• Sonuç bulunamadı

A

n t o n i o

J

u r a d o

- A

c e i t u n o

S

elçuklu hanedanına ilişkin ön­ceden yayınlanmış araştırmala­ rın en önemlileri, bu hanedandaki Sünnî diriliş dönemiyle ilgilidir. Özellikle Şiî propagandanın destek­ çileri, ama aynı zamanda Abbasi ha­ nedanının muhafızları olan eski Bûyi hanedanıyla karşılaştırıldığında, bu görüş gerçeklik kazanır.

Selçuklu tarihsel kaynaklarına yö­ nelik eleştirel bir okuma, bu değer­ lendirmeyi ne denli dikkatle ele al­ mamız gerektiğini ortaya koyar. Sel­ çuklu egemenliğini, ne onların düpe­ düz Şiî olmayışı, ne de yalnızca ken­ dilerini Sünnî olarak görmeleri ne­ deniyle Sünnî olarak tanımlamak olanaklıdır.

İlk Selçuklu sultanı Tuğrul Bey’in Mekke’ye giden hac yolunu koruma niyeti ve ardından Suriye ve Mısır’da sapkın Fatımîlere karşı giriştiği savaş­ lar, sultanın konumunu ve onun İslâ­ mî cemaate yararlılığını meşrulaştı­ ran görevleridir. Tuğrul Bey, meşru­ iyetini bu eylemlerden alıyordu. Ab-

Bu makale Eylül 1996'da Prag'ta verilen Co­ mité International d'Etudes Pre-Ottomanes et Ottomanes’ın 12. Sempozyumunda yapı­ lan bir konuşmanın genişletilmiş halidir.

basi halifesi, görevlendirme törenin­ de ona “küffâr ve mülhidîni (sapkın­ ları) kendi egemenliğine boyun eğ­ dirmesi”1 için iki kılıç vermekle, sul­ tanın bu niyetlerini onaylamıştı.

Selçuklu Türklerinin Sünnîliğini, ancak Şiî, İsmailî ya da Batınî kay­ naklarında belirtilen dönemin sap­ kın topluluklarına yönelik gerçek muhalefetle karşılaştırırsak doğru de­ ğerlendirebiliriz. Sunduğum bildiri­ nin ilk hedefi bu. İkinci olarak, Sel­ çuklu hanedanının -benim kanımca Sünnî olduklarına ilişkin mutlak de­ ğerlendirmeyi değiştirecek olan- ba­ zı sapkın özelliklerine değinmek de istiyorum.

Dönemin kaynakları, Selçuklu ön­ derlerine ilişkin Emir el-Mü1 minin’in kılıcı tanımlamasının yanısıra, bu önderlerin sapkınlık kalelerine karşı giriştiği gaza ya da cibâdlara da deği­ nirler. Bunların en önemlilerinden biri, Şâh-Diz kalesinin almışı ve sa­ hibi ünlü propagandacı Abdülmelik A tâş’m oğlu Ahmed’in öldürülme- siydi. Bu seferi yürütmekte karşılaşı­ lan güçlükler ve “düşmanlar”a zaman

1 el-Mustarşid'den Selçuklu Sultanı Mahmûd [ll]'ye. Karş.. el-Muntazam, s.a. 515, s.226.

zaman gösterilen hoşgörü, genel an­ lamda cihâd siyasasının sınırlı ufkunu ortaya koyar. Şâh-Diz kalesine yöne­ lik sefer, ilkin Bağdad’a bir saldırı ya­ pılacağı söylentileri ve muhtemelen aynı zamanda Horasan’daki huzur­ suzluklar nedeniyle ertelendi. Bu se­ fer ikinci olarak, sapkınlarla muhte­ mel bir ateşkes (muhâdana) ve bir uz­ laşmaya (muvâda’a) varmak üzere,

fukahâ’ ve fetva yoluyla barışçıl bir

çözümü tartışmak için kesintiye uğ­ ratıldı. Son olarak, Sultan Muham- med [I] sapkınların teslim olmalarına izin verip ardından birçoğuna verilen yol izniyle onların zarar görmeden bir başka kaleye (şimdi Hâlincân) yerleşmelerine imkân sağladı.2

Selçukluların cihâdı gerçekleştirir­ ken karşılaştıkları zorluklar göz önü­ ne alınırsa, Abbasi halifesinin Sel­ çuklu sultanlarından ikisine, Batınî mezhebiyle savaşma yükümlülükleri­ ni hatırlatmak zorunda kalması hiç

2 Karş. Ibnülasîr, el-KâmlI s.a. 500, ss.107-9. Ahmed 'Ataş hakkında, ayrıca bkz. el-KâmlI, s.a. 494, s .38, içinde: Karat Isfahan; Rahat ül-sudûr, s .155-6, içinde: Kal'at Dlz-Kûh ya da Şâh-DIz, her ikisi de aynı; el-Muntazam, s.a. 494, s .122: el-‘Urâda, s.83 ve devamı; T. Guztda, ss,444-6.

Sünnî Dirilişi Üzerine Bir Gözlem

memlûk el-Mukarreb Cevher,

olasılıkla sahibinin arzusuyla öldü­ rülmüştü.5 Katilin gerçek kimliğine ilişkin kuşkular, garip atmosfer ve toplumsal ilişkilerdeki durum ile

Sâvâ, 1187 tarihli. Parish'Watson Koleksiyonu

de şaşırtıcı değildir.

Selçuklu önderlerinin birçoğu, İs- mailiye mezhebi mensuplarının sal­ dırılarında öldü. Bu açıdan bakıldı­ ğında, dinse! aykırılıkla Selçuklu Sünnîliği arasındaki çatışma apaçık­ tır. îsmailiye muhalefetinin özgül ne­ denleri hâlâ çok iyi anlaşılamamış durumdadır. Ama gene de, bu silahlı kavgalar, zaman zaman Selçuklu hü­ kümetinin çıkarları ve mensuplarıyla içiçe geçmiş durumdadır; bu konuda hayatî bilgiler kaynaklarda kimi za­ man aktarma düzeyinde (ıva.'qîla/yu-

qâlu) yer alır. Katilin gerçek kimliği

konusundaki belirsizlik süregider. Burada siyasal gerçeklik bizi Selçuklu Halep meliki Rıdvan’ın üvey babası

Cenâh’iil Devle’nin bir Batınî tarafın­

dan bir cuma günü camide öldürül­ mesiyle ilgili korkunç cinayeti hatır­ latıyor. Aynı zamanda bu işin arka­ sında Rıdvan’ın olabileceği de söyle­ niyor.3 Batınî kurbanlarından bir başkası olan Aq-Sunqur el-Ahmad-

Yilî [el-Ahmad-Begî] sultan Mes’ûd’-

un buyruğuyla öldürülmüş gibi gözü­ küyor.4 Sultan Sencer’in gözdesi,

Hâtûn’un tavsiyesi (ishâra) sonucu işlendiğine inanan bazı kişilerin gö­ rüşünü aktarır.6

Türklerin yaşadığı ve uyguladığı İs­ lâm hep biraz sui generis (nev’i şahsı­ na münhasır) olagelmiştir. Karahanlı Türklerden söz ederken Pritsak, Sünnî olarak kabul edilmelerine karşın, onların zaman zaman Şiî özelliklerle renklenen İs­ lâm’larının ne denli ken­ dine özgü olduğuna deği­ nir.7 Örneğin Selçuklu döneminde, Sultan Tuğ­ rul Bey, birliklerinin ge­ çişine yardımcı olan Bağ- dad’ın al-Karh semtinin Şiî halkına açıkça teşekkür etmekte bir an bile duraksa-

XIII. yüzyol

Mortimer Schiff Koleksiyonu

düşmanlıkların koşullarıyla da doğrulanmaktadır. Me- likşâh’m ünlü ve dindar veziri Nizamülmülk’ün ölümü bile, hükümet, hila­ fet, saltanat ve vezaretteki en önemli mevkiler arasında mevcut rekabetlerin çetrefilli­ ğiyle karmaşıklaşmıştı. Farklı ta rafların hırsları önünde apaçık bir engel oluşturan vezirin ölümü göz önüne alındığında, kaynaklar Batınî maskesinin ardında gerçekte kim ol­ duğuna ilişkin belirgin bir yanıt ge­ tirmezler: Sultan Melikşâh mı, karısı (Terken) Hâtûn mu, yoksa sultanın karısıyla ittifak kuran vezir adayı Ta- celmülk mü vardı? Söz gelimi, 1b- nül’Adîm Halep Tarihi adlı yapıtının “şehit” vezire ayrılmış bölümünde, cinayetin sultanın onayının (ridan) yantsıra, Tacelmülk’ün entrikaları­ nın (tadbîr) olduğu kadar Terken-

mamıştı.8 Emir Öner de, kendi gö­ zünde “gerçek” ortaya çıkana değin onunla dinsel dogmaları tartışmak üzere (yunâzir) Batınî mezhebinin bi­ rini göndermesini yanlış bulmamıştı.9

6 Karş. T. Halab. s.87. Batınî topluluğuna ve Tacelmülk'e yönelik doğrudan bir suçlama daha sonra ortaya çıkar ve Nizâmi birlik tara­ fından yalanlanır. Age. "Ebülganâ'im Tâcel- mülk" maddesi, s.96.

7 Karş. "Von den Karluk zu den Karachani- den", içinde: ZDMG (1951), s.297. 3 el-Kâmil, s.a. 495, s.56.

4 age, s.a. 527, s .269. 5 Zubdatülnusra, ss.273-4.

8 el-Kâmil, s.a. 447, ss.323-4. 9 Age, s.a. 494, s.40.

Sünnî Dirilişi Üzerine Bir Gözlem

bun ellerinde kurban edildiğine tanık olan melik Muhammed [I]’in taraftar­ larından gelir.10 Yazar İbnülasîr, Batı­ nî doktrininin (makâlat el-batıniyye) İsfahan’da yerleşmesinin, Berkya- ruk’un, saltanatın bir başka rakibi olan kardeşi Mahmud’a karşı kenti kuşatmasının hemen ertesinde ger­ çekleştiği inancındadır. Sultan Berk-

10 Age, s.a. 494, s.42.

Basra kadılığına atanmış, hattâ elçilik misyonuyla onurlandı­

rılmıştı.11 Berkyaruk’un, emir­

deki Habeşî’den bir keresinde

aldığı beşbin Batmînin dışın­ da da,12 kendi birliklerinde Batınî unsurlara sahip olduğu anlaşılıyor.13 Bu türden refe­ ranslar, rakibi Muhammed’in birliklerinin Berkyaruk’a saldır­ madan önce neden yâ bâtınîya! diye bağırdıklarını da açıklayacak nitelik­ tedir.14

Selçuklu birliklerinin, Batınî mez­ hebinin sızma, propaganda ve be­ nimsenme faaliyetleri açısından yay­ gın bir odağı olduğu iyi bilinmekte­ dir. Sultan Muhammed [I]’in emirle­ rinden bazılarıyla Batınî unsurlar

11 Age, s.a. 494, s .37. 12 Age, s.a. 493, s.27.

13 Karş. el-Muntazam, s.a. 494, s.122; Mlr'âtülzamân, s.a. 494. f 134a.

14 el-Kâml! s.a. 494, s.42.

arasındaki bir sözleşme, Ahmed Atâş’a karşı başlatılacak seferi gecik­ tirdi.15 Sultan Sencer’in birlikleri arasında Batınîlerin yanı sıra kâfir Türkler de vardı.16

Bu durum, emirlik birliklerinde de aynıydı. Sultan Sencer’in emîri Arguş komutasında Gird-Kûh kalesinin İs­ mail! halkına karşı harekete geçirilen ordu, bu mezhep tarafından parayla- kandırıldığı için tam savaş anında muharebe meydanını terkctmişti.17

Yönetsel kademelerde bile aykırı­ lık atmosferi aynen görülüyordu. Söz geliıni, Muhammed [IJ’in veziri ve Batınî grubun ma'il’i S a ’delmiilk Ebulmahâsin, bir kan alma işlemi ya­ pılırken kullanılan iğnelerden birini zehirleyerek sultanı öldürmeye yöne­ lik başarısız bir komploda Ahmed Atâş’la işbirliği yapmıştı.18 * * Bu döne­ min kaynaklarından, Sencer, Mu­ hammed, Mahmûd ve Tuğrul gibi çe-

15 Age, s.a. 500, s.108.

16 Karş. el-Muntazam, s.a. 513, s .205; Mlr’ât- ülzamân, s.a. 513, s.77.

17 el-Kâmil, s.a. 528, s .276.

18 Râhatülsudûr, ss.158-61, el-Urâda. ss.88- 90; T. Guzîda, s.445. Karş. ayrıca Bundârt, Zubdatülnusra. ss.90-93.

Düşman olmalarına karşın, başvuru­ lan dönemin kaynakları bu iki grup arasında, bizim uzlaşmaz olarak nitele­ yebileceğimiz, “Sünnî muhafızlar ve aykırılar” gibi kesin bir bölünmeyi or­ taya koymazlar. Kendileri de Abbasî hilafetine kültürel ve geleneksel ola­ rak yabancı olan Selçuklular için, Ba- tınîlere karşı düşmanlıkla görevlendi­ rilmek zor gelmiş olmalıdır. Çünkü kendi konumları açısından, asıl gereksinim duydukları her şeyden öte sempatizanlar ya da taraftarlar bulmaktı.

Sultan Berkyaruk, Ba­ tınî mezhebiyle olan iliş­ kisi -meyi- yüzünden de­ falarca eleştirilmiştir. Bu suçlama, saltanatın öteki adayı ve yoldaşlarından bazılarının bu sapkın gru

yaruk ilk Batınî mezhebi arasında da­ ha başka bağlantılar da vardır. Muh­ temel ilk Batınî suikastçinin babası marangoz Tâhir, 486 H/M 109.3 tarihinde Bağdad’a bizzat Berk- yaruk’la birlikte gelmişti. A s­ lında bir vaiz olan bu adam, önceleri sultanın gözdesiydi.

Sâvâ, X/I. yüzyıl Ailen Balch

Koleksiyonu.

Sünnî Dirilişi Üzerine Bir Gözlem

XII. yüzyıl Mortimer Schiff Koleksiyonu.

şitli sultanlara vezirlik etmiş olan ve Batınî mezhebine yakınlığı (meyi) ve ilişkisi (va’adi'hi la-hum biA^mu-

sâ’ada) ile tanınmış olan Ebülkâsım

el-Dargazînî’nin yaratıcı zehirleme yöntemlerini öğrenmek mümkündür. Yine gizem perdesine bürünmüş bir olay19 olan Sultan Muhammed [I]’in ölümü anında, el-Dargazînî yalnız atabey Şîr-Gîr’ın kumandasında Alamut kalesine yönelik seferini durdurmayı başarmakla kalmayıp, atabeyi de oğlunu da öldürdü.20

Dahası aykırılık, bazı Selçuklular tarafından resmî doktrin olarak be­ nimsendi. Halep’te, melik Rıdvan İs- mailiye mezhebine yönelik açık ve alenî bir yakınlık (istinâ') gösterdi.21 Öyle görünüyor ki, astrologu el-Ha- kîm Es’ad onu Fatımî mezhebine ya­ kınlaştırmıştı.22 M ir’âtül'Zamân yaza-

19 Bkz. el-Bundârî. s.118.

20 Bu sefer hakkında, bkz. Râhatûlsudûr, s .162; T. Guzîda, s .446. Vezir ve sabotaj operasyonu hakkında, el-Bundârî, ss.123 ve 146,7.

21 T. Halah, s .144 ve İbnıilâtîr, el-KâmlI, s.a. 507, s,151'de Suriye hükümdarının ölümü­ ne ilişkin bölümde, onun pek çok konuda na­ sıl genellikle Batınîlere akıl danıştığından söz eder.

22 el-KâmlI, s.a. 490, s . l l .

rina göre, Rıdvân aynı zamanda on­ lara bir propaganda merkezi ya da dâr da’wa inşa ettirmişti.23 Bu himaye sonunda hutbe­

nin Abbasi yetkesinden Fatımî halifesi el-Mus- ta’lî’ninkine değiştiril­ mesine kadar gitti.24 Kir- man’da Sultan Tiran- Şâh [İrân-Şâh] ile Batınî Kâkâ Balîmân arasında da benzer bir ilişki vardır.25

Selçuklu birlikleri tarafın­ dan sapkınlara karşı verilen mü­ cadelenin yetersizliklerine ilişkin hoşnutsuzluk ve eleştiriler, bu olaylar ortaya çıkar çıkmaz halk arasında du­ yuluyordu. Halkın bazı kesimleri, yol izni amân-imtiyazı ve Tabas civarın­ daki îsmaililerle yaptığı bir barış ant­ laşması yüzünden Sultan Sencer’in emîri Buz-Guş [Bûz-Guş]’a karşı duy­ dukları öfkeyi dile getirdiler.26 Bağ- dad halkının bir kısmı, birlikleriyle kente saldırdığı sırada Sultan Mah- mud [II]’ye “Seni gidi Batınî; halife ve Müslümanlara saldıracağına git de Bizans’a (el-Rûm)’asaldır!” diye hay­ kırdılar.27 İbnülâsîr, bölgedeki Şam atabeyi Tug-Tegîn’in egemenliği al­ tındaki Sünnî halkınsa, bunun tersi­ ne, hükümdardan ve himayesindeki îsmailiye mezhebi mensuplarından duydukları korku yüzünden seslerini bile yükseltemediklerini belirtir.28

Şimdi bu bildiriye son vermeden önce, vardığım bazı sonuçlara değin­ meme izin verin.

• Dönemin kaynaklarına göz attı-

23 S.a. 499, s.17.

24 el-Kâmil, s.a. 490, s . l l ; T. Halab, Haydara b. el-Hasan el-Halabî maddesi, ss.1 3 3 ,135; Rıdvân b. Tutuş maddesi, s .145 ve el-Azîmî, s.372'de bir ay içinde olduğunu belirtir. 25 Karş. T. Selçuklyân-i Klrmân, s.23 vd.; el-Kâ-

mil, s.a. 494, s.41. 26 el-Kâmil, s.a. 497, ss.75-6. 27 el-Muntazam, s.a. 521, s .3. 28 el-Kâmil, s.a. 520, ss.235-6.

ğımızda, Selçukluların aykırılığa yö­ nelik tutumunu belirleyenin bir hoş­ görü sorunu olmadığını görürüz. Bu daha çok bir “çıkar” meselesidir. Bir yandan Selçukluların kendilerini il­ gilendirmediğini düşündükleri bir sorunu çözmeye yönelik belirli bir il­ gisizlik ya da baskı yokluğunu görür­ ken, öte yandan sapkın güçlerle muhtemel bir işbirliği doğrultusunda bir ilgi görüyoruz.

• Eğer olduysa sapkınlık karşıtı kovalama ve ele geçirme siyaseti, ka­ rar verilmediği gibi tanımlanmıyor­ du. Gerçek, dile getirdikleri hedef­ lerden tümüyle farklıydı.

• Mezheple muhtemel bir işbirliği­ ne ya da mezhep üyeliğine ilişkin söylentilerin temeli olmamasına kar­ şın, Selçukluların -ne yüksek ne de iyi olan- şöhreti ve popülaritesi, her­ hangi bir sağlam başarının olmayışı­ na dayanıyordu.

• Batınîlerin a priori Selçukluların karşıtı olduğunu söylemek, tümüyle yanlış olur. Bu iki grup arasındaki ilişki, bir yandan yakın ve örtülü Ba­ tınî tehdidinin bir sonucu, öte yan­ dan Selçuklu hükümdarlarının be- nimseyici tutumunun bir sonucudur. Kaynaklarda bu ikinci tutum meyi,

istinâ’ ve benzer kategorilerde dile

getirilmektedir. Buna uygun olarak, bu iki grubun uzlaşmaz bir tarzda “or- todoksluğu-aykırılığı”na ilişkin yön­ lendirici dogmayı doğrulayan apaçık bir bölme çizgisi oluşturmak olanak­ sızdır. Selçukluların Sünnîliği, kur­ banların kanlarıyla da lekelenmiş, güçlü sapkınlık eğilimleri olan tür­ den bir Sünnîliktir.

Selçuklu yetkililerinin tutumu ile Sünnî ideali arasındaki çelişki, döne­ min uleması tarafından sapkın mez­ hepleri çürütmek için yazılan, siyasal yetkilileri sapkınlık sorununa gerçek bir yanıt getirmemekle suçlayan bazı kitaplardaki örtülü eleştirelliği açık­ lamaktadır.

Çeviren; Gül Çağalı Güven

Benzer Belgeler