• Sonuç bulunamadı

New York Yüksek Mahkemesi’nde avukat olarak çalışan Max Lourie, 1953 yılında üniversitelerde ve kolejlerde adli muhasebe derslerine yer verilmesini önermiş (Crumbley ve diğ. 2007: 2001) olmasına rağmen, böyle bir gelişme hemen olmamıştır.

Bunun en önemli sebebi, henüz bu konuda bir talebin ortaya çıkmamış olmasıdır.

Talebin oluşabilmesi için de adli muhasebecilik eğitiminin paydaşlarının bu türden bir eğitimin kendileri için gerekli ve yararlı olacağına inanmaları gerekmektedir.

Adli muhasebecilik eğitiminin talep tarafında; düzenleyici birimler, işverenler, muhasebe firmaları ve eğitim teorisyenleri yer almaktadır (Carnes ve Gierlasinski, 2001: 380). Bunların taleplerine cevap veren taraf, yani üniversiteler ise arz tarafını oluşturmaktadır.

Her eğitim programında olduğu gibi adli muhasebe eğitiminde de en az üç grup paydaştan; adli muhasebecileri istihdam etmek isteyenlerden, adli muhasebeci olmak isteyenlerden ve adli muhasebecileri eğitmek durumunda olanlardan (Crumbley ve diğ. 2007: 2001) söz etmek mümkündür.

3.3.1. Adli Muhasebecileri İstihdam Edecek Olanlar

Adli muhasebe eğitim programlarının ilk paydaşı, adli muhasebecileri istihdam edecek olanlardır. Bunların başında, büyük şirketler gelmektedir. Çünkü yapılan çalışmalar, adli muhasebecilere en çok ihtiyacın bu şirketlerde ortaya çıktığını göstermektedir. Ama bu, adli muhasebecileri sadece büyük şirketlerin istihdam edeceği anlamına gelmemektedir.

Muhasebe gibi uygulamalı disiplinlerde öğrencilerin işe yerleştirilmeleri ve iş imkânları en önemli performans göstergelerinden birisi olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, müfredat geliştirme çalışmalarında ilk önce potansiyel işverenlerin görüşlerine başvurulması ve işe başlangıç düzeyinde bir adli muhasebeciden ne beklediklerinin sorulması büyük önem taşımaktadır (Kranacher ve diğ. 2008: 509–510).

Adli muhasebe eğitiminde uygulamada karşılaşılan sorunların önemli bir yerinin olduğunu belirtmek gerekir. İlk istihdam edilen adli muhasebeciler, hâkim olunması gereken alanın genişliğinden ve adli muhasebe mesleğini icra edeceklerle ilgili bir yapı, bir kalıp henüz zihinlerde bulunmadığından dolayı zorluklarla karşılaştılar.

Uygulamadaki bu sorunları aşmada başvurulan ilk yol, herkesin kendi deneyimlerine göre sorunların üstesinden gelmeyi denemesiydi. Daha sonra oldukça dar kapsamlı, sadece belirli konularla ilgili kursların açılması yoluna başvuruldu. Oysa adli muhasebe geniş kapsamlı bir eğitim programını gerekli kılıyordu (Heitger ve Heitger, 2008: 566).

Ayrıca, uygulama boyutu olan adli muhasebeciliğin, ayağı yere basar bir eğitim programına sahip olması, programın mümkün olduğu kadar uygulayıcıların deneyimlerine paralel olarak kurgulanması ile mümkün olabilir. Başka bir ifadeyle, adli muhasebe eğitiminde “Öğrenciler ne öğrenmeli/bilmeli?” sorusu ile “Öğrenciler neyi yapabilmeli?” sorusuna verilen cevap birlikte düşünülmelidir (Heitger ve Heitger, 2008:

568). Kısaca, ihtiyaç duyulan şey, uygulamaya aktarılması mümkün olmayan bilgilerle donatılmış bir öğrenci yetiştirilmesi değildir.

3.3.2. Adli Muhasebeci Olmak İsteyenler

Adli muhasebecilik eğitim programlarının ikinci paydaşı, adli muhasebeci olmak isteyenler, yani öğrencilerdir. Bir mesleğin tercih edilebilmesi için, öncelikle, o mesleğin geleceği konusunda olumlu beklentilerin var olması gerekir. Olumlu beklentiler başlığı altında değişik parametrelerden söz edilebilir: Söz konusu meslekle ilgili eğitim alanların iş bulma kolaylığı, mesleğin toplumdaki itibarı, mesleği icra edenlerin eline geçen ortalama ücret, mesleğin yakın gelecekteki durumunun daha da iyiye gideceğine dair beklentiler, mesleğin eğitimini verecek eğitim kurumlarının bulunması, vb. gibi.

Amerika Birleşik Devletleri’nde adli muhasebecilik, son yıllarda, en çok tercih edilen mesleklerin başında gelmektedir. Bir adli muhasebecinin elde edebileceği ücretlerin 30.000,- USD ila 110.000,- USD arasında değiştiği ifade edilmektedir. Yine Amerika Birleşik Devletleri örneğinde, adli muhasebecileri istihdam etmek isteyen kurumların sayısında da bir artışın olduğu görülmektedir. Hukuk firmaları, şirketler, FBI gibi devlet kuruluşları adli muhasebecilere yoğun ilgi gösteren işverenler arasındadır. Bu işverenler, özellikle yüksek lisans yapmış, ardından iki ila dört yıl muhasebecilik deneyimi kazanmış adli muhasebecilerin istihdam edilmesi konusunda isteklidirler (Crumbley ve diğ. 2007: 2041). Ayrıca, önceki bölümde işaret edilmiş olan bir dizi sertifikanın da işverenler tarafından arandığını belirtmek gerekir.

Adli muhasebecilikle ilgili kariyer aşamaları, Amerika Birleşik Devletleri örneğinden hareketle, Çizelge 3-1’de görülmektedir.

Öğrenciler, öncelikle, kolejlere, üniversitelere veya mesleki eğitim ve öğretim birimlerine başvuracaklar; başvuru yapılan bu yerler, ön şartları (bu bir lisans diploması ve/veya lisans diplomasıyla birlikte bir deneyim şartı olabilir) önceden

belirleyeceklerdir3. Bu kurumların amacı, kabu muhasebe alanında iş yapabilecek

bir noktaya ulaştırmaktır. Yeterli nitelikleri haiz olan ö firmalarında, şirketlerde, düzenleyici birimlerde

teşkilatında veya hukuki hizmet firmalarında görev alabilirler. Hile ve adli muhasebe uzmanları, mali hizmet firmalarında dı Türkiye gibi bu konuya daha yeni a

gerekir.

Belirli bir firma ve/veya görev odaklı özelle Profesyonel Hizmet

Firmaları Şirketler

Bir kimsenin mesleğ

Geleneksel Lisans Mezunları

Bu kurumların amacı, kabul ettikleri öğrencileri hile ve adli yapabilecekleri nitelikte bilgi, tecrübe ve kabiliyet kazandı tırmaktır. Yeterli nitelikleri haiz olan öğrenciler,

irketlerde, düzenleyici birimlerde ve merkezi hükümette, emniyet kilatında veya hukuki hizmet firmalarında görev alabilirler. Hile ve adli muhasebe

hizmet firmalarında dış (bağımsız) denetim hizmetlerinde outsourcing) durumunda iç denetim ve danışma fırsatları yakalayabilirler (Kranacher ve diğ. 2008:

Seçilmiş Hile İncelemesi ve Adli Muhasebe Kariyer Yolları Kaynak: Kranacher ve diğ. (2008: 510).

Kaldı ki, adli muhasebecilik alanındaki kariyerler bunlarla da sınırlı olmayabilir.

arılı olmak isteyen birey, ilave özel bir eğitime ve sürekli bir mesleki geli er bu özel eğitimi daha başlangıçta elde etmişse işe girerken seçici verenler, öncelikle bu özel eğitimi almış olanları istihdam etmek

Buradaki kariyer yollarının lisansüstü bir eğitimi dikkate alarak yapıldığı gözden kaçırılmamalıdır.

gibi bu konuya daha yeni aşina olan ülkelerde durumun daha farklı olabilece Devam eden profesyonel eğitim

Belirli bir firma ve/veya görev odaklı özelleştirilmiş staj/eğitim Kariyer Yolları

irketler Düzenleyici Birimler

ve Hükümet Emniyet Teşkilatı

Bir kimsenin mesleğe girmesini mümkün kılan bilgi, tecrübe ve kabiliyetler Ön Şartlar ve/veya İlave Şartlar

Öğrenciler

Geleneksel Lisans Mezunları İlgili İş Deneyimiyle Birlikte

rencileri hile ve adli nitelikte bilgi, tecrübe ve kabiliyet kazandıkları renciler, mali hizmet ve merkezi hükümette, emniyet kilatında veya hukuki hizmet firmalarında görev alabilirler. Hile ve adli muhasebe hizmetlerinde, iç denetimin şma hizmetlerinde . 2008: 509).

ncelemesi ve Adli Muhasebe Kariyer Yolları

alanındaki kariyerler bunlarla da sınırlı olmayabilir.

itime ve sürekli bir mesleki gelişime se işe girerken seçici olanları istihdam etmek

ı gözden kaçırılmamalıdır.

ina olan ülkelerde durumun daha farklı olabileceğini unutmamak ğitim

Hukuki Hizmetler e girmesini mümkün kılan bilgi, tecrübe ve kabiliyetler

Deneyimiyle Birlikte

isteyeceklerdir. Eğer alınan eğitim; belirli bir örgüte yönelikse, söz konusu örgütler, belirli bir göreve yönelikse bu görevin yapıldığı birimler, özel eğitimli bu kişilerin istihdam edilmesi konusunda yarışacaklardır. Söylemeye bile gerek yok ki, bu özel eğitimli kişiler, yeterliliklerini koruyabilmek için sürekli eğitim anlayışıyla kendilerini yenilemek zorunda kalacaklardır (Kranacher ve diğ. 2008: 509).

3.3.3. Eğitim Kurumları

Adli muhasebe eğitim programlarının üçüncü paydaşı, eğitim kurumlarıdır. Adli muhasebe eğitimi daha çok yüksek öğretim çerçevesinde tartışıldığına göre burada kastedilen eğitim kurumlarının üniversiteler olduğunu belirtmek gereksizdir.

Üniversitelerin kamuya mı yoksa özel sektöre mi ait olduğuna bağlı olarak adli muhasebe eğitiminin örgütlenmesinin farklılaşacağı söylenebilir. Özel üniversiteler, ortada bir talep varsa adli muhasebe eğitimine bu talebi karşılayacak bir arz gözüyle bakabilirler. Ama kamuya ait üniversiteler, daha çok, siyasetçilerin kararlarıyla eğitim programlarını şekillendirdiklerinden dolayı adli muhasebecilik eğitimi bir arz-talep ilişkisi çerçevesinde gelişim gösteremez. Eğer siyasetçiler kamuoyu tarafından, özellikle de adli muhasebecilere ihtiyacı olan şirketlerden baskı görüyorsa bir adli muhasebe eğitimi programının açılması konusunda fazla direnç gösteremezler. Bazen bu talep içeriden, yani üniversitelerden de gelebilir, üniversiteler yaşanan gelişmeleri de dikkate alarak bir adli muhasebe eğitimi programı açılması gerektiği sonucuna ulaşabilir.

Üniversitelerin bu programları açabilmesi, yine de kendilerine kaynak aktaracak siyasetçileri ikna edebilmelerine bağlıdır. Çünkü eğitim kurumları olarak üniversiteler, adli muhasebe eğitimi talebine uygun nitelikte eleman yetiştirebilmek için çok sayıda yatırıma ihtiyaç duyacaktır. Üniversitelerin eleman yetiştirirken duyabilecekleri ihtiyaçlar aşağıdaki gibi ifade edilebilir:

(a) İhtiyaçların başında, yeterli sayıda öğretim üyesi gelmektedir. Adli muhasebe eğitimi yeni bir alan olduğundan; bu alanda yetişmiş öğretim üyesi bulmak oldukça zordur. Eğitim kurumları bu kişileri ya kendisi yetiştirmek ya da başka kurumlardan geçici görevli olarak istihdam etmek zorundadır.

(b) Her eğitim programı, yeni bir fiziki altyapıya ihtiyaç duyar. Adli muhasebe eğitiminin özellikle ayrı bir program olarak örgütlenmesi durumunda yeni derslikler, yeni öğretim üyesi odaları, eğitim için gerekli diğer araç ve gereç ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Bütün bunlar, üniversiteler için ilave maliyetler anlamına gelmektedir.

(c) Üniversiteler, yeni bir program oluşturacak elemana ve fiziki altyapıya sahip olsalar bile yine de siyaset kurumunu ikna etmek zorundadırlar. Çünkü yetiştirecekleri öğrencilerin niteliklerinin resmen tanınması, bugünkü eğitim sisteminin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Yani nitelikleri devletçe tanınmamış bir öğrencinin nerede, ne iş yapabileceği bilinmeyecektir. Bu belirsizlik, söz konusu eğitim kurumuna başvuracak öğrencileri de etkileyecektir. Dolayısıyla, mesleğin hangi hukuki çerçeve içinde icra edileceğinin açık seçik bir şekilde belirlenmesi bakımından da siyasetçilerin ikna edilmesi gerekmektedir.

Yeni ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve hukuki koşullar adli muhasebeye yönelik talebin artmasına yol açmıştır. Bu konuda talep tarafında, kanun koyucular, güvenlik birimleri (kanunları hayata aktaranlar), mali kurumlar, muhasebe mesleği mensupları ve genel olarak halk yer almaktadır (Rezaee ve Burton, 1997: 481).

Yakın zamanda, Amerika Birleşik Devletleri’nde, tesadüfî örneklem yöntemine göre seçilen 1000 akademisyen üzerinde yapılan bir araştırmada 22 soruyla, adli muhasebeciliğin durumu sorgulanmıştır. Kendilerine anket gönderilenlerden 150’si cevap yollamıştır. Ankette, “Adli muhasebe eğitimini müfredatınıza nasıl entegre ettiniz?” şeklinde soru sorulmuştur. Cevap verenlerin %34’ü müstakil bir adli muhasebe ve hile araştırması dersinin programlarında yer aldığını, %7’si küçük bir adli muhasebe programlarının olduğunu belirtmiş, %34’ü adli muhasebenin geleneksel muhasebe ve denetim derslerine dahil edildiğini ve %25’i de böyle bir eğitimin gerekli olmadığını belirtmişlerdir. Bu konuda akademisyenler arasında bir görüş birliğinin olmadığı ama yine de adli muhasebe eğitimi doğrultusunda bir eğilimin bulunduğu görülmektedir (Seda ve Kramer, 2008: 16–17).

Özetlemek gerekirse; bir adli muhasebe eğitimi programının açılması ve devam etmesinin bahsedilen üç paydaşa ihtiyacı bulunmaktadır. Paydaşlardan birisinin eksik

olması, adli muhasebe eğitiminin örgütlendirilmesini, başlatılmasını, başlatılmışsa sürdürülmesini imkânsız hale getirecektir. Talep yoksa üniversitelerin adli muhasebe eğitimi vermesi ve bazı öğrencilerin bu programları tercih etmesi bir anlam ifade etmeyecektir. Örneğin, Türkiye’de geçmişte bazı mesleklerde buna benzer bir gelişme olmuş, üniversite mezunu pek çok kişi ilköğretim okullarında öğretmen veya polis olmak zorunda kalmıştır. Arz da önemlidir. Son zamanlarda çok sayıda işveren ara eleman sıkıntısından söz etmesine rağmen, üniversiteler bu ara eleman temini konusundaki talebi karşılayamamaktadır. Bazen de öğrencilerin ilgisizliği bir eğitim programının devamını tehlikeye sokabilmektedir. Yeni gelişmeler, eskiden daha fazla rağbet gören mesleklerin, öğrencilerin gözündeki değerini yitirmelerine yol açabilmektedir. Bunu görmek için Öğrenci Seçme Sınavı Kılavuzu’ndaki kontenjanlar ile bu kontenjanlara başvuranların sayısının yıllar içindeki değişimine bakılabilir.