• Sonuç bulunamadı

Aarhus Konvansiyonu (Aarhus Convention)

2.3 AVRUPA BĐRLĐĞĐ ÇEVRE MEVZUATI

2.3.1. Yatay Mevzuat

2.3.1.1. Aarhus Konvansiyonu (Aarhus Convention)

Aarhus Sözleşmesi’nin fiili kökeninde 1980’li yılların sonundan itibaren Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu çatısı altında “Avrupa için Çevre” süreci dâhilinde yapılan çalışmalar yatmaktadır. 1990’da hazırlanan, ancak bilahare rafa kaldırılan Çevresel Hak ve Yükümlülükler Taslak Şartı içerik açısından Sözleşme’yi anımsatmaktadır. Üst düzey bir istişari organın 1993 tarihli önerileri doğrultusunda Üçüncü “Avrupa için Çevre” Bakanlar Konferansı, 1995 yılında çevresel konularda bilgi edinme ve katılım haklarına ilişkin olarak hem “Sofya

Rehberi”ni kabul etmiş, hem de bir sözleşme hazırlanmasının ele alınmasına karar vermiştir. Çevre Politikası Komitesi’nin 1996 yılında oluşturduğu bir geçici çalışma grubu sivil toplum örgütlerinin yoğun şekilde katılım gösterdiği on müzakere turundan oluşan iki yıllık bir süreç sonucunda Sofya Rehberi doğrultusunda kaleme alınan taslak sözleşmeyi oluşturmuştur. Sözleşme üç ay sonra Danimarka’nın Aarhus şehrinde toplanan Dördüncü Bakanlar Konferansı’nda kabul edilmiştir. Bu nedenle kısaca Aarhus Sözleşmesi olarak anılmaktadır (http://www.sonbaski.com/tr/?p=6242, E.T. 24.07.2012).

39 devlet ve ikinci maddesinde yer alan “kamu makamı” tanımı içerisine giren Avrupa Topluluğu -Lizbon Antlaşması’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte Avrupa Birliği- tarafından imzalanan Aarhus Sözleşmesi imzacıların onda altısının onay araçlarının Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği’ne tevdi edilmesini müteakiben 30 Ekim 2001’de, diğer bir ifadeyle uluslararası yasal araç için hızlı sayılabilecek bir süre içerisinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşme’nin 2010 yılı itibariyle 44 tarafı bulunmaktadır. Sözleşme’nin birinci taraflar toplantısı 2002 yılında Đtalya’nın Lucca şehrinde gerçekleştirilmiş, taraflar bir uyum mekanizması ve raporlama sistemi karara bağlanmıştır. 2003 yılında Ukrayna’nın Kiev şehrinde toplanan Beşinci “Avrupa Đçin Çevre” Bakanlar Konferansı çerçevesinde düzenlenen olağanüstü taraflar toplantısında Sözleşme’ye Kirletici Madde Salımı ve Transferi

Sicillerine Dair Protokol, 36 devlet ve Avrupa Topluluğu tarafından akdedilmiştir. Protokol taraflarının belirli türde işletmelerden kaynaklanan 86 kirletici maddeye ilişkin internet üzerinden erişilebilen ulusal siciller oluşturmasını öngörmektedir ve bu 2009 yılında yürürlüğe girmiştir. 2005 yılında Kazakistan’ın Almaata şehrinde gerçekleştirilen ikinci taraflar toplantısında ise Sözleşme’ye genetiği değiştirilmiş organizmaların çevreye kasıtlı salımı ve piyasaya sunumuna dair karar alma süreçlerine kamunun katılımına ilişkin daha kesin hükümler getiren bir değişiklik kabul edilmiştir (http://www.sonbaski.com/tr/?p=6242, E.T. 24.07.2012).

Aarhus Sözleşmesi’nin içeriğine bakıldığında ilk olarak “hak” teriminin kullanılmasından sakınılmasına rağmen haklara dayanan bir yaklaşım benimsendiği, ikinci maddede “çevresel bilgi”, “kamu” ve “ilgili kamuoyu” kavramlarının geniş bir çerçevede tanımlanarak usuli hakların kapsamının da geniş tutulduğu dikkati çekmektedir. Sözleşme’nin asgari yükümlülüklere yer vermesi ve hakların kullanılmasında ayrımcılığı engellemesi bu niteliğini güçlendirmektedir. Avrupa Birliği’nin –artık rafa kalkmış bulunan– faaliyet alanları ile kurulan bir analoji aracılığıyla çevre hakkının üç unsuru Sözleşme’nin “üç sütunu” olarak anılmaktadır. Birinci sütunu oluşturan bilgi edinme hakkının bir edilgen, bir de etkin yönü bulunmaktadır. Hakkın edilgen yönü kamu makamlarının ellerinde bulunan çevresel bilgileri, kamunun herhangi bir üyesinin hukuksal bir menfaat ileri sürmeye gerek duymaksızın talep etmesi durumunda kısa bir süre içerisinde temin etmesini şart koşmaktadır. Tahdidi bir muaf kategoriler listesine giren bilgilerin açıklanması kamu yararı gözetilerek ve gerekçeli olarak reddedilebilir. Hakkın etkin yönü ise kamu makamlarının çevresel bilgilerin toplanması ve yayımlanmasını sağlayacak düzenlemelere gitmesi, belirli çevresel bilgilerin adım adım internetten erişilebilir kılması, dört yılı aşmayacak aralıklarla ulusal çevre durum raporları yayınlaması ve insan sağlığı ile çevreye zarar verebilecek acil durumlarda ellerindeki bilgileri kamuoyuyla derhal paylaşmasını gerekli kılmaktadır. Tarafların ayrıca kirlilik envanter ve sicilleri oluşturması hükme bağlanmış olup Kirletici Madde Salımı ve Transferi Sicillerine Dair Protokol’ün kapsadığı kirletici maddelere ilişkin internet

üzerinden erişilebilen ulusal siciller oluşturmasını öngörmektedir (http://www.sonbaski.com/tr/?p=6242, E.T. 24.07.2012).

Sözleşme’nin ikinci sütunu kamunun sırasıyla çevreyi etkileyen özgül faaliyetler; plan, program ve politikalar ve idari düzenlemeler ile kanunen bağlayıcı normatif araçlara ilişkin mevzuat hazırlama süreçlerine katılımını ilgilendirmektedir. Bu konuda en kapsamlı hükümler, Sözleşme Ek I’de listelenen özgül faaliyetlere ilişkin olarak ortaya konulmuştur. Bu faaliyetler çevresel etki değerlendirmesi -kısa adıyla ÇED- ve Avrupa Birliği mevzuatı altında entegre kirlilik önleme ve kontrol lisansı gerektiren proje ve önlemlerle büyük ölçüde örtüşmektedir. Tarafların özgül faaliyetler ve plan, program ve politikaların karar aşamasında katılımın dikkate alındığını temin etmesi gerekmektedir. Ancak Aarhus Sözleşmesi yasama ve yargı organlarına uygulanabilir değildir. Bu nedenle yasama organları tarafından kabul edilecek normatif araçlar durumunda katılım hakkı yürütme erki tarafından hazırlanan taslaklarla sınırlı bulunmaktadır. Üçüncü sütunu oluşturan başvuru hakkı Aarhus Sözleşmesi tarafından üç mevzuya ilişkin olarak düzenlenmiştir: Bilgi edinme talepleri, özgül faaliyetlerin karara bağlanmasına kamunun katılımı ve genel olarak çevre hukukunun ihlalleri. Dolayısıyla başvuru hakkı genel olarak çevre ihlallerinin önlenmesinin bir yöntemi olmanın yanı sıra, diğer iki usuli hakkın güvencesi haline gelmektedir. Bu hakkın kullanımı bilgi edinme talepleri haricinde hukuksal bir menfaatin veya hak ihlalinin mevcudiyetine tabi kılınabilmektedir. Sözleşme’nin içerdiği çevre hakkına ilişkin bir diğer güvence de denetsel ve istişari nitelikli uyum mekanizmasıdır (http://www.sonbaski.com/tr/?p=6242, E.T. 24.07.2012).