• Sonuç bulunamadı

Ğarib Kelimeleri Açıklama Metodu (Müfredât) 121 

2.  ez-Zeccâcî’nin el-Emâlî’deki Genel Metodu 116 

2.3.  Ğarib Kelimeleri Açıklama Metodu (Müfredât) 121 

ez-Zeccâcî’nin, bu kitapta öne çıkan en kayda değer yönlerinden birisi, Kur’an’da, Sünnet’te, şiirde, nesirde ve atasözlerinde geçen garip kelimeleri açıklamaya oldukça önem verip bu konu üzerine yoğunlaşması olduğu düşünülmektedir.

Şunu hemen belirtmek gerekir ki, hayatı ve eserleri hakkında bize ulaşan bilimsel veriler arasında, ez-Zecâcî’nin, Ğarîbu’l-Luğa ilmine dair müstakil bir eser kaleme aldığına dair bir bilgi ulaşmamıştır. Ancak eserlerinde tefsir ettiği ğarip kelimelerin sayısının bu konuda bir kitap oluşturacak kadar çok olduğu düşünülmektedir.

ez-Zeccâcî, el-Emâlî adlı eserinde metinde geçen ğarip bir kelimeyi açıklayacağı zaman bazen o kelimenin mastarını, bazen isim halini bazen de kendisini alır ve onu açıklamaktadır. Buna karşın, bazen, metinlerde geçen bir terkip ya da cümlenin manasını vereceğinde terkipteki lafzın aynısını alır ve onu tefsir etmektedir.

ez-Zeccâcî’nin, el-Emâlî adlı eserinde özellikle açıkladığı ğarib kelimelerin çoğunun, üst düzey denilebilecek derecede kelimeler olduğu düşünülmektedir. Zira bu kelimelerden birçoğunun kendisi bir yana kökünü bile normal lügatlerde bulmak mümkün görülmemektedir.

Geçen bir şiirde varit olan ğarip kelimeleri genellikle şiirde geçiş sırasına göre ele alırken bazen sıralamaya riayet etmeyip açıklamalarına en sondaki kelimeden başlamaktadır. Örneğin, el-Emâlî adlı eserinde İbnu’l-A‛râbî’den naklettiği bazı beyitlerin tahliline, beyitlerin en son kelimesi olan “en-Nifâs ” kelimesinden başlamaktadır.654

ez-Zeccâcî’nin ğarip kelimeleri belirlerken izlediği yöntemi şu şekilde ifade etmek uygun görülmüştür:

ez-Zeccâcî, önce genellikle içerisinde bir Kur’an-ı Kerim ayeti, Hadis-i Şerif, şiir, kıssa, atasözü ya da deyimsel bir ifade bulunan bir metin zikretmektedir. Daha sonra ilgili metinde geçen ğarip kelimeleri, Peygamber’in (s.a.s.), sahabelerin ya da alimlerin görüş ve yorumlarını zikrederek açıklamaktadır.

Ğarip kelimeleri açıklarken öncelikle lügat manaları üzerinde durmakta, terim manalarını ise sonra zikretmektedir. Kelimeleri açıklarken bazen, Cahiliye Dönemi’ndeki

      

manalarıyla İslam’ın gelişiyle kazanmış olduğu yeni manaları beraberce zikredip bir nebze de olsa karşılaştırma yaparak aradaki farkları belirtme usulünü takip ettiği de görülmektedir.655

Mesela, en-Nahl Suresi’nin yüz yirminci ayetini zikrettikten sonra, ayette geçen ğarip kelimeleri açıklamak için İbn Mes‛ûd’un açıklamalarını zikretmektedir. Daha sonra, ( ﻮﺑأ لﺎﻗ ّﻲِﺟﺎﱠﺟّﺰﻟا ﻢﺳﺎﻘﻟا) diyerek kendi görüşlerini açıklamaya başlayarak, ayette geçen “Ùânit” ve “Ðanîf” kelimelerinin manaları hakkındaki görüşlerini zikretmektedir.656

ez-Zeccâcî, ğarip kelimelerin manasını açığa kavuşturma hususunda açıklamalar yaparken yer yer tercihe şayan olan görüşü de belirtmektedir. Bu hususta göstermiş olduğu üstün gayrete, hem bu konudaki metodunu açıkça ortaya koyması hem de kayda değer örneklerden birisi olması açısından, Kehf Suresi’nin dokuzuncu ayetindeki “er- Raùîm” kelimesini açıklarken ortaya koyduğu metodu örnek vermek uygun görülmüştür. Şöyle ki, ez-Zeccâcî, “ (ﻢﻴﻗﱠﺮﻟا) kelimenin ne manaya geldiği hususunda beş görüş vardır” diyerek söze başladıktan sonra görüşleri ayrı ayrı ve sahiplerine nispet ederek şu şekilde açıklamaktadır:

er-Raùîm kelimesi, İbn Abbas’tan rivayet edildiğine göre, “Ashâb-ı Kehf’in isimlerinin yazılı olduğu levha” manasına gelmektedir.

Mücahitten gelen bir rivayete göre, Rumların lügatinde “divit” manasına gelmektedir. Ka‛b’dan rivayet edildiğine göre, “köy” manasını ifade etmektedir.

“Vâdi” manasına da gelmektedir.

Dahhâk ve Katâde’den rivayet edildiğine göre, “kitap” manasına delalet etmektedir. Görüşleri böylece açıkladıktan sonra: “Lügatçiler kelimenin beşinci manasını tercih etmektedirler” diyerek lügatçilerin tercih ettikleri manaya vurgu yapmaktadır.657 Burada,

el-Emâlî adlı eserinin bazı yerlerindeki gibi farklı görüşleri zikrettikten sonra kendisi “ben de şu görüşü tercih ediyorum” diye açık bir ibare kullanmamış olmasından lügatçilerin tercihini kabul etmeye meylettiği ve “bu husustaki tercih edilen görüş şudur” dedikten sonra sustuğu yerlerde kendisinin de o görüşü tercih ettiği düşünülmektedir.

      

655 ez-Zeccâcî, el-Emâlî, s. 2.

656 ez-Zeccâcî, el-Emâlî, s. 2.

Ğarip kelimeleri açıklarken, önce metinde geçen ğarip kelimeyi, daha sonra o kelimeyle aynı harflerden oluşup da birbirine karışma ihtimali bulunan başka kelimeleri de zikrederek onların manalarını açıklamaktadır. Hatta konuya yardımcı olsun diye istidraden zikrettiği kelimeyle ilgili başka bir açıklama daha yapılması gerekiyorsa onu da yaparak yeni kelimeler bile zikretmektedir. Mesela, “ödlekliğinden ve korkusundan dolayı işi ağırdan almak” manasına gelen ( ﱞعﺎﻛ ﱠﻊَﻛ) kelimesinin manalarını açıklarken sözlerinin arasına “şiddetli sıcaklık ya da sıcağın şiddeti” manasına gelen ( ٌﻚﻴِﻜَﻋو ﱞﻚﻋ) kelimesini açıkladıktan sonra ikinci kelimeyle mana ve vezince aynı olan ( ٌﻚﻴِﻛَأو ﱞكَأ) kelimesini de zikretmektedir.658

ez-Zeccâcî, bir konuyu anlatırken verdiği örneklerde, konunun ve örneğin tabiatı gereği diğer ilim dallarının bazı meselelerini çağrıştırarak talebenin zihnini meşgul edeceğine inandığı muhtemel bir soru ya da problemin ortaya çıkabileceğine kani olursa, ğarip kelimeleri açıklamadan önce bazen ilgili nassda geçen fıkhi ve akidevi hükümlerden bahsetmektedir. Bununla meselenin hükmü hakkındaki farklı görüşleri zikretmekte ve meseleyi muhkem hale getirerek talebenin zihninde meydana gelebilecek ilk problemleri cevaplamayı hedeflemekte olduğu düşünülmektedir. Ayrıca ez-Zeccâcî, bu metotla hem talebenin zihnini rahatlatmakta hem de düşünce ufkunu genişleterek, talebeyi birazdan yapacağı tahlilleri anlamaya müsait hale getirmekte, sonra ilgili nassın ğarip kelimelerini filolojik ve morfolojik açılardan açıklamaktadır.659

ez-Zeccâcî, bazen, hadislerde geçen ğarip bir kelimeyi açıklarken, “bu konuda alimlerin şu kadar görüşü var” dedikten sonra görüşleri mümkün olduğunca sahibini de zikrederek beyan etmektedir. Mesela, hadiste geçen “ﺔَﻋْﺮﱡـﺘﻟا” kelimesi hakkında “alimlerin üç tane görüşü vardır” dedikten sonra:

Bu kelime, Ebu Amr eş-Şeybâni’ye göre “derece” manasını ifade eder. Bir başkasına göre “kapı” manasına gelir.

      

658 ez-Zeccâcî, el-Emâlî, s. 105.

Ebu Ubeyde Ma’mer b. el-Musennâ’ya göre ise “yüksek yerde bulunan bahçe” manasındadır. “Eğer bahçe, yüksek olmayan yerde bulunursa o zaman (ravza) denilir.” Dedikten sonra A‛şâ’nın bir şiiriyle istişhâd ederek konuyu bağlamaktadır.660