• Sonuç bulunamadı

13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi Özet Metinleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi Özet Metinleri"

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi Özet Metinleri Book of Abstract 13

th

International Language, Literature and Cultural Studies

Congress

06-08 Kasım / November 2020 - Türkiye

Editörler (Editors) Yakup Civelek

Recent Academic Studies Publishing

(2)

ISBN: 978-605-74907-5-9

Yayımlanma tarihi (published date): 06.11.2020

13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi Özet Metinleri

Book of Abstract 13th International Language, Literature and Cultural Studies Congress

Editörler (Editors): Yakup Civelek

Yayıncılık Sertifika No (Certificate No): 49062

Genel Yayın Yönetmeni (Chief of Editor Boards): Hasan Baskın KÜTÜPHANE BİLGİ KARTI

1. Basım, Elektronik Kitap (Çevrim içi / Web tabanlı) 210 x 297 mm

Kaynakça var, dizin yok.

ISBN 978-605-74907-5-9

1. Özet Metinler 2. Dil 3. Edebiyat 4. Kültür Yayımlanma adresi: https://dekak.org/tr/

Recent Academic Studies Publishing

Yeni Pazar Mh. Ali Okumuş Cad. Mevlana Sitesi A Blok – Çayeli / Rize

(3)

Düzenleme Kurulu

Düzenleme Kurulu Başkanı

Prof. Dr. Yakup Civelek – Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi

Düzenleme Kurulu Üyeleri

Assoc. Dr. Hatem Fahad Hno - University of Mosul (Iraq) Assist. Dr. Asad Layek - Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi

Assist. Dr. Said Assil – Regional Center for Education and Training Professions (Fas) Assist. Dr. Sid Ahmed Soufiane - Annaba University (Algeria)

Bilim ve Değerlendirme Kurulu Prof. Dr. Aouati Boubakeur - Emir Abdelkader University (Algeria) Prof. Dr. Az Eddine Ziyati - Mohammed V University (Morocco) Prof. Dr. Bakel Dounia - Ibn Khaldoun University of Tiaret (Algeria) Prof. Dr. Benzaoui Mohamed - Constantine 1 University (Algeria)

Prof. Dr. Boughandjour Fouzia - Research Center in Social Sciences and Cultural Anthropology (Algeria)

Prof. Dr. Bourdim Abdelhafid - University Maghnia (Algeria) Prof. Dr. Cherif Mihoubi - Centre Universitaire Barika (Algeria) Prof. Dr. Douah Ahmed - Center University (Algeria)

Prof. Dr. Elazadi Abdelouahab - Mohammed V University (Morocco)

Prof. Dr. Elkassmi Mohamed - Sidi Mohamed Ben Abdellah University (Morocco) Prof. Dr. İlyas Karslı – Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (Turkey)

Prof. Dr. Khaled Hedna - University Mohamed Lamine Debbaghine Setif2 (Algeria) Prof. Dr. Meliani Mohammed - University of Abou Bekr Belkaïd (Algeria)

Prof. Dr. Mohmmad Owed Mohammed Alsaeir - Anbar University (Iraq) Prof. Dr. Mohsin Ali Hussein - University of Basra (Iraq)

Prof. Dr. Muhammed Mebarki - Université Larbi Tébessi (Algeria)

Prof. Dr. Mustapha Amrani - Sidi Mohamed Ben Abdellah University (Morocco) Prof. Dr. Omar Lahcen - Badji Mokhtar University (Algeria)

Prof. Dr. Saida Kohil - Badji Mokhtar University (Algeria)

Prof. Dr. Salah Eddine Zaral - University Mohamed Lamine Debaghine -Setif2 (Algeria) Prof. Dr. Yamllahi Amina - Mohammed V University (Morocco)

Prof. Dr. Yusuf Tepeli - Akdeniz University (Turkey)

Assoc. Prof. Dr. Ayşegül Koyuncu Okca - Pamukkale University (Turkey) Assoc. Prof. Dr. Nuh Doğan – Ondokuz Mayıs University (Turkey)

Assoc. Prof. Dr. Kadriye Türkan - Burdur Mehmet Akif Ersoy University (Turkey) Assoc. Prof. Dr. Sezgin Demir – Fırat University (Turkey)

Assoc. Prof. Dr. Suad Sayed Mahgoub - Arabic Literature and Criticism (United Arab Emirates) Asst. Prof. Dr. Abdallah Haddadi - Cadi Ayyad University (Morocco)

Asst. Prof. Dr. Ahu Cavlazoğlu Davulcu - Selçuk University (Turkey)

Asst. Prof. Dr. Ali Ridaa Nazari - Imam Khomeini International University (Iran) Asst. Prof. Dr. Amjad Talafheh - Sultan Qaboos University (Oman)

Asst. Prof. Dr. Elhatouk Abdellah - Sidi Mohamed Ben Abdellah University (Morocco) Asst. Prof. Dr. Fatiha Khellout - University of Algiers (Algeria)

Asst. Prof. Dr. Habiba Boudelaa - University of Algiers (Algeria) Asst. Prof. Dr. Hamid Daghouj - Mohammed V University (Morocco)

(4)

Asst. Prof. Dr. Karima Aouchiche - University of Algiers (Algeria)

Asst. Prof. Dr. Mohammed Delloum - University Mohamed Boudiaf - M'sila (Algeria) Asst. Prof. Dr. My Larbi Billouch - Mohammed V University (Morocco)

Asst. Prof. Dr. Refice Belkheir - University of M'sila (Algeria) Asst. Prof. Dr. Sakina Zouaghi - Université Badji (Algeria)

Asst. Prof. Dr. Saleh Almmukhtar Aboubaker Toumi - Zentan University (Libya) Asst. Prof. Dr. Saliha Mekki - University of Algiers (Algeria)

Asst. Prof. Dr. Samir Haj - Beit Berl College (İsrail)

(5)

13. Uluslararası Dil, Edebiyat ve Kültür Araştırmaları Kongresi 06-08 Kasım 2020 tarihlerinde gerçekleşti. Kongrede, hakem onayı almış 43'ı Türk veya Türk üniversitelerinde görev yapan bilimi nsanlarına, 74'ü de Türkiye dışından (10 farklı ülke: Cezayir, Fas, Filistin, Irak, Mısır, Nijerya, Pakistan, Tunus, Umman ve Ürdün) katılan yabancı bilim insanına ait olmak üzere toplam 117 bildiri bulunmaktadır. Bu etkinlikte şu davetli konuşmacılar özel sunumlar yaptılar:

Dr. Eba’ Mudhafar Yahya

University of Mosul (Irak)

Non–observance of Grice’s Maxims in Humorous Interactions: The Case of (Melon City

Show) Dr. Diaa Ali

Ahmed

Representation of the Ministry of Education

in Erbil (Irak)

A Realistic and Intimate Portrait of the Poor in Fyodor Dostoyevsky's Poor Folk

Dr. Bader Bin Salim Bin Jamil Al-

Sinani

Sultanate of Oman - University of Technology and Applied Sciences - Al

Rustaq (Umman)

Lexical Unit between Hyperbolic Significance and Multiplicity

Dr Negadi Mohammed

Nassim

Tlemcen University (Cezayir)

Bilingualism/Biculturalism and Globalization Challenges in Algeria

Dr. Djouher

Belhanafi University Of Mascara

(Cezayir) The Role of Aesthetic Education in The Formation of an Aesthetic Human Being Dr. Rachid

Elbouchari Chouaib Doukkali

University (Fas) Employment of The Legend in The Short Story, a Study in The Moroccan Textual Work Gehan M. Anwar

Esmaiel

The Department of English October 6 University (Mısır)

Ecstasy and Divine Love: A Heideggerian Re- İnterpretation Symbols of Mystical Ecstasy in The Poetry of Aisha Albaounya and W.B.Yeats Dr. Ibrahim

Mohammed Hassan

University of Maiduguri (Nijerya)

The Method of Arab Language Education in The Schools of The Holy Quran, in Borno State as a

Model Dr. Baraa Omar Al-

Hasanat Jordan The Revolution İn The Saadawi Feminist Literature

Kongrede Arapça, Fransızca, İngilizce ve Türkçe sunumların yapılması uygun görülmüştür.

Oturumlar hem konusuna göre hem de sunum dillerine uygun olarak düzenlenmiştir. Bu kitapta hakem onayından geçirilmiş Türk bilim insanlarına ait özet metinler yer almaktadır.

Etkinliğin alanımıza hayırlı sonuçlar doğurması dileğiyle…

Prof. Dr. Yakup Civelek – Düzenleme Kurulu Başkanı

(6)

i

İÇİNDEKİLER

GAZZALİ MANTIĞINDA ÖNERME VE KIYAS OLARAK BURHAN ... 1

FARABİ DÜŞÜNCESİNDE MUTLULUĞA GİDEN YOL OLARAK MANTIK... 2

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE ORTAK SÖZ VARLIĞI ÜZERİNDEN KELİME ÖĞRETİMİ ... 3

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE POPÜLER ŞARKILARLA KÜLTÜR AKTARIMI ... 4

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA ORTAK SÖZCÜKLER ÜZERİNDEN ÖZEL AMAÇLI TÜRKÇE ÖĞRETİMİ: HUKUK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ ... 5

“WİE BİTTE?“ VE “DEUTSCH MACHT SPAß“ MEB YABANCI DİL ALMANCA DERS KİTAPLARINDA TÜRK İMAJI/İMGESİ ... 6

FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ENDÜLÜS MEDENİYETİNDE BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNE (CONVİVENCİA) KATKISI ... 7

EBU MUHAMMED ABDULLAH B. MÜSLİM B. KUTEYBE ED-DİNEVERÎ/ED- DEYNÛRÎ’NİN ARAP DİLİNE KATKILARI ... 8

TÜRK FİLMİ ADLARINA ADBİLİMSEL BİR YAKLAŞIM ... 9

BİR HUKUK DİLİ OLARAK FIKIH USULÜNDE SARÎH VE KİNÂYE ... 10

DİVAN ŞİİRİNDE MAĞRUR TİPİNİN ÖZELLİKLERİ VE DAVRANIŞLARINA DAİR BAZI BETİMLEMELER ... 11

ON YEDİNCİ YÜZYILDA KADIZÂDE MUHÂLİFİ BİR MEVLEVÎ: ZİNCİRKIRAN MEHMET DEDE VE ANTALYA MEVLEVİHÂNESİ’Nİ İHYÂ HAREKETİ ... 12

DENİZLİ EL SANATLARININ KÜLTÜR TURİZMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ ... 13

DİVANI ÜZERİNDEN III. SELİM DÖNEMİ İSTANBUL’UNU TEMAŞA ... 14

KUR'AN KAYNAKLI İNANÇ KAVRAMLARI ... 15

İŞKODRA’DA DÂRÜLMUALLİMÎN TESİSİ ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME (1903-1912) ... 16

BURDUR FOLKLORUNDA DOĞUM SONRASI ÇOCUĞA YÖNELİK UYGULAMALAR: ALKARISI, AYDAŞ, KIRK BASMASI ... 17

BURDUR’DA ATEŞ KÜLTÜNE DAİR BİR UYGULAMA: ATEŞTE YIKANMA ... 18

MODA TASARIMINDA KOLEKSİYON GELİŞTİRME SÜRECİ... 20

MODA TASARIMINDA STİL YARATIMI SÜRECİ ... 21

NASÎRUDDİN TÛSÎ’DE HİTABET SANATI ... 22

ARAP YAZISINDA NOKTANIN SERÜVENİ ... 23

IRAK TÜRKMEN AĞIZLARINDAKİ BAZI ÇOCUK DİLİ KELİMELERİNİN ARKAİKLİĞİ ÜZERİNE ... 24

(7)

ii

NİHÂVEND KÂR ÖRNEKLEMİNDE HACI FÂİK BEY’İN MAKÂM KULLANIM

TAVRININ TAHLÎL EDİLMESİ ... 26 SU KÜLTÜRÜNÜN TEMSİLCİSİ: AVDAN BARDAĞI VE GÜNÜMÜZDEKİ DURUMU ... 27 SÜKKERÎ DİVANI’NDA GÜLÜMSETEN LUGAZLAR ... 28 TÜRK KÜLTÜRÜNDE RENKLER VE GELENEKSEL DOKUMALARA YANSIMASI .... 29 MEHMET AKİF ERSOY VE TASAVVUF ANLAYIŞI ... 30 MEHMET MUHYİDDİN ÜFTADE VE TASAVVUF ANLAYIŞI ... 31 AKŞEMSEDDİN DİVANINDAN ÖRNEKLER -X- ... 32

(8)

1

GAZZALİ MANTIĞINDA ÖNERME VE KIYAS OLARAK BURHAN

Dr. Öğr. Üyesi Gülümser DURHAN

Muş Alparslan Üniversitesi - 0000-0002-9639-9620

ÖZ

Mantığı ilk sistemleştiren ve kuruculuğunu üstlenen filozof, Aristoteles'tir. İslam dünyasında mantığın meşruluk kazanmasını sağlayan da Gazzali'dir. Bu sebeple Gazali İslam düşünce dünyasının önemli dönüm noktalarından birini temsil etmektedir. Onun, Aristoteles'in mantığı tüm ilimler için giriş kapısı olarak görmesine paralel şekilde, ünlü "mantık bilmeyen âlimin ilmine güvenilmez" sözü, gerek dini gerek ise dini olmayan ilimler için mantığın kullanımını zorunlu tutan temellendirmesidir. O, bu noktada olduğu gibi tüm mantık geleneğinde de Aristoteles'in düşüncesini takip etmektedir. Dolayısıyla burhan da, Aristoteles'in mantık külliyatının dördüncü kitabı olan ve İslâm dünyasında Kitâbü’l-burhân'a karşılık gelen II. Analitikler'dir. Bu eser, doğru ve geçerli bir akıl yürütme için, sağlam öncüllerden zorunlu sonuca nasıl ilerleneceğinin bilgisini vermektedir. Başka bir ifadeyle burhanın etimolojik anlamı bu eserde ortaya çıkmaktadır.

Arapça "B-r-h" kökünden türeyen burhan; doğruluğunda şüphe duyulmayan, olduğundan başka türlü olamayanın bilgisini veren, kesin delil getirmek manasında mantıkta kullanılan beş sanattan biridir. Dolayısıyla mantıkta bir akıl yürütme sanatı olarak karşılık bulan burhan, yakıni (kesin bilgi) öncüllerden hareketle zorunlu sonuç çıkarma işlemidir. Başka bir ifadeyle burhan, sağlam öncüllerden kesin, tutarlı, geçerli ve en önemlisi değişmesi mümkün olmayan sonucu elde etme işlemi şeklinde kesin kıyasa; ezeli ve ebedi bilgiye karşılık gelmektedir.

Benzeri biçimde Gazali burhanı, kendisinden hiçbir surette şüphe duyulmayan kesin bilgi olarak açıklamaktadır. Bu manada Gazali için burhanın sadece mantıkta kullanılan bir çeşit sanat değil aynı zamanda tek bir önermeye de karşılık gelen kesin düşünce şeklinde de yorumlamak mümkündür. Zira burhan, "kesin bilgi veren" şeklinde değerlendiriliyorsa bu, önerme olabileceği gibi öncüllerden hareketle zorunlu sonuca ulaşan kıyas da olabilir. Bu durumda burada soruşturulması gereken burhanın, bir kıyas çeşidi mi yoksa kıyasın kendisi mi olduğu ve keza hangi tür önermelerin yakıni olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğidir. Dolayısıyla bu çalışmada amaç, bahsi geçen sorun çerçevesinde Gazali düşüncesinde burhanın, epistemik yararının derinliğine analiz edilmesidir.

Anahtar kelimeler: Mantık, Önerme, Öncül, Kıyas, Burhan

(9)

2

FARABİ DÜŞÜNCESİNDE MUTLULUĞA GİDEN YOL OLARAK MANTIK

Dr. Öğr. Üyesi Gülümser DURHAN

Muş Alparslan Üniversitesi - 0000-0002-9639-9620

ÖZ

Aristoteles’in felsefi doktrinini benimseyen Farabi, Aristoteles'in (Muallim- i Evvel) ardından İslam dünyasında ikinci öğretmen (Muallim-i Sânî) unvanına nail olmuş bir filozoftur. Onun bu unvanı hak etmesini sağlayan mantığa ilişkin en önemli katkıları, mantığı tanımlaması ve mantığın dilbilgisiyle benzersiz ve kullanışlı bir şekilde karşılaştırması, mantık çalışmasını tasavvurat (kavramlar) ve tasdikat (önermeler) şeklinde iki kategoriye ayırarak onun anlaşılmasını kolaylaştırmasına yöneliktir. Aristoteles'te görülmeyen bu ayrımla Farabi, kendisinden sonra İslam dünyasında yapılan tüm mantık çalışmalarının bu ayrıma bağlı olarak yürütülmesine kaynaklık etmiştir. Ayrıca mantığın amacını, kendimizde ve başkalarında bulabileceğimiz hataları ve başkalarının bizde bulduğu hataları düzeltmek olduğuna inanan Farabi, kendisinde ve başkalarında zuhur eden hataları fark edebilmek için öncelikle kişinin kendi zihin gücünü geliştirmesi gerektiğini savunmaktadır. O halde doğruyu yanlıştan ayırt etmek, hataları fark etmek ancak doğru olanı kavrayacak zihin gücüne sahip olmakla mümkündür. İşte mantık, bu gücü kazandıran yegane yetidir. Bu suretle doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayırt etmeye yarayan zihin yetisi olan mantık; insanı mutluluk yolunda ilerletecek, mutluluğa ulaştıracak bilgidir. Zira insanlığın nihai çabası, doğru bilginin elde edilmesi yolu ile mutluluğa ulaşmaktır. Eş deyişle bilgi, mutluluktur. Şu halde, doğru bilgiyi elde etme neticesinde, mutluluğa ulaşmak isteyenin uğrak yeri, elbette ki mantıktır. Dolayısıyla bu çalışmada ana gaye, mantığın mahiyeti, konusu, amacı ve epistemolojik yönü ekseninde, mutluluğa ulaştırıcı işlevinin Fârâbî’nin düşünceleri çerçevesinde incelenmesidir.

Anahtar kelimeler: Mantık, Farabi, Mutluluk, Bilgi

(10)

3

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE ORTAK SÖZ VARLIĞI ÜZERİNDEN KELİME ÖĞRETİMİ

Dr. Öğr. Üyesi Murat YİĞİT

Kırıkkale Üniversitesi - 0000-0001-7487-0007 Esmanur OKCAN - Kırıkkale Üniversitesi

Cansu BÜKE - Türkçe Öğretmeni Ebubekir AKDENİZ - Türkçe Öğretmeni

ÖZ

Türkler ve Araplar tarih boyunca çeşitli sebeplerle bir araya gelmiştir. İki milletin kültürel, sosyal, ekonomik, siyasi, ticari vb. amaçlarla oluşturduğu etkileşim yaşayan dile de yansımıştır. Kültürlerarası iletişim ve etkileşim beraberinde dil öğretimini gerekli kılmıştır.

Bölgenin güvenli limanı olarak görülen Türkiye, son yıllarda yoğun göç dalgasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu göçlerin büyük bir bölümünü ana dili Arapça olan bireyler oluşturmaktadır. Bu gerçeklikten hareketle; ana dili Arapça olan göçmenlerin Türkiye’ye uyumu için iki dil arasındaki ortak dilsel-kültürel değerlerimiz üzerinden yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimi ihtiyaç duyulmaktadır.

Kelimeler, bir dilin temel yapı taşıdır. Yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimi sürecinin en kritik evresini oluşturan kelime öğretiminin ortak söz varlığı üzerinden gerçekleştirilmesi hızlı ve kalıcı öğrenme fırsatı sunarak, göçmenlerin Türkiye’ye uyum sürecini hızlandırabilir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye Türkçesinde günlük dilde yaşayan ortak sözvarlığının tespiti ve bu ortaklıklar üzerinden ana dili Arapça olanlara kelime öğretimi üzerine kurgulanmıştır.

Araştırma kapsamında elde edilen veriler; nitel araştırmalarda kullanılan “doküman incelemesi” yöntemi ile elde edilmiştir. Araştırmanın verileri; “Sabah gazetesi 2019 yılı Nisan ayı serisi, Türkiye’de en çok okunan kitaplar listesinde yer alan; “Od, Gül Yetiştiren Adam, Uzun Hikaye” kitapları ve Türkiye’de Nisan ayı en çok dinlenen şarkılar üzerinden elde edilmiştir. Elde edilen veriler sonucunda Türkçe ve Arapça arasında günlük dilde yaşayan 2513 ortak kelime tespit edilmiştir. İki dilin ortak zenginliğini ortaya koyan bu kelimeler kullanım amacına ve tekrar sayısına göre analiz edilmiş ve araştırma sonucunda günlük dilde yaşayan ortak kelimelerin anadili Arapça olanlara kelime öğretiminde etkin bir şekilde kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Ana dili Arapça olanlara Türkçe öğretimi, Ortak söz varlığı, Kelime öğretimi.

(11)

4

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA TÜRKÇE ÖĞRETİMİNDE POPÜLER ŞARKILARLA KÜLTÜR AKTARIMI

Dr. Öğr. Üyesi Murat YİĞİT

Kırıkkale Üniversitesi - 0000-0001-7487-0007 Ebubekir AKDENİZ - Türkçe Öğretmeni

Cansu BÜKE - Türkçe Öğretmeni Esmanur OKCAN - Kırıkkale Üniversitesi

ÖZ

Müzik çağlar boyunca dilin zenginliğinden faydalanmış dil ise müziğin insanın ruhuna hitap eden ezgilerinden faydalanarak milletler için vazgeçilemez unsurlardan olmuştur. Müzik sadece eğlence amacı ile kullanılmamış çeşitli devlet ve milletler için tedavinin yanı sıra kendini ifade etme yolu, düşüncelerini anlatma, öz değerlerini işleme gibi çeşitli amaçlarda kullanılmış ve kullanılmaktadır. Bu da müzik ve dili birbirinden ayrılmaz bir bütün haline getirmiş, farklı dillerde yapılan müzikal ürünler ülke sınırları içinde kalmamış, küresel dünyada kitle iletişim araçlarıyla birlikte dolaşıma girmiştir.

Türkiye bulunduğu coğrafi konum ve stratejik konumu nedeniyle uluslararası göçlerin hedefi konumundadır. 2011 yılında patlak veren Suriye iç savaşıyla beraber ülkemiz çok sayıda ana dili Arapça olan göçmen nüfusu barındırmaktadır. Bu göçmen nüfusun Türkiye’ye uyumunun önündeki en büyük bariyerin dil olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu gerçeklikten hareketle; ana dili Arapça olan göçmenlerin Türkiye’ye uyumu, hızlı ve kalıcı öğrenme için iki dil arasındaki ortak dilsel-kültürel değerlerimiz üzerinden farklı yöntem, teknik ve materyaller kullanılarak yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimine ihtiyaç duyulmaktadır.

Bu bağlamda, ana dili Arapça olanlara yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretiminde Türkiye’de 2019 yılı Nisan ayında en çok dinlenen şarkılarda geçen ortak kelimeler tespit edilmiştir. Bu çalışma literatür taraması türünde şekillendirilmiş nitel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak nitel araştırma tekniklerinden doküman incelemesi tercih edilmiştir. Çalışma sonucunda iki dil (Türkçe-Arapça) arasında ortak olan 167 kelimenin 893 yüksek tekrar sayısına tespit edilmiş, bu kelimelerin ana dili Arapça olanlara yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimi ve kültür aktarımında etkin bir şekilde kullanılabileceği sonucuna ulaşılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Türkçe Öğretimi, Ana dili Arapça Olanlar, Popüler Şarkılar, Kültür Aktarımı.

(12)

5

ANA DİLİ ARAPÇA OLANLARA ORTAK SÖZCÜKLER ÜZERİNDEN ÖZEL AMAÇLI TÜRKÇE ÖĞRETİMİ: HUKUK TERİMLERİ SÖZLÜĞÜ

Dr. Öğr. Üyesi Murat YİĞİT

Kırıkkale Üniversitesi - 0000-0001-7487-0007 Esmanur OKCAN - Kırıkkale Üniversitesi

Cansu BÜKE - Türkçe Öğretmeni Ebubekir AKDENİZ - Türkçe Öğretmeni

ÖZ

Dil, bir milletin varlık, birlik ve bütünlüğünün en önemli göstergesidir. Dil, kültürü oluştururken aynı zamanda kültürün taşıyıcısıdır. Araplar ve Türkler tarih boyunca din, dil, hukuk, ekonomi, sosyal-kültürel hayat ve siyaset gibi çeşitli alanlarda birbirlerini etkilemişlerdir. Özellikle dilsel boyutta yüksek oranda gerçekleşen bu etkileşimin Türk dilindeki göstergelerini ortak söz varlığını üzerinden okumak mümkündür.

2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş sebebiyle, Türkiye’ye göç eden Suriyelilerle birlikte, ana dili Arapça göçmenlerin Türkiye’ye uyumun önündeki en büyük engellerden birisi anayasal hak ve sorumluluklarını yeterince bilmemeleridir. Bu bağlamda, göçmenlerin dil bariyerini aşması ve Türkiye’ye uyumu açısından; anayasal hak ve sorumluluklarını bilmesi, Türk dilindeki hukuk terimlerine hâkim olması gerekmektedir.

Bu çalışmanın amacı; Türkiye’de anadili Arapça olan göçmenlere, Türkçe ve Arapça arasında günlük dilde yaşayan ortak hukuk terimlerden yola çıkarak özel amaçlı yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimi için “Hukuk Terimleri Sözlüğü” oluşturmaktır. Bu bağlamda, Sabah gazetesinin 2019 Nisan ayı boyunca yayınlanan günlük sayıları; çok okunanlar listesinde yer alan “Od, Gül Yetiştiren Adam, Uzun Hikâye” kitapları ve ülkemizde 2019 Nisan ayında en çok dinlenen şarkılarda geçen hukuk terimleri tespit edilmiştir. Çalışma, literatür taraması türünde şekillendirilmiş nitel bir araştırma olarak tasarlanmıştır. Araştırmada, veri toplama aracı olarak nitel araştırma tekniklerinden, doküman incelemesi tercih edilmiştir. Elde edilen veriler, hukuk terimleri başlığı altında tasnif edilmiştir. Araştırma sonucunda 43.432 sıklığa ulaşmış 541 sayıda hukuki terim tespit edilmiş ve bu terimler ana dili Arapça olan göçmenler için özel amaçlı yabancı/ikinci dil olarak Türkçe öğretimi sürecinde etkin olarak kullanılabilecek hukuk terimleri sözlüğüne dönüştürülmüştür.

Anahtar Sözcükler: Özel amaçlı Türkçe öğretimi, Ana dili Arapça olanlar, Türkçe-Arapça Ortak Kelimeler, Hukuk terimleri sözlüğü.

(13)

6

“WİE BİTTE?“ VE “DEUTSCH MACHT SPAß“ MEB YABANCI DİL ALMANCA DERS KİTAPLARINDA TÜRK İMAJI/İMGESİ

Dr. Öğr. Üyesi Ali Sami AKSÖZ

Çukurova Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-0258-0881

ÖZ

Literatürde yapılan imge/imaj çalışmalarına baktığımızda bunların genellikle dışarıda mevcut olan algı üzerine olduğunu görmekteyiz. Ancak Baydur’un (2005: 169) da ifade ettiği gibi imaj/imge içeriden ya da dışarıdan bir inşa sürecine tabiidir. Dolayısıyla sadece dışarıdakinin algısı değil içeriden de bizlerin kendimizi nasıl algıladığı da bir sürece tabiidir ve çeşitli kurumlar tarafından sistematik bir şekilde oluşturulmakta ve biçimlenmektedir.

Buna ilişkin Ergen ve Özüpek’in (2018:288) de ifade ettiği gibi imajın oluşumu zaman almakta ve kolayca negatif görünüme bürüne bilmektedir. Dolayısıyla da kendiliğinden oluşması beklenemeyecek kadar değerli bir olgudur. Bu durum imge/imajın sistematik bir şekilde inşa, biçimlendirme sürecini gerekli kılmakta ve bu açıdan da ders kitapları önemli bir rol oynamaktadır. Her ne kadar günümüzde medyanın etkisi çok artmış olsa da Bilmez’in (2017:347) vurguladığı gibi, ders kitapları sistemli kurumsal çerçeveleriyle medyaya göre daha dolaysız ve etkili araçlardır. Bu bağlamda çalışmada MEB Almanca Yabancı dil ders kitapları

“Wie bitte? A.1.1” ve “Deutsch macht Spaß A.1.2”de yansıtılan Türk imajı/imgesi incelenmiştir. Bu iki ders kitabında Türk öğelerinin ve kişilerin nispeten yoğunluğu, yabancı kültürle beraber verilip kıyaslama imkânı sunması nedeniyle, yabancı kültürle beraber yansıtılan Türk imajının tespiti açısından önemlidir. İnceleme Türk kadını, erkeği, eğitim/kariyer, gelenekler/değerler, yaşam standardı/sosyal yaşam açılarından gerçekleştirilmiştir.

Her iki ders kitabında yansıtılan Türk kadını imajında, başı açık veya kapalı ve bununla beraber batılı özeliklerinde harmanlandığı tespit edilmiştir. Erkekler açısından bakıldığında kadınlara nazaran kitaplarda daha silik bir görüntü çizdikleri, batılı özelliklere sahip oldukları ancak gerek metin gerekse fotoğraflarda Türk kadını için (bazı bölümlerde) yapılan “Türklük”

vurgusunun erkekler için bulunmadığı tespit edilmiştir. Her iki ders kitabında bazı açılardan muhafazakârlık olarak algılanabilecek durumların yansıtıldığı da görülmüştür. Özellikle

“Deutsch macht Spaß” (2018) ders kitabında çeşitli basın organlarına da haber konusu olan (MEB’in bir açıdan haksız yere eleştiriye maruz kaldığını söyleyebileceğimiz) fotomontaj yoluyla yaşlı kadının başının örtülmesi veya kadın ve erkeğin selamlaşırken tokalaşmadığı sadece başlarını hafifçe öne eğdikleri açıklaması bu duruma örnektir. Kitaplarda yaşlılara ilişkin çizilen tabloda geleneksel klişelerin hâkimiyetinden bahsedilebilir. Bakıldığında yaşlılara ilişkin verilen köylü imajı ve Almanya’da yaşıyor bile olsalar çiftçilik yapıyor olmaları buna örnek verilebilir. Genel itibarıyla kitaplardaki resimler ve metin içerikleriyle yansıtılmaya çalışılan Türk imajının batılı ama gelenek ve göreneklerine bağlı bir toplum olduğunu söyleyebiliriz.

Kısacası çalışmada “Wie bitte?” ve “Deutsch macht Spaß” adlı Almanca ders kitapları içerdikleri resimler ve metinler ile bunlarla aktarılan kültürel yapılarla zihnimizde oluşturdukları Türk imgesi/imajı yönünden irdelenmiştir.

(14)

7

FELSEFİ DÜŞÜNCENİN ENDÜLÜS MEDENİYETİNDE BİRLİKTE YAŞAMA KÜLTÜRÜNE (CONVİVENCİA) KATKISI

Dr. Öğr. Üyesi Fatih AYDIN

Düzce Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-0672-5822 ÖZ

İslâm medeniyetinin Batı dünyasına intikalinde en önemli aracılık görevi üstlenen Endülüs medeniyeti doğu toplumunun bilgi, kültür ve medeniyet mirasını Batı’ya aktararak Batı medeniyetinin ortaya çıkmasında büyük rol oynamıştır. Endülüs medeniyeti fetihle birlikte halkın can, mal ve din güvenliğini güvence altına almış, farklı din, mezhep ve kültürleri tek çatı altında barış ve hoşgörü paydasında bir araya getirmiş bir medeniyet olarak tarihe geçmiştir.

Bu çalışmanın temel amacı; bünyesindeki kozmopolit yapıyı tek çatı altında birleştirecek örnek bir medeniyet tesis eden Endülüs toplumunda başta felsefe olmak üzere aklî ilimlerin bir arada yaşama kültürüne katkısını ortaya koymaktır. Bu çerçevede Endülüs’te bir arada yaşama kültürünün oluşmasına katkısı olan fikrî unsurlar ele alınacak, bu medeniyetin inşasında felsefe ve filozofların etkileri incelenecektir. Bu sorgulama teorik düzlemde filozofların ortaya koyduğu eserler bağlamında yapılacaktır. Zira Endülüs’ün siyasal ve toplumsal yapısının inşası o coğrafyada yetişen fikir adamları sayesinde olmuştur. Bu çalışmada özellikle Endülüs medeniyeti içinde yetişmiş önemli filozoflardan İbn Bâcce, İbn Tufeyl ve İbn Rüşd gibi düşünürlerin siyasal ve toplumsal açıdan Endülüs kültür ve medeniyetine katkılarını konu edineceğiz. Bu filozofların fikrî açıdan birbirinden ayrıldığı noktalar olmakla birlikte Endülüs toplumuna yön verme noktasında ortak olduklarını söylemek mümkündür. Bununla birlikte bu filozoflar toplumsal birliktelik ve hoşgörü merkezinde bir arada yaşama kültürünün teorik temellerini inşa etmişlerdir. İbn Bâcce bilim ve felsefe alanındaki üstünlüğünün yanı sıra şiir ve müzik konusundaki derinliğiyle ön plana çıkmaktadır. Tıp alanı başta olmak üzere astronomi, matematik gibi pekçok ilim dalında döneminin zirve şahsiyeti olan İbn Tufeyl siyaset ve felsefeye dair yorumlarıyla içinde bulunduğu topluma yön vermiş önemli bir şahsiyettir. İbn Rüşd hukuk alanında otorite olmasının yanında felsefeye vukûfiyeti, din ve felsefe alanında kurduğu nitelikli ilişki, felsefeyi siyasetin merkezine getirmesi yönüyle Endülüs medeniyetinin önemli bir değeri olmuştur.

Anahtar Kelimeler: Felsefe, Medeniyet, Endülüs, Birarada yaşama, Toplum

(15)

8

EBU MUHAMMED ABDULLAH B. MÜSLİM B. KUTEYBE ED-DİNEVERÎ/ED- DEYNÛRÎ’NİN ARAP DİLİNE KATKILARI

Dr. Öğr. Üyesi: Kıyasettin ARSLAN

Akdeniz üniversitesi – ORCID: 0000-0003-2191-7582 ÖZ

İbn Kuteybe olarak da bilinen Ebu Muhammed Abdullah b. Müslim b. Kuteybe Ed- Dineverî/ed-Deynûrî (ö. H. 276) üretken bir bilim adamıdır. İslami ilimlerin yanısıra tarih ve genel kültür alanlarında da eserler verdiği bilinmektedir. Müellif ile ilgili ülkemizde şu anki veriler itibariyle 11 yüksek lisans 4 doktora olmak üzere toplamda 15 çalışmanın yapıldığı görülmektedir. Çeşitli alanlarda onlarca eseri bulunan bir alim için yapılan bu çalışmalar oldukça azdır. Yapılan bu çalışmalardan Hüseyin Varol’un Edebü'l-Kâtip İbnu Kuteybe (Abdullah b. Müslim). (Birinci kısım) adlı ve Kıyasttin Arslan’ın İbn Kuteybe’nin Edebü’l-Kâtib Adlı Eserinin Filolojik İncelemesi adlı doktora, Süheyla Hale Bayırbaş’nın İbn Kuteybe'de dil ve anlam ve İzettin Biçak’ın İbn Kuteybe'nin Te'vîlu Muşkili'l-Kur'an'ının Arap dili açısından tahlili, adlı yüksek lisan tezleri Arap dili ve edebiyatı ile ilgilidir. Yapılan diğer 11 çalışmaya bakıldığında daha çok onun, kelam, hadis, tarih ve genel kültür ile ilgili eserleri incelenerek bu alanlardaki görüşlerine yer verilmektedir. Halbuki onun hayatından bahseden eserlere bakıldığında onun kelamcı, hadisçi tarihçi olduğundan ziyade bir Arap dilcisi olduğuna dair lakaplarla anıldığı görülmektedir. Buna rağmen yapılan bir iki çalışma hariç diğer çalışmaların tamamı yukarıda da belirtildiği gibi onun Arap dilciliği dışındaki alanlara ait eserleri baz alınarak yapılan çalışmalardır.

İbn Kuteybe’nin kaç eser yazdığına dair kesin bir bilgi olmamakla beraber bu çalışmanın kaynaklarında onun eserlerinin sayısının 60, 47, 35, 24, olduğuna dair bazı rakamlar verilmektedir. Onun doğrudan ya da dolaylı olarak Arap dili ve edebiyatı ile ilgili olan eserleri, Kitâbu’l-Arab ve ulûmuh, Edebü’l-Kâtib, Kitâbu’l-enva, el-eşribe, Ğarîbu’l- hadis, Islahu’l-ğalat fi ğaribi’l-hadis li Ebi Ubeyde, Meâni’ş-şiir el-kebir fi ebyâti’l-meanî, el-mesail ve’l-ecvibe fi’l-hadis ve’l-luga, el-meysir ve’l-kıdeh, eş-şiir ve’ş-şuara, Takvîmü’l-lisan, Ğaribu’l-kuran, T’evîlü muhtelefi’l-hadis, T’evilü müşkili’l-Kuran, Uyûnu’l-ahbar’dır. Ayrıca bazı kaynak eserlerde adı yer alan ancak henüz tespit edilememiş eserleri de dikkate alındığında onun Arap dili ve edebiyatına dair birçok eser yazdığı görülmektedir. Ancak ülkemizde İbni Kuteybe ve eserleri ile ilgili yapılan çalışmalarda onun Arap dili ve edebiyatına dair yazdığı bu eserlerin yeterince ilgi görmediği anlaşılmaktadır. İbn Kuteybe’nin yukarıda belirtilen ve özellik de Edebü’l-Kâtib, Meâni’ş-şiir el-kebir fi ebyâti’l-meanî, Takvîmü’l-lisan (bu eser aslında Edebü’l-Kâtib’in bir bölümüdür. Ancak bazı araştırmalarda müstekil eser olarak zikredilmektedir), eş-Şiir ve’ş-şuara adlı eserleri doğrudan Arap dili ve edebiyatı ile ilgili eserlerdir.

Bu çalışmada İbn Kuteybe’nin doğrudan ya da dolaylı olarak Arap dili ve edebiyatı alanında yazdığı eserler baz alınarak, Arap diline katkıları tespit edilmeye çalışılacaktır.

Anahtar kelimeler: İbn Kuteybe, Arap dili, Sarf-Nahiv

(16)

9

TÜRK FİLMİ ADLARINA ADBİLİMSEL BİR YAKLAŞIM

Dr. Öğr. Üyesi Nigâr OTURAKÇI ORBAY Çukurova Üniversitesi – ORCID: 0000-0002-8360-6758 ÖZ

Her türlü özel adın ortaya çıkışı, tarih içindeki gelişimi, yapısı gibi konuları araştıran, bunun sonucunda özel adların ortaya çıkış geleneğini tespit etmeyi hedefleyen, sözlükbilim ile kavrambilim alanlarının birleşerek özel adlar üzerine odaklanmasından doğmuş bir dilbilim alanı olarak tanımlanan adbilim, Türkiye’de daha çok kişi adları ile yer adları üzerine şekillenmiştir. Son yıllarda, kişi ve yer adlarının yanı sıra, hayvan ve bitki adları üzerine çalışıldığı gözlenmiştir. Şiir, öykü, roman gibi edebî eserlere, tablo ya da heykel gibi sanat eserlerine, müzik aletlerine verilen özel adların incelenmesi de adbilimin zamanla gelişen alanlarından olmuştur. Bu çalışmada da, eseradbilimin inceleme alanı içinde olduğu düşünülen film adları konu edilmiş ve gösterimleri 2016-2020 tarihleri arasında olan Türk filmi adları ele alınmıştır. https://boxofficeturkiye.com/yerli-filmler adresinden derlenerek belirlenen 403 Türk filmi adının sözdizimi özellikleri bakımından incelendiği çalışmada, söz konusu adlar, tek sözcükten, sözcük öbeğinden, cümleden, birbirinden bağımsız olarak kullanılan ve art arda dizilen sözcük öbeklerinden, eksiltili yapıdan, “sözcük öbeği + sözcük”ten, “cümle + sözcük”ten, “cümle + sözcük öbeği”nden, “cümle + eksiltili yapı”dan, sözcük öbeği oluşturmayan ve birbiri ardına sıralanmış sözcük dizilerinden, Türkçe olmayan sözcük öbeği veya cümleden, kalıplaşmış dil birimlerinden, kısaltma yoluyla oluşan yapılardan kurulmaları bakımından sınıflandırılmıştır. Bu çalışmayla, Türk filmi adlarının daha çok sözcük öbeği yapısında adlandırıldığı görülmüş; sözcük öbeği yapısındaki bu adların sıfat tamlaması başta olmak üzere 16 farklı sözcük öbeği türünde (araç öbeği, bağlama öbeği, birleşik isim, bulunma öbeği, fiilimsi öbeği, ikileme, isim tamlaması, isnat öbeği, kısaltma öbeği, sayı öbeği, unvan öbeği, ünlem öbeği, yönelme öbeği, zamir tamlaması, Farsça tamlama) olduğu tespit edilmiştir. Bu bulgular ışığında, senaristlerin Türk filmlerine ad verirken farklı sözdizimsel yapıları tercih etme nedenleri üzerinde düşünülerek bir sonuca varılmıştır.

Anahtar Sözcükler: Adbilim, Türk filmi, film adı, sözdizimi, sözcük öbeği.

(17)

10

BİR HUKUK DİLİ OLARAK FIKIH USULÜNDE SARÎH VE KİNÂYE

Dr. Öğr. Üyesi Şükrü AYRAN

Bitlis Eren Üniversitesi – ORCID: 0000-0002-0129-0973

ÖZ

Anlamlı sözcüklerden/lafızlardan oluşan söz/kelam, içte meramın veya düşüncenin kurgulanmasına ve aynı dili konuşan kişiler arasında aktarılıp anlaşılmasına hizmet etmektedir. İnsan meramını ve düşüncesini içinde sarih/açık veya kinâyî/örtük lafızlar kullanarak kurgulayabilir. Bir meramın veya düşüncenin içte kurgusu, meramın ifade bulacağı dilin konuşulduğu ortamın kriterlerine göre sözcüğün açık veya örtük anlatıma konu olmasına bakılmaksızın dışarıdan bakana örtük bilinçsel bir süreçtir. İçteki kurguyla gerçekte yüzde yüz uyuşsa bile sözlü tasarrufa dönüşmediği sürece bilinç düzeyinde kalan en ayrıntılı ve olgun düşüncelerin muhatapça muhtemel tespiti niyet okumadır. Kişi meramını ve düşüncesini anlaştığı dilin kriterlerine göre açık bir iletiyle karşı tarafa iletebileceği gibi örtük bir biçimde de iletebilir. Anlatımın açıklığı veya örtüklüğü bazen bir alışkanlık ve ihtiyaçken, bazen bir sığınak ve zaruret, bazen derin duygu ve düşünceleri ifade edecek bir sanat ve bazen de bunların hepsidir.

Fıkıh, zaman ve mekân gibi birçok kayıt ve nispetlerle çevrili insanın bütün kayıtlardan ve nispetlerden aşkın olan varlığın haberi olan vahyi elden geldiğince anlayıp kavramak ve hayatını ona göre düzene koymaktır. Vahyi indiren makam, onun indiği mekân ve bu mekânın dili göz önünde bulundurulduğunda açık ve örtük anlatım yerine göre bir ihtiyaçken yerine göre bir sanat ve yerine göre de her ikisidir. Zatı itibarıyla mutlak hakikati temsil eden vahiy, kullandığı dilde doğrudan anlatımdan daha çok imgesel anlatımı tercih etmiştir. Dilin yaşayan bir somut gerçeklik olması, hem vahyin inme sürecinde hem de daha sonrası aşamalarda Arap Dili söz varlığının açık lafızlarının birçoğunun örtük hale gelmesiyle ve örtük olanların da açık hale gelmesiyle sonuçlanmıştır.

Biz bu çalışmada istisnasız her dilin bir gerçeği olan sarîh (açık) ve kinâyeyi (örtük) anlatımı fıkıh usulündeki yerini ve önemini ele alacağız. Bu bağlamda öncelikle Arap dilinde sarîh ve kinâyenin yeri, önemi ve işlevine değindikten sonra bunun hukuk dilinde aldığı şekli ve hukukta gördüğü işlevi çeşitli hukuki örneklerle ortaya koymaya çalışacağız. Sunumuzda elden geldiğince Arap Dili, dilbilim, fıkıh usulü ve füru fıkıh eserlerinden mukayeseli bir biçimde yararlanacağız. Sonuç kısmında ulaştığımız verilerin günümüz dilbilim ve hukuk çalışmalarına yapabileceği muhtemel katkılarını açığa çıkarmaya çalışacağız.

Anahtar Kelimeler: İslam Hukuku, Sarîh, Kinâye, Dil.

(18)

11

DİVAN ŞİİRİNDE MAĞRUR TİPİNİN ÖZELLİKLERİ VE DAVRANIŞLARINA DAİR BAZI BETİMLEMELER

Dr. Öğr. Üyesi Osman KUFACI

Sinop Üniversitesi – ORCID ID: 0000-0002-8505-6518

ÖZ

Arapça olan garrâ (aldattı) fiili ism-i mefule göre çekimlendiğinde mağrur kelimesi elde edilmektedir. Kimi sözlükte kelimenin kökeninde mevcut olan ‘aldatmak’ fiiline atıfta bulunarak “güvenilmeyecek bir şeye güvenip aldanan” anlamı kaydedilmişse de genel olarak

“gururlu” anlamı ağırlık kazanmıştır. Dilimizde “gurur” mefhumuyla yakın bir anlamı olan farklı kelimeler de bulunmaktadır. Bir insanın kendisini büyük görerek başkalarını küçük görmesi hadisesi kibir olarak adlandırılır. “Ucb”un da kibir gibi ahlak terimi olarak kullanımı söz konusudur. Ucb, bir kişinin başkalarını küçük görmeksizin kendisiyle ve yaptığı her davranışla böbürlenmesi durumunu ifade eder.

Kur’an’ın yirmi yedi ayetinde gurur ve aynı kökten türetilmiş kelimelere yer verilir. Bu ayetlerde dünyanın geçici oluşu ve aldatıcılığı vurgulanır. Müslüman toplumlarda Kur’an-ı Kerim’in ön plana çıkardığı hususlara riayet edilmesi sebebiyle gurura kapılmanın yanlışlığı çeşitli vesilelerle zikredilir. Kur’an’ın hükümleri doğrultusunda hayatını yaşamış olan Hz.

Peygamber de gurur ile ilgili olarak kibir ve ucbun kötülüğünü müminlere çeşitli vesilelerle açıklamıştır.

Toplumun entelektüeli olan şairler, içerisinde yetiştikleri ve bir ferdi oldukları topluma dair söyleyeceklerini eserlerine yansıtmışlardır. Dolayısıyla divan şairi de şiirlerinde yaşadığı topluma dair kesitler sunar. Bunlar; atasözleri, deyimler ve kalıplaşmış ifadeler gibi dil malzemesi, örf, adet, gelenekler olabileceği gibi toplumu derinden etkilemiş bir vaka da olabilir. İlaveten eserlerde toplumdaki rakip, sofi, zahit, vaiz vb. tiplerin tasvirlerine de rastlanabilir. Pek çok divanda mağrur kavramı çerçevesinde okumalar gerçekleştirildi. Eldeki malzemenin tasnif edilmesi sonucunda, bu tipin özellikleri ve davranışlarına dair betimlemeler; Din ve Tasavvuf Karşısındaki Durumları, Giyim-Kuşamları, Kişilik Özellikleri, Toplum İçindeki Davranışları başlıkları ve alt başlıklar altında irdelendi.

Osmanlı dönemi insanının ve toplum yapısının bilinmesinde, hayata bakış tarzının yakalanabilmesinde edebi metinlerin incelenmesi ve bu incelemelerde tarih, sosyoloji gibi bilim dallarına veri sunulmasına yönelik araştırmaların yapılması önem arz eder. Bu maksatla divan şiirindeki mağrur tipinin özellikleri ve davranışları ele alındı. Çalışma, Osmanlı toplumunda görülen ve divan şiirinde yer alan bir tipe dair özellikler ortaya koyması bakımından önemlidir. Ayrıca makale tarih, sosyoloji ve psikoloji araştırmalarına veri katkısı sunacaktır.

Anahtar Kelimeler: Divan Şiiri, Mağrur Tipi, Betimlemeler

(19)

12

ON YEDİNCİ YÜZYILDA KADIZÂDE MUHÂLİFİ BİR MEVLEVÎ: ZİNCİRKIRAN MEHMET DEDE VE ANTALYA MEVLEVİHÂNESİ’Nİ İHYÂ HAREKETİ

Dr. Öğr. Ü. Şeyda Öztürk

Akdeniz Üniversitesi - Orcid: 0000-0002-4861-3186 ÖZ

Antalya Mevlevîhânesi’nin kuruluşu 1255 yılına götürülmekle birlikte Mevlevîlik târihi kaynaklarında Zincirkıran Mehmet Dede (1603-1667), Antalya Mevlevihânesi’nde görev aldığı bilinen ilk isimdir. Konya Mevlânâ Âsitânesi şeyhi Bostan Çelebi’nin yeğeni olup çelebidir.

1626 yılında Şahkulu İsyânı netîcesinde akîm kalan Antalya Mevlevihânesi’ni yeniden ihyâ etmek üzere Konya merkez âsitânesinden Antalya’ya gönderilmiştir. Zincirkıran Mehmet Çelebi berâberinde gelen on sekiz Mevlevi dervîşi ile birlikte bir yandan Antalya Mevlevihânesi’nin kullanılamaz hâle gelen mutfak ve semâhânesini işler hâle getirmiş, şehrin bozulan asâyişinin düzeltilmesinde bir dergah mensûbu olarak insiyatif almış, bir yandan da tertip ettiği semâ âyinleri, ney sesleri ve Mesnevî irşâdı ile şehrin gönül imârına katkıda bulunmuştur. Sâkıb Dede’nin Sefîne-yi Nefîse-yi Mevleviyân isimli eserinden yola çıkarak yapılan bu çalışmada Zincirkıran Mehmet Dede’nin Antalya Mevlevihânesi’nde kırk yıl süren irşâdı, yetiştirdiği önemli isimler, Şahkulu isyânının Antalya Mevlevihânesi üzerine etkileri, Kadızade hareketleri karşısında Zincirkıran Mehmed Dede’nin mücâdelesi, Antalya’nın sıcak yazlarında dervişlerin seyâhatleri ve şehri saran veba salgını gibi dönemin pekçok sosyo- kültürel olaylarına temas edilmektedir.

Anahtar kelimeler: Antalya Mevlevihânesi, Zincirkıran Mehmed Dede, Mevlevilik, Sefîne-i Nefîse-i Mevleviyân.

(20)

13

DENİZLİ EL SANATLARININ KÜLTÜR TURİZMİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ

Doç. Dr. Ayşegül KOYUNCU OKCA

Pamukkale Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-1060-0280

Ezgi KABUKÇU Pamukkale Üniversitesi

ÖZ

Kültür; tarihi, sanatı, dili, dini, mimari yapı ve yaşam tarzı gibi birçok etkeni bünyesinde barındıran geniş kapsamlı bir kavramdır. Gerek yerli gerekse yabancı turistler, sadece deniz- kum-güneşi tercih etmeyip aynı zamanda kendilerine yabancı olan kültürel değerleri tanıma amacı ile de seyahat etmektedir. Böylece turistler yabancısı oldukları kültürel değerleri yerinde görüp, tanıma, deneyimleme, satın alma fırsatı elde etmektedir.

Denizli el sanatları açısından değerlendirildiğinde oldukça köklü bir geçmişe sahiptir.

Geçmişte her bir ilçesi adeta el sanatları üretim merkezi olarak önemli görevler üstlenmiştir.

Ancak her geçen gün değişen, gelişen ve küreselleşen bilim, sanayi ve iletişim teknolojileri el sanatlarını olumsuz yönde etkilemektedir. El sanatlarının yavaş yavaş kullanımdan kalkması zaman içerisinde de artık üretilmemesine neden olmaktadır. Bu değişim ve dönüşüm sürecinde gerek kültürel ve sanatsal gerekse ticari, ekonomik, teknolojik tercihlere cevap veremez hale gelmiştir. Artan nüfusun tercihlerine cevap verememesi, yerli üretimlerin yeterince desteklenmemesi, yoğun emek harcanarak ortaya çıkan ürünlerin hak ettiği değeri görememesi gibi etkenlerden dolayı geçmişte tüm ailenin geçimini sağlayabilen el sanatları günümüzde gerekli kazancı sağlayamaz duruma gelmiştir.

Bir ülkenin ekonomisine çok ciddi katkılar sağlayan kültür turizmi el sanatları açısından değerlendirildiğinde ise özelikle el sanatlarının üretiminde, tanıtımda, nesilden nesile aktarımında ve ekonomik anlamda beklenen faydayı sağlamada yeterli olmadığı fark edilmektedir. Aynı zamanda turizm noktalarında satışa sunulan geleneksel ürünler kendi kimliğini ve otantikliğini yitirmesi tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu yüzden el sanatlarının kültür turizmi kapsamında değerlendirilmesi, sağlayacağı destek ve katkı düşünüldüğünde sadece maddi anlamda değil aynı zamanda el sanatlarını yok olmaktan da kurtaracağı için büyük bir görev üstlenmiş olacaktır.

Bu çalışma, el sanatlarının daha sürdürülebilir bir platformda yaşatılması için turizm çevrelerinin de dikkatini çekerek Denizli’deki el sanatları üretiminin tanıtımının yapılmasına katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Bu çalışmanın gerçekleşmesi için yöntem anlayışı ışığında amaca ulaşmada gerekli araçlar olan alan araştırması, gözlem ve söyleşi teknikleri kullanılmıştır. Ayrıca literatür taraması yapılarak çalışmanın bilimsel bir tabana oturtulması sağlanmış ve halen üretimi devam eden el sanatları fotoğraflanarak belgelenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Denizli, Kültürel Miras, Kültür Turizmi, El Sanatları, Geleneksel Üretimler.

(21)

14

DİVANI ÜZERİNDEN III. SELİM DÖNEMİ İSTANBUL’UNU TEMAŞA

Dr. Öğr. Üyesi Vesile ALBAYRAK SAK

Necmettin Erbakan Üniversitesi – ORCID: 0000-0001-5343-1099

ÖZ

Tezkirelerin hakkında “Güzel eş‘arı vardır, mûsıkî ilminde ustadır, şair, mûsıkîşinâs bir padişah” gibi bilgiler verdiği, tahttan indirildiğinde 46 yaşında olan 28. Osmanlı padişahı III.

Selim, şefkatli kalbi, nezih ve sanatkâr ruhu ile Osmanlı padişahları arasında ayrı bir yere sahiptir. III. Selim’den söz eden kaynakların pek çoğu ise onun musiki sanatında üstat olduğu, şairliğinin o derece başarılı olmadığı fikri etrafında birleşirler.

Bestekârlığı şairliğinden daha üstün görülse de divan edebiyatının şairleri arasında yer alan ve İlhâmî mahlasıyla şiirler kaleme alan Osmanlının bu şair padişahı konumunun da sağladığı durumla çekinmeden, korkmadan, serbestçe yazmış, Mevlevi olmasına rağmen derin tasavvufi fikir ve düşüncelere yer vermediği şiirleriyle Divan’ını oluşturmuştur. Müzisyen oluşunun etkisiyle daha çok şarkı nazım şeklini tercih etmiş; şekil, dil ve ruh bakımından halkın anlayabileceği seviyede olan şarkılarıyla yerli hayata yönelik bir tutum sergilemiştir.

Beşerî aşkın maddi yönünü şiirlerine yansıtıp söz konusu ettiği sevgilileri, İstanbul’un çeşitli semtlerinde yapılan gezintileri şiirlerinde dile getirmiştir. Öyle ki topa fitili vermeden gönlünü ateşleyen pırpıri güzel Tophaneli, kalyoncu nev-civanı Tersaneli (Haliç), gönlüne nişan alan güzel de Okmeydanlıdır. İstanbul’un her semtinde bir güzelle güzelliklere dalmış “Bir gece Göksuya gidilse olur gamlar tamâm, Nev-bahâr eyyâmı Bogazda ‘îş edelim/Küçüksuda güzel bir kahve der-pîş edelim” gibi daha nice beyitler söylemiş, eserlerinde kendinden sonraki dönem şairlerinin terennüm ettikleri eşsiz güzellikteki İstanbul’u bırakmıştır.

Çalışmamız şair, bestekâr ve hattat olan, gönülden anlayan, hoş, mülayim yaradılışlı bu Osmanlı şair padişahının, III. Selim’in Divan’ında İstanbul’u ve semtlerini hangi üslup özellikleriyle anlattığını ve ne şekilde yansıttığını ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: İlhâmî, Divan, İstanbul, şarkı.

(22)

15

KUR'AN KAYNAKLI İNANÇ KAVRAMLARI

Dr. Öğr. Üyesi Furat AKDEMİR

Düzce Üniversitesi – ORCID: 0000-0002-1426-6489 ÖZ

Kur'an, indiği topumun dili olan Arapça olarak indirilmiş ilahi bir hitaptır. Muhatabı insandır ve insanları hür iradeleri ile hidayete, doğru bir inanca ve iyi olana yöneltmek gayesi taşımaktadır. İslam vahyi indiği dönemde öncelikli olarak imâni konular üzerinde durmuştur.

Vahiy, imâni ilkeleri ortaya koymuş ve öğretmiş ve bunu yaşantısal bir norm haline dönüştürmeyi amaçlamıştır. Çünkü iman, dinin en temel ve öncelikli öncülü ve özelliğidir.

Vahiy, o günkü toplumda var olan değiştirilmiş ve yanlış olan tüm inanç yapılarını iman, akıl ve bilgi bağlamında yeniden doğru bir zeminde konu etmiştir. Vahiy, konu ettiği doğru imâni ilkeleri de temellendirmiştir. İmâni ilkelerin doğrusal ve mantıki öncüllerini ortaya koyarken tüm tanrı tasavvurlarına da bir cevap vermiştir. Kur'an'ın doğru olan iman ilkelerini ortaya koyması, hidayet amacı taşıdığını bildirmesi mevcut dünya görüşünü ve inancı değiştirme hedefini ortaya koymuştur. Bu yüzden yanlış ve tahrif edilmiş inanca dair eleştirilerde bulunmuş ve bu bağlamda kavramlar kullanmıştır. Doğru inanca dair sistematik bilgiler, yaklaşımlar ve kavramlar da kullanmıştır. Kur'an'ın en temel öğretilerinden biri tevhid ve onun ilkeleridir. Tevhidin özünü temel inanç ilkeleri ve kavramları gerçekleştirir. Tevhid olmadan, Allah doğru bir şekilde anlaşılamaz. İslam inancının merkezindeki tevhidin gerçekleşmesi Allah'a iman ilkesine dayanır. Bu bağlamda Kur'an, Allah'a iman bağlamında şekillenen yanlış ve tahrif edilmiş inanç türlerini ortaya koymuş, kavramlar bağlamında eleştiride bulunmuştur.

Anahtar Kelimeler: Kur'an, İman, İnanç, Kavram, Vahiy, Tevhit

(23)

16

İŞKODRA’DA DÂRÜLMUALLİMÎN TESİSİ ÇALIŞMALARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME (1903-1912)

Dr. Öğr. Üyesi İlkay ERKEN Ondokuz Mayıs Üniversitesi – ORCID:

ÖZ

Osmanlı Devleti eğitimde yeniliklere Tanzimat’tan önce başlamıştır. Ancak Tanzimat Dönemi ardından bu daha sistemli şekilde yapılmıştır. Toplumun eğitimi ve bürokratik kadrolardaki ihtiyacın giderilmesi için okullar önemliydi. Okulların yaygınlatırılmasına bu nedenle çalışılmıştır. Bu konuda karşılaşılan sorunların başında ise öğretmen temini gelmekteydi.

Yeterli sayıda öğretmen bulmaktaki sıkıntının yanında yeni usulde eğitime vakıf öğretmen de bulunamıyordu. Bu gerekçelerle öğretmen yetiştirmek üzere 1848’de dârülmuallimîn açılmıştır. Ardından ilk kademe okullardaki öğretmen ihtiyacını gidermek üzere 1868’de yeni bir öğretmen okulu kurulmuştur. İşkodra vilayetinde eğitimde yaşanan sorunlar imparatorluk genelindeki imkansızlıklara benzerdi. Ayrıca vilayette eğitim bütçesinin yetersizliği sorunları arttırmaktaydı. Vilayette gayrimüslimlerin çocuklarını resmi okullara göndermeme nedenleri de ayrıca dikkat çekmekteydi. İlk kademe okullardaki öğretmenlerin eski usulde eğitim vermeleri ve kılık kıyafetleri bu nedenler arasındaydı. Resmi okullara devam etmeyen gayrimüslim çocuklar Türkçe de konuşamıyordu. Üstelik bu sorun gayrimüslimlere mahsus değildi. Vilayetin Türkçe ve yeni usulde eğitim verecek öğretmen ihtiyacı vardı. Vilayet idaresi bu tespitleri üzerine daha 1890’lı yıllarda dârülmuallimîn gerekliliğini vurgulamıştır.

Vilayette açılacak dârülmuallimîn vasıtasıyla yetişecek öğretmenler yeni usulde eğitime vakıf olacaklardı. Bu öğretmenlerin bulundukları okullara gayrimüslimler de devam edeceklerdi.

Böylelikle vilayette Türkçe konuşanların sayısı artacaktı. Vilayet idaresinin bu düşüncelerle açılmasını talep ettiği dârülmuallimîn sonraki yıllarda defalarca gündeme gelmiştir. Ancak okulun açılması eğitim bütçesindeki yetersizlik nedeniyle ötelenmiştir. Durumun kaçınılmaz bir hal alması üzerine 1908’de açılması süreci hızlandırılmıştır. Okulun mali ihtiyaçlarının yanı sıra öğretmen eksiklikleri de giderilmeye çalışılmıştır. Ancak vilayet idaresinin açılması amacıyla uzun uğraşlar verdiği okulun faaliyete geçmesi oldukça geç olmuştur. Bu nedenle istenilen faydayı sağlayamadığı söylenebilir. Buna rağmen vilayet idaresinin vilayette eğitim alanında yapılması gerekenlerin bilincinde olduğu anlaşılmaktadır. Vilayette dârülmuallimîn açılması sürecine ilişkin bahsedilen meselelerin tespiti arşiv malzemeleri vasıtasıyla yapılacak incelemelerle ortaya konulacaktır. Elde edilen bulguların değerlendirilmesi ardından İşkodra’da dârülmuallimîn açılması süreci hakkındaki veriler tartışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Arnavutluk, Eğitim, Türkçe

(24)

17

BURDUR FOLKLORUNDA DOĞUM SONRASI ÇOCUĞA YÖNELİK UYGULAMALAR:

ALKARISI, AYDAŞ, KIRK BASMASI

Doç. Dr. Kadriye TÜRKAN

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi – ORCID: 0000-0002- 0383-1964

ÖZ

İnsan hayatı, “doğum-evlenme-ölüm” olmak üzere üç geçiş döneminden oluşmaktadır.

Bunlar da kendi arasında alt bölümlere ayrılmakta ve birçok dinsel büyüsel inanç, ayin, tören ve âdeti içerisinde barındırmaktadır. Bu pratiklerin temel amacı; bireyin geçiş döneminde güçsüz ve dolayısıyla dışarıdan gelecek zararlı etkilere karşı açık olduğu tasarımı uyarınca onun yeni durumuna işaret etmek, kutlamak, kutsamak ve bulunduğu durumdan dolayı kendisine yönelen her çeşit tehlikeden korumaktır. Zira geçiş dönemlerine özgü düşünce, tutum, davranış ve uygulamalar ana hatlarıyla evrensel niteliklidir.

Bu bağlamda doğum ilk geçiş dönemi ve mutlu bir olay olarak değerlendirilirken soyun devamlılığının yanında toplumsal güç ve dayanışmanın artması anlamını da taşıdığı için anne- babanın yanı sıra akraba ve yakın çevresinde de son derece önemlidir. Bunun için doğumla ilgili olarak çocuk sahibi olma isteğinden itibaren uyulması gereken dinsel ve büyüsel içerikli uygulamalar, kaçınmalar ve adetler bulunmaktadır. Yeni doğanla ilgili bu işlem ve pratikler arasında yer alan alkarısı, aydaş ve kırk basması geleneksel uygulamalardır.

Çalışmada, geçiş dönemlerinden ilki doğum olayıyla birlikte çocuğu kutsamak ve ona yönelecek tehlikelerden biri olan alkarısı tasarımı, kırk basması ve yeni doğan, bir süre zarfında gelişmeyen aydaş diye isimlendirilen çocuklara yönelik dinsel-büyüsel tören ve uygulamaların Burdur folklorunda alan araştırması yöntemiyle kaynak kişilerden elde edilen bilgiler çerçevesinde karşılıkları üzerinden incelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Burdur, çocuk, alkarısı, aydaş, kırk basması, ritüel.

(25)

18

BURDUR’DA ATEŞ KÜLTÜNE DAİR BİR UYGULAMA: ATEŞTE YIKANMA

Doç. Dr. Kadriye TÜRKAN

Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi – ORCID: 0000-0002- 0383-1964

ÖZ

Hava, su, toprak ve ateş olmak üzere dört unsur içerisinde eski Türk toplulukları için büyük önem arz eden ateş kültü ve dolayısıyla ateş, mutlaka saygı gösterilmesi gereken temizleme, kötü ruhları kovma gücüne sahip, demircinin ruhunu saklayan, Şamanın hükmedebildiği, hem ihtiyaç duyulan hem korkulan bir ruhlar barınağıdır. Bu bağlamda Orta Asya mitolojik tasarımları arasında ateş, aile-ocak sembolü olarak kabul edilir ve kutsal sayılır. Şamanist Türklere göre ise ateş; her şeyi temizleyen, kötü ruhları uzaklaştıran, insanlara Ülgen tarafından gönderilen ışık ve ısı kaynağı, koruyucu ruhtur. Ateş aynı zamanda bir fal ve kehanet aracıdır. Ateşin alevlerine, közlerin duruşuna, odunun ıslık seslerine göre gelecek tayine çalışılır. Ateş, düğün ve ant törenlerinde de aktif rol üstlenir. Gelin, koca evine girdiğinde ateşe selam verir ve ona, ateş iyesini memnun etmek için saçı olarak yağ serper.

Ateşin bir diğer etki alanı da alazlama denilen yöntemle hastalık tedavisidir.

Günümüzde de ateş kültü, pek çok özelliğini muhafaza ederek yaşamaya devam etmektedir.

Çalışmada, geçim kaynağı tarım ve hayvancılık olan Burdur’da hayvancılıkla geçinen çoban kültürüne sahip olan yerlerde, koyunlar yaylaya çıkarılmadan önce ateşte yıkanma olarak isimlendirilen ateşin koruyuculuk ve kötü ruhları kovuculuk vasfına işaret eden koyun sürüleri için düzenlenen tören alan araştırması sonucu, kaynak kişilerin verdiği bilgilerden hareketle değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Burdur, ateşte yıkanma, ateş kültü, hayvancılık, yayla

(26)

19

KUR’AN-I KERİM’DE ENTİMEMLERE ÖRNEKLER

Dr. Öğr. Üyesi Coşkun BABA

Bartın Üniversitesi – ORCID: 0000-0002-4056-085X

ÖZ

Bu bildiride, İslam dininin esaslarını oluşturan Kur’an-ı Kerim’de entimemlere örnek verilecektir. Buradaki amaç; mantığın her alanda var olduğunu ve Kur’an-ı Kerim’i anlamaya çalışırken mantığın da göz önünde bulundurulması gerektiğini ortaya koymaktır. Mantık, entimem ile her zaman hayatın içerisinde yer almaktadır. Günlük hayatta ve bilimsel alanda, fikirlerimizin hızlı akışı içerisinde, düşüncelerimizi, delillerimizi her zaman tam bir kıyas şeklinde söylemeyiz. Bunu yerine bazen öncüllerden birini veya sonucu aklımızda saklı tutup, dile dökmeden çıkarımlar yaparız. İşte bu durum “ifadede eksik fakat zihinde tam olan kıyas”a kısaltılmış (anlamı zihinde saklı, dürülü=entimem, matvi) kıyas şeklinde tanımlanmaktadır. Öncüllerinden biri ya da sonucu kapalı/gizli tutularak ifade edilen kıyaslara "entimem" adı verilir.

Bu çalışmada örnek olarak verilecek ayetler, günlük hayattaki konuşmalarda veya yazılı metinlerde her zaman karşılaşılması muhtemel ayetlerdir. Bu ayetlerin de aslında zihinde tamamlanan, öncülleri veya sonucu saklı olan kıyaslar, yani entimeme örnek olduğu görülecektir. Gündelik konuşmalarda veya yazılı metinlerde kullanılan bir cümle (hüküm bildiren cümle = önerme) aslında entimem olabilmektedir. Bu duruma Kuran-ı Kerimden birkaç ayet ile örnek verilmeye çalışılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Mantık, Kur’an-ı Kerim, Kıyas, Entimem

(27)

20

MODA TASARIMINDA KOLEKSİYON GELİŞTİRME SÜRECİ

Dr. Evrim KABUKCU

Manisa Celal Bayar Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-0258-0881

ÖZ

Bir moda koleksiyonu, perakendecilere ya da nihai moda müşterilerine satılması için tasarlanmış ve üretilmiş olan giyim, aksesuar ya da tüm detayları içinde barındıran ürünler dizisi olarak tanımlanabilir. Koleksiyonlar genel olarak siluetler, renkler ve materyaller tasarımcının kendine özgü estetik algısına göre şekillenmektedir. Bunun yanı sıra, içinde yaşanılan toplumun kültürel ve sosyal etkilenimlerini de yansıtan bir eğilim olarak genellikle belirli bir sezon ya da özel bir etkinlik için hazırlanmaktadır. Hazırlanmış olan koleksiyonlar;

defilelerde, çevrimiçi sitelerde renkli ve çeşitli şekillerde gruplandırılarak müşterilerin beğenisine sunulmaktadır. Bu çalışmanın temel amacı, koleksiyon parçaları olan moda ürünlerinin ilk tasarım aşamasından üretim, pazarlama ve tanıtıma kadar uzanan koleksiyon geliştirme sürecini (araştırma, tasarım, geliştirme, düzenleme ve sunum) inceleyebilmektir. Bu bağlamda; koleksiyonların tasarım sürecine ilişkin British Airways personeli için geliştirilen üniforma tasarımları örnek olay olarak ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Moda, tasarım, koleksiyon, süreç, örnek olay incelemesi

(28)

21

MODA TASARIMINDA STİL YARATIMI SÜRECİ

Dr. Evrim KABUKCU

Manisa Celal Bayar Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-0258-0881

ÖZ

Moda tasarımında stil yaratımı; moda fikri, akımı veya temayı iletmek veya bir moda ürününün reklamını gerçekleştirmek için genel bir tarz ve bu tarzı oluşturacak giysi ve aksesuarları seçmektir. Bu anlamda stil yaratımının amacı, kıyafet ve aksesuarların satılmalarını sağlamak için onları en arzu edilir ve güzel bir şekilde bir araya getirerek sergilemektir. Stil yaratımı süreci, mükemmel kompozisyonu oluşturabilmek amacı ile kıyafet ve aksesuar alternatiflerini seçme ve en uygun bileşimi oluşturabilmeyi içermektedir. Bu çerçevede, en doğru bileşimi oluşturabilmek için stil yaratıcıları, marka ve tüketici farkındalığı konularında da kendilerini geliştirmek durumundadır. Bu araştırmanın amacı, stil yaratımı sürecini farklı perspektiflerden detaylı olarak incelemektir. Bu bağlamda, ilham veren stil yaratımı örnekleri ele alınarak farklı yaratım süreçleri irdelenecektir.

Anahtar Kelimeler: Moda, tasarım, stil, süreç

(29)

22

NASÎRUDDİN TÛSÎ’DE HİTABET SANATI

Dr. Öğr. Üyesi Coşkun BABA

Bartın Üniversitesi – ORCID: 0000-0002-4056-085x ÖZ

Retorik, en genel kullanımıyla muhatabını bir ikna etme sanatıdır. Mantığın kurucusu Aristoteles, retoriği belli bir durumda var olan inandırma yollarını kullanma yetisi olarak tanımlamaktadır. Buna göre muhatabı ikna eden veya etmeye çalışan önermeler, çıkarımlar, argümanlar veya göstergeler (söz-yazı/sözlü-yazılı metin, resim, reklam, mimik, vb.) aslında retoriktir. Retoriği, İslam mantıkçıları hitabet şeklinde ele almışladır. Tebliğimizin amacı;

Tûsî’nin Tecrîdü’l-mantık adlı eserinden hareketle “Nasîruddin Tûsî’ye Göre Hitabet Sanatı”

bağlamında kavramsal çerçeveyi belirlemektir. İslam mantıkçılarından biri olan Tûsî de Aristoteles gibi düşünmektedir. Ona göre de hitabet bir ikna etme sanatıdır.

Nasîruddin Tûsî için mantık ilmi önemli bir yere sahiptir. O, hitabetten söz ederken Mantık’ın kıyasî önermelerinin farklı biçimlerinden faydalanılması gerektiğini belirtir. Ona göre retorik yapmanın iki önemli metodu vardır: Örtük Kıyas ve Örneklem. Bu iki metot hitabet sanatının temelini oluşturur. Ayrıca Nasîruddin Tûsî esrinde hitabet sanatının öncülleri, kısımları gibi konulardan da bahseder. Birçok İslam mantıkçıları gibi Tûsî’nin de hitabet sanatı hakkındaki görüşleri günümüz açısından da hala canlılığını koruyor görünmektedir.

Anahtar Kelimeler: Nasîruddin Tûsî, Mantık, Retorik, İkna, Muhatap.

(30)

23

ARAP YAZISINDA NOKTANIN SERÜVENİ

Doç. Dr. Nazife Nihal İNCE

Akdeniz Üniversitesi – ORCID: 0000-0003-1766-5618 ÖZ

Arap dilinin bazı hususiyetleri ve Müslümanların Kur’an yazısını değiştirmeme gayretleri, gövde yazıya birçok işaret eklenmesini gerekli kılmıştır. Bu işaretlerden biri noktadır. Nokta hemen hemen bütün dillerin yazılarında kullanılan bir işarettir. Yazıda kullanılan nokta işareti, sesleri karşılayan harf simgelerini ayırmanın dışında başka işlevleri yerine getirmek amacıyla da kullanılmıştır. Nitekim Arap yazısında nokta ilk olarak harf simgelerini ayırt etmek için değil kelimelerin cümle içerisindeki görevlerine işaret eden sesleri göstermek üzere kullanılmıştır. Günümüze değin süren yeni kullanımda nokta, daha çok harfleri ayırt etme işareti olarak kullanılmaktadır. Arap yazı literatüründe birincisine naktu i’râb, ikincisine naktu i’câm adı verilmiştir. Modernleşmeyle birlikte batı dillerinin yazılarında kullanılan noktalama işaretleri de Arap yazısına uyarlanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada Arap yazısında nokta kullanımının tarih içerisindeki seyrini mercek altına almaya çalışacağız. Çağdaş kullanımları da dikkate alarak noktanın Arap yazısındaki kullanım yerleri ve işlevlerinin bir haritası çıkarılacaktır. Çalışmamızın temel hipotezi Arap yazısında noktanın genel hüviyetli metinlerde üç farklı işlev icra ettiğidir. Bunlar: Birden fazla cümleden oluşan metinlerde cümleleri ayırt etme işareti, harfleri ayırt etme işareti, yazı gövdesine eklenmeyen kısa ünlülerin işareti olmasıdır. Bunların dışında bazı metinlerde özel kullanımların bulunması da beklenmektedir. Standart olan Kur’an yazısına uymayan okunuşlara işaret etmek üzere kullanılması bunlardan biridir. Buna göre Arap yazısı özel metinlerde noktayı başka işlevler icra etmek üzere de kullanmıştır.

Anahtar kelimeler: Yazı, Arap Yazısı, Harf, Nokta, İşaret

(31)

24

IRAK TÜRKMEN AĞIZLARINDAKİ BAZI ÇOCUK DİLİ KELİMELERİNİN ARKAİKLİĞİ ÜZERİNE

Dr. Öğr. Üyesi Önder SAATÇİ

Isparta Uygulamalı Bilimler Üniversitesi – ORCID: 0000-0001-5322-7725

ÖZ

Çocukların konuşmayı öğrendikleri 2-4 yaşları arasında bazı sesleri taklit ettikleri ve çeşitli nesneleri ve kavramları kendilerine has bir söyleyişle ifade etmeye başladıkları, bu süreçte bir çocuk dilinin oluştuğu gözlenir.

Çeşitli dil bilimi terimlerini bir araya getiren sözlüklerde çocuk dili maddesi tanımlanırken çocukların, konuşma güçlüğünü yenmek için, ya duydukları kelimeleri bozmasıyla (buv “su”, bababe “babaanne”, vb.) ya da kendilerine has bazı adlandırmalara (adda “gezme”) başvurarak bazı kelimeler ürettiklerinden söz edilmiştir. Bazı kaynaklarda da çocukların ana dili edinim sürecinde birtakım analojilere yönelerek, yeni yeni yapılar ve çekimler ürettikleri de tespit edilmiştir: “söndür-” fiilinden yola çıkarak “yak-” fiili yerine yandır-, “susadım”

çekimli şeklinden yola çıkarak çaysadım, vb.

Biz, çocuk dilinin kelime hazinesini teşkil eden leksik unsurların bunlarla sınırlı olmadığını, daha başka kaynaklardan da bu kelime hazinesinin takviye edildiğini düşünmekteyiz. Bu kaynak, Türk dilindeki arkaik kelimelerdir. Nitekim Irak Türkmen ağızlarını bu açıdan incelediğimizde bu ağızlardaki bazı çocuk dili kelimelerinin aslında, dünden bugüne dilde saklı kalmış, bazı arkaik kelimeler olduğu gözlenebilmektedir: ülle (< ū+la) et- “uyu-”, kıtta (< kır-t-a), kıḫ. Bu kelimeler etimoloji bakımından tahlil edildiğinde bunların birer arkaik kalıntı olduğu rahatlıkla görülebilir. Bu gibi kelimelerin dildeki kullanım sıklığı düştükçe ve kullanım alanı daraldıkça çocuk diline hasrolunduğu; böylece Irak Türkmen ağızlarının çocuk dili hazinesine katkıda bulunduğu görülmektedir.

Bu tespitlerimiz çocuk dilinin gelişmesinde yetişkinlerin de katkılarının bulunduğunu ortaya koymaktadır. Zira, her insan doğduğunda hazır bir kelime hazinesine konar. Bu gibi kelimelerin bir kısmı da yeri geldiğinde çocukla iletişim kurmada kullanılmak üzere arkaikleşmiş hâlde dilde muhafaza edilmiştir. Biz, arkaiklik araştırmalarında bu kelime hazinesinin de gözden uzak tutulmaması gerektiğini, bu gibi araştırmaların etimoloji çalışmalarına da katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Ayrıca çocuk dili tanımının da gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

Anahtar Kelimeler: arkaik, çocuk, dil, Irak Türkmen ağızları, kelime

Referanslar

Benzer Belgeler

Fakat burada gerek İbn Sina (ö.. İbn Sina’ya göre hikmet erdemiyle nazarî hikmet kastedilmez aksine erdem olarak hikmetten bahsedilecekse ancak dünyevi fiiller

19 Şubat 1932 tarihinde açılan Konya Halkevi’nin yayınladığı “Dil, Edebiyat, Tarih Araştırmaları [Dergisi]”’nin ilk sayısı 1 Kasım 1934 tarihini taşımaktadır 1..

Yeteri kadar yapılamayan egzersiz ve durgun hayat tarzı hem çocukluk döneminde hem de adölesan dönemde obezitenin meydana gelmesini sağlayan en önemli

Bu araştırmada ana dili Arapça olanların Türkçe öğrenme sürecinde konuşma becerisi üzerinde karşılaştıkları sorunlar ile ilgili olduğu için bu bölümde ana

في لجس ،1914 ماع في هؤاشنإ مت يذلا يخيراتلا ىنبلما نإ ظافحلا بجي يتلا ةلوقنلما يرغ ةيفاقثلا تاكلتملما( ةئماق .)اهيلع دهعلا راثﺂب أدبت فحتلما في ةيخيرات ةنيدم ءاشنإ متو

Her yönüyle iç içe geçmiş Türk-Arap kültürünün engin mirası, tarihte yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen, pek çok değerli çalışmayla bugüne kadar gelmiş

Ders Kategorisi Temel Meslek Dersleri Uzmanlık/Alan Dersleri Destek Dersleri. İletişim ve Yönetim Becerileri Dersleri Aktarılabilir

Özbekistan bağımsızlığından sonra yapılan en büyük sözlük ise şüphesiz 5 ciltlik Özbek Dilinin Açıklamalı Sözlüğü (Ўзбек тилининг изоҳли луғати,