• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ÇALIŞMALAR

2.6. Epistemolojik İnançların Gelişim Modelleri

2.6.2. Çok Boyutlu Modeller

Epistemolojik inançların birden fazla boyuttan oluştuğu ve eş zamanda bir kişinin bu boyutlara farklı düzeylerde sahip olabileceği görüşü Schommer (1990) tarafından ortaya atılmıştır. Daha sonra Schommer’le birlikte çok boyutlu epistemolojik inanç modelleri ileri sürülmüştür. Burada Schommer’in epistemolojik modeline yer verilmiştir.

2.6.2.1. Schommer’in Çok Boyutlu İnanç Modeli

Perry ve onu takip edenlerin büyük çoğunluğunun kişisel epistemolojinin tek boyutlu olduğunu ve sabit ilerleme evrelerinde geliştiğini ileri sürmüşlerdir. Buna karşın Marlene Schommer, Perry’nin ve ilk araştırmacıların çalışmalarının bir sonucu olarak, bir epistemolojik inanç modeli ileri sürmüştür. Schommer, bu epistemolojik inanç sisteminin az yada çok birbirlerinden bağımsız bir inanç sistemi olarak gözden geçirilmesini önermiştir. Schommer’in ortaya koyduğu inanç sisteminde, kişisel epistemolojiyi oluşturan birden çok inanç vardır. Bu inançlar eş zamanlı olarak gelişebilir veya gelişme göstermeyebilirler (Schommer-Aikins, 2004, s. 20).

Schommer (1990), epistemolojik inanç kuramının temeli bazı araştırmalara dayanmaktadır. Bilginin “yapısı”, “kesinliği” ve “kaynağı” boyutunu Perry (1970)’nin araştırma ve kuramından, “bilgi kontrolü” boyutunu Dweck ve Leggett (1988)’in öğrencilerin zekânın doğası hakkındaki inançları hakkındaki araştırmasından, “bilgi edinme hızı” boyutunu ise Schoenfeld (1983, 1985)’in zekânın doğası olarak öğrencilerin geometri ispatları üzerine yapmış olduğu çalışmalarından yola çıkarak geliştirmiştir. Schommer (1990) kendinden önceki bu araştırmalardan yararlanarak kuramsal olarak 5 boyutlu bir epistemolojik inanç modeli oluşturmuştur (Akt. Kaleci ve Yazıcı, 2012).

Bu beş boyut Schommer’ın çalışmasının başlangıç noktasını oluşturmuştur. Bu beş epistemolojik inanç boyutunun geçerliğini test etmek ve üniversite öğrencilerinin bilginin doğasına olan inançlarını ortaya çıkarmak amacıyla Schommer (1990) yapmış olduğu ön çalışmalardan yararlanarak beş boyuttan oluşan Epistemolojik İnanç Ölçeğini (Epistemological Beliefs Questionnaire) oluşturmuş ve bu ölçekten de çeşitli çalışmalarında faydalanmıştır. Ölçekteki beş boyut, bilginin yapısı, kesinliği, kaynağı, bilginin edinilme hızı ve bilginin kontrolü üzerinde durur (Schommer, 1990, 1993a; Schommer ve Walker, 1997).

Schommer’in araştırması, altı önemli maddede önceki araştırmalardan farklılık gösterir. Bu farklılıklar (Boden, 2005):

1. Öğrenmeye ilişkin inançları içerir. 2. Farklı inançları tanımlar.

3. Birbirinden bağımsız inançların aynı oranda ve hızda, daha çok veya daha az bir şekilde geliştirilemeyeceği hipotezini içerir.

4. “Denge” kavramını bir ihtiyaç olarak kabul eder. 5. Epistemolojik inançlar için bir terminoloji içerir.

6. Epistemolojik inançları araştırmak için nitel araştırma yerine nicel araştırma metodolojilerini kullanır.

Schommer (1990), epistemolojik inançların yapısını bilginin kesinliği ve kaynağı, yapısı ile öğrenme sürecinin denetimi ve hızı ile ilgili inançları içeren beş boyutlu bir yapı olarak belirlemiştir ve bu boyutlarla ilgili 63 maddeden oluşan bir "Epistemolojik İnanç Ölçeği" geliştirmiştir. Bu beş boyutla ilgili geçerliliği belirlemek ve aralarındaki ilişkileri incelemek amacıyla çeşitli araştırmalar yapmıştır. Yaptığı araştırmalar doğrultusunda epistemolojik inançların; (1) Bilgi Basittir, (2) Bilgi Kesindir, (3) Öğrenme Hemen Gerçekleşir ve (4) Öğrenme Yeteneği Doğuştandır şeklinde isim verdiği dört boyuttan oluştuğunu ve bu boyutların öğrenme üzerindeki etkilerini ortaya koymuştur (Deryakulu, 2006, s.268; Schommer ve Duell, 2013, s.318; Öngen, 2003, s.156). Tablo 1’de Schommer’in epistemolojik inanç kuramının boyutları verilmektedir

Tablo 1. Schommer’ın Dört Boyutlu Modeli

(Kaynak: Deryakulu, 2006)

Bilginin birbirinden bağımsız mı yoksa birbiriyle ilişkilendirilmesi ile oluşan kompleks yapıya mı sahip olduğu ve bilginin yapısıyla ilgili inançları içerdiğini gösteren boyut, bilgi basittir boyutudur.

Bilgi kesindir boyutu, bilginin kesinliğine olan inançları barındırır, duruma göre bilginin kesin doğru mu, yoksa değişen durumlara göre doğruluğunun da değişebileceğine ilişkin inançları ifade etmektedir.

Öğrenmenin ne kadar sürede gerçekleşebileceğine ilişkin inançları içeren, öğrenme hemen mi hiç mi yoksa zamanla mı gerçekleşir sorularına ilişkin inançları barındıran "Öğrenme Hemen Gerçekleşir" boyutudur.

"Öğrenme Yeteneği Doğuştandır" boyutu ise, öğrenme becerisinin doğuştan geldiğine sonradan değiştirilemez mi yoksa tecrübeye bağlı olarak değişebilir bir beceri olduğuna mı inandığını gösterir. Kişiler bu boyutların her birine ilişkin diğer boyutlardan bağımsız olarak gelişmiş ya da gelişmemiş inançlara sahip olabilmektedirler. Bireyler bir taraftan bilginin kesin olduğuna inanırken diğer yandan kompleks bir yapıya sahip olduğuna da inanabilmektedirler (Deryakulu, 2006, s.269).

Görüleceği üzere bireyler, birbirinden bağımsız dört epistemolojik inanç boyutu çerçevesinde gelişmiş/olgunlaşmış (sophisticated) ya da gelişmemiş/olgunlaşmamış (naive) inançlara sahip olmaktadır. Birey, bazı inançlarında sofistike olurken diğer inançlarında aynı tutarlılığı gösteremeyebilir. Çünkü epistemolojik inançlar, birbirinden bağımsız yapılar olarak işlev görmektedir. Örneğin, bilginin oldukça karmaşık bir yapıda olduğuna inanan bireyler yine de bilginin değişmediği inancından vazgeçmemektedirler. Burada ima edilen şey, bir epistemolojik inançta sofistike olan bir öğrencinin diğer epistemolojik inançlarda sofistike olamayabileceğidir.

Schommer’e göre yüzeysel epistemolojik inançlara sahip bir öğretmen (Schommer bu tür inançları “naive” inançlar olarak adlandırmaktadır) bilgi sahibinin otorite (sınıftaki öğretmen) olduğunu, dolayısıyla bilginin değişmez olduğunu, kavramların (birey tarafından) ya çok çabuk öğrenildiğini ya da öğrenilmez olduğunu, öğrenme becerisinin doğuştan geldiğini ve bilginin açık, net ve kesin olduğunu düşünür. Schommer benzer şekilde, sofistike inançlara sahip (sophisticated) bir öğretmenin, bilginin karmaşık olduğu ve kesinliği olmadığı, akıl yürütme yoluyla zamanla oluşturulduğu ve öğrenci tarafından yapılandırıldığı düşüncesinde olduğunu ileri sürmektedir (Howard, McGee, Purcell ve Schwartz, 2000, 455). Bu görüş günümüz eğitiminde yapılandırmacı felsefeyi yansıtan, öğretme-öğrenme etkinliklerinin temelinde olan düşüncelere yer vermektedir.

Benzer Belgeler