• Sonuç bulunamadı

C. ARAŞTIRMA KONUSU İLE İLGİLİ TEMEL TERİMLER

II. BÖLÜM / EFSANE VE HALK HİKÂYELERİNDE VELÎLER

20. ŞEYH AHMET MÜRSEL YATAĞAN

Şeyh Ahmet Mürsel, 15. yüzyıl başlarında Horasan ülkesinden gelerek, Meram ilçesi dâhilinde bulunan Yatağan köyüne gelip yerleşmiş ve orada ölmüştür. Pek çok kerâmet gösterdiğine ve ermiş kişi olduğuna inanılmaktadır. Vakıf kayıt-larında hocası olarak gösterilen Dediği sultan (Şeyh Halit Dediği) menakıb-nâmesinde kendilerinin Anadolu’ya gelişleri anlatılmaktadır.

Buna göre Türkistan’da Ahmed Yesevî neslinden Dediği Sultan, Yatağan Mürsel Turgutoğulları ile yola çıkmışlar ve Hicâz’ı ziyaret ederek Anadolu’ya gelmişler. Önceleri Konya Beyşehir arasında Elengirt (Melengürit olarak vakıfta geçen) dağında kalmışlar, çeşitli kerâmetler göstermişler ve daha sonra, Dediği Sultan Ilgın-Mahmuthisar Tekke köyüne yerleşmiş orada gömülmüştür.

Yatağan Mürsel ise, tamamen boş bir alan olan önceleri Söbiçimen olarak bilinen Yatağan köyüne yerleşmiştir. İki kızını evlendirmiş ve bu iki hanedan Yatağan köyü meydana gelmiştir. Ermiş bir kişi olan Yatağan Mürsel, yeni kurulan Karamanoğlu Beyliği ile temas kurmuş ve Konya’nın imarına büyük önem veren Karamanoğlu II. Mehmet, İbrahim Hakkı Konyalı’nın Konya tarihinde yayımlanan 810/1407 tarihli vakfı kurmuştur. Arap dilinde yapılan bu vakıfta, Kavaklı ve Söbiçimen mezraları bulunmaktadır. Ahmet Mürsel’in, 1869 tarihli Konya Salnâme- si’nde, ermiş kişiler listesinde adı bulunmaktadır ( Bildirici, 2012: 74-75).

20.1. Havada Uçma Motifi

Prof. Dr. Saim Sakaoğlu tarafından hazırlanan “101 Anadolu Efsanesi” adlı kitapta tespit edilen Şeyh Ahmet Mürsel Yatağan ve köyün kuruluşu ile ilgili diğer yaygın menkıbede şöyledir: “Birkaç kişiden meydana gelen bir erenler grubu Horasan taraflarından yola çıkarlar. Bu erenler kâh yürüyerek, kâh uçarak Konya çevresine kadar gelirler. Mola vermek düşüncesiyle Yatağan köyünün hemen yanındaki tepeye konarlar. Burada bir müddet ibâdet ve tâ’atla meşgul olduktan sonra, havalanarak yollarına devam ederler. Bir müddet sonra, içlerinden en yaşlı olan, Şeyh Ahmet Mürsel, arkadaşlarına dönerek:

“Yatayım mı?” diye sorar. Onlar da cevaben: “Yat ağam!” derler.

Bu cevap üzerine Şeyh Ahmet Mürsel, yere iner ve o köye yerleşir. Aynı gruptan diğer bir zat, Şeyh Hasan, Yatağan köyüne bir saat mesafedeki bir köye iner. Odaya yerleşir. Kâfiledeki diğer zatlardan Seyyid Harun-ı Velî bugünkü Seydişehir ilçesine yerleşir. Aynı zamanda iyi bir dokumacı olan Yatağan Mürsel, yerleştiği ve kurucusu olduğu bu köyde ölmüş ve bu köye gömülmüştür. Sonradan yapılan kara yapı türbesinde, yanında yatanlar da vardır ve o günden kaldığı kabul edilen, bazı savaşlarda kullandığı âletler saklanmaktadır. Türbesi bilhassa çocuğu olmayan kadınlar tarafından ziyaret edilmektedir. Dağın adı, erenlerin gürûh hâlinde gelip konmalarından ileri gelir. Yatağan ise, şeyh Ahmet Mürsel’e arkadaşlarının verdiği, “Yat ağam” cevabının değiştirilmesiyle ortaya çıkmıştır. Şeyh Hasan’ın indiği köyün adı da, “Hasan Şeyh” veya halk arasındaki adıyla “Hasanşıh” adıyla anılır” (Sakaoğlu,1976:241-242).

Melengürit Dağı civar köylerce kutsal kabul edilmektedir. Burada daha önce yaşandığı ve Bizans döneminden yapı kalıntıları olduğu görülmektedir. Anadolu’da böyle köy ve kasaba kuruluşları ile ilgili menkıbelere rastlamak mümkündür (Saka- oğlu, 2003: 233-234; Ataman, 1968: 5025-5026).

21. ŞEYH BİLECEN

Bugün Arslanlı olarak adlandırılan Şıh Bilecen köyü, Gazîantep ilimizin Oğuzeli ilçesine bağlı Doğanpınar bucağının 41 köyünden biridir. Köye adını veren Şeyh Bilecen, Anadolu’da ortak bir motif olarak yaşayan sadık hizmetkâr tipinin bu yörede anlatılan kişisidir. Yurdumuzun diğer bölgelerinde Munzur, Kıyan gibi adlar

ile anılan bu hizmetkârların sahip oldukları ermişlik vasfı, daha sonra onları ağalarının, efendilerinin gözünde yüceltecek, sırlarının ortaya konulmasından sonra ise kaybolacaktır (Sakaoğlu, 1976: 129).

21.1. Tayyi Mekân ve Tayyi Zaman Motifi

Prof. Dr. Saim Sakaoğlu tarafından hazırlanan “101 Anadolu Efsanesi” adlı kitapta tespit edilen Şey Bilecenle ilgili anlatılan kısım şu şekildedir: “Bir yıl, Bilecen’in ağası hâc farizasını îfâ etmek için yola çıkar. Aradan haftlar, aylar geçer. Evde konuşulan tek konu ağanın sâlimen dönmesidir. Ağanın hanımı bir gün kocası- nın da çok sevdiği bir yemek yapar. Bilecen’de yanlarındadır. Lâtife olsun diye ablası ona der ki: “Bilecen, şimdi ağan da olsaydı da bu içli köftelerden yeseydi.” Bilecen de: “Bir mendile bir miktar koyun, ben ağama götüreyim.” der. Hanım, Bilecen’in bir arkadaşı ile birlikte içli köfteleri yemek istediğini sanıp mendilin içine bir miktar içli köfte koyar. “Bilecen’in mendil alması ile ağasının yanına varması bir olur”. Köftenin dumanları hâlâ tütmektedir. Ağası köfteleri âfiyetle yer. Aradan yine haftalar, aylar geçer, hacıların dönme zamanı gelir. Köy halkı ağayı karşılamak için yola çıkar. Karşılayıcılar arasında Şeyh Bilecen de vardır. Köylülerin eline sarıl-maları üzerine ağa onlara Şeyh Bilecen’i göstererek: “Beni değil onu karşılayın, onun elini öpünüz.” der. O anda Şeyh Bilecen gözden kaboluverir. Bir daha da kimse onu görmez (Sakaoğlu, 1976: 130).

21.2. Ortadan Kaybolma Motifi

Prof. Dr. Saim Sakaoğlu tarafından hazırlanan “101 Anadolu Efsanesi” adlı kitapta tespit edilen Şey Bilecenle ilgili anlatılan kısım şu şekildedir: “Bir yıl, Bilecen’in ağası hâc farizasını îfâ etmek için yola çıkar. Aradan haftalar, aylar geçer. Evde konuşulan tek konu ağanın sâlimen dönmesidir. Ağanın hanımı bir gün kocasının da çok sevdiği bir yemek yapar. Bilecen’de yanlarındadır. Lâtife olsun diye ablası ona der ki: “Bilecen, şimdi ağan da olsaydı da bu içli köftelerden yeseydi.” Bilecen de: “Bir mendile bir miktar koyun, ben ağama götüreyim.” der. Hanım, Bilecen’in bir arkadaşı ile birlikte içli köfteleri yemek istediğini sanıp mendilin içine bir miktar içli köfte koyar. Bilecen’in mendil alması ile ağasının yanına varması bir olur. Köftenin dumanları hâlâ tütmektedir. Ağası köfteleri âfiyetle yer. Aradan yine haftalar, aylar geçer, hacıların dönme zamanı gelir. Köy halkı ağayı karşılamak için yola çıkar. Karşılayıcılar arasında Şeyh Bilecen de vardır. Köylülerin eline sarılma-ları üzerine

ağa onlara Şeyh Bilecen’i göstererek: “Beni değil onu karşılayın, onun elini öpünüz.” der. “O anda Şeyh Bilecen gözden kaboluverir. Bir daha da kimse onu görmez” (Sakaoğlu, 1976: 130).