• Sonuç bulunamadı

3. EĞİTİMİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

3.4. Eğitim ve Psikoloji İlişkisi

3.4.3. Öğrenmeyi Etkileyen Faktörler

Öğrenme; “fizyolojik, biyolojik, psikolojik ve sosyal bir dizi değişmenin etkileşimiyle oluşan ve yaşam boyu devam eden süreçlerin ürünüdür” (Yöndem, 2002: 178). Öğrenmeyi etkileyen faktörleri bireysel ve çevresel olarak ikiye ayrılmaktadır.

Bireysel Faktörler; bireyin doğuştan gelen özelliklerini değiştirmek çok zordur ama bazı özellikleri de bireyler dışarıdan öğrenerek edinmektedirler. Her bireyin kendine has bireysel özellikleri vardır. Bunlarda bireylerin öğrenme derecelerini ve alanlarını etkilemektedir. Öğrenciler arasında farklıklar söz konusudur.

İnsanlar yaşamları süresince belirli dönemlerde bedensel, duygusal, sosyal ve zihinsel yönlerden belli değişiklikler göstermektedirler. Yürümeyi, konuşmayı, meslek sahibi olmayı insanlar belirli yaşlarda belirli olgunlukta öğrenirler ve belirli yaşlarda gerçekleştirmesi beklenir (Fidan ve Erden, 1998:120).

Gelişimde belirli ilkeler vardır:

- Gelişim; kalıtım ve çevre etkileşimin ürünüdür. - Gelişimde belli eğilimler vardır:

- Gelişim genelden özele doğrudur.

- Gelişim süreklidir ve belli aşamalar içinde gerçekleşir. - Gelişim bir bütündür, bir gelişim alanı diğeri ile ilgilidir.

- Gelişimde bireysel farklıklar vardır (Fidan ve Erden, 1998:123).

Özellikle okullar öğrenmenin gerçekleştiği ana merkezlerdir. Farklı bireysel özelliklere sahip bir çok öğrenci burada bir araya gelmektedir. Bu merkezlerde öğrencilerin duyuşsal ve düşünsel gelişimine uygun eğitim ortamları hazırlanmalıdır ve öğretmenler belirli mesleki öngörülere sahip olmalıdırlar. Aynı zamanda iyi bir öğrenmenin gerçekleşmesi için bireylerin belirli bir yaş sınırına gelmiş olmaları gerekmektedir (Yöndem, 2002: 179).

Öğrenmenin olumlu bir şekilde gerçekleşmesi için öğretmen sınıf içerisinde uygun ve kontrol edilebilir bir kaygı ortamı yaratmalıdır. Öğrencilerin öğrenme düzeylerini etkileyen en önemli değişken ise onların geçmişte edindikleri bilgilerdir. Öğrenci daha önce ne kadar bilgi edinirse yeni bilgilerini bu bilgilerin üstüne ekler ve bunlar arasında bir ilişki kurmaya çalışır ve böylece daha başarılı bir öğrenme politikası işlemiş olmaktadır (Yöndem, 2002: 180).

Öğrenmeyi etkileyen bir diğer faktörde bireyin okul, aile ve arkadaş çevresidir. Bireyin öğrenmeyle karşılaştığı ilk alan ailedir ve bu kişiler bireyin kişiliğini önemli ölçüde etkilemektedir. “Ailenin çocuğa sağladığı ekonomik koşullar ve uygun bir fiziksel mekanın yanı sıra aile üyelerinin öğrenciyi akademik yönden desteklemesi, ona akademik rehberlik yapması ve başarı beklentisinin yüksek olması da öğrencilerin başarısını etkilemektedir” (Toprakçı, 2002: 181).

Öğrenmenin gerçekleşmesinde başka etkenlerde önemli bir yer tutmaktadır, bunlar bireylerin öğrenme sürecinin farklı olmasına neden olmaktadır. Bunlar zeka ve yetenek, ilgi ve güdüdür.

Öğrenme gücü olarak tanımlanan zeka, bir eğitim programının etkili bir biçimde yürütülebilmesi için bu programa alınacak bireylerin seçimi söz konusu olduğunda gündeme gelen bir özelliktir (Koyun ve Deryabulut, 2000:30).

Zeka ve yetenek birinci derecede öğrenme gücü olarak tanımlanmaktadır. Eğitim programlarında öğrenci seçimi ve öğretimin bireysel gereksinimlerine uyarlanabilmesi için öğrencilerin yetenek alanlarının ve düzeylerinin bilinmesi gerekmektedir (Koyun ve Deryabulut, 2000:30).

İnsanların bir işte başarılı olabilmeleri için gerekli olan becerilerin yanı sıra o işi yapmaya istekli olması da gerekmektedir ilgi bu noktada önemli bir yer tutmaktadır. Başarılı olmak isteyen öğrenciler bir okula veya bir mesleğe yerleştirilirken ilgilerinin hangi alana kaydığına bilmeleri gerekmektedir.

İlgi kişinin çevresi ile etkileşimi sırasında doyum sağladığı ve bu nedenle özgür olduğunda istekle yöneldiği davranışlardır. İlgiyi özentiden ayıran en önemli unsur zeka veya yetenektir (Koyun ve Deryabulut, 2000:79).

Güdü, öğrenme durumlarında davranışı yöneten önemli bir unsurdur. İlgi ise genel güdüyü oluşturan öğelerin en önemlisi olarak davranışı başlatma, yönlendirme ve sürdürmede etkili olan bir iç uyarıcıdır (Koyun ve Deryabulut, 2000:81).

Belirli bir davranışı gördüğümüzde aslında bu davranışın güdülendiğini görmekteyiz. Güdünün kaynağı ise bilginin fizyolojik, psikolojik ya da toplumsal gereksinmelerdir. Güdü belirli bir durumda belirli amaçlara ulaşmak ve gerekli davranışları gösterebilmek için bireyi harekete geçiren ve yönlendiren güçtür (Koyun ve Deryabulut, 2000:167).

Öğrenme güdüsü bireyin öğrenme etkinliklerini anlama ve kendisi için yararlı bulduğu amaçlar doğrultusunda bu etkinliklerden yararlanma çabası olarak tanımlanmaktadır. Maslow’a göre insanlar hep bir istek içerisindedirler, ve ihtiyaçları onların tutum ve davranışlarını etkilemektedir. Bu nedenle Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisini oluşturmuş ve önemliden az önemliye doğru sıralamıştır. Bunlar: fizyolojik gereksinimler, güvenlik gereksinimleri, ait olma gereksinimi, saygı gereksinimi, kendini gerçekleştirme gereksinimidir (Koyun ve Deryabulut, 2000:168).

Öğrencinin öğrenmeye karşı güdülenmesinden öğretmen sorumludur. Kelly güdülenmeyi dört kategoriye ayırmıştır ve bu şekilde güdülenmenin gerçekleşeceğini savunmaktadır. Bunlar dikkat, ilişki, güven ve doyumdur (Koyun ve Deryabulut, 2000:168). İlk önce öğrencinin dikkati çekilmelidir sonra konuyla ilgili ilişki kurulmalıdır ve öğrenci kendini güvende hissetmelidir. En sonunda doyum söz konusudur. Öğrenmenin, bir şey başarmanın duygusu ile doyum gerçekleşmiş olmaktadır.

Öğrenme biçimi bireyden bireye farklılıklar göstermektedir. Eğitim konusunda öğrenme biçiminin nasıl gerçekleşeceğine dikkat etmek gerekmektedir. Bireyin kendisini çevreleyen uyarıcıları algılama, işleme, düzenleme ve anlamlandırma konusundaki tutarlı ve karakteristik yaklaşımdır. Öğrenme biçimi bir yapı olarak görülürse bunu değiştirmek gerçekten zordur. Böyle bir durumda eğitimciler kendi yaklaşım ve materyallerini öğrencilerin öğrenme biçimlerine uyarlamaya çalışırlar. Öğrenme biçimi süreçle ilgiliyse o zaman eğitimciler öğrenciler tarafından kullanılan ve öğrenmeye engel oluşturduğu düşünülen süreçleri değiştirmeye çalışırlar. Şayet hem süreç hem de yapı olarak öğrenme biçimi görülürse o zaman içerik ve uygulama arasında bir etkileşimin varlığı benimsenmektedir (Koyun ve Deryabulut, 2000:81).

Öğrenme biçimi ve öğrenme stratejisi birbirinden farklıdır. Öğrenme biçimi sabit bir şekilde bireyin bilgiyi algılama, işleme, düzenleme ve anlamlandırmasıdır. Öğrenme stratejisi ise toplumsal çevre içinde öğrenilen ve çeşitli durumlarla baş edebilmek için geliştirilen bir yaklaşımdır.

Eğitimde öğrencilerin bireysel farklılıkları uzun zamandır tartışılmaktadır. Eğitimciler çoğu zaman öğrencilerin yeni öğrenecekleri konunun alt yapısını oluşturacak bilgiyle donatılmış olmalarını istemektedirler. Ama unutmamak lazım ki öğrencilerin sahip olduğu önbilgi ile eğitimcinin verdiği bilgi bir birleriyle örtüşmelidir. Ancak bu şekilde öğrenme daha kolay gerçekleşmiş olur, yoksa bilgiler birbirinden farklı olmaktadır. Eğitimin temel amacı bilginin iletilmesidir.

Bilgiyi üç sınıfa ayırabiliriz:

- Gerçek bilgi,

- Sözsüz bilgi (Çakmak,2003:29).

Descartes’ e göre gerçek bilgi yaparak denenerek öğrenilen bilgidir. Gerçek bilgiye götüren öğrenme; faaliyeti anlatma, gösterme, uygulama, hata düzeltme yoluyla işlemektedir (Çakmak, 2003:29) . Gerçek bilgi meraka dayalı kuşku ve sorgulama ile ortaya çıkmaktadır. Bir problemden yola çıkarak eğitim yapılırsa öğrenci düşünmeyi, öğrenmeyi, sorgulamayı, bilgi kaynaklarına ulaşmayı sebep sonuç arasında ilişki kurmayı öğrenmektedir.

Eğitimin temel amacı bireylerin öğrendiklerini en iyi şekilde nasıl kullanabileceklerini bilmeleridir. Bireyler eğitim sürecine başlamadan önce belirli birikimlere sahiptirler. Bu birikimleri bireyler çevrelerinden elde etmektedirler. Eğitim alanına girdiklerinde ise mevcut bilgiler genişletilir ve güçlendirilir. Geleneksel anlayışa göre öğrenme bilgi ya da deneyimlerin birikimlerinden ibarettir. Ön bilgi yeni bilgilerin üzerine ekleneceği bir zemindir.

Öğrenmenin gerçekleşmesi değil, bu öğrenmenin nasıl gerçekleşeceği de önemlidir. Etkili bir öğrenmenin gerçekleşmesi için;

- Yeni bir konunun öğretimine başlamadan önbilgi harekete geçirilmelidir. - Soru sormak özendirilmelidir.

- Geçmiş yaşantılarla bağlantı kurulmalıdır. - Yeni bilgi açımlanarak sunulmalıdır.

- Öğrenme için anlamlı bir bağlam yaratılmalıdır.

- Önbilginin miktar ve niteliğine karşı duyarlı davranılmalıdır. - Öğrenmede transfer özendirilmelidir.

- Önbilginin yeniden düzenlenmesine fırsat tanınmalıdır.

- Öğrencilerin içinde bulundukları çevreyle etkileşim özendirilmelidir. - Tartışmalar desteklenmelidir.

- Gözlem yapmaya ve çıkarımlarda bulunmaya olanak sağlanmalıdır. - Bilginin uygulanması ve yansıtılmasına ortam hazırlanmalıdır. - Sağlıklı işleyen bir değerlendirme sistemi kurulmalıdır.

- Öğrencilerin kendi kararlarını vermeleri desteklenmelidir (Koyun ve Deryabulut, 2000:158-159-160).

Benzer Belgeler