• Sonuç bulunamadı

2.1.3. Güney Sibirya Türkleri

2.1.3.3. Şor Türkleri ve Şor Destancılık Geleneği

Şor Adı: Şorlar, 19. yüzyılın ortalarında Radloff tarafından “kızak” anlamına gelen Şor adıyla anılmış ve bu ad daha sonraki dönemlerde yaygınlaşmıştır.

Şorca: Şor Türklerinin dili, Şor Türkçesi veya Şorca adı verilen Türkçedir.

Şor Tarihi: Rusya’nın Kemerovo Oblastı bölgesinde yaşayan Şorların yaşadığı bölgenin eski adı, Şor Türklerinin ülkesi anlamına gelen Şoryadır. Rusların Şor Türklerini yok etmek için uğraşları neticesinde Şorya'nın adı değiştirilerek Kemerovo adını almıştır. Böylece nüfusu Rusların Şor Türklerine yaptığı soykırımı ile azalan Şor Türkleri, unutturulmaya çalışılmıştır. Rusların yaptığı baskılar sonucu Şorlardan ana dilini bilenlerin sayısı azalmıştır. Şorlar Ak Şor, Kızıl Şor, Kara Şor, Sarı Şor olarak ayrılırlar.

Günümüzde Şorlar: Rusya’da yaşayan bir Türk halkı olan Şorlar, Rusya’nın Kemerovo Oblastı bölgesinde yaşarlar. Şor Türkleri, dil ve kültür manasında en çok Tıva Türklerine yakındır. Bütün Rusya Federasyonunda 2002 yılı Rus kaynaklarına göre toplam 14.000 Şor Türk’ü yaşamaktadır. Şor Türkleri, Kemerovo Bölgesinde 11.554 kişi, Hakasya'da 1078 kişi, Krasno- yar'da 201 kişi, Altay Bölgesi’nde 165 kişi ve Altay Cumhuriyeti’nde 141 kişidir.

Şorlar çok eski zamandan beri demircilik sanatı ile meşhurdurlar. Yerleşik bir hayat sürmekte olan Şorlar, tarım ve hayvan beslemekle geçinirler.

Daha önceleri Şamanlık inancına bağlı olan Şorların önemli bir kısmı, 19. yüzyılda Ruslar tarafından Hristiyanlaştırılmıştır. 33

Şor Destancılık Geleneği34: Şorlar, destan karşılığında esas olarak

kay terimini kullanmakla beraber ayrıca, nartpak, nıbak, narpak ve şörçek

terimlerinin de destan karşılığında kullanıldığı görülmektedir. Esasında narpak, nartpak, nıbak ve şörçek terimleri, efsane ve fıkra dışındaki uzun soluklu halk anlatmalarını adlandırmada kullanılan genel terimlerdir. Özellikle nıbak ve şörçek terimleri, zaman zaman şiir dışındaki bütün halk anlatmalarının ismi olarak kullanılırlar. Böyle durumlarda destanı, masal veya efsane gibi anlatmaya dayalı diğer türlerden ayırt etmek için Şor destancılık geleneğinde kay şörçek terimi kullanılmaktadır. Bunların dışında, Şor destancılık geleneğinde kullanılan bir de kay komıs terimi vardır ki bu terim, Sibirya’daki diğer Türk boylarının destancılık geleneklerinde görülmez ve destanın kopuz eşliğinde şarkı olarak söylenmesi anlamında kullanılır.

Kay, esasında destan söylenirken çıkarılan sese ve destan söyleme biçimine, yani icra usulüne verilen addır. Kay, göğüsten veya gırtlaktan çıkarılan boğuk ve makamlı sestir. Göğüsten çıkarılana göğüs kayı, gırtlaktan çıkarılana gırtlak kayı denir. Şorların dışında Altay, Hakas gibi Türk boylarında da görülen kay terimi, söz konusu Türk boylarının kaylarıyla temelde bir olmakla birlikte, icra usulü ve çıkış noktasına göre, gruptan gruba küçük bazı farklılıklar da gösterir.

Şor halk kültürü geleneğinde destan söyleyenler ile masal, efsane gibi anlatmaya dayalı türleri anlatanlar, farklı terimlerle adlandırılırlar. Masal, efsane türündeki metinleri anlatanlar için nartpakçı veya nıbakçı terimleri kullanılırken destanı icra eden kişiye kayçı denir. Kayçılar, destanları “komıs/komus” veya “kopus” adı verilen müzik aleti eşliğnde söylerler. Kayçı eline kopuzunu alarak oba oba, ırmak ırmak, tayga tayga dolaşıp, uzun kış

33 Şor adı, Şor dili, Şor tarihi ve günümüzde Şorlarla ilgili bilgiler, http://tr.wikipedia.org/ adresinden 09. 05. 2011 tarihinde özetlenerek aktarılmıştır.

gecelerinde bazen sabaha kadar, bazen de geceler boyunca halk karşısında destan söyler. Bayramlar, ziyafetler ve toylar kayçısız geçirilmez.

Batı literatüründe “tale/folktale” kavramı içinde değerlendirilen masal ile “epos” terimi altında ele alınan destan/kahramanlık destanı türünü birbirinden ayıran belli özellikler vardır. Bu iki türün arasındaki en temel fark, destanın manzum, masalın ise mensur olmasıdır. Bütün dünya geleneklerindeki bu temel fark, Şor destan ve masalları için de geçerlidir. Bununla birlikte, Şor destanlarının bazıları, zamanla bozulmuş, kısalmış ve mensurlaşmıştır. Mensurlaşan bu metinler, acemi kayçıların ve asıl işi masal anlatmak olan nıbakçıların ağzında, masallarla birlikte anlatılarak git gide masallaşmışlardır. Bu form değişikliğinde, kayçılık geleneğinin zayıflaması ve bozulması da etkili olmuştur. Gelenek zayıfladıkça, usul değişmiş, bu değişiklikle birlikte uzun soluklu kahramanlık destanları da bozulmuş ve konusu kahramanlık olan masallara dönüşmüştür. Bazı destan metinleri, yine geleneğin bozulması, acemi anlatıcılar gibi etkenler nedeniyle mensurlaşmamışlarsa da kısalmışlardır. Bir kısım Şor destanı ise Anadolu- Türk halk hikâyelerinde olduğu gibi nazım-nesir karışık bir yapı göstermektedir. Bu tür destanların tahkiye ve tasvir kısımları mensur, kahramanların karşılıklı konuşma bölümleriyle başlangıç ve bitiş bölümleri manzumdur.

Şor kahramanlık destanlarının mısralarındaki ölçü standart değildir; çoğunlukla diğer Sibirya ve Türkistan Türk topluluklarının destanlarında görüldüğü gibi, 7, 8 ve 9 hecelidirler. Bununla birlikte, aynı bölüm içinde 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve daha fazla heceyle kurulu mısralarla da karşılaşılmaktadır. Özellikle kopuz eşliğinde kaylanan destanlarda, bu hece değişikliği ile daha fazla görülmektedir. Destancı, müziğin ritmine ve melodisine göre mısraları uzatabilmekte ve kısaltabilmektedir. Yine de Şor destanlarının esas ölçüsünün hecenin 7, 8 ve 9’lu kalıplar olduğunu söylemek mümkündür.

Şor destanlarında, Anadolu-Türk halk şiirindeki benzer dörtlük nazım birimiyle karşılmaz. Dörtlük, yerini kayçı fikrini kaç mısrada ifade edebilirse o kadar mısrayla kurulu ve adeta birbiri ardına sıralanan mısralar kümesi

halinde olan tüydek adı verilen nazım birimine bırakmıştır. Şor kayçılarının bu nazım birimini benimsemelerinin sebebi, dörtlük yapısına göre irticalen şiir söylemeye çok daha elverişli olmasından kaynaklandığı düşünülebilir. Dörtlük kesin kurallıdır; buna karşılık tüydek daha serbesttir. Kayçılar, savaş sahnelerini, kahraman tasvirlerini, kahramanın alt-üst dünyaya gitmesini, olayları arka arkaya sıralamayı tüydek birimiyle kesintisiz bir şekilde verebilmektedirler.

Şor destanlarında mısra sonu kafiyeye dikkat edilmez; şeklin esas belirleyici unsuru değildir. Birbiriyle sondan kafiyeli dört, beş mısrayla karşılaşmak hemen hemen imkânsızdır. Kafiyeli üç mısra bile nadiren görülür. Son kafiye genellikle mısralarda ikişer ikişer görülür. Destanlarda görülen mısra sonu kafiye, çoğunlukla tam, asonans ve yarım kafiyedir. Buna karşılık, Şor destanlarında Türk şiirinin temel özelliklerinden biri olan ve aynı sesin tekrarlanması (anafor) neticesinde oluşturulan mısra başı kafiyeyle daha sık karşılaşılır. Destancılar, adeta destanın ritmini müziğin yanında mısra başı kafiyeyle sağlamaktadır.

Şor destanlarında ritmi ve ölçüyü sağlayan ölçütlerden biri de aliterasyondur. Bilindiği gibi aliterasyon, mısra içinde u, ü, ö, o, a, e gibi belli seslerin tekrarlanmasıyla elde edilen bir mısra içi ölçüt birimidir. Aliterasyon, Şor destanlarına melodik bir özellik kazandırmaktadır. Destanların kopuz eşliğinde kaylandığı düşünüldüğünde aliterasyonun destanlara ezgisel ifade vermede ne denli önemli olduğu anlaşılmaktadır.

Şor destanlarında redif de oldukça sık görülür. Destanlarda redifler, bazen normalde olması gerektiği gibi kafiyeden sonra gelir, bazen ise kafiyesiz bir halde, sadece redif oluşturan sözcüğün alt alta sıralanması şeklinde gelir. Sibirya’daki diğer Türk boylarının destancılık geleneğinde de görülen bu redif serbestliği, destanlarda esas olanın şekil özelliği değil, ezgi olduğunun bir göstergesidir.

Şor kahramanlık destanları, diğer Türk topluluklarının (Altay, Tıva, Saha gibi) destanlarında da olduğu üzere, genellikle uzun ve manzum giriş

formelleriyle başlamaktadır. Şor kahramanlık destanlarında sadece “giriş” formellerine değil, “geçiş” ve “bitiş” formellerine de yer verilmiştir.

Şor kahramanlık destanlarında, olayların anlatımına geçilmeden önce, olayların gerçekleştiği, kahramanların yaşadığı dönem hakkında bilgiler verilmektedir. Şor kahramanlık destanlarının anlatıcıları, anlatımları sırasında, çoğu uzun ve manzum olan giriş formellerinin yanı sıra, bağlayış/geçiş formellerini de kullanmışlardır. Destancılar, bu tür bağlayış/geçiş formellerinden destan ortasında geçişi sağlamak ve uzun zamanı kısaca ifade etmek için yararlanmışlardır. Şor destancıları, anlattıkları destanları genelde birbirlerine benzer manzum bitiş formelleri ile tamamlamışlardır. Bu tür bitiş formellerinde, uzun olanı kısaltmadıklarını, kısa olanı uzatmadıklarını, olanı biteni duydukları gibi anlattıklarını ifade etmişlerdir.

Şor kahramanlık destanlarının vazgeçilmez anlatım öğelerinden birisi de epitetlerdir. Destanlarda insanlar, hayvanlar, eşyalar, dağlar, ovalar, taygalar hep önlerine getirilen sıfatlarla zikredilmektedir.

Şor destanlarında karşılaşılan belli başlı motifler ise, mitolojik motifler, büyü-sihirle ilgili motifler ve sosyal hayatla ilgili motiflerdir.