• Sonuç bulunamadı

ÇEKOSLOVAKYA’DA KİTLESEL REFORM HAREKETİ Çekoslovakya Komünist Partisi’nin (ÇKP) ekonomik

re-formların ekonomiyle sınırlı kaldığı sürece sonuç vermeyece-ğini düşünmesi ve politik reformlara yönelmesi yaklaşık on yıllık uygulamanın ardından gerçekleşti. ÇKP Merkez Komitesi üyesi ve partinin savunacağı “reform sosyalizmi” veya “üçüncü yol”un teorisyeni sayılan Ota Şik; işletmelerin özerkleştirilme-si, merkezi planın esnekleştirilmeözerkleştirilme-si, yüksek üretim yapanlara maddi teşvik gibi uygulamaların küçük iyileşmelerin dışında sonuç vermediğini, yetersizlikler ve uzlaşmalar sonucu gerçek-leştirilemediklerini belirtir. (Şik 1971, 26)

Bu dönemdeki dikkate değer bir başka eleştiri de, sosyalist ülkelerin gelişmesinin kendi geçmişleriyle karşılaştırılmasıdır.

Her ülke geçmişteki durumuna göre ilerleme göstermişti ama asıl önemli olan bu değildi: yetişmek ve geçmek amaç olarak be-lirlendiğine göre, gelişmiş kapitalist ülkelerden ne kadar geride kalındığı önemliydi ve karşılaştırmanın da bu temelde yapılma-sı gerekirdi.

Çekoslovakya önce SSCB’deki gibi ağır sanayiye öncelik veren ekonomik gelişmeye yöneldi ve bu durum halkın tüke-tim ihtiyaçlarının karşılanmasında sıkıntıya neden oldu. 1953 yılında iflasın eşiğine gelen Çekoslovakya ekonomisi kısa süren iyileşmenin ardından yeniden krize girer. 1963’te ulusal gelirde gerileme görülür ve 1961-1965 dönemiyle ilgili büyük plan iptal edilmek zorunda kalınır. (Kaplan 2008, 94-95)

Ekonomik durumla diğer ülkelerdeki reform uygulamala-rının başarısızlığı sonucunda ÇKP, üye çoğunluğunun desteğini de kazanarak ekonomiyle sınırlı olmayan reformlara yönelir.

Partinin 5 Nisan 1968’de yayınladığı eylem programındaki baş-lıca belirlemeler şöyledir (Ebbinghaus 2008, 45-47):

Program önce ülkenin toplumsal bir kriz içinde bulundu-ğunu belirlemekte ve bunun başlıca nedenleri olarak da; halkın ekonomik ihtiyaçlarını dikkate almayan kumanda ekonomisini ve sosyalist demokrasi yerine bürokrasinin öne çıkmasını gör-mektedir.

Açıklamaya göre; sosyalizm sadece sömürülenlerin sömü-rücülerden kurtulması anlamına gelmez, sosyalizmde burjuva demokrasisinden daha fazla özgürlüğün de bulunması gerekir.

Parti, bu nedenle basındaki sansürü kaldırmakta, ek olarak se-yahat, toplanma ve konuşma özgürlüğünü tanımakta ve tek ba-şına iktidar olmaktan vazgeçmektedir. Parti açıklamasında iş-letmelerin bağımsızlığının tanınacağı, tüketicilerin tercihlerine saygı gösterileceği de belirtilmektedir.

ÇKP açıklaması Şik’in görüşlerini de yansıtmaktadır. Şik’e göre on yıldan beri denendiği gibi pazar mekanizması merke-zi planın tamamlayıcı unsuru değildir, tersine yönelmek ge-rekmektedir. Sosyalizmde ekonomik konulardaki değişiklikler politik alanda da gerekli değişiklikler yapılmadıkça anlam taşı-mazlar.

Bu açıklamanın ardından ÇKP yöneticileriyle yapılan de-ğişik toplantılardan sonuç alınmaması üzerine Polonya, Ma-caristan, Bulgaristan ve Sovyetler Birliği askerlerinden oluşan Varşova Paktı ordusu Çekoslovakya’yı işgal eder ve ÇKP’nin po-litikasına son verir.

Konuyla ilgili olarak daha sonra yapılan incelemelerde DAC ve Macaristan yönetimlerinin işgal konusunda özellikle ıs-rarcı oldukları belirtilir. Çekoslovakya’ya müdahale edilmesey-di, gelişme bu ülkeyle sınırlı kalmaz 1953’te ayaklanma yaşamış olan DAC’ye ve 1956 ayaklanmasının bastırıldığı Macaristan’a da sıçrardı. Polonya’daki durum zaten sağlam değildi, Yugos-lavya Tito yönetiminde kendi yolunu izliyordu ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nazilerin yenilmesi ve Kızıl Ordu’nun Ber-lin’e kadar ilerlemesiyle yeniden çizilen Doğu ve Orta Avrupa haritası değişme tehlikesiyle karşı karşıyaydı.

Bu durumda SSCB’nin de Çekoslovakya’ya müdahale-nin dışında seçeneği bulunmadığı söylenebilir. Ya 21 yıl sonra 1989’da görüleceği gibi bu ülkelerdeki gelişmelere karışılmaya-caktı ve 1945 sonrasının sosyalist ülkelerindeki iktidarlar peş peşe düşecekti ya da müdahale edilecekti. Bu müdahalenin za-man kazanmaktan başka işlevinin bulunmadığı o zaza-man da az çok belliydi. Kontrol dışına çıkan sosyalizmde reform girişimi durdurulmuştu ama sorun çözülmemişti. Merkezi planın gev-şetilmesi, işletmelerin bağımsızlıklarının artması ve prim sis-temi yıllardan beri uygulanmasına rağmen kayda değer olumlu sonuçlar vermemişti. Sosyalizm ciddi bir üretim sorunu karşı-sındaydı, gelişmiş kapitalist ülkeler karşısında gittikçe geride kalıyordu ve buna karşı ne yapılabileceği de bilinmiyordu.

ÇKP yöneticileri sosyalizmde radikal reformlar olarak gör-dükleri çizgilerinin sadece ülkeyi değil, bütün Doğu ve Orta Av-rupa’yı hatta genelde reel sosyalizmin dünya çapındaki gücünü etkileyeceğini düşünmemişlerdi.

Müdahaleden sonra da sosyalist ülkelerde bilinen reform çizgisi sürdürüldü ama işletmelerin görece bağımsızlığı ve prim sistemiyle yine sonuç alınamadı.

Ota Şik’in görüşlerini sosyal demokrasinin bir çeşidi ola-rak değerlendirmek yerinde olur. Kendisi de zaten yazılarında bazen sosyalizm bazen da üçüncü yol belirlemesini kullanıyor-du. Şik’in görüşleri o yıllarda yaygınlaşmakta olan “dönüşüm”

(konvergenz) teorisi çerçevesinde de değerlendirilebilir. Bu teo-riye göre sosyalizm ve kapitalizm gittikçe birbirine

yaklaşıyor-du. Her ikisinde de sanayi toplumu ve sosyal devlet vardı, farklı-lıkların da zamanla azalması gerçekleşecekti. 1980’li yıllarda bu teori duyulmaz olacaktı.

Sosyalizmde reform konusunun yoğun biçimde tartı-şılması, Çekoslovakya’da kitlesel karakter kazanması özel bir dönemde ortaya çıkar: kapitalizm daha sonra Üçüncü Sanayi Devrimi olarak adlandırılacak üretici güçlerde yeni ve önemli bir gelişmenin evresindedir; üretimde bilgisayar kullanımı uy-gulamaya geçmektedir. Sosyalizm, kapitalizme rakip bir sistem olarak yaşamak istiyor, dahası emek üretkenliğinde ona yeti-şip geçmek istiyorsa kendi bünyesinde de üretici güçlerde bu sıçramayı gerçekleştirmek zorundadır. “Ya bilimsel-teknolojik devrimi yaparız ya da yıkılırız” belirlemesinin özellikle DAC’de konuşulması rastlantı değildir, çünkü sosyalizmde üretici güç-lerin en fazla geliştiği ülke burasıdır ve FAC ile de neredeyse günlük rekabet içindedir.