• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL BİLGİLER VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

4.1. Değerler Eğitimi

4.1.1. Adalet

Adil olma herkese hakkını vermek durumu olan adalet kavramından ortaya çıkan adil olma kavramı, kişinin, baş başkalarının, hakkına ve hukukuna uygun davranması, hak dağıtımı ve paylaşımında insaflı bir yolun izlenmesi durumudur (Hökelekli: 2013).

Bektaşi fıkralarında haksızlıkla ilgili konulara yer verilirken mizahi bir üslup kullanılmıştır. Bazı olayların gerçekleşmesi pek mümkün olmasa da fıkralarda anlatılmasındaki amaç öğüt vermektir.

Bu değerlerin toplum hâlinde yaşayan insanlar için önemli olduğu açıktır. Değer eğitimcileri için önemli konular vatandaşlık ve ahlaki değerlerin öğretilmesidir (Akbaş, 2008).

Bu değerlerin kazandırılmasında Bektaşi fıkralarının etkili olabileceği düşünülmektedir.

Bektaşi, cemiyet hayatında cereyan eden olayları tenkit ederken insanlara doğruyu, güzeli öğretmeyi ve düşündürmeyi gaye edinmiştir. Olayları gülünçleştirerek halkı eğlendirmeyi değil, güldürürken öğretmeyi ve eğitmeyi esas almıştır (Yıldırım, 1999). Bu yönüyle Bektaşi fıkraları aslında değerler eğitiminde kullanılabilecek en önemli kaynaklarımızdandır. Fıkralar Türk cemiyetine mensup bütün insanları, tabakaları temsil ettiğinden (Yıldırım, 1999) Bektaşilik bugün belli bir zümreden çok herkesi içine alan bir hayat tarzı hâline dönüşmüştür (Özcan, 2004; Yıldırım, 1999).

Bektaşi’nin yaşadığı cemiyette, ahlaki değerlerin değişmesinden doğan bazı huzursuzlukların artışı bile, cemiyetin bir değerler değişimine uğradığı intibaını vermektedir.

Bu umumi intiba, fıkraların daha çok Osmanlı Devleti’nin son devirlerinde geçmiş olmasıyla alakalıdır. Bektaşi, cemiyetteki huzursuzluğa ve değerlerin değişmesinden telaşa kapılanlara

bazen hak vermekle birlikte, cemiyetin umumi ahlak anlayışından da pek memnun olmadığını ifade eder (Yıldırım, 1999).

Adalet değerinin ve adalet değerine bağlı davranışların tespit edildiği fıkralar şunlardır:

Tablo 2 “Adalet” Değerinin Bulunduğu Fıkralar

Fıkra Adı Fıkra Numarası Sayfa Numarası

Çıplakları Giydirseydin 6 129

Mehmet Ali Paşanın Kulu 23 137

Kürt Beyi 28 140

Hangisi Daha Uğursuzmuş 35 145

Gözleri Üstünde Kalmış 48 152

Varlık Harcamakla Belli Olur

294 281

Daha Evvel Hapsetseniz Olmaz Mı?

299 284

Mekân Meselesine

Ehemmiyet Verin

362 321

Mahyacının Başına Gelenler 377 331

Garip Bir Hüsn-ü Şehadet 384 334

Çıplakları Giydirseydin, fıkrasında Bektaşi'nin biri bir köyden geçer. Birçok çıplak sefil insanlarla birçok temiz tüylü koyun görür:

- Ey Allah'ım, koyunların yerine şu çıplakları giydirseydin ya, der.

Bu fıkra Allah'a sitem gibi görünse de insanlar arasındaki rızkın eşit ve adil şekilde paylaşılmamasından kaynaklanan adaletsizliği, yoksulluğu eleştirerek bu duruma bir tepki ortaya koymuştur. Bu sayede adalet değerinin önemine dikkat çekilmiştir.

Mehmet Ali Paşa'nın Kulu, fıkrasında Bektaşi'nin kıyafetinden ötürü hor görülmesi ve Bektaşi'nin bunu:

“Hey Allah'ım! Ben ki senin kulunum. Bir benim şu halime bak, bir de Mehmet Ali Paşa'nın kulu olan herifin kıyafetine bak. Bak da, sen utan!” demesi yine tasavvufi bir durum olarak sevgiliye sitem eder gibi Allah'a sitem etme yoluyla gelirdeki adaletsizliğe eleştiri niteliğindedir.

Kürt Beyi, fıkrasında zengin Kürt beyine bir Bektaşi misafir olmuş. Malı mülkü çok olan bu Kürt beyine Bektaşi bu malı nereden bulduğunu sormuş: “Bunları bana Allah'ım verdi.”

cevabını alan Bektaşi Allah'a karşı “Ver ver böyle daha adını söyleyemeyenlere ver.” demiş.

İnsanların sahip oldukları zenginliğin içinde yoksulların da rızıklarının bulunduğunun unutulması düşünülmemesi hem gelirdeki adaletsizliğe eleştiri hem de yardımseverliğin ve kültürel değerlerimizin unutulmasına eleştirinin bir örneğidir.

Hangisi Daha Uğursuzmuş, fıkrasında Padişahın avlanamama sebebini bir adamın uğursuzluğuna bağlamaları ve derhal o adamı yaşam hakkı olmadığı için asılmasını istemeleri buna karşın Bektaşi'nin kendisini hazırcevaplıkla özgüven içinde savunması ve padişahın Bektaşi’nin cevabını beğenerek onu bağışlaması hem özgüven değerinin örneği hem de yöneticinin adaletli bir şekilde davranarak doğru karar vermesi sayesinde adalet değerinin örneği olarak fıkra belirtilen değerin örneği olarak sunulabilir.

Gözleri Üstünde Kalmış, fıkrasında vaizin biri vaaz ederken:

- Ey Cemaat! Kısmeti ezelide Allah, halkın rızıklarını dört hisseye ayırmıştır. Ulema bunun birini bir eliyle, diğerini öteki eliyle, üçüncüsünde ağzıyla tutmuş dördüncü hisseyi de sair halka taksim etmiştir, Deyince cemaat arasında bulunan bir Bektaşi:

- O hissede dahi hepsinin gözleri kalmıştır, demiş.

Bu fıkrada ise Allah’ın herkese rızkını verdiği ancak insanların paylaşmaması eşit ve adil olmaması sebebiyle birbirinin rızkına göz dikmesi eleştirilmiştir. Bektaşi fıkralarının genel özelliklerinden biri olan eleştiri ve mizah yoluyla öğretme burada da karşımıza çıkmış ve adalet değeri için bir diğer örneğimiz olmuştur.

Gani Baba’nın Muskası, fıkrasında Gani Baba isimli zat hasta köpeğe muska yazar bunun haberi kadıya gider. Kadı bu durumu şeyhülislama iletir ve derhal katlini talep eder ancak şeyhülislam meselenin iyice araştırılmasını ister. İşte bu durum yargısız infaz etmemek gerektiğini anlatarak adil karar vermenin önemine dikkat çeker ve adalet değerini aktarır.

Ramazanın Haddine Mi Düşmüş, fıkrasında köylü Bektaşi oruç yemenin yasak olduğu devirde şehirde sigara içer. Buna tepki gösterip “Sizin köye ramazan gelmedi mi?”

diyenlere Bektaşi:

-Azizim… Köye tahsildarlar geldiler… Herkesi kasıp kavuruyorlar. Yakamı ellerinden dar kurtardım. Şehre kaçtım köyün vaziyeti bu merkezde iken Ramazanın haddine mi düşmüş ki köye gelsin diye cevaplar. Bu cevaptan da anlaşılacağı üzere adaletsiz bir şekilde vergi toplamaya ve insanların bu duruma tepki göstermemesine eleştiri yapılmıştır. Yine adaletsizliğe tepki gösterilerek aslında neyin eleştirilmesi gerektiği anlatılmış ve bu değer fıkrada yer almıştır.

On Bir Ayın Sultanı, fıkrasında gelir dağılımındaki adaletsizlik ve zenginlerin varlıklarını paylaşmamasından kaynaklanan fakirlik eleştirilmiştir. Böylece milli ve manevi değerlerimizin göstermelik bir hal almasına da değinilerek adil olmanın ve paylaşımcı olmanın önemi anlatılmıştır.

Varlık Harcamakla Belli Olur, fıkrasında adalet değeri ile bağlantılı olan paylaşımcı olmak paylaşmak davranışı ve değeri vurgulanmak istenmiştir. İster mal mülk olsun ister bilgi olsun insanların sahip olduğu her türlü varlığı başka insanlarla paylaşması gerektiği, herkesin eşit ve adil bir şekilde bunlardan faydalanması gerektiği aktarılmak istenmiştir.

Daha Evvel Hapsetseniz Olmaz Mı? fıkrasında Bektaşi’nin kendisini tehdit eden adamı valiye şikâyet etmesi ve valinin de “Merak etme eğer sana dayak atarsa ben de onu hapsederim” cevabına dervişin: “Efendim, onu dayak atmazdan evvel hapsetseniz daha iyi olmaz mı?” cevabını vermesi, “Geciken adalet, adalet değildir.” (William A.Gladstone) sözünü bize hatırlatır.

Mekân Meselesine Ehemmiyet Verin, fıkrasında Bektaşi kendisine atılan iftiraya karşı kendisini savunarak adaletsiz ve yanlış hüküm verilmesini önlüyor. Bu fıkrada da doğru ve adil şekilde verilen karar sayesinde adalet değeri yer almaktadır.

Mahyacının Başına Gelenler fıkrasında mahyacılıkla geçinen Bektaşi mahya kurarken kaza geçirir. Geçirdiği kaza sonucu iş yapamaz devrinde kendi gibi olanlara maaş tahsis edilir.

Bektaşi de hakkı olan bu maaşı almak ister ancak karşılaştığı pişkinlik yapan adam yüzünden hakkı olanı hemen alamaz. Bu duruma “ O minareden düşüp de tepesi üstü incir küfesine giren ve canını kurtaran bir emsali daha gösterirseniz, ben her türlü hukukumdan vazgeçerim.”

diyerek tepkisini gösterir. Bu cevabından adil bir karar beklediğini çıkartabilir ve yapılan adaletsizlik ve haksızlık karşısında susmayan Bektaşi sayesinde değerin önemi dile getirilebilir.

Garip Bir Hüsn-ü Şehadet, fıkrasında zulmeden yönetici şikâyet edilerek toplumda düzenin sağlanması için adaletli ve merhametli yöneticilerin her zaman talep edildiği gerçeği anlatılmıştır.