• Sonuç bulunamadı

2.3. Eğitim Fakülteleri

2.3.1. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim Fakülteleri Modeli

Türkiye’de, öğretmen yetiştirme görevi, 1981 yılında YÖK’ ün oluşum aşamasında üniversitelere devredilmiştir. Bu tarihte yükseköğretim sistemimizde kapsamlı düzenlemelere gidilmiştir. Yapılan düzenlemelerin en önemlisi tüm yükseköğretim kurumlarının üniversitelere bağlanmasıdır. Bu bağlamda, Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademileri, İktisadi ve Ticari İlimler Akademileri, Sosyal Hizmetler Akademisi, Sağlık İdaresi Yüksek Okulu, Gençlik ve Spor Akademileri ve üniversite dışındaki diğer yükseköğretim kurumları gibi, Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlı öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumları da (İki yıllık eğitim enstitüleri ve 4 yıllık Yüksek Öğretmen Okulları) üniversitelere bağlanmışlardır. Bu bağlantı sırasında, öğretmen yetiştiren kurumların adları, öğretim süreleri, bölüm ve program yapıları vb. unsurlarında da değişiklikler olmuş veya yenileri açılmıştır.

Bu aşamada, eğitim fakültelerin akademik yapılanması içinde açılması uygun görülen bölümler aşağıdaki gibi olmuştur.

• Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Programı • Müzik Öğretmenliği Programı

• Tarih Öğretmenliği Programı • Resim-İş Öğretmenliği Programı • Coğrafya Öğretmenliği Programı

• Beden Eğitimi ve Spor Öğretmenliği Programı • Matematik Öğretmenliği Programı

• Eğitim Yöneticiliği ve Deneticiliği • Fizik Öğretmenliği Programı

• Özel Eğitim Öğretmenliği Programı • Kimya Öğretmenliği Programı • Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme • Biyoloji Öğretmenliği Programı • Eğitim Yönetimi ve Planlaması • İngilizce Öğretmenliği Programı • Rehberlik ve Psikolojik Dan. Programı • Almanca Öğretmenliği Programı

• Eğitim Programları ve Öğretim Programı • Fransızca Öğretmenliği Programı

• Sınıf Öğretmenliği Programı

Öğretmen yetiştirme işlevinin üniversitelere devredilmesinin ardından geçen yaklaşık 15 yıl sonra, 1997 yılında Yükseköğretim Kurulu öğretmen yetiştirme konusunda kapsamlı bir düzenleme gerçekleştirmiştir. Bu düzenleme her şeyden önce Eğitim Fakültelerinin “öğretmen yetiştirme” misyonlarına dikkat çekmekte, öğretmenlik mesleğini, kendine özgü ilke, yöntem ve uygulamaları olan bir meslek alanı olarak tanımlamakta ve yeni düzenlemeyi bu temel değerler üzerine inşa etmeyi öngörmektedir. Öğretmen yetiştirme modeli, öğretmen yetiştiren kurumların öğretim süreleri, bölümleri, program adları ve bağlantıları, programları, MEB ile işbirliği, eğitim-istihdam uyumu, Fen-Edebiyat Fakültesi / Eğitim Fakültesi ilişkileri vb. boyutlarda da değişiklik ve yenilikler ortaya konulmuştur.

Yeni programda bölümler ve programlar yeniden düzenlenmiştir. Bu bağlamda, Eğitim Fakülteleri bünyesinde 10 bölüm ve 32 anabilim dalı ve 29 program öngörülmüştür. Müzik Eğitimi ve Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalları, Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü çatısı altında yer almıştır. (Bkz: Şekil-1)

Şekil 1: Eğitim Fakültesi Öğretmen Yetiştirme Programları Yeni Düzenleme Şeması

Bu dönemdeki bir diğer yenilik Eğitim Fakültesi – Uygulama Okulu işbirliği olmuştur. Uygulamaya yönelik olarak MEB ile YÖK arasında bir protokol imzalanmış ve proje yürürlüğe girmiştir.

Yeni düzenleme öğretmen yetiştirme programlarında okullarda uygulamaya ayrılan zamanı önemli ölçüde arttırmakta ve bu kapsamda öğretmen adaylarının meslekte gereksinim duyacakları öğretmenlik deneyimini gerçek ortamda yani okullarda kazanmasını öngörmektedir. Hizmet öncesi öğretmen eğitiminde okullarda uygulama etkinlikleri, öğretmen adaylarının lisans öğrenimi boyunca öğrendiği bilgi ve becerilerin bizzat okul ve sınıf ortamında uygulamaya konulması ve denenmesi açısından oldukça önemli bir aşamayı oluşturmaktadır. Bu nedenle yeni programlarda öğretmen adaylarının ilk yıldan itibaren okullara uygulama amacıyla gitmeye başlaması ve okulda kazanılan gözlem ve deneyimlerin fakültede öğrenilen bilgi ve becerilerle anlamlı bir biçimde bütünleştirmesi öngörülmektedir. Bu amacın gerçekleştirilebilmesi için Eğitim Fakültelerinin okullarla işbirliği yapması ve öğretmen yetiştirmede sorumluluğu bir ölçüde okullarla paylaşması zorunludur. Bu karşılıklı işbirliği süreci; bir taraftan Eğitim Fakültelerinin okulları yakından tanımaları ve gerektiğinde deneyimli öğretmenlerden yararlanmaları öbür taraftan okulların da, eğitim bilimlerindeki yeni gelişmeleri yakından izlemeleri ve fakültelerde sürekli mesleki eğitimleri için fırsatlar sunmaktadır.

Öğretmen yetiştirme konusunda geniş kapsamlı yeniden yapılanmanın ardından geçen sekiz yılı aşkın bir uygulamadan sonra, 2006 yılında programların güncellenmesi ve tezsiz yüksek lisans uygulamasında yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Düzenleme, 1997-98 yapılanmasını değiştirmek değil, programların güncellenmesi ve modelin aksayan yönlerini düzenlemeye yöneliktir.

Son yapılanma ile birlikte YÖK’ ün verilerine göre öğretmen yetiştiren kurumların sayısal dağılımı aşağıdaki gibi olmuştur.

Tablo II-1: Öğretmen Yetiştiren Kurumların Sayısal Dağılımı

Kurum 1983-84 1991-92 1992-93 2005-06

Eğitim Yüksek Okulu 17 24 - -

Devlet 17 17 32 62

Vakıf - - - 5

Eğitim Fakültesi*

Toplam 34 41 32 67

* Eğitim Bilimleri Fakültesi dâhil.

YÖK Öğretmen yetiştirmede bazı standartlar belirlemiştir.

• Öğretim: Öğrencilerin gereken bilgi ve becerileri elde etmesi sağlanmalıdır. • Personel: Yeterli sayıda ve nitelikte öğretim elemanı olmalıdır.

• Öğrenciler: Programda yeterli sayıda ve nitelikte öğrenci olmalıdır. • İşbirliği: Uygulama okullarıyla verimli ilişkiler kurulmalıdır

• Fiziksel altyapı: İlgili kurum veya program, yeterli derslik, kütüphane ve bilgisayar kaynaklarına sahip olmalıdır.

• Yönetim: Fakültenin yönetiminde etkin bir yönetim sistemi kullanılmalıdır • Kalite güvencesi: Öğretmen yetiştirme programının sürekli olarak gözden

geçirilmesi ve geliştirilmesi için kullanılan bir kalite güvence sistemi bulunmalıdır.

Hiç şüphe yok ki yapılan tüm düzenlemeler, güncellemeler, belirlenen standartlar nitelikli bir eğitimi ve nitelikli öğretmenler yetiştirmeyi amaçlamaktadır. Türkoğlu (2005, s.44), nitelikli öğretmeni;

• Değişime uyum sağlayabilen, • İnsana ve kaliteye önem veren, • Yeniliği benimseyen,

• Problem çözebilen, • İletişim kurabilen, • Planlayıcı,

• Yaratıcı,

• Ekip çalışmasını benimsemiş, • Yeniliklere açık,

bireyler olarak ifade eder.

Bu aşamada dikkat çekilmesi gereken önemli özelliklerden biri yaratıcılıktır. Kavram ile en yakın ilişkide olanlar ise sanat eğitimcileridir. Üniversitelerde sanat eğitimcisi yetiştirme görevi, eğitim fakülteleri bünyesinde yer alan Resim-İş Öğretmenliği bünyesinde gerçekleştirilmektedir.

2.3.2. Resim-İş Öğretmenliği Programı

YÖK’ ün verilerine göre Resim-İş Öğretmenliği Programı’nın öğretmen yetiştiren kurumlar içerisindeki, 1983-2006 yılları arasındaki sayısal dağılımına baktığımızda;

1983-84 yıllarında Türkiye genelinde 5 adet Resim-İş Öğretmenliği Programı olduğu, 1997-98’ de bu sayının 20’ye çıktığı ve 2006-2007 itibariyle 27 adet Resim- İş Öğretmenliği Programı olduğu görülmektedir.

Türkiye’ de sanat eğitimcisi yetiştiren bir kuruma gereksinimin duyulması ile birlikte ilk olarak 1932 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde Resim-İş Bölümü kurulmuştur.

Bu aşamada cumhuriyetin öğretmen yetiştiren kurumu Gazi Eğitim Enstitüsü’ nden ve Resim-İş Bölümü’nden bahsetmek gerekecektir.

2.3.3. Gazi Eğitim Enstitüsü Ve Resim-İş Bölümü

Eğitim tarihinin en önemli yanlarından biri eğitim kurumlarının tarihidir. GEE, 1926 yılında ilk adıyla Orta Muallim Mektebi olarak kurulmuştur. Türk Eğitim Sisteminde birçok yeniliğin öncüsü olmuş bir kurumdur. Çağdaş eğitim bilimlerinden yararlanarak ortaokul ve ilköğretmen okulu öğretmeni, ilköğretim müfettişi ve okul yöneticisi modellerini geliştirip uygulayan ilk kurumdur. Türkiye’nin aynı çatı altında “yatılı, karma” eğitim veren ilk yükseköğretim kurumu Gazi Eğitim Enstitüsüdür.

Altunya’nın (2006, s.14) ifade ettiği gibi, cumhuriyetin ilk psikoloji laboratuarı (1930), ilk rehberlik bürosu (1950), ilk test ve araştırma bürosu (1953), sekiz yıllık temel eğitime öğretmen yetiştiren (1946), özel eğitime uzman eleman yetiştiren ilk özel eğitim bölümü (1952) burada açılmıştır. Yine Eğitim (Pedagoji) Bölümü ile modern eğitim ve öğretim yöntemlerini Türk Eğitim yaşamına sokan öncü kurumdur. Enstitü, tüm dünyada ses getiren Köy Enstitüsü uygulamasının da laboratuarı olmuştur. Ayrıca Enstitü, öğrencilerinin oluşturduğu oyuncu ekibi ile 1940’ lara kadar Ankara’nın ilk amatör tiyatrosunu kurmuş, Resim-İş Bölümü ile Ankara ve Anadolu kentlerinde resim, yazı, grafik ve fotoğraf sanatlarını tanıtmıştır.

GEE’ nin daire içinde, yarısı mavi, yarısı lacivert zemin üzerine beş köşeli yıldızdan oluşan amblemini kimin yaptığı tam olarak bilinmemektedir. 1932 yılında kurulan Resim-İş Bölümü’nün ilk öğrencilerinin ifadelerine göre Mustafa Kemal’in “Bilim, denizler kadar engin, gökler kadar sonsuzdur“ sözü amblemin ilhamını vermiştir.

Resim-İş Bölümü, GEE’nin 6. bölümüdür. Eğitim süresi 3 yıl idi. İlk zamanlarda “Resim” ve “İş” olarak iki kısımdan oluşmaktadır. Daha sonra birleştirilerek mezunları, öğretmen okullarında iş ve resim öğretmenliği, ortaokullarda resim öğretmenliği yapacak şekilde yetiştirilmeye başlanmıştır. İlk mezunlarını 1934–1935 ders yılında vermiştir.

İlk mezunlardan itibaren hemen her yıl ilköğretim müfettişleri, resim öğretmenleri ülkenin dört bir yanına tayin edilmeye başlanmıştır. Birçok okulda resim ve el işi dersi olduğu halde, bu derslere konusunda uzman olmayan öğretmenler girmekteydi. İlk kez resim derslerine resim-iş bölümü mezunu öğretmenler girecekti. Yurdun birçok yerinde açılan yazı kursları da yine bu bölümden mezun, yazı konusunda uzman öğretmenler tarafından yürütülecekti.

Resim-İş Bölümü kurulduğunda bölümde ders verebilecek öğretmen yoktur. Bölümün öğretmenlerini yetiştirmek üzere ilköğretmen okulu mezunları arasından 5 kişi seçilir. Bunlar, Malik Aksel, Şinasi Barutçu, Hayrullah Örs, İsmail Hakkı Uludağ ve M.Ali Atademir’ dir. Eğitim için Almanya’ya gönderilirler. Buradaki eğitimlerini tamamladıktan sonra 1932 yılında Ankara’ya dönmüşlerdir. Bölümün ilk programları bu dönemde yapılmıştır. Diğer bölümlerde olduğu gibi, bu bölüme de öğretmen okulu ve lise mezunları girebilecektir. Bölüme öğrenci alımındaki özel şartlar aşağıdaki gibidir:

• Adaylar, öğretmen okulu veya liseyi bitirmiş ise; bu okullardan resim- iş dersine karşı özel ilgileri olduğunu gösterir bir belge almak ve sınav evrakı ile birlikte GEE’ye göndereceklerdir.

• 24x32 cm, boyutlarında en az dört resim yapacaklardır. Bunların konusu bulundukları yere ait ve doğrudan doğadan alınmış olacaktır. Ayrıca bulundukları yerlerde rastladıkları makine ya da aletlerden birinin, cetvel, gönye ve pergel kullanarak çini mürekkebiyle iş resmini çizeceklerdir.

• Bulundukları yerle ilgili bir yurt ve hayat bilgisi etüdü yapacaklardır. Yurdun doğası, tarihi, ekonomisi vs. ile ilgili olacaktır. Etüdün resim, harita, fotoğraf veya grafik ile zenginleştirilmesi gerekmektedir.

Gönderilecek olan bu belgeler incelenmekte ve kazananlar ikinci sınav için Ankara’ya çağırılmaktaydı. İkinci aşamada canlı modelden desen ve doğadan renkli resim yaptırılırdı. Kazananlar bölüme girmeye hak kazanırdı.

Telli’ nin de belirttiği gibi (2006, s.27), daha sonraki aşamada bir resim-iş öğretmeninin görevleri saptanmıştır:

• Resim-İş Bölümü orta öğretimin bütün kurumlarına resim ve yazı öğretmeni yetiştirir.

• Bu bölüm mezunları, öğretmen ya da ilköğretim müfettişi olarak çalıştıkları yerde, ayrıca, iş, resim, yazı öğretimi kursları açarak, ilgililerin bu alandaki yetkinliklerini geliştireceklerdir.

• Resim-İş öğretmenleri, diğer derslerin öğretmenlerine, uygulayarak derslerini yapabilmeleri için teknik yardımda bulunurlar.

• Resim-İş öğretmenleri bulundukları yörede kendi alanlarında, toplumun kalkınmasında yardımcı olacaklardır.

Belirlenen görevlerin ardından amaçlar sıralanır:

• Resim-İş Bölümü’nün öğrencilerini sanatsal yeteneklerini ortaya çıkararak, özgün çalışmalar yapmaya alıştırmak.

• Öğretmenlik yapacağı okuldaki öğrencilere, Resim-İş dersinde, onların eğitimlerini tamamlayabilmek için, neler yapabileceklerini öğretmek.

• Öğretmenlik bilgilerini geliştirmek. (Çocukluk, Gençlik Ruhbilim, Pedagoji Tarihi, Genel ve Özel Eğitim Yöntemleri ve İş Eğitimi nedir? Nasıl uygulanır?)

• Yurdu tanıma, sanat eserlerini yerinde inceleme gezileri yapmak. Bulundukları yeri rahat yaşanır duruma getirmek.

• Mezuniyet tezi hazırlamak. (2. sınıfta konu saptanır, 3. sınıfta mezuniyet sınavından bir ay önce bölüm başkanlığına teslim edilir.) Başarısız olanlar, bölüm bitirme sınavına giremezler.

Günümüzde de Resim-İş Bölümü’nün ilk kurulduğu günlerde saptanan görevler ve amaçlar temel alınarak, bir sanat eğitimcisinin görevleri ve topluma hangi özelliklere sahip bireyler yetiştireceğinden bahsedilebilir.

Bölükoğlu’ na (2002) göre sanat eğitiminde amaçlanan yaratıcı kişilik özelliklerinden bazıları;

• Kendine güvenen,

• Bağımsız olmayı tercih eden,

• Risk almaktan çekinmeyen, farklı olmaktan korkmayan, • Bir şeyleri değiştirme cesaretine sahip,

• Kendi görüşlerini savunabilen,

• Başkalarıyla ayrı düşmekten çekinmeyen, • Hata yapmaktan korkmayan,

• Kaybetmekle yılmayan,

• Enerjik, spontan eylemlerde bulunma alışkanlığına sahip, • Meraklı, alternatif düşünme ve uygulamaları deneyen, • İtaatkar olmayan,

• İdealist, karışık-gizemli olay ve düşüncelerden kaçmayan, bireyler olarak ifade edilebilir.

GEE’nin ve Resim-İş Bölümü’nün köklü geçmişi, Pekmezci’ (2006) ye göre somut bazı başlıklar altında toplanabilir:

• 1935’ten itibaren çağdaş Türk sanat eğitiminde ve sanatında, henüz sanat kavramından haberi olmayan Anadolu’da görev yapmanın, sanat odaklarından uzak olmanın ve benzeri bütün olumsuz koşuların varlığına rağmen kendine özgü bir alan oluşturmayı başarmıştır. Bulunduğu her yörenin, özellikle öğretmen yetiştiren kurumlarında zengin bir sanat ortamı yaratmış, Resim, Heykel denen anlatım araçları ile toplumu karşılaştırma görevini üstlenmiştir.

• GEE çağdaş bir eğitim kurumu olarak, kültür, sanat ve sosyal etkinliklerde, ülke sorunlarının duyarlıkla izlenmesinde, kendi içindeki dinamik ve demokratik örgütlenmesi sayesinde sürekli aktif olmuş; öğrencilerine ve mensuplarına yeni ufuklar açmıştır. Çağdaş eğitimci modelinin araştıran, inceleyen, sorgulayan, üreten ve ürettiği ile kıvanç duymasını bilen, paylaşımcı bireylerden oluşabileceği bilincinin gelişmesini sağlamıştır.

• GEE mezunları ülkemizin her yerindeki Ortaokullar, Liseler, Öğretmen Okulları ve Meslek Liselerinde öğretmen ve yönetici olarak görev üstlenmişlerdir.

• Kendisinden sonra kurulan Samsun Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü, İzmir Buca Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü, İstanbul Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümü başta olmak üzere bütün Eğitim Enstitülerinin kurucularını ve öğretmen kadrolarını GEE Resim–İş Bölümü mezunları oluşturmuştur. Yıllar içinde günün gereklerine göre yeniden yapılanan bu kurumların eğitim- öğretim programlarının değişimi, gelişimi ve yeni program önerileri yine GEE Resim-İş Bölümü’nün önderliğinde gerçekleştirilmiştir.

• Daha çok İstanbul merkezli Akademi ve sanat çevresinin Anadolu’yu tanımaları ve tema olarak sanatımızda yer almasını sağlamaları daha çok

1930’lardan sonra mümkün olabilmiş, İnkılâp Resimleri, Memleket Resimleri hareketleri ile Anadolu’ya yayılmaya başlamıştır. Bu hareketin genişlemesi ve Anadolu’nun çok yönlü zenginliği ile sanat konusu olarak sanatımızda yer almasında GEE mezunlarının bu alana yoğun ilgi duymalarının da payı vardır.

• 1935’ten itibaren yer yıl mezuniyet tezi ile Anadolu kültür öğelerinin inceleme ve araştırma konusu olarak ele alınması sağlanmıştır.

• Geçmiş yılların önemli sanat hareketleri olan sergi ve yarışmalarda GEE mezunlarının önemli yer tuttuğunu görmek mümkündür. Örneğin 1939’dan itibaren düzenlenen Devlet Resim ve Heykel Sergilerinin katılımcılarının her geçen yıl artarak devam etmesinde bu kurumun mezunlarının önemli katkıları bulunmaktadır.

• GEE mezunları, ülkemizde çocuk resmi olgusunun benimsenmesinde ve bunun yurt dışına açılmasında 1936’dan itibaren önemli rol oynamışlardır.

Verilen örnekler, sanat eğitimi almış bireylerin bir toplumu nasıl etkileyebileceği ve yönlendirebileceğini açıkça göstermektedir. Bu bireyler, gelişen dünyanın ortaya çıkardığı özel yetenek kavramıyla ve bu bireylerin seçildiği özel yetenek sınavları ile ilişkilendirilebilir.

2.4. Özel Yetenek Sınavları

Yetenek kavramı, TDK’ ye (2008) göre farklı biçimlerde ele alınmış ve tanımlanmıştır. İlkinde, bir kimsenin bir şeyi anlama veya yapabilme niteliği, kabiliyet; olarak ifade edilmektedir. İkinci tanımda, bir duruma uyma konusunda organizmada bulunan ve doğuştan gelen güç, kapasite; son tanımda, kişinin kalıtıma dayanan ve öğrenmesini çerçeveleyen sınır denmektedir. 3 tanımdan kapasite,

kabiliyet ve kalıtım kavramları ön plana çıkmaktadır. Aslında bakıldığında yetenekli olarak adlandırdığımız insanları bu üç kavramla da ilişkili olduklarını görmekteyiz. Yükseköğretimde sanat eğitimi, temelde yeni şeyler yapabilme yeterlilikleri olan insanları daha ileriye götürmekte, bireyin estetik gelişimini, devamında toplumsal estetiğin gelişimini gerçekleştirmektedir. Kişinin bir bütün olarak sanatı anlaması, öğrenmesi iletişim ve etkileşime girmesi ile yaratıcı etkinlikte bulunması, sanat eğitimcisinin temel görevlerini oluşturmaktadır.

Bu amaçla yükseköğretimde sanat eğitimcisi veya özel yetenek gerektiren diğer alanlarda öğrenci seçimi için her yıl çeşitli yöntemlerle özel yetenek sınavları yapılmaktadır. Güzel Sanatlar Fakülteleri, Konservatuarlar, Beden Eğitimi Bölümleri, Eğitim Fakülteleri Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümleri özel yetenek sınavları ile bünyelerine yeni öğrenciler katmaktadırlar. Bu sınavlar, alanlarına ve sınavı yapan kurumlara göre farklılıklar göstermektedir. YÖK’ün kurulması ile başlayan üniversiteler döneminde, üniversitelerin ilgili bölümleri salt özel yetenek sınavları ile öğrenci almamaktadır. Hala yürürlükte olan düzenleme gereği Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin yapmış olduğu ÖSS, bu sınavlara giriş hakkı için bir baraj durumundadır. Farklı fakülteler farklı taban puanları ile özel yetenek sınavlarının yönetmeliklerini belirlemektedirler. Bir sonraki aşamada her kurum, kendi belirlediği özel yetenek sınav şekliyle öğrencisini seçmektedir.

Bu araştırmanın konusu olan Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Resim- İş Eğitimi Anabilim Dalı öğrencilerinin seçiminde kullanılan özel yetenek sınavının ayrıntıları aşağıda incelenecektir.

2.4.1. Gazi Eğitim Fakültesi Özel Yetenek Sınavları Temel İlke ve Kuralları

Yetenek sınavları her yıl Gazi Eğitim Fakültesi Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı ve Mesleki Eğitim Fakültesi’ne alınacak öğrencileri belirlemek için yapılmaktadır.

Adaylar Gazi Eğitim Fakültesi’nin Resim-İş Eğitimi Anabilim Dalı Normal ve İkinci Öğretim programları ile Mesleki Eğitim Fakültesi programlarından toplam en fazla 3 tercih yapabilmektedirler.

Adaylar tercih sayılarına göre sınav öncesinde belirlenen sınav ücretlerini yatırmaları gerekmektedir.

Öğrenci kontenjanları:

Gazi Eğitim Fakültesi

Resim-İş Öğretmenliği 70 + (4 Yabancı Uyruklu) Resim-İş Öğretmenliği (İkinci Öğretim) 50 + (4 Yabancı Uyruklu)

Mesleki Eğitim Fakültesi

Grafik Öğretmenliği 20 + (2 Yabancı Uyruklu) Seramik Öğretmenliği 20 + (2 Yabancı Uyruklu) Mesleki Resim Öğretmenliği 20 + (2 Yabancı Uyruklu)

Sınava katılmak için ÖSS’de puan türlerinin herhangi birinden 185.000 puan veya daha fazla puan almış olmak gerekmektedir. Liseler, Meslek Liseleri, Öğretmen Liseleri ve Güzel Sanatlar Liselerinin Tasarım ve Teknoloji’si, Grafik, Resim, Sanat, Seramik alan / kol / bölümlerinden mezun olanlardan, aynı alanlardaki eğitim programlarına başvuracak adayların ön kayıt ÖSS taban puanı 160.000’dır.

Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) ile herhangi bir yükseköğretim programına yerleştirilen veya diğer üniversitelerin yaptığı özel yetenek sınavına katılan adaylarda yapılacak olan sınava başvurabilmektedirler.

Benzer Belgeler