• Sonuç bulunamadı

2.3. Ailenin Diğer Sosyal Kurumlarla İlişkisi

2.3.4. Aile Siyaset ilişkisi

İnsanların hayatta kalabilmeleri toplu olarak yaşamaları, etkileşime girmeleri ve sosyalleşmeleri demektir. Özellikle insanların ihtiyaçlarını karşılamak, güvenliklerini tesis etmek ve tek başlarına başarılı olamadıkları durumları toplu olarak çözebilmeleri için gruplar halinde yaşamaları gerekmektedir. Toplu halde yaşamdan kaynaklanan bir takım problemlerin giderilmesi ve toplumdaki düzenin sağlanması ve sürdürülmesi için bir takım kurallar oluşturulmuş ve kontrol mekanizmaları doğmuştur. Burada siyaset yani politika denilen ve yönetim organizasyon yetkisi olarak düşünülen bir olgu ile karşılaşmaktayız. Siyaset kelimesi Arapça sase fiilinden türetilmiş ve terbiye etmek anlamında kullanılmış bir kelimedir. İnsanları ve hayvanları yönetmek anlamlarında kullanılmıştır (Tatar, 1997, s. 11). İnsanoğlu en ufak topluluklardan en büyük ve ileri seviyedeki toplumlara kadar yönetim ve düzenin oluşturulması ihtiyacı hissetmiştir. Siyaset kurumu da bireylerin birlikte yaşaması zorunluluğundan doğmuş toplumsal bir kurumdur. en basit tabiriyle görevi yönetimi sağlamak olarak tanımlanabilir (Altunsu Sönmez, 2019, s. 260). Bir arada yaşamanın gereği olarak; diğer bireylerin haklarını gözetmek, onlara saygılı olmak, paylaşım, işbirliği, yardımlaşma, adalet gibi kavramların yerine getiriliyor olması gerekmektedir. Bu gereklerin yerine getirilmesinde itici bir güç olarak yönetim sistemleri ve yerine getirilmediği takdirde caydırıcı cezalandırma sistemlerinin varlığı elzem olmaktadır. Aksi halde birlikte yaşanılan toplumun düzeni korunamadığı gibi yıkımına kadar gidecektir.

Siyaset toplum üzerinde belirli bir kontrol sağlar. Aynı şekilde toplumun küçük yapısı olan aile üzerinde de siyasetin kontrol etkisi görülmektedir. Evliliklerin

62

nasıl yapılacağı, boşanma, miras, velayet gibi pek çok konuda Medeni Kanun hükümleri açıkça düzenlenmiştir. Ek olarak sosyal devlet anlayışı çerçevesinde ailenin maddi durumuna bakılarak yardım yapılması, çocukların eğitimlerini tamamlayabilmeleri, doğum kontrolü, sağlık hizmetlerinden yararlanılması, ailenin bütünlüğünün korunması, aile içi şiddetin önlenmesi, çocuk gelinlerin son bulması gibi konularda politikalar ve kampanyalar düzenlenmektedir. Bu politik hamleler siyasetin aile üzerindeki etkilerini açıkça ortaya koymaktadır.

Öte yandan aile yapıları da siyasetin şekillenmesine, politikaların ne şekilde yapılması gerektiğine ışık tutmaktadır. Nitekim aile yapısına hiç uymayan bir politik hamle ülkede kafa karışıklığı yaratabileceği gibi işlevselde olmayacaktır. Bu nedenle ailenin iyi tanınması ve uygulanacak politik hamlelerin ailenin yapısına ve ihtiyaçlarına uygun olacak düzenlemeler ve iyileştirici etkiler bırakmasına dikkat edilmelidir. Siyasetin aileyle ilişkisine bir diğer konu ise siyasetin kurumlar üzerindeki düzenleme etkisidir. Aile planlaması siyasetin aile için önemli etkilerinden biri olarak değerlendirilebilir (Aydın, 2013, s. 220). İki ana kurum ve birbirinden etkilenmemeleri mümkün değildir. Nitekim kurumlar birbirini tamamlamak ve desteklemek amacıyla yer almaktadır bu nedenle siyaset kurumu ve aile kurumu arasında da diğer kurumlar arasında olduğu gibi organik bir bağ bulunmaktadır.

63

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM YÖNTEM

Göçün birey dışında aileye olan etkileri, olumlu ve olumsuz sonuçları, göçten önce var olan düzenin ve aile içi iletişimin ne ölçüde değişim gösterdiği belirlenmek istenmektedir. Bu araştırma nitel bir araştırma olarak planlanmıştır. Araştırmada yarı yapılandırılmış mülakat tekniği kullanılmıştır. Her ailenin biricikliği ve mahremiyeti ele alınacağı için nitel görüşme ile farklılaşacak durumlar değerlendirilmiştir. Ayrıca yarı yapılandırılan mülakat, görüşmecilere diğer konularda beyan verme yolunu açacaktır. Sosyal bir gerçeklik olan göçün ve ailelere etkilerinin betimlenmesi ve açıklanması yönünde önemli bir araştırma metodu olması hasebiyle nitel araştırma yöntemi tercih edilmiştir. Nitel araştırmalarda insanların karşılaştıkları olaylara bakış açıları, durumu algılayış ve değerlendiriş biçimleri, davranış tarzları ve değişimleri anlamlandırmaları ortaya konmaya çalışılmaktadır. Nitel araştırmalarda insanların öznel fikirlerine odaklanılmakta ve bu yönde sonuçlar elde edilmek amaçlanmaktadır. Nitel veri toplama yöntemlerinin, derinlemesine görüşme, katılımcı gözlem, doğal gözlem ve belge incelemesi gibi ‘temel veri toplama

yöntemleri’ bulunmaktadır (Özdemir, t.y., s. 327). Çalışmada göçün ve etkilerinin

öznel bakış açısıyla değerlendirilmesi ve yeni kuram üretilmesi adına derinlemesine görüşme yöntemi kullanılmıştır. Yarı yapılandırılmış olan derinlemesine görüşme ile açık uçlu sorulara yer verilmiştir.

Örneklem seçiminde, bu çalışmanın konusuna uygun olan kişi, olay ve durum değerlendirmesi amaç edinildiği için ‘Amaçlı Örnekleme’ kullanılmıştır. Araştırma evreninin genişliği ve çeşitliliği göz önüne alındığında, zaman ve erişilebilecek kişi sayısı değerlendirilerek, evrendeki belli bir alt grubun değerlendirilmesi için amaçlı örneklemin çeşidi olan ‘Benzeşik Örneklem’ modeli kullanılmıştır (Büyüköztürk, 2010). Bu şekilde evreni temsil eden Türkiye’deki göç mağduru bireylerden belli bir uyruğa tabii kişiler görüşmelerin odağını oluşturmuştur. Aksaray İlini seçme nedenimiz daha önce kentte bulunan Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Aksaray İl Temsilciliğinde Saha Sorumlusu olarak görev yapmış olmamdır.

64 3.1.Araştırma Deseni

Göçün aileye olan etkileri konusunda yapılan bazı araştırmalar mevcuttur. Bu araştırmalara baktığımızda çeşitli kategorilerde göçün etkileri irdelenmiştir.

Örneğin, göç ve aile içi şiddet arasındaki ilişki, sosyal kontrol mekanizmalarındaki azalmayla bağlantılı olmaktadır. Kontrol mekanizmalarının uzaklığı beraberindeki sosyal ve ekonomik sorunlarla birlikte şiddete eğilime yol açmaktadır. Çünkü aile içi şiddet en fazla düşük seviyedeki sosyo ekonomik bölgelerde yoğunluk göstermektedir. Aile içi şiddet ve çocuk suçluluğu arasında da anlamlı bir ilişki olduğu bilinmektedir. Parçalanmış aile, şiddet içerisindeki aile, suçluluk davranışı barındıran aileler, çocukları ihmal eden aileler gibi ailelerde yetişen çocukların potansiyel suçlu olarak yetiştiğine dair görüşler bulunmaktadır (Yıldırım, 2015, s. 970).

Göç ile birlikte ailedeki değişimin bir diğer faktörü kadının ev dışında çalışma hayatına atılması olmuştur. Bu durum aile içine tesir etmekte ve evdeki hakim erkeğin yerine kadınında dahil olmasına sebep olmuştur. Çünkü kadın ekonomik özgürlük ile birlikte söz hakkı kazanmaktadır. Bunun neticesinde çekirdek aile tiplerinde iş birliği ortaya çıkmakta ve erkek de ev işlerine ve çocuk bakımında görev üstlenmektedir (Meriç, 1989). Bunun yanında göç eden bireylerin çalışma izinlerinin olmaması ve işverenlerin bu izni çıkartmayarak düşük ücretle ve uzun çalışma saatlerinde kaçak olarak çalıştırdıkları görülmektedir.

Yapılan bir diğer araştırmada ise göç eden ailelerin çocuklarının eğitimde imkan ve fırsat eşitliğinden yeterli düzeyde faydalanamadıkları, bunun nedeni olarak göç eden ailelerin maddi durumunun yetersiz olması ve aile üye sayısının kalabalık olması şeklindedir. Bunların yanında kız çocuklarının okuldan alıkonulmaları ve kalabalık sınıflarda eğitim görmeye çalışılması gibi diğer faktörlerde etkili olmaktadır (Topsakal, Merey, & Keçe, 2013, s. 557). Ailesi tarafından baskı altında tutulan, cezalandırılan, sürekli kontrol altında tutulan ve verimsiz eğitim ortamında bulunan göçe maruz kalmış ailelerin çocukları, diğer çocuklara göre okulda daha başarısız olmaktadır (Tezcan, 1997).

65

BM’nin mülteci raporuna göre 2014 yılına kadar gerçekleşmiş olan göçlerde 59.500.000 kişi zulüm, şiddet, çatışma ya da insan hakkı ihlallerinden dolayı yerinden edilmiştir (UNFPA, 2015). Göç eden kişiler yerleştikleri bölgelerde kendi kültürlerine yakın kültürler ile karşılaşırlarsa kolay uyum sağlamaktadırlar. Uyum sürecinde karşılanma biçiminden başlayarak dini inanç, yaş, cinsiyet etkili olmaktadır (Baş & Molu, 2017, s. 1681). Yabancılaşma ve uyum sorunu ile büyüyen gençlerin ilerleyen dönemlerde kimlik bunalımı yaşamaları bununla birlikte psikolojik uyum sorunu yaşamalarına ve uyum süreçlerinin olumsuz etlenmesine neden olmaktadır (Sevinç, Danran, & Sevinç, 2018, s. 77).

Benzer Belgeler