• Sonuç bulunamadı

AHĐLER’ĐN DANĐŞMEND ĐLĐ’NĐN KÜLTÜREL

Danişmend Oğulları döneminde Tokat, Amasya, Sivas, Niksar ve Kayseri çevresinde (Danişmend Đli) büyük bir ilmi faliyet başlamıştır. Birçok medreseler kurulmuş ve bu medreselerde önemli fikir insanları dersler vermişler, öğrenciler yetiştirmişlerdir. Aynı zamanda Danişmendli Beyleri, başta da devletin kurucusu Gümüş-Tigin Ahmed Gazi olmak üzere bilgin kişilerdi ve bilginleri korumayı severlerdi. Zaten “Danişmend” kelimesi de eğitmen, öğretici tabirinde olarak onun bu yönünü göstermektedir. Ahmed Gazi’ye bu ismin verilme sebebi ise babası “Ali Taylu”nun Selçuklu ailesine “Danişmendlik” yapmasıdır.449 Bu durum Türkiye Selçukluları döneminde de devam etmiştir.

Bilime önem verilmesi ve bilim adamlarının korunması Danişmendli diyarında önemli bir bilimsel zihniyetin oluşmasına kaynaklık edecektir. Bu nedenle Anadolu’da bilinen kaleme alınmış ilk eser “Keşfü’l Akabe” bu diyarda, Kayseri’de

Đbnü’l Kemal tarafından kaleme alınmıştır.450

Danişmendliler’in II. Kılıç Arslan tarafından ortadan kaldırılmasından sonra bu bölgedeki ilmî çalışmalar Anadolu Selçuklu Devletine intikal etmiş ve ilk dönem Selçuklu sultanları tarafından da desteklenmiştir. Bu ilmî çalışmalarda genel mahiyeti itibarı ile pozitif bilimler ağırlıklıdır. Bu sayede Anadolu’da pozitif bilimlere dair pek çok eser vücuda gele bilmiştir. Tiflisli Hubeyş b. Đbrahim yirmi beşe yakın fennî ilmlere ve tabiat ilimlerine dair ser kaleme almıştır. “ Sıhhatu’l

448 Muallim Cevdet, age., s. 249-250.

449 S. Solmaz, “Danişmendli-Büyük Selçuklu Đlişkileri”, Niksar’ın Fethi ve Danişmendliler

Döneminde Niksar BilgiŞöleni Tebliğleri, Niksar 8 Haziran 1986, s. 56.

450 Mikail Bayram, “Anadolu da Telif Edilen Đlk Türkçe Eser Meselesi”, V. Milli Selçuklu Kültür ve

Medeniyeti Sempozyumu Bildirileri, Konya 1996, s. 95-100. Danişmendlilerin kültürel faaliyetleri için

ayrıca bknz. Mikail Bayram, Danişmend Oğulları Devleti’nin Bilimsel ve Kültürel Mirası, Konya 2009.

ebdan”, “Medhal ila ilmi’n-nücum”, “Beyanü’n-Nücum” ve “Beyasu’s-sınaat” ve “Takvimü’l-edviye” adlı eserlerini, Hakim Bereket, “Tuhfe-i Mübarizi”, “Hulasa der

Đlm-i Tıb” ve “Tabiat-name” adlı eserlerini bu devirde Danişmend Đli’nde kaleme almışlardır.451 Bu eserlerin bazılarının yazarları verdikleri eserlerinde keşfedilen bilimsel verilerin pratikte hayata geçirilerek insanlara fayda sağlamasından söz etmişlerdir. Aynı şekilde Ahi Evren de ilmin amele dönüştürülmesi gerektiğini eserlerinde sebepleri ile açıklamaya çalışmıştır.

Türkiye Selçukluları döneminde tüm Anadolu’da olduğu gibi Danişmend

Đli’nde de büyük bir kültür faaliyeti başlatılmıştır. Hiç şüphesiz bu bölgedeki kültür faaliyetleri en başta medreselerde yürütülmekteydi. Bu medreseler devrin sultanları, bazen sultanın yakınları bazende önde gelen devlet adamları tarafından inşa edilip büyük vakıflarlada ihtiyaçları karşılanmakta idi. Türkiye Selçukluları devrinde Danişmen Đli’nde kurulan medreseler, her şeyden önce Danişmend Oğulları’nın bıraktığı bilimsel ve kültürel mirasın üzerinde kurulmuşlardır. Bu sebeple kısa sürede büyük gelişme göstermişlerdir. Bu durumun ortaya çıkmasında Danişmend Oğullarının kültürel mirası kadar bölgedeki ahilerin ve Türkmen toplulukların da büyük katkıları olmuştur. Bu bağlamda Danişmend Đli’nde kurulan belli başlı Selçuklu dönemi medreseleri şunlardır: Kayseri’de Hunat (Hond) Hatun medresesi (1237-1238); Sahibiye medresesi (1267-1268); Sivas’ta Gök medrese (1271), Buruciye (1271-1272) ve Çifte Minare medresesi (1271); Kırşehir’de Caca Oğlu medresesi (1272), Tokat’a Gök medrese (1275). Türkiye Selçukluları devrinde faaliyet gösteren bu medreselerde, başlıca, hadîs, tefsir, kelam ve fıkıh okutuluyordu. Bunun yanında akli ilmlerede değer verilmiştir. Selçuklular, tıbba da çok ehemmiyet vermişler ve hemen her şehirde daru’ş-şifa, daru’l-âfiye ve daru’s-sıhha gibi adlar verilen hastahaneler vücuda getirmişlerdir. Bunlar Kayseri’de Gevher Nesibe (1205), Sivas’da I. Đzzü’d-din Keykâvus (1217), Divriği'de Mengücüklerden Fahrü’d-din Behram Şah’ın kızı Turan Melek (1228), Amasya’da Torumtay (1266), Tokat’ta Muinü’d-din Pervane (1275) hastahaneleridir. Türkiye’de bu devirde de bazı medreselerde heyet ilminin okutulduğu ve rasat tetkiklerinin yapıldığı tahmin edilmektedir. Bu medreselerden birisi 1272 yılında Kırşehir’de inşa edilmiş olan

Cacaoğlu medresesi idi. Danişmend Đli’ndeki bilimsel ve kültürel faaliyetlerde ahilerin önemli katkılarının olduğu su götürmez bir gerçektir. Ahilik Teşkilatının kurucusu Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din’in bir bilim insanı olması bunun en güzel örneğidir. Ahi Evren’in bir filozof, debbağ ustası ve fikir insanı olmasının yanında tabib kimliğinin olduğu bilinmektedir. Ahi Evren’in bazı eserleri tıb üzerine yazılmıştır. Bunlardan Đlmü’t-teşrih adlı eseri tamamı ile anatomi ilmi üzerine yazılmıştır. Bundan başka Letaif-i Gıyassiye adlı eserinde ise bazı tıbbi konulara değinmiştir.452 Aynı şekilde Tabsıra isimli eserinde ise yılan zehrinden nasıl ilaç yapı yapılacağı anlatılmaktadır.453

Başta Kayseri, Konya, Sivas, Tokat, Amasya ve Kırşehir olmak üzere birçok Anadolu şehirlerinde imalathaneler kurarak üretim faaliyetinde bulunan ve bir araya toplanarak oluşturdukları küçük çaplı sanayi sitelerinde birçok alet-edavatla sanatlarını icra eden ahiler bir nevi ilmi amele dönüştürüyorlardı. Yani ilim erbabının araştırma ve fikirlerinin uygulama alanları ahilerin atölyeleri olmuş oluyordu. Böylece ilim amele dönüştürülmüş oluyor ve pratikte de insanların faydasına sunuluyordu. Bu noktada ahilerin bilimsel çalışmaları deneysel yöntemle hayata geçirdiği söylenebilir.

452 Mikail Bayram, Ahi Evren ve Ahi Teşkilatının Kuruluşu, s. 67, 68, 77. 453 Mikail Bayram, age., s. 77.

SONUÇ

Türkiye Selçukluları zamanında, ilk olarak Danişmend Đli’nde Ahi Evren Şeyh Nasırü’d-din Mahmud ve şeyhi Evhadü’d-din Kirmanî tarafından kurulan Ahilik Teşkilatı süreç içerisinde gelişme göstererek Anadolu’nun değişik noktalarına yayılmıştır. Ahi Evren ve Şeyh Evhadü’d-din Kirmanî, Abbasi Halifesi en-Nasır’ın birer fütüvvet görevlisi olarak Anadolu’ya gelmişlerdir. Fakat Anadolu’da fütüvveti Türk örf, adet ve ananeleri ile yoğurarak yepyeni bir teşkilat olarak ortaya çıkarmışlardır. Bu yeni yapılanma Ahilik Teşkilatı adı ile günümüze kadar anıla gelmiştir. Kurulduğu dönemde liderliğini Ahi Evren’in yaptığı teşkilat, önce Kayseri ve çevresinde sonra ise diğer Danişmend Đli yerleşim merkezlerinde gelişme göstermiştir. I. Alaü’d-din Keykubâd devrinde onunda desteği ile Türkiye Selçuklu Devletinin hemen her tarafına yayılmıştır.

Danişmend Đli’nde başta teşkilatın merkezi Kayseri olmak üzere Sivas, Tokat, Niksar, Amasya, Çorum ve çevresinde ahiliğin kuvvetli bir şekilde teşkilatlandığı görülmektedir. Bu durumun ortaya çıkmasında üç önemli amil dikkat çekmektedir. Bunlar, Danişmendli diyarında daha Anadolu’nun fethinden kısa bir süre sonra bir devlet teşekkül etmiş olan Danişmend Oğulları’nın bıraktıkları kültürel miras, Şeyh Evhadü’d-din Kirmanî ve halifelerinin bölgedeki faaliyetleri ve Danişmend Đli’nin sahip olduğu ticarî fonksiyondur. Danişmend Đli’nde bu üç öğe üzerinde şekillenen Ahi Teşkilatı zaman içerisinde gelişimini sürdürmüştür. Ahiler tarafından zamanla şehir, kasaba ve köylerde tekke ve zaviyeler kurulmuş ve mescitler inşa edilmiştir.

Türkiye Selçuklu Devleti’nin inkırazından sonra ortaya çıkan beylikler döneminde Danişmend Đli’nde varlığını sürdüren ahilerin özellikle Eretna Devleti ve Kadı Burhanü’d-din’in hükumeti döneminde Danişmend Đli’nde önemli askerî ve siyas gelişmelerin içerisinde yeralmışlardır. Ahi Teşkilatı ilk kurulduğu dönemden itibaren Türk adet ve geleneklerini kendisine düstur edinmiş bunları Đslam inançları ile de yoğurarak kendi felsefesini ortaya koymuştur. Bu felsefenin temelinde eline, beline, diline ve işine sahip ol anlayışı vardır. Bu cümleden olarak teşkilat mensubu herkese, eline sahip ol ki kimse zarar görmesin, beline sahip ol ki kimsenin

namusuna halel gelmesin, diline sahip ol ki sözünden kimse incinmesin ve işine sahip ol ki hem ailen hem de ülken kalkınsın düşüncesini aşılamaya çalışmıştır. Kurulan ahi ocakları vasıtası ile hem üretimi arttırmışlar hem tüketiciyi korumuşlar hem de yeri geldiğinde ülke savunmasına hizmet etmişlerdir. Ayrıca bölgenin Türkleşmesinde ve Đslamlaşmasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Bölgedeki bilimsel ve kültürel gelişmeleri desteklemişler, bizzat bu çalışmaların içerisinde yer almışlardır. Bilim insanlarının teorik olarak ortaya koydukları düşünceleri bizzat üretim tesislerinde uygulamaya koymuşlardır. Yani ilmin amele dönüştürülmesini sağlamışlardır. Ahilerin sistemsel olarak başta Danişmend Đli’nde olmak üzere faaliyet gösterdikleri bütün sahalarda toplumsal düzen ve refaha da hizmet ettikleri görülmektedir. Kurdukları çarşılarda esnaf birliklerini bir araya toplayarak onların birlikte üretim yapmasını sağlamışlardır. Aynı zamanda denetimlerle de kaliteyi arttırıp tüketicinin korunmasını sağlamışlardır. Bu meyanda, çarşıların yanı başlarına kurdukları zaviyelerde ise hem eğitim öğretim faaliyetlerini yürütmüşler hem de birlik ve beraberliklerini kuvvetlendirmişlerdir. Teşkilatın kadınlar kolu Baciyan-ı Rum vasıtası ile de Anadolu Türkmen kadınlarını toplumun her alanına entegre ederek, kadının toplumsal fonksiyonunu arttırmaya çalışmışlardır. Ayrıca Anadolu’nun hemen her yerinde açtıkları tekke ve zaviyelerde gelen geçen misafir ve yolculara ücretsiz aş ve yatak temini sağlayarak bir nevi Türk misafir- perverliğinin baş abidesi olmuşlardır.

Danişmend Đli’nde yaşanan Babailer Ayaklanması ve sonrasında gelişen Moğol istilası neticesinde batıya göç eden ahiler, Batı Anadolu’nun Đslamlaşması ve Türkleşmesinde yararlılıklar göstermişlerdir. Batı Anadolu beylikleri ve en önemlisi Osmanlı Devleti’nin teşekkülünde önemli görevler üstlenmişlerdir.

Danişmend Đli’nde Türkiye Selçukluları döneminde faaliyet göstermiş ahilerin bıraktıkları maddi ve manevi miras, günümüze kadar ulaşmayı başara bilmiştir. Ancak ahilere ait maddi mirasın örnekleri bazı yerlerde tahribata uğramıştır. Bu noktada Tokat, Amasya, Çorum, Sivas gibi şehirlerde ahilere ait tekke, zaviye, çeşme ve mescit gibi yapıların onarılarak gelecek nesillere aktarılması önemlidir. Bu şekilde Türk toplumunun değerlerini yansıtan Ahilik Kurumunun

gelecek nesillere aktarılması sağlanabilir. Danişmend Đli Ahilerinin manevi mirası olan Türk misafir-perverliği, örf, adet ve ananeleri günümüzde varlığını sürdürmektedir. Bölgede bu gün varlığını sürdüren yaren geleneği bunun en önemli göstergesidir. Ahilik geleneğine ait bu tür manevi kültür mirasınında bir an önce toplum bilimciler tarafından incelenmesi ve değerlendirilmesi önemli bir zaruriyettir.

KAYNAKÇA

Benzer Belgeler