• Sonuç bulunamadı

GELİR DAĞILIMI BAKIMINDAN VERGİ SİSTEMLERİ VE VERGİ TÜRLERİ

4. HARCAMALAR ÜZERİNDEN ALINAN VERGİLER

4.2. ÖZEL TÜKETİM VERGİSİ

43

bulunurlar ve bu gelecekte sırasıyla fiyat artışlarına, yeni ücret artışı taleplerine ve maliyet enflasyonu sarmalına yol açabilir.

Türkiye’de katma değer vergisi gelir dağılımı üzerinde önemli etkilere sahiptir.

KDV bir ekonomide yaratılan katma değer üzerinden alınır ve uygulamada vergi yükü nihai tüketiciye yansır. Ancak bu durum her zaman geçerli değildir. Örneğin, üretimin her aşamasında alınan katma değer vergisi, üreticinin malını satamaması durumunda, üretici tarafından ödenmiş olur. Bu durumda üretici daha elde etmediği, belki de hiç edemeyeceği gelirinin vergisini vermiş bulunmaktadır. Bu durumun gelir dağılımı açısından kişisel gelir dağılımını ve fonksiyonel gelir dağılımını bozucu etkileri vardır diyebiliriz.

Katma değer vergisi, bireylerin kişisel durumlarını (engelli olmak, vb.) ve gelirlerini dikkate almaması nedeniyle gelir dağılımını olumsuz etkilemektedir. Katma değer vergisinde bireylerin zengin ya da fakir olup olmadığı dikkate alınmaz. Bu nedenle ödenen vergi ile bireylerin gelirleri arasında azalan oranlı bir ilişki söz konusu olmaktadır.

Ancak KDV uygulamasının gelir dağılımını düzeltecek hiçbir işlevden yoksun olduğu da düşünülmemelidir. KDV oranlarının mal grupları itibarıyla farklı belirlenmesi mümkündür. Bu çerçevede düşük ve orta gelir gruplarının tüketiminde önemli yer tutan temel tüketim maddeleri ve gıda ürünlerinde oranlar düşük, lüks tüketim mallarında ise yüksek belirlenebilmektedir. Eğer bu durum gerçekleşirse gelir dağılımı adaletsizliği giderilebilir.

44

Ülkemizde 1980 yıllarından sonra vergi sistemimizi sadeleştirmek amacıyla köklü düzenlemelere gidilmiş ve bu doğrultuda 1985 yılında harcama vergileri kapsamında yapılan düzenleme ile ilk olarak KDV uygulamaya konulmuştur. Daha sonra Avrupa Birliği ile yapılan uyum çalışmaları ile ilgili olarak 2002 yılında 24783 sayılı Resmi Gazete' de 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu kabul edilmiştir. Avrupa Birliği’nde bu verginin getiriliş amacı devlet bütçesine gelir sağlamaktan ziyade topluma sosyal dengeyi getirmektedir. Ülkemizde özel tüketim vergisi alınması gereken listelere bakıldığında bazı temel ihtiyaçları karşılamamıza katkı sağlayan mallar, lüks tüketim malları, alkol sigara gibi sağlık için zararlı olan mallar ve benzin, mazot, gaz gibi doğaya zararı olan malların olduğu görülmektedir.

Özel tüketim vergileri, her ne kadar katma değer vergisinden farklı olarak, üretimin her aşamasında alınmaması ve bir kez alınması gibi özelliklere sahip olmasına rağmen, bütçeye gelir sağlama ve tüketicilerin harcama kararlarını etkileyici bir role sahip olmasından dolayı Türk vergi sisteminde öne çıkan vergi türlerinden biridir. Ayrıca katma değer vergisinde olduğu gibi özel tüketim vergisi de mal ve hizmetlerin toplam fiyatı içinde gizlenmiştir. Ülkemizde özel tüketim vergisinin tercih edilmesinin önemli sebeplerinden bazıları, tahsilatının kolay olması, talep esnekliği düşük mallara uygulandığında mükellefler tarafından hissedilmemesi ve bütçe gelirlerini arttırıcı etkisi gibi özelliklere sahip olmasıdır.

Özel tüketim vergileri, bazı mal ve hizmet gruplarından daha fazla fayda elde eden kişilerden ve topluma zararlı olduğu herkes tarafından kabul edilmiş ürünlerin tüketimini azaltmak için alınmaktadır. Bu sayede alışkanlık (bağımlılık) verici maddeler (Alkollü içkiler, tütün mamulleri vb.) yüksek oranda vergilendirilecek ve topluma olan zararlar minimuma indirilecektir. Belirli üretim ve tüketim faaliyetlerinin neden olduğu çevre kirliliğini önleme konusunda da bu vergilerin yardımı olabilmektedir. Özel tüketim vergilerinin diğer özelliklerine baktığımızda, ithal edilen ürünlerin özel tüketim vergisine tabi olması, gümrükten alınırken fiyatların artmasına ve o mala ilişkin tüketimin azalmasına neden olmaktadır. Bu sayede ithal mallarına olan talep azalmakta dış ticaret dengesini sağlamada özel tüketim vergisinin alınması fayda sağlamaktadır. Bunun yanı

45

sıra ülke içindeki malların tüketiminde talebi yüksek olan mallara konulan ÖTV'nin bütçe gelirleri içerisindeki aldığı pay da oldukça fazladır (Karakoç, 2003: 82).

Özel tüketim vergisi kullanılarak gelir dağılımının daha adaletli olması adına vergi yükü artan oranlı bir şekilde dağılmaktadır. Örneğin, geliri fazla olan kişilerin lüks tüketim mallarına yapmış oldukları harcamalar, bu kişilerin harcama alışkanlıklarının içerisinde lüks tüketim mallarının fazla olmasından dolayı artan oranlı bir vergi yükü oluşmasına neden olur. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkelerde vergi yükünün adaletsiz dağılımını biraz da olsa azaltmaktadır. Ancak kişilerin özellikle tüketim alışkanlığı olduğu malların yüksek oranlarda özel tüketim vergisine tabi olması gelir dağılımı üzerinde olumsuz etki yaratmaktadır. Örneğin, düşük gelir seviyesine sahip kişilerin alkol, sigara gibi özel tüketim vergisine tabi malları alışkanlıklarından vazgeçemedikleri için tüketiyor olması ve ödeme güçlerine göre bu fiyatlandırmanın yapılmıyor olması nedeniyle yüksek gelir seviyesine sahip kişilerin aynı malları tüketmesi sonucunda oluşan vergi yüklerinde adaletsizlik ortaya çıkmaktadır. Bu durum iki kesimin ödeme güçlerine bakıldığında tersine artan oranlı bir etki yaratmakta ve ekonomideki gelir dağılımı adaletini negatif yönde etkilemektedir.

Özel tüketim vergisi, gelir dağılımı bozukluğu, bölgesel gelişme farklılıkları ve çevresel sorunlar gibi kalkınma temelli ve toplumsal sorunların aşılması açısından da önemli fonksiyonlar yüklenebilir. Bu çerçevede özellikle az gelişmiş bölgelerin üretim veya tüketim özellikleri açısından önemli özellik taşıyan ürünlere vergisel avantajlar sağlanabilmektedir. Tam tersi gelişmiş bölgelerin üretim ve/veya tüketim özellikleri açısından özelliği olan ürünlere ise yüksek ÖTV uygulanabilmektedir. Bu şekilde gelişme farklarını ve gelir dağılımı sonuçlarını düzeltmek mümkün olabilmektedir. Ayrıca yüksek ve düşük gelir seviyesine sahip grupların tüketim kalıbı içinde önemli olan mallar için farklı ÖTV politikaları benimseyerek gelir dağılımını düzeltici sonuçlar elde edilebilmesi mümkün olabilir (Sağbaş, 2013: 148).

Özel tüketim vergisi politikaları ile gelir dağılımı adaletsizliğini gidermek amacıyla, 2016 yılında 2016/9542 sayılı Kararnamenin eki ile ÖTV alınmasındaki etkenlerde ve oranlarda değişikliğe gidilmiştir. Bu değişiklik sonucunda, otomobillerde özel tüketim vergisinin belirlenmesinde motor silindir hacmi ile birlikte otomobilin fiyatı

46

da dikkate alınmaya başladı. Yapılan düzenleme ile otomobilin değeri 40.000,00 TL’yi ve motor silindir hacmi de 1600 CC’yi aşmıyor ise %45, otomobilin değeri 40.000,00 TL ile 70.000,00 TL arasında ve motor silindir hacmi de 1600 CC’yi aşmıyor ise %50, otomobilin değeri 100.000,00 TL’yi aşıyor ve motor silindir hacmi de 1600-2000 CC arasında ise %100 olarak özel tüketim vergisi oranı uygulanacaktır. Yapılan bu değişiklik sonucunda yüksek gelirli ve düşük gelirli grupların özel tüketim vergisi karşısındaki sorumlulukları farklılaştı ve gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek amacıyla yapılan politik kararlara bir yenisi daha eklenmiş oldu.