• Sonuç bulunamadı

1.8 Çocuk Resimler

1.8.10 Çocuk resimlerinde öğretmen etkisi ve algısı

Çocukların öğretmenleri olan ilişkileri ve iletişimleri çocukların hem okul hem de sosyal yaşantılarını etkiler. Çocukların öğretmenleri ile yakın ilişkiler kurması okula adaptasyonu kolaylaştırır ve okula karşı olumlu tavır takınmalarını sağlar (Dağlıoğlu, 2011).

69

Çoğu anne baba veya öğretmen çocukların yaptıkları çizimler karşısında nasıl davranacaklar ve nasıl tepki verecekleri konusunda ikileme düşebilmektedirler. Destekleyici ebeveynler genellikle ‘hadi onu buzdolabına asalım. Çok güzel olmuş.’ Şeklinde yanıt verebilmektedirler. Bu durumun tam tersi olarak da eleştirel bakan ebeveynler de vardır. Yapılan resimlere ‘eksik çizmişsin, güneş nerde’ gibi eleştirilerde bulunabilirler. Çocukların yaptıkları çizimlere ilişkin öğretmenlerin yaklaşımları vardır. Bu yaklaşımlar aşağıdaki gibidir (Schirrmacher, 1986).

Övücü Biçim; Bireyin yapmış olduğu çizimlere olumlu izlenim verecek şekilde geri dönütler vermesidir. Övücü sözcüklerin kullanılmasıdır. ‘Harika olmuş. Tebrik ederim çok güzel.’ Gibi ifadeler öven yaklaşımdır. Bu tarz ifade ile karşılan çocuklar mutlu olurlar ve güdülenirler. Olumlu yanları olduğu gibi sınırlandırıcı ve olumsuz yanları da vardır. Öğretmen çocukla tam anlamla iletişim kuramaz. Ayrıca güzel resim algısı kişiden kişiye değişim gösterir. Bu nedenle bu kavram görecelidir.

Yargılayıcı Biçim; Övücü biçim ile benzer özellikler taşıyan bu yaklaşım da öğretmenin geri dönütleri kademelidir. Yani ‘iyi, çok iyi, pekiyi’ şeklinde kademeli değerlendirme yapar. Çocukların resimlerini güzel, çok güzel, en güzel şeklinde ayırmak doğru değildir. Önemli olan her çocuğa eşit derece yaklaşm ak ve her çocuğa aynı ifadeyi kullanmak gerekir. Bu sözler sürekli söylendiği zaman da değerini ve anlamını yitirir. Çocuklar için sıradan bir geri dönüt olur. Bu da çocuk ve öğretmen arasında güvenin zedelenmesine sebep olacaktır.

Değerli Biçim; Öğretmenin çocuk resimlerine verdiği ‘hoşuma gitti’, ‘çok mutlu oldum’ tarzından ifadeler bu yaklaşıma girmektedir. Bu yaklaşımda önemli olan çocukların yaptıkları çizimlere değil çizim yaptıkları zamana verilen değeri hissettirmek önemlidir. Çocuklar yaptıkları çizimlerde anne-babalarını ya da öğretmenlerini mutlu etmek için değil kendi hislerini anlatmak için çizmelidirler. Zamana değil ürüne önem vermek sanat açısından sınırlandırıcı durumdur. Bireyler çizimlerinde anlatmak istedikleri duygu ve düşüncelerini başarılı bir şekilde aktarırlarsa çizim değer kazanır. Ancak çocukların gelişim özellikleri unutulmamalıdır. Her yaşın çizim özelliği farklıdır. Bu durum göz önünde bulundurulmalıdır.

70

Sorgulayıcı Biçim; Çocukların yaptıkları resimlere öğretmenin çeşitli sorular sormasıdır. ‘Bu neye benziyor, daha farklı olarak ne çizebilirdin?’ vs. Yaşça büyük çocuklar ya da dil gelişimi ilerlemiş çocuklar çizimlerini ifade edebilir ve anlatabilirler. Yaşı daha ufak olan bireyler burada ne çizdin sorusu sorulunca ‘mutlu olduğumu çizdim’ ya da ‘kırmızı boyadım’ şeklinde sınırlı cevaplar verebilirler. Bireylerin tüm duygu ve düşüncelerini açık açık anlatamadığı durumlar da bu biçimin kullanılması doğru değildir. ‘Burada neyi anlattın?’ şeklinde sorulduğunda ‘bilmiyorum’ diyebilirler. Öğretmenin ısrar etmesi durumunda umursamaz olup gidebilirler. Erken çocukluk döneminde çocukların resimleri biriciktir. Herhangi bir nesneye benzetme çabasına girmezler. Bundan kaynaklı olarak ne çizdiğini ifade etmesini istemek doğru değildir.

Araştırmacı Biçim; Bu biçimde öğretmen çocuğun yaptığı çizimlerden ve anlattığı durumlardan yola çıkarak çocuğun çizimini anlamaya çalışır. Çocuklara çeşitli yönergeler vererek çizimlerini anlatmasını sağlar. Öğretmenin soracağı sorular; ‘Resminin ne olduğunu söyle, resmin ne anlatıyor, resmin hakkında bana neleri ifade etmek istersin’ şeklindedir. Bu tarz sorular ifade alır gibi olmayacak şekilde çocukları yargılamadan sorulmalıdır. Bu biçimde çocuğun çizdiği resim ve sanat önemli değildir. Çocukların sözel olarak ifade ettikleri önemlidir.

Düzeltmeci ve Yöneltici Biçim; Bu biçimde öğretmen çocuk çizimlerini inceler ve çocuklara yönergeler vererek çizimlerini düzeltmelerini sağlar. Örneğin ‘Ev çizen bir çocuk kapı ve baca çizmediyse öğretmen, resmin güzel ancak bir dahakinde evine kapı ve baca çizmeyi unutma.’ Fakat bu yaklaşımda öğretmen çocuğun düşüncelerini olduğunu gibi kabul etmeyip çizimleri etkilediği için çocukları desteklemektedir.

Çocukların kelimelerle ifade etmeye çalıştıkları bildirimlerden daha güçlü bir anlatım, ifade ve yansıtma aracı olan resim, çocuğun dış dünyayı algılayışının bir göstergesi olarak kabul edilmektedir (Yaşar ve Aral, 2009). Öğrenciler 3. sınıfta (9 yaşında) insan ve çevresi hakkında belirli bir görüşe sahip olur ve bu görüşlerini resimlerine şemalar şeklinde yansıtır. 5. sınıf (10-11) yaş grubunda öğrenciler belirgin bir biçimde gerçekçilik dönemini yaşamaktadırlar. Bu dönemde çocuk artık toplumun bir üyesi olduğunun bilincine varmakta, ayrıntılı çizgiler ve gerçekçi yaklaşımlar bu dönemde ön plana çıkmaktadır. 12-14 yaş düzeyinde ise öğrenciler yakın çevresinde gördüğü objelerin orantılarını,

71

boyutlarını, derinliklerini çizgilerine yansıtmaya başlamaktadırlar (Yavuzer, 2009).

Öğretmen algısının incelenmesi eğitim sürecini ve bu sürecin önemli bir öğesi olan öğretmeni, bu sürecin öznesi olan öğrencilerin gözüyle görmek, onların duyuş, düşünüş ve algılayışını belirlememize, dolayısıyla bu alanda var olan problemlerin ortaya çıkarılmasında önemli veriler sağlaması açısından öğretme– öğrenme sürecinin zenginleşmesine önemli katkılar sunabilecektir.

Çocuklar için resim, semboller ve kalıp formların kullanıldığı bir dildir. Çocuklar resimlerinde bazı nesne ve objeleri bir nesneyi olduğundan büyük ya da küçük çizebileceği gibi öğretmen algısında olduğu gibi öğretmeni bir kitap, güneş, yıldız gibi bazı metaforlara benzeterek çizebilmektedirler. Çocukların benzettikleri metaforların işlevi, öğretmeni algılamada bize oldukça önemli ipuçları sunmaktadır. Okullar, sembolik unsurların bulunduğu kurumlardır. Bu sembollerden birisi de metaforlardır. Metaforlar, insanların, hayatı, çevreyi, olayları ve nesneleri nasıl gördükleri, varlık benzetmeler kullanarak açıklamaya çalışmada kullandıkları bir araç olarak düşünülmektedir (Cerit, 2008).

Bu yönüyle bakıldığında, metaforlar bir algı aracı olarak görülebilmektedir. Metaforların temel işlevleri, çok sayıda verinin, bilginin yakalanması, yorumlanması, nakledilmesi ve belirsizlikle başa çıkmadaki yararıdır (Erdem ve Satır, 2000).

Metaforlar, bizim durumları ve olayları algıladığımız yolu etkilediği için gerçekleri yeniden tanımlamak ve problem durumlarını yeniden kavramsallaştırmayı teşvik etmek için kullanılabilir (Goldstein, 2005).

Metaforlar yeni bir olguyu anlama ve açıklamada özellikle yararlıdır. Çünkü iyi bilinen bir durumun anlamını bilinmeyen bir duruma taşırlar. Böylece metafor yeni bir bilginin öğrenilmesini kolaylaştırır. Bununla birlikte metaforlar bir düşünce aynı zamanda bir görme biçimidir (Morgan, 1998).

Bu açıdan bakıldığında, çizimlerde benzetilen nesne ve objeler göz önüne alınarak öğrencilerin öğretmenlerini nasıl algıladığı, öğrenme sürecine nasıl bir işlev koyduğu açıkça görülebilmektedir. Bu yönüyle öğretmenlerin ve eğitim etkinliklerinin niteliğini belirlemek üzere yapılan bu çalışma, öğretmen

72

kavramının öğrenme sürecinin asıl öğesi olan öğrenciler gözüyle detaylı bir şekilde incelenmesine olanak sağlayabilecektir.