• Sonuç bulunamadı

ÇALIŞMA YAŞAMININ DÜZENLENMESİ VE İDARİ YAPTIRIMLAR

Çalışma yaşamının düzenlenmesi, Anayasamız ile devlete bir yükümlülük olarak yüklenmiştir. 1982 Anayasa’sının 49. maddesinde, “ Devlet, işçi-işveren ilişkilerinde çalışma barışının sağlanmasını kolaylaştırıcı ve koruyucu tedbirler alır” emredici hükmüne yer vererek, iş hayatına ilişkin gerekli yasal düzenlemeleri yapmakla devleti yükümlü tutmuştur. Devlet çalışma hayatını düzenlerken işçi ve işveren haklarını dengede tutarak sosyal adaletin ve sosyal barışın gerçekleşmesi

111

Murteza Aydemir, İş ve Sosyal Sigorta Hukukunda İdari Para Cezaları, 1.Baskı, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2002, s.27

yönünde çaba gösterecektir. Yapılan düzenlemelerle ne işçi işveren karşısında çok zayıf ve haklarını arayamaz durumda olacak, ne de işverenin iş yaşamında, ekonomik varlığının devamında engeller oluşturacaktır.

Bunun yanı sıra Anayasa 49. maddesinde; “ çalışma, herkesin hakkı ve ödevidir” düzenlemesine yer vererek, çalışmanın bir hak ve vatandaşın kendisine ve toplumuna karşı bir ödevi olduğunu belirtmiştir. Sağlıklı her insanın gücü ve kabiliyeti ölçüsünde çalışması bir vatandaşlık görevidir. Ancak, çalışmama durumunda da uygulanacak herhangi bir yaptırım bulunmamaktadır. Çalışma bir hak olarak düzenlenirken bundan devletin her vatandaşını bizzat istihdamla yükümlü olduğu sonucuna da varılmamalıdır. Devletin buradaki ödevi işsizliği önlemeye yönelik ekonomik tedbirleri almak ve bunun için özel teşebbüsü, ekonominin gereklerine uygun, olarak desteklemektir.

Ülkemizde çalışma hayatını düzenleyen yasa 25.08.1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanunu iken, 22/05/2003 kabul tarihli, 10/06/2003 tarih ve 25134 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 4857 sayılı Kanunun 120. maddesi ile 1475 sayılı İş Kanunu 14 üncü maddesi hariç yürürlükten kaldırılmıştır. Şu anda iş hayatını düzenleyen temel Yasa olarak, 4857 sayıl İş Kanunu ve 1475 Sayılı İş Kanunun 14. maddesi karşımıza çıkmaktadır. Bununla birlikte iş yaşamına ilişkin olarak 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu, 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu ve 3713 sayıl Terörle Mücadele Kanunu bulunmaktadır.

4857 Sayılı İş Kanunu’nun amacı, işverenler ile bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumlulukları düzenlemektir.

İş Kanunu’nun 2. maddesinde, “ Bir İş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi..., işçi ile işveren arasında kurulan ilişkiye iş ilişkisi denir” biçiminde işçinin ve iş ilişkisinin tanımı yapılmıştır. Yapılacak işin iş sözleşmesine dayanması, yanlar arasındaki borç ilişkisinin mutlaka bunların serbest iradelerinden kaynaklanmasını zorunlu kılar. Çünkü dayanak yapılan iş sözleşmesi; her şeyden

önce bir özel hukuk sözleşmesi olup, yanların serbest iradeleriyle kurulmak durumundadır.112

İş sözleşmesi herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Ancak, Kanunun 8/2 maddesin de “Süresi bir yıl ve daha fazla olan iş sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması zorunludur” hükmüne yer verilmiştir. Kanun bazı hizmet sözleşmeleri için yazılı şekil arıyorsa, bu şekil geçerlilik şartıdır. Ancak, “şekle aykırılık” ileri sürülerek… ücret ödeme borcunun söz konusu olmadığının ileri sürülmesi, “ hakkın kötüye kullanılması” anlamına gelir.113 İş sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması kuralı, işveren karşısında işçiyi korumak için getirilmiştir. İşçiyi korumak için getirilmiş şekil şartının, işçinin haklarının zedelenmesine gerekçe gösterilmesi kabul edilemez bir yaklaşımdır.

İşçi, işini bir karşılık uğruna yapan kişidir. Söz konusu karşılık para veya eşya biçiminde olabilir.114 Hukuki bir iş görme borcu söz konusu ve hizmete karşılık olarak bir ücret kararlaştırılmamış ise, hizmet sözleşmesi değil, vekalet sözleşmesinden bahsedilir. 115

İşçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denir. İşveren sayılabilmek için tek bir işçi dahi çalıştırmak yeterlidir. İşveren olarak kabul edilebilme koşulu olarak, çalıştırılan işçi sayısının hiçbir önemi bulunmamaktadır. Tek bir işçi çalıştıran işverende yasada öngörülen prim bildirgesi verme, iş yeri bildirme vb. tüm yükümlülükleri yerine getirmek zorundadır. Aksinin kabulü, tek olarak çalışan işçileri büyük bir haksızlığa uğratır ki bu da tüm vatandaşlarının hakkını korumakla yükümlü olan sosyal devlet ilkesine uymaz.

112

Tankut Centel, İş Hukuku, 2. Baskı, İstanbul, Beta Yayın Evi, 1994, s.54

113

Hüseyin Hatemi, Rona Serozan, Abdulkadir Arpacı, Borçlar Hukuku Özel Bölüm,1. Baskı, İstanbul, Filiz Kitabevi, 1992, s. 311

114

Centel, a.g.e., s.57

115

İş Kanunu 2. maddesinde işyeri; “işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birime iş yeri denir. İşverenin iş yerinde ürettiği mal veya hizmet ile nitelik yönünden bağlılığı bulunan ve aynı yönetim altında örgütlenen yerler (iş yerine bağlı yerler) ile dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden ve mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler ve araçlar da iş yerinden sayılır” şeklinde belirtilmiştir. Kavram olarak iş yeri, işin yapıldığı yer ile iş yerine bağlı yerler ve eklentiler ile araçlardan oluşan ve işverenin belirli bir iş tekniği amacını sürekli biçimde izlediği, örgütlenmiş bütünü oluşturur.116

4857 Sayılı İş Kanunu hemen hemen tüm iş alanlarında uygulanmakla birlikte bazı iş kollarında uygulanmamaktadır. İstisna tutulan bu alanlar:

1) Deniz ve hava taşıma işleri

2) 50’ den az işçi çalıştıran (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı iş yerlerinde veya işletmelerinde

3) Aile ekonomisi sınırları içersinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri

4) Bir ailenin üyeleri ve 3. dereceye kadar (3. derece dahil) kısımları arasında dışardan başka biri katılmayarak evlerde ve el sanatlarının yapıldığı işlerde

5) Ev hizmetlerinde

6) İş sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere çıraklar hakkında 7) Sporcular hakkında

8) Rehabilite edilenler hakkında

9) 507 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Kanunu’nun 2. maddesinin tarifine uygun üç kişinin çalıştığı işyerlerinde; iş Kanunu hükümleri uygulanmayacaktır. Bu sayılanlar dışındaki bütün iş yerlerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanacaktır.

1) İDARİ PARA CEZALARI

4857 sayıl İş Kanunu çalışma hayatının aksamaması ve düzenin devamlılığı için birçok yükümlülükler getirmiş ve bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi durumunda da yaptırımlar getirmiştir. Bu yaptırımların büyük çoğunluğunu idari

116

para cezaları oluşturmaktadır. Şimdi 4857 sayılı Yasa uyarınca verilecek idari para cezası yaptırımlarını inceleyeceğiz.