• Sonuç bulunamadı

A. Kriz Kavramı

1.2. Ekonomik Kriz Türleri

2.2.1. Şeffaflık sorunu

Şeffaflık sorunu; finansal piyasa aktörlerinin doğru kararlar almak için karşı taraf hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları (asimetrik bilgi) nedeniyle riskleri ve getirileri yanlış değerlendirerek yanlış kararlar almalarından kaynaklanan sorunlara dayanmaktadır. Terim olarak ise “şeffaflık; mevcut koşullar, kararlar ve eylemler hakkındaki bilgiyi erişilebilir ve anlaşılabilir kılan süreci ifade etmektedir. Piyasa katılımcılarına bir ülkenin veya bir firmanın koşullarını diğerlerinden ayırt etmek

• Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları • Şeffaflık Sorunu

Borçlu Hataları

• Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları Fonlama Sıkıntıları

Yatırımcı Hataları

• Şeffaflık Sorunu • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

KDK Hataları

• Şeffaflık Sorunu • Fin. Rap. Sorun • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Fin. Kur. Hataları

• Şeffaflık Sorunu • Fin. Rap. Sorun • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Yasal-İdari Yapı Hataları

• Şeffaflık Sorunu • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Politik Hatalar

• Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Küresel Dengesizlikler

• Şeffaflık Sorunu • Fin. Rap. Sorun • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Küresel İşbirliği Eksikliği

• Şeffaflık Sorunu • Fin. Rap. Sorun • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Deregülasyon

• Şeffaflık Sorunu • Fin. Rap. Sorun • Konut Balonu • Riskli Kredilerde Artış • Türevlerde Artış

• Menkul Kıymet Fonlama Sıkıntıları

Liberalleşme

için riskleri belirleyecek yeterlilikte bilgiyi sağlamakta, belirsizlik dönemlerinde finansal istikrara katkıda bulunmaktadır” (BIS, 1998:5). Ancak kriz öncesi dönemde krizin kökeninde yatan hataların etkisiyle şeffaflık süreci sekteye uğrayarak bilgi asimetrisine yol açmış, piyasa oyuncularını rasyonellikten uzaklaştırarak yapmayı düşündükleri işlemi yapmama (ters seçim) veya çıkar sağlamak üzere diğerlerinin düşüncelerini manipüle etme (ahlâki tehlike) sonucunu ortaya çıkarmış ve piyasanın etkinliğini bozmuştur.

Finansal piyasalarda istikrarsızlığa varan şeffaflık sorununun; liberalleşme, deregülasyon, küresel işbirliği eksikliği, hükümet politikaları, yasal-idari yapı, finansal kuruluş, KDK ve borçlu hatalarıyla beslendiği görülmüştür. Önceki bölümde açıklanan hatalar “finansal işlemlerde bir tarafın doğru karar vermek için karşı taraf hakkında (borç alan ile oluşturan, borç veren ve yatırımcılar, hizmet sağlayan ve yatırımcılar, hizmet sağlayan ve borç alan, yatırım yapılan fonların lehtarları ile varlık yöneticileri, yatırım yapılan fonların yöneticileri ile kredi derecelendirme kuruluşları, yatırımcılar ile ihraç eden kurumlar arasında) ihtiyaç duyduğu bilginin eşitsiz dağılımına ve bu bilgiye sahip olmayanlar için ters seçime yol açarak aslında seçmeyecekleri bir malı/tarafı/varlığı seçmeleri gibi yanlış kararlar alınmasına, yanlış yatırımlara yol açmıştır” (Mishkin, 2009:2, Dalyancı, 2010:88, Doruk, 2014:141, Şimşek, 2010:62). Örneğin mortgage piyasasında; kredi veren finansal kurumların borç alanın risklilik derecesi ve vermiş olduğu kredinin geri ödenmesi konusunda yeterince bilgiye sahip olmadan, riskli ve geri ödeme yeteneği az olan fon talep edenler ya da yatırımcılara sunduğu krediler ters seçim problemidir, kredi veren ve kredi alan tarafların hatalarıyla ilişkilidir ve bu seçime dayalı kredilerin geri ödenmemesi mortgage piyasasında denge kavramını ciddi şekilde bozarak krize neden olmuştur.

ABD’de her fonksiyon için ayrı bir finansal kurum ve finansal araç oluşturulması; finansal kurum ve finansal araçların gözetim ve denetiminden sorumlu otoritelerin birbirinden bağımsız ve girift yapısı yeterli ve verimli bilgi akışını engellemiştir. Bu ortamda mortgage piyasası verileri, finansal kuruluşların varlıklarının yapısı, çeşitleri ve gerçek değerlerinin ne olduğu şeffaf olarak belirlenememiş, veriler tam olarak ve zamanında ilgili otoritelerce kamuya açıklanamamıştır. ABD hükümetlerinin konut edindirme politikaları dar gelirli aileler

ve azınlıkların konut edinmesini kolaylaştırmak amacı taşımasına rağmen yeterli açıklayıcı bilgilendirme yapılmaması, “bunun yanı sıra basın, medya ve internetten yapılan hatalı, eksik ve denetimden uzak yayınlar” ( Demir ve diğ., 2008:32) yönlendirici rol oynamış ve şeffaflık sorunu yaratmıştır. Kredi kullananlar konut satın almayı yatırım aracı olarak algılamış, finansal kuruluşlar kredi koşullarını gevşetmiş, mortgage sistemi içindeki diğer tüm tarafları yüksek getiri arayışıyla spekülatif, riskli kararlar almaya yönlendirmiş alınan yanlış kararlar faizlerin yükselmesiyle krizin ilk adımlarını başlatmıştır.

Karmaşık finansal ürünler de şeffaflık sorununun önemli bir parçasıdır ve krize etkisi açıklanmalıdır. Kriz öncesinde yatırımcıların finansal ürünler hakkında ihraççı kuruluşun verdiği sınırlı bilgi ve KDK tarafından verilen notlarla yetinmek zorunda kalması, verilen bilgilerin doğru olup olmadığının veya zaman içinde değişip değişmediğinin kontrol edilmemesi, KDK’nın finansal ürünleri değerlendirmede objektif davranmamaları finansal ürünlerin şeffaflığını zedelemiştir. Riskli krediler menkulkıymetleştirilmiş, türev ürünlerin kredi değerliliği düşük olan ve olmayan finansal ürünlerin aynı havuza dahil edilerek sunulması risklerin bilinmezliklerini arttırmıştır. Riski anlayabilecek, değerlendirebilecek, öngörebilecek kadar bilgiye sahip olmayan yatırımcılar her şeyin gerektiği şekilde işlediği düşüncesiyle riskleri olduğundan daha düşük algılamış, var olan ancak görünmeyen risklerin gerçekleşmesi konut krizinin likidite ve finansal krize dönüşmesinde etkili olmuştur.

Şeffaflık sorununun; liberalleşme, deregülasyon, küresel işbirliği eksikliği hataları ortamında mortgage taraflarının hatalarıyla şekillendiği, finansal ilişkiler sonucunda küresel piyasaları etkisi altına alarak derinleştiği ve kriz başlayana kadar şiştiği görülmektedir. Muhtemel krizleri önlemede tutarlı, açık, anlaşılır ve öngörülebilir bilginin önemi açıkça anlaşılmaktadır.

2.2.2. Finansal raporlama sistemi sorunları

Kriz öncesi süreçte işletmelerin güvenilir, güncel ve gerçekçi bilgiler sunmak yerine işletmenin gerçekte olduğundan daha güçlü algılanmasını sağlamamak amacıyla mevcut finansal durumu gizlemeye dönük finansal raporlar hazırlanması

sonucu gelişen sorunlardır. “IASB ve FASB’a önerilerde bulunmak üzere kurulan Finansal Danışma Grubu 2009 yılı raporunda finansal raporlama sistemindeki sorunları (zayıflıklar ve manipülasyona açık hususlar); likit olmayan piyasalarda gerçeğe uygun değer muhasebesini uygulama zorluğu, finansal kuruluşlar tarafından krediler ve yapılandırılmış finansal ürünlerden kaynaklanan kayıpların mali tablolara geç yansıtılması ve finansal ürünlere ilişkin muhasebe standartlarının karmaşık olması şeklinde ifade edilmiştir” (IASB Akt. İlker, 2010:12).

Bilindiği üzere bir işletmenin finansal durumu ve faaliyet sonuçları ile ilgili finansal bilgi bağımsız denetimden geçirilerek bilanço, gelir tablosu, nakit akım tablosu gibi finansal tablo ve raporlarla ilgililere sunulur. Finansal raporlar mevcut ve potansiyel yatırımcılar, kredi verenler, hükümet, KDK ve diğer ilgili tarafların raporlayan işletmeyle ilgili kararlarına yön vermesi itibariyle önem taşımaktadır. Kriz öncesi süreçte finansal raporların yeterince anlaşılabilir, güvenilir, karşılaştırılabilir, şeffaf ve doğrulanabilir nitelikte sunulmadığı anlaşılmaktadır.

Finansal raporlama sistemi sorunlarının; önceki bölümde detaylandırılan liberalleşme, deregülasyon, küresel işbirliği eksikliği, yasal-idari yapı ve finansal kuruluş hatalarıyla geliştiği görülmektedir. Liberalleşme, deregülasyon, küresel işbirliği eksikliği ve yasal-idari yapı hatalarının yol açtığı başıboş denilebilecek finansal piyasa ortamında finansal kuruluşların ve diğer işletmelerin sundukları manipüle edilmiş finansal bilgi; işletmeyi değerlendirirken finansal raporları esas alan tarafların ihtiyaç duyduğu gerçeğe uygun bilgiye ulaşmalarını engellemiştir. “Bilgi manipülasyonu içeren yanıltıcı finansal raporları kullananların kararlarını işletmenin gerçeklerine göre değil raporlarla yaratılan algıya göre vermeleri kendilerine zarar veren kararlar almalarına yol açmış ve bu yönüyle finansal raporlar finansal krize neden olan hususların başında gelmiştir. Krizle birlikte iflas eden şirketlerin hepsinin finansal raporlarının denetimden geçtiği ve denetim raporlarının olumlu görüşlerle dolu olduğu göz önüne alındığında finansal bilgi manipülasyonunun krizi ne denli yoğun etkilediği anlaşılmaktadır. Örneğin 2008’de iflas eden yatırım bankalarından biri olan Merrly Lynch; 19,2 milyar dolarlık zararını yıllarca varlık değerleri arasında saklamış, 2007-2008 yıllarında iflasından önce açıklamıştır. Krizle birlikte finansal raporların muhasebe kurallarına uygunluğunun

yalnızca biçimsel uygunlukla sınırlı kalmasının hiçbir anlam ifade etmediği anlaşılmıştır” (Köse, 2012:95, Küçüksözen, 2005:25-26, Can, 2010:30-31).

Bahsi geçen raporda gerçeğe uygun değer ile değerleme zorluğu olarak ifade edilen husus kriz döneminde finansal raporlama sistemine en çok eleştiri getirilen konulardan biri olmuştur. “Gerçeğe uygun değer (fair value) kavramı, FAS’ın 157 nolu ve IASB’nin IAS 39 nolu standardında ele alınan; finansal varlıkların, finansal borçların ve finansal olmayan kalemlerin alım veya satımına ilişkin sözleşmelerin muhasebeleştirme-ölçülmesine yönelik ilkeleri belirlemekte ve genel olarak bir varlığın veya yükümlülüğün cari piyasa şartlarında istekli bir alıcı ve satıcı arasında oluşan satış değeri olarak tanımlanmaktadır” (Demir ve dİğ., 2008:28, İlker, 2010:16, Topbaş, 2009:57). Gerçeğe uygun değer uygulaması piyasanın likit olduğu kriz öncesi dönemde yüksek varlık fiyatları nedeniyle kârların olduğundan yüksek, kriz döneminde ise varlık fiyatlarının düşmesi nedeniyle zararların olduğundan fazla görünmesine yol açmış, değeri hızla düşen finansal varlıkların gerçeğe uygun değerle finansal tablolara yansıtılması finansal kuruluşların nakit akış dengelerinin bozarak mortgage krizini etkilemiştir.

Finansal raporlama sistemi sorunları olarak sıraladığımız değerlemede yetersiz kalmasına rağmen finansal ürünleri avantajlı ve güvenilir yatırımlar olarak gösteren bu yöntem ve yanıltıcı finansal raporlar; veri kabul edilip söz konusu araçlara büyük tutarlarda yatırım yapan kurumsal ve bireysel yatırımcılar konut kredilerinin geri ödemelerinde aksaklıkların ortaya çıkması sonrası piyasa fiyatları düşen finansal ürünler dolayısıyla büyük zararlara uğramıştır. Bir yandan bilançolarında yer alan finansal ürünleri hızla değer kaybeden diğer yandan finansal ürün alacaklılarının taleplerini karşılayamayan finansal kuruluşlar iflaslarını ilan etmek zorunda kalmıştır.