• Sonuç bulunamadı

1.5 Krizin Ülkeler Üzerindeki Etkileri

1.5.5 Türkiye’de Yaşanan Ekonomik Krizler

1.5.5.4 Şubat 2001 Finansal Krizi

Hükümet 2001 yılında enflasyonun yüzde 25 oranında olacağını hedeflemekte ve uyguladığı program sonucunda enflasyonun 2002 yılında tek haneli rakamlara düşeceği beklentisi içindeydi. Aynı şekilde döviz kurunun istikrarlı bir düzeyde gelişeceği ve faiz oranlarının düşerek cari hesap açığının 7 milyar dolar düzeyinde olacağını tahmin etmekteydi. Ancak Kasım ayında ortaya çıkan bankacılık krizi ile bankacılık sistemi ve yabancı yatırımcılar hızla dövize yönelmişlerdir. IMF tarafından sağlanan ek rezerv kolaylığı, TCMB’nın net iç varlıkları kontrol alma çabaları ve kriz sonrası hükümetin aldığı tedbirler ile nispeten bir istikrar sağlanmıştır. Ancak bütün bu uygulamalara karşın güven ortamının tam olarak oluşmamasıyla piyasalarda sürekli

54 Gençtürk s.34.

55Ziya Öniş, “Domestic Politics versus Global Dynamics: Towards a Political Economy of the 2000

and 2001 Financial Crises in Turkey” Ziya Önış ve Barry Rubin (Ed.), The Turkish Economy in Crisis içinde (1-31)

29

olarak yeni bir kriz beklentisi içine girmiştir.19 Şubat 2001 günü gerçekleşen siyasi gerginlik, programa olan güvenin kaybolmasına ve piyasa yatırımcılarının panikle TCMB’dan döviz talep etmelerine sebep olmuş ve aynı gün valör ile yaklaşık 7.6 milyar dolar satılmıştır.

Program çerçevesinde 20 Şubat 2001 günü TCMB, net iç varlıklar kontrolünü uygulamış, 6.1 milyar dolar geri alınmış ve sonuçta sadece 1.5 milyar dolar, TL karşılığını Merkez Bankasında hazır bulundurabilen bankalara satılmıştır. TL likidite imkânlarının sınırlandırılması, kısa dönem faiz oranlarını çok yükseltmiştir. 21 Şubat 2001 günü piyasalarda kaybolan güven dolayısıyla TL ve döviz piyasalarında oluşan denge bozulmuş istikrar programın uygulanabilmesi için döviz kurları dalgalanmaya bırakılmıştır.

2000 Kasım ayı ortasında ortaya çıkan krizin temel sebeplerinden biri halkın tutmak istediği para miktarıyla para otoritelerinin arz ettiği para miktarındaki farktır. Ekonomideki likiditenin yetersizliği faiz oranlarının artmasına aslında bu durumda yabancı sermaye girişi olması gerekirken tam tersi yabancı sermayenin ülkeden çıkışına neden olarak krizi derinleştirmiştir.

Krizin derinleşmesiyle hazine, kamu borcunu uzun süre kamu bankalarına ödeyememiştir. Dolayısıyla, kamu bankaları özel bankalara karşı yükümlülüklerini yerine getirememişlerdir. 19 Şubat günü TCMB’dan 20 Şubat valörlü 7 milyar dolar talep eden özel bankalar, 20 Şubatta yalnızca 1.2 milyar dolar satın alabilmişler ve diğer döviz taleplerini iptal etmek zorunda kalmışlardır. Bunun sonucunda bankalarda likidite kalmadığından ödemeler dengesi kilitlenmiş ve Türk bankaları yurtdışına yükümlülüklerini yerine getiremediklerinden Türkiye’nin kredi notu düşürülmüş ve risk primi yükselmiştir. Merkez Bankası piyasaya vereceği her TL’nin kendisine dolar talebi olarak döneceğini bildiğinden piyasaya TL sürmek yerine 22 Şubat günü TL dalgalanmaya bırakılmıştır.

2001 Şubat Krizinin ekonomide yarattığı tahribatı gidermek için hükümet yeni program hazırlamıştır. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programının amacı, kur rejiminin terk edilmesi ile oluşan güven bunalımı ve istikrarsızlığı hızla gidermek aynı zamanda bu duruma bir daha geri dönülmeyecek şekilde kamu yönetiminin ve ekonomin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapı oluşturmaktır. Program çerçevesinde ekonomide

30

rekabetin ve etkinliğin artırılması, devlette şeffaflığın arttırılması ve kamu finansmanının güçlendirilmesi, sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi ve iş güvencesi yasası gibi dört temel alanda 15 yasal düzenleme yapılması kararlaştırılmıştır.

Türkiye’de 1994, 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan finansal krizlerin gelişmekte olan ülkelerde yaşanan diğer finansal krizlerle birçok ortak yönü vardır. Finansal krizlerin yaşanmasından önce Türkiye’nin de bazı mikro ve makroekonomik problemleri bulunmaktadır. Fakat krizleri tetikleyen esas sebebin, uluslar arası yatırımcıların panik yapmaları ve spekülatörlerin TL’ye saldırmaları sebebiyle, sermaye akışlarının aniden yön değiştirerek iç ekonomik dengeleri bozması olduğu ifade edilmektedir56. Her iki

dönemde kriz öncesi döviz kuru aşırı değerli tutulmuş ve ucuz döviz politikası ile dış borçlanma yapılarak kamunun finans ihtiyacı karşılanmıştır. Fakat ucuz kur politikası ithalatı arttırarak ekonomik büyümeyi gerçekleştirmiştir. 1994 krizinde cari açık 6 milyar dolar iken 2001 krizinde 12 milyar dolara yükselmiştir. 2001 krizi sonucunda bozulan dengeleri yeniden kurmak için IMF desteği talep edilmiş ve IMF’in geleneksel daraltıcı programı uygulanmıştır57.

2001 yılında yaşanan ekonomik kriz sadece dar gelirli vatandaşları değil, sanayici ve tüccarları da olumsuz olarak etkilemiştir. Kredi imkânları daralmış dolayısıyla kredi maliyetleri artmıştır. Dinamik ve esnek yapılarından dolayı ekonominin ivmesinde önemli yeri olan KOBİ’ler bu süreçte kredilerden sadece yüzde (3–7) civarında pay alabilmişlerdir. Bu da KOBİ sahiplerinin krizle birlikte sıkıntıya girmelerine yol açmıştır. Ayrıca, yatırım teşvik belgeleri kapsamında KOBİ’lere 2000 yılında 36.7 trilyon liralık kredi tahsisi yapılmışken, bu rakam 2001 yılının ilk on ayında sadece 6.2 trilyon TL’de kalmıştır. KOBİ’lerin aldıkları teşvik belgesi sayısı bini aşarken, 2001yılının ilk on ayında sadece 202 belge alınmıştır. Kredi ve teşvik olanaklarının yetersizliği sonucunda KOBİ’ler yeni yatırımlar yapamamış ve piyasadan çekilmek zorunda kalmışlardır.

56 Özkan 38.

31

İKİNCİ BÖLÜM

KOBİ’LERİN GENEL ÖZELLİKLERİ VE TÜRKİYE EKONOMİSİNDEKİ

YERİ

2

Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler

KOBİ’lerin ülke ekonomisine kazandırdığı dinamizm ile küreselleşmenin getirdiği yoğun rekabet şartları beraber değerlendirildiğinde, KOBİ’leri desteklemenin uluslara rekabet avantajı sağladığı bir gerçektir58. Bilişim sektöründeki gelişmeler,

internetin iş dünyasında yayılımı, dünya ticaretinde sınırların kalkmasına yönelik düzenlemelerin gerçekleştirilmesi, işletmelerin uluslararası faaliyetlere yönelmelerini kolaylaştırmıştır. Daha önceleri sadece büyük ölçekli işletmelerin görüldüğü uluslararası piyasalarda, küreselleşmenin bir sonucu olarak KOBİ’lerin görülmesidir.