• Sonuç bulunamadı

1. DÜNYADAKĠ DURUMLARI

1.4. Ölümden Korkup Kaçmaları

Kur‟an, içsel huzuru sağlamanın önündeki en büyük engel olarak inkarı görmektedir. Ġç huzur bulamayan kimseler ruhen de bir bunalım yaĢamaktadırlar. Ruhsal sıkıntı ve bunalımın ortaya çıkarmıĢ olduğu çöküntü inançsız kimselerin hayatlarını bir kabus gibi kaplamaktadır. Kur‟an‟ın kullanmıĢ olduğu tasvir ve anlatımlarda müĢriklerin büyük stres yaĢadıklarına dikkat çeker; “Allah her kimi

hidayetine erdirmek isterse, islâma sinesini açar, gönlüne geniĢlik verir, her kimi de dalalette bırakmak isterse onun da kalbini daraltır öyle sıkıĢtırır ki sanırsın öfkesinden göğe çıkacak, imana gelmeyenleri Allâh o murdarlık içinde hep böyle bırakır.”298

Yine bir baĢka ayette; “Her kim de zikrimden yüz çevirirse ona dar bir

maîĢet vardır ve onu Kıyamet günü kör olarak haĢrederiz”299

buyurmaktadır.

Kur‟an, Ayetlerde geçen „dîk‟, „dank‟ gibi kelimeleri, özellikle Allah‟tan yüz çeviren ve O‟nun rehberliğini reddeden kimselerin bu dünyadayken çektikleri ıstırabı anlatmak için kullanır.300

296 ZemahĢeri, KeĢĢâf, s.1220. 297 Nahl, 16/24. 298 En‟âm, 6/125. 299 Taha, 20/124.

300 Yılmaz, Ali, “Kur‟an‟a Göre Ġnkârın Psikolojik Tezâhürleri”, Atatürk Üniversitesi Ġlâhiyat

Said Hava‟ya göre ayette geçen, “Dar ve tıkanık yapar.” sözünün anlamı Ģudur: Allah o kimsenin kalbini “lâ ilâhe illallah” kelimesinden yoksun bırakır, bu kelime kalbe girmez ve tesir etmez. Bu durum onun kalbine darlık ve sıkıntı verir.301

Ġnsan ne kadar maddî bolluk ve imkân içerisinde bulunursa bulunsun, iman etmediği sürece ıstırap ve kaygıdan kurtulamaz. Ġman etmeyen kimse, maddî ihtiyaçlarını bütünüyle karĢılasa bile, her zaman huzursuz bir hayat yaĢar. Ġçinde duyduğu boĢluğu, manevî açlığı, mal mülk, makam mevki hırsıyla, maddî hazlarla doldurmaya çalıĢır. Sahip olduğu maddî bolluğa rağmen, manevî doyumsuzluğun sebep olduğu huzursuzluğa mahkûm olur. Ġyi bir maddî yaĢam düzeyine sahip olduğu, her türlü maddî yaĢam garantisinin sağlanmaya çalıĢıldığı durumlarda bile inkârcı kimselerin Ģikayetleri, sıkıntıları, bunalımları, krizleri sona ermez.302

Kur‟an, maddî imkân ve bolluk içerisindeki inkâr edenlerin, dünya hayatını acı ve azap içerisinde geçireceklerini Ģöyle haber verir; “Onların malları ve çocukları seni

imrendirmesin. Allah, bununla ancak onlara dünya hayatında azap etmeyi ve canlarının kâfir olarak çıkmasını istiyor.”303

Ġslâm dini, müminlere istedikleri psikolojik tatmini sağlamaktadır. Ġnanç ilkelerini tevhîd esasına dayandıran, değerlerini, tutum ve davranıĢ esaslarını Kur‟an‟dan alan bir mümin, duygu ve düĢüncelerinde inanç ve davranıĢlarında, kısacası kiĢiliğinin iĢleyiĢinde tam bir bütünlük yaĢar. MüĢrik bir kimse ise, sahip olduğu inanç yapısı gereği kiĢilik parçalanmasına uğrar. Gerek dıĢ dünyadan tanrılaĢtırdığı güç ve etki odakları, gerekse tanrısal değer ve önem atfettiği arzu ve eğilimleri, müĢriğin bütüncül bir kiĢilik oluĢturmasına engel olur. KiĢiliğe hükmeden güçlerdeki parçalanmıĢlık, amaç ve hedeflerdeki parçalanmıĢlığı, kararsızlığı, belirsizliği beraberinde getirir. Bu ruh hali müĢriki, tedirgin, huzursuz, kaygılı, elemli, endiĢeli, mutsuz ve yılgın bir hayat yaĢamaya mahkûm eder. Kur‟an, inkarcı

301

Havva, Said, el-Esâs fi‟t-Tefsîr, Çev. M. BeĢir Eryarsoy, ġamil Yayınevi, Ġstanbul, 1990, IV, 526.

302 Kasapoğlu, Abdurrahman, “Kur‟an‟a Göre Ġnkâr ve Bunalım”, Ġ.Ü. Ġlahiyat Fakültesi Dergisi

Bahar 2010, I, 226,227.

ve alaycıların bu ruh halini, birden fazla sahibi olan ve her konuda farklı farklı efendilerin isteklerine, emirlerine muhatap olan bir köleye benzeterek anlatır. Tevhîd inancına bağlanan mümini ise, bir tek sahibi olan köleye benzetir. Böylece mümin ile inkar eden kimselerin özellikle de müĢriklerin durumunu karĢılıklı tasvir eder. Ġman ile Ģirkin insanların ruh hali üzerindeki etkilerini açıkça anlatmaya çalıĢır: “Allah bir

misal verdi: Birbiriyle çekiĢen ortaklara bağlı olan bir adam ile yalnız bir kiĢiye bağlı olan adam. ġimdi bu ikisinin durumu bir olur mu? Hamd yalnız Allah‟a mahsustur, fakat çokları bilmiyorlar.”304

Ayette de görüldüğü gibi inkar eden kimseler kiĢilikleri ile menfaatleri arasında çatıĢma yaĢamaktadırlar. Hayatlarında ortaya çıkan bu menfaat çatıĢması onları her Ģeyi ile hayata bağlanan böylece de ahiret hayatını inkâr eden bir yaĢam tarzına kendilerini sürüklemektedir.

Onların yaĢam biçimleri zorunlu olarak kendilerini ölümden uzaklaĢma düĢüncesine meylettirmektedir. Çünkü ölümü kabul ettikleri takdirde ahireti ve hesap vermeyi kabul etmeleri gerektiğini biliyorlardı. Onların bu durumları Kur‟an‟da Ģöyle ifade edilmiĢtir; “Allah‟a olanca yeminleriyle yemin ettiler ki: Allah ölen bir

kimseyi diriltmeyecektir. Hayır. Bu (diriltmek) O‟nun üzerine hak olan bir vaaddir. Velâkin insanların ekserisi bilmezler.”305

Allah‟a inanmak aynı zamanda, yapıp etmelerimizden dolayı bizi yargılayacağı âhiret gününe, dolayısıyla öldükten sonra dirilmenin hak olduğuna inanmayı da gerektirir. Aksi halde Allah inancı ve genel olarak din, bütün yaptırıcı gücünü kaybeder ve pratikte anlamsız, hale gelir. Oysa özelde putperest Araplar, genelde de her dönemde benzer eylem içinde olan inkârcılar, seküler, maddeci ve hazcı bir dünya görüĢüne sahip oldukları için Allah‟a olan inançları fiilî olarak etkisiz ve anlamsız kalmaktadır. Allah ile iliĢkilerini kopararak irade ve eylemleri üzerine hiçbir ıslah edici, caydırıcı etkisi ve yaptırım gücü bulunmayan nesnelere

304 Zümer, 39/29. 305 Nahl, 16/38.

tanrılık atfedip onlara yönelmektedirler. Aynı dünya görüĢünün ürünü olarak onlar, iyilerle kötülerin kesin bir Ģekilde birbirinden ayırt edilip iyilerin ödüllendirileceği, kötülerin de ceza görecekleri âhiret hayatını ve yeniden dirilmeyi reddederler, üstelik bu iddialarını Allah adına yeminler ederek ispatlamaya kalkıĢırlar. Yeniden dirilmenin aklen imkânsız olduğunu savunurlar. Fakat Allah‟a inanmak O‟nun böyle bir olayı gerçekleĢtirmeye muktedir olduğuna, üstelik O‟nun bunu vaad ettiğine ve vaadini mutlaka gerçekleĢtireceğine de inanmayı gerektirir.306