• Sonuç bulunamadı

Alacağın Devrinin Soyut Mu Sebebe Bağlı Mı Olduğunun Değerlendirilmesi

malvarlığında iyileştirme sağlanmasıdır. Bu kazandırma, aktifin azalmasını

71 BELEN s. 101-102

72 OĞUZMAN/BARLAS, s. 125 73

engelleme ya da aktifin arttırılması şeklinde olabilir. Alacağın devrinde devredilen kişi lehine malvarlığında artış yaşanmaktadır. Malvarlığını etkileyen işlemler, malvarlıksal çıkar elde etmek üzere yapılan işlemlerdir. Kişilerin malvarlıksal çıkar elde etmesini sağlayan, karşı tarafın bu yönde iradesidir. Yani her sözleşmede olduğu gibi, iki tarafın da kazandırmaya yönelik iradesi olmalıdır.74

Kazandırmalar; ödeme, alacak hakkı, bağışlama gibi çeşitli sebeplerle olabilir. Kazandırıcı işlemler; alacak, ifa, bağışlama, teminat gibi amaçlarla yapılabilir.75

İfa amacı; borcun ödenmesi amacıyla, alacak amacı; kazandıranın kazandırmayı karşı tarafın da kendisine bir kazandırma yapması amacıyla, bağışlama amacı; bir kimseye ivazsız olarak yapılan kazandırma amacıyla, teminat amacı; alacaklıya bir güvence verilmesi amacıyla yapılır.76

Kazandırma işleminin karşılık beklentisi olup olmaması ivazlı ya da ivazsızlık özelliğini belirler.

Doktrinde, bu kazandırmanın temelini oluşturan sebepteki sakatlığın, alacağın devrini ne yönde etkileyeceği, diğer bir deyişle, alacağın devrinin sebebe bağlı mı yoksa sebepten soyut mu olduğu tartışmalıdır. Ancak bu tartışmaların ötesinde, taraflar sözleşme ile devrin geçerliliğini, asıl borç ilişkisinin geçerliliğine bağlayabilirler.77

Alacağın devrinin de bir sebebi vardır. İfa, bağışlama, alacak hakkı kazanımı gibi sebeplerle yapılmış olabilir. İfa ve alacak sebebiyle devir yapıldıysa ivazlı, bağışlama sebebiyle devir yapıldıysa ivazsız sayılır.78

Soyutluk görüşüne göre; taraflar arasındaki devre esas olan sebepte bir geçersizlik olsa dahi, alacak devralana geçer.79

Bu takdirde, devre sebep olan işlem geçersiz sayılsa bile, devir işlemi geçerli olduğundan, alacak hakkı devralanın 74 BELEN, s. 104 75 OĞUZMAN/BARLAS, s. 127-128 76 ÖZTAN, s. 98-99 77 KILIÇOĞLU, s. 787

78 OĞUZMAN/ÖZ, C.II, s. 535; REİSOĞLU, s. 463; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 242; Alacağın devri, tahsil ya da teminat amacıyla da yapılabilir. Bu durumda inançlı temlikten bahsedilir. Buradaki inanç anlaşması gereği alacağı devralan yükümlülüklerine uymalıdır. Örneğin; tahsil ettiği parayı devredene vermelidir.

79 OĞUZMAN/ÖZ, C.II, s. 534; ÖZSUNAY, s. 184; FRANKO, s. 179; TUNÇOMAĞ, s. 1091; ŞAFAK Ali, Teminat Amaçlı Alacağın Temliki, İstanbul 2011, s. 136; REİSOĞLU, s. 464; OĞUZMAN/BARLAS, s. 129; SEROZAN Rona, Taşınır Eşya Hukuku, İstanbul 2002, s. 78

malvarlığına geçmiş kabul edilir. Ancak devir sebebi geçersiz sayılacağından, devralan kişi de sebepsiz zenginleşmiş sayılacaktır.80

İade borcuyla yükümlü olacaktır. Eğer iade etmez ise, o zaman kendisine iade davası açılabilir. Devredenin irade beyanı yerine geçecek mahkeme kararı ile alacak tekrar devredene döner. Devir sözleşmesindeki sakatlık ise, soyutluk görüşü çerçevesinde de geçersizlik sebebidir.

Yanılma, aldatma ya da korkutmayla yapılan alacak devir vaadi varsa ve bunların etkisiyle devir yapıldıysa, tasarruf işlemi de sakatlanmış olur, iptal davası açılmalıdır.81

Sebebe bağlılık görüşüne göre; alacağın devrine esas olan sebebin geçersiz olması halinde, tasarruf işlemi de etkilenecek ve devir geçersiz sayılacaktır. Sonuç olarak, devir olsa dahi alacak devreden alacaklıda kalmaya devam edecektir.82

Dolayısıyla, zenginleşme olmadığı için de iade için dava açmaya gerek yoktur. Bu durumda, devralan olsa olsa, şayet kendisine verilmişse, devre ilişkin belgenin zilyedi olduğundan, yapılması gereken devre ilişkin belgenin geri verilmesinin istenmesi, verilmediği takdirde belgenin iptalinin istenmesidir.

Soyutluk görüşünü benimseyenlerin bir kısmı, kural olarak tasarruf işlemleri soyut olduğu için, bu nedenle alacağın devrinin de soyut bir işlem olduğunu ileri sürmektedir. Ancak bunu tüm tasarruf işlemleri için uygulamak mümkün değildir. Örneğin; TMK. m.1024 ve 1025 çerçevesinde; taşınmaz tescilinin hukuki sebebi bağlayıcı değil ise, tescil yolsuz sayılacaktır.83

Taşınırlar için ise kesin hükümler bulunmamakla birlikte, taşınır mal devrinin de sebebe bağlı olduğunu ileri sürenler vardır.84

Alacağın devrine ilişkin de emredici bir hüküm yoktur. Bazı yazarlar tarafından, alacağın devrinde üç kişi bulunduğu ve

80 ÖZ Turgut, Öğreti ve Uygulamada Sebepsiz Zenginleşme, İstanbul 1990, s. 23, 171 81

OĞUZMAN/ÖZ, C.II, s. 535

82 EREN, s. 1183; TEKİNAY/AKMAN/BURCUOĞLU/ALTOP, s. 241; DAYINLARLI, s. 102; AYAN, s. 43

83 OĞUZMAN Kemal/SELİÇİ Özer/ÖZDEMİR OKTAY Saibe, Eşya Hukuku, İstanbul 2006, s. 133 “ Tapulu gayrimenkul mülkiyetinin başka bir şahsa geçmesi hukuken geçerli tasarrufa dayanan tescil işleminin mevcudiyetine bağlıdır. Gayrimenkul mülkiyetini nakleden akitler sebebe bağlıdır, sebep mevcut olmadıkça mülkiyetin nakledilmiş olduğu düşünülemez.” Yargıtay HGK. E. 967-1-21, K. 687, T. 12.10.1968. (Kazancı İçtihat Bankası,01.07.2015)

84 AKİPEK Jale /AKINTÜRK Turgut, Eşya Hukuku, İstanbul 2009, s. 585; ERMAN Hasan, Eşya Hukuku Dersleri, İstanbul 2013, s. 122. Aksi görüş için; SEROZAN, s. 78

bu nedenle mülkiyet devrine benzemediği için, sebebe bağlı olamayacağı ileri sürülse de, tasarruf işlemi sadece iki kişi arasında devreden ve devralan alacaklılar arasında gerçekleşmektedir. Dolayısıyla bu gerekçenin de isabetli olduğuna katılmıyoruz. Ancak soyutluk ilkesinin anlamına ve pratikteki yerine bakılırsa alacağın devrinin soyut bir tasarruf işlemi sayıldığını kabul etmekte yarar vardır. Devralan ve borçlu açısından koruma sağlanmış olacak ve hatta bu durumda devralanın alacaklıları bile avantajlı çıkacaktır. İyi niyet savunmasını kullanamayan alacaklılar, burada korunmuş olacaktır. Bu sayede alışveriş yaşamında istikrarın ve güvenin sağlanması baskın çıkacak, ihtiyaçlara daha kolay cevap veren sonuçlar elde edilebilecektir. Unutulmamalıdır ki, soyutluk görüşü kabul edilse dahi taraflar irade özgürlüğüne sahiptir. Dilerlerse aksini öngörerek işlemi sebebe bağlı hale getirebilirler.

V. ALACAĞIN DEVRİ VE ALACAĞIN DEVRİ VAADİ KAVRAMLARININ KARŞILAŞTIRILMASI