• Sonuç bulunamadı

AB Çevre Politikası Uygulama Alanları Đle Đlgili Önemli Yasal

2.3 AVRUPA BĐRLĐĞĐ ÇEVRE MEVZUATI

2.3.3. AB Çevre Politikası Uygulama Alanları Đle Đlgili Önemli Yasal

AB Çevre Politikası’nın temel uygulama alanları havanın korunması, yaşamın korunması, suyun korunması, ormanların korunması, atık yönetimi, endüstriyel kirlilik kontrolü ve risk yönetimi, kimyasallar, radyasyondan korunma, Đklim değişikliği sektörü ve gürültü sektörüdür. Bu alanlara yönelik olarak yapılan en önemli yasal düzenlemeler aşağıda anlatılmaktadır (Çevre Vakfı, 2001:44-54).

Topluluğun taraf olduğu önemli bir uluslararası antlaşma, sera etkisi yapabilecek gazların atmosferde birikerek dünya ikliminin değişmesine yol açmasını önlemek amacıyla 9 Mayıs 1992’de imzalanan Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesidir. Sözleşme, sera etkisine yol açan gazların büyük oranda gelişmiş ülkelerden kaynaklandığını göz önüne alarak, soruna daha az katkıda bulunmuş kalkınmakta olan ülkelerin Sözleşme hüküm ve sınırlamalarından zarar görmemeleri, kalkınmalarının bu sınırlamalar sebebiyle güçlüğe uğramaması için onlara gelişmiş olan ülkeler tarafından mali yardım ve teknoloji transferi yapılmasını öngörmüştür. Avrupa Topluluğu, küresel ısınmaya yol açan sera etkisi yaratan gazların emisyonlarının uluslararası düzeyde azaltılmasını sağlayarak iklim değişikliği sorunu ile mücadele etmek amacına yönelik olarak, 23 Mart 1998 tarihli Konsey Kararı ile Đklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine bağlı Kyoto Protokolünü imzalamıştır. Protokolü imzalayan taraflar, 2008-2010 yılları arasında bu gazların emisyonlarını 1990 seviyeleri altına düşüreceklerdir (Duru, 2007: 179).

Büyük yakma tesislerinden havaya yayılan bazı kirletici maddelerin sınırlanması hakkında 23 Ekim 2001 tarih ve 2001/80/EC sayılı Direktif19, (88/609/EEC’yi yürürlükten kaldırmaktadır), kullanılan yakıt tipine (katı, sıvı, ya da gaz) bakılmaksızın termal gücü 50 MW veya daha büyük yakma üniteli tesisler için üye devletlerin yıllık toplam emisyonlarını kademeli olarak azaltmalarına ilişkin programlar hazırlamalarını öngörmektedir. Yeni işletmelerin Direktif ekinde yer alan

emisyon sınır değerlerine uymaları gerekmektedir. Mevcut tesislerin ise kademeli olarak Direktif hükümlerine uymaları öngörülmektedir (Talu, 2006: 69).

96/82/EC sayılı Seveso II Direktifinin amacı, tehlikeli madde içeren büyük kazaları önlemek ve kazaların doğuracağı sonuçları sınırlamaktır. Đşletmelerin yetkililere haber vermeden büyük miktarlarda tehlikeli madde tutmaları yasaktır. Đşletmelerin güvenlik raporları ve iç acil durum planı hazırlamaları zorunludur. Büyük kazalara ilişkin olarak, yetkililerin bilgilendirilmesi ve tedbirlerle ilgili bilgi sağlanması gerekmektedir (Karabulut, 2004: 321-322).

Kentsel atıksu arıtımı konulu 21 Mayıs 1991 tarih ve 91/271/EEC sayılı Konsey Direktifi, şehir atık suyunun toplanmasını, işleme tabi tutulmasını ve deşarjını kapsamı içine almaktadır. Atıksu arıtma tesisleri, bu Direktifin Ek 1B bölümünde gösterilen tasarımda yapılmış olacak ve uygulanacak arıtımdan sonra tesisten deşarj edilecek su, Ek 1’de belirtilen şartları taşıyacaktır. Üye devletler, 31 Aralık 1993 tarihinden önce, endüstriyel atık sularını toplama sistemleriyle ve şehir atık suyu arıtma tesislerine gönderilmesini bir ön izne ve usule bağlamış olacaklardır (DIMAS, 2008: 5).

Bazı tehlikeli maddelerin su ortamlarına deşarjının yarattığı kirliliğe dair 4 Mayıs 1976 tarih ve 76/464/EEC sayılı Konsey Direktifi31, bazı zararlı maddelerden kaynaklanan kirliliğin tamamen önlenmesi ve ortadan kaldırılması ve bazı zararlı maddelerden kaynaklanan su kirliliğinin azaltılmasını amaçlamaktadır. Direktife ek iki ayrı liste düzenlenmiştir. 1. Listede, sebep oldukları kirliliğin tamamen önlenmesi ve ortadan kaldırılması amaçlanan, nispeten daha az zararlı maddeler yer almaktadır. 2. listede yer alan maddeleri, sularda azaltmak amacı ile üye devletler gerekli programı hazırlamak zorundadır (Demirayak, 2002: 4).

74/442/EEC sayılı Atık Çerçeve Direktifi kapsamında üye devletler, kontrolsüz atık bırakılmasını ve boşaltılmasını yasaklayacaklar, atıkların tekrar kullanılmaları için geri dönüşüm işlemlerine tabi tutulmalarını, mümkünse atıklardan enerji üretimini ve atıklardan geri kazanılacak hammaddelerin kullanılması için gereken tedbirlerin alınmasını destekleyeceklerdir. Üye devletler, atıkların, insan

sağlığı tehlikeye sokulmadan, çevreye zarar verilmeden, özellikle, su, hava, toprak, bitki ve hayvanlar için tehlike yaratmadan, gürültü, koku gibi rahatsız edici durumlara sebebiyet vermeden, kırsal alanlara ve hassas alanlara olumsuz etkilerde bulunmadan bertarafını sağlayacak tedbirleri alacaklar ve bu direktifin uygulanmasından sorumlu yetkili makamı belirleyeceklerdir (Egeli, 1996: 23).

Ambalajlama ve ambalaj atıklarına ilişkin 20 Aralık 1994 tarih ve 94/62/EC sayılı Konsey Direktifi ile bu konuda uygulanacak tedbirlerin uyumlaştırılması, böylece çevre korumasının sağlanması ve iç pazarın ticari engellerden arındırılmış olarak çalışmasına imkân tanınması amaçlanmıştır. Üye ülkelerin ambalaj atıkların geri kazanılması konusunda ulusal programlar oluşturmaları ve direktifte yer alan hedeflere ulaşabilmek için ambalaj atıklarının toplanması, geri kazanımı ve geri dönüşümü sistemlerinin kurulması gerekmektedir. Ambalaj atıklarının ağırlık olarak en az %50 ve maksimum %60’ının geri kazanılması ve ambalaj atıklarının en az %25 en fazla %45’inin ayrıca her bir ambalaj materyalinin ağırlık olarak en az %15’inin geri dönüşümünün sağlanması gerekmektedir (Çakmak, 2005: 58).

Bazı tehlikeli maddeler içeren, akümülatör ve pil atıklarının atılma yöntemlerini kontrol etmek üzere 91/157/EEC sayılı Direktif36 kabul edilmiştir. Üye devletler, pil ve akümülatör atıklarının bertarafını sağlamak üzere ayrı şekilde toplanmalarını teşvik etmelidirler. Piller ve akümülatörler ile bunların içinde bulundukları aletler, ayrı toplanmaları gerektiğini belirten işaretleri, geri dönüşüm koşulları ve ağır metal içeriği ile ilgili bilgileri taşımalıdırlar (Güler, 1995: 675).

Asbestin, çevre ve insan sağlığı üzerinde birinci kategoride gösterilen zehirli maddeler içinde bulunduğu dikkate alınarak 85/467/EEC sayılı Direktif ile mavi asbestin ve asbestin kullanımı sınırlanmış ve 83/477/EEC sayılı Direktif ile de işyerlerinde asbeste maruz kalan işçilerin korunması ile ilgili hükümler yürürlüğe konmuş ve asbest emisyonu ve atıklarının havaya, suya ve toprağa karışmaması için kaynakta önlenmesi ve azaltılmasını sağlamak üzere gerekli tedbirlerin alınması, 87/217/EEC sayılı ve 19 Mart 1987 tarihli Direktif ile öngörülmüştür (Fontaine, 2006: 23).

Tehlikeli maddelerin ve bileşiklerin sınıflandırılması, ambalajlanması ve etiketlenmesi konusunda üye devletlerin mevzuatlarının uyumlaştırılmasına ilişkin 1999/45/EC sayılı ve 31 Mayıs 1999 tarihli Direktif aynı konuyu düzenleyen 67/548/EEC sayılı Direktif esas alınarak yayımlanmıştır. Tehlikeli maddeler, sağlığa ve çevreye tehlikeli etkileri olan temizleyiciler veya katkı maddeleridir. Bu Direktif kapsamında, üye devletlerin yetkilileri, ürünlerin pazara ulaşmasından önce her türlü bilgiyi üreticiden isteyebilecektir. Üretici, yetkililere her istendiğinde ürünün etiketlenmesiyle ve diğer konularla ilgili bilgileri vermeye hazır olacaktır. Üye devlet, gerekli şartlar yerine getirilmeden, ürünü pazara gönderemeyecektir. Madde 9’a göre, üye devletler, Direktifte belirtilen şartlara uygun etiketleme işlemini yerine getirmek üzere gerekli tedbirleri almadıkça ürünler satışa sunulmayacaktır (Tekel, 2007: 276).

2.3.4. AB Çevre Politikası Uygulamalarında Kullanılan Mali Destek