• Sonuç bulunamadı

Seda ve Kramer (2008) yaptıkları çalışmada, “adli muhasebe eğitiminin verilmesinde karşılaşılan en temel sorunun esas olarak kurumsal olduğu (yani, fakülte, yönetim, müfredat yapısı), öğrenciler ve işverenlerce algılanan talep yokluğu olmadığı”

sonucuna ulaşmışlardır. Bu Çalışmada akademisyenler, programlarında adli muhasebeye yer olmadığını belirtmişlerdir. Seda ve Kramer (2008), pek çok üniversitedeki seçimlik derslerin de akıbetine, bu derslerin kısa bir sürede ortadan kaybolduğuna, yerlerine yeni derslerin açıldığına dikkati çekmektedir (Seda ve Kramer 2008: 21).

Teknolojideki ilerlemeler adli muhasebecilerin yeni meydan okumalarla karşılaşmasına yol açmaktadır. Dijital kanıt oldukça nazik bir konudur ve kolayca değiştirilebilmekte ve tahrif edilebilmektedir. Ayrıca, elektronik ortamda iş gören ve bilgi depolayan kamusal şirketlere yükümlülük getiren düzenlemeler konulmakta (örneğin Türkiye’de ve dünyada, bankacılık sektöründe bankacılık hizmeti yürütenlerin verilerin ve yapılan işlemlerin güvenliğini sağlayacak ilave tedbirler alması zorunlu hale getirilmekte), bir sorun yaşandığında da mahkemeler aksine davranan şirketleri oldukça ağır bir şekilde cezalandırmaktadır (Curtis, 2008a: 542).

5 ABD’de siber suçların oluşmasına mani olmak isteyenlerin ve bu suçları takip edenlerin uymak durumunda olduğu çok sayıda düzenleme vardır. Bunlar ve ayrıca, dijital ortam ve muhasebe arasındaki ilişkinin gelişimi hakkında geniş bilgi için bkz. Pearson ve Singleton (2008: 550).

Bugün adli muhasebecilik alanında eğitim veren kurumların dijital çevre hakkında bir ders açtıklarında okutacakları bir kaynak mevcut değildir. Kaldı ki bir kaynak olsa bile bu kaynağı okutacak nitelikte bir öğretim elemanı da henüz yetiştirilmiş değildir. Dijital çevrenin adli bilimler içindeki öneminin kavranması, çok ciddi yatırımların yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Özellikle laboratuarlar ve aletler olmadan böyle bir eğitimin verilemeyeceği açıktır. Belki birkaç kurumun birden ortaklaşa girişimlerde bulunması, altyapı, öğretim üyesi ve eğitim materyali temini konusundaki sıkıntıların aşılmasında bir çıkış yolu olabilir (Pearson ve Singleton, 2008: 557).

Her yeni açılan programda olduğu gibi hile denetimi ve adli muhasebe alanında da açılan eğitim programları sorunsuz olarak yürütülememektedir. İlk gündeme gelen sorun, kaynakların kıtlığıdır. Üniversiteler, başlangıçta, ellerindeki kaynakların yetersizliğini bahane ederek böyle bir programın açılmasına sıcak bakmamaktadır.

Üniversite yönetiminin kaynaklarla ilgili şikâyeti bertaraf edildiğinde; bu defa, hangi fakültenin böyle bir programa bünyesinde yer vereceği sorunu gündeme gelmektedir.

Özellikle var olan bir programa hile denetimi ve adli muhasebe derslerinin eklenmek istenmesi durumunda yerleşik çıkarlar sarsıldığından; özellikle öğretim üyeleri tarafından itirazlar gelmektedir. Bu itirazların da kaynağı genellikle şuradan kaynaklanmaktadır: Ders dağıtımına, unvanı en yüksek olan öğretim üyesinden başlanmaktadır. Örneğin, bir yüksek lisans programına konulacak hile denetimi veya adli muhasebe dersini, genellikle bir profesör anlatmak durumunda kalmaktadır.

Teamüllere uygun olarak kıdemli bir öğretim üyesine yapılan ders verme teklifi, bu öğretim üyesi tarafından çeşitli sebeplerle geri çevrilmektedir. Her şeyden önce, bu kişi, ileri yaşında yeni bir konuyu öğrenmenin gerektirdiği zahmete katlanmak istememektedir. Çünkü böyle bir dersin verilmesi durumunda, belki de hafta sonu bile çalışması gerekecektir. Kaldı ki, çoğu kere gündemi yakından takip etmediği için bu alanda yetkin olamama gibi bir durum da karşımıza çıkabilecektir (Young, 2008: 597).

Ayrıca, yüksek lisans düzeyinde açılacak programlarda programa katılan öğrencilerin nitelikleri de üstesinden gelinmesi gereken önemli sorunlara yol açmaktadır. Örneğin, öğrenciler, oldukça yaşlı insanlardan oluşabilmektedir. Bu pedagojik açıdan farklı yol ve yöntemlerin takip edilmesini zorunlu kılabilmektedir.

Yine, katılımcılar, değişik kurumlardan gelmekte, bu da beklentileri oldukça farklı öğrencilere ders anlatmak gibi bir güçlükle karşı karşıya kalmak anlamına gelmektedir.

Bazen de özellikle yüksek lisans programlarında daha önce denetim ve muhasebe konusunda yeterli eğitim almamış kişiler de programa başvurabilmektedir. Bu da ilave güçlükler yaratmaktadır (Young, 2008: 597–598).

Yaşlı öğrencilerle ilgili sorunlara başka sorunları da eklemek mümkündür. Yaşlı bir öğrenci, bir başka işte çalıştığı için, yüksek lisansa yeteri kadar zaman ayıramayabilmektedir. Ayrıca bu öğrenci, aynı zamanda evli de olmakta, bu durum, başta sağlıkla ilgili sorunlar olmak üzere ilave sorumlulukları beraberinde getirmektedir.

Örneğin, dersin olduğu bir gün, çocuğunu hastaneye götürdüğü için derse gelemeyen öğrencilerle karşılaşmak sıradan bir hal alabilmektedir. Yine, öğrencinin kendisinin de sağlık sorunları ortaya çıkabilmektedir. Bütün bu zorlukların üstesinden gelebilmek, sadece öğretim üyesinin değil, hem üniversitenin hem de fakültenin desteği ile mümkün olabilmektedir (Young, 2008: 598).

Bir başka sıkıntı da kaynak yetersizliğidir. Nitekim Model Müfredat çalışmaları esnasında karar alıcılara bir dizi öneride bulunulmuştur. Bu önerilerden birisi de, eğer geleceğin adli bilimcileri yetiştirilmek isteniyorsa bunları eğitmek için gerekli olan harcamaları yapabilmek için bir fon oluşturulmasıdır (Almirall ve Furton, 2003: 1158).

Yapılan bir değerlendirmede; en önemli sorunların başında nitelikli öğretim elemanlarının yokluğu, daha sonra diğer kullanımlardan alıp da bu alana ayrılacak kaynakların sınırlılığı ve sonra olarak var olan programların müfredatlarında adli muhasebe konusuna yer açma güçlüğü ve bu sorunların her birinin de önemsiz olmadığı belirtilmektedir (Brooks ve Labelle, 2006: 296).

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE’DE ADLİ MUHASEBE EĞİTİMİNİN GELİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK ALAN ARAŞTIRMASI

4.1. GENEL AÇIKLAMA

Adli muhasebe, özellikle bugünün hileli işletme uygulamaları ve mali skandalları, davalı işletme çevresi ve düzenleyici kurumların girişimleri dikkate alındığında, hızla genişleyen bir muhasebe alanı gibi gözükmektedir. Ne var ki bu alan, muhasebe müfredatında piyasanın talep ettiği ölçüde yer alabilmiş değildir.

Adli muhasebe derslerinin gündeme gelmesi, 1980’lerde uluslararası muhasebe ve 1990’lardaki e-ticaret derslerinin ortaya çıkmasıyla aynı döneme denk düşmektedir.

Her üniversite ve fakülte, kendi ilgi alanına, becerisine, felsefesine ve taleplerine göre bu konulara ilgi göstermiştir. Bu bireysel çabaların, yapılan alan çalışmalarından da yararlanılarak, yapı, içerik ve sunum tarzı bakımından gözden geçirilmesinde ve yeni öğretim yöntemleri keşfedilmesinde ve adli muhasebe eğitiminin müfredata daha fazla dahil edilmesi yönünde bir yaklaşımın benimsenmesinde büyük yarar vardır. Bu yapılırsa, mezun olan öğrencilerin kariyerlerini başarılı bir şekilde sürdürmelerine ve sınıftan mesleki kariyere geçişteki sorunların azaltılmasına katkıda bulunulmuş olunacaktır (Rezaee ve diğ. 2004: 23–24).