VERİLERİN TOPLANMASI:
H. Şehid, Gâzî, Gazâ:
Gazâ, din uğruna savaşmaktır. Bu savaşa katılıp hayatta kalanlara gazi; hayatını kaybedenlere de şehit denir.
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî bazı beyitlerinde “şehid” (KBD. 630-4, 1143-2/ŞD.
55-7, 193-6) ve “gazâ” (KBD. 437-5/ŞD. 43-3) kavramlarına yer verirler. Kadı
Burhaneddin, Şeyhî’den farklı olarak şu beyitlerinde “şehid” ve “gâzî” kelimelerini bir
arada zikreder (KBD. 20-4, 34-5, 432-4, 1018-4). Bir beytinde de sadece “gâzî” ye yer verir (KBD. 508-2).
Her iki şair de sevgilinin aşkı uğruna şehit olmaktan bahseder. Kadı
Burhaneddin’e göre; sevgili uğruna kimi şehit kimi katil olur. Bir diğer beytinde de;
sevgilinin saçı kâfir, gözü cadı, özü Türk; âşığın gönlü ise onun uğruna şehit olmak isteyen bir mücahittir.
Niçesi şâhid añlayayum ben ‘aceb seni Kimi şehîd yoluña kimi kâtil olur
KBD. 630-4
Saçı kâfir gözi câdû özi Türk
Göñülüm ki şehîdüñe mücâhid
KBD. 1143-2
Şeyhî de Kadı Burhaneddin’e benzer bir ifadeyle; sevgiliye, aşk şehiti olduğu
için kanını silmemesini, kan yutup öldüğü için yine kan ile yıkanmak istediğini söyler. Bir beyitte de şehsüvâr olarak düşündüğü sevgili tarafından şehit edildiğine işaret eder.
‘Işkuñ şehîdiyem sanemâ silme kanumı
Kan yudup ölmişem gine kan ile yu beni
ŞD. 193-6 Bu meydânda Şeyhî sa‘îd ü şehîd Şu kuldur kim ol şehsüvâr öldürür
ŞD. 55-7
Kadı Burhaneddin bir beytinde; sevgili tarafından öldürülmesine rağmen âşığın,
sevgiliden daha çok utandığını, bu ne acayip şehit oluş ne acayip gaza, diyerek şaşırdığını ifade ederken; Şeyhî, sevgilinin Çîn saçı ve Türk gamzesi ile Rûm’da gaza ettiğini, bu nedenle bu kadar günah ve küfre rağmen sevap içinde olduğunu söyler.
Beni öldüren ol ben andan hayâda ‘Acâyib şehâdet ‘acâyib gazâdur
KBD. 437-5
Çîn saçı Türk gamzesi itdi gazâyı Rûmda Bunca hatâ vü küfr ile ecr ü sevâb içindedür
ŞD. 43-3
Kadı Burhaneddin, Şeyhî’den farklı olarak sevgilinin gözlerinin davası, bin
âşığı şehit etmektir çünkü bunu yapmazsa gazi olamaz, der. Biñ âşıkı gözleri şehîd eylemeyince Da‘vîsi budur dünyâda ki gâzî degüldür
KBD. 34-5
İ. Kurban:
Hem Kadı Burhaneddin hem de Şeyhî, “kurban” kavramına yer verirler: (KBD. 122-1, 156-4, 201-3, 272-2, 313-5, 317-4, 405-3, 455-4, 486-4, 640-2, 646-4, 684-4, 718-4, 789-5, 797-9, 850-3, 995-4, 1034-3, 1056-2, 1179-4, 1194-8, 1236-9, 1309-
10/ŞD. 31-6, 115-2, 165-3) Bazı beyitlerde ise “kurban” ve “îd” i (bayramı) bir arada kullanarak Kurban Bayramı’nı kasdederler: (KBD. 120-10, 182-6, 325-5, 399-4, 505-5, 660-4, 929-6, 1094-7, 1098-3, 1117-2, 1152-6, 1177-9, 1280-2/ŞD. 94-7, 142-4)
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî’ye göre; âşık, sevgili için canını kurbana yazar.
Tapdı delü göñülüm kaşları mihrâbına çün
Gözine işbu hilâlî cânı kurbân yazmış
KBD. 640-2
Bu gice cânumı kurbâna yazdum
Kabûl eyler iseñ mihmân senüñdür
ŞD. 31-6
Her iki şairin de gazellerinde genellikle sevgilinin hilal kaşları uğruna kurban olunur. Ayrıca Kadı Burhaneddin bir beytinde; feleğin aslanı senin hilal kaşlarını görseydi, ayağının tozuyla koç gibi kurban olmaya giderdi, derken; Şeyhî, sevgilinin yaya benzeyen kaşlarına kimse el uzatamazken onun, eğilerek kurbanını öldürmeye meylettiğini söyler. Bir beyitte de âşığın, sevgiliye kavuşmayı, onun ayağına yüz sürmeyi umarken ayrılık ateşine düşüp kurban olduğu ifade edilir (ŞD. 115-2).
Dün hilâlî kaşuñı göri didi şîr-i felek Ayağı tozıyile koç gibi kurbâna gider
KBD. 1194-8
Kaşı yayını cihân idemez iken dest-keş
Gördük öldürdü eğilip meyl ider kurbânına
ŞD. 165-3
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî’ye göre; sevgilinin, hilal kaşını gösterdiği gün yani
Güneş yüzüñüñ üsdinde hilâlî kaşı gösderdüñ
Ki biñ ‘âşık benüm gibi begüm ol ‘îde kurbândur
KBD. 660-4
Şeyhî visâlî ‘îdine kurbân olur ise Vasl ola bir bekâya ki hergiz fenâsı yok
ŞD. 94-7
J. Bayram (‘Îd):
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî, gazellerinin şu beyitlerinde bayrama yer verirler:
(KBD. 84-3, 135-3, 248-4, 381-8, 512-7, 561-9, 682-2, 756-5, 908-5, 1013-2/ŞD. 198- 6) Bunun yanı sıra yukarıda “Kurban” başlığı altında belirtildiği üzere her iki şair de bazı beyitlerinde kurban ve bayramı bir arada zikrederek Kurban Bayramı’nı kasdederler: (KBD. 120-10, 182-6, 325-5, 399-4, 505-5, 660-4, 929-6, 1094-7, 1098-3, 1117-2, 1152-6, 1177-9, 1280-2/ŞD. 94-7, 142-4)
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî, gazellerinde genellikle sevgilinin yüzünü veya
hilale benzeyen kaşlarını bayramın habercisi olarak düşünürler. Hatta Kadı
Burhaneddin, sevgilinin bayram hilalini gördüğünden beri gökte hilal görürse haram
olacağını söyler.
Yüzüñde ‘îd hilâlini göreli bu gözüm
Muharrem olsun eger gökde gördüm ise hilâl
KBD. 381-8
Sabr orucı yüzinden biñ ‘îde irişirüz Yıllarda bir göricek sen gün sıfatlu ayı
ŞD. 198-6
Her iki şair de sevgilinin kaşlarının habercisi olduğu bayram günü, sevgili uğruna kurban olmak isterler.
Biz sayımuz özgeden ü göreli kaşını
Kurbân iderüz cânı ki ‘îd-i remezân uş
KBD 505-5
Kaşlaruñ yayını ‘îd ayı gibi gözledügüm Bu ki cânum siperi terk ola kurbânuñ içün
ŞD. 142-4
Kadı Burhaneddin, Şeyhî’den farklı olarak Kurban ve Ramazan Bayramları’nı
bir arada zikreder. Bir beyitte; sevgilinin ay gibi güzel yüzünün göründüğü gün âşığa, “ ‘Âşir-i Zi’l-hicce” (Kurban Bayramı) veya “Evvel-i Şevvâl” (Ramazan Bayramı) gibi gelir, der. Bir beyitte de; sevgilinin meclise teşrif ettiği gün bayram olarak düşünülür.
‘Îd durur baña bedir yüzüñi görsem ‘Âşir-i Zi’l-hicce ne ya Evvel-i Şevvâl
KBD. 84-3 Sâkî câmı tolu sun u mutrıb nevâ âğâz kıl Yâr ile meclis yaraşmış ulu ‘îd olmış bu gün
KBD. 756-5
K. Nûr:
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî, şu beyitlerde “nûr” kavramını zikrederler: (KBD.
4-2, 55-4, 82-7, 99-3, 355-11, 355-13, 374-4, 552-5, 553-2, 670-1, 695-6, 855-1, 1063- 3, 1173-3, 1282-2, 1302-4/ŞD. 108-3, 136-3, 146-2, 173-2, 195-1).
Kadı Burhaneddin, Şeyhî’den farklı bir şekilde; kurret-i ‘uyûn (KBD. 863-4,
1155-2), nûr-ı nûr (KBD. 751-7), nûr-ı îmân (KBD. 874-4) ve nûr-ı basar (KBD. 22-1) tamlamalarını da kullanırken; Şeyhî, pür-nûr (ŞD. 24-6), nûr-ı çeşm ve çeşme-i nûr (ŞD. 158-2) ifadeleriyle nurdan bahseder.
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî’nin gazellerinde sevgilinin yüzü, nur olarak
düşünülür. Kadı Burhaneddin’e göre; sevgilinin küfr olan saçları, imanın nuru olan yüzünü çevreler. Şeyhî de ona benzer bir ifade kullanarak sevgilinin küfr olan saçları sofuyu dinden çıkarır ama nur olan yüzü onu yeniden imana getirir, der.
Zülfi almış çevre şol ay yüzini
Küfr içinde nûr-ı îmân sanasın
KBD. 874-4
Anuñ rûşen yüzi nûrı getürdi geri1 imâna Anuñ fettân saçı çîni2 çıkardı sûfîyi dînden
ŞD. 136-3
Her iki şair de âşığın gözyaşları ile göz nuru arasında ilgi kurar. Kadı
Burhaneddin, âşığın dünyaya su salan gözyaşının, göz nurundan daha tecrübeli
olduğunu söylerken; Şeyhî, sevgilinin eşiğinin toprağını göz nuru ve nur çeşmesine benzetir çünkü burada âşığın, sevgili için döktüğü gözyaşları birikmiştir.
Su saldı bu cihâna ki gözüm şol ivümi
Kurret-i ‘uyûna zihî sâhib-nazar yaşum
KBD. 863-4
İşigi toprağıdur nûr-ı çeşm ü çeşme-i nûr Cilâyiçün gözüme hâk-i der dirîg itme
ŞD. 158-2
Kadı Burhaneddin ve Şeyhî, nuru “güneş” olarak da zikrederler. Kadı Burhaneddin, varlığını güneşin nuruna atanlar yıldızlarının uğurlu mu uğursuz mu
olduğunu bilir, derken; Şeyhî, doğudan güneş doğunca gönüle huzur ve sevinç; göze de nur ve ışık geleceğini zikreder.
1 Biltekin, 2003: 201 (CXXXIII/ 3): “geri” yerine “gebri” kelimesi şeklindedir. 2 Biltekin, 2003: 201 (CXXXIII/ 3): “çîni” yerine “küfri” kelimesi şeklindedir.
Kim ki ata kendü varlığını şemsüñ nûrına Sa‘d ise nahs ise bile kendünüñ yıduzını
KBD. 99-3
Yine feth maşrıkından seher-i zafer görindi
Göñüle safâ vü şâdî göze nûr u fer görindi
ŞD. 180-1
Kadı Burhaneddin, Şeyhî’den farklı olarak sevgilinin nokta gibi olan ağzını
görmek, gözün nuruna, görüşün kuvvetli oluşuna işaret değil midir? der. Görmek ağzı noktasın nûr-ı basar degül midür Yañağını ay añlamah hüsn-i nazar degül midür
KBD. 22-1
Kadı Burhaneddin’e göre; âşık, sevgilinin ayrılığı sebebiyle mum gibi sararsa
da sevgilinin ateşini gönlüne gelen nur olarak düşünür. Bir beyitte de sevgilinin güzelliğini anlamak için aslolan nurun, göz değil; gönül nuru olduğunu söyler.
Nârı benüm göñlüme nûr durur od degül Gerçi ki ‘ışkuñ senüñ bu cânumı eridür
KBD. 1063-3
Dil nûrı gerek hüsnüñi añlamağa şâhâ
Göz ne kadar añlayı bile fîh-i nazardur
KBD. 1282-2
Şeyhî de Kadı Burhaneddin’den farklı bir bakış açısıyla; sevgili gittiğinden beri
âşığın gözünün nurunun da gittiğini söyler ve insanlık vaktidir, lütuf edip gitme, der. Bir diğer beyitte eğer bulut, hilal kaşlı sevgilinin yüzüne engel olmasa sevgilinin yüzünün güzelliği ile dünyayı nura gark edeceğini söyler.
Sen yaşum bigi gidelden gitdi nûrı çeşmümüñ Vaktidür merdümligüñ bir dem kerem kıl gitme gel
ŞD. 108-3 Cihânı tal‘atuñ şevkı kılurdı nûra müstağrak Eger ebr olmasa hâcib yüzüñe iy hilâl-ebrû
İKİNCİ BÖLÜM