• Sonuç bulunamadı

31 Mart seçimlerine giderken, iktidarın basit bir numarası vardı: Ekonomide ve yerel yönetimlerde son dönemde ortaya çıkan başarısızlıklarını örtmek i

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "31 Mart seçimlerine giderken, iktidarın basit bir numarası vardı: Ekonomide ve yerel yönetimlerde son dönemde ortaya çıkan başarısızlıklarını örtmek i"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

31 Mart seçimlerine giderken, iktidarın basit bir numarası vardı: Ekonomide ve yerel yönetimlerde son dönemde ortaya çıkan başarısızlıklarını örtmek için, 31 Mart seçimlerine, normal bir yerel seçimin ötesinde anlamlar yüklemeye çalışmak. Bir beka meselesi ortaya attılar. Sabah akşam beka. Sokakta, çarşıda, medyada beka da beka… Ama vatandaş, 31 Mart'ta, "Beka meselesi yerel seçimin konusu olamaz. Ben, bana en iyi hizmeti vereceğine inandığım kişiyi seçerim" dedi.

Bu oyunu boşa çıkardı ve iktidara çok net bir mesaj verdi. Adana'da, Mersin'de, Antalya'da, Bolu'da, Kırşehir'de, Bilecik'te, Artvin'de, Ardahan'da, Ankara'da, İzmir'de ve tabii İstanbul'da.

Seçmen iktidara çok net bir mesaj verdi. Seçmen dedi ki: "Seçim öncesi üretip yaymaya çalıştığın korkuların, bahanelerin arkasına sığınma. Rakip siyasi partileri düşmanmış gibi göstermeye son ver. Belediyeciliği doğru dürüst yapamıyorsan, bırak, yapabilecek olanlar gelsin". Evet, seçmen 31 Mart'ta iktidara bu mesajı verdi. Ama iktidar, İstanbul'da vatandaşın mesajını almamak için direniyor. Ne zamandan beri direniyorlar biliyor musunuz? 31 Mart gecesi, Anadolu Ajansı'nın veri akışını kesip, "seçimi kazandık" diye ortaya düştüklerinden beri direniyorlar. Rakibim seçimi kaybettiği halde, tüm İstanbul'un "Gönül Belediyeciliği Kazandı" afişleriyle donatılmasına, bir ay boyunca şehrin her köşesinde asılı kalmasına emir vererek direndi. Bunlarınki öyle bir direnç ki, sanki geçici bir görevi, geçici bir makamı değil de mallarını mülklerini kaybetmişler. Seçim sonucunu kabullenmemek için üretilen yalanların, bahanelerin haddi hesabı yok. Aynı sandıktan, aynı zarftan çıkan 4 oy pusulasından yalnızca 1'inin geçersiz sayılması gibi bir saçmalığa

açıklama bulmak için atmadıkları takla kalmadı.

Son olarak şaka gibi bir gerekçe daha ürettiler. Neymiş, sandık görevlileri uzaktan bakıp, AK Parti'ye oy vereceğini anladığı seçmenlere Büyükşehir pusulalarını vermemişmiş. Sanki her sandıkta AK Parti'nin MHP'nin sandık kurulu üyeleri, müşahitleri yokmuş gibi. Yani tipinize

bakarak, sizin hangi partiye ait olduğunuzu tespit ediyorlar. Ne diyelim? Allah kimseyi böyle şeyler söylemek mecburiyetinde bırakmasın, kimseyi bu hallere düşürmesin. ''Amin'' deyin vallahi

İddialarına kimse inanmıyor. Kendileri bile inanmıyor. Sadece 4 yaşındaki çocuklar kanıyor. O yüzden 4 yaşındaki masum çocukların zihnini kirletip, "çaldılar" diye kampanya yaptırıyorlar.

Utanç verici. İşi, kendi seçmenlerinin, kendi sandık görevlilerinin, kendi sandık müşahitlerinin aklına, iradesine hakaret etmeye kadar vardırdılar. Bunların hepsinin zihinlerde yer ettiğinin farkındayım. Bu kadarını yapmayın. Mızıkçılığın da bir sınırı var.

Normal koşullarda, iktidarın bu hallerine gülüp geçilir. Ama ne yazık ki bunları ciddiye alıp cevap veriyoruz. Çünkü, her şeye rağmen bu ülkede hukuka, demokrasiye, seçimlere olan inanç yitirilmesin istiyoruz. Kimse, demokrasiden ve sandıktan umudunu kesmesin, başka yollara tevessül etmesin istiyoruz. 23 Haziran'da, bu ülkede demokrasi ahlakını, sandık namusunu korumak için, yine demokrasiden ve sandıktan başka bir çare olmadığını tüm Türkiye'ye göstereceğiz. Hep birlikte ispat edeceğiz. Vicdanları yaralayan bu büyük haksızlığı, bu büyük adaletsizliği, 23 Haziran günü, bayram yerine gider gibi, neşe içerisinde sandıklara giderek düzelteceğiz. İstanbul'un ve Türkiye'nin demokrasiyle yeniden buluşmasını sağlayacağız. O sandık bir vicdan sandığı olacak. O sandık bir haysiyet sandığı olacak. O sandık bir adalet sandığı olacak. O sandıktan oy pusulası çıkmayacak, o sandıktan hesap pusulası çıkacak.

31 Mart gecesi Anadolu Ajansı'nın şalteri indirmesiyle başlayan süreci içine sindiremeyen yüz binlerce AK Partili ve MHP'li hemşehrimin olduğunu çok iyi biliyorum. Çünkü onlar vicdanlı

insanlar. Çünkü, her gün onlarcası çok üzgün olarak bana geliyorlar. 31 Mart seçimlerinden sonra yaşanan büyük haksızlığı siz yapmadınız kardeşlerim. Bunun kusuru, günahı, vebali sizin

üstünüzde değildir. Gelin bu büyük ayıbı, günahı, haksızlığı hep birlikte düzeltelim. Siz de bize katılın. Benim hiç kuşkum yok. Göreceksiniz23 Haziran'da, her siyasi inanıştan tüm İstanbullular bu şehrin geleceği için, akıllarının ve kalplerinin gösterdiği yoldan gidecek ve mutlaka

vicdanlarının sesini dinleyeceklerdir.

Bugün burada, 23 Haziran Kampanyamızın Koordinasyonu için toplandık. Bizim kampanyamızın stratejisi bellidir. Çünkü bu stratejiyi biz yazmıyoruz. Bizim stratejimizi, herkesin gözü önünde, bizzat İstanbullular yazıyor. Örneğin gencecik, pırıl pırıl bir evladımız, otobüsümüzün önünü kesiyor ve "Her şey çok güzel olacak, Ekrem Abi" diyor. Bu kampanyayı Berkaylar yazıyor. Sonra bir bakıyoruz, bu tertemiz, bu umut dolu inanç, bütün İstanbul'da ve bütün Türkiye'de

(2)

yankılanıyor. Bir amcamız, geliyor karşıma, "Allah için, bu israf düzenine son ver evladım, her derdin başı bu israf ve israfçılar" diyor. İşte biz, bir önceki kampanyamızda olduğu gibi, İstanbulluları dinliyor, onlarla beraber yaşıyoruz, onların çizdiği yolda ilerliyoruz.

YSK'nın kararıyla herkes net olarak gördü. İstanbul'daki israf düzeninden yararlananlar hak, hukuk, adalet tanımıyor. Vicdan tanımıyor. Bu düzen sadece bir avuç azınlık için var. Sadece o küçük mutlu azınlığın çıkarına tüm İstanbul Belediyesi'ni kullanıyorlar. İstanbul'un ekonomik ve çevresel tüm kaynakları talan ediliyor. Bu bozuk düzen, gün geliyor ananızın ak sütü gibi helal olan mazbatanızı elinizden alıyor. Gün geliyor, o bir avuç insanın rant hırsıyla şehrin kaynaklarını, yeşil alanlarını talan ederek karşımıza çıkıyorlar. Gün geliyor ihale yolsuzlukları olarak karşımıza çıkıyorlar. Bu israf düzeni öyle bir yayılmış ki her alanda çıkıyor karşımıza. Büyükşehir

Belediyesi'nde, binlerce makam aracı tahsisi olarak karşımıza çıkıyor. İsraf düzeni, o düzeni kuranların kendilerine yakın gördükleri kurıumlara, derneklere, vakıflara, aktardıkları yüzlerce milyon liralık mülk olarak kendini gösteriyor. Çarşıda, pazarda, kasapta el yakan fiyatlarla bize kendini gösteriyor.

Bu düzen değişmedikçe, bu düzen halkın emrine girmedikçe, bu milletin yüzü gülmeyecek.

İstanbul ve Türkiye, krizlerden krizlere yuvarlanacak. O yüzden sorumluluğumuz çok büyük.

Dövizi kimse tutamayacak. İşsizliğe çare bulunamayacak. Çocuklarımız için bu ülkede umut kalmayacak. Onun için sorumluluğumuz çok büyük. İstanbul'un israf düzeni, bütün kaynakları bir küçücük azınlığa paylaştırmaya dayanıyor. O kaynakları paylaşanlar arsızlaşıyorlar; ülkede bir gerilim havası hakim olsun ve kendi menfaatleri sürsün diye uğraşıyorlar. Yarattıkları bu ortamda

"Her şey çok güzel olacak" diyenleri fişliyorlar, göz dağı veriyorlar. Televizyon programı çıkışında gazetecileri linç ediyorlar. Benim kampanyama bağış yapan Tekirdağ'daki genç bir kızı, sevgili Göknur'u bile yaralayabiliyorlar. Bu israf düzeninin faturasını, her gün namusuyla, ahlakıyla çalışan, ailesini ve çoğunu geçindirmek için çırpınan, vergisini zamanında ödeyen 16 milyon İstanbullu ödüyor. Bunu hep birlikte hatırlayalım, hatırlatalım.

Sayıştay'ın raporlarına göre 2014-2019 arası İBB'nin borcu tam 4,5 kat artmış. 6 milyar liradan 27,5 milyara çıkmış. Yıllık faiz yükü 8 kat artmış. 149 milyon liradan 1 milyar 155 milyona çıkmış.

Daha durun esası şimdi geliyor. Bütçe açığı 5 yılda 20 kat artmış 20. 216 milyondan 4 milyara fırlamış. Dahasını anlatalım? İstanbul Büyükşehir'in web sitesi için 3 yılda 80 milyon lira

harcanmış. Bu rakama Türkiye'nin bütün belediyelerinin web sitesini yaparsınız. Üzerine de her ile bir ana okulu kurabilirsiniz. Burada duayen belediyeciler var. Muhtemelen Yılmaz Abi

(Büyükerşen) çok üzülmüştür, ''Vah vah memleketin haline'' demiştir. Bir başka örnek: İstanbul Belediyesi tek bir müdürlük vasıtasıyla hayata geçmemiş fikirlere, projelere 226 milyon lira vermişler. Artık nasıl önemli projeyse bunlar. Bu ne büyük bir israftır. Bütün bu emeklere, havaya atılan paralara yazık, günah değil mi?

Hiç kuşkunuz olmasın, bu israf düzenini değiştireceğiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi yüzde 1'den bile küçük olan bu azınlığın değil, tüm İstanbulluların yararına çalışacak. Bizler halkız.

İstanbul'un dört bir tarafında yaşayan, her yaştan, her inanıştan, her kökenden, her cinsiyetten hep birlikte çoğunluğuz. Bizler İstanbul İttifakıyız. İçinde her kesim var. Bizler AK Parti, CHP, İYİ Parti, HDP, Saadet Partisi, DSP, DYP, Anavatan, Demokrat Parti, TKP ve Vatan Partisi

seçmeniyiz. Biziz, İstanbul halkıyız. Bizler, bu şehirde yaşayan büyük çoğunluğuz. Biz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni 16 milyon İstanbullunun hizmetkarı yapacağız. Bir avuç insana değil.

Kurdukları israfçı yağma düzenini kesinlikle değiştireceğiz. Bitmiştir artık bu süreç. Bizim getireceğimiz yeni nesil belediyecilik düzeninde, hiç kimse İstanbul Büyükşehir Belediyesi kaynaklarını haksız kazanç uğruna kullanamayacak. İstanbul'un gerçek sahibinin vatandaşa olduğunu, İstanbullu aileler olduğunu anlayacak. Vatandaşa saygı göstermeyi öğrenecek.

Makamı büyüdükçe, boynu bükülecek. Dedemin bana mirası. İstanbul'un israf düzeni

değiştiğinde, adil, yeşil ve yaratıcı İstanbul hedeflerine hızlıca ulaşmamız mümkün olacak. Bu bizim vizyonumuz.

Mazbatamız haksız yere elimizden alınana kadar, 18 gün görev yaptık. 18 günde bizi nasıl kıskandıklarını görüyorsunuz. 5 yılda inanın çatlarlar. Sadece 18 günde bu israf düzenine, 'Dur' demeye başladık. Suyun yönünü vatandaşa doğru çevirdik. Belediyenin kaynaklarını vatandaşa

(3)

doğru akıtmaya başladık. Seçim öncesinde vadettiğimiz su indiriminin Belediye Meclisi'nden geçmesini sağladık. Bu sayede İstanbullu her aile, yılda 540 lira tasarruf edecek. Öğrencilerin aylık ulaşım ücretinin 85 TL'den 40 TL'ye inmesini sağladık. Böylece iki çocuklu her ailemiz, yılda bin 80 lira tasarruf edecek. 19 Mayıs'ta, kitle ulaşım araçlarının tüm İstanbullulara ücretsiz hizmet etmesini sağladık. Yahu sadece 18 günde bunları başardık. Siz bir de 5 yılda yapabileceklerimizi düşünün. Kıskanma, çalış senin de olur diye güzel bir söz var ya. Bir de kopya çekiyorlar. Benim otobüsçülere yaptığım konuşmaların birebir aynı. Benm arkadaşım benden kopya çekmişti. Ben 10 aldım, o 5 aldı. Öğretmene itiraf etti, ''Ekrem'in aynısını yaptım'' dedi. Çocuklarımızı,

ailelerimizi, mahallelerimizi nasıl güçlendireceğimizi düşünün. Ben, bunları düşündükçe içim içime sığmıyor, bir an önce yeniden iş başı yapmak ve çalışmak istiyorum.

Bu ülkede, son 5 yılda 1 milyon genç okulu bıraktı. Bayrampaşa Hali'nde karşılaştığım Cebrail kardeşim, ailesinin maddi durumu el vermediği için okulu bırakmak zorunda kalmış, sokakta işportacılık yapıyordu. Bu şehrin yöneticileri olarak ona okuma imkanı sağlayamadığımız için utanç içindeyim. Cebrail'le tanıştıktan sonra, evine iftara gittim. Değerli ailesiyle tanıştım. Sadece 2-4 aylık ilgisiyle ortaokul diplomasını aldı. Göreceksiniz, bundan sonra da Cebraillerin yanında olacağım. Cebrail gibi çocuklarımızın yoksulluğun pençesinde ve akranlarının gerisinde, ailelerinin yükünü sırtlanmalarına benim gönlüm razı değil.

Ne yazık ki, bu muhteşem şehirde, her 4 kişiden 1'i yoksul, her 4 kişiden 2'si hayata zar zor tutunuyor. Düzenli olarak semt pazarlarını dolaşıyorum. Çarşı, pazar ateş pahası. Anneler, kadınlar bana filelerini gösteriyor. Esnaf ve vatandaş dertli. Ama hiç korkmayalım. İstanbul'un yeni yol haritasında önceliğimiz kent yoksulluğuyla mücadele olacak. Bunun için kaynaklarımız var. Bunun için hazırlıklarımız tamam. Yapacağımız tasarruflarla İstanbullunun önemli ihtiyaçlarını rahat rahat karşılayacağız. Gelir ve gider bütçemizi akılcı ve etkili politikalarla yönetecek, yılda 5 milyarlık yeni kaynağı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne kazandıracağız.

''Aile Geçim Destek Paketlerimizle'' ihtiyacı olan ailelerimize yılda 6 bin ila 13 bin TL arası yardımda bulunacağız. Hiç geliri olmayan ya da açlık sınırında yaşamaya mahkum edilen her aile, Halk-Ekmek ve Halk-Süt satış noktalarından ücretsiz ekmek, süt alabilecek. Damacana su ücretsiz dağıtılacak. Tüm bunlar, İBB bütçesinin ne kadarlık bir rakamına tekabül ediyor biliyor musunuz? Yalnızca yüzde 1,9'una. Bahsettiğim tasarruflarla bunu yapabiliyoruz. Önceliklerimiz var dedik. Tabii ki asıl önceliğimiz çocuklarımız olacak. Biz, çocuklarımızı ilgilendiren her konudan sorumlu olacağız. Çocuklarımızın eğitiminden, güvenliğe tüm sorunlarını çözmek için yüzlerce uzmandan oluşan ekibimle gece gündüz çalışacağız. Bu kentin bir çocuk kenti olduğunu biliyoruz.

Ben, çocuklarımızı güzel bir geleceğin beklediğine inanıyorum. Buna inandıkça, benim umudum yeniden yeşeriyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, benim umudum tükenecek gibi de değil.

Çünkü ben nereye baksam umut görüyorum.

Bana inanan insanlar görüyorum. "Her şey güzel olacak, Ekrem Abi" diye seslenen Berkay'a bakıyorum; umudu görüyorum. 4 tansiyonla seçim otobüsünün yanında 4 kilometre koşan Müzeyyen Teyze'ye bakıyorum; umudu görüyorum. Ubeydullah Dede'min, ''Benim emanetimi çaldılar '' diyen güzel yüreğine bakıyorum; umudu görüyorum. Sultanbeyli'den Silivri'ye misafir olduğum evlerdeki iftar sofralarında hemşehrilerime bakıyorum; umudu görüyorum. Her gün sokaklarda, mahallelerde, evlerde İstanbul'un çocuklarına, cesur yürekli gençlerine bakıyorum;

umudu görüyorum. Onların Ekrem Abi'si olmaktan onur duyuyorum. Halkımızın, Belediye Meclisi'nin canlı yayınlarına olan ilgisine ve şeffaf yönetime verdiği desteğe bakıyorum; umudu görüyorum. İş insanlarının açıklamalarına, sanatçıların, öğretmenin, işçinin sözlerine bakıyorum;

umudu görüyorum. İstanbul'un yeşiline, suyuna, kültürüne, sanatına, tarihine sahip çıkmak için genciyle, yaşlısıyla, işçisiyle, sanatçısıyla seferber olan İstanbul Gönüllüleri'ne bakıyorum; umudu görüyorum.

Umut, en karanlık anımızda bile aydınlığı göreceğimize olan inançtır, kardeşlerim. İnanarak, umudumuzu hiç yitirmeden, tüm enerjimizle çalışırsak ve mücadele edersek, önümüze çıkarılan tüm engelleri aşabiliriz. Umut, her şeyden önce daha iyi yarınlar için, azmetmek ve çok

çalışmaktır. Çok çalışmaktır. Çok çalışmaktır. Ben, toplumun her kesimini kucaklıyorum. Bu şehirde yaşayan herkes eşit, herkes kardeş, herkes birinci sınıf vatandaş, herkes vatansever.

(4)

Öyle tipine bakarak, soyadına bakarak sıfatlar ekliyorlar ya. Benim 82 milyon vatansever insanım var. Göreceksiniz, bu sürecin sonunda birbirimizi daha çok sevecek, hep birlikte bu şehri hak ettiği yerlere taşıyacağız. Bilirsiniz, yıldızlar en zifiri karanlıkta daha çok parlar. Ben, İstanbul'un arka mahallelerinde, sokaklarda dolaşırken, insanların gözlerinde karanlıkta parlayan milyonlarca yıldız görüyorum. Bu yüzden, bizim umudumuz hiç tükenmez. Göreceksiniz, ben İstanbul'da iktidar partisinin bugüne kadar yapamadıklarını yapacağım. Bu şehrin ailelerine, yerinde ve sürekli hizmet sunacağım. Onların umutlarını boşa çıkarmayacağım. Asla vazgeçmeyeceğim.

Asla vazgeçmeyeceksiniz. Asla vazgeçmeyeceğiz.

Ne istiyorum biliyor musunuz kardeşlerim? Adil yönetilen ve herkese adil fırsatlar sunan, aileyi kalkındıran bir şehir ekonomisi istiyorum. İstanbul yeniden yeşil bir şehir olsun, çocuklarımız sokağa çıkabilsin istiyorum. Şehrimizde yaşayan herkesin yeteneğini açığa çıkaracak yaratıcı, fırsatlar tanıyan bir İstanbul olsun istiyorum. Sadece Beşiktaş veya Kadıköy değil;

Sultanbeyli'deki, Bağcılar'daki aileler de güçlensin istiyorum. Bu hayalleri gerçekleştirebilir miyiz?

Evet, kesinlikle gerçekleştirebiliriz. Buna inanın. İstanbul, bu fırsatları olan bir şehir. Yeter ki hep birlikte bu amaçlar için bir seferberlik başlatabilelim. Bir eğitim seferberliği, bir kalkınma

seferberliği, bir üretim seferberliği başlatabilelim. Ama her şeyden önce bir demokrasi seferberliği başlatabilelim. Biz, 16 milyon İstanbullu olarak bu hedefleri gerçekleştirecek güce, yeteneğe, kaynaklara ve inanca sahibiz.

Aylardır, İstanbul'u karış karış gezdim, gezmeye devam ediyorum. Semtler ve mahalleler

arasındaki yaşam kalitesi farklarını gördükçe, kahroluyorum. Yazık değil mi çocuklarımıza? Yazık değil mi bu güzel ailelere? Yazık değil mi geleceğimize? Ben, İstanbul'daki bütün çocukların iyi eğitim almasını istiyorum. Sultanbeyli'deki, Bağcılar'daki çocukların da en iyi üniversitelerde okumalarını istiyorum. Rekabetçi olmalarını istiyorum. Neden onlar bu yarışa hep 100 metre geriden başlasın ki? Bu haksızlık değil mi?

Ben, sadece İstanbul'un Belediye Başkanı olmayacağım. Ben, mahallenin abisi, kardeşi, ailelerin evladı olacağım. Çocukların hamisi olup onların önünü açacağım. Bana ''Teyzemin oğlu,

amcamın oğlu'' diyen var. Akrabalık ilişkimiz başladı. Ve en sonunda değerli kardeşlerim, her şey çok güzel olacak. İçinizi ferah tutun; umutla ve sevgiyle biz bu seçimi yine kazanacağız. Çarşıda, pazarda, mahallede karşıma çıkan milyonlarca hemşehrim benden söz istiyorlar: "Kavgadan yıldık, bıktık. Siyaseti hep böyle güler yüzlü, hep böyle nazik, böyle nezih yap, ne olursun"

diyorlar. Emin olun, siyaseti hep böyle yapacağım, hep böyle yapacağız. Vatandaş, bizden temiz, nezih, kaliteli siyaset talep ediyor. "Kavga etmeyin, konuşun ve uzlaşma köprülerini sakın

yıkmayın" diyor. Vatandaşın bu talebini emir kabul edeceğiz.

Burada hepimize görev düşüyor. Cumhuriyet Halk Partisi'nin her kademedeki, yöneticileri,

belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve yüzbinlerce üyesi. İttifak ortağımız İYİ Parti'nin her kademedeki, yöneticileri, belediye meclis üyeleri ve yüzbinlerce üyesi. Hepimiz. Hep birlikte.

Kampanyamız boyunca bu anlayış içerisinde olacağız. Elimizi itene sarılacağız. Ben, adama sarılırım. Kusura bakmasınlar. Ben, sıcaklığımı hissettirmeyeceğim de ne hissettireceğim.

Siyasete yepyeni bir hava, yepyeni bir ruh getireceğiz. İki kişi yan yana durmayacağız. İnsanlara selam verin. İnsanlar birbirine selam versin, bu şehrin ekonomisi 2 ayda düzelmeye başlar. Kapı kapı, sokak sokak, semt semt gezeceğiz. Bize yapılanları anlatacağız. Kolumuzu kanadımızı bu şehirdeki kardeşlerimize açacağız. Onları kucaklayacağız…

Yalanlara, kışkırtmalara kapılmayın. Yok şuralıymış, yok buralıymış. Bunlara gülüp geçin.

Bizimkiler onlara kemençe çalıyor zaten. Bu şehrin bu ülkenin gerçek sahibi sizlersiniz. Sakın korkmayın, sakın endişelenmeyin, sakın susmayın" diyeceğiz. Ve onlara diyeceğiz ki, bizim büyük bir davamız var: İstanbul'un israf düzeni değişecek. İstanbul'daki bu israf düzenin 16 milyon İstanbulluya tane tane en basit dille anlatacağız. Kimsenin bizi doğru yoldan, iyilikten, güzellikten ayırmasına fırsat tanımayacağız. Hep hedeften vuruyor: Kötü söz sahibine aittir. Her türlü iftiraya, her türlü kışkırtmaya karşı soğuk kanlı, itidalli olacağız. Kavgayı bitiren olacağız.

Toplumu ayrıştıran, kızıştıran değil, birleştirip bütünleştiren, sakinleştirip yatıştıran olacağız.

(5)

Her gün saatlerce vatandaşla konuşuyorum, dertleşiyorum. Ve görüyorum ki, vatandaşın teveccühü yalnız bana değil. Vatandaş, bizlere, hepimize umut bağlamış, bizlerden çok şey bekliyor. O yüzden daha önceki sloganımızı küçük bir değişiklikle kullanmaya devam edeceğiz.

"İmamoğlu varsa umut var" diyeceğiz. İstanbullu eşit ve kaliteli hizmet bekliyor. Acil sorunlara hızlı ve pratik çözümler bekliyor. Büyük ve kapsamlı sorunlara, kalıcı çözümler bekliyor. Halden

anlayan yöneticiler görmek istiyor. Sizlere, her birinize güvenim, inancım tam. İstanbul'un ve yurdun dört bir yanında bu ülke adına çok önemli, çok değerli işler başaracağız.

Burada da halkın bağrından doğal olarak çıkmış, dalga dalga tüm Türkiye'ye yayılmış olan

kampanyamızın sloganını söyleyeceğiz: ''Her şey çok güzel olacak.'' Ülkemizin demokrasi tarihine damgamızı vuracağız. Vatandaştan başka kimseden talimat almadan, yalnızca vatandaşın taleplerine uygun hareket edeceğiz. Başkası kimden talimat alıyor, bilmiyorum. Ban, vatandaştan talimat alıyorum. Vatandaşın karşısında yerimizi, haddimizi bileceğiz. Particilik değil, belediyecilik yapacağız. Evet, tüm bunları yapacağız. Çünkü siyaset budur. Halkçılık budur. Cumhuriyetçilik budur. Cumhuriyet Halk Partililik budur. Yürüdüğüm yolda, asla yalnız yürümediğimi de biliyorum.

Bütün cesaretim ondan. Tek başına bir insan ne ifade eder ki? 82 milyonun duası ile yürüyorum.

82 milyonun gönülleriyle yürüyorum. Biliyorum ki en karanlık saatler, şafaktan hemen öncedir.

İstanbul'un milyonlarca ailesi, bu şehri bize emanet etti. Emaneti haksızca elimizden aldılar. Ama şimdi buradan ilan ediyorum. Herkes duysun, herkes dinlesin. Biz, 16 milyon İstanbullu, 23 Haziran'da o emaneti geri almaya geliyoruz… Önümüzdeki dönemde, hep birlikte, İstanbul İttifakı olarak, yapılan büyük haksızlığı kabul etmeyenler olarak, demokrasi ve hukuktan

vazgeçmeyenler olarak, yine başaracağız. Yine çok çalışacağız ve kazanacağız. 23 Haziran'da israf düzeni son bulacak. 23 Haziran'da hak yerini bulacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak. Her şey çok güzel olacak.

Referanslar

Benzer Belgeler

Olgumuzdaki kitle transtorasik ekokardiyografi ile belirlenmesine karşın, diğer yapılarla ilişkisi tam olarak değerlendirilememiş, kardiyak manyetik rezonans inceleme ise

iyile ştirme yaptığını, bunların sosyal diyalog ile gerçekleştirildiğini, kamu görevlilerine 87 ve 98 sayılı Sözleşmelerin prensipleri doğrultusunda toplu

Öğrencilerin, güvenliğin anlamı; Soğuk Savaş sonrasındaki güvenlik ve tehdit algısı; Soğuk Savaş sonrasında Türkiye’nin güvenlik politikası; NATO

1997 yılında Merkez Bankası ve Hazine arasında bir protokol imzalanmış ve 1998'den itibaren Hazinenin Merkez Bankasından kısa vadeli avans kullanmaması konusunda

2006 yılı Kılavuzunda stratejik planın hazırlanmasına ilişkin koordinatör birim olarak strateji geliştirme birimleri ve stratejik planlama ekibine yer verilmiştir.

Türkiye hem görsel hem de bilimsel bir değere sahip jeolojik oluşumların çok bol bulunduğu bir bölge.. Türkiye Jeoloji tarihi boyunca birçok büyük okyanusun

Spina Bifida Tanılı Bir Hastada Geç Dönemde Ortaya Çıkan Gergin Kord Sendromu: Olgu Sunumu.. Yazışma Adresi: Merve

Epitelioid sarkom deri dışındaki yumuşak dokuların üst ekstremitede en sık görülen sarkomatöz lezyonudur, İkinci ve üçüncü dekadlarda sık görülen bu hastalık, üst