• Sonuç bulunamadı

ÇOCUK HAKLARI İLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER Uluslararası kararlar

Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (İngilizce: Universal Declaration of Human Rights ya da kısaca UDHR), Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu tarafından Haziran 1948'de hazırlanmış ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulu'nun Paris'te yapılan oturumunda kabul edilmiştir. 30 maddeden oluşan bildirinin 25. maddesinde çocuklara dikkat çekilmiş ve onların özel bakım ve yardıma hakları olduğu belirtilmiştir. Ayrıca tüm çocukların evlilik içi ya da evlilik dışı doğmuş olmalarına bakılmaksızın, aynı toplumsal korumadan yararlandıklarının altı çizilmiştir ( İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, 1996).

Çocuk Hakları Cenevre Bildirileri

1922 yılında, Çocukları Koruma Fonu (Save The Child Fund) üyesi olan Eglantyre Jebb, çocuk hakları üzerine bir taslak (Charter of the Right of the Child) hazırlamıştır. 1. Dünya Savası sırasında, Balkan çocukları için yürüttüğü yardım

27

çalışmalarından edindiği tecrübeler onu, çocukların refahı için sürekli bir eylemin gerekliliğine inandırmıştı. Hazırlanan bu 7 maddelik taslakta, her ulustan, ırktan ve inançtan çocukların sömürüye karşı korunması, fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişimlerinin tam olarak sağlanması, yetişkin hayatına hazırlanmaları konusunda çocuklara karşı sorumluluklar dile getirilmekteydi. Bu taslak daha sonra, Milletler Birliği tarafından 1924'de Çocuk Hakları Cenevre Sözleşmesi (Geneva Decleration of the Rigths of the Child) olarak kabul edilmiştir. Deklarasyon, her ulusun kadın ve erkeklerinin, çocukların fiziki ve ruhsal yönden normal gelişimlerinin sağlanabilmesi için görevleri olduğunu kabul eden ilk uluslararası belgedir. Belge onaylandıktan 4 sene sonra 1928 de Mustafa Kemal Atatürk tarafından da imzalanmıştır (Libal, 2001).

Bildiriye göre

 Çocuk, bedenen ve ruhen tabii bir süratte neşvünuma bulmağa (gelişmeye) müsait şartlar içinde bulundurulmalıdır.

 Acıkan çocuk beslenmelidir, hasta çocuk tedavi edilmelidir, fikren geri kalan çocuk teşei edilmelidir (şevklendirilmelidir), yoldan çıkmış çocuk doğru yola getirilmelidir, terk edilmiş çocuk himaye altına alınmalı ve yardım görmelidir.

 Çocuk hayatını kazanabilecek bir hale getirilmelidir ve her türlü istismara karşı siyanet edilmelidir.

Çocuk felaket zamanında en evvel yardım görmelidir.

 Çocuk en mutena meziyetlerin kardeşlerinin hizmetine vakf edilmesi lazım geleceği hisleri ile büyütülmelidir” (İnan, 1968).

1948 yılında kabul edilmiş 2.Çocuk Hakları Bildirisinde yer alan ilkeler ise aşağıdaki gibidir.

1. Çocuk hiçbir fark ve ayrım gözetilmeden tüm insan haklarına sahip olmalıdır.

28

2. Çocuğun, toplumsal güvenliğe, tıbbi hizmetlere ve sağlık bakımına hakkı vardır.

3. Çocuk bedensel, zihinsel ve toplumsal yönlerden özgürlük ve onurla gelişecek biçimde korunmalıdır.

4. Bedensel, zihinsel ve toplumsal yönden özürlü olan çocuğa eğitim verilmelidir.

5. Tüm çocuklar, eğitim ve gelişme yönünden eşit haklara, olanaklara sahip olmalıdır.

6. Çocuk, her türlü ihmal, zulüm ve özellikle erken ise alınması ile ilgili sömürüye karsı korunmalıdır.

7. Her çocuğun sevgi, şefkate gereksinimi vardır.

8. Dernek ve yönetsel kuruluşlar, kimsesiz ve muhtaç çocuklara özel ilgi göstermekle yükümlüdürler (Akarslan, 1998).

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi

Birleşmiş Milletler Örgütü’nün kurulması ile Cenevre Çocuk Hakları Bildirgesi’ndeki ilkelerden yola çıkan ve haklar yönünden daha da genişletilen yeni bir bildirge hazırlanmıştır. “Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi” (Declaration of the Rights of the Child) adı verilen bu bildirge, on ilkeden oluşmuştur.

1. İlke: Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.

2. İlke: Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir

29

3. İlke: Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.

4. İlke: Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.

5. İlke: Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.

6. İlke: Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.

7. İlke: Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.

8. İlke: Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.

9. İlke: Çocuklar her türlü istismar, ihmal ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.

10. İlke: Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir (Kaya, 2011).

30

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi

1959 tarihli Çocuk Hakları beyannamesinden sonra Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1989 Kasım ayında beklenti ve sözlerin yeterli olmadığını, çocuk haklarının uluslararası bir anlaşmayla bağlayıcı niteliğe sahip yasal bir belge haline gelmesini ve onaylayıcı ülkelerin çocuklara yönelik tutum ve davranışları konusunda belirli standartlar saptanmasını amaçlamıştır (Akarslan, 1998).

Ayrıca, zaman içinde süratle gelişen ve kalkınan dünyamızda çocukların haklarının korunması, onların ihmal ve istismardan uzak tutulmalarının sağlanması için yalnızca bir iyi niyet ifadesinden öteye gidemeyen bu bildirgelerden daha bağlayıcı olan uluslararası belgelere gereksinimi olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

1979 yılı tüm dünyada Birleşmiş Milletler Çocuk Yılı olarak kutlanıldığında bu gereklilik de öncelik olarak ele alınarak Polonya’nın o zamanki Yargıtay Başkanı Prof. Adam Lopatka’nın çağrısı ve önderliğinde Birleşmiş Milletler Sekretaryasının değişik birimlerinde ve belli başlı uluslararası sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla 10 yıl süren çalışmalar sonucunda hazırlanan bugünkü Çocuk Haklarına dair Sözleşme, 20 Kasım 1989’da BM Genel Kurulu’nda oy birliği ile onaylanmıştır. Bu Sözleşme 26 Ocak 1990 tarihinde Birleşmiş Milletlere üye devletlerin imzalarına açılmıştır.

Sözleşme uluslararası yasa olması için gerekli asgari 20 ülkenin onayından sonra 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin BM’de onaylanması ile yürürlüğe girmesi arasındaki zaman, on aydan biraz fazla bir süredir ve rekor düzeydedir. Çünkü genelde bu tür anlaşmaların yürürlüğe girmesi çok daha fazla zaman almaktadır. İşte yalnızca bu olgu bile uluslararası topluluğun çocuklara ilişkin değer yargılarını, ilgilerini ve kararlılıklarını göstermektedir. (Müftü, 2001).

Sözleşme önsöz ve üç kısımdan oluşmaktadır. Önsözde, Birleşmiş Milletlerin temel ilkeleri ile insan hakları sözleşmeleri ve bildirgelerinin bazı maddelerine gönderme yapılmış, savunmasız konumları nedeniyle çocukların özel bir özene ve korunmaya gereksinim duydukları belirtilmiştir. Çocukları koruma sorumluluğunun

31

ilkönce aileye ait olduğu, devletin de aileye bu konuda yardım edeceği vurgulanmıştır.

Sözleşme’nin birinci kısmında 18 yaşından küçük çocukların yaşatılmaları, geliştirilmeleri, korunmaları ve katılımlarının sağlanması için sahip olmaları gerekli haklar ile bunların gerçekleştirilmeleri için devletlere düşen görevler düzenlenmiştir. İkinci ve üçüncü kısımlarda, sözleşmede yer alan hakların taraf devletlerce uygun araçlarla yetişkinlere ve çocuklara yaygın biçimde öğretilmesi yükümlülüğü belirtildikten sonra, Sözleşme’nin yürürlüğe girmesine ve sözleşmeye uyulmasının izlenmesine ilişkin kurallara yer verilmiştir (Akyüz, 2001).

Sözleşmenin 1. maddesine göre 18 yaşına kadar her insan çocuktur. Sözleşmede, çocuğun ayırımcılıktan korunması, yüksek yararının gözetilmesi, yaşam ve gelişmesinin güvence altına alınması, isim alma ve vatandaşlık edinme hakkına sahip olması, anne-baba ile birlikte yaşama hakkı, çocukların yasa dışı yollarla ülke dışına çıkarılmasının önlenmesi, çocuğun görüşlerini özgürce ifade edebilmesi, düşünce-vicdan ve din özgürlüğüne saygı gösterilmesi, bilgi ve belgelere ulaşma hakkı ve zararlı yayınlardan korunması, çocuğun yetiştirilmesinde ailenin sorumluluğu ve devletin desteğinin sağlanması, çocuk istismarı ve ihmalinin önlenmesi, ailesiz çocukların korunması, evlât edinmede çocuğun yararının gözetilmesi, mülteci çocuklara özel koruma ve yardım sağlanması, özürlü çocukların onurlu bir yaşam sürmesi için bakım ve eğitim olanaklarına kavuşturulması, çocuğun eğitim hakkı ve hedeflerinin geliştirilmesi, azınlıklara ve yerli halklara mensup çocukların kendi kültürlerinden yararlanması ve dinlerinin gereğini yerine getirmesi, dinlenme-boş zaman değerlendirme ve kültürel etkinliklere katılımlarının sağlanması, çocuk işçilerin çalışma koşullarının ve yaş sınırının saptanması, silahlı çatışmalardan korunma ve yeniden sağlığa kavuşturucu bakımın sağlanması ve bu gibi ilkeler üzerinde anlaşmaya varılmıştır (Cılga, 2001).

Somali ve ABD dışında kalan 192 devlet Çocuk Hakları Sözleşmesini onaylarken pek çok Amerikalı politikacı çocuklara çok fazla, anne babalara ise çok az hak tanındığını düşündükleri için sözleşmeyi imzalamamış bulunmaktadırlar (Çocukların Hakları, 2007).

32

Azerbaycan Cumhuriyeti de Sovyetlerin çöküşünden sonra kazandığı bağımsızlığının ardından BM-e üye olmuş, BM-le ilişkilerini hızla geliştirmiş ve 21 Eylül 1992 tarihli ve 236 numaralı kanunla ÇHS’yi imzalamış ve aynı sene onaylamıştır (Mammadzade, 2011; mfa.gov.az).

2000 yılında Çocuklar İçin Dünya Zirvesinde Çocuk Haklarına Dair Sözleşme ’ye ilişkin iki İsteğe Bağlı Protokol fikri ortaya atılmıştır. Bu isteğe bağlı protokollerden biri çocukların silahlı çatışmalarda yer almalarına, diğeri ise çocuk satışı, fuhşu ve pornografisi ile ilişkilidir. (ÇHS Çocukların Satılmaları, Çocuk Fuhşu Ve Pornografisi Konusundaki İsteğe Bağlı Protokol, 2000).

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 25 Mayıs 2000 tarih ve A/RES/54/263 sayılı kararıyla kabul edilen Protokol, özellikle Çocuk Haklarına Dair Sözleşme'nin amaçlarını gerçekleştirebilmek için uluslararası alanda giderek artan çocuk satışı, çocuk fahişeliği ve çocuk pornografisinden çocukların korunmasını güvence altına almak üzere alınacak önlemlere yer vermektedir.

Protokolün 1’inci maddesi uyarınca taraf devletler çocuk satışını, çocuk fahişeliğini ve çocuk pornografisini yasaklamalıdır. Protokol’ün 2. maddesinde bu eylemlerin tarifine yer verilmiştir. Buna göre; “(a) Çocuk satışı, herhangi bir şahıs veya bir grup şahıs tarafından, ücret ya da başka herhangi bir şey karşılığında bir çocuğun başka birine devredildiği herhangi bir fiil veya işlem anlamına gelmektedir (Türk Hukukunda İnsan Ticareti Suçu El Kitabı, 2009).

Söz konusu Protokoller Türkiye adına tarafından 8 Eylül 2000 tarihinde dış işleri bakanı tarafından imzalanmış ve sırasıyla 19 Eylül 2002 ve 4 Mayıs 2004 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Azerbaycan Cumhuriyeti ise bu protokolleri 2 Nisan 2002 tarihli ve 285-IIQ saylı kanunla onaylamıştır (mfa.gov.tr; ombudsman.gov.az).

Uluslararası Çalışma Örgütü (Washington) Kararları

ILO, varlığı süresince çocuk işçiliğini tanımlama ve düzenleme ölçütü olarak istihdama kabulde asgari bir yaş belirlemeyi esas almıştır. ILO 1919 yılındaki Uluslararası Çalışma Konferansının ilk oturumlarında çocuk işçiliği konusundaki ilk

33

uluslararası anlaşmayı kabul etmiştir (5 sayılı Sanayide asgari yaş sözleşmesi-1919). Bu sözleşme 14 yaşın altındaki çocukların sanayi işletmelerinde çalışmasını yasaklamaktadır. Takip eden 50 yıl boyunca sanayi, tarım, denizcilik, sanayi-dışı istihdam, balıkçılık ve yer altında çalışma gibi farklı sektörlerde asgari yaş standartlarını belirleyen dokuz ilave sözleşme kabul etmiştir. Daha sonra 1973 yılında bu konuda daha kapsamlı bir sözleşme olan 138 sayılı “asgari yaş” sözleşmesi kabul edilmiştir. Dönüm noktası olarak da tanımlanabilecek bu sözleşme ücretli veya kendi hesabına çalışmasına bakılmaksızın tüm çocukları ve tüm ekonomik sektörleri kapsamıştır. Bu sözleşme istihdama kabulde asgari yaşa ilişkin en kapsamlı ve otoriter uluslararası tanımlamayı temsil etmektedir. Bu sözleşme ile çalışma yaşı 18 olarak belirlenmiştir (www.ilo.org).

1990 yılında önceliğin en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğinin sona erdirilmesine verilmesi konusunda bir genel yaklaşım ortaya çıkmıştır. Dünya çapında artan ilgi ve alaka bağlamında ILO 1999 yılında 182 sayılı en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği sözleşmesi ve buna bağlı 190 sayılı tavsiye kararını hazırlamış ve kabul etmiştir. 182 sayılı sözleşmeyi onaylayan ülkeler en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliğini acil bir konu olarak ele almak, yasaklamak ve sona erdirmeye yönelik ivedi ve etkin önlemler almak zorundadır. Bu sözleşmenin amaçları bakımından en kötü biçimlerdeki çocuk işçiliği (EKBÇİ) ifadesi;

1. Çocukların alım-satımı ve ticareti, borç karşılığı veya bağımlı olarak çalıştırılması ve askeri çatışmalarda çocukların zorla ya da zorunlu tutularak kullanılmasını da içerecek şekilde zorla ya da mecburî çalıştırılmaları gibi kölelik ve kölelik benzeri uygulamaların tüm biçimlerini;

2. Çocuğun fahişelikte, pornografik yayınların üretiminde veya pornografik gösterilerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;

3. Çocuğun özellikle ilgili uluslararası anlaşmalarda belirtilen uyuşturucu maddelerin üretimi ve ticareti gibi yasal olmayan faaliyetlerde kullanılmasını, bunlar için tedarikini ya da sunumunu;

34

4. Doğası veya gerçekleştirildiği koşullar itibariyle çocukların sağlık, güvenlik veya ahlaki gelişimleri açısından zararlı olan işleri kapsar (Çağlar, 2009).

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi

Sözleşme 25 Ocak 1996 tarihinde Strasburg’da imzalanmış ve 1 Temmuz 2000 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Sözleşmenin amacı, çocukların yüksek çıkarları için, haklarını geliştirmek, onlara usule ilişkin haklar tanımak ve bu hakların, çocukların doğrudan ve diğer kişiler veya organlar tarafından bir adli merci önündeki, kendilerini ilgilendiren davalardan bilgilendirilmelerini ve bu davalara katılmalarına izin verilmesini teminen kullanılmasını kolaylaştırmaktır. Bu Sözleşmenin amaçları açısından, bir adli merci önündeki, çocukları ilgilendiren davalar, özellikle çocukların ikameti ve çocuklarla şahsi ilişki kurulması gibi velayet sorumluluklarına ilişkin davalardır. Türkiye Sözleşmeyi 9 Haziran 1999 tarihinde imzalamış ve 2001 senesinde onaylamış ve böylece sözleşme yürürlüğe girmiştir (Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa sözleşmesi, 1996).

Türkiye Cumhuriyeti, Sözleşme’nin 1. Maddesinin 4. Paragrafı uyarınca, Sözleşme’nin adli bir makam önünde aşağıdaki kategori aile hukuku davalarında uygulanacağını beyan eder.

1. Boşanma davaları,

2. Ayrılık davaları,

3. Çocukların velayetine ilişkin davalar,

4. Ebeveynle Çocuk arasında kişisel ilişki kurulması,

5. Babalığın mahkeme kararı ile kurulmasına ilişkin davalar (conventions.coe.int).

35

Türkiye Cumhuriyeti Çocuk Hakları Mevzuatı

17 Mayıs 2004 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’nın 90. maddesinde yapılan değişiklikle, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır” hükmü getirilmiştir. Bu çerçevede, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi de, normlar hiyerarşisi bakımından kendisine aykırı düşebilecek ulusal düzenlemeler karşısında üstün konuma getirilmiştir (mfa.gov.tr).

2010 senesine kadar T.C Anayasası’nda mevcut ‘Ailenin korunması’ kenar başlığı 07.05.2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra, Ailenin Korunması ve Çocuk Hakları olarak değiştirilmiştir. Bu kenar başlık altında yer alan 41. maddede devletin, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için gerekli tedbirleri aldığı, her çocuğun, korunma ve bakımdan yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu, devletin, her türlü istismara ve şiddete karşı çocukları koruyucu tedbirleri aldığı belirtilmiştir (T.C Anayasası, 2010).

Sosyal güvenlik hakları ile ilgili bölümün altında yer alan 61. Maddesine göre ise devlet, korunmaya muhtaç çocukların topluma kazandırılması için her türlü tedbiri alır. Bu amaçlarla gerekli teşkilat ve tesisleri kurar veya kurdurur. 62. maddede ise devletin, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri aldığı vurgulanır ( cocukhaklari.gov.tr).

Türkiye’de çocuk hakları ile diğer yasalar:

Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun

Çocuğun korunmasına ilişkin ilk özel düzenleme olan 5387 sayılı “Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun” 23 Mayıs 1949 tarihinde çıkarılmıştır. 33

36

maddeden oluşan bu kanun ‘beden, ruh, ahlâk gelişmeleri tehlikede olup ana ve babasız, ana ve babası belli olmayan ve Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre haklarında korunma tedbirleri alınmasında zaruret görülen çocukların’ mahkeme kararıyla ve reşit oluncaya kadar bu kanunla belli edilen şartlar içinde bakılma ve yetiştirilerek meslek sahibi edilmeleri amaçlanmış ve bu işin gerçekleştirilmesinin köy ihtiyar heyetleri, mahallî belediyeler, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve Millî Eğitim Bakanlığınca sağlanacağı belirtilmiştir.

Kanuna göre korunmaya alınmış çocuğun bakım ücretleri köy bütçesi gelirlerinden ve vaki olacak bağış ve tesislerden verilir. Belediye bütçelerinin bu maksat için açılacak bölümüne ise bütçe genel toplamının yüzde biri nispetinde bir ödenek konulduğu belirtilmiştir. Ayrılan ödeneğin çocukların masraflarını karşılayamadığı hallerde öğretim çağma kadar olan çocuklar için Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının, daha yukarı yaşlar için de Millî Eğitim Bakanlığının köylere ve belediyelere para yardımında bulunması gerektiği ifade edilmiştir (Korunmaya Muhtaç Çocuklar Hakkında Kanun, 1949).

Türk Çocuk Hakları Bildirisi

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirisi'nin ışığı altında Türk Çocuk Hakları Bildirisi hazırlandı. Bu bildiri 28 Haziran 1963 günü UNESCO Türkiye Milli Komisyonu 7. Genel Kurulunda kabul edilmiştir.

1- İyi bakım, iyi yetiştirilme ve çocuğa uygun bir eğitim, her yerde ilgi, sevgi ve yardım görme her Türk çocuğunun hakkıdır. Resmi, özel her kurum, her yurttaş bu çocuk hakkını tanımak, eldeki olanaklarla onu gerçekleştirmek yükümlülüğündedir. Sıkıntı içinde bulunan çocuğun kurtarılmasına öncelik verilir.

2- 16 yaşından önce hiç bir çocuk resmi öğrenimden alıkonularak özel işlerde çalıştırılamaz. Hiçbir şekilde sömürülemez.

3- Her ana baba çocuğuna bakmak, onu bilgili, becerili ve en iyi şekilde yetiştirmekle yükümlüdür. Orta dereceli öğrenime devam etmeyen, edemeyenlerin gerekli bilgi ve becerileri kazanmaları için devlet kurslar açar.

37

Ana babanın yeterli olmadığı durumlarda bu görev çocuğun birinci derece yakın akrabalarına ve devlete düşer.

4- İlköğrenimden sonra orta dereceli okullara devam etmeyenler, edemeyenler için teknik, tarımsal bilgi ve beceri kazandıran kurslar açılması ve bu kurlardan çocukların yararlanması için Milli Eğitim Bakanlığı, Belediye Başkanlığı ve muhtarlar işbirliği yapmakla yükümlüdür.

5- Sakat ve uyumsuz çocukların iyileştirilmeleri, yaşama zorluğu çeken çocukların kurtarılmaları, durumlarına uygun bir meslek için kendi yaşamlarını kazanacak derecede başarılı ve güçlü yetiştirilmeleri ana baba ile birlikte devletin ve bu amaçla kurulmuş örgütlerin ödevidir.

6- Çocuğun korunması ile ilgili yasalar öncelikle hazırlanıp çıkarılmalı, geciktirilmeden uygulanmalıdır (cocukhakları.gov.tr).

Çocuk Koruma Kanunu

Türkiye’de 03.07.2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu ile ise çocuk hakları, bu hakların izlenmesi ve kullandırılması konularında kapsamlı düzenlemeler yapılmıştır.

Kanun 50 maddeden oluşmaktadır. Bu Kanunun amacının, korunma ihtiyacı olan veya suça sürüklenen çocukların korunmasına, haklarının ve esenliklerinin güvence altına alınmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğu belirtilmektedir. Ayrıca bu Kanunun, korunma ihtiyacı olan çocuklar hakkında alınacak tedbirler ile suça sürüklenen çocuklar hakkında uygulanacak güvenlik tedbirlerinin usul ve esaslarına, çocuk mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerine