• Sonuç bulunamadı

133 Şubat Karikatür: Murat Yılmaz. 10. Uluslararası Eskişehir Karikatür Festivali Siyah & Beyaz Uzlaşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "133 Şubat Karikatür: Murat Yılmaz. 10. Uluslararası Eskişehir Karikatür Festivali Siyah & Beyaz Uzlaşma"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

133 Şubat 2019

10. Uluslararası Eskişehir Karikatür Festivali “Siyah & Beyaz – Uzlaşma”

Karikatür: Murat Yılmaz

(2)

ESKİŞEHİR SANAT

Ayda bir sanal ortamda yayınlanan e-dergidir

ŞUBAT 2019 / Sayı: 133 ESKİŞEHİR SANAT DERNEĞİ

Adına Sahibi: Şehabeddin Tosuner Yazı İşleri Müdürü: GüngörKibaroğlu Genel Sanat ve Yayın Yönetmeni:

Şehabeddin Tosuner

Yayın Kurulu: Şehabeddin Tosuner, Ayhan Oskaylar, Nilüfer Sezer, Bedret- tin Yılmaz

Yayın Hazırlama:Eskişehir Sanat Derne- ği

Yönetim Yeri: Dede Mah. Yeşilefendi Sk. No:16 Odunpazarı /Eskişehir Tel: 0 222 2302557 GSM: 05353238363

e-posta:

esk.sanatdernegi@gmail.com www.eskisehirsanatdernegi.org

* Eskişehir Sanat dergisi Basın-Yayın yasalarına uyar

*Yayınlanan yazı ve eserlerden sahip- leri sorumludur.

*Kaynak gösterilerek yazılardan alıntı yapılabilinir.

ESKİŞEHİR’İN

SANAT DERGİSİ

(3)

3

Türk Tiyatrosunun ünlü kadın oyuncusu Gülriz Sururi vefat etti

Tiyatro oyuncusu, yönetmen ve öykü, roman yazarı Gülriz Sururi vefat etti.

1929 yılında İstanbul’da doğan Gülriz Sururi 12 yaşında Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle İstanbul Şehir Tiyatrolarında tiyatroya başladı. O yıllar İs- tanbul Şehir Tiyatroları konservatuvar yapısında idi. Orada tiyatro, şan, opera dersleriyle yetişti. İs- tanbul Şehir Tiyatrolarında ilk oyunları; Aristopha- nes’in “Kurbağalar” ve Jean Giraudoux’in “Su Kı- zı” oyunlarıdır. 1943 yılında profesyonel oyuncu oldu. 1960 yılında Muammer Karaca Tiyarosu’na, 1961 yılında da Dormen Tiyatrosu’na geçti. Dor- men Tiyatrosu’nda “Sokak Kızı İrma” daki rolüyle en iyi kadın oyuncu olarak “İlhan İskender Ödü- lü”nü aldı. 1962 yılında eşi Engin Cezzar ile Gülriz Sururi – Engin Cezzar Tiyatrosu’nu kurdular. 1966 yılında “Teneke” oyunundaki rolü ile “En İyi Ka- dın Oyuncu Ödülü”nü aldı. Aynı yıl Türk Kadınlar Birliği’nce “Yılın Kadını” seçildi. 1971 yılın- da”Hint Kumaşı” oyunundaki rolü ile üçüncü kez

“En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”nü aldı. 1979- 1980 tiyatro sezonunda Mehmet Akan ile topluluğun o güne kadar sahnelediği oyunlarından derlediği

“Uzun İnce Bir Yol” oyununu oynadı. 1982-1983 sezonunda “Kaldırım Serçesi” müzikalindeki

“Edith Piaf” rolü ile “Avni Dilligil Tiyatro Ödülle- ri”nde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü”, İzmir Gazete- ciler Derneği’nin “Altın Artemis Ödülü” nü, Milli- yet gazetesinin “1983 Süperstar Tiyatro Ödülü”nü aldı. 16.İstanbul Tiyatro Festivalinde Engin Cezzar ile “Onur Ödülü” nü 1998 yılında Kültür Bakanlı- ğınce verilen “Devlet Sanatçısı” ünvanını aldı.

Gülriz Sururi tiyatro oyunculuğunun yanında 1978 yılında “Kıldan İnce Kılıçtan Keskin” anı kitabını, 2003 yılında “Bir An Gelir” anı, aynı yıl

“Girmediğim Sokaklarda” öykü ve gazetelerdeki

yazılarını “Biz Kadınlar” ve 2005 yılında “Seni Se- viyorum” romanı, 2016 yılında da “Zefiros – Edebi Gençlik Rüzgarı” kitabını yayınlandı. Marmara Üni- versitesi’nde bir süre oyunculuk dersleri verdi. Kal- dırım Serçesi, Keşanlı Ali Destanı, Sokak Kızı İrma, Kabera, Kısmet, Fosforlu Cevriye, Biz Sıfırdan Baş- ladık, Konçinalar Kumpanyası oyunlarını yönetti.

Türk Tiyatrosunun unutulmaz büyük oyuncusu Gül- riz Sururi 31 Aralık 2018 günü vefat etti.

(4)

Gülriz Sururi’nin Kitapları

3. Yücel Sareaçoğlu Aşk Şiirleri Yarışması.

Konusu: Aşk Katılımcı en çok üç şiiri ile ka- tılabilir.Şiirler bir A4 sayfasını geçmemiş ve bilgisayarda 12 punto ile yazılmış olacak.Katılımcı her şiirine ayrı rumuz verecek, adı, soyadı, telefon , mail adresi ve özgeçmişini kapalı zarf içersine koyacak ve her şii- rinden beş adet gönderecektir.Son katılım tarihi:31 Ocak 2019 Ödül Töreni: 23 Şubat 2019 Ödüller Birinci- lik, İkincilik, Üçüncülük ve beş adet Başarı plaketi verilecek.Adres: Eskişehir Sanat Derneği Dede Mah. Ye- şil Efendi Sokak No: 16 Odunpazarı /Eskişehir

(5)

5

2018 Eskişehir Öykü Ödülü’nü alan yazar Hande Baba ile yazma tutkusu, öykü ve ödüller üzerine söyleşi

Söyleşi: Münevver İzgi

M.İzgi.- Yazma tutkunuz ne zaman ve nasıl başladı?

H.Baba.- Tam olarak şu yıl, şu gün başladı di- yemem, bilmiyorum. İnsan okumaya başladığı za- manı, ne zaman gerçek bir okur olduğunu bilebilir, ama yazmak… Birçok kişi gibi bende günlük tut- maya ilkokulda başladım ve hep bir günlüğüm en azından düzenli not aldığım bir ajandam oldu. Bu- nu “yazmaya başlamak” diye nitelendirmek tabii ki yanlış. Lise yıllarımda Tanrı’ya mektup yazmaya başladım, yaklaşık on yıl boyunca sık aralıklarla yazmışım. Binin üzerinde Tanrı’ya yazılmış mektu- bum var. Müthiş bir kavga; yaşamla, ailemle, in- sanlarla… Tanrı’yla sürekli çatışmış, sürekli hesap sormuş, sorgulamışım. Kendimi sorgulamaya baş- layınca mektup yazma aralıklarım seyrelmiş ve so- nunda bırakmışım Tanrı'ya yazmayı… Otuzlu yaş- larımın ikinci yarısına kadar boşluk var. Yaklaşık on yıl tek satır yazmamış sadece okumakla yetin- mişim. Otuz altı yaşımdaydım, kendimi bilgisaya- rın başında yazarken bulduğumda. O günden yakla- şık bir yıl sonra “Yazabiliyor muyum?”

“Yazdıklarımın bir değeri var mı?” sorularını ken- dime çok sık sorduğumu fark ettim. Bu sorulara yanıt ararken başladım yazdıklarımı okutmaya. Bu sorgulamaya belki de okunma isteğim itmiştir beni, bilmiyorum. Bu sürece kadar kalemle yaşadığım ilişkiyi “yazma” olarak değerlendirmiyorum. Belki kaçış, belki sığınma… Daha birçok şekilde adlandı- rılabilir ama kesinlikle gerçek bir “yazma süreci”

değil bunlar. Ancak son on iki yıldır düzenli yazı- yorum çünkü yazarken iyi hissediyorum kendimi;

daha gerçek, daha insan hissediyorum. Evet yazma- ya tutkunum, sevdalıyım; yazarken kendimi bulu- yorum. Galiba bulmaktan çok, aramayı önemsiyo- rum. Yazarken hissettiklerimi, noktayı koyduğum

anda duyduğum hazzı bana yaşatan, yazmanın ye- rine koyabileceğim başka bir şey olsa “Acaba bıra- kır mıyım yazmayı” diye düşündüğüm anlar da oluyor. Galiba satırlardan daha güvenilir bir omuz olmadığını kavradığımda yazmaya başladım ve muhtemelen yaşam bana bu inancımı değiştirecek bir mucize sunmadığı takdirde de yazmaya devam edeceğim.

M.İzgi- Öykü yazarken beslendiğiniz kay- naklar, sizi etkileyen ve tetikleyen şeyler neler?

H.Baba.- Her şey… Bazen hiç şey… Galiba çoğunlukla hiçlik tetikliyor beni. Kavram sorgula- maları, bazen bir soru… Sorulan bir soruya yanıt vermekten, anlatmaya çabalamaktansa göstermeyi tercih ediyorum sanırım. Bazen bir an… Takılıp kalmış bir su damlası düşünün; akıp gitmesi değil de takılıp kalması, sıkışmışlığı vurur beni.

M.İzgi.- Yazarken size ışık tuttuğunu düşün- düğünüz yazarlarınız oldu mu?

(6)

H.Baba.- Elbette. Etkilendiğim hatta tekrar tek- rar okuduğum çok isim sayabilirim ama ışık tutmak deyince Jack London ve Sabahattin Ali demeliyim öncelikle. Cortazar, Poe ve Bilge Karasu… Bor- ges’i de anmazsam sanırım söz ettiğimiz aydınlığa gölge düşer.

M.İzgi- Vazgeçmem dediğiniz başucu kitap- larınız var mı?

H.Baba- Nietzsche’nin Ecce Homo’su sözün gelişi değil, gerçekten hep başucumdadır. Özellikle bunaldığım anlarda bu kitabı okumak, en azından göz gezdirmek ihtiyacı duyarım. Hatta bazen Ecce Homo’ya sadece dokunmak bile iyi gelebiliyor ba- na. Beni bendeki derinlere indirdiğini, kendime olan inancımı tazelediğini düşünüyorum. Ferit Edgü’nün Toplu Leş’i de başucumda. Her gece değilse bile, sıklıkla Leş’ten rastgele bir öykü seçip okurum.

M.İzgi.- Bol ödüllü bir öykü yazarısınız.

Ödüller hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce ödüller önemli mi? Ödül bir yazar için ne anlam taşır?

H.Baba- Aslında ödüller benim değil; ya öy- külerimin ya da kitaplarımın. Herhangi bir öykü- mün ya da kitabımın adı anılmadan aldığım tek ödül var. Onu da bana derneğiniz, Eskişehir Sanat Der- neği lâyık gördü. Yeri gelmişken sizin nezdinizde tüm dernek emekçilerinize tekrar içtenlikle teşekkür ediyorum.

Özde yarışmaların, yarıştırmanın her türüne kar- şıyım, hele ki sanat alanında var olma çabasındaki insanların ürünlerinin yarıştırılmasını hiç doğru bul- muyorum ancak ülkemizin koşullarını göz önünde bulundurunca son derece gerekli ve önemli buluyo- rum. Şöyle ki, eğer öykü yarışmaları ve edebiyat dergileri olmasaydı bugün ben öykü yazarı olarak anılıyor olmayacaktım hatta siz benimle şu an bu söyleşiyi yapıyor da olmayacaktınız. Çünkü yazma- ya yeni başlayanların yazdıklarını okutabileceği, yorum alabileceği, usta-çırak ilişkisi yaşayabileceği, yukarıda söz ettiğim o “Yazabiliyor muyum?” soru- suna yanıt bulabileceği hiçbir kapı yok. Yarışmalar

bana çok şey kazandırdı. Aldığım ilk ödüller- den sonra “yazabiliyor muyum” sorgulamasından vazgeçip “daha iyi nasıl yazabilirim”i sorgulamaya başladım. Bu geçiş yazabildiğimi öğrendiğimden değil, bu sorunun cevabını arayarak zaman yitirme- mem gerektiğini fark etmemden kaynaklandı. Ödül törenlerinde ustalarımla, hocalarımla tanıştım, öy- külerime dair yorumlar, öneriler aldım ki bu, yaz- ma yoluna yeni çıkmış biri için en büyük ödül. Çok klişe olacak ama öykülerim gerçekten çocuğum gibi. Emek emek büyüttüğünüz çocuğunuzu yaşa- ma uğurlar gibi, uğurluyorsunuz öykünüzü yarış- maya. Ve öykünüz ödül aldığında tabii ki çocukla- rınızın başarılarıyla gururlanır gibi gururlanıp mut- lanıyorsunuz. Ancak ben çocuğumu, hatta tüm ço- cukları her koşulda severim. Yani demek istiyorum ki ödül almamış öykümü, ödül alandan daha az sevmiyorum. Ödül aldı diye öykümü önemsemiyo- rum o benim için zaten önemli. Ödül alan öyküyü yazmış olduğum içinde kendimi daha önemli bul- muyorum. Ben de zaten önemliyim. Ben her an, her koşulda daha iyiye varmak, kendimi aşmak için kendimle yarışıyorum. Ödüller bu bağlamda, yeni yazarlara kapı açtığı ve teşvik ettiği için çok önem- li ve değerli.

(7)

7 M.İzgi- Yazın alanında gelecekle ilgili ne tür planlarınız var?

H. Baba- Düzenli, programlı çalışan biriyim.

Spontane yaptığım, kendimi özgür bıraktığım tek şey, tek alan yazmak. Yazarken ne kadar rahatsam yazdıklarımı ortaya çıkarma konusunda da o kadar plânlıyım. Örneğin iki yılda bir yeni öykü kitabım yayınlanıyor. Son kitabım “Korkunun Kokusu”

2018 yılında İzmir Kitap Fuarı’nda okurla buluştu- ğunda 2020 yılında yayınlanmasını hedeflediğim öykü kitabımın dosyası hazırdı. Muhtemelen bu yı- lın son dört ayını o dosyaya ayırır, “içime sindi, bit- ti” dediğim noktada dosyayı yayınevime gönderi- rim. 2020’da doğar dünyaya, buluşur okurla.

Derlemeleri yani birlikteliği, örgütlü çalışma- yı önemsiyor; inandığım konularda ortak kitaplar hazırlamaya ve ortak kitaplarda yer almaya çaba sarf ediyorum. Bu yıl Egeli Kadın Yazarlar Platfor- mu üyeleriyle hazırladığımız makalelerden oluşan

“Kadın” konulu ortak kitabımız yayımlanacak. So- ma faciasından sonra hazırladığımız “Ölüm Vardi- yası” adlı 37 yazarlı öykü derlememizin ikinci baskı çalışmalarına da başladık. Umuyorum ki o da bu yıl içinde yeni baskısıyla raflarda tekrar yerini alacak.

Şu sıralar gerçek karakter ve anılarla bir kasa-

bayı anlatan uzun soluklu bir metin üzerinde çalışıyorum. Bu çalışma benim için değişik bir de- neyim. Hem uzun soluklu oluşu, hem de gerçeklik- ten sapmamaya çabalayarak yazmak şu ana kadar ortaya koyduğum ürünlerden oldukça uzak. Bitire- bilir miyim, “bitti” dediğimde okunmasını ister mi- yim, şu an bende bilmiyorum.

M.İzgi- Teşekkür eder, nice başarılar dile- ğiyle yeniden kutlarız.

H.Baba- Rica ederim, derginizin okurlarını saygımla selâmlıyorum.

Yayınlanması için eserlerinizi bekliyoruz

(8)
(9)

9

10.Uluslararası Eskişehir Karikatür Festivali

Ali Ahmer Er

Eskişehir’de sessiz sedasız sürdürülen bir kari- katür festivali var. Hem de dünyanın dört bir köşe- sinden gelen karikatürlerle düzenlenen uluslar arası karikatür festivali. Bu yıl 10.sunu gerçekleştirdi.

Haller Gençlik Merkezi’nde sergisi açılan ve bir de paneli yapılan bu festivali Aktiffelsefe Kültür Derneği ile Eskişehir Kent Konseyi işbirliği ile dü- zenlendi.

Bu festival, önceleri bir karma sergi olarak 1999 yılında başlamıştı. 2001 yılında “Doğu-Batı”

konusu ile konulu sergiye dönüştü ve iki yılda bir olarak 2003 yılında “Su ve Hayat”, 2005 yılında

“Küresel Isınma”, 2007 yılında “Kültürlerarası Hoş- görü”, 2009 yılında “Enerji”, 2012 yılında

“Felsefe”, 2014 yılında “Gönüllülük”, 2016 yılında

“Dünya Mirası” ve bu yıl (2018) “Siyah&Beyaz- Uzlaşma” olarak yapıldı.

Son üçünüz uluslararasına dönüştürülen ve da- nışmanlığını ünlü karikatür sanatçımız Tan Oral’ın yaptığı festivalin 10.suna 52 ülkeden 287 karikatür sanatçısı 961 karikatürü ile katılmış. Festivalin bu sergisine bir de albümü yayınlanmış. Ayrıca

“Siyah&Beyaz-Uzlaşma” konusunda karikatür sa- natçıları Tan Oral ve İzel Rozental, Eskişehir Bü- yükşehir senfoni Orkestrasının şefi Ender Sakpınar, Avukat Koray Candan, Aktiffelsefe Kültür Derneği Genel Başkanı Oya Uysal, Aktiffelsefe Kültür Der- neği’nin Eskişehir Şuba Başkanı Atakan Tamkan’ın konuşmacı oldukları panel düzenlendi. Panelde Sı- yah ve Beyaz’ın iki farklılığın simgesi olduğunu, bunun farklı düşünen fikirler, dünyayı yorumlama bakışı ya da menfaat üzerinden zıtlık, ayrışma yarat- tığı bunun da dünyada ya da yaşam alanlarında önü- ne geçilemez sonuçlar verdiğinin altı çizildi ve bir uzlaşma kültürünün yaygınlaşmasının kaçınılmazlı- ğı konuşuldu.

Guibao Gai /Çin

(10)

Gu Gang / Çin

Gabrielle Corvi / İtalya

Alexander Dubovsky / Ukrayna

İzel Rozental / Türkiye Jin Xiao Xing / Çin

(11)

11

Mansoureh Fatemi / İran

Aan Adi Jaya /Endonezya

Jin Xiao Xing / Çin

Tan Oral / Türkiye Ali Shahali / Amerika

(12)

Ali Borovalı’nın Fotoğraf Sergisi Eskişehir’de

Dünyanın önemli fotoğraffmer- kezlerinde açtığı sergileriyle tanı- nan, Fotoğraf sanatımızın sıra dışı sanatçısı Ali Borovalı, İstan- bul, Ankara, İzmir’deki Fransız Kültür Merkezlerinde açtığı üç sergisini tek sergiye dönüştürdü- ğü “Orada Kimse Var mı?” fo- toğraf sergisini Eskişehir’de Ata- türk Kültür-Sanat Merkezi’nde açtı.

Bu sergi Ali Borovalı’nın Eti- yopya’dan Gülcistan’a, İzlan- da’dan Avustralya’ya, Yeni Ze- landa’dan Almanya’ya, İngilte- re’den Şili’ye kadar dünyanın pek çok ülkesinden fotoğraflarla ayrı ayrı İstanbul’da “Bir Koca

Yalnızlık”, Ankara’da “Çıkış Yolu Arayışları”, İzmir’de “Gidilmeyen Yol” üç sergi olarak düzen- lenmiş. Esasında birbirini tamamlayan ya da iç içe geçmiş insanın ortak sorunu, konusu yalnızlığı işli- yor.

Sergi açılışında konuşan sanatçı Ali Borovalı

“Dünyanın hemen her yerinde insan giderek artan zorunluluklara, sürüp giden döngülere, her şeyin kendisi için üretildiği hazır çevreye sıkışmışlığa ve aynılaşmaya doğru sürükleniyor. Sahip oldukları ne kadar çoğalırsa arzularını tatminden o denli uzaklaşıyor. Sınırları genişledikçe etrafını saran boşluk büyüyor. İnsan, gitgide kendi yarattığı sis- temin bir tutsağı oluyor.” Bunun adı yalnızlıktır.

Ali Borovalı İstanbul doğumlu, Boğaziçi Üni- versitesi’nin İdari Bilimler Fakültesi’nden mezun olduktan sonra yüksek lisans için gittiği ABD, Flo- rida’dan fotoğraf eğitimi alarak dönmüş. Sonra ki

yıllarda fotoğrafta uzmanlaşma arayışı onu foto-röportaj alanına yöneltmiş. Fotoğraflarında insan yaşamına, çevresine ve kültürel kimlik temalarına yaratıcı bir bakış ile odaklaşarak uzun soluk- lu projelerde çalışmayı tercih etmiştir. Son yıllarda dünyanın pek çok fotoğraf sanatının mer- kezleri olmuş kentlerinde sergi- lerini açarak uluslararası düzey- de fotoğraf sanatçısı olmuştur.

Ülkemizde fotoğraf dergilerinde Atlas, GEO gibi dergilerde rö- portajlarıyla tanıdığımız Ali Bo- rovalı röportajlarını National Ge- ografhic Traveler, Discovery Magazine, Le Monde 2 gibi pek çok ulusal ve uluslararası tanın- mış coğrafya ve gezi dergilerinde yayınlanıyor. Ki- şisel sergileri Almanya’daki Köln Photokina, Fran- sa’daki Perpignan Visa Pour L’image, Polonya’daki FotoArt fotoğraf festivallerinde açılıyor. Fujifilm tarafından Avrupa’nın en büyük ödüllerinden Euro- Press’e aday gösterildi. Bir çok ulusal,uluslararası ödülün sahibidir. Yayınlanmış bir çok kitabı vardır.

(13)

13

(14)

Bir Karikatür Sanatçısı: Murat Yılmaz Şehabeddin Tosuner

Karikatür, bizlere; düşünme- diğimiz, görüpte görmek isteme- diğimiz konularımızı, sorunları- mızı getirip gösterir. Tabi ki bu kadar değildir.Kimisi eğlenmek için kimisi düşündürmek için de- se de karikatüt; İnsanı, insanın düşlerini, gizli, açık özlemlerini, bütün yönleriyle hallerini, hatta vahşiliğini insana gösterir. Çün- kü; karikatür insanın evrensel ko- nularını işleyen sanat dalıdır.

Karikatür, dünyanın en geliş- miş ülkesinden, en geri kalmış ülkesine kadar her ülkede sanatçı- sı bulunan, en yaygın sanat alan- larının başında gelir. Bunu dün- yanın değişik ülkelerinde düzen-

lenen uluslararası karikatür yarışmalarından biliyo- ruz. Bu yarışmaların sergilerinde de ülkelerin ge- lişmişliğini, sorunlarını, dünyanın evrensel konula- rına bakışlarını görüyoruz.

Aktiffelsefe Kültür Derneği ile Eskişehir Kent konseyi’nin işbirliğiyle 2-30 Aralık 2018 günleri düzenlenen 10.Uluslararası Eskişehir Karikatür Festivali’nin sergisi vardı. Konusu “Siyah-Beyaz Uzlaşma” olan bu sergide dünyanın değişik ülkele- rinden gelen karikatürler arasında bir karikatür ser- giyi gezenleri gerek konuyu yorumlaması gerekse çizgisiyle en çok etkileyen karikatür olurken sa- natçısının da ülkemizden Murat yılmaz olması he- yecanlandırdı. Karikatürde insanların her birinin birer çözülmesi gereken bulmaca gibi oldukları olduklarını anlatıyordu. Bu kadar doğru olanı söy- leyen, düşündüren gerçekçi karikatürün sanatçısı Murat Yılmaz ülkemizin en üretken, en tanınan karikatür sanatçılarımızdan biridir. Onu daha çok soytarıları, kralları, cellatları ve ele aldığı toplumcu gerçekçi karikatürleriyle tanıyoruz.

Murat Yılmaz 1969 İzmit doğumlu. İlk ka

rikatürleri 1981 yılında yayınlan- mış. O tarihten beri mizah dergile- rinde, gazetelerde, gazetelerde, sa- nat dergile

lerinde karikatürleri yayınlanıyor.

Çeşitli yarışmalarda aldığı ödülleri var. Ulusal ve uluslararası karikatür sergilerine katılıyor, yarışmalarında seçici kurullarında görev yapıyor.

Çeşitli kurumlarda karikatür dersle- ri veriyor. Karikatürün yanında il- lüstras

da ilgili, kitap, dergi, afişlere illüst- rasyon çiziyor. 2003- 2008 yılların- da internet ortamında, çeşitli ülke- lerden 10 bin izleyen üyesi olan”Karikatür Ev” (House of Cartoon) adlı Uluslararası interaktif karikatür dergisinin sahipliğini ve Genel Yayın Yö- netmenliğni yaptı. Bu dergide bir çok ülkeden yüz- lerce karikatür sanatçısının karikatürlerini yayınladı.

Şu an Dünya Karikatürcüler Birliği (Union of Worlds Cartoonists-UWC) Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor

(15)

15

Murat Yılmaz’ın

karikatürleri

(16)

Çağdaş Sanatlar Galerisindeİrfan Önürmen’in Sergisi

Sanatta ülkemizin iddialı şe- hirleri arasında yer alan, sanatın her alanında sanat eğitimi yapılan hatta her fırsatta ülkemizin çağ- daş kent kimliği taşıdığı tescille- nen Eskişehir’e ödün vermeden çağdaş sanatların sergilerinin açı- labileceği şartlara uygun bir çağ- daş sanatlar galerisine gereksinim vardı. Odunpazarı Belediyesi ve Başkanı Kazım Kurt bunu ger- çekleştirdi. Gerçekten de açılışın- daki ilk sergisinden beri çizgisini koruyarak ülkemizin övünebile- ceği sanatçılarımızın sergileriyle işlevini sürdürüyor.

Bugünler 22 Aralık 2018 günü açılışı yapılan 28 Ocak’a kadar sürecek İrfan Önürmen’in

“Fragmanlar, Katmanlar ve Olasılıklar” sergisi var.

İrfan Önürmen, ülkemizin çağdaş resim sanatı- mızda büyük isimlerinden. Biz onu sanat dergile- rindeki, yurt dışı sergileriyle adını duyuyor, dergi- lere basılan eserleri ile tanıyorduk. Şimdi Eskişe- hir’deki sergisiyle yakından tanıma, eserlerinin gör- me fırsatı bulduk. Serginin kataloğu ile serginin küratörü Hayri Esmer’in İrfan Önürmen’i ve sanatı- nı tanıtan yazısı ile sanatını da daha yakından tanı- dık.

İrfan Önürmen, 1987 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisinin Resim Bölümünden mezun Kitle iletişim araçlarının insan deneyimi ve görsel temsili üzerindeki etkisini kolaj, resim ve heykel yoluyla ele alıyor. Seçkin sergileri arasında 2004 yılında Belçika’daki (Brüksel) “9 Çağdaş Türk Ressamı Sergisi”, 2008 yılında Almanya’da (Fran-

furt), 2009 yılında Yununistan’daki (Selanik Çağdaş Devlet Sanat Mü- zesindeki “Yeni Bağdat Müzesi ve Terör Fabrıkası”,10.İstanbul Biena- li’nde “İstanbul’dan kritik sanatta 6 pozisyon” ile Berlin’deki Akademie der Künste’de, 2011 yılında İstanbul’da “Gaze”, 2012 yılın- da Katar’da, 2016 yılında ABD’de (New York) “Sarkaç” sergilendi.

Önürmen’in eserleri bir çok ulusla- rarası sanat fuarında sergilendi Serginin küratörü Hayri Esmer İrfan Önürmen’in eserleri için:

“İrfan Önürmen’in sanatı, kuşku yok ki yüzünü yaşadığı topluma çevirmiştir. Günde- lik yaşamın karakterini görmeye, orada olup bitene odaklanmıştır.Burada bazen kültürün yıkıcı gerçeği ile bazen de üçüncü sayfa kurbanlarının travmalarıy- la yüzleşebiliriz. Özel hayatın gizliliğini, politik ola- nın özgüvenini ve toplumsal olaylardaki şiddeti gör- mek zor değildir. İrfan Önürmen, toplumda yaşanan olaylara karşı sorumlulukla yaklaşıp, bunları yapıt- larına taşıyarak kendi oyun alanına dahil etmekte- dir” diyor.

(17)

17

(18)

Melek Altın Ertan’ın “Düş” Fotoğrafları Sergisi

Fotoğraf sanatı öyle bir dünya ki; yaşamı, yaşamın yaşanıllığını,doğanın güzelliklerini, insanın elinden yüreğinin ve beyninin yarattıklarını, bütün bunların inceliklerini, detaylarında saklı duranları alıp insana gösterme ortamıdır.

Görebildiklerini farkında olarak görme yaşama coşkusu verir. Her an yeni görüntü bulma, daha doğrusu güzelliklerin peşinde olma, yaptığından haz alma duygusunu yaşatır. Yaşamdan tat alma da bu değil midir?

Aralık ayının son günlerinde, Eskişehir’de gör- düğüm sergi afişlerinden birisinde kocaman “Düş”

diyordu. Melek Altın Ertan’ın fotoğraf sergisiydi.

Fotoğrafda düş, ilgi çekici olduğu kadar sergiyi gö- rünceye kadar merak da uyandırdı. Esasında herşey düş ile başlamıyor mu? Büyük yaşamlar, başarılar hep düşlerin gerçekleşmesi değil mi?

Bir fotoğraf sanatçısının düşlerinde bir sergi için buluştuk Büyükşehir Belediyesinin Kent Mü- zeleri Kompleksinin Sanat Galerisinde. Genç bir doktor Melek Altın Ertan. Tıp fakültesinde doktor olduktan sonra ikinci üniversitede felsefe eğitimi almış, şimdi de üçüncü üniversitede sosyoloji eğiti- mi alıyor. Fotoğraf sanatının dışında şiir, öykü, de- neme yazıyor. Hatta resim, müzik gibi sanatın her alanına da ilgisi olduğunu söylüyor.

Siyah-beyaz fotoğraflardan oluşan “Düş” sergi- sinde, siyaz beyazın bir görünüp bir görünmezinde ve zıtlığın çelişkisinden soyutun yorumlamalarına yolculuğa çıkardığı fotoğraflarını sergiliyor. Sanat- çıyı, sergisini tanıttığı broşüründe gördüğümüz gibi fotoğrafların şiirlerden hareketle ya da şiirle bütün- leştirdiğini görüyoruz.

Melek Altın Ertan 1976 Eskişehir doğumlu. Fo-

toğrafla tanışması ilkokul yıllarına, babasının eve aldığı polaroid makineyi gizli gizli kurcalamasıyla başlamış, üniversite yılların da biraz daha içersine girdiğini anlatıyor. Edebiyatçı yanı da gelip geçici değil. Şiirleri, öyküleri “Deliler Teknesi”, “Kurşun Kalem”, “Kurgu”, “Aratos” ,”Kirpi” gibi ülkemizin önemli dergilerinde yayınlanmış. Sanatçı duyarlığı yüksek bir fotoğraf sanatçısı, yazar,şair Melek Altın Ertan…

(19)

19

G

öğün mavisini çaldılar karardı umut

Ü

zünçlerin kanıksadığı bir atlastır memleketim

N

edendir bunca ölüm nasılları biliniz oysa

A

cı mevsimsiz ikliminde hüznün

Y

argılarız usun aydınlığını hep ve hep tutsaktır yüreğimiz ilkelliğine öfkenin

D

eğişim yarınadır oysa besleriz durmadan dünü

I

rmakları kurumuş düşlerimizin

N

azlıdır sevinç dayanamaz hoyrat ellerimizde kırılır

Hülya Köksal Kaya

(20)

Mehmet Öztürk

ESKİŞEHİR SANAT DERNEĞİ FOTOĞRAF GRUBU HAFTANIN FOTOĞRAFI

HAFTANIN TEMASI: MİMARİ

(21)

21

ESKİŞEHİR SANAT DERNEĞİ FOTOĞRAF GRUBU HAFTANIN FOTOĞRAFI HAFTANIN TEMASI: DUYGULAR

Ayşe Aşçı

(22)

SANAT HABERLERİ

Serpil Erdoğan ikinci kişisel sergisini açtı

Eskişehir Sanat Derneği’nin üyesi, Ankara temsilciliğini yürüten şair, çocuk kitabı yazarı,ressamı Serpil Erdoğan An- kara’da TESK Sanat Galerisinde ikinci sergisini açtı.

“Bir varmış bir yokmuş” adını verdiği sergisinin açılışında konuşan Serpil Erdoğan “

“Bu resim sergisim; içimizdeki çocuğun sergisidir. Çocukları- mız hayata açılan temiz bir sayfadır. Yaşlı dünyamızın bugü- ne kadar yaşayan tüm sakinlerinin amacı sevgi ve barış üzeri- ne kurulu olmuştur.Hepimizin amacı bizden sonra gelecek nesillere daha güzel daha yaşanılası bir dünya bırakmaktır.

Kitaplarımda ve resimlerimde bu olguyu kullanıyorum.Doğa ve hayvan sevgisi alan bir çocuk bizim geleceğe atacağımız en büyük imzadır. Sergimde fındık takvimi 2019'da bir öykü- de yer alan çocuğumuzun Defne SEZEN'in resmini de dahil ettim. Sanatın en saf hali bir çocuğun elinden çıkan temiz çizgiler ve renklerdedir. Sergilerimin ve kitaplarımın amacı budur.” diye konuştu.

Serpil Erdoğan çocuklar için her yıl “Fındık Takvimi” ha- zırlıyor. 2010 yılından beri üzerinde çalıştığı “Fındık ile tos- bağa”, “Pembe Pati Fındık” diye kendi yazdığı ve resimlediği çocuk kitaplarının yanında “İki Yabancı” adlı şiir kitabı bulu- nuyor. Serpil Erdoğan 2015 yılında Eskişehir Çocuk Edebiya- tı Ödülünü almıştı.

Fotoğraf Sanatçısı Bedrettin Yılmaz

“Yüzler” Sergisiyle Kütahya’da

Eskişehir’in önde gelen fotoğraf sanatçılarından Bedrettin Yılmaz “Yüzler” fotoğraf sergisini Kü- tahya Kültür-Sanat Derneği (KÜSAD) ‘ın sanat galerisinde açtı.

“Yüzler” ressamlardan, heykeltraşlara, karika- türcülerden fotoğraf sanatçısına kadar sanatın her alanında ilgi alanı olmuştur ve “derin bir giz”den de söz edilir. Çünkü bakışlardaki ifade, yaşa göre portrede gençlik yorgunluk, çekilmiş çileler üzün- tülerin yaşamdaki yorgunluğun oluşturduğu yüzde- ki çizgiler hep sanatçının etkilendiği görüntülerdir.

Son yıllarda büyük gelişmeler gösteren, Eskişe- hir’de fotoğraf sanatımızın önde gelen sanatçıların- dan olan Bedrettin Yılmaz 1975 yılında Bulgaris- tan’nın Razgart şehrinde doğmuş Anadolu Üniver- sitesi’nin Fotoğrafçılık Bölümü mezunu.Eskişehir Sanat Derneği üyesi olan ve karma fotoğraf sergile- rine ve slayt gösterilerinde yer alan Bedrettin Yıl- maz İlk sergisini 2017 yılında Eskişehir Sanat Der- neği’nin sergi salonunda açtı. 2017 yılında Odun- pazarı konulu Hakkı Türkkan Fotoğraf Yarışmasın- da Birincilik Ödülünü, Arbella Uluıslararası Fotoğ- raf Yarışmasında GPU Mansiyon Ödülünü aldı.

Kasım 2018’de Büyükşehir Sanat Merkezi’nde

“Nev-i İnsan “ fotoğraf sergisini açtı. Eskişehir Sa- nat dergisinde fotoğraf sanatı üzerine yazılar yazı- yor.

(23)

23 Eskişehir Sanat dergisinin

58.sayısı 2012 yılında Temmuz- Ağustos ayları sayısı olarak ya- yınlanmış. . Dergi kuşe kağıta baskılı olarak 24 sayfa olarak yayınlanmış. Kapakta fotoğraf sanatçısı Bekir Tanyel’in Sazova Parkı’ndaki Şato’nun fotoğrafı var. Editör köşesinde derginin Genel Yayın Yönetmeni Şeha- beddin Tosuner “Yeni Sanat Mevsimine Doğru” yazısında

“Yeni sezonda etkinlikler daha yoğun olacağı görünüyor” diyor ve Eskişehir’de bu etkinlikler basına fazla yansımadığına dik- kati çekip Eskişehir’de sanat ba- sını gereksinimini anlatıyor.

Dergideki ilk yazı Türk tiyatro-

sunun ve sinemasının duayenlerinden Ergin Or- bey’in vefatı üzerine “Unutmayacağız” diyerek tanı- tım yazısı var. Ergin Orbey 1960’lı yıllarda Eskişe- hir’de kurulan ve efsane gibi anlatılan Belediye Ti- yatrosu’na yönetmen olarak gelmiş, daha sonra Ana- dolu Üniversitesi’nde Devlet Konservatuvarı kuru- lunca oraya öğretim üyesi olmuş, en son Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarını kurarken orada kurucu Genel Sanat Yönetmenliğini yapmış, pek çok oyunu- nu sahneye koymuş. Onun için Ergin Orbey Eskişe- hir için özel yeri olmuş tiyatro adamımızdı. .

Derginin bu sayısındaki söyleşiyi Tayfun Ak, o yıllar Eskişehir’de yaşayan roman ve öykü yazarı Derginin bu sayısındaki söyleşiyi Tayfun Ak, o yıl- lar Eskişehir’de yaşayan roman ve öykü yazarı Ne- jat Elibol ile yapmış. Nejat Elibol “Direnen Hariç”,

“Yıkık Evde Düş”, “Yolculuk”, “Haydar Bey ve Masallar Anlatıcısı Şehrazat”, “Geleceğe İlk Adım”

romanların yazarı. Dolu dolu bir söyleşi olmuş.

Eskişehir Sanat dergisinin daha önceki sayıları (58)

Dergide Tepebaşı Belediyesi- nin bir yıl önce 2011 yılında başlattığı Uluslar arası Eskişe- hir Şiir Buluşması (Festivali) nın 2.yılı üzerine yazı var. Şiir Buluşmasının Onur Konuğu Eskişehir doğumlu ünlü şair Enis Batur. İspanya’dan, Po- lonya’dan, Fas’tan, Fran- sa’dan ve ülkemizden şairler katılmışlar. Dergideki yazılar- dan biri de Anadolu Üniversi- tesi Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölümü öğretim üyesi Yrd.Doç. Nurbiye Uz

“Yaşayan heykel ‘Puppy’” yi yazmış.Nurbiye Uz : “Artık heykelde de malzeme, konu, anlatım hepsi değişmeye baş- ladı” diyerek Jeff Koons’un 1992 yılında başlattı- ğı yeni heykel sanatını anlatıyor Derginin sayfala- rı arasında “Dergimize Seçtiğimiz Yazılar” başlı- ğıyla basın da yer alan yazılardan koyduğu sayfaya ünlü toplum psikologu, yazar Erdal Atabek’in

“Müşfik Kenter- Yıldız Kenter” başlıklı yazısı var ve tiyatronun ve tiyatrocunun önemini anlatıyor.

“Müşfik Kenter, John Osborn’un Öfke’sini canlan- dırıyordu. Oynamıyordu. Yaşıyordu ve yaşatıyor- du. Tiyatroda ustalık budur. Tiyatro oyun değildir.

Oynanmaz. Yaşanır.Ustaca yaşanırsa da izleyene yaşatılır” diyor.

Dergide üç yıl önce vefat eden Eskişehir’de karikatür sanatını başlatan ve 70 yıl sürdüren Per- tev Ertün tanıtılıyor. Başka yazılarda Odunpazarı Belediyesi’nin başlattığı “Cam Festival” ve Eski- şehir’in önde gelen fotoğraf sanatçısı Zafer Özer’in sergisi ile 14 roman ve kitabın yazarı Köy Enstitülü yazar Neşet Tınaztepe, üzerine yazılar var. .

(24)

1-18 Şubat 2019

(25)

25

(26)

Referanslar

Benzer Belgeler

In conclusion, although both air and water chilling reduce the microbial count in broiler carcasses, the count in air-chilled carcasses were found to be low- er than that

Seçiciler kurulu bu yıl yitirdiğimiz karikatürist Altan Erbulak için bir “ Jüri Özel ödülü” veril­ mesini diledi ve bu özel ödül için Romen sanatçı Jn-

Varı, yoğu herşeyi olan tiyatrodan yıllar sonra ayrılan Dümmüllü, hayat hikâyesini şöyle nakletmiştir.. « — Üsküdar Atlamataşı Selmanağa mahallesinde

Günler, aylar, yıllar geçtikçe, genç yasımda severek, sevinerek girdiğim iz bu yeni bayatı anlayı­ şımda yeni yeni hakikatlere ermiş olmama bakıyorum da

Benim büyük dostumun ve kıymetli bocamın hayatı, hemen her vakit uzun bir ıstırab devri gibi geçmiştir, Bunun da sebebi, bir taraftan korkunç devrin,

ister Çevre Yolu’ndan, ister sahilden Taksim’e 20 dakikalık mesafede.. Bir şenlik

10 milyon beygir kuvvetine çıka - bilir; 5 milyon beygir kuvveti istihsal için birproje, Fransada, hazırlanmışdır.182 numaralı (İçtihat) da Beyaz kömzr unvanlı

Bu çalışmada örnek olarak karikatürün, bir pazarlama yöntemi olan reklamla ilişkisi, “Türkiye’yi makarna ile tanıştıran marka” olarak bilinen Piyale