• Sonuç bulunamadı

Ġnsan hayatının tamamını içine alan bir resmin ortaya konması için teorik bir modele ihtiyaç duyulmuĢtur. Zira herhangi bir dönemde ön plana çıkan dini geliĢim dinamiklerini anlamak için bu süreci resmin tamamı içine oturtmak gerekmektedir. Günümüz itibariyle ömür boyu dini geliĢimi farklı yönleriyle ele alan birkaç teori bulunmaktadır. Her biri, dini geliĢimle ilgili farklı sorulara cevap veren bu modellerin hepsinin bir teoride birleĢip birleĢtirilemeyeceği ise tartıĢma konusudur370.

1.11.1. James W. Fowler ve Ġnanç GeliĢim Teorisi

Fowler dini olmayan inançları da içine alacak Ģekilde inancın bütün formlarını açıklamak üzere geniĢ bir yaklaĢım teklif eden bir modeli geliĢtirmiĢtir. Genel anlamda inanç geliĢiminin temelini ortaya koymayı amaçlayan bir giriĢim olan bu model, herhangi bir dini gelenekle sınırlı değildir371. Fowler‟a göre insan doğduğu

andan itibaren dünyanın karmaĢasını belli bir düzene sokmak için bazı düzenlemeler yapmak zorundadır. Bunu yapmaya çalıĢan insan, yaĢadığı çevrede bir mana sistemiyle karĢılaĢmaktadır. Ġnanç, en geniĢ bağlamda nihai çevreyle ilgili bütünsel tahayyüllerimizle iliĢkisi bakımından günlük hayatımızı gözlemleme tarzımızı biçimlendiren Ģeydir.372

Fowler‟a göre bireyin derinliklerindeki özü olarak görülen inanç, bilinçli ve bilinçdıĢı motivasyonlara sahip, “dinamik ve üretken bir insan deneyimidir.” Bundan hareketle Fowler ve arkadaĢları inancın etkileri konusunda hayat boyunca farklı mana üretme biçimleri üreten insanlarla görüĢmeler gerçekleĢtirmiĢtir. Fowler sonuç

370Karaca, Dini GeliĢim Psikolojisi, s.67 371Karaca, Dini GeliĢim Psikolojisi, s.67. 372

James W. Fowler, (2000). Becoming Adult, Becoming Chirstian: Adult Development And

101

olarak bireyin diğer insanları anlaması ve değerleri paylaĢmasının inanç geliĢiminde temel ve hayati bir öneme sahip olduğunu belirtir373

.

Bütün kuramları ele almak yerine, inanç geliĢimi konusunda baĢlangıç kabul edilen ve kendisinden sonraki kuramları da derinden etkileyen James J. Fowler‟ın Ġnanç GeliĢimi Kuramı çerçevesinde ele alınacaktır. Ġnanç, yedi aĢamalı iman bilinci evresininden ortaya çıkan, hiyerarĢik bir sıra oluĢturur, aĢamalar arasında geçiĢ ancak bir önceki aĢamanın tecrübe edilmesiyle mümkün olur. Yedi aĢama olarak belirlenen süreçlerin her birinde, bir önceki ve bir sonraki aĢamaya göre, farklı bir tarz oluĢturarak, inanç aĢamalarında kendine özgü bir yapılanma meydana getirir374

. Fowler, inancın, insan merkezli çok boyutlu bir yapı sergilediğini ortaya koymaya ve bu yapıyı tasvir etmeye çalıĢır. Ġnancın bir etkinlik olduğunu fakat bunun geleneksel olarak temel inanç sistemlerine sahip olma ya da dini faaliyetlere katılma değil; inancın aktif, değiĢen, geliĢen bir niteliğe sahip olduğu görüĢünü ön plana çıkarır.375

Fowler‟ın çalıĢmaları, çocuğun inanç geliĢimi sürecinde, altı aĢamanın bulunduğunu ve her insanın da bu süreçleri tamamlamayacağını; fakat süreçleri tamamlayan insanların da baĢarılı olacağını iddia eder. Bu yedi iman evresini ise söyle sıralar:

1- FarklılaĢmamıĢ veya Temel Ġnanç (yaklaĢık 0-2 yaĢ), 2-Sezgisel-Yansıtıcı Ġnanç (yaklaĢık 3-7 yaĢlar),

3-Mitsel-sözel Ġnanç (yaklaĢık 7-12 yaĢlar),

4-Yapay-Geleneksel Ġnanç (yaklaĢık 12-16 yaĢlar),

373 Kelly B. Cartwright,(2001)“Cognitive Developmental Theory And Spritüal Development“,

Journal Of Adult Development, Vol.8, s.216

374James W. Fowler, (2004)“Faith Development At 30: Naming The Challenges Of Faith Ġn A New

Millenium“, Religious Education, 99(4), 405-421.

375

James W. Fowler, (2000). Becoming Adult, Becoming Chirstian: Adult Development And

102

5-Bireysel-yansıtmalı Ġnanç(yaklaĢık 17-30 yaĢ ve sonrası), 6-PekiĢtirici- BirleĢtirici Ġnanç (30 yaĢ sonrası),

7-Evrensel Ġnanç (belirli bir yaĢ yok, 30 yaĢ öncesi nadir).

Fowler bebeklikle baĢlayan inanç formunu ilksel inanç olarak tanımlar. KonuĢma öncesi duygusal iliĢkiler ile sınırlı bir aĢama olması ve deneysel olarak araĢtırılmasının güçlüğüne rağmen bu dönemde daha sonradan inancın üzerine temelleneceği güven, ümit ve cesaretin tohumları atılır. Ġlksel inanç daha sonraki inancın yönünü belirlemez ancak gelecekte oluĢacak olan inancın temellerini oluĢturur376. Kısaca inancın ilk adımını oluĢturan bu dönem temel güven ve güvensizlik, karĢılıklı iliĢki dönemi olarak değerlendirilebilir. KonuĢma ve düĢünme yeteneğinin ortaya çıkmaya baĢlamasıyla birlikte birinci aĢamaya geçiĢ hızlanır.

Ġlk çocukluk dönemi kapsayan sezgisel inanç aĢaması dilin öğrenilmesiyle ortaya çıkar. Bu aĢamada birey, çevresindeki insanların inançla ilgili hikâye ve eylemlerini pratik bir tarz içinde taklit eder. Bu bağlamda taklide dayalı bir inanç özelliği söz konusudur. Ġlk kez ölümün, cinselliğin ve diğer katı tabuların bilincine varılmaya baĢlanır. Ölüm, cinsiyet ve çevrede gerçekleĢen diğer olaylar sezgisel olarak algılanır. Birey, tasavvurlar vasıtasıyla kendinin, kutsalın yasaklarının ve ahlakın varlığının bilincine varır. Tanrı tasavvurları bu dönemde bilinçli bir Ģekil alır. Çocuklar ebeveynleriyle veya hayatın ilk yıllarında duygusal yönden bağlandığı diğer yetiĢkinlerle olan tecrübelerine yakınlaĢır. Bu yakınlaĢma güven sağladığı gibi, güvensizlik duygusu da verebilir377

. Bu duygusal yönelmeler bireyin gelecek dönemlerdeki inanç yapısının gidiĢatını da belirler.

Fowler, ilk çocukluk döneminin inanç geliĢiminde önemli rol oynadığını ve bu dönemde bireyde bir öz olarak geliĢen inancın daha sonraki dönemlerde aĢamalı olarak ilerleyeceği ve ileriki yıllarda evrensel bir inanca dönüĢeceğini iddia eder.

376James W. Fowler, “Ġman Bilincinin Evreleri,“ Ali Ulvi Mehmedoğlu (çev.), Marmara Üniversitesi

Ġlahiyat Fakültesi Dergisi 19, Ġstanbul 2000, s.93.

103

Ġnanç geliĢimini Ericson‟ da olduğu gibi doğumla baĢlatması, ilk çocukluk dönemine ayrı bir önem vermesi, inanç geliĢim kuramını bizim için önemli kılmaktadır.

1.11.2. Oser- Gmünder Dini Yargı GeliĢimi Teorisi

Fritz Oser, dini geliĢimin “dinî yargı” denilen, yakın bir yönüne odaklanmıĢtır. Dini yargı, dini bilgi veya basit bir dini duyguyla aynı Ģey değildir. Birey, dini bilgiyi herhangi bir kaynaktan kavramsal olarak elde ettiği halde, dini yargı, bireyin ölümle burun buruna gelmesi veya sevdiği birisinin beklenilmeyen bir zamanda ölmesi gibi, özelikle insanoğlu tarafından kontrol edilemeyen belirli olayları kendi iç dünyasında iĢlemesini içerir.378Yani dini yargı, kontrol edilemeyen

veya ani geliĢen durumlarda bireyin kendi iç dünyasında meydana gelen değiĢimlerdir diyebiliriz.

Oser, insanların “en büyük güce“ (Tanrıya) iliĢkin bireysel deneyimlerinde aktardıklarından hareketle, geliĢim evrelerinin, nitelik bakımından farklı Ģekillerde” olacağını ileri sürer ve araĢtırmasının dinî yargı geliĢimindeki beĢ evreyi aydınlattığı sonucuna varır.

1.Evre: Özerk Olmayan Dini Yönelim, 2.Evre: Almak Ġçin Vermek Yönelimi,

3. Evre: Özerk Benlik ve Tek Taraflı Sorumluluk Yönelimi, 4. Evre: Orta Düzeyde Otonomluk,

5. Evre: Ġçsel Dini Öznellik ve Özerklik,

Oser ve Gmünder, deneklere içinde ikilem bulunana okuma parçaları vererek, masal kahramanları yerinde olmaları durumunda nasıl davranacaklarıyla ilgili sorular

104 yöneltmiĢtir.379

Oser‟a göre, dini yargılar, birbiriyle çatıĢan iki değer arasındaki gerilime verilecek cevapla bir denge gerektirir. Bu tür gerilimler dengesizlik içerir ve belli bir denge durumuna ulaĢmak için bireyin bu problemi çözmesi gerekir. Oser ve Gmünder‟a göre dini yargı geliĢimi, sadece Ġnsan-Tanrı (mükemmel varlık) iliĢkisindeki farklılaĢmayla değil, aynı zamanda, çift kutuplar arasında değiĢen iliĢkilerle de karakterize edilir. Örneğin dini yargı geliĢimi açısından en üst düzeye ulaĢan birisi, kendisini Tanrıya bağımlı hissederek onun sevgisini tecrübe eder ve tamamen hür olmasına rağmen, tanrı buyruklarını yerine getirir.380

Benzer Belgeler