1850’li y›llarda manast›rda yaflayan genç bir Avusturyal› papaz dini görevleri-nin yan› s›ra ortaokulda yedek ö¤retmen-lik yap›yor. Okuttu¤u dersler matematik ve eski Yunanca. Bir süre sonra tam kad-roya al›nabilmek için s›nava giriyor fakat jeoloji ve biyoloji sorular›na iyi yan›t vere-medi¤i için çak›yor. Buna ra¤men manas-t›r›n baflpapaz› genç Johann’› iki y›ll›¤›na Viyana Üniversitesi’ne gönderiyor. Manas-t›ra döndü¤ünde tekrar s›nava giren Jo-hann yine kazanam›yor. Azimli genç “Be-nim de torpilim olsayd›, ben de kazan›r-d›m” veya “Dindar oldu¤um için bana ta-k›yorlar” gibi mazeretlerin arkas›na s›¤›-n›p bofl bofl dolaflaca¤›na, manast›r›n bah-çesinde bitki yetifltiriyor. Ama amac› ka-r›n doyurmak veya ticaret yapmak de¤il; hedef, bir bitkinin çiçe¤inin renk gibi özelliklerinin bir kuflaktan di¤er kufla¤a nas›l ve ne oranda aktar›ld›¤›n›
belirle-mek. E¤er hâlâ genetik bilimin kurucusu Mendel’den bahsetti¤imizi anlamad›ysa-n›z hemen ortaokul biyoloji hocaanlamad›ysa-n›z için soruflturma açt›r›n›z. Çünkü Mendel ka-nunlar› Newton’unkiler kadar ünlüdür. Ama Newton’un aksine, Mendel’in bulufl-lar›n› aktard›¤› makale, zaman›nda yeteri kadar ilgi görmemifl ve Mendel hakketti¤i üne ölümünden ancak 34 y›l sonra ulafl-m›flt›r.
Ne kadar de¤iflik zamanlarda yafl›yo-ruz. Geçenlerde Cell dergisinde yay›mla-nan çok önemli bir makale, bas›ld›¤› gün bilim dünyas›na bir bomba gibi düfltü. Baflta New York Times gazetesi olmak üzere Amerikan ve ‹ngiliz bas›n›, habere bala üflüflen sinekler gibi atlad›lar. Keflif Mendel’in bir süre okudu¤u Viyana Üni-versitesi’nde yap›ld› ve yine genetikle ilgi-liydi. Ama bu kez deneyde bitki de¤il si-nekler kullan›lm›flt›. Times’›n verdi¤i
ha-berde makalenin birinci (?) yazar› Dr. Barry Dickson “biz sirke sine¤inde tek bir genin, sine¤in bütün cinsiyet tercihi ve davran›fl›n› belirledi¤ini kan›tlad›k” sözle-riyle keflfi bütün dünyaya duyurdu. Tabi gen belirlenirse, son y›llarda geliflen tek-niklerle o geni modifiye etmek de müm-kün. Araflt›rmac›lar normal bir difli sine-¤in yap›s›nda ufak bir de¤ifliklik yap›nca o sinek erkeklere de¤il difli sineklere kur yapm›fl. Yani cinsel tercih genlerde yat›-yor, yani kal›tsal. Yaln›z gurbetteyken uzun y›llar okudu¤umuz ve takdir etti¤i-miz New York Times gazetesinin verdi¤i haberde çok büyük bir hata gözüme çarp-t›: Bilimsel makalenin birinci yazar› Dick-son de¤il, Ebru Demir ad›nda Viyana Üni-versitesi’nde doktora ö¤rencisi olan bir Türk k›z›! Evet, Yale Üniversitesi’nden Prof. Gero Miesenboeck’in “muhteflem bir çal›flma” diyerek tan›mlad›¤› bu keflif, tarihe Demir ve Dickson Deneyi diye ge-çecek.
Ebru, Adapazar›’nda do¤mufl büyü-müfl. Yak›ndan tan›d›¤›m›z k›z›m›z›n elefl-tirilecek bir yan› varsa o da afl›r› tevazu-sudur. Bu yüzden özel hayat›n› bizlerle paylaflmas› için telefon ve ‹nternet yoluy-la epeyce ter döktük.
‹lk olarak bilime merak›n›n ne zaman bafllad›¤› oldu: “Küçüklü¤ümden beri bili-me bili-merakl›yd›m. Bundan da en çok evde-ki annemin zavall› bitevde-kileri nasibini ald›-lar. Küçücükken evde ne bulursam, akl›n›-za ne gelirse, deterjanlar, flampuanlar, iç-kiler, fleker, tuz, rengi ve kokusu hofluma giden her fleyleri kar›flt›r›p kar›fl›mlar ya-p›yor ve sonra gizlice evdeki çiçeklerin di-bine döküyordum. Zavall› bitkiler sarar-maya bafllay›nca oldukça endifleleniyor,
Yaflam
104Temmuz 2005 B‹L‹MveTEKN‹K
S a r g u n A . T o n t
Bravo Ebru...
Ebru ODTÜ’yü bitirdi¤i y›l
annemin bana içirdi¤i öksürük flurubunu tedavi amac›yla bitkilerin köküne dökü-yordum.”
Ebru’nun babas› Adapazar›’nda çok baflar›l› bir diflçiymifl: “Okuldan ç›k›nca muayenehanesinin yan›nda benim ve kar-deflimin kulland›¤› bir odam›z vard›; ora-ya gidip ödevlerimi ora-yap›yordum. Oras› en sevdi¤im yerlerden birisiydi; çünkü orada ilgimi çeken bir çok fley vard›. Babam öl-çü almak için alç› karard› ve ne yapt›¤›n›, neden yapt›¤›n› bana aç›klar ve arada s›-rada ise bana da alç› kard›r›rd›... Bir de babam›n hemen üst kat›nda difl teknisye-ni ofisi vard›. oraya babamla gidip me-rakla nas›l difl dizildi¤ini seyrederdim... ‹lkokul birinci s›n›fta ön difllerim sallan›-yordu. Muayenehaneden bir adet kerpe-teni gizlice ödünç ald›ktan sonra evde ba-bam beni kerpetenin ucunda diflimle ya-kalay›nca çok k›zm›flt›. Ben nas›l yap›ld›-¤›n› biliyorum diyerek kafa tuttum; ama o bunu yapabilmek befl y›l e¤itim ald›¤›n› söyleyerek beni ikna etti... Can›m babac›-¤›m.” Ebru, daha o y›llarda bilimsel çal›fl-malar›n sadece pratik bilgilerle olmaya-ca¤›n› anlam›fl: “‹lkokulda babam›n üni-versite kitaplar›n› okumaya çal›fl›yordum. Ozmotik bas›nç diye bir fley okumufltum ama ne oldu¤unu anlamam›flt›m. Sürekli babam›n kat›ndaki doktor arkadafllar›na ve ilkokul ö¤retmenime bunun ne demek oldu¤unu soruyordum. Sonunda babac›-¤›m bir aksam dana ba¤›rsa¤› ile eve gel-di. Bana ‘ozmotik bas›nc›’ ö¤renmek isti-yorsun; gel deney yapal›m, dedi; inan›l-maz sevinmifltim. Dana ba¤›rsa¤› ile yap-t›¤›m›z bu deney, beni inan›lmaz heye-canland›rm›flt› ve san›r›m ben art›k ozmo-tik bas›nc›n ne anlama geldi¤ini görerek ö¤renmifltim.”
Ebru’un ekolojik yan› da çok kuvvetli-dir: “Babamla gezerken buldu¤umuz ya-ral› hayvanlar› tedavi ediyorduk. Bir kere-sinde vurulmufl bir kuflun yaras›n› temiz-leyip dikmifl, iyileflene kadar bak›m›n› yapm›flt›k... Hayvanlara çok merakl›yd›m, onlar› çok seviyordum. Evde kardeflimle benim, tavflandan kertenkeleye kadar bir sürü hayvan›m›z oldu. Ama bir keresinde elimde kibrit kutusunda hamamböce¤i ile eve geldi¤imde annem k›zm›flt›.”
Ebru’yu bilimsel aç›dan en çok etkile-yen dedesiymifl: “ Can›m dedeci¤ime çok sorular sorard›m... fiimdiye kadar beni en çok etkileyen deneyi dedeci¤imle yapm›fl-t›k. Bu da evdeki zavall› kanaryac›¤› hip-noz etmek olmufltu. Simsiyah bir karton ka¤›d›n üzerine beyaz tebeflirle kal›n bir
çizgi çizdik. Ad› Ceremi olan kanaryay› ka¤›d›n üzerine yat›rd›k, tebeflirle çizdi¤i-miz çizginin göz hizas›na gelmesine özen gösterdikten sonra dedeci¤im eliyle bu çizgiyi takip eden bir el hareketi yapt›. Gözlerime inanamad›m, Ceremi tafl gibi olmufl hiç k›p›rdam›yordu. Belki uyana-maz diye çok korkmufltum ama bir süre sonra uyan›nca çok sevinmifltim.”
Ebru, lisans›n› ODTÜ’de, yüksek lisan-s›n› Bilkent’te yapt›ktan sonra Viyana Üni-versitesi’nin doktora program›na kabul ediliyor. Orada bir gün ad›n›n bilim tarihi-ne alt›n harflerle yaz›laca¤› çal›flmas› pek uyumlu bafllamam›fl.
“Baflta tam anlam› ile ümitsizdik. La-boratuvarda kimse, hatta Barry (Ebru’nun tez dan›flman›) bile bu projenin çal›flaca¤›-na içal›flaca¤›-nanm›yordu. Ama ben gene de dene-mek istedim... Denemeden bilinmez ki... Çok zahmetli bir çal›flma oldu; çünkü o zamana kadar bizim kulland›¤›m›z homo-log rekombinasyon tekni¤i ile gen modifi-kasyonu yapmak, sirke sineklerinde dün-yada sadece 5 farkl› laboratuvarda 5 fark-l› gen için denenmiflti” Deney büyük zor-luklar içinde devam etmifl. Ebru’nun elin-de saelin-dece 6 sinek kalm›fl. ‹flte o s›rada ayn› laboratuvarda çal›flan arkadafl› Duda kendi sineklerinin bir k›sm›n› ona vermifl. “2004 un Ocak ay›n›n ikinci Pazar günü Duda ile akflam 11 civar›, bu geni de¤ifl-tirilmifl diflileri normal diflilerin yan›na koyduk. Bu difliler di¤er diflilere hemen kur yapmaya bafllad›lar! Sevinçten z›pl›-yorduk... Barry’yi telefonla arad›m. Önce çok sakin karfl›lad›. ‘Tamam filme kaydet
105
Temmuz 2005 B‹L‹MveTEKN‹K yar›n sabah beraber bakal›m’ dedi. Tele-fonu kapatt›ktan 15 dakika sonra biz hâ-lâ sinekleri seyrederken bir de bakt›k Barry geldi. Hepimiz ekrana kilitlenmifl-tik. Seyrettik, seyretkilitlenmifl-tik...”Baz› okuyucula-r›m›z belki an›msarlar, Nisan 2001 y›l›n-da bu sayfalary›l›n-da sizlere kaz y›l›n-davran›fllar› üzerinde yapt›¤› çal›flmalarla,arkadafllar›-m›za belki de duymad›klar› bu sayfalarda di¤er bir Avusturyal› dahiden söz etmifl-tik- hani flu kazlarla yapt›¤› deneylerle No-bel’i kazanan Konrad Lorenz. fiu benzer-liklere bir bak›n. Lorenz 5 yafl›ndayken babas› ona bir ördek alm›fl. Lorenz ilk de-neyini o yavruyla yapt›¤›n› yazar: “Bir gün yavru ‘piip, piip’ diye sesler ç›kararak a¤-l›yordu. Ben befl yafl›nda olmama ra¤men anne ördeklerin yavrular›n› nas›l teskin ettiklerini biliyordum ve ben de “oark pu-u ppu-upu-u ppu-upu-u oark oark ppu-upu-u ppu-upu-u ppu-upu-u” diye-rek ona seslendim. Yavru örde¤in a¤lama-s› durdu ve beni takip etmeye baflla-d›”.Ebru ise o yafllarda kanaryayla hipnoz deneyi yap›yor. Lorenz’in babas› doktor ve daha ilkokul ça¤lar›nda bir gün o¤luna yabanar›s›n›n anatomisi hakk›nda anlat-t›klar› Lorenz’in belle¤inden hiç ç›kma-m›fl. Ebru’nun diflçi olan babas›n›n dana ba¤›rsa¤› ile yapt›¤› deney, onda da ben-zer bir etki yapm›fl.
Umar›z Lorenz-Ebru benzerli¤i Nobel ödüllerine kadar uzan›r. Maalesef Eb-ru’nun babas› 45 yafl›ndayken Adapaza-r›’n› yerle bir eden depremde yaflam›n› yi-tirdi. Çok sevdi¤i annesi ve erkek kardefli Kaan, Ankara’da oturuyorlar. Bravo Eb-ru, bizleri çok mutlu ettin.
Ebru ve Bilim Teknik yazar› Banu Binbaflaran Sargun Hocan›n s›nav ka¤›tlar›n› okuyorlar.