• Sonuç bulunamadı

1. SOSYAL HAYATA KARŞI PROTEST TAVIR

1.1. KADIN SORUNSALI

1.1.6. Çalışan Kadınlar

Kadının kendini kanıtlama çabası, ekonomik sıkıntılar nedeniyle çalışmaya mecbur kalması, modernizmin getirisiyle çalışmaya mecbur hissettirilmesi veya kendi isteği doğrultusunda çalışma isteği günümüz kadınlarını çalışmaya iten sebeplerin başında gelir. Çoğu zaman emek verdiği bir okul hayatından sonra emeklerinin boşa çıkmasını istememesi veya üretime katkı sağlamak istemesi de kadını çalışamaya iten diğer sebeplerdendir. Bu başlık altında ele alacağımız konu, çalışma hayatına dâhil olmuş kadınların karşılaştıkları sorunlardır.

Kadını ait oldukları mekana göre sınıflandırılmasının modern zamanlarda ortaya çıktığını dile getiren Cihan Aktaş, örgütlü bir zaman içerisinde mesai veren kadına çalışan denmesinin ve eve ait olan kadının ev hanımı diye adlandırılmasının eleştirisini yapmıştır. Artık kadın ona göre sadece ne eve aittir, ya da işteki kadın evinin sorumluluklarından azade bir yaşam sürmektedir. 76

Fatma Barbarosoğlu’nun “Son On Beş Dakika” adlı romanında yer alan

Nalan Hanım karakteri çalışan kadın örneklerinden bir tanesidir. Nalan Hanım sabahın erken saatlerinden geç vakitlere kadar çalışan, aynı zamanda evine ve çocuklarına yetişmek için tek başına uğraş veren bir kadın olarak karşımıza çıkar. Çalışma hayatı boyunca emeklilik hayalleri kurarken, emekli olunca da kendini bir boşlukta hisseder. Nalan Hanımın özlemle sarıldığı emeklilik günleri, hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Çalıştığı dönemlerde komşu kadınların birbiriyle komşuculuk oynamasına içten içe kıskançlıkla bakan Nalan Hanım, kendi hayatını sorguladığında; ailenin maddi olarak yükünü çekmesinin, evde işlere ve çocuklarına yetmeye çalışmasının, tek başına verdiği hayat mücadelesinin onu oldukça yorduğunun farkına varır. Kendi hayat mücadelesinin karşısında bir eli yağda bir eli balda ev hanımlarını görünce hayal kırıklığına uğrar. Komşularının ev hanımı olmasına rağmen, ev işlerini yapması için yardımcı tutmalarına, hayretle ve kıskançlıkla bakan Nalan Hanım, birçok noktada kendini eksik hisseder. Birçok çalışan kadının sorunu olan hiçbir şeye yetememe duygusu, kadınların çalışsalar dahi

76

Fatma Barbarosoğlu, “Aradığınız ev Kadını Artık Burada Oturmuyor”, Yeni Şafak Gazetesi, 3 Mayıs 2017, https://www.yenisafak.com/yazarlar/fatmabarbarosoglu/aradiginiz-ev-kadini-artik- burada-oturmuyor-2037678, (Çevrimiçi) 20 Aralık 2017

kendilerine olan güven duygusunu azalttığını örneklemeye çalışan Fatma Barbarosoğlu, çalışan kadının bu sorununu ele alarak bir eleştiri getirmiştir.

“Her Perşembe akşamı, ama Nalan Hanım sizi göremiyoruz aramızda dedikçe, kahroluşun boşunaymış Nalan. Biz bugün Yusuf Suresinin tefsirini yaptık diyen kapı önü konuşmaları…. Bir onlar var bir de sen……….. Onlar… Onlar. Yani istediği saatte kahvaltı yapma hakkı olanlar. Sen her sabah 7:30’da servise binmiş olmalıydın. Kapı aralarından evlerinin tertibine düzenine bakıyordun. Pırıl pırıl. Işıl ışıl. Her gün her birine kadın geldiğini öğrendiğinde bakmaz olmuştun. Onların kadınları vardı.

Benim kadınım benim kadınım diye laf sektiriyorlardı kapı önlerinde. Birbirlerine ‘kadınları’ üzerinden payelerini okutuyorlardı: ay şöyle bir bastır bezi dedim. Vallahi acımasam koyacam kapının önüne. Yaşlı filan diye sabrediyorum. Ben etmem de. Bizim Bey kapımızda yaşlandı diyor. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var diyor. Ayol ne kahvesi ne fincanı. Para verdik geldi. Kara kaşımıza kara gözümüze mi hizmet etti sanki.

Nalan’ın kadını yok. Bütün mekânların tek kadını o. Saçı süpürge.

Abartma Nalan. Abartma. Kıskanıyorsun. Hadi itiraf et kıskanıyorsun. Onlar mutlu mesut yaşadılar diye. Günlerini gün ettiler diye. Sen çocuklarınla tek başına yaşam mücadelesi verirken onlarının günlerinin böyle sitcom gerçekliği içinde geçmesini kıskandın.” 77

Fatma Barbarosoğlu’nun “Son On Beş Dakika” adlı romanında çalışan

kadın karakterine diğer bir örnek ise, beyaz eşya mağazasının sahibinin kız kardeşi, esnafın Beyaz Abla dediği kişidir.

“Beyaz eşya mağazasını bu sabah kız kardeş açıyor.

Yanında güzeller güzeli minik bir kız. Uykusuna kanmadan yatağından, yatağından değil, cennetinden koparılmış küçük kız. Annesi onu nasıl kolundan tutup kaldırdıysa, o da öyle kolundankaldırıp getirmiş bez bebeğini.”78

Fatma Barbarosoğlu çalışan annelerin sadece kendi hayatlarının zor olmadığını, kendi zorluklarının yanında bir de çocukların hayatlarının çalışan anne figürüyle nasıl zorlaştığını göstermek istemiştir. Yatağından değil, cennetinden koparılmış derken küçük bir çocuk için gerekli olan sıcak bir yuvanın adı cennet olmuş, fakat bu cennet annenin çalışmak zorunda olmasıyla yitik bir cennete dönüşmüştür. Günümüzde birçok çalışan annenin -ister zorunlu çalışmak zorunda olsun, ister kendi isteğiyle çalışsın- başlıca sorunu geride bıraktıkları çocuklarını

77

Barbarosoğlu, Son On Beş Dakika, s. 39-40.

78

kime emanet edeceğidir. Bunun yanında Fatma Barbarosoğlu’nun bir köşe yazısında çalışan annelerin başkaları bana ne der baskısı altında ezilen bir kadın olduğunu, çocuğuyla kurduğu iletişimde de bu baskının izinin kurduğu teatral iletişim diliyle ortaya çıktığını, iyi bir anneyim imajını korumaya çalışırken çocuğuyla arasına koyduğu mesafeyi dile getirmiştir.79 Fatma Barbarosoğlu, hem romanlarında hem de köşe yazılarında çalışan kadının karşılaştığı sorunlara yer vermiştir.

Geniş aile yapılarından çekirdek aile yapısına dönüşle birlikte çocuğunun üzerinde etkisi artan annenin, çalışma hayatına girmesiyle iki seçenek arasında bırakılması son dönemlerde en sık karşılaşılan bir sorundur.