluğu sendika üyesi değildir. Sendikaya karşı mesafeli durmalarının en büyük sebebinin ise, işten atılma korkusu olduğu belirlenmiştir. Ayrıca geçmişte sendikalı olduğu için işten atılan kişiler olduğu belirtilmiştir. Sendika üyesi olmayan bazı kadınlar, sendikaların bir şeyler yapabileceğini düşünmedikleri, güvenebilecekleri bir örgütlenme ortamı bulunmadığı için üye olmadıklarını belirtmişlerdir. Sendikaya üye olan kadınlar ise, sendikaların önemli olduğunu düşünmekte ve örgütlenmeye ilişkin olumlu tutum sergilemektedir.

Aysan ve Kablay (2017), “Türkiye’de Özelleştirmeler ve Kömür Madenciliği: Soma’da Maden İşçisi Olmak” başlıklı çalışmalarında, özelleştirmelerin maden işçilerine, işçi sağlığı ve iş güvenliği uygulamalarına nasıl yansıdığını ortaya koymayı amaçlamışlardır. Aynı zamanda sendikal örgütlenmenin bölgede yaşadığı değişimler de incelenmiştir. Araştırmaya, 13’ü kamuda çalışan, 57’si özel ocakta çalışan, 5’i kaza sonrası işsiz kalan maden işçisi olmak üzere toplamda 75 işçi dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda, özel ocakta çalışan işçilerin çoğunluğunun, kamuda çalışan işçilerin ise tamamının sendika üyesi olduğu belirtilmiştir. Sendika üyesi olan işçilerin çoğunluğu, şirket ya da kurum mecbur bıraktığı, sosyal haklardan faydalanabilmek ve haklarının savunulması için sendikaya üye olduğunu belirtmiştir. Ayrıca, yapılan görüşmeler sonucunda işe alınacak bazı işçilerin e-Devlet şifrelerinin alınarak üye yapıldığı

86

ortaya çıkmıştır. İşçilere verilen kömür miktarlarının, sendikalı ve sendikasız işçi arasında farklılık göstermesi de, işçileri sendikalı olmaya mecbur bırakmıştır. Son olarak ise işçiler, hak ve çıkarlarını gerçek anlamda koruyan bir sendikaya ihtiyaç duyduklarını belirtmişlerdir.

Etci ve Kağnıcıoğlu (2017), “Kamuda Taşeron Olarak Çalışan İşçilerin Sendikal Algısı” başlıklı çalışmalarında, kamuda çalışan taşeron işçilerinin sendikalara ilişkin algı ve tutumlarını incelemişlerdir. Araştırmaya, Eskişehir ilinde yer alan Anadolu Üniversitesi’nde temizlik, destek, güvenlik ve otomasyon gibi çeşitli birimlerde çalışan toplam 304 işçi dahil edilmiştir. Araştırma sonucunda; işçilerin çoğu, sendikaların işçilerin haklarını koruyabildiğini belirtmiştir. Sendikaların, işçilerin hak ve çıkarlarını korumadığını düşünen kişiler ise, böyle düşünmelerinin sebeplerini şu şekilde sıralamıştır; sendikal yönetimin yetersizliği, işyeri sendika temsilcilerinin yetersizliği/eksikliği ve işverenlerin baskıcı tutumu. Çalışmanın dikkat çekici sonuçlarından biri, eğitim seviyesi yüksek ve genç olan sendika üyesi taşeron işçilerinin, neredeyse tamamının sendikal görevlerinin olmayışıdır. Bu durumun da örgütsel bağlılığı ve sendikal algıyı olumsuz yönde etkileyeceği düşünülmektedir. Araştırmaya katılan taşeron işçilerin neredeyse tamamı, sendikalardan herhangi bir eğitim almadıklarını, eğitim alan işçiler ise aldıkları eğitimin yetersiz olduğunu belirtmişlerdir.

Kablay (2017b), “Sendika Üyelik Sistemi ve Sendikal Özgürlükler: e- Devlet Üzerine Bir Değerlendirme” başlıklı çalışmasında, sendikal hak ve özgürlüklerin öneminden bahsederek, üyelik sistemi ile sendikal hak ve özgürlükler arasında ayrılmaz bir bağ olduğundan, e-Devlet aracılığı ile üyelik sisteminin sendikal hak ve özgürlükler üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsetmiştir. Çalışmada, genel olarak üyelik sistemlerinin, üyeliği zorlaştırıcı ve engelleyici etki yaratmasının, sendikal hak ve özgürlükleri ihlal edeceği, yeni üyelik sistemi ile de işçilerin işverenin istediği sendikaya üye olmaya zorlanması, e-Devlet şifrelerinin alınması gibi uygulamalarla, bireysel sendika özgürlüğünün ihlal edildiği belirtilmiştir.

Öngel (2017), “Metal İşçisinin Kimliği: Üye Kimlik Araştırması 2017” başlıklı çalışmasında, Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırma Merkezi üzerinden yapılan üye kimlik araştırmasını tamamlayarak, Birleşik Metal-İş sendikasına üye olan kadın ve erkek işçilerin genel yapısını ve kimliğini anlamaya

87

yönelik sendikal algılarını incelemiştir. Çalışmaya toplamda 1500 işçi dahil edilmiştir. Araştırmada dikkat çeken bulgulardan biri de, sektörde çalışan kadın çalışan sayılarının azlığı sebebi ile, çalışmaya dahil edilen üyelerin, sadece %7,7’sinin kadın olduğudur. Araştırma sonucunda, genel olarak sendikaların işçi haklarını koruyabildiğine ilişkin, işçilerin çoğunluğu bazen yanıtını vermiştir. Yani genel olarak sendikalara olan güvenin düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Birleşik Metal-İş sendikasına olan inancın ise yaş arttıkça arttığı gözlemlenmiştir. Sendikaların etkin olmamasının sebepleri ise çoğunlukla anti-demokratik yasalar, işveren baskısı ve işçilerin sendikaya gerektiği gibi sahip çıkmaması olmuştur.

3. TÜRKİYE’DE SENDİKAL ÖRGÜTLENME PRATİKLERİ VE