• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE ve ĠLGĠLĠ ARAġTIRMALAR

2.5. Üniversitelerde Yapı

Üniversitelerin birbirinde farklı amaçlara sahip olduklarını söyleyebiliriz. Esasen üniversitelerden, topluma yön vermesi ve bunu hem bilimsel etkinlikler hem de teknolojik altyapı çalıĢmaları ile yapması, ayrıca var olan kültüre katkı sağlaması ve daha sonraki nesillere ulaĢılmasına yardımcı olması, uygun mesleklere yeterli uzmanlıklara sahip bireyler yetiĢtirmesi, beklenmektedir (Aypay, 2003). Bu amaçların gerçekleĢmesi için var olan süreçler içinde birçok etkenden söz edebiliriz. Bu etkenlerden biri, üniversitelerdeki yapılardır. Bu yapılar sahip olunan amaçların gerçekleĢmesine katkı sağlar niteliklerde olmalıdır. Üniversitelerdeki yapılar bu

31

anlamda akademisyen davranıĢları ile doğrudan iliĢkili olabilir. Bu konu hakkında (akademisyenlerin davranıĢları, üniversitelerdeki örgüt yapısı veya yapısal durumları gibi) birçok bilimsel çalıĢma (Bess, 1984; Birnbaum, 1988; Bergquist, 1992; Berger, 1997; Aypay; 2001; Balcı, 2003; Karip, 2005; Antalyalı, 2008: Öz, 2015: Acer KarataĢ, 2015) vardır. Konu ile ilgili var olan çalıĢmalara bakıldığında, üniversitelerdeki örgütsel yapı hakkında farklı model ve yaklaĢımlardan söz edilebilir (Blau, 1973; Childers, 1981; Astin and Scherrei, 1984; Deal 1987; Birnbaum, 1988). Bu çalıĢmada insan kaynaklı; bürokratik, sembolik, politik ve sistem olmak üzere beĢ farklı sınıflandırmanın yapıldığı model çerçevesinde ele alınmıĢtır.

Ġnsan kaynaklı model, yönetimde insan iliĢkileri teorisinden esinlenerek örgütte insani değerleri temele alan bir modeldir. Bireysel farklılıklar ile beraber bireysel ihtiyaçlar, var olan yetenekler ve değerlerin örgütün biçimsel öğeleri arasındaki uyumunda insani çerçeveler dikkate alınarak gerçekleĢtirilmesini savunan bir yaklaĢımdır. Bu modelde bireysel olarak katılımın, kiĢilik, ihtiyaçlar insanın varoluĢ felsefesi gibi kavramların önemli olduğu da söylenebilir (ġiĢman, 2002).

Sembolik Model ise, çalıĢanlar arasında var olması gereken iletiĢimin genelde sembollerle yapıldığı bir model türüdür. ÇalıĢanlar arasında oluĢan iletiĢim sembolleri zamanla değiĢebilir de aynen devam da edebilir. Bu semboller insanların karmaĢık yapıdaki örgütlerde çalıĢması esnasında iletiĢimin daha etkin kanallarla yapılmasında faydalı olacaktır (Turner, 1984: Akt., Vibert, 2003).

Politik modelde, bu modelin özelliklerine sahip olan üniversiteler çoğunlukla bulundukları bölgelerde etkili olan üniversitelerdir. Kara verme, bu modelde hayati derecede önemlidir. Özellikle karar verme sürecinde var olan bireyler veya guruplar arasında çıkarlarını korumak yönünde kararlar alabilmek için bir mücadeleden söz etmek mümkündür. Bu mücadele bireylere ve guruplara kaynakların kullanımında karar verme gücünü sürekli olarak elde tutmaya imkân tanımayacak Ģekilde gerçekleĢir (Aypay, 2006).

Sistem Modeli, Bush (1995) sistem modelinin merkezinin çevre ile olan iliĢkiler olduğunu belirtmektedir. Ayrıca sistem modeli genel olarak açık sistem yani çevre ile iliĢkileri benimserken, bir sonraki model olan bürokratik model kapalı sistemin özelliklerini de taĢıyabilir. Her iki model de örgütlerin büyüyerek sınırlarını

32

çizebileceğini savunur. Sistem modelinin bu özelliklerinin yanı sıra, çalıĢanların amaçları gerçekleĢtirme konusundaki etkisini yeterince dikkate almaması, modelin bir eksikliği olarak belirtilebilir (Aypay, 2002).

AraĢtırmacıların üniversitelerdeki örgütsel yapı hakkında geliĢtirdikleri modelin bir baĢka boyutu olarak belirttiği ve bu çalıĢmanın da önemli bir değiĢkeni olan bürokratik modelde, olumsuz yönünün ağırlıkta olduğu bir model yapısının üzerine yoğunlaĢılmıĢtır. GeliĢimi engelleyici, kırtasiyeciliği arttıran, kurumların etkili ve hızlı kararlar vermesine engel olan bir model olarak gösterilse de kurallar ile düzenin sağlanmasında, dolayısıyla karmaĢıklığa ve kaosa engel olabilecek bir yanının olduğu da belirtilebilir (Vibert, 2003). Bürokratik yapının katı kurallarının varlığı, insan davranıĢlarının yaratıcılığını engellediği gibi bürokratik yapıya olan eleĢtirilerin de en önemli kaynaklarındandır. Oysa örgütte var olacak bir uzman kadronun oluĢmasına, bu kadronun iĢ ve iĢleyiĢlerde göstereceği adil kararlar ve sergileyeceği demokratik tutum ile düzenin ihdasına katkı sağlayacağı gerçeği, bürokratik modele yapılan pek çok eleĢtirinin önüne geçebilir (Eren, 2006).

Var olan ilkeler, prosedürler ve kurallar eğitim kurumlarının bürokratik yapının izlerini taĢıdığı düĢüncesini güçlendirmektedir (Hoy, 2003; Hoy ve Miskel, 2010; Hoy ve Sweetland, 2001; Hoy ve diğ. 1991). Buluç da (2009) toplumsal yapılar arasında sayılabilecek eğitim kurumlarının bürokratik yapının izlerini taĢıyabileceğini belirtmiĢtir. Otorite hiyerarĢisi, iĢ bölümü, objektif standartlar, teknik yeterlikler ve iĢleyiĢi düzenleyen kural ve prosedür gibi özellikleriyle eğitim örgütleri, bürokratik kurumlardır (Weber, 1947; Akt: Hoy, 2003).

Sadece bizim ülkemizde değil, diğer ülkelerde de eğitim sisteminin genel olarak merkezi bir yapı göstermesinden kaynaklı, eğitim sistemlerinde bürokratik yapının izlerini görmek mümkündür (Yücel, 1999). Eğitim sistemleri içinde yer alan üniversitelerde de hiyerarĢinin etrafında Ģekillenen kurallar ve prosedürlerin davranıĢların Ģekillenmesinde etkili olacağı aĢikârdır. Bu kurallar ve prosedürlere göre sadece davranıĢlar değil üniversitelerde verilen eğitimin içerikleri de belirlenmektedir (McGuigan ve Hoy, 2006). Bu bağlamda, üniversitelerin bürokratik yapının izlerini taĢıdığı bir örgüt olmasından kaynaklı bürokratik yapının gereği olan hiyerarĢinin,

33

kuralların ve prosedürlerin akademisyenlerin davranıĢları ve mesleki algılarına dair etkisinin olması mümkündür (Cerit, 2013).

Sinden, Hoy ve Sweetland (2004); bürokratik izler taĢıyan örgütlerde aĢırı kuralcı tutumların iĢ görenlerin kontrol ve denetimlerinin kimi zaman iĢ motivasyonunu ve doyumunu olumsuz yönde etkileyebileceğini belirtmiĢlerdir. Hatta bürokratik yapının önemli bir öğesi olan kurallara uymamanın gereği olarak verilebilecek cezalar sadece iĢ motivasyonunu ve doyumu olumsuz yönde etkilemekle kalmayıp örgüte dair olumsuz tutumların ortaya çıkmasına da neden olabilir. Bu durum çalıĢanları örgüte uyumdan uzaklaĢtırabileceği gibi amaçların gerçekleĢmesi için kararlara katılımları ve örgüte olan bağlılıkları da olumsuz yönde etkileyecektir (Adler ve Borys, 1996). Bürokrasinin genel olarak olumsuz yönlerinden olan aĢırı kuralcılık ve kırtasiyecilik çalıĢanlar üzerinde elbette olumsuz etkiler ortaya çıkaracaktır. Bunlar yaratıcılığın ölmesi, kiĢisel geliĢime imkân tanımamasından kaynaklı yenileĢmenin düĢük düzeyde olması gibidir (ġimĢek, 2004). Tüm bu belirtilen durumlar bürokratik yapının olumsuz yönlerine vurgu yapmaktadır. Ancak bunun yanında bürokratik yapının olumlu yönlerinden de söz edilebilir. Olumlu yönlerine vurgu yapan çalıĢmalara bakıldığında bürokratik yapının, örgüt içinde çalıĢanların sergileyeceği tutum ve davranıĢları önceden belirlediği için bu sayede iĢ stresini azalttığı, hatta bununla beraber yaratıcılığa katkı sağladığı belirtilmiĢtir. Ayrıca örgüt içinde düzenin sağlanması ile bireysel performanslar üzerinde olumlu etki yarattığı bu sayede bazen esnekliğe bile sebep olduğu söylenebilir (Hoy ve Sweetland, 2001; Hoy, 2003; Sinden, Hoy ve Sweetland, 2004). Tabi bu olumlu etkilere rağmen, Gouldner (1954) ve Metron (1957), bürokratik yapının korkutucu bir yapı olduğunu belirten araĢtırmacılardandır (Hoy ve Sweetland, 2001).

Eğitim örgütlerinde çoğunlukla okulların örgüt yapısını inceleyen ve bürokratik yapıya dair yapılan çalıĢmalarda (Sinden, Hoy ve Sweetland, 2004; McGuigan, 2005; McGuigan ve Hoy, 2006; Watts, 2009; Beard ve diğ. 2010; Mayerson, 2010; Lennon, 2010; Anderson, 2012; Messick, 2012; Cerit, 2013) çoğunlukla kullanılan sınıflandırma, konu ile ilgili geniĢ çaplı araĢtırmalar yapan Hoy ve Sweetland (2000, 2001) tarafından yapılmıĢtır. Bu sınıflandırma milli eğitimin genel amaçları çerçevesinde Ģekillenen eğitim sistemimizin, bir baĢka öğretim kademesi olan üniversitelerde de geçerli olacağı düĢüncesi ile bu çalıĢmada bu sınıflandırma temelinde ĢekillenmiĢtir. Bu bağlamda,

34

mevcut araĢtırma kapsamında, bu sınıflandırma çerçevesinde bir araĢtırma gerçekleĢtirilmiĢtir. Hoy ve Sweetland (2001), yaptıkları sınıflandırmada eğitim örgütlerindeki bürokratik yapıyı kolaylaĢtırıcı okul yapısı ve engelleyici okul yapısı Ģeklinde sınıflandırmıĢlardır. Engelleyici okul yapısı, var olan hiyerarĢi çerçevesinde Ģekillenen aĢırı kuralcı yapılardır. Bu yapılar eğitimcilerin davranıĢlarının sıkı bir Ģekilde denetlenmesi ve kurallara göre Ģekillendirilmesi ile meydana gelir. Yöneticilerin bu yapılar içinde gücü arttırılmıĢ hiyerarĢik bir hal almıĢtır. Dolayısıyla bu tarz bir yapı, eğitimcilerin isteksiz, bağlılıksız ve zorlayıcı bir davranıĢ sergilemesine neden olur (Hoy ve Miskel, 2010). Bu engelleyici yapılar, çalıĢanların kurallara kesin uyum göstermesini, aksi halde ise cezalandırılmasını öngörür. ÇalıĢanların bu kurallar çerçevesinde hareket ettiğinde örgüt düzeninin ve iĢleyiĢinin devam edeceğine inanan yapılardır (Sinden, Hoy ve Sweetland, 2004 ). Bunun aksi olan kolaylaĢtırıcı yapı, eğitim örgütlerinin özde misyonu ile daha yakından ilgili olan bir yapıdır. Eğitim örgütleri geliĢimi destekleyici, yaratıcılığı teĢvik edici ortak kararlar ile yönetimin, cezalandırma temelli değil problem çözme temelli bir yaklaĢımın görüldüğü yerler olarak kolaylaĢtırıcı yapının daha olumlu etki yaratabileceği örgütlerdir (Hoy, 2003; Hoy ve Miskel, 2010). KolaylaĢtırıcı yapı ile iĢbirlikçi yaklaĢımın ve kolektif çalıĢmanın görüleceği muhtemeldir. Bu yapıların olduğu örgütlerde, çalıĢanlarda adanmıĢlık ve katılım davranıĢları yüksektir. Bunların aksine engelleyici yapıların olduğu ortamlarda yönetimin aĢırı kontrolü, merkezi güce aĢırı bağlılık ve mevcut gücü koruma eğilimi mevcuttur (Jacob, 2003).