• Sonuç bulunamadı

Örgütsel Mutluluk ile İlgili Yurt Dışı Araştırmalar

2.2. İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.2.2. Örgütsel Mutluluk ile İlgili Yurt Dışı Araştırmalar

Brouskeli, Kaltsi ve Loumakou (2018) Yunanistan eğitim sisteminde farklı ortaöğretim kurumlarında görevli öğretmenlerin mesleki iyi oluş ve psikolojik sağlamlık düzeyleri arasındaki ilişkileri ve bu değişkenlerin bazı bağımsız değişkenlere göre karşılaştırılmasını amaçlayan araştırmalarında öğretmenlerin mesleki iyi oluşlarını ölçmek için ‘Çalışma koşulları’, ‘Çalışma arkadaşları’, ‘Meslekî yeterlikler’ ve ‘İşgören ve İş’ alt boyutlarından oluşan ve “Okul İşgörenleri Mesleki İyi Oluş Modelini” esas alan

bir ölçme aracı kullanmışlardır. Bulgular, Yunan okullarındaki öğretmenlerin özellikle çalışma koşullarına ilişkin daha düşük, ancak genel olarak bakıldığında ortalamanın üzerinde bir iyi oluş düzeyine sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Cinsiyet, yaş, farklı yeterlilikler [ikinci üniversite okuma, lisansüstü öğrenim], öğretmenlik kıdemi ve branş açısından mesleki iyi oluş anlamlı biçimde farklılaşmamaktadır. Bununla birlikte; şehirleşme, okul türü, okul büyüklüğü ve öğrencilerin sosyo-ekonomik durumları değişkenleri açısından anlamlı farklılıklar saptanmıştır. Cinsiyet değişkeni, mesleki iyi oluşun ‘Çalışma Koşulları’ alt boyutunda erkek öğretmenler lehine anlamlı fark ortaya çıkarmaktadır. Yaş değişkeni de, 30-40 yaş arası öğretmenler ile 41-50 yaş grubu öğretmenler arasında mesleki iyi oluşun ‘Çalışma Arkadaşları alt boyutunda anlamlı fark ortaya çıkarmaktadır. Sosyal Bilimler dersleri öğretmenleri daha yüksek ortalamaya sahiptirler. Şehir merkezlerindeki okullarda görevli öğretmenlerin mesleki iyi oluş düzeyleri daha düşüktür. Psikolojik sağlamlık ve mesleki iyi oluş arasında pozitif yönlü ve anlamlı ilişki saptanmıştır. En yüksek ortak varyans yüzdesine sahip boyut ‘Çalışma arkadaşları’ boyutu olarak gözlenmiştir.

Paterson ve Grantham (2016) İskoçya’da ilkokullarda öğretmenleri mutlu eden faktörleri belirlemeyi amaçladıkları araştırmada iki aşamalı bir yol izlemişlerdir. Birinci aşamada Glasgow Motivasyon ve İyi Oluş Profili aracılığıyla okulların profilleri belirlenmiş ve en yüksek değerleri ortaya koyan okullar ikinci aşamaya alınmıştır. Bir okulda görev yapan altı öğretmen odak grup görüşmeleri gerçekleştirilmiş ve ‘öğretmen mutluluğunu’ destekleyen etmenler belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırma neticesine,

‘Sağlık ve Güven’, ‘Özerklik’, ‘Kurum’ ve ‘Yönetim’ başlıkları altında etmenler sıralanmıştır. Bu etmenlere örnek olarak ‘yardım isteyebilme’, ‘okulda mutlu hissetme’, ‘meslektaşlardan destek görme’, ‘görüşlerin dinlenmesi’, ‘bir öğretmen olarak değer verilmesi’, ‘saygı duyulması’, ‘güven duyulması’ ve ‘kaynakların paylaşılması’ sıralanabilir.

Hempfling (2015) öğrenci işleri personelinin öznel mutluluk, işe yoğunlaşma[work engagement] ve örgütsel destek algıları arasındaki ilişkilere odaklandığı araştırmasında, işgörenlerin ‘orta düzeyde’ mutlu olduklarını ortaya koyan bulgulara ulaşılmıştır. Araştırmada ele alınan demografik değişkenlerde yalnızca, ‘öğrenci işleri departmanında çalışılan yıl’ değişkeni öznel mutluluk, işe yoğunlaşma ve algılanan örgütsel destek açısından anlamlı fark kaynağı olarak bulunmuştur. Ayrıca, örgütsel destek algısı yüksek olan katılımcıların daha mutlu işgörenler olduğu da bulgularla ortaya konmuştur.

Kim ve Choi (2015) pozitif psikolojik sermayenin öğretmenlerin örgütsel bağlılık düzeylerine etkisinde mutluluk ve stresin aracılık etkisini araştırdığı çalışmada 300 ilkokulöğretmeni üzerinde uyguladıkları anket formu aracılığıyla veriler toplamışlardır. Araştırma bulgularına göre, pozitif psikolojik sermaye öğretmenlerin örgütsel bağlılıklarını olumlu yönde etkilemektedir. Mutluluk, örgütsel bağlılık ile psikolojik sermaye arasında olumlu bir aracı olarak bulunmuştur. Bu bulgulara dayalı olarak da, araştırmacılar, örgütsel mutluluk ve pozitif psikolojik sermaye düzeylerinin artırılmasının örgütsel bağlılığın sürdürülmesinde önemli bir gereksinim olduğunu ifade etmektedirler.

Soykan (2015) Yeni Zelanda’da psikolojik sermayenin öğretmen öznel iyi-oluşu ve stress üzerindeki etkilerini araştırdığı çalışmada, psikolojik sermayenin stresten korunmada önemli bir ‘koruyucu etmen’ olduğunu ve yüksek iyi oluş düzeyine sahip öğretmenlerin daha yüksek psikolojik sermayeye ve daha düşük stress düzeyine sahip olduklarını saptamıştır. Psikolojik sermaye yaşam doyumu ve olumlu duygulanım ile pozitif ilişkiliyken algılanan stress ile negatif ilişkilidir.

Williams, Kern ve Waters (2015) onbeş aylık bir sürede 432 öğretmen ile gerçekleştirdikleri araştırmalarında psikolojik sermaye, örgütsel erdemler ve okul işgörenlerinin işteki mutluluk düzeyleri arasındaki ilişkileri incelemişlerdir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, psikolojik sermaye ve örgütsel erdem algıları

işgören mutluluğunun yordayıcısı olarak bulunmuştur. Ayrıca, psikolojik sermaye ve örgütsel erdem algısı ile işteki mutluluk düzeyi arasında yüksek düzeyde pozitif bir korelasyon bulunmuştur.

Buragohain ve Hazarika (2015) ortaokul öğretmenlerinin mutluluk düzeyleri ile iş doyum düzeyleri arasındaki ilişkileri konu edinmişlerdir. Araştırma bulgularına göre, Kırsalda çalışan öğretmenler ile şehirde çalışan öğretmenlerin mutluluk düzeyleri anlamlı biçimde farklılaşmaktadır. Okul türü, çalışma biçimi [Sözleşmeli / Kadrolu] değişkeni anlamlı farklılık kaynağı olarak bulunmuştur. Cinsiyet değişkeni açısından ise anlamlı farklılık saptanmamıştır. Mutluluk düzeyi ile iş doyumu arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki bulunmuştur.

Collie (2014) öğretmenlerin ve öğrencilerin okul deneyimlerine oldukça fazla etki eden öğretmenlerin iyi oluş düzeyleri ve motivasyon kavramları üzerine odaklanmıştır. Araştırmacı, çalışmasını üç araştırma üzerinde gerçekleştirmiştir. Birinci araştırmada, öğretmen iyi oluşunu ölçmeye yönelik olarak bir ölçme aracı [Öğretmen İyi Oluş Ölçeği] geliştirilmiştir. Öğretmen İyi Oluş Ölçeği “İş yükü iyi oluşu”, “Öğretmen iyi oluşu” ve “Öğrenci etkileşim iyi oluşu” alt boyutlarından oluşmaktadır. İkinci araştırmada öğretmen iyi oluşu, motivasyon, iş doyumu ve örgütsel bağlılık modeli test edilmektedir. Üçüncü araştırmada öğretmen iyi oluşu ile öz-yeterlik algılarının zaman içerisindeki değişimi incelenmektedir. İyi oluş sabit düzeyde kalırken, sınıf yönetimine ilişkin öz- yeterlik artış göstermektedir. Araştırma bulguları ayrıca özerlik ve yetkinlik gibi temel psikolojik gereksinimlerin de iyi oluşu anlamlı biçimde yordadığını ortaya koymaktadır. Yadav (2012) farklı kademelerdeki kurumlarda [ilkokul, ortaokul ve liselerde] görev yapmakta olan öğretmenlerin mutluluk düzeyleri ile öğretmenlik etkililik düzeyleri arasındaki ilişkileri araştırmıştır. Yaş, cinsiyet ve meslekî kıdem değişkenleri de dikkate alınmıştır. Araştırma bulguları, öğretmenlerin mutluluk düzeyleri ile etkililik düzeyleri arasında pozitif yönde yüksek korelasyonu işaret etmektedir. Mutluluk, öğretmenler için, öğretmenlik niteliğini artırıcı yönde etkiye sahiptir. Mutluluk algıları cinsiyet ve yaş değişkenlerine göre anlamlı biçimde farklılaşmazken, kıdem anlamlı farklılık kaynağı olarak bulunmuştur.

Peplinski (2014), çalışılan kurumla/örgütle ilgili algıların işgörenlerin düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını nasıl etkilediğini ortaya çıkarmak amacını

taşıyan araştırmasında algılanan sosyal destek ve işgören sinizminin işgören iyi oluşu üzerindeki etkilerini belirlemeyi araştırmıştır. Online bir anket ve araştırmacının uyguladığı basılı anket aracılığıyla veriler farklı sektörlerde ve bir imalat firmasında görevli 161 işgören üzerinden toplanmıştır. Bulgulara göre, algılanan sosyal destek ile örgütsel sinizm arasında güçlü ve negatif yönlü bir ilişki saptanmıştır. Duyuşsal sinizm iyi oluş ve işgören devri eğilimleri üzerinde kısmî aracı etkiye sahipken, bilişsel sinizm de algılanan sosyal destek ve sosyal işlevsizlik/bozukluk arasında aracı etkiye sahiptir.

Zhang ve Gibson (2013) özellikle etkileşimsel adalet ile işgören mutluluğu üzerinde durdukları araştırmada, bir Amerikan üniversitesinin farklı enstitülerinde öğrenimlerini sürdürmekte ve aynı zamanda bir işte çalışmakta olan 102 lisansüstü öğrencisi üzerinden iki yarıyılda gerçekleştirdikleri açık-uçlu ve kapalı uçlu görüşmeler aracılığıyla veri toplamışlardır. Katılımcılara öncelikle danışmanlarından en son ne yapmasını/yapılmasını istedikleri ve bunun karşılığında aldıkları tepkiler sorulmuştur. Daha sonraki aşamada ise, o durumu akılda tutmaları ve danışman tepkileri, işgören mutluluğu, etkileşimsel adalet ve memnuniyet düzeyi gibi konularla ilgili maddelerin yer aldığı bir veri toplama aracı kullanılmıştır. Bulgulara göre, danışmanların ilgili davranışları ve öğrencilerin etkileşimsel adalet algısı mutluluk düzeyine olumlu etki etmektedir. Etkileşimsel adalet mutluluğu anlamlı bir yordayıcısı olarak bulunmuştur. Ayrıca, etkileşimsel adalet, danışman davranışları ve mutluluk arasında anlamlı bir aracı etkiye sahiptir.

Roffey (2012) de öğretmen – öğrenci ilişkileri ve öğretmenlerin iyi oluş düzeyleri arasındaki ilişki üzerine odaklanmaktadır. Bu ilişkilerin öğretmen iyi oluşu ve öğretmenlerin stresle ve yıpranmayla başa çıkmadaki rolü sorgulanmaktadır. Nitel araştırma yönteminin kullanıldığı araştırmada, Avustralya’da altı okulda [4 ilkokul, 2 lise] öğretmenler, okul yöneticileri, rehber öğretmenler ve öğrenciler ile yarı- yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulguları, alanyazında yer alan ‘olumlu ilişkiler ve sosyal sermaye okullarda dayanıklılık ve iyi oluşun temel dayanaklarındandır’ bulgusunu desteklemektedir. Okul içerisindeki ilişkilerin niteliğinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi akademik başarı, iyi oluş ve prososyal davranışları doğuracak öğrenme ortamlarını yaratacaktır.

Spilt, Koomen ve Thijs (2011) kuramsal araştırmalarında öğretmenlerin iyi oluş düzeylerinin örgütsel iletişime ve öğretmen-öğrenci etkileşimine etkileri üzerinde

durmaktadır. Araştırmacılar beş aşamalı bir yol izlemektedir. İlk olarak, “Transactional Model of Stress and Coping”[İşlemsel Stress ve Başa Çıkma Modeli] (Lazarus 1991) genel hatlarıyla tanımlanmakta ve değerlendirilmektedir. Bu modelde yer alan ve strese yol açan dış etmenlerin anlaşılması, öğretmen-öğrenci arasındaki ilişkiye yansıyan etkilerin de daha iyi anlaşılmasına katkı sunacağı varsayılmaktadır. İkinci olarak, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin öğretmenlerin iyi oluş düzeylerine etkisi ve üçüncü olarak, öğretmen-öğrenci ilişkilerinin öğretmen açısından değeri ile ilgili kuramsal modeller ele alınmakta ve öğretmenlerin öğrencilerle iyi ilişkiler kurmasının gerekliliği vurgulanmaktadır. Dördüncüsü, öğretmenlerin zihni modellerinin onların günlük iş yaşantıları sırasında verdikleri/verecekleri tepkiler ve bu tepkilerin öğretmenlerin iyi oluş düzeylerini nasıl etkilediği ve son olarak da, bu ilişki modellerinin yanlış öğrenci davranışları algısının stress ve tükenmişlik üzerindeki etkisinin ne kadarını açıkladığı araştırılmaktadır. Araştırmada, öğretmen öğrenci ilişkilerinin niteliğinin yalnızca öğretmen iyi oluşu üzerinde olumlu etkiye sahip olmadığı, aynı zamanda dolaylı olarak öğrencilerin okul başarısında da arttırdığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca, olumlu öğretmen – öğrenci ilişkileri öğrencilerin motivasyonunu arttırırken öğretmenlerin bağlılık düzeyine de olumlu etki etmektedir.

Field ve Buitendach (2011) yılında Güney Afrika’da yükseköğretimde çalışan 123 öğretim elemanı üzerinde mutluluk, işe yoğunlaşma ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiler ile ilgili kesitsel bir araştırma yapmıştır. Araştırmanın amacı mutluluğun ve işe yoğunlaşmanın [work engagement] işgörenlerin örgütsel bağlılık düzeylerini yordayıp yordamadığıdır. Bu araştırmanın sonucunda duygusal bağlılık ve işe yoğunlaşma ile duygusal bağlılık ve mutluluk arasında pozitif yönde anlamlı ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bulgulara dayalı olarak, duygusal bağlılığın işe yoğunlaşma ve mutluluk değişkenleri tarafından yordanabileceği ortaya konmuştur.

Joshanloo ve Afshari (2010) kişilik özellikleri ile ödemonyak (eudaimonic) iyi oluş arasındaki ilişkileri bazı değişkenler düzeyinde araştırdıkları çalışmalarında 240 lisans öğrencisi üzerinden veri toplamış; üç farklı ölçekten yararlanmıştır: Big Five Inventory (John, Donahue, and Kentle, 1991), Toplumsal İyi Oluş Ölçeği (Social Well- being Scale, Keyes, 1998) ve Psikolojik İyi Oluş Ölçeği (Ryff, 1989). Toplumsal iyi oluş düzeyi cinsiyet düzeyinde anlamlı biçimde farklılaşmaktadır. Erkek öğrencilerin aritmetik ortalamaları kız öğrencilerin ortalamasından yüksektir. İki değişkenli

korelasyon sonuçlarına göre, beş kişilik özelliği ile genel ödemonyak iyi oluş arasında anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Beş kişilik özelliği [dışadönüklük, anlaşılabilirlik, dürüstlük, nörotisizm ve tecrübeye açık olma] arasında dürüstlük ve nörotisizm en yüksek düzeyde korelasyona sahiptir.

Jackson, Rothmann ve Van de Vijver (2006) işle ilgili iyi oluş modelinde yer alan yapıların geçerliliğini ve iç tutarlılıklarını sınamak amaçlı gerçekleştirdikleri araştırma bulgularına göre, tükenmişlik iş gereksinimleri ve bozuk-sağlık arasında aracı role sahipken; işe aktif katılım (isteklilik ve adanma) iş kaynakları ve örgütsel bağlılık arasında aracı roldedir. İş kaynakları tükenmişliği azaltıcı bir role sahipken, işe aktif katılıma olumlu katkı sunmakta ve desteklemektedir. Bu bulgulara dayalı olarak araştırmacılar, işle ilgili iyi oluşun olumlu ve olumsuz yanlarının ortaya konduğunu ve modele bu yapıların da dâhil edilebileceğini belirtmektedirler. Araştırmacılar, tükenmişliği ve işe aktif katılımı işle ilgili iyi oluşun iki yönü olarak tanımlamakta ve alanyazından hareketle iyi oluşu ‘ortaya çıkaran/çıkaracak durumları’ ve olumlu yanlarını değerlendirmektedir. Tanılayıcı istatistiklere göre, örneklemde yer alan eğitim örgütlerinde görevli farklı görevlerden sorumlu işgörenlerin işe aktif katılım düzeyleri ortalamanın biraz üzerindedir.