• Sonuç bulunamadı

ID J Tİ HAD

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "ID J Tİ HAD"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ID J T İ H A D

j

İÇİNDEKİLER

j

j Afet Hanimin Konferansi

Dr A B . D J .

] Yaratmali

Edouard Herriot

Ictıma’ı tesanüd ve cihanşümul alaka

J. M. Guyau

j Eski tarz ( Şi’i r )

Tokadı zade Şekib

Deli Çay ( Şi’ir)

Dr. Ziya

Hauyam dan tercümeler

Ali Şevket

Milli istiklal mücadelesinden sonra

1

n „ Ao nf

malî istiklal için mücadele

/

ı_yı. nu, ı_/j.

.

1

Şa’irin fatihligi (kit’a )

Dr. AB. DJ.

\ Roma sahrasi Rııskin den

Salih Zeki

[

| Göz yaşi

F. Sacid

|

| Ilda ( Sonnet)

Albert Samain

)

Ağaoğlu Ahmed Beye (kit’a)

Dr. Hüseyin zade Ali.

^

Inçkeyp kayaSİ ( küçük hikaye )

Gül Djevdet

Bir şark zekasi söndü :

/

'H. Daniş

>

Seyyid Burhaneddin Belhî nin vefati'

Velayeti ilmiyyemizden rica

Sulhi

i

Ata sözleri.

M. î. ve T. Cem’iyyeti

)

On Beş Günlük Fikri ve San’at

Mecmuası

İsta n b u l : 1 M ayıs 1 0 3 0

(2)

Kuruş

Akli selim(Eski harflerle) 527sahifeli 100

Aklı selim ( yeni Türk harflerile )

548 sahifeli

135

Ruhulekvam(eski harilerle)274 sahife 100

Dün ve yarın(

»

» )254

»

50

İlmi ruhi içtima!(»

» )

287 sahifeli

50

Adabı müaşeret rehberi (Resimli, eski

harflerle) 509 sahifeli

150

Dilmestn Mevlana (Eski harflerle)

50

Bir zekâyi feyyaz(Eski harf ve resimli) 25

Mekârimi ahlakiyye ve din (Eski harf­

lerle 74 sahifelik

25

Harb ve sözde eyilikleri(Eski h arf­

lerle) 219 sahifelik

75

Asırların panoramsi ( Eski harflerle,

resimli)

sahifelik

50

Felsefe’i istibdad ( Eeki harf) Alfierinin,

resmile 272 sahifeli

50

Rubajyyatı Khayyam ve Türkceye -

tercümeleri. ( Eski

harflerle resimli,

453 sahifeli

100

Avrupa harbinin psikolocyast ( Eski

harflerle, resimli) 708 sahifelik

100

Bankalar ve mu’amelatı ( Eski harf­

lerle ) 89 sahifelik

50

Yollar ve İzler Dr. Kaya Beyin

şijrleri 69 sahifelik

5o

Bir filosofun şi’irleri (Yeni Türk

harflerile) [ Posta parasile ]

100

Dimağ ve Melekâti akliyye ( Resimli

478 sahifelik) nushasi çok az kaldı 200

İngiliz kaumi ( 3 kitap )

150

Antoine ve Cleopatra

« Shakespeare » den tercüme

75

M. ÜTÜCİYAN

Çinkoğrafhanesi

Fincancılarda Kalifidi Hanında

Odlıı ıjıırd

Millî azerbayean fikriyatını terviç eden «Odlu yurd» mecmuasının Azerbaycanın istila edildiği onuncu yıl dünümü münasebetile ( 27 nisan 1930 No 14 fevkalade nüshası pek zengin müııde-

ricatla intişar etmiştir.

Kardeş azerbayean türklerinin miikaddiratile alakadar olan her türke hararetle tavsiye ederiz.

Hep gençlik

Bu unvanla aııkarada aylik bir edebi nıec - ıııua cikmaya başladi 2 ıınci numrusu geldi , Muntezam ve güzel .

Uyanış

Bıı hafta çıkan nushasinda Dr Besim Ömer Paşa : Ç o cu k la rim i/. ç o k ö lü y o r , hayiı*

ç o k ö ld ü r ü lü y o r diyor , cümlemizin ademi

dikketine kizgin bir kamçi olsa!

Sihhi sahifeler

Dr.Mazhar Osman Bey timlerimizin bu ıııec- mııasini ta’kib ediniz .

Tib dıımjasi

Dr M. Kerim Bey oğlumuzun bir mecmuasi tabiblerı alakadar eden yazılarla çikdi .

B A S E S S C IE N T İF İQ U E S I)’ E N E P H IL O S O P H İE D E L’ IIİS T O IR E

par D r G u sta v e Ee B o n .

Dr. Gustave Le Bon tarafindan yazılmiş

olan bu mühim ve yeni kitabın turkee-

ye tercümesi yakinda kütübhane’i «Icti-

had»in 59 uncu kitabı olarak cıkacakdir.

“İçtihat,, da ilân Tarifesi

Tek sütunun her 3 sentimetre irtifaı,

yani 3 X 8 sentimetre murabbaı yer

ve herdefa’ı dere için ücret 1 liradır.

İlanların ücretleri dercedildikten son­

ra muntazam makbüzla tahsil olunur.

İlanını muhtevi “İctihad,, nüshaları

ilânı verenlere meccanen gönderilir.

Her derç için ilân asgari 1 liradır.

Dr. Abdullah Cevdet

Cuma ve Pazardan başka her gün

Göz hastalarını kabul eder. Cığaloğlu

İçtihat Evi, daire No. 6 Telefon: İs. 865

(3)

ABO N NEM ENT

Pour un an: 2Dolars

Edition spéciale: 3 Dolars.

A D R E S E "Idjtihad,, Constantinople Téléph: St. 865 xxvème ANNÉE

1 Mai 1930

İ C T İ H Â D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No: 296

ÂBONEMAN:

Seneliği [24Nushâ] Türki­ ye için 2 1/2, Âlâ kâğ'd-

lısı 5 Liradır

İDAREHANESİ

Cığaloğlunda İçtihad Evi Tarihi Te’sisi: 1904 — Genève Yirmi beşinci sene

1 Mayıs 1930

Afet Hanimin konferansi

Ankara musiki muallim mektebi yurd bilgisi muallimi Afet hanim, kadiıı vatandaşlarımıza, mebus intıhab etmek ve mebus intihab olun­ mak haklari tevcih olunmak mevzu’i bahs olması üzerine , ankarada bir konferans verdi sureti tam olarak 6 nisan 1930 tarihli ,

Mllliyyet

gazetesinde intişar etdi. Bunu dik­ katle okuduk ve uütala’amizi yazacagimizı va’d etdik : Sahıfelerimizın azlıgi sebebile mutala’amızi pek kısa yapmaya mecbur bulun- makdayiz .

Afet Hanim efendi hitabesinin yarısina yakin ilk kısmini hükümetlerin muhtelif şekillerini ta’rife tahsis etmişdir; sonra mühtelif memle­ ketlerde siyasi hakların , intihab etmek ve olunmak haklarinin kadinlar tarafindan feth olunduğu tarihler tesbit edilmişdir. Ingılterede 1903 de , Finlandyada 1906 da , Norvège de 1907 de, Şimali Amerika ve Çekoslovak da 1920 de , Austriya ve Polonyada 1921 de, ete kadinlar siyasi haklar almişlardir . Afet hanim yaliniz bu lıaklarin verilmesinden bahs ediyor Alınmasından bahs etmiyor,halbuki mühim olan alinmakdir . Bu hürriyete acikmiş ve susamiş olmayinca, bu hakkın ve hurriyyetin tadi ve kiymeti olmaz . Afet Hanim1 yaliniz :

« Ingılterede » « Sııffragett » 1er in

(yani intihab etmek ve olunmak hurri-

yyetini feth etmek için mücadeleye -

girişmiş olan İngiliz kadinlarin

sene - lerce teşebbüs etdikleri şiddetli mücadeleler safhalarini ve bu mücadelelerin mucib olduğu hadiseleri

burada teşhir edecek değilim

)

diyor ve mes’elenin en mühim ve can nukta- sindan kayarak geçiyor. Bu noktada bir garbli sa’irin şu beyti kulağımda ciııliyor :

«La Liberté,sachez, hommes faits pour servrir, Que pour la posséder , il faut la conquérir ».

Bunun türkeesi şudur: ey ma’iyyet olmak için

yaratilmış adamlar! biliniz , ki huriyyete sahib olmak için onu feth etmiş olmak lazimdir .

Biz şu fikirdeyiz ki , hurriyyet sussuzluğu hurriyyete takaddüm etmelidir . Bizim bir şa’ırimiz :

Ey hurriyyet susuzluğu yak bir alevi et beni

diyordu . Hurriyyet susuzluğu insani yakub bir aleve tahvil edince ortalik aydinlaşmaya mecburdur ; zulm et, za’ıl olunca artik zulm barinamaz olur ve hak , mukaddes güzelliği ve kuvveti ile hüküm sürmeye başlar . 1898 de

Londres

da

Sufragett

lerin şu’urlu mücadele­ lerine şahid olmuş ve bunlardan ba’zilarile göruş-müşdük.Uykuda olan mahluklarin önlerine saçilan

ni’nıetlerden mutene’im olan bulunmaz , Bize öyle gelirki vermeden evvel istemek mevcud olmalıdir . Bu , mes’elenin azçuk psychologıa’ı cihetidir . Ictima’i noktadan mulahazamızıda arz edelim : kadiniıı en tabı’i ve en yüksek vazifesi a n a olmak ve a’ile reisesi olmakdir. Onun bir hükümeti vardir ki evidir , tebe’asi vardir ki a’ilesi efradidir .

Kadınlar ne cebri âlâyı , ne teleskopu, ihtira’etnıiş değillerdir; fakat bunların cüın - leşinden daha büyük , birşey ibda’ ederler : Dünyada en büyük en yüksek eser, onların dizleri üzorinde vücude gelir: Afif ve faziletli bir kadın, afif ve faziletli bir erkek. Eğer genç kız iyi yetiş diri İmiş ise kendisine ben­ zeyecek evlâdlar yetişdirir; bu eser ise cihanın en büyük şah eseri olur.

Kadınlar siyasî hukuka mâlik olmasını intihab edemesin ve olunmasın demiyorum; fakat bu haklarının ve vazifelerinin çok fev- kında vazifeleri olduğunu bilsinler, önüne geçilemeyen bazı sebeblerle bir a n a bir z e v c e bir a ile r e ’is e s i olmak saadetine nail olamamış kadınlar; cinslerine verilen bu hakkı isti’mal etsinler; fakat böyle bir hakkın kadinlarımıza verilmiş bulunması,kendilerini analığı,zevceliği aile melikeliğini ve melekliğine ihmal

(4)

etdire-Y A R A T M A L I I

[ Créer j

Yazan : Fransanın sabık Başvekili

E d o u a r d H e r r io t

8

M. Leon Jouhaut , Confédération

générale du Travail, yani İş umumî bir-

liği namına söylerken, tabi'i servetlerin

cek ise, O zeman, kaşkî bu hak verilmemiş ol­ saydı,demek caiz olur.

Son günlerde

Fascisme an VII

ismile ve

Maurice Bedel

tarafından yazılmış küçük ve özlü bir kitap çıkdı bunu okumalı, bunu miim- kin mertebe tahlil etmek niyetindeyiz.

Hegel

«non e uomo chi non e padrey>

derdi,

«N’est pas fem m e celle qui n ’est pas

m ère» diyenlerde haklı olur.

Biz ibaredeki « l’Italie » kelimesinin ye­ rine la Turquie kelimesini ikame ederek : Les palais de la Turquie future seront peuplés de familles nombreuses avec des enfants aux faces

bronzées comme des Africains, tandis que leur mères auront jusqu’à 1’ âge avancé, des yeux aux pupilles d’ acier exprimant une volonté in domptable d’amour et d# création » .

Bu muhakkakdır ki milletlerin merkezi sık­ letleri ailelerdedir ve ailenin ukde’i hayatı ka­ dın, ana kadın, zevce kadındır, meb’us hanım muntahib hanim, nazır veya vekil hanım asla değil! Evet bugün Danimarka devletinin maa­ rif nazırı M me Dang isminde bir hanımdır ve makamı , bizce, fazıletkâr dört beş aslan gibi kız ve erkek, münevver ve haluk evlâd yetiş- dirmiş bir ananın makamından hiç de yüksek değildir.

Bizim bu husustaki kanaatimiz hayli eski­ dir; 28 numrnlu ve 1 ağustos 1327 tarihli

içtihat

m

kadınlarda gayei hayat

ve 184 numrulu ve 15 temmuz 1925 tarihli

İçtihat

ın

Amelî ve fik rî hayatda yarının Türk

kadim

adil makalelerde yazılıdır.

Kadını,aileden, ev hanımlığından,aııalıkdan Uzaklaştırabilecek her hak Türk kadınını lâ- kayıd bırakacak onlar haklarım ve vazifele­ rini büyük fazilet ve feragatle isti’mal ve ifa edecek evlâdların anaları olmayı en yüksek cemâl ve kemâl bileceklerdir .

Dr. AB. DJ.

umum mali, müşterek mal kılınmasını,

milletçe yapılan ham mahsul [ Produits

bruts] lerin beynelmilel tevzi’ini taleb

ediyor. Bu onun tevzi’ nazariyyesidir.

Fakat, vazıh olarak ortaya çıkarıyor ki

yarın umumî piyasa, çehdlere faik taleb-

ler karşısında bulunacak ve bu keyfiyyet

bütün yeni iktisada veçhe vermelidir,

bütün yeni iktisadı idare etmelidir. Bu

zat yazıyor:

«Harp lüzumundan fazla isbat etdi

ki politika, her gün daha ziyade, İkti­

sadî hayat ile ihtilat etmeye doğru

gıtmekde dir. Hatta, her tarfda İktisadî

hayat politakaya aşaği yukari hakîm

olmakdadır.

Biz Fransada 1871 den 1914 de

kadar siyasi « démocratie » devrinde

bulunduk .Şimdi İktisadî «démocrati»

devri açiliyor . Rakamin önünde söz

siliyiyor, politika sistemleri şibhî şe’-

niyyet önünda siliniyor. [*]»

Müstahsillerin

fazla yorulmalarini

takbih ediyursa da , istahsalin her tak­

yidini de men’etmek istiyor . [1]

Daha şimdiden , sa’ylerinin bütün

kârını kendilerine alı koymak isteyen

işçiler 1867 ve 12 kanuni evel 1915

kanunlarınin himayesi altında istihsal

«Coopératif» şirketleri teşkil ede biliyorlar.

Bu şirketler temamen fransadan cikma-

dırlar. 1848 inkilabi bu şirketleri teşci’

etmişdir. İmpratorluk irtica’inin kurbani

olarak bunlar Devletin ancak pek basit

teşvikleine mazher iselerde , tecrübenin

bize isbat etmiş olduğu vech ile bu

teşviklerin artmasi te’min oluna bilir.

Daha eyisini yapınalıyiz , daha eyi bir

tevzi’ [ Répartition ] icün , birleşmiş olan

işçilerin teklif etdıkleri sureti halleri,

bu formüller istihsali artiracaksa , esas

[*]Le verbe s’efface devant le chiffre.

les systèmes politique devant la concrète réalté. [1] jonhaux Les travalleurs devant la paix.Edition de La Bataille 67 quai de Volney, paris.

(5)

İÇTİHAT

i’tibarile kabul etmemek için hiç bir

sbeb yokdur.

Alman «socialiste» fırkası dahi ser­

vetlerin artmasını istiyor. 1917de ÂVurz-

burg kongrasında, Scheidmann harpden

sonra, «socialiste» prensipleri şe’niyet

kalibina ifrağ etmek, hakayıkı ehvale

tevfik etmek ve yeni bir İktisadî ta’azzi

vücude getirmek lâzım geldiğini söyle­

mekle beraber ilâve ediyordu: şübhesiz

istikbali, her teşebbüsün « socialisé »

olacağı temame socialiste bir hâl gibi

tasavvur etmemeliyiz. Bizim siyasetimiz

istihsalin artmasına doğru müteveccih

olmalıdır.» [i] Bu sözde, Alman socia-

listliğinin re’alist şiarı görülüyor. Drei

Jahre 'Sfteltrévolution adlı kitabında Dr.

Lench gibi muharrirler daha ileri bile

gidiyorlar ; Alman istihsalinin , bütün

dünyanın büyük pıyasalarini yutacak

kadar kuvvetli olmasini istiyorlar.

1919 senesi ağustosunda , Natio­

nal Food Revievv de M. H. Hoover vazı-

fe’i hazireyi énergique ta’birlerle icmal

etmişdir :

«Avrupa Devlet recullerinin ilk ve

esasi

cehdi , işçilere

mevad [ maté­

riaux ] ve edevat tedarik ve onlarin

s .’ye, çalişmaya avdetini te’min etmek

olmalıdir. Kezalik şu hakiketi de teslim

etmeli ve anlamalıdırlar ki , İktisadî

nazariyyeler yahud siyasi kanaetler ne

olurlarsa olsunlar, ferdlerin a’zamı cehd-

lerini istilzam etmelidir. Avrupanin istih­

sal kabiliyyeti, inkilabkârane tecrübelere

yer brakmamakdadir ; a’zamî istihalsiz,

mi’delere agdiye, ocaklara mahrukat

verecek bir İktisadî politika yokdur .

Hayat bahaliligı üzerine göz yaşlari

dökmek hiç bir şeye yaramaz. Hayat

bahaliliği nakâfi

istihsalin doğrudan

doğruya neticesidir. »

Hakiketen asrî zekalar tevzi’ düstu­

runda muhtelif fikirlerde bulunablirler

Il 1 Journaux allemands d'octobre 1917.

İÇTİMAİ TESANUD VE CİHANŞÜMUL ALÂKA /. Kanbur bir adam salim bir adamdan ne kadar farklı ise "antisocial,, bir kimse ahlâkî bir adamdam dan o kadar farklıdır, kendimizde "antisocial„yani cemiyetin menafiinine mugayir, birşey. his etdiğimiz zeman arlanmamız, na kabili ictinab bir hicab duymamız işte bun­ dandır; kezalik bu maluliyeti bu galeti hılketi silmek, izale etmek arzusu bundardır.

Ahlâkyıyet

fikrinin,

salimiyyet

fikrinin ehemmiyeti görülüyor. Bir galeti hilketolmakda, bütün diğer mahlukat ile kendilerini hem ahenk his etmemekde, onlarda kendisini görmemekde, yahut onları kendisinde bulma- makda gerek his için gerek fikir için sakil na­ hoş birşey vardır. Her mevcuadun esasî, cevheri halini alarak derunî sururlarmın kemiyyet ve keyfiyyetini, ahlakıyetib yani bizzat içtimâiliğile mütenasib kılacak derecede insanın içtimailik hissiyatının kudretbi olması işte, tam bir su - retde elde edilmesi muhal ideal budur : Ferdî vicdan, o zaman, İçtimaî vicdanı o kadar istinsah eder ki içtimai vicdanı rahatsız eden her te’iir aynı derecede ferdî vicdanı müteessir e d e r. Harice yapılan her gölge üzerimize in’ikas eder : ferd bütün zîhayat cem'iyeti yüreğinde his ed er. İçti’ınai grize tabi'i istifa kuvvetile azasma kadar bütün mevcudu, bütün varlığı o derece işba' ederki bir karınca vücu­ dunun ortasından kesilecek olsa yine yürüyebi­ len baş ve göğüs, karınca yuvasını müdafaaya ve karınca yavrularını mahfuz yerlerine götür­ meye devam eder. Bu, ahlâkıyyeti beşeriyenin henüz vasıl olmamış olduğu bilâ sebebi haricî bir ilca derecesidir : İcab ederdiki bizim her parçamız başkası için yaşasın ve ölsün ve haya­ tımız derin meriba’larına kadar bütün hayatı içti'maiye

karışsın-11 — Hakiki filosof: beşeri olan hiç bir şey bana yabancı değildir demekle iktifa etmemeli, yaşayan, iztırad çeken ve düşünen hiç bir mev- cud bana yabancı değildir demeli. Yürek ken­ disi gibi bir yüreğin çarpdığmı işitdiği her yerde hatta en küçük mevcudda, evleviyetle

fakat yüksek « rendement » elde etmek

lzumunda cümlesi müttefik bulunurlar.

Yerine

daha

müessir

bir

istihsal

« régime » i ikame olunduğu gün gün -

delikçilik [salariat] « régime » i ortadan

kalkacakdır.

(6)

Ş iir

Eski Tarz

Çıkar feryadımız eflâke istimdad şeklinde, Olur nazil semadan bin belâ imdad şeklinde. Niçün, bilmem niçiln hilkat bütün erbabı idrâke Çekilmez bir belâ vermiş dili naşad şeklinde. Mukayyeddir beşer zenciri ahkâmile takdirin , Birer betbaht esiriz cümlemiz âzad şeklinde , Bakarken çeşmi im’anm şu fâni sahnı hestiye Görür matemnüma viraneler âbad şeklinde . isabetsiz teali başka bir şekli tedennidir, Felek tenzili gâhi gösterir ıs’ad şeklinde . Beka nimetlerin meçhulüdür, varlıkla yokluk bir,

s

Ayandır Halikin ihsanı istirdad şeklinde. Ne isyanlar, ne pür suziş tazarrular eder intak, Sema bir samtı muhiş gösterir mu’tad şeklinde.

Tokadi Zade

: Şekib

müsavi ve faik mahlukda daima kendisini bulur. Bir menkibeye göre Hindli bir şair, ölü­ me karşı çabalayarak yaral ıbir kuşun, ayakları önüne düşdüğünü görmüş; merhamet şehkele- lerile kabaran şa’irin yüreği, muhtazır mahlnkun yüreğinin helecanlarını taklid etmiş, bu mevzun ve mutekatti tezallum, iztirabın bu ahengi dirki nazmin menşe’i olmuştur, şi’ir gibi, dinin de en yüksek menşe’i ve en güzel tecelliyatı merha- metdedir. İnsanların biri birine mehabbetleri ruhların evelce tam bir itilafına mnhtaç değil­ dir, nisbî bir i’tilafı husule getirecek bu me- habbeddir : biribirinizi seviniz, biribirinizi anlayacaksınız; biribirinizi eyi anlamış olduğu­ nuz zaman i’tilaf etmeye daha yakın olacaksınız, yüreklerin ittihadından bir ziya fışkırır.

«Bz'r Ahlakın icmali» nden [*]

J. M. Gııyaıı

[*] Guyau’nun bu şah eseri tarafımızdan temamen tercüme edilmişdir ve Maarif Vekâle­ tince tabedilmek üzre . M. T.T. H. inde ted- kik olunmaktadır.

Deli Çay...

Koşarken kayalara başını çarpa çarpa

Yolu eğer düşerse biraz ormana, sarpa

Yalçın büker belini, orman keser yolunu!

Toplar hıza geçerde kanadını, kolunu

Benzer coşup giderken çarparak çınarlara

Böğrüne ok saplanmış azğın canavarlara!

*

Ba’zan yıkar sedleri gök gibi gürliyerek

Bazan bir tufan olur arzı sürükliyerek

Götürür denizlerin bırakır kucağına !

Ba’zan da belâ olur köylerin ocağına ..

Onlar da sevda gibi hem afet., hem seadet!

Onlar da gönül gibi bir serseri nihayet!

Bir doğumu andırır kaynağından çıkışı...

Ne kadar benzer bize şekil şekil akışı..

Denize dökülüşü : o korkunç ölümümüz !

Aşkımız, hicranımız, bülbülümüz, gülümüz,

Hepsi de çıktıkları kaynağa dönecekler

Daima yanacaklar.. daima sönecekler!

Dr Ziya

« KHAYYAM » dan

Bir kaç rüba’i tercümeleri Isyâmma imkânmı olur yoksa rızâsı ; Gönlümıııü karanlık ; nerede nur - ü ziyası ; Biz cenneti adayı ibadetle kazansak : Bu bey’e döner , nerde kalır lutf -- ü atâsı ; Bir kasr idi ki , ma’kesi taa çarhı nıu’alla ; Olmuşdu nice bâdişehe tur-i tecella ...

Gördüm - ki yıkık sakfına baykuşlar oturmuş; - Kuu, Kuu;...diye geçmişleri yad - etmede hala;

Bir çok ülema mezheb’ü din bahsim aldı Bir çok hükema felsefeye girdi, bunaldı ; Birden bire haykırdı bu gafillere hâtif : « Cahil kafanız çıkmıyacak yollara daldı ; »

Ali Şevket

A.D.

(7)

İÇTİHAT M illi is tik lâ l iç in m ü c a d e le d e n so n r a

Malî istiklâl için mücadele [i]

2

S o u d a n iki üç sene evveline gelinceye ka­

dar cüzi pamuk istihsal ederdi; iki üç sene evvl Ingiltere hükümeti Soudan da 200,000 feddan araziyi bir İngiliz şirketine verdi.

Bu şirket buraya münhasıran pamuk ekiyor ve Nil suyunun, bu 200 bin feddanlık araziyi ırva ettikten sonra kalanına ( Mısır) a bıraki- yor. Bir feddan 2400 metre murabba’ıdır. (Mısır) a Nil nohrinin artığı gidiyor. ( Mısır ) demek Nil nehri demektir. Nil siz ( Mısır) hiçtir. Arteziyen kuyuları su veriyor fakat bu sular sade sudur, içinde türabı nebati - Humus yoktur. Nil suyu hem su hem de alâ gübredir. Bizim(Mısır) dan âlâ bir Mısırımız vardır: (Ada­ na)! Hem bizim (Mısır) mızın bir değil iki Nil’ i vardır: S e y h a n ve C ey h a n . Adana Mısırdan çok üstündür. Sebepleri burada saysam uzar. Mısır ziraat sa­ hiplerinin ha - li şimdi diğer - gun olmuştur; ve oradaki ma­ lî buhran bizim malî buhranı - mızdan daha az vahim değil - dir . iflaslar

tevali ediyor : Sudan pamuğu Mısır pamuğun galebe etmiştir. Müttehidei amerika geçen seneye kadar her sene 11 milyon balya[2J pamuk çıka­ rırdı, bu sene 13 milyon balya çıkardı. (Hindis­ tan 9 milyon balya. (Mısır), 4 milyon balya pa­ muk istihsal eder. Bu kadar çok pamuk istihsal eden yerlerin hayvanları pek kıymetli bir gıdaya malik olurlar; pamuğun cikidleri yağlı dır bun­ dan yağ alındıktan sonra yine hayvanlar için ba husus kışın eyice bir gıda olur. Kösele mes­ elesi bir devlet için mühimmatı harbiyeden ve müdafaa maddelerinden ad olunabilir. Asker konduraları kaim kösele ister, bütün Avaup ile tüccari kalın kösele ister. Bütün Avrupa, Amerika ve Afrika ile münasebetimizin kesildiğini farz etsek milletin yüzde doksa­ nı yalın ayak kalır, ismet kardaşların

[1] 10 Nisan 1930 da İstanbul Türk Ocağında İçtihad sahibinin verdiği, konferansın mabadı, başı 294 üncü

İçtihad’dadır. (

[2] bir balya 150 ila 200 kilodur.

bana fabrikalarında gösterdikleri vesaik bunu gösteriyor. Gümrüklerimizin resmi istatis- stikleri bunui teyid etmektedir, istimal ve istihlâk ettiğimiz yünün, pamuğun, deri nin yüzde doksanı Çinden, Hindistandan, Afrikadan ve Amerikadan, Japonyadan geliyor, ve yalnız çiğ deri için harice giden paramızın mikdarı asgari olarak 5 milyon liradır.

Bunları kayd etmekten muradım şunu anlat- ınsktır ki mücadelei milliye kadar mukaddes ve mübrem bir mücadele karşısındayız : Siyasi haysiyyet ve istiklâl den sonra İktisadî haysiyyet ve istiklâlimizi feth ve müdafaa etmeye davet­ liyiz. bir milletin iktisadi haysiyyet ve istiklâli bir ferdin iktisadi haysiyyet ve istiklâlinden daha az kıymetli değildir, vatan ve milletimizi kıskanç bir muhabbetle severiz ve bu sevgi onun her nevi haysiyyet ve istiklâlini incitecek her hadiseye karşı hasşas olmamızı icab eder: Ecdadımız bize vasi ve çalışan için her nimeti vermeye hazır bir vatan bırakmıştır. Toprak, su, güneş, ma-

aden , deniz , orman . Demir yellar , muaz­ zam fabrikalar, dridnavtlar bun- ladan çıkıyor Bakır, zımpara pandermit kr­ om,taş kömürü madenlerimiz mühim madenlerdendir. Krom bu gün çelik ve nikel için, boya için çok lüzum­ lu ve kıymetli bir rna,dendir.

Ereğli kömür havzası her sene bir milyon ton kömür vermeye başladı. 1882 de bu havza­ dan senevi 70,000 ton çıkarılırken 1919 da 900,000 ton kömür alındı, son seneler bu mikdar artarak bir milyona çıkdi. Bu azim bir serveti milliyedir. Bir mutahassısm sözüne göre bu mu­ azzam havzadan şimdiye kadar çıkarmış Oldu­ ğumuz kömür muazzam bir çınar ağacının an­ cak tek bir yaprağı mikdarıııdadır! Bizim beyaz kömürümüz [ yani tükenmez ve hazır kuvvet olan sukutı nıeyahlarımız da çoktur . Eğin kazasızın ( Kadı gölü) şelâlesi binlerce beygir kuvveti temsil etmektedir; zerre kadar bundan istifade edilmeyerek asırlardan beri akıyor,Murad nehrine namurad dökülüp gitmektedir.Kadıgölü şelâlesinin kuvveti bütün Elaziz vilâyetinin tenvir ve tahrik ve teshin amili olabilir.

Trabzo-5379

Ş A İR İN P A T İH L İG İ

f liil r e n g i v e r m e d i y o lu m a k im se n in k a n ı , Cey.şim siim illi a z m , id e a l o ld u m iğ fe r im ; K üfran e lile B ağlad ı şü k r a n ç e l e n g i m i , M ağlu lı a d ım la r ıy le g id e n bir m u z a ffe r im .

(8)

nun yanındaki Değirmen Dere suyunun cere­ yanından istifade edilerek bütün Trabzon ve civarının tenvir olunabileceği ve bütün tesisin iki senede Trabzon ve civarının petrol parası olarak Rusyaya verdiği para ile yapılacağı hesap edilmiştir. Balkan harbi esnasında Kara deniz sahil şehirlerinde yaptığım tedkik seyya- heti esnasında bu neticeye varmış ve o zaman ber tafsil içtihada yazmışdım. Fransa bu beyaz kömürden 1,065,000 beygir kuvveti istihsal etmektedir. 10 milyon beygir kuvvetine çıka - bilir; 5 milyon beygir kuvveti istihsal için birproje, Fransada, hazırlanmışdır.182 numaralı (İçtihat) da Beyaz kömzr unvanlı makalemizde bu babda mühim tafsilat vardır.

Asırlardanberi sapan ve tohum bekleyen topraklarmız hisapsızdır. Bu kadar servet menbalarına malik olan bir milletin fakir, ve na- ümid olması ayıp ve namahaldir. Burada bun­ dan sekiz asır evel yaşamış şark mütefekkiri ( Sa’di ) n in :

«¿Di y- J J jIj j \

J j y * - ¿1*^ / i î j' ı—i-C j l 'y i f

tenkidini hatırlamamak mümkin değildir. Ter­ cümesi şudur :

Bulut, rüzgâr, ay ve güneş çalışıyorlar tâki senin eline ekmek geçsin; sen, gafletinin yüzün­

den aç kalıyorsun .

Ziyayı karnenin mahsulati ziraiyye üzerine faideli te’siri garblilerce ancak son zamanlarda malum olmuşken bu Şarklı dâhi sekizyüz sene evvel bunu bilmiş ve söylemiştir.

E v e t, Her tarla bir istihkâmdır . Tarladan kuvvet ve haysiyet çıkar Nufus azlığımızın mühim bir sebebi de bu top raklardan ilmi nur ve kuvvetile istifade etmeyi bilmediğmizdir. Bin kere söylenmişdir ve çok malum birhakikatdır: tenasül tagaddi fazlalığının mahsulüdür. Bizim köylülerimiz fazla değil gregi kadar da tagaddi edemiyor . Ramazan iftarını- bir maşraba su ve yarım ekmekle yapan köy­ lüyü gördüğünü İktisat Vekâleti müfettiş­ lerinde ndoktor arkadaşım Fuad Ali B.yana yakıla

söylü yordu. Petekde kendilerine az bal bırakılan arıların oğul vermediklerini ve oğul almak

istenildiği vakit petek de arılar için çok bal bırakıldığı malumdur. Balı yapanlara biraz cömerdce sahi bırakılırsa oğul verir; arılar artar; bal yapan mahluklar çoğalır, kollar ço­

ğalır; tarlayı ekenler , istihsal edenler artar. Topraklarmız, ekimsizlikden kısırlıkdan kurtu­ lur; nufusumuz ve nüfuzumuz artar, «aded

kuv-Şi’ir

Roma sahrası

« J. Ruskin » den

Güneş batarken yer yüzünde hiçbir yer Roma sahrası kadar müessir değildir . Bir an için bu hayat gürültülerinden ve dünya çere - yanlarından uzak ekinsiz ve harap vadiye yapa yalnız diişdügünüzü tasavvur ediniz.

Siz ne kadar yavaş yürürseııizde ayakları­ nızın altındaki çürümüş, göz göz olmuş ve in ­ san kemikleri gibi beyazlaşmış toprak yine dağılır, parçalanır.

Akşam rüzgârlarında yayılan, uzun ve bu­ daklı çalıların gölgeleri güneşin kızıllığı bo - yunca titrer ; sanki o harabelerin topraklan altında yatan ölüler uykularından silkinirler , dağınık, iri, siyah kaya parçaları, şimdi taş - taş üstünde kalmamış muazzam binaların kö­ şeli enkazı, ölülerin kalkmamaları için üstle - rinde durur.

Menekşe renkli bir sis, ağır bir koku ufk- lara kadar sahrayi s a ra r, karaltılar ve haya - letler bu ıssız harabede enkaz ve sisle örtülür, öyleki her parçası akşamın kızıl aydınlığında vetdir.» Bu söz M u sso lin i nindir: îtalyada her

sene 500,000 can artar. Bu ııufuz şimdiye ka­ dar her sene ezcümle şimali ve cenubi Ameri­ ka’ya ve şimali Afrika’ya hicret ederlerdi

M u sso lin i bu mühacereti men’etdi memleket

de nufusun mıitekâsif olmasını hayırlı gördü. Bizde nufusumuz ne kadar artarsa artsın mu­ hacerete ihtiyacımız olmaz. 760,000 kilometre murabba’ı arazimiz var. Nufusumuz ise 14 milyondur. Halbuki mesahe itibarile bugün Türkiyemiz, Fransadan ve Almanyadan büyük- dür. Romanya, Bulgaristan, . Yunanistan, Yu- ğusilavya hükümetlerinin mecmu’u arazisinin yekûnuna muadil araziye malikiz. Tiirkiyemi- zin toprağı, nufusumuz şimdikinin üç misli olsa yine rahat rahat besler. Kilometre başına bizde takriben 16 kişi düşüyor halbuki Belçika’da

kilometre başına 200 den ziyade nufus düşer. Fakat bu memleketin yalnız sanayi’ mekteb- lerinde kız ve erkek olarak 210 bin talebe vardır. Heman heman bütün dünyanın tram­ vaylarını onlar yapar ve herhalde bütün dünyanın tramvaylarında bilfiil hissedardırlar.

(9)

İÇTİHAT 5381

« Ülker » den:

GÖZ YAŞI

Bütün güzellikler bir ses olaydı,

«Ülkerim!» dediğim adın olurdu!

Bütün güzel gözler birden solaydı,

Ruhumu öldüren yadın olurdu!

Karanlık yollara gittin, kuzucuğum,

Bilirim, dönmezsin o uçurumdan!

Cihan bir harabe .. üstüne, çocuğun,

Düşmüş bir öksüzüm, edeyim figan!

Gördüm ki, küçücük penbe göğsüne

Yanar dağlar gibi yıkıldı ölüm!

Yanar dağlar gibi yanıyor gönlüm!

Yavrum! üstündeki bu topraklar ne!

Ne güzel merhamet, bu kanlı zulüm...

Donmuş bakışların teşekkür müdür!

Donmuş göz yaşınla bu hale ağla ,

Açarken kuruyan tomurcuk gülüm!

Taşlar! incitmeyin, nazik tenini,

Çiçekler! her bahar onu süsleyin..

Ağaçlar! başında durup bekleyin;

Esen yeller! ona söyleyin nenni!

Akrepler! yazıktır, onu yimeyin...

Küçücük ağzından gonca açılsın,

Vücudundan beyaz güller saçılsın,

Mavi gözlerinden menekşe bitsin! [*]

18-1-1930

Feyzvllah Sâcid

yıkılmış ıııihrabların üstünde ölen bir güneş gibi dinlenir .

( Alben ) tepesinin nefti çamları yeşil, par­ lak ve sâkîn bir semaya azametle uzanır, kor­ kunç kuleleri andıran tepeleri başdan başa si­ yah bulutlarla kapli durur ; muzlim katarlar gibi birbirini takibeden harap su bendlori , bir milletin mezarında ağlamaktan dönen ma­ tem kadınları gibi kemer kemer sahradân dağ­ lara yükselen gölgelere dalup karanlıkta ga - yb olurlar .

Salih Zeki

S o lm a y a n G ü z e llik le r U da

[*] Lay her i’the earth :

And from her fair and impolluted flesh ; May violets spring !

.. Shakespeare. Hamlet

( İçtihat)

Pâle comme un matin de septembre en Norvège, Elle avait la douceur magnétique du Nord ; Tout s’apaisait prés d’elle en un tacite accord, Comme le bruit des pas s’étouffe dans la neige. Son visage par un étrange sortilège ,

Avait pris dès l’enfance et gardait Bans efforts Un peu de la beauté sublime qu’ont les morts Et le rire semblait prés d’elle sacrilège.

Triste avec passion,sur l’eau de ses grands yeux. Le Songe errait comme un rameur silencieux • Tout ce qui la touchait s’imprégnait d’un mystère.

Et si douce enroulant ses boucles â ses doigts . Avec une pudeur farouche de sa voix ,

Elle vivait pour la volupté de se taire .

A. Samain

*

* *

Derya, damlada gizlidir, eğer kendini

anlarsan her keşi anlrsin.

V. Hugo : «Une goutte suffit pour

juger l’océan » demişdir.

¿J* i À

d*'

ô y r

Vatan ehlinin cümlesi yarlarile ber­

aber; ben yalnızım . Benim gibi vatanin

da garib olani kimse görmemişdir.

B en de :

Çöllerde hatib oldum ,

Vatanda garib oldum,

II beni hasta e td i,

Ben ile tabib oldum ,

demişdim .

¿¿s

d>'

Hükümdarlik, irfan adamina göre,

hur olmakdir gönlünden arzu bağini

çözen, hükumdardir.

(10)

A ğ a o ğ lu A h m e t B e y e

« Mahap harata » nin o koca H indi, Ezelden mes’uttu, hurdu , zengindi, Kollarında bu gün zencir inliyor ! Olmazsa K e m a li, ne yapar Gandi.

D r. H ü s e y in za d e : A li

C Küçiik hikâye)

İn ç k e y p k a y a s ı

Skoçya sahillerine yakın bir denizde bir kaya vardır ki evvelden buna bir çan bağlıydı ve deniz coşgun olduğu zamanlarda dalgalar çana çarpar ve çan çaldıkça gemiciler kayaya çarpmak tehlikesi olduğunu anlıyarak kayadan uzaklaşırlardı.

* * *

Sabah güneşinin altında deniz sakin ışıldı­ yordu. Her tarafda baharın neş'esi hakimdi de­ niz martilerinin sesleri bile her zamankinden daha berrak akislerle ¡gidiliyordu.

Bu sırada uzaktan çok uzaktan bir gemi göründü ve bu gemi büyük bir çanın bağlı olduğu kayaya doğru ilerledi fakat nedense birdenbire durdu.

Birkaç dakika sonra denize bir sandal in­ dirildi, sandalın içinde geminin kaptanı ve birkaç tayfa vardı. Kaptan korkunç sesile gürledi: «İleri, İnçkeyp kayasına orada bulunan çanı keseceğiz ve birçok gemiler çanın sesini işitmiyerek kayaya çarpacaklar,,.

Bu emir üstüne kürekçiler sür’atle kayaya yanaştılar, kaptan korkunç ağzını açarak sırıttı ve kayaya bağlı olan çanı kopararak denize fırlattı. Çan korkunç ve dehşet verici sedalarla denizin dibine indi.

* * *

Birçok seneler geçti , korsan gemisinin kaptanı yene şayanı nefret işlerinde devametti fakat bir gece bir fırtına çıktı ve bütün tayfa­ lar güverteye çıkarak iş başına koştular.

Geminin kaptanı korku içinde inledi «Fırtına müthiş acaba neredeyiz kayaya çarp­ mak tehlikesi de var İnçkeyp kayasının çanını işidebilseydik,,.

O zaman yaptığı büyük fenalığı hatırladı Bu sırada deniz azdı dalgalar geminin kabur­ gasını dehşetle çatırdattı ve büyük bir dalga ge­ miyi inçkeyp kayasına çarptı ve insan feryad- ları içinde gemi gözden nihan oldu. Mel’un kaptan son dakikasını yaşarken inçkeyp ka­ yası çanının matem çanını çaldığını işitti.

İngilizceden çeviren: G ü l. D je v d e t

B ir şa rk z e k â sı sö n d ü

Seyyid Burhaneddini Belhi

Seyyid Burhaneddin Belhi Heybeli adada vefat etdi , Kadim , şark terbiye ve tahsilinde emsali kalmamış kibar, necib bir arif ve şair , onun vefatile gayib oldu. Faziletli dostumuz Hüseyin Daniş Bey, merhum hakkında nefis ve fakat uzun olduğu ve sahifelerimiz kısa bulunduğu için şimdilik dere edemediğiniz bir tebcilname gönderdi. Şahsi muarefemiz olan bu kudsi zatın çigatay Türkcesile latif şiirleri vardır ve Ali Şir i Neva’i nin adili idi. Muh­ terem ailesinin elemlerine iştirak etmekdeyiz.

İdthad

VELAYETİ İLMİYYEMİZDEN RİCA

Bu gün psyehologia da zihnî sirayet

[ contagion mentale ] denilen hadisenin

büyük ehemmiyyeti malumdur. Matbu

atda intiharlardan, cinayetlerden, ahlaki

inhiraflardan çok bahs edileyor. Bunun

Cok fena te’siri olduğunu bilmemek

mumkın değildir. Bu dürlü neşriyatin ve

bu neşriyata benzeyen sinema filmlerinin

dıkket celb etmesini herkes bekliyor; bu

yazilar ve filmler çok taze ve hassas

ruhlarinda önüne çikiyor ve bu afif ve

ma’sum ruhlar üzeri:de kezzab te’siri

yapiyor. Allah ve ibadullah rızası için

bu fenalığın önüne geçilsin .

Ata Sözleri

M. 1. ve T. Cemiyyeitnden

Çok yaşıyan bilmez, çok gezen bilir.

Hareket olmadıkça bereket olmaz.

Sayılı koyunu kurt kapmaz.

San’at altın bileziktir.

Taşıma su ile değirmen dönmez.

Fakirlik ayıp değil, tembellik ayıptır.

Karıncadan ibret al, yazdan kışı karşılar.

Kalp akça sahibinindir.

(11)

Diş Tabibi

Mehmet Rifat B.

Cağaloğlu kapalı Furun karşısında her

gün hasta kabul eder.

Telefon: İstanbul 264

_____

T r o l Dr. Selâhâffin MehmeF

Röntgen Laboratuvarı

Mahmudiye Caddesi No. 28

Hayat

Aylık ilmi mecmuadır, çok mükemmel ve müte’kâmil olarak çıkıyor. Her nüshası 80 sahifelik güzel ve ictima'i edebî malûmat ile dolu bir kitap halinde çıkar. Celâl Nuri Beyin idaresindedir Telefon: Beyoğlu 3932______

Kephalgine

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi ağrı için

müessirdir.

IS . A venue de Vi lite rs ’

U

r

*

s

ep

T

ihê

»..sä

S o 5

ROGIER !

Mesane ve böbrek rahatsızlıklarında müessir ilâçtır. Ta’mı hoştur ilk istimalinde tebevvlde, idrar yollarında rahatlık hissolunur.

Glisero fosfatlı Şark Malt

Hulâsası

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede imâl edilmektedir. Deposu Ekrem Necip ecza deposu

Telefon : İstanbul, 78

Apraham Ekşiyan

kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Telefon: Stanboul, 2827

Öksürük ve boğaz hastalıkları

Oxymenthol Perraudin

Pastillerini alınız.

Endocrisine Fourrnier

Hasta ve yorgun uzuvları aynı cins a’za-

nın cevherile tâmir etmek esasına müs­

tenit opotherapia devalarındandır. Kaşe,

pudra ve kompirime halinde kullanılır.

Aylık

Mecmuasını okuyun . Senelik aboneman 6 lira, nüshası 50 kuruşdur.

“İçtihat ın„ 24 üncü senesi

kolleksiyonu

Birkaç tam kolleksiyon var

2 1/2 hra gönderenlere taahud-

lu olarak gönderiyoruz._____

BILEYL

Safra ifrazı azalan hastalıklarda, sarılıkta, yarım baş ağrılarında, uykusuzlukta, zihin tembelli­ ğinde, kanın ve bağırsakların bozukluğunda, karaciğer kum sancılarında 1 kapsül alınır.

BILOLACTYL

Ferment lactipue sélectionne

Mide ve bağırsaklardaki tahammür ve

tesemmümün maniidir. Çocuk ishalle­

rinde eyi ilâçtır. Yemeklerden evvel

3 — 5 kapsül alınmalıdır.

Kimosine Rogier

Çocukların hazımsızlıklarında, süte tahammül etmeyenher mid’e için müessir deva. 200 gram süte bir ölçü kaşığı KIMOSÎN kâfidir.

MACİT MEHMET B.

Diş Tabibi

Ankara caddesi, Vilâvet konağı karşısında Telefon : S. 617

GÜNDE 10 PARA

Anadolunun, her köşesinde birer Çocuk

sarayının yükselmesi için Himayei Etfa-

lin hepimizden beklediği yardım.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde «karagöz» ittisalin­

de kitaplarını hem metin bir surette

hem mute’dil fiatla ciltletmek isteyenle­

(12)

Akşehir Bankası

Sermayesi 1 Milyon lira

Bilumum Banka muamelesile

İştigal eder

Merkezi :

AKŞEHİR

Şubeleri : İSTANBUL ve İZMİR

Müsait şartla mevduat kabul eder.

Afyon, tiftik gibi ihracat üzerine muba­

yaa ve satışa tevessüt eder. Hevi emtia

üzerine komisiyon ile muamele yapar.

Telefon : İstanbul 3341

Osmanlı Bankası

Banque Ottomane

Sermayesi 10 Milyon İngiliz lirası Umumî merkez: Galata

Telefon: Beyoğlu 36

Türkiyenin her şehrinde şubeleri vardir.

Veremin her derdinde en müessir deva

Türkiye Sanayi ve Maadin

Bankasına Merbut

YERLİ MALLAR PAZARI

H e r e k e , B e y k o z , B a k ır k ö y F a b r ik a la r ı

İstanbul, Bahçe kapu Birinci Vakıf han Telefon: İstanbul, 517

Mağazada münhasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipeklibr ve döşeme­ likler, yünlüler, battaniyeler, kostümlük ku­ maşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar vesaire topdan ve perakende olarak satılır.

Tarif de publicité dans

T «Idjtihad»

Ltq 1 pour chaque 3 centimètre de hauteur dans les colonnes de 1’ "Idjtihad,,. soit 3 X 8 cent, carrés, par insertion.

Le prix des avis et annonces est encassé après leur inseition, contre reçu dûment

établi.

Les numéros de 1’ "Idjtihad» dan lesquels les avis et annonces ont paru sont enuoyés aux intéressés, â titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 Ltq au minimum, par insertinon.

Diş tabibi

Muallim

H. HAMIT B.

Muayenehanesi

Beyoğlunda Lilrarire Mondiale karşısında

Telefon B. 725

Dr Yorgi Fotaki Mavromatis

Emrazı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı No. 5

Cum’a ve cumartesinden başka Hergün

2,5, dan 7 ye kadar.

Çarşariba günleri parasızdır.

Telefon', p. V707

Şâiri Âzami tebcil

Güzide şair Filorinalı Nazım Beyin

Abdulhak Amid beyi ateşli bir ilhas ile

tebcil eden yeni eseridir.

Mutala’asını tavsiye ederiz birçok

resimleri muhtevidir.

Adabı Muaşeret rehberi

( SA V O IR Y İV R E )

Dr. Abdullah Cevdet Beyin bu yeni kitabı mühim bir ihtiyacı tatmin ediyor. 500 küsür sahifalı ve resimlidir.Fi. 150 kuruş cildlisi 175

Müderris İsmail Hakkı Beyin

kitapları

Kuruş İçtimaiyat noktai nazarından terbiye 20

Kalbin gözü 20

İzmir konferansları 50

Terbiye ve iman 25

Bu eserlerin nüshaları tükenmek üzeredir. İdarehanemizde ve kitapçılarda bulunur.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

teknolojisi bölümü başkanı olan Ken Ford, "bu, insanlı uzay araştırmaları için büyük potansiyel taşıyan, heyecan verici bir proje" diyor.. Tasarımcıları,

Onu, izahım yaptığımız İlmî anlamıyla veya yine bu anlama bağh kaba tecellileriyle de ahr ve bir nevi söğm eye benzer hakaret edasından ayırt ederek kullamrsak

Eğer hipernovalarla gama ışını patla- maları gerçekten aynı şeyse, hipernova kabuklarının incelenmesi, bize gama ışını patlamaları konusunda bilmediği- miz pek çok

Gerçek, Iıı’-ı- 'âp Müzesi müdürü belediye reis mu­ avini Lûtfi Akscy, bunların başında mür.enm oill assa Tevfik Fikret kıs - mınm hazırlanmasında

1933 yılında «Yedi Gün» mecmuası ile «Karikatür» mecmua­ larını çıkardı, idarehanesi, Vakit gazetesinin altında küçük bir dükkândı.. «Yedi Gün»

Kısacası, vatanı için ölümü göze alabilecek bir insan olarak yetiştirilmişti Nâzım Hikmet.... - A ske ri

Proje yöneticisi olan Maryland Üniversitesi gökbilim- cisi Michael A’hearn, tıpkı 1994 yılında Shoemaker-Levy Kuyrukluyıldızı’nın parçalarının Jüpiter’e

caktır? Torunlarımız bizim hakkı­ mızda nasıl bir kanaat besliyecektir?» diye düşündüğümüz günler olur. İs­ tikbalin hükümlerini keşfetmeğe im­ kân