• Sonuç bulunamadı

II. ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ

2.7. A‟RÂF SÛRESĠ 158 ÂYET

2.7.1. Âyetin Metni ve Meâli

ََٓلْ ِضْسَ ْلْأَ ِدإَ ًَّٰغنا دْه ي َّن ٘ ۪زَّنا ۨباؼٛ ًَ۪ع ْى كَْٛنِا ِ ٰٰاللّ لٕ عَس َِٰ۪ٙا طبَُّنا بََُّٓٚا بََٓٚ ْم ق إ ُِيٰبَف ُۖ ذٛ ً۪ َٚٔ ۪ٙ ْح ٚ َٕ ْ َّلِْا َّٰنِا

َّرأَ ِّ۪ربًَِهَكَٔ ِ ٰٰلِلبِث ٍِيْؤ ٚ ٘ ۪زَّنا ِِّّٙي ْلْا ِِّٙجَُّنا ِِّنٕ عَسَٔ ِ ٰٰلِلبِث ٌَٔ ذَزَْٓر ْى كَّهَؼَن ِٕ ؼِج

“(Habibim) de ki: Ey insanlar, şübhesiz ben göklerin ve yerin mülkü tasarrufuna

mâlik olan, kendisinden başka hiç bir Tanrı bulunmayan, hem dirilten, hem öldüren Allah‟ın size, hepinize gönderdiği peygamberim. O halde Allah‟a ve O‟nun ümmî nebi olan resulüne ki kendisi de o Allah‟a ve O‟nun sözlerine iman etmekde olandır, iman edin, ona tâbi olun. Tâki doğru yolu bulmuş olasınız.”447

2.7.2. Âyet Ġle Ġlgili Açıklama

Mushaftaki sûre sıralamalarını ve بَ٠ nidasıyla baĢlamayan Nisâ Sûresi 133. âyetteki hitabı da dikkate aldığımızda A‟râf Sûresi‟ndeki طبٌَّٕا بَُّٙ٠َا بََٓ٠ hitabının bulunduğu bu âyet, bu hitabı içeren 7.âyettir. A‟râf Sûresi‟nde bu hitabın bulunduğu tek âyettir. Bu âyetin bir özelliği de طبٌَّٕا بَُّٙ٠َا بََٓ٠ hitabından önce ًْ ل hitabının yer almasıdır. Âyetin bu iki hitap ile birlikte baĢlamasıdır.

Bu âyet, Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) yalnızca Araplara olmayıp bütün insanlara peygamber olarak gönderildiğinin en net delillerindendir. Âyetin Mekke‟de inmiĢ olması da Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) daha o zaman böyle bir evrensel peygamberlikle ĢereflendirilmiĢ olduğu konusunda bilgilendirildiğini göstermektedir. Ayrıca bu âyetle bazı Yahudilerin, Muhammed gerçekten peygamberdir ama sadece Arapların peygamberidir, Yahudilere gönderilmemiĢtir, diyerek onun milli bir peygamber olduğunu ileri süren iddiaları da reddedilmektedir.448

Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) peygamberliğinin evrenselliği sadece insanlarla sınırlı olmayıp aynı zamanda bütün

446

Kurtubî, el-Câmiu li-Ahkâmi’l-Kur’ân, V, 575. 447

Çantay, Kur’ân-ı Hakîm ve Meâli Kerîm, I, 242. 448

cinleri de kapsamaktadır.449

Buna ilaveten Ģu da söyleyebilir ki Hz. Muhammed (s.a.v.) sadece son peygamber değil aynı zamanda bütün peygamberler içinde tebliğ ettiği kitapta peygamberliğinin evrensel olduğu açıkça belirtilen tek peygamber olduğu gibi getirdiği Ġslâm dini de evrensel olduğu kesin ifadelerle bildirilen tek dindir.450

Ayrıca âyette Yüce Allah‟ın birliğinin, kudretin ve hükümranlığının vurgulaması Hz.Peygamber‟in (s.a.v.) peygamberliğini desteklediği gibi dolaylı bir Ģekilde de Ġslâm dininin, diğer yönlerden olduğu gibi tevhit noktasından da tahrif edilen ve kitap gönderilmiĢ olan eski dinlerden farklı bulunduğuna ve hak bir din olduğuna iĢaret edilmektedir.451

2.7.3. Âyetteki Hitap Ġle Ġlgili Açıklama

Âyetteki طبٌَّٕا بَُّٙ٠َا بََٓ٠ hitabının muhatabına gelince bunun bütün insanlara yönelik olduğu konusunda ortak bir görüĢ olduğunu söyleyebiliriz. Yalnız tefsirlerin bir kısmı hitabın muhatabı konusunda yani bütün insanlara yönelik olduğu Ģeklinde doğrudan bir açıklamada bulunurken452

bir kısmı ise bu açıklamayı dolaylı olarak ifade etmiĢtir. ġöyle ki âyetin “ ب ؼ١ َّ۪ج ُْ ىْ١ٌَِا ِ ٰ اللَّ يٛ عَس ٟ۪ ِٔا ” 453

kısmının yorumunda bunu ifade etmiĢlerdir. Bu yorumda Hz.Peygamber‟in (s.a.v.) diğer peygamberler gibi sadece kavimlerine ya da milletlerine değil bütün insanlığa hatta cin topluluğuna da gönderilmiĢ olduğu Ģeklindedir.454 Sadece bu yorum Ģekli de bu âyetteki hitabın dolaylı olarak tüm insanlara yönelik olduğu anlamına gelir.

2.7.4. Âyette Yer Alan Kavramlar

2.7.4.1. Ümmî (ٰٙيأ)

449Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, 4, 2303; Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl, I, 610; ZemahĢerî, el-KeĢĢâf, IX, 391.

450

Karaman v.d., Kur’an Yolu, II, 607-608. 451

Karaman v.d., Kur’an Yolu, II, 607-608. 452

Râzî, Tefsîrü’l-Kebîr, XV, 29; Elmalılı, Hak Dini Kur’an Dili, IV, 2303; Taberî, Câmi’ul-Beyân, III, 509.

453“…ġüphesiz ki ben, Allah‟ın hepinize gönderdiği resulüyüm…” 454

Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl, I, 610; Sâbûnî, Safvetü’t-Tefâsîr, I, 476; ZemahĢerî, el-KeĢĢâf, IX, 391 - Karaman v.d., Kur’an Yolu, II, 607-608.

Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) bir sıfatı olan ve Rağıb el-Ġsfahanî‟nin Müfredât‟ında yazmayan ve bir kitaptan okumayan,455 Ģeklinde ifade ettiği bu Kur‟an terimi, sözlükte kastetmek anlamındaki “ ََا-emm” kökünden veya anne, anlamına gelen “ ََا- ümm” ya da topluluk, millet gibi anlamlara gelen “خَِا –ümmet” kelimesine nisbetle elde edilen ümmî, okuma yazma bilmeyen, tahsil görmemiĢ, az konuĢan, konuĢurken hata yapan kimse, demektir. Dilciler kelimenin bu anlamları kazanmasını, Arap toplumunun Kur‟an-ı Kerim‟in indiği dönemde genelde okuma yazma bilmeyenlerden meydana gelmesiyle açıklamaktadır. Ümmî kelimesi Kur‟an-ı Kerim‟de altı yerde geçmektedir. Bunların ikisinde tekil olarak456

ve Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) bir vasfı Ģeklinde kullanılırken diğer yerlerde çoğul haliyle ümmiyyûn, Ģeklinde zikredilmiĢtir. Ümmî kelimesi hadislerde de yazı yazmayı bilmeyen, tahsil görmemiĢ kimse, anlamında geçer. Bunlardan birinde Hz. Peygamber (s.a.v.) , “Biz ümmî bir topluluğuz, yazı yazmayız ve hesap yapmayız.”457 demiĢtir.458

Âyetimizdeki ümmî kelimesi Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) bir vasfı olarak kullanılmıĢtır. Bundan önceki âyet olan A‟râf 157. âyette de bu kelime aynı Ģekilde kullanılmıĢtır. Müfessirler arasında Hz. Peygamberin ümmîliğinin okuma yazma bilmeme, eğitim almamıĢ olma, anlamında kullanılması konusunda bir görüĢ ayrılığı yoktur.459 Hatta Râzî, Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) ümmî olmasını onun mucizelerinden biri olduğunu ifade eder. Bu görüĢünü de Ģu yönlerden açıklayarak temellendirmeye çalıĢmıĢtır. “Birincisi, Hz. Peygamber (s.a.v.), Allah'ın kitabını, insanlara

vahyedilmiş şekliyle manzum olarak hiçbir kelimesini değiştirip bozmaksızın tekrar tekrar okuyordu. Bir Arap hatibi, irticali olarak bir hitabe okuyup, daha sonra bunu tekrarladığında, ister istemez ya ona bazı şeyler ilave ediyor ya da ondan az veya çok bazı şeyleri eksiltiyordu. Hz. Peygamber (s.a.v.) ise, yazı yazmayı ve yazılanı okumayı bilmediği halde, hiçbir artırmada, eksiltmede ve değiştirmede bulunmaksızın Yüce Allah'ın kitabını okuyordu. İşte bu da Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) mucizelerinden birisidir. Nitekim Yüce Allah "(Habibim) sana Kur‟an‟ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın "(A‟lâ, 87/6) buyurarak buna işaret etmiştir. İkinicisi,

455Ġsfahanî, Müfredât, s. 94. 456A‟râf 7/157-158.

457

Müsned, II, 43, 56, 122, 129; Buhârî, Savm, 13; Müslim, Sıyâm, 15.

458Mehmet Suat Mertoğlu, “Ümmî”, Türkiye Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2012, Cilt XLII, s. 309.

eğer Hz. Peygamber (s.a.v.) yazabiliyor ve okuyabiliyor olsaydı zaman zaman önceki ümmetlerin kitaplarını okuduğu böylece bu bilgilerin o okumalar neticesinde meydana geldiği hususunda itham edilirdi. Ama o, hiçbir öğretim ve okumada bulunmaksızın, pekçok ilimleri ihtiva eden bu Kur'an-ı Kerim‟i getirince, bu onun mucizelerinden birisi olmuştur. Nitekim Yüce Allah‟ın "Sen, bundan evvel ne bir kitap okumuş ne de onu elinle yazmış değildin. Eğer böyle olsaydı, bâtılı söyleyenler şüpheye düşebilirlerdi." (Ankebût,29/48) âyetinden kastedilen de budur. Üçüncüsü de yazı yazmayı öğrenmek kolay bir iştir. Çünkü en az akıllı ve en az zeki olanlar bile az bir çabayla yazıyı öğrenebilmektedirler. Binaenaleyh yazıyı öğrenememek, anlayış ve idrakte büyük bir eksikliğin olduğuna işaret eder. Hem sonra Yüce Allah, Hz. Peygamber‟e (s.a.v.) önceki ve sonraki herkesin ilimlerini vermiş ve ona hiçbir insanın ulaşamadığı bilgiler ile sayısız hakikatleri ihsan etmiştir. Akıl ve anlayış bakımından ona verilen bu büyük ihsanın yanısıra Yüce Allah, onu öyle bir şekilde yaratmıştır ki onun aklı ve anlayışı çok az kimselerin bile kolaylıkla öğrenebildiği yazıyı öğrenmeye ihtiyacı olmamıştır. İşte böylece birbirine zıt bu iki durumu birleştirmenin imkansızlığı olağanüstü bir olay ve bir mucize yerine geçmiştir.”460

2.7.4.2. Kelimât (دبًهك)

Bu kavram ise Kur‟an-ı Kerim‟de Yüce Allah‟ın sözü anlamında ve Hz. Ġsâ‟yı (a.s.) tanımlamakta kullanılan461

“el-kelimetü (خٍّىٌا)” kelimesinin çoğuludur. Kavram, “kelimât” Ģeklinde Kur‟an-ı Kerim‟de sekiz yerde, “kelimâtihî” Ģeklinde zamirli olarak altı yerde geçmektedir.462 Zamirli olarak geçtiği yerlerden biri de bu âyettir. Bu kelime gerek tekil gerekse çoğul kullanımıyla Kur‟an-ı Kerim‟de birçok anlamda kullanılmıĢtır. Biz bu âyetteki anlamı üzerinde durmaya çalıĢacağız. Râzî, Tefsîrü‟l- Kebîr‟de bu kavramı açıklarken Hz. Ġsâ‟nın (a.s.) babasız dünyaya gelmesinden hareketle Hz.Peygamber‟in (s.a.v.) mucizeleri olarak değerlendirmiĢtir. Zira Râzî‟ye göre Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) iki tür mucizesi vardır. Bunlardan biri mübarek Ģahsında tecelli etmiĢ olan mucizeleridir ki bunu baĢında onun ümmî gelmesi gelmektedir. Diğeri ise Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) Ģahsı dıĢında meydana gelen ayın

460

Râzî, Tefsîrü’l-Kebîr, XV, 25-26.

461Mustafa Sinanoğlu, “Kelime”, Türkiye Diyanet Vakfı Ġslâm Ansiklopedisi, Ġstanbul, 2002, Cilt XXV, s. 212.

462

yarılması, parmaklarından suyun fıĢkırması gibi mucizeleridir ki bu âyette geçen kelimât kavramı bu tür mucizeleri de ifade etmektedir. Yani Yüce Allah‟a ve Yüce Allah‟ın peygamberinde gösterdiği bütün mucizelerine iman ediyor, demektir.463

Taberî‟de tefsirinde bu âyetteki kelimât, konusunda müfessirlerin ihtilaf ettiklerini söylemiĢtir. Ona göre müfessirlerin bir kısmı bu kavramı Allah‟ın âyetleri, Ģeklinde yorumlarken diğerleri ise Hz. Ġsâ (a.s.) Ģeklinde yorumlamıĢlardır. Kendisi ise bu kavramı Yüce Allah‟ın kitabında Hz.Peygamber‟in (s.a.v.) açık olarak getirdikleri, yani âyetleri olarak yorumlamıĢtır.464

Nesefî ise bu kavramı Yüce Allah‟ın indirmiĢ olduğu tüm kutsal kitaplar, Ģeklinde yorumlamıĢtır.465

Sâbûnî de Nesefî gibi Hz. Peygamber‟in (s.a.v.) kendisine ve diğer peygamberlere indirilen kitapları, Ģeklinde yorumlamıĢtır.466 Kurtubî de bu kavram hakkında Sâbûnî ve Nesefî‟nin yorumunun bir benzerini Allah'ın sözleri, Tevrat, Ġncil ve Kur'an-ı Kerim gibi kitaplarıdır, Ģeklinde yapmıĢtır.467

ZemahĢerî ise kelimât kavramını, Hz. Peygamber‟e (s.a.v.) ve daha önceki peygamberlere indirilmiĢ olan vahiy ve kitaplar, Ģeklinde tefsir etmiĢtir. Ayrıca bu kavram ile Hz.Ġsa‟ın (a.s.) kastedildiği dair bir görüĢ olduğunu da söylemiĢtir. Bu görüĢünü de Mücâhid b. Cerîr‟e dayandırmıĢtır.468