• Sonuç bulunamadı

Çukurovada Arkeoloji Kazıları

Belgede Cumhuriyet devrinde Çukurova (sayfa 50-53)

Yazan : R. YALGIN

Çukurovada arkeolojik kazılara yalnız cumhuriyet devrinde başlanmıştır. Bunlar da Gözlükule ve Yümüktepe kazılarıdır.

A — Gözlükule kazısı: Tarsusun içinde ve Amerikan kollejinin cenubundaki hüyük- tedir. Vaktiyle bu büyüğün üzerinde pencereli veya mazgallı bir kale bulunduğu için halk

bu tepenin adına Gözlükule yahutta Gözcükule adını vermiştir. [ * ]

Gözlükule şimali garbiden cenubu şarkîye doğru (305) metre tulünde ve şimali meyilli, cenubu dik olmak üzere arzı da (97) metre genişliğinde ve (26) metre yüksekliğin­ de uzunca bir hüyüktür. Garp ucunda Duatepe ilk mektebi, Cenub ucunda Musalla mahal­ lesine başlangıç teşkil eden evler ile çevrilmiş ve geri kalan iki tarafı yollara kal­ mıştır.

Bu hüyük bir zaman mezarlık ve sonra da askeri idareye geçerek debboy halinde kullanılmış olduğundan şimal engininden başka yeri tahrib edilmekten kurtulmuştur.

1934 Yılı martın 9 uncu günü Amerika hesabına ve Adana müzesi namına Mis Goldmanın idare ve riyaseti altında (Gözlükule) hafriyatı başladı.

Hafriyat birinci sene içinde hüyüğün İslâm, Roma ve Helenistik devirlerinde mühim eserlerle karşılaştı. Büyük bir zevk ile ertesi senenin faaliyetini görmek üzere ayrıldı.

İkinci sene yine aynı ayda hafriyatın ikinci yılına geçildi. Bu yıl hüyüğün üç metre derinliğinde kıymetli Eti eserleri başgösterdi vs kafirleri sevindiren mühürler okunmağa başlandı. Bulunan mühürler arasında Eti tarihini aydınlatan (Pudu — Hepa) ve Kral ( İşpu- tahsu) nuç mührü bu muhitin Kızvatna olduğunu isbat etmesiyle şimdiye kadar Karadeniz sahillerinde ve yahut Tokad vilâyeti etrafında sanılan ve Mısır firavnlarımn, demirinden istifade etmek istediği Kızvatnanın Çukurovada olması en çok vaktiyle bu kıtanın Akde­ niz sahillerinde olduğunu iddia edin Göetzeyi memnun etti. Daha ikinci senesinde hafriyat tarihin çok karanlık olan bir noktasını bu suretle tenvir etmesiyle İlmî tedkik lerin ne kadar büyük ehemmiyeti olduğunu ortaya koydu. Bu hâdise Kızvatnayı K arade­ niz sahillerinde zanneden profesör G arstang’ın ve O rta Anadoiuda sanan Horozni’nin iddialarım suya düşürdü, davayı Göetzeye kazandırdı [**]. Üçüncü senede hafriyat geniş­ leme ameliyesiyle daha vasi bir surette çalışmağa başladı. Ve yeni baştan birçok devir­ lerin durumlarını ve keramik tekniklerini tetkik ede ede çalışma sahasına vüsat verdi. Yine birçok mühür ve tabletlerle Türk tarihine iptidaî ve İlmî malzemeler bağışlamaya başladı. Cumhuriyetimizin onbeşinci yıldönümünde yaz ve kış olmak üzere iki devirde de çalışmak işine germi verdi. Halâ mesaisine büyük bir gayret ve vukuf ile devam eden kazı daha bir çok kıymetli eserler vermeği vadetmiştir. Netice itibariyle üç senede Tarsus hafriyatı bize şu katî kanaatleri bahşetmiştir:

1 — Çukurovada samî ırka aid eserler hiç mesabesinde denecek kadar azdır.

Bütün eserler ve keramik teknikleri Turanîdir.

2 — Hafriyat sahalarında bulunan renkli renksiz dütün keramik malzemeleri Mezo­ potamya, orta Anadolu ve ikinci Trova eserleriyle sıkı bir akrabalık göstermektedir.

1 * 1 — Bunu Kozlukııla zannedenler aldanırlar. Çünki ceviz mânasında olan koz bu muhitte yetişmez.

1**1

— Amerikan Arkeoloji Mecmuasında

(

V. Ol. XL. 1936 No. 2

)

de Goetze'nin makalesine bak.

3 — Etilerin bu muhit içinde zengin ve imtidadlı ömürleri vardır. En eski Eti eser­ leri buralarda bulunacaktır.

4 _ Tunç devrinde yazı olmadığı için ırk tayin etmek mümkün değil ise de onlar­

dan sonraki devirlerde görülen âlet ve ev eşyalarını Tıınç devrindeki eşya ve keramik tek­ niklerine benzediği ve metodik bir istihalenin devamı tunç devri insanlarının dahi sonraki nesillerin ataları olduğu kanaatini kuvvetlendirmektedir.

5 _ Antrapolojiye aid çok iskelet elde edilmemiş olduğu için şimdilik birşey söy­

lenemez. Fakat bir iki parça iskeletin örnekleri yine buralarda yaşamış milletlerin samî olmadığını isbata kâfidir denebilir. Mamafi hafriyat devam ettikçe bu şüpheli ve karanlık noktaların aydınlanacağı muhakkaktır.

B - Y ü m ü K ie P e Kazısı:

Yümüktepe Mersinin üç kilometre garbinde Soğuksu mevkiinde bir hüyüktür. Bu hüyüğün tulü şimalden cenuba (1 5 0 ), şarktan garbe (1 0 0) metre olup (28) metre irtifaında

dik bir tepe halindedir. Garbinden geçen Mersin suyu tepenin garb cihetini muhtelif tuğ­ yanlarda yıkmış olduğu için bu cihette hüyüğün hüviyeti oldukça bariz biı halde tedkik edilebilir.

937 Yılı Birinci Teşrinin üçüncü günü profesör G arstang ın başkanlığında kazıya iptidar edilmiştir. Dört ay devam eden kazı evvelâ bir yarma ile başlamış ve hüyüğün sonucunu tayin etmiştir.

Bu hüyükte en eski Neolitik devre aid opsidiyen mızrak başları, çanak çömlek işleri bulunmuş ve profesörün kanaatine göre Anadoludan bin sene daha eski deviıleri gösterecek neticeler elde edileceği ümid etmiştir.

Profesör G arstang’da Miss Goldman gibi bu muhitin hiç bir vakit samî olmadığını ve büyük medeniyet devirleri geçirmiş bulunduğu tasdik etmiştir.

Daha bir yaşında olan Mersin hafriyatı birinci sene içinde hüyüğün başında Boğazköyde olduğu gii-i Hitit imparatorluğu devrine aid bir kale suru ortaya koymuş ve başlar b aş­ lamaz hüyüğün Anadolu ile birlik yaşamış olduğunu isbat etmiştir.

T e p e b a ğ v e A d a n a :

Adana şehrinin Justiyanus’un kurduğu köprü ile başlamış olduğunu zannedenlere ve Adana Seyhan köprüsüne Adananın anası göziyle bakanlara şaşmak lâzımdır (■). Çünkü Adana en eski Yu ;an masallarında yer aldığı şöyle dursun Eti ismi haslan arasında Tar- sustan önce gelen (Adana — Atana) adım yaşatan bir memlekettir ( ')• l azla söze ne lüzum var. Adananın ne kadar eski bir şehir olduğunu anlatmaya Adanayı üstüne alan (T epebağ) hüyüğünü göz önünde bulundurmak kâfidir.

T epebağ hüyüğü bu civardaki hüyüklerin en büyüğüdür. Heı ne kadaı bu hüyükte büyük bir kazı yapılmamış ise de müzenin 936 yılında yaptığı ufak bir araştııma (Şıh o ğ ­ lu camii) civarında ve hüyüğün son medeniyetlerini irae ettiği bölgesinde elde edilen on parçadan mürekkeb bir kuyu bileziği hem orijinal bir eserdir ve hem de onun içine doldurulmuş keramik parçaları Adananın zannedildiği gibi Bizanslılaı devlinde değil ondan çok ve pek çok yıl önce teşekkül ettiğini ortaya kor.

Çuknrova hakkında yazılan bütün bu yazılar cumhuriyetten som a yapılan inceleme­ lerin neticesinden çıktığı ve bütün bu bilgilerin cumhuriyetin üzerimizde yaptığı tesir ve kudretin yardımiyle olduğuna inanarak cumhuriyetin bundan sonra da tarih ve aıkeoloji âlemine bağışlıyacağı İlmî armağanları beklemekte elbette haklı olduğumuzu bilmem tek­ rar etmeğe lüzum varmı dır?

( * (**) ) — Adana Maarif Mmtakası Mecmuası Sayfa : 6 — 7 (**) — İndeks Of Hittite Nomes Sayı 1 ( John Garstang )

Belgede Cumhuriyet devrinde Çukurova (sayfa 50-53)

Benzer Belgeler