• Sonuç bulunamadı

5. TARTIŞMA VE SONUÇLAR

5.1.2. Çocukluk Yaşantısı Değişkenleri (Aile Tipi, Anne-Baba Tarafından Sevg

5.1.2.1. Aile Tipi ve Yaşamın İlk 3 Yılında Anne ve Baba Ayrılığı

Arasındaki İlişkinin Tartışılması

Araştırma bulguları incelendiğinde; erişkin bağlanma biçimleri ölçeği puanlarının aile tipi değişkenine göre istatistiki açıdan anlamlı bir şekilde farklılaştığı gözlenmektedir. İkili karşılaştırmalarda bu farklılığın çekirdek ailede büyüyen grupla boşanmış ailede büyüyen grup kıyaslandığında boşanmış ailede büyüyen grup lehinde; çekirdek ailede büyüyen grupla ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup kıyaslandığında ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup lehinde; geniş ailede büyüyen grupla ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup kıyaslandığında ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup lehinde oluştuğu belirlenmiştir.

Örneklem grubunun güvenli bağlanma ve kaçıngan bağlanma puanlarında aile tipi değişkenine göre anlamlı bir farklılık saptanamazken, kaygılı bağlanma boyutunda anlamlı bir farklılık görülmüştür. Analizlerin sonucunda farklılığın çekirdek ailede büyüyen grupla boşanmış ailede büyüyen grup kıyaslandığında boşanmış ailede büyüyen grup lehinde; çekirdek ailede büyüyen grupla ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup kıyaslandığında ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup lehinde; geniş ailede büyüyen grupla ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup kıyaslandığında ebeveyni vefat etmiş ailede büyüyen grup lehinde oluştuğu belirlenmiştir.

Sürekli kaygı ölçeği puanları da aile tipi değişkenine göre anlamlı bir farklılık göstermiştir. İkili karşılaştırmaların sonucunda farklılığın çekirdek ailede büyüyen grupla geniş ailede büyüyen grup karşılaştırıldığında geniş ailede büyüyen grup lehinde oluştuğu belirlenmiştir. Çekirdek ailede büyüyen çocuklarda kaygı düzeyi geniş ailede büyüyen çocuklara oranla daha düşük olarak saptanmıştır.

Çocuğun hayatının ilk dönemindeki fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimini destekleyen bazı olumlu faktörler, çocukların erken dönem gelişimini pozitif yönde etkilerken psikolojik sağlık ve sağlamlığını koruma konusunda da koruyucu rol oynamaktadır. Bu faktörlerden bir tanesi de çocuğun içinde yetiştiği ilk aile birliğidir. Farklı aile tipleri arasında, çekirdek aile, geniş aile, boşanmış aile, ebeveynlerden birinin ölmüş olduğu aile, üvey anne-babayla birlikte yaşanan aile veya evlat edinilmiş olan kişilerin

93

yaşadığı aile tiplerini saymak ve bu aile tiplerini çoğaltmak mümkündür. Genel kanı, iyi bir evlilik ilişkisi içinde büyüyen çocukların daha sağlıklı olduğu yönündedir. Yalom’a göre, “duygusal anlamda destekleyici, çocuklarının yanında olan ebeveynler ve iyi bir evlilik ilişkisine sahip ve güçlü sosyal destek olanaklarına sahip aileler çocuklarını sağlıklı bir gelişim ile büyütmektedirler” (Yalom, Steiner, 2007).

Literatüre bakıldığında, Turan Cebeci tarafından, anne ve babası boşanmış ve boşanmamış çocuklarda bağlanma ve kaygı dinamiklerini araştırmak amacıyla, 100 kişilik örneklem üzerinde yapılmış olan araştırmada; boşanmış ailelerde büyüyen çocukların güvenli olarak bağlanma kapasitesi ile durumluk kaygı seviyelerinin negatif yönlü bir ilişki içinde olduğu saptanılmıştır. Bu çalışmada; boşanmış ebeveynleri olan çocukların durumluk ve sürekli kaygı puanlarının, ebeveynleri boşanmamış çocukların durumluk ve sürekli kaygı puanlarından yüksek olduğu saptanmıştır (Turan Cebeci, 2009).

Yapmış olduğumuz araştırmada, bağlanma biçimleri puanlarındaki değişimin kaygılı bağlanma alt ölçeği puanlarından kaynaklı bir yükselme olduğu her iki bağlanma puanının farklılık gösterdiği aile tipi değişkenlerinin ikili kıyaslamalarındaki sonuçların aynı olmasından anlaşılabilmektedir. Aile tipi değişkeninin, güvenli ve kaçıngan bağlanmayla ilişkisi saptanamazken, boşanmış veya ebeveyn vefatı olan ailelerde büyüyen çocukların çekirdek ailelerde büyüyen çocuklara oranla daha yüksek kaygılı bağlanma puanı aldıkları görülmüştür. Bu sonuç anlamlandırılabilir ve literatüre uyumlu olarak değerlendirilebilir.

Örneklem yaşamın ilk 3 yılında anne ve baba ayrılığı değişkenine göre incelendiğinde ise; örneklem grubunun güvenli bağlanma, kaçıngan bağlanma ve kaygılı bağlanma alt boyutundan almış oldukları puanların, yaşamın ilk 3 yılında anne ve baba ayrılığı değişkenine göre anlamlılığını belirlemek üzere yapılan analiz neticesinde kaçıngan bağlanma ve kaygılı bağlanma alt boyutlarından alınan puanlarda anlamlı bir değişiklik saptanamazken, örneklemin güvenli bağlanma alt boyutundan almış oldukları puanlar, gruplar arasında yaşamın ilk 3 yılında anne ve baba ayrılığı yaşamayan grup lehine istatistiki açıdan anlamlı şekilde fark göstermiştir.

94

Bu netice, literatürde özellikle ilk çocukluk döneminde bağlanmanın temellerinin atıldığı düşünülen ilk üç yıllık süreçte, ilk bakım verenlerle oluşan bağın gösterilmesi açısından literatüre uygun ve anlamlı bir sonuç olarak değerlendirilebilir.

Yaşamındaki ilk dönemde, çocuğun yüksek oranda sosyal çevresini oluşturan ailede, barınma, uyku, beslenme, öz bakım, giyinme gibi temel gereksinimler karşılanırken; sevme, sevilme, güven duyma, bir gruba mensup olma gibi sosyal ve psikolojik gereksinimleri de karşılanır (Ceylan, 2017). Bu dönemde anne ve baba ile kurulan ilişkinin çocuğun gelişimindeki rolü çok büyüktür. “Özellikle 0-3 yaş arasında çocuğun bakım verenle kurması gereken yakın ilişkinin gerçekleşmemesi gelecekte görülebilecek bir takım davranış bozukluklarının sebebi olarak gösterilmektedir. Yine bu dönemde annenin yokluğundan kaynaklanan ‘duygusal yoksunluk’ gerek zihni, gerekse duygusal ve sosyal gelişim gerilemesine ve gecikmesine sebep olabilmektedir” (Yavuzer, 2001). Bebeklik döneminde yaşanılan sağlıklı bir ebeveyn çocuk ilişkisinin, bebeğin bağlanma biçimi, kendilik duygusunun gelişimi, kişilik oluşumu üzerindeki olumlu etkilerini gösteren araştırmalarla birlikte, özellikle ilk gelişim döneminde anne ya da baba ayrılığının sebep olduğu negatif oluşumları inceleyen araştırmalarda mevcuttur.

Literatüre bakıldığında Dalahmetoğlu (2018) tarafından yapılan araştırmada, ebeveyn kaybı yaşayan ergenlerin, somatizasyon, kişilerarası duyarlılık, obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozukluğu, depresyon, hostilite, paranoid düşünceler, fobik anksiyete, yeme-içme bozukluğu, psikotisizm, ölüm üzerine düşünce ve uyku bozukluğu puanlarının ebeveyn kaybı yaşamayan ergenlere göre istatistiki olarak anlamlı şekilde yüksek olduğu gözlenmiştir (Dalahmetoğlu, 2018).

Üstün ve Akman (2002) tarafından Keçiören Atatürk Çocuk Yuvasında yaşayan, yaşları 8 ve 11 arasında değişen 90 çocuktan oluşan bir örneklem üzerinde yapılan çalışmada, çocukların benlik algıları ile ideal benlikleri arasındaki önemli bir fark çıkmıştır (Üstün, Akman, 2002).

Vural (2015), tarafından yapılan araştırmada, boşanmış ailede büyüyen çocuklar ile anne ya da babası vefat etmiş çocukların yalnızlık ve travma sonrası stres düzeylerinin karşılaştırılması amaçlanmış ve bu çalışmada anne ya da babası olmayan çocukların

95

travmadan sonra stres seviyeleri orta düzeyde seyrederken boşanmış ailede büyüyen çocukların travmadan sonra stres seviyelerinin ağır seyrettiği saptanmıştır (Vural, 2015).

Literatürdeki bu araştırmalar anne-baba ayrılığı ve kaybının çocuklar üzerindeki negatif etkilerini gösterse de mevcut araştırmalarda anne ya da baba kaybına dair bir süre sınırlanması yapılmadığından, özellikle 0-3 yaş aralığındaki kayıplara ya da ayrılıklara dair bir araştırmaya rastlanmamıştır. Bu çalışmada ise 0-3 yaş aralığında anne ya da baba ayrılığının bağlanma stili üzerindeki etkisi incelenmiş ve araştırma sonuçlarının ilgili literatürle uyum gösterdiği görülmüştür.

5.1.2.3. Çocuklukta veya Gençlikte Anne ve Baba Sevgisi ve Anne- Baba Şiddeti