• Sonuç bulunamadı

2. Ġbadete Etkisi

2.1. ġehâdet Kelimesine Etkisi

Ġslam dininin beĢ temel esasından birincisi olan kelime-i Ģehadet, “tanıklık etme ifadesi” demektir.224

Bu ifade dinimiz açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Ġslam‟ın birinci Ģartıdır, yani müslüman olan bir kiĢinin söylemesi gereken ilk cümledir.

219 Zariyat, 51/56.

220 Kaygusuz Abdal, DilgüĢa, (trc. Abdurrahman Güzel), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay., Ankara 1987, s. 90.

221

Eğri, age., s. 161.

222 Menakıb-ı Hacı BektaĢ-ı Veli, s. 8.

223 Üzüm, Kültürel Kaynaklarına Göre Alevîlik, s. 38. 224 Topaloğlu-Çelebi, age., s. 182.

114

Bir kiĢinin Müslüman olduğunun bilinmesi için en geçerli metin de kelime-i Ģehadettir.225

Alevî-BektaĢîler açısından önder konumunda olan Hz.Ali‟nin Ģehadeti Ġmam Ali Buyruğu‟nda Ģöyle geçmektedir: “Ortağı olmayan Bir Allah‟tan baĢka ilâh olmadığına Ģehâdet ederim. Ayrıca Muhammed‟in O‟nun kulu ve elçisi olduğuna da Ģehâdet ederim.”226

Görüldüğü gibi Hz. Ali‟nin Ģehadeti, Allah‟a ve Peygambere iman esaslarından ibarettir. Ama daha sonra bu esaslara Hz. Ali‟nin velayeti de eklenmiĢtir. Ezana (ve dolaylı olarak kelime-i Ģehadete) bir tür ġiî sembolü olan “ve eĢhedü enne Aliyyen veliyullah” ifadesi Safevi Devleti‟nin kurulmasıyla ġah Ġsmail‟in baĢa geçmesi üzerine eklenmiĢtir.227

Demir Baba Velayetnamesi‟nde de bölgenin önemli derviĢlerinde Kıdemli Baba‟nın Hakk‟a yürümesi anlatılırken, onun önce kendisi için Yasin okunmasını istediği, daha sonra da “EĢhedü en la ilahe illallah ve eĢhedu enne Muhammeden abduhu ve rasuluh” deyip, “Biz Allah’ın kullarıyız ve O’na döneceğiz”228

ayetinin hükmüyle canını teslim eylediği anlatılmaktadır.229

Burada da kelime-i Ģehadete herhangi bir ekleme yapılmadan olduğu gibi söylendiği görülmektedir.

Kaygusuz Abdal Menakıbnamesi‟nde “Bildi ki Muhammed dini kutludur. Ol vakit ikrar edip kelime-i Ģehadet getirdi, Müslüman oldu”230 denerek Müslüman olmak için kelime-i Ģehadet getirilmesinin gereğine iĢaret edilmektedir.

Bir dedebaba olan Bedri Noyan Ģöyle söylemektedir: “Alevî-BektaĢîler kelime-i Ģehadeti sürekli kullanırlar, buna inanmıĢlardır. Onların kelime-i Ģehadetlerinin sonunda bir de ufak ek vardır. Onlar Hz. Muhammed ve Ali‟yi aynı nurdan gelme sayarlar ve birbirinden ayırmazlar, bunu burada da görüyoruz: “EĢhedü en la ilahe illallah ve eĢhedu enne Muhammed-er Rasulullah ve eĢhedu enne Aliyyen veliyullah.” Aynı Ģekilde kelime-i tevhid de “La ilahe illallah Mıuhammedun Rasulullah Aliyyun veliyullah” Ģeklindedir. Yani Allah‟tan baĢka ilah olmadığına, Hz. Muhammed‟in Onun elçisi ve Ali‟nin Onun velisi (ermiĢi) olduğuna inanır ve Ģehadet ederler.”231

225 Eğri, age., s. 103.

226 Nehcü’l-Belâğâ, s. 34, 123, 139, 187, 225.

227 Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevîlik, s. 55; Onat, agm., s. 116. 228

Bakara, 2/156.

229 Demir Baba Vilayetnamesi, s. 72.

230 Güzel, Kaygusuz Abdal Menakıbnamesi, s. 57.

115

Gerek kelime-i Ģehadet gerek kelime-i tevhidde imamet konusu iĢlenmekte, Hz. Ali‟nin veli olduğu açıklanmaktadır. Haydar Kaya, bu inancın Kur‟an-ı Kerim‟in çeĢitli ayetleri ile özellikle “Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resulüdür, iman

edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler.”232 ayeti ile açıklandığını belirtmiĢtir.233

Hacı BektaĢ-ı Veli Menakıbnamesi‟nde de Hacı BektaĢ‟ın altı aylık iken Ģehadet parmağını kaldırıp, sonunda “ve eĢhedu enne Aliyyen veliyullah” diyerek Ģehadet getirdiği234

geçmektedir. Hızırnâme‟de de kelime-i tevhid, yine sonuna “Aliyyun veliyullah” ifadesi getirilerek verilmektedir.235

Viranî Baba Allah, Muhammed ve Ali‟ye inanıp Ģehadet getirmeyenler cehennem ehlidir demektedir. O bu düĢüncesine “Ayetlerimizi yalanlayıp onlara karşı

büyüklük taslayanlar, işte onlar cehennem ehlidir. Orada temelli kalacaklardır.”236 ayetini delil getirip, ayete, hadise ve kelam-ı Ali‟ye kulak vermeyenlerin, iman etmeyenlerin cehennem ehli olduğunu bildirmektedir.237

Alevî-BektaĢî kaynaklarda geçen, kelime-i Ģehadetin içeriğinde de var olan ve “Hak-Muhammed-Ali” Ģeklinde ifadesini bulan kavram, denilebilir ki Alevî- BektaĢîliğin en önemli sembolüdür. Öyle ki Alevî-BektaĢî edebiyatı bu „üçler‟ e iliĢkin deyiĢlerle doludur. Bu içlerde yer alan Hakk‟ın, aĢkın bir yaratıcı olan Allah‟ı; Muhammed‟in, genel anlamda nübüvveti yani peygamberliği; Ali‟nin de tasavvuftaki velayeti yani ermiĢliği ifade ettiği söylenebilir.238 BektaĢîlik‟te Hacı BektaĢ-ı Veli‟den sonra ikinci pir olarak kabul edilen ve BektaĢî tarikatının baĢına geçtikten sonra BektaĢîliği bir ıslahat ve teĢkilatlanmaya tabi tutan Balım Sultan, söz konusu “Hak- Muhammed-Ali” Ģeklinde ifade olunan telakkiyi, tarikatın içinde düsturlaĢtıran kiĢidir.239

Fığlalı, Alevî-BektaĢî zümrelerinin Allah-Muhammed-Ali üçlemesini, Hristiyanlıktaki Baba-oğul-kutsal ruh üçlemesine benzeten yazarların muhtemelen tasavvuf geleneğindeki nübüvvet-velayet konusunu atladıklarını belirtmektedir. Alevî

232

Maide, 5/55.

233 Kaya, Alevî-BektaĢî; Erkânı- Evradı ve Edebiyatı, Engin Matbaacılık, Ġstanbul 1993, s. 66. 234 Menakıb-ı Hacı BektaĢ-ı Veli, s. 4.

235 Hızırnâme, s. 300. 236

A‟raf, 7/36.

237 Viranî Baba, Ġlm-i Câvidân, s. 223.

238 Üzüm, Tarihsel ve Kültürel Boyutlarıyla Alevîlik, s. 71.

116

kültüründe uluhiyet, tabiî olarak nurun aslıdır. Nübüvvetin nuru, Peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed‟de; nübüvvet halkasının tamamlandığı noktada baĢlayan velayet nuru da Hz. Ali‟dedir. Bunun içindir ki ona “ġah-ı Velayet” derler. Nübüvvet ve velayet, esas itibariyle uluhiyetin mümessilleri oldukları ve aynı kaynaktan neĢ‟et ettikleri için, yan yana zikredilmeleri tabiîdir; çünkü bunlar zinciri tamamlayan halkalar hükmündedirler. Bununla beraber Alevî-BektaĢîlikteki velayet anlayıĢı, tasavvuf geleneğindekinden farklı olarak Hz. Ali‟ye velayet konusunda öncelik tanımıĢtır ve Batınîlikten büyük ölçüde etkilenmiĢtir. Bu kültür, velayeti Hz. Ali‟ye ve oğullarına tahsis etmektedir. Buna göre nübüvvet, dinin zahirî kısmını öğretme; velayet ise asıl önemli olan batınî yani iç anlamının özünü anlatma demektir.240

Ünlü BektaĢî dedebabası Bedi Noyan da bu kavramın Hristiyanlıktaki teslis inancı ile hiçbir ilgisinin olmadığını, aksine Ġslam dinindeki ulûhiyet, nübüvvet ve velayet kavramlarıyla iliĢkili olduğunu241 belirtmektedir.

Alevîlik içinden geçtiği tarihi sürece bağlı olarak, etkilendiği vahdet-i vücut anlayıĢı dolayısıyla kimi zaman bu üçleri tek bir hakikat olarak değerlendirmiĢtir. Bu yaklaĢımlar her ne kadar Alevîlik‟te Hz. Muhammed ve Ali‟nin ilahlaĢtırıldığını çağrıĢtırıyorsa da literatürün bütününe bakıldığında bunun böyle olmadığı, Hz. Muhammed ve Hz. Ali‟yi belli ölçüde Ġslam‟daki faziletlerine uygun biçimde tasvir ettiği gibi, aĢkın bir yaratıcının kabul edildiğine iliĢkin çok ciddi oranda göndermeler bulunduğu görülecektir.242