• Sonuç bulunamadı

1. CUMHURİYETİN KURULUŞUNDAN ÖNCEKİ YAŞANAN KÜLTÜREL

1.3. Osmanlı’daki Kültürel Değişimlerin Sanat Ortamına Yansıması

3.2.1. Özel Galerilerin Durumu

3.2.2.2. Öncü Türk Sanatından Bir Kesit Sergileri

Öncü Türk Sanatından Bir Kesit (ÖTSBK) sergileri, Tomur Atagök, Erdağ Aksel, Canan Beykal, Bedri Baykam, Adem Genç, Hale Arpacıoğlu, Füsun Onur, Serhat Kiraz, Gülsün Karamustafa, Ayşe Erkmen, Zekai Ormancı, Cengiz Çekil gibi sanatçıların katılımıyla 1984-1988 yılları arasında beş kez düzenlenmiştir. Sergiye katılan sanatçıların bir kısmı, Yeni Eğilimler (YE) sergilerinde ön plana çıkan sanatçılardır. Sergilenen işler YE’de olduğu gibi herhangi bir seçici kurul tarafından denetime tabi tutulmamış, bireysel girişimler sonucunda sergide yer almıştır, yani ÖTSBK sergilerinde karar verme “yetkisi” bulunan bir kurum söz konusu değildir. Serginin adında geçen “öncü” kavramı tıpkı YE’in “yeni” öneki gibi çeşitli

1

Beral Madra, www.btmadra.com, 22 Kasım 2006, saat: 15:43.

2

tartışmalara yol açmıştır. Bu bağlamda bazı yazarlar, öncü (avantgarde) olmanın, yerel bir coğrafyayla sınırlı kalmayıp, asıl önemli olanın dünya sanat tarihinde etki yaratmak olduğunu vurgulamışlardır. Örneğin K. İskender 5. YE sergisinin kataloğunda bu konuya dikkat çekerken, B. Madra’nın Gösteri Sanat (1987, sayı: 81), E. Ç. Girgin’in Sanat Olayı (1987, sayı: 67) gibi dergilerde kuramsal tartışmaların önünü açan yazıları yayınlanmıştır. Sonuçta, bu sorgulamalar “biçimsel” olarak başlasa da sanat olaylarının düşünsel bağlamda değerlendirilmesi ve irdelenmesini sağlamıştır.

Birinci ÖTSBK sergisi Tomur Atagök ve Yusuf Taktak’ın girişimleriyle 1984 yılında Atatürk Kültür Merkezi Galerisi’nde düzenlenmiştir. Adnan Çoker sergi kataloğunda zayıf desenlerin, dekoratif heykellerin, naif memleket manzaralarının yapıldığı bir dönemde bu serginin nitelikli çağdaş sanat üretimine katkıda bulunacağını ifade etmiştir. Sanatçıya göre, “bu sergi gerçekten de çağdaşlık ve kaliteyi kendi özel eğilimleriyle yoğuran yaratıcıların ürünlerini kapsıyor. Dışavurumculuktan, fantastiğe, yeni gerçeğe ve giderek kavramsal sanata ulaşan görüşler; tecimsel gerçekliği olan karma sergilerin olumsuz özelliklerine karşı çağdaş gerçekleri savunuyor.”1 Özetle, resim ve heykel gibi geleneksel anlatım tavrı dışındaki işleri içeren bu sergi, alternatif / çağdaş sanatsal ifade biçimlerinin yaygınlaşması çerçevesinde ilgi çeken bir platform olmuştur.

İkinci ÖTSBK sergisi 1985 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi’nde düzenlenmiştir. Sergide, seramik, resim, heykel, enstalasyon gibi plastik sanatların çeşitli dallarından işler yer almıştır. Sergi kataloğunun giriş yazısını kaleme alan Tomur Atagök burada, bir yandan öncü kavramına vurgu yapmış diğer yandan geniş kitleleri sergiyle buluşturma ve çağdaş sanatı tabana yayma amacıyla hareket ettiklerini belirtmiştir. “‘Öncü Türk Sanatından Bir Kesit’ sergisi, sanatçı ile toplum arasındaki dil farkını gidermek, toplumla çağdaş sanatçıyı bütünleştirmek olanağını sağlamak amacıyla

1

Adnan Çoker, “Giriş Yazısı”, 1. Öncü Türk Sanatından Bir Kesit Sergisi kataloğu, (İstanbul, 1984).

düşünüldü ve gerçekleştirildi.”1 “Öncü” olma tartışması bu sergi açıldığında da devam etmiş, C. Külahlıoğlu sergiyi sert bir dille eleştirmiş, sergilenen işlerin hangi kıstaslara göre seçildiğinin açıklanması gereken bir nokta olduğunu belirtmiştir: “Öncü Türk Sanatından Bir Kesit” adlı sergi, değil bir festivale, sıradan bir organizasyona bile yakışmayacak nitelikler taşıyordu. Eğer bu sanatçılar ‘Türk Resim Sanatının Öncüleri’ olma gibi bir nitelik taşıyorsa, açık söylemek gerek, oldukça mütevazi davranıyorlar. ‘Öncü olma’ niteliklerini yapıtlarına yansıtmıyorlar.”2

Sergide yer alan sanatçılardan Sarkis, uzun bir aradan sonra Türkiye’de ilk kez bu sergiye katılmıştır. Sanatçı bir karenin çevresine tuğladan duvar örmüş ve “yapı”nın üzerini ses bantlarıyla kaplamış, bunların üzerine de kendi ismini ve bantların Bach’a ait olduğunu bir notla belirtmiştir. Canan Beykal ise “8 Parçalık 1 Bütün” işinde, Osman Hamdi’nin müzede yer alan yapıtlarının arkasındaki envanter numaralarını fotoğraflamış ve yapıtlara farklı bir bağlam kazandırarak numaralardan oluşan bu kimliği atfetmiştir. Dolayısıyla yapıtın, üretim süreci tamamlandıktan sonra ona verilen anlamlar zaman ve mekân olguları içinde değişime uğramaktadır. Gülsün Karamustafa ise, “Yavru Ceylan” işiyle 80’ler Türkiye’sinde kitsch’e vurgu yapmıştır.

1

Tomur Atagök, “Giriş Yazısı”, 2. Öncü Türk Sanatından Bir Kesit Sergisi kataloğu, (İstanbul, 1985).

2 Can Külahlıoğlu, “13. İstanbul Festivalinde Sergi Festivali”, Gösteri Sanat Dergisi, Sayı 57 Ağustos.

Resim 3. 11 Canan Beykal,

8 Parçalık 1 Bütün, 1985

1986 yılında üçüncüsü düzenlenen sergi, önceki yıllarda olduğu gibi “öncü” / “avantgarde” tartışmalarına sahne oldu. Bu çerçevede B. Madra, sergideki işleri deneysel ve Türkiye için yenilikçi bulurken “öncü” kavramının yanlış kullanıldığının altını bir kes daha çizmiştir. B. Madra’nın ifadesiyle: “Bu serginin güncelliğine, deneyselliğine, çarpıcı olma çabalarına diyeceğimiz yok, ama öncülüğünün somut bir biçimde kanıtlanmasını bekliyoruz.”1 Bu bağlamda Canan Beykal yapılan tartışmalara bir gönderme niteliğindeki “Avantgarde” isimli işini sergilemiştir. Bu sözcüğün dört dildeki karşılıklarını ve tanımlarını fotoğraflayarak, Batı’daki “avantgarde” anlayışın, Türkiye’de farklı yorumlandığını belgelemek istemiştir. Burada Beykal, dilin kültür ve tarihle olan ilişkisi çerçevesinde gösterenle gösterilenin her toplumda benzer bir biçimde algılanmadığına işaret etmiştir.

4. sergi 1987 yılında yapılmıştır. Sergideki işler, kitsch, bürokrasi, çevre ve demokrasi olgularına değinirken, bir yandan 1980’lerin toplumsal, siyasal ve kültürel atmosferini yansıtıyordu. Gülsün Karamustafa’nın kadın eli şeklindeki vazonun içine yerleştirdiği plastik çiçekler kaide üzerinde heykel gibi yükselirken, bu bileşimin üzeri tülle kaplanmış, tepeden ışık kaynağı ile aydınlatılmıştır. Sanatçı sergi

1

kataloğunda işin oluşum sürecini aktarırken şunları belirtir: “İçine konulabilecek çiçekler beni epey zorluyor. Uyum mu yoksa gerilim mi sağlanmalı? Uyumda karar veriyorum. Biraz da sırlı bir görünüm… Tüller ve ışık hüzmesi bunun için yardımcı olacak.”1

Erdağ Aksel’in işinde ise resmi dairelerdeki atıllığa ve bürokratik yapılanmaya eleştirel bir tavır vardır. Aksel’in heykel / nesneleri antropomorfik / insan boyutunda olma özelliği izleyiciyle iş arasında empati kurmayı başarır.

Resim 3. 12 Erdağ Aksel, Adsız, 1987, Karışık gereç

Tomur Atagök’ün “Plastik Cennet veya Kirletmeyin” isimli işi izleyiciyi çevre hareketine karşı duyarlılığa davet eder. Aynı zamanda sanatçı, metalik yüzeyin yansımasını bir iletişim biçimi olarak kullanır. Dolayısıyla sanatçı, hem görsel hem düşünsel bağlamlarda, “fiziki değişimlere uğrayan yapıtın, plastiğin ötesine geçerek, yaşamla sanatın bütünlüğüne doğru gittiğini”2 belirtir. Bedri Baykam’ın “Demokrasi

1

Gülsün Karamustafa, 4. Öncü Türk Sanatından Bir Kesit Sergisi kataloğu, (İstanbul, 1987) 6.

2

Kutusu” enstalasyonu, hem dışavurumcu hem de kavramsal nitelikleriyle 1980’lerin politik iklimine referans oluşturur. Sanatçı bu işi için şunları söyler: “Görüldüğü gibi politikaya değinen sanatın sosyal gerçekçi, kavramsal olan sanatın da sıkıcı görünmesi için bir zorunluluk yok. Sessiz ve durgun olmayan yaşanan sanat, yeni dışavurumculukta bulunan heyecan ve içerikten doğal olarak çıkış yapan bir gelişme olarak görülebilir.”1

Resim 3. 13 Bedri Baykam,

Demokrasinin Kutusu, 1987 sunta üzerine karışık teknik 220 x 110 x 110 cm

Füsun Onur “İmin İmi”yle, görselliğin niteliksiz bir biçimde yaygınlaşıp, çeşitli iletişim araçlarıyla, özellikle reklâmlar aracılığıyla, bu yozlaşmanın topluma empoze edilmesini eleştirir.

ÖTSBK sergilerinin beşinci ve sonuncusu 1988 yılında gerçekleştirilmiştir. Sergide, Canan Beykal toplumsal içerikli “İsimsiz” işinde çocuk ölümleri konusunu işlemiştir.

1

Sanatçı, hastanelerden toplanmış steril su içindeki ölü çocukların giysilerini galeriye taşımış, aynı zamanda belgesel döküm niteliği taşıyan, bir çoğu bir yaşına gelmeden farklı tarihlerde ölen çocuklarla ilgili hastane kayıtlarını bir bebek küvetiyle sergilemiştir. Serhat Kiraz’ın işi de toplumsal ve siyasal göndermeleri olan bir iştir. Gazete yığınlarının bir aletle sıkıştırılması bilginin akış ve yayılım sürecini engelleyen odakların varlığına işaret etmektedir. N. Özayten’e göre bu iş, “bir anlamda ülkemizdeki kitap yakma olaylarını gündeme getiren, bilginin bastırılamayacağı, engellenemeyeceğini vurgular.”1 Benzer bir yaklaşımı Bedri Baykam’ın “The Kitapyakar”ında görmek mümkündür.

ÖTSBK sergileri beş kez düzenlendikten sonra son bulmuştur. 1989 yılında, bu sergilere katılan bazı sanatçıların da katılımıyla A, B, C, D sergileri düzenlenmeye başlamıştır.

Benzer Belgeler