• Sonuç bulunamadı

Ankara Barosu Dergisinde ileri sürülen görüşler yazarlarına aittir.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ankara Barosu Dergisinde ileri sürülen görüşler yazarlarına aittir. "

Copied!
294
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

ANKARA BAROSU DERGĐSĐ Üç Aylık Hakemli Bilimsel ve Mesleki Yayın

Ankara Barosu Başkanlığı, 2007 Tüm hakları saklıdır.

ISSN 1300 9885

Ankara Barosu Dergisinde ileri sürülen görüşler yazarlarına aittir.

Ankara Barosunu bağlamaz.

Sahibi Ankara Barosu adına Av. Vedat Ahsen COŞAR Sorumlu Yazı Đşleri Müdürü

Av. Emre ĐNCULA Yayın Danışmanları

Prof. Dr. Celal GÖLE, Prof. Dr. Zeki HAFIZOĞULLARI, Prof. Dr. Mithat SANCAR, Prof. Dr. Lale SĐRMEN, Prof. Dr. Nevzat TOROSLU, Prof. Dr. Turgut TURHAN, Prof. Dr. Turan YILDIRIM, Prof. Dr. Ejder YILMAZ, Prof. Dr. Yahya K. ZABUNOĞLU

Yayın Kurulu Başkanı Av. Bülent Turhan GÜNDÜZ

Editör

Av. Mustafa Bayram MISIR Editör Yardımcıları

Av. Esin ERCAN, Av. Fernaz BALCIOĞLU Đcra Kurulu

Av. Aydın ERDOĞAN, Av. Hakan AKARKEN, Av. Nurten Çağlar YAKIŞ, Av. Pınar ÜNLÜ, Av. Ozan Fazıl ALARSLAN, Av. Cemalettin GÜRLER, Av. Serol KARADUMAN, Av. Mustafa Bayram MISIR, Av. Bülent Turhan GÜNDÜZ

Yayın Kurulu

Av. Fernaz BALCIOĞLU, Av. Ahu YEGÜL, Av. Đbrahim AKIN, Av. Mustafa GÜRSOY, Av. Erduran TAHMĐSCĐOĞLU, Av. Engin KARAMAN, Av. Afet GÜNGÖR,

Av. Veli ADIGÜZEL, Av. Zennure TOKGÖZ, Av. Hikmet Balkan TUNALI, Av. Çigdem ÇEBĐ, Av. Ufuk SARIOĞLU, Av. Gülay ARIKAN, Av. Emiş Seda ÖZTÜRK

Kapak Tasarım Mehmet ULUSEL

Sayfa Düzeni Yalçın ATEŞ Baskı ve Cilt

Pelin Ofset Tipo Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti.

Mithatpaşa Cad. No: 62/4 Kızılay-Ankara Tel: (312) 418 70 93-94 • Faks: 418 10 46

www.pelinofset.com.tr Đletişim Adresi

Ankara Barosu Başkanlığı, Adliye Sarayı Kat. 5 Sıhhıye/Ankara Tel: (0.312) 310 21 91 (Pbx), 310 55 26 • Faks: (0.312) 309 22 37

http://www.ankarabarosu.org

e-mail : ankarabarosu@ankarabarosu.org

(3)

Đçindekiler Đçindekiler Đçindekiler Đçindekiler

Bu sayıda 6

şnsanlıŞın Utancı: iddet 8 Vedat Ahsen Coşar

Mevkufun Aleyh: Yargı... 10 Hakan Akarken

Bir Rejim Sorunu; Olsun Olsun da Cumhurbaşkanı Kim Olsun? 14 Bülent Turhan Gündüz

Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri ya da Hukukun Siyasallaşması 18 Nur Uluşahin Hazır

Cumhurbaşkanı Seçilme YeterliliŞinin “Suç şsnadı Altında Bulunmama” Koşulu 31 Zeki HafızoŞulları – Bülent H. Acar

Gerisine Düşmeyip Ötesini Düşlememiz Gereken şlke: Cumhuriyetçilik... 35 Mustafa Bayram Mısır

Anayasanın 9 uncu maddesine Açık Aykırılık 42 Bülent Turhan Gündüz

Noterlik Kanunu’nda Yapılması Teklif Edilen DeŞişiklikler Yargının Özelleştirilmesi Anlamındadır 45 Ankara Barosu – Vedat Ahsen Coşar

Avrupa BirliŞinde Noterlik Uygulamasında Genel Bakış 46 Ozan Fazıl Alarslan

Noterlik Yasası DeŞişiklik Teklifi Üzerine DeŞerlendirme 49 Atim

Noterlik şşlemleri ile Denetimlerinde Cumhuriyet Başsavcılıkları Tarafından Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Hakkında Genelge 54

Adalet BakanlıŞı Hukuk şşleri Genel MüdürlüŞü

Alman ve Türk Hukuklarında Adli Hizmet UzmanlıŞı – Rechtspfleger Kurumuna Kısa Bir Bakış 58 Hakan Furtun – Cemalettin Gürler

Bir Sivil şnisiyatif: Yargıçlar ve Savcılar BirliŞi 61 Zekeriya Sevimli

YARSAV’ın Kapatılmasını Öngören Yasa Hukuk Devletinden Kanun Devletine DoŞru Bir Adımdır 67

Ankara Barosu – Vedat Ahsen Coşar

(4)

Liberal Demokratik Ülküsellik ve Metafizik Temeli 70 ErtuŞrul Rufayi Turan

Paradokslar ve Karar Verilemezlik 77 Erdal Cengiz

şşkenceyi Ciddiye Almak: Seçmeli Protokol ve Türkiye’de Ulusal Ziyaret Mekanizmaları 82 Kerem Altıparmak

Avrupa şnsan Hakları Mahkemesi Kararları IşıŞında şfade Hürriyetinin Sınırlanması 101 Metin KayaçaŞlayan

BaŞımsız şdari Otoriteler ve Regülasyon Anlayışı – Tartışmalar, Sorunlar 119 M. Ayhan Tekinsoy

şrade ÖzerkliŞi Kapsamında Mk. 23/II Hükmü ve Karar ÖzgürlüŞü 135 Derya Ateş

Marka, Tasarım ve Patent Hakkına Tecavüz Suçlarına şlişkin Hükümlerin Anayasaya AykırılıŞı Sorunu 149

Türkay Alıca

Aile Mahkemelerinde Yargılama Usulü 158 Bahattin Aras

Strazburg Yargı Kararlarında DoŞru, Haklı, Yasal ve Makul Gerekçe Biçimleri 179 Hilmi eker

şflas Davalarında Yargılama Usulü ve Depo Kararı (şşK mad. 158) 201 Talih Uyar

şflasın Ertelenmesi Tedbir Talepli şflas Davasıdır 211 Ömer Gören

Kamu Kurumu NiteliŞindeki Meslek Kuruluşlarınca Verilen Disiplin Cezalarının “5525 sayılı Disiplin Affı Kanunu” Karşısındaki Durumu 214

Zülal Öztürk

Adalet ve Akıl Yürütme Hataları 220 şbrahim Akın

Karar Notları Karar Notları Karar Notları Karar Notları 227

● Petrol daŞıtım şirketlerine EPDK tarafından verilen idari para cezalarının Danıştay’ca denetimi Ali Ulusoy

● Usul ekonomisinde iktisadilik prensibi ve idari yargıda aynı dilekçede dava açılması ve koşulları sorunu

Mustafa Sakal – Mustafa Alpaslan

(5)

● şdari işlemlerde geri alma süresi M. Ayhan Tekinsoy

● Korunacak çocuklar için yargı kararlarında şüpheli - maŞdur ayrımı yapılması Çocuk Hakları Sözleşmesine ve Çocuk Koruma Kanununa aykırıdır

Türkay Asma

● Meslek üyelerinin meslek kurallarına uyma zorunluluŞu kamu görevlisi olmaları halinde de devam eder

Nurten ÇaŞlar Yakış

● Kamu hizmeti sunan belediyelerce kamu hizmetinin sunumunu peşin ödemeye baŞlayan uygulamalar, anayasal ve yasal kamu hizmeti anlayışına uymaz, ticari niteliŞi aŞır basan yeni bir ilişki biçimi oluşturma anlamına gelir

Ankara 7. şdare Mahkemesi

● Avukatın bir meslektaşı aleyhine takip ettiŞi ilk davayı baroya bildirmesi halinde birinci davanın devamı mahiyetinde olan, tarafları ve konusu aynı ikinci davayı baroya bildirmemesi TBB Meslek Kurallarının 27/2. maddesine yer alan bildirim yükümlülüŞüne aykırılık teşkil etmemektedir.

Pınar Yalçınkaya

Baro Açıklamaları, Katkılar, DeŞiniler Baro Açıklamaları, Katkılar, DeŞiniler Baro Açıklamaları, Katkılar, DeŞiniler Baro Açıklamaları, Katkılar, DeŞiniler 251

● Hukuk eŞitimi ve öŞrenimi çaŞdaş ve bilimsel standartlara yükseltilmeli, avukatlık sınavından vazgeçilmemelidir.

● Ankara Barosu Yönetim Kurulunun 07.03.2007 tarih, 22/9 sayılı toplantısında ve oybirliŞi ile 12.03.2007 tarihinden itibaren Ceza Muhakemesi Kanunu kapsamında müdafi ve vekil görevlendirmesinin durdurulmasına karar verilmiştir.

● Yargıçlar ve Savcılar BirliŞi (YARSAV)nin Müdafi ve vekil ücretleri nedeniyle 5271 ve 5320 sayılı Yasalarda yapılması gereken deŞişiklikler hakkında görüşü.

● Yargı yetkisi bakanlıklarda deŞil, mahkemelerdedir.

● Ankara Barosu ile Adalet BakanlıŞı arasındaki, Avukatların dosya incelemeleri konusundaki yazışmalar.

● Ankara Barosu Başkanı’nın Av. Halit Çelenk için düzenlenen saygı gününde yaptıŞı açış konuşması.

● Av. Atilla Sav’ın Mektubu.

Bazı Başvuru Bilgileri Bazı Başvuru Bilgileri Bazı Başvuru Bilgileri Bazı Başvuru Bilgileri 281

● şngiliz-Türk Avukatlar DerneŞi (The British-Turkish Lawyers Association) Pınar Ünlü

● Kıdem Tazminatı Uygulamaları şle şlgili Bilgiler

● Faiz Oranları

(6)

Bu Sayıda Bu Sayıda Bu Sayıda Bu Sayıda

2007 Bahar sayısıyla tekrar merhaba...

Adalet BakanlıŞı genel bütçeden karşılaması gereken kamu hizmetlerinin bir kısmını bakanlık bünyesinde kurulan Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı üzerinden gerçekleştirmeye çalışıyor. Avu- kat Hakan Akarken ‘Mevkufun Aleyh: Yargı...’ adlı yazısında bu süreci eleştirel bir gözle inceliyor.

şkinci dosyamız hemen her yurttaşımızın taraf olduŞu cumhurbaşkanlıŞı seçimi sürecinin hu- kuki deŞerlendirmesi üzerine biçimlendi.

Avukat Bülent Turhan Gündüz, anayasanın cumhurbaşkanlıŞı seçimiyle ilgili hükümleri üze- rinde kopan fırtına özelinde; “neden böyle davranıyoruz?”, “nasıl davranmalıyız?” sorularına yanıt arıyor. Dr. Nur Uluşahin hakem incelemesinden geçen yazısında, Anayasa Mahkemesi 367 tartışması üzerine karar vermeden önce, konuyu bilimsel olarak deŞerlendirdi. Dr. Zeki HafızoŞulları ve Dr. Bü- lent H. Acar, cumhurbaşkanlıŞı seçilme yeterliŞinde ‘suç isnadı altında bulunmama’ koşulunu tartıştı- lar. Meslektaşımız Av. Mustafa Bayram Mısır da ‘cumhuriyetçilik ideali’ üzerine tarihsel bir çerçeve çizdi.

Üçüncü dosyamız adalet hizmetlerinin Noterlik Yasasında yapılması öngörülen deŞişikliklerle özelleştirilmeye çalışılması sürecini görünür kılıyor. Avukat Bülent Turhan Gündüz yazısında yapılan teklifin Anayasa’nın 9. maddesine açıkça aykırı olduŞunu gösteriyor. Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar yaptıŞı basın açıklamasında teklif edilen deŞişikliŞin yargının özelleştirilmesi anlamında tehlikeli bir girişim olduŞunu vurguluyor. Avukat Ozan Fazıl Alarslan yazısında Avrupa BirliŞinde bu çerçevede noterlik uygulamalarını inceliyor. Ankara Barosu Avukat Hakları ve Toplumla şlişkiler Merkezinin teklif edilen deŞişikliŞe dair eleştirel incelemesini de dosyamız kapsamında paylaşıyoruz.

Ayrıca bu deŞişiklik teklifinin kendi gerekçelerine dahi aykırı olduŞunu açıkça gösteren Adalet Bakan- lıŞının genelgesini ibret belgesi olarak sunuyoruz. Dr. Hakan Furtun ve Avukat Cemalettin Gürler dosyamız kapsamında önemli bir öneri olarak Almanya’daki ‘Adli Hizmet UzmanlıŞını’ anlatıyor.

Ülkemizin demokrat, cumhuriyetçi ve hukuk devletinden yana yargıçları bütün topluma örnek olacak şekilde örgütlendiler. Yargıçlar ve Savcılar BirliŞini (Yarsav) kurdular. Adalet BakanlıŞı bu de- mokratik girişimi tehdit olarak algıladı ve bir hukuk devletinde görülmeyecek şekilde bir yasa tasarısı ile özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulan derneŞi kapatacak bir yasa tasarısı hazırladı.

Ankara Barosu Başkanı Vedat Ahsen Coşar bu yasa tasarısının hukuk devletinden kanun devle- tine doŞru bir adım olduŞunu yaptıŞı kapsamlı basın açıklaması ile kamuoyu ile paylaştı. Yargıç Zekeriya Sevimli de uluslar arası hukukun ve Anayasamızın düzenlemeleri ışıŞında bir sivil inisiyatif olan Yarsav’ı tanıtıyor.

Dergimizin dosyalarımız dışı ilk hakemli makalesi Dr. ErtuŞrul Rufai Turan’ın liberal demokra- tik deŞerler ve ülkülerin gerçekçi bir seçenek olmadıŞını bize gösteriyor. Dr. Erdal Cengiz ‘Paradoks- lar ve Karar Verilemezlik’ adlı yazısında, karar anında bir paradoksla karşı karşıya olduŞumuzu ve o anda bir karar verdiŞimizde dahi, gerçekte kararımızın bütünüyle adil olup olamayacaŞını ve hatta a- dil olacak bir anda olup olmadıŞımızı tartışıyor.

Kerem Altıparmak seçmeli protokol ve Türkiye’de ulusal ziyaret mekanizmalarını incelediŞi ya-

zısında, Türkiye’deki işkence gerçeŞini bir kez daha bize anımsatıyor. Metin Kaya ÇaŞlayan makale-

sinde Avrupa şnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa şnsan Hakları Mahkemesi Kararları ışıŞında ifade

hürriyetinin sınırlanması sorununu tartışıyor. Dergimize deŞerli katkılar sunan Dr. Ayhan Tekinsoy,

hakem incelemesinden geçmiş makalesinde baŞımsız idari otoriteler ve regülasyon anlayışını tartış-

maya açıyor. Dr. Derya Ateş irade özerkliŞi kapsamında Medeni Kanunun 23. madde 2. fıkrası hük-

münü ve bu çerçevede karar özgürlüŞünü inceliyor. Yargıç Türkay Alıca marka, tasarım ve patent

(7)

hakkına tecavüz suçlarına ilişkin hükümlerin anayasaya aykırılıŞı sorununu kapsamlı şekilde deŞer- lendiriyor. Yargıç Bahattin Aras ise son yapılan deŞişiklikler ışıŞında aile mahkemelerinde yargılama usulünü meslektaşlarımıza ışık tutacak şekilde açıklıyor.

Yargıç Hilmi eker çalışmasında gerekçe sorununu Strazburg yargı kararları ışıŞında tartışıyor.

şflas, iflasın ertelenmesi son dönemde ekonomik gelişmelerle birlikte meslektaşlarımızın sıklıkla önüne gelen bir hukuki kurum olarak önem kazandı. Geçen sayımızda meslektaşımız Ömer Gören’in konuyla ilgili bir makalesini yayınlamıştık. Ömer Gören bu sayıda da sorunu iflasın ertelenmesinin tedbir talepli bir iflas davası olduŞunu ileri sürerek tartışmaya devam ediyor. Talih Uyar’ın iflas dava- larında yargılama usulü ve depo kararını inceleyen makalesini de bu çerçevede sizlerle paylaşmak is- tedik. Yargıç Zülal Öztürk, 5525 sayılı Disiplin Affı Kanununu kamu kurumu niteliŞindeki meslek kuruluşlarınca verilen disiplin cezaları baŞlamında tartışıyor. Bu sayımızın son makalesinde Avukat şbrahim Akın yargılama pratiŞinde düşünme ve tasım sürecinin karar kurulurken ne kadar önemli ol- duŞuna vurgu yapıyor.

Bu sayımızda dikkatinizden kaçmayacaŞını umduŞumuz gibi, karar notları bölümümüzü geliş- tirdik. Neredeyse her karar notumuz baŞımsız bir makale hüviyeti kazandı. şlk karar notumuzda Dr.

Ali Ulusoy petrol daŞıtım şirketlerine EPDK tarafından verilen idari para cezalarının Danıştay’ca dene- timini deŞerlendiriyor. Dr. Mustafa Sakal ve Dr. Mustafa Alpaslan, idari yargıda aynı dilekçede dava açılmasını ve koşullarını bir örnek karar üzerinden inceliyor. Dr. Ayhan Tekinsoy, idari işlemlerde ge- ri alma süresini tartışıyor. Avukat Türkay Asma, çocuk hakları bakımından çok önemli ve sakıncalı sonuçları olduŞunu düşündüŞümüz bir Yargıtay kararını inceliyor. Avukat Nurten ÇaŞlar Yakış, mes- lek üyelerinin meslek kurallarına uyma zorunluluŞunun her koşulda devam ettiŞine dair bir Danıştay kararını bize tanıtıyor. Ankara 7. şdare Mahkemesinin kamu hizmetleri ile ilgili önemli bir kararını da olduŞu gibi yayınlıyoruz. Avukat Pınar Yalçınkaya, avukatın meslektaşı hakkındaki takip ve davalar- dan baroya bilgi verme yükümlülüŞünün kapsamını avukatın disiplin hukuku bakımından deŞerlen- diriyor.

Bu sayımızda baromuzun bazı önemli sorunlardaki açıklamalarına yer verdiŞimiz gibi, önemli bulduŞumuz konulardaki bazı katkıları ve meslek büyüŞümüz Avukat Atilla Sav’ın dergimizi eleştiren mektubunu da oluşturduŞumuz yeni bir bölümde sizinle paylaşıyoruz.

Bazı başvuru bilgileri bölümünü gelen olumlu tepkileri de dikkate alarak, süreklileştirmeye ka- rar verdik. Avukat Pınar Ünlü şngiliz Türk Avukatlar BirliŞi hakkında bilgi veriyor. Bu sayfalarımızda daha önce olduŞu gibi, kıdem tazminatı uygulamaları ve faiz oranları ile ilgili bilgilere ulaşabilirsiniz.

Bir sonraki sayıda görüşmek dileŞiyle... Eleştiri ve katkılarınızı eksik etmeyiniz lütfen...

(8)

Đnsanlığın Utancı: Şiddet…

Đnsanlığın Utancı: Şiddet…

Đnsanlığın Utancı: Şiddet…

Đnsanlığın Utancı: Şiddet…

Vedat Ahsen Çoşar

*

DoŞumunun otuz birinci yıldönümü arifesinde, akşam saat dokuza doŞru, tam da sokakların sessizleştiŞi bir saatte, silindir şapkalı, frak giymiş iki adam Joseph K. nın evine gelirler ve Joseph K ’yı da alıp dışarıya çıkarlar. Daha evin kapısından dışarı çıkar çıkmaz, aralarına aldıkları Joseph K .nın omuzlarına yapışırlar, kollarından kavrayıp ellerini yakalarlar. Böylece kentin dışına çıkarak terkedil- miş boş bir taş ocaŞına gelirler. Dört bir taraf, başka hiçbir ışıŞa vergi olmayan bir doŞallık ve sessizlik içersindeki ay ışıŞı ile örtülüdür. Adamlardan birinin eli, Joseph K .nın gırtlaŞına sarılırken, diŞeri e- lindeki bıçaŞı sonuna kadar Joseph K .nın kalbine saplar ve bıçaŞı olduŞu yerde iki kez çevirir. Son ne- fesini vermekte olan Joseph K . az ilerisinde katili olan iki adamın yanak yanaŞa vermiş bir şekilde kendisine baktıklarını görür, o da onlara bakar ve ‘ Bir köpek gibi ’ der.

Yukarıdaki pasaj iktidar ve şiddet üzerine bugüne kadar yazılmış büyük romanların kuşkusuz en başında gelen Kafka ’nın ‘ Dava ’ isimli romanının ‘ Son ’ başlıŞını taşıyan ‘ Onuncu Bölümü ’nde yer a- lan ölüm sahnesidir. Romanın böyle deŞil de, Joseph K ’nın affıyla, yani ona yapılan işkencenin sona ermesiyle bitmesi, acaba okuyucu yönünden daha doŞru bir mesaj olur muydu? Herhalde bunu Kafka da düşünmüştür. Ama düşünmüş de olsa, böyle bir finali tercih etmemiştir. Edebiyat eleştirmenlerine göre bunun nedeni, Kafka ’nın romanını suçluluk temasıyla deŞil de, utanç temasıyla bitirmek isteme- sidir. Kafka ’nın romanını bitirirken Joseph K .nın katledilmesiyle ilgili olarak: ‘ Sanki bunun utancı, kendisinden sonra da yaşamalıydı. ’ demiş olması bu tespiti doŞrulamaktadır.

Son zamanlarda ülkemizde yeniden tırmanmaya başlayan şiddet ve şiddetin suçluluk boyutun- dan daha çok, utanç boyutu üzerine yazmak istediŞim için, yazının girişinde Kafka ’nın şiddet baŞla- mında suçluluŞu deŞil de, utancı öne çıkardıŞı ‘ Dava ’ isimli romanının ölüm sahnesini özellikle seç- tim. Hepimiz tarafından iyi bilindiŞi üzere, biz hukukçular, mesleki özelliŞimizden olsa gerek, şiddeti, utanç temelinde deŞil de, suçluluk temelinde deŞerlendirmeyi tercih ederiz. Gerçekte ise şiddet, sade- ce bir suç deŞil, aynı zamanda ve hatta daha çok bir utanç, bir insanlık utancıdır.

iddeti ve özellikle şiddetin özel bir türü olan siyasal terörü, insanlara duyulan sevgi üzerine temellendiren Lenin ve onun çok sayıdaki ardılından epey önce, yeryüzünde adaletin derhal egemen olmasına inanan ve kendilerini bu idealden sadece birkaç kellenin ayırdıŞını düşünen Saint-Just ve Robespierre olmuştur. Onun için Robespierre , ‘ Zorbalara karşı müşfikiz, çünkü mazlumlara karşı duygusuzuz ’ diyerek, acıma duygusunun kendi ayakları üzerinde durmasını saŞlamak ve acı çeken in- sanlıŞa duyduŞu sevecenlikle, insanlıŞı dinamitleyen, hain ya da düşman, herkese karşı acımasız ol- muştur.

Devlete karşı halk, halka karşı yine halk, tartışmaya karşı inanç birliŞi: şster faşist, isterse jakoben veya komünist ya da etnik veya dinsel olsun totaliter program budur. Bir taraf için, hukuksal kurumları ulusal iradenin onayına tabi tutmak, diŞer taraf için, şiddeti ve onun örgütünü, devletin, devletin meşru güçleri ile halkın ve ister siyasal, isterse etnik veya dinsel baŞlamda farklı olanın, yani ötekinin karşısına koymak ve bu suretle hukuksuz bir toplum kurmaktır. Güvenlik hakkını, yaşama hakkını, barışı, siyasal veya sivil hak ve özgürlükleri, yani geleneksel hukukun meşru iktidara tahsis ettiŞi görev ve sınırların, bireylere ve yurttaşlara vaat ettiŞi hak ve özgürlüklerin hepsini ortadan kal- dırmak amacında olanlar, bu amaçla kitlelerin dinamizmine ve şiddete başvuranlar, önce kendilerine ortak bir düşman seçiyorlar.

*

Avukat, Ankara Barosu Başkanı.

(9)

Ortak düşman! Hitler , kendi totaliter programını uygulamak, bu baŞlamda kitle hareketlerini hem başlatmak ve hem de genişletmek için, nefreti üzerine çekecek ortak düşman olarak Yahudileri seçmiştir. Yahudilerin imha edilmesini gerçekten isteyip istemediŞi kendisine sorulduŞunda ise şunla- rı söylemiştir: ‘ Hayır… şmha edersek onları yeniden yaratmamız gerekecektir. Sadece ismen deŞil, cismen de mevcut bir düşmanımızın bulunması esastır. ’ Aynı yöntemi kullanan Robespierre ve arka- daşları için ortak düşman kralın yandaşları, devrimin ve Cumhuriyetin karşıtları, McCharty için ko- münistler idi.

Alman asıllı, Amerikalı siyaset bilimci Eric Hofler ‘ The True Believer / Kesin şnançlılar ’ isimli ki- tabında; ‘ Kutsal bir amaca inanç, bir dereceye kadar nefsimize olan inancın kaybolmasından doŞan boşluŞu doldurmaktır. Bir insanın kendi mükemmelliŞine olan inancı ne kadar zayıfsa, ulusunun, di- ninin, ırkının veya inandıŞı kutsal amacın mükemmelliŞi yönündeki iddiası o kadar güçlü olur. ’ diyor.

Kutsal bir amaç için eyleme geçenlere, örneŞin Trabzon’daki papazın, Hrant Dink ’in katillerine, Malatya’daki vahşetin faillerine ve bunları eyleme geçirenlere bakın; göreceŞiniz profil, kişiliŞini yük- seltmek, yüceltmek veya mesleŞinde ilerlemek peşinde olan insanların profili deŞil, beŞenmediŞi ben- liŞinden kurtulmak çabası içinde olan, bu amaçla dininin veya ırkının mükemmelliŞine sıŞınan, mes- leksiz olduŞu için ırkını sevmeyi, dinini sevmeyi meslek edinen insanların profilidir.

Modern olasılık kuramının temellerini atan, akışkanlıklar mekaniŞinin temel yasalarından biri olan ve kendi adıyla anılan Pascal yasasını bulan, kendisinden sonra gelen varoluşcu düşünürleri etki- leyen sezgicilik ilkesini ortaya atan Fransız matematikçisi, fizikçisi ve düşünürü Blaise Pascal , bu in- sanları ve bu insanların arkasındaki güçleri ‘ Düşünceler ’ adıyla Türkçeye çevrilerek yayınlanan

‘ Pensées ’ isimli eserinde bakın nasıl tanımlıyor: ‘ şnsanoŞlu büyük adam olmak için heveslerle doludur, fakat bir gün anlar ki sadece bir küçük adamdır; mutlu olmak için heveslerle doludur, fakat bir gün anlar ki, sadece mutsuzdur; mükemmel olmak için büyük hevesler taşır, fakat bir gün anlar ki, sadece kusurlarla doludur; insanlar tarafından sevilen ve sayılan bir kişi olmak için devamlı umutlar taşır, fa- kat bir gün anlar ki, kusurlarından dolayı sadece insanların hor görüşüne layık görülmektedir. şşte, dışına çıkmaya imkan bulamadıŞı bu utanç duygusu, o insanda güçlü bir adaletsizlik ve yıkma ihtirası yaratır, çünkü bu durumda o, kendisini kusurlarından dolayı mahkum eden ve bunun suçunu kendi- sine yükleyen gerçeŞe karşı bitmez tükenmez bir nefrete bürünmüştür. ’

Kahramanlarının hemen hemen tamamını, hedeflerine sadece kaba kuvvetle ve şiddete başvura- rak ulaşmayı seçen, kendilerine özgü bir hak ve adalet yorumu geliştiren, iyinin ve kötünün adını kendileri koyan, kurtulmanın, özgürleşmenin sanki başka bir yolu yokmuş gibi, arkalarında sadece fi- ziksel ve psişik bir yıkım, bir harabe bırakan kişilerden seçen Martin Scorsese ’nin filmlerinin çoŞunun ana teması ‘ şiddetin, modern toplumun hayal kırıklıklarından ve duygusal soŞukluŞundan doŞması ’ üzerine kuruludur.

iddeti gündelik yaşam pratiŞi haline getiren Scorsese ’nin bütün kahramanları, içinde bulun- dukları psişik kaostan, yakalandıkları nevrozlardan kurtulabilmenin yolunu arayıp dururlar. Korkula- rı, endişeleri ve suçluluk kompleksleri onları kurtarıcılar, misyon şehitleri ve kara melek rollerine so- yundurup durur.

Onun için, günümüzde gördüŞümüz ve yaşadıŞımız aşırı şiddet pratiklerinin kökeni; modern toplumun yarattıŞı tatminsizliŞin, yalıtılmışlıŞın, ikiyüzlü bir ahlakın, saldırganlıŞın, ne aşkı ne sevgi- yi ne arkadaşlıkları ve ne de dostlukları becerebilen bir toplumun damgasını taşır.

Son bir söz; onu da ‘ Das Kapital ’de Marx söylüyor: ‘ Yaşanan tarihte en büyük rolü utanmazca oynayanlar, istila, köleleştirme, soygun, cinayet, kısacası şiddet yapanlardır … Yeni bir topluma gebe her toplumun ebesi şiddettir. ’

Umarız, yaşadıŞımız şiddet, şiddetsiz bir toplumun ebesidir.

(10)

Mevkufun Aleyh: Yargı…

Mevkufun Aleyh: Yargı…

Mevkufun Aleyh: Yargı…

Mevkufun Aleyh: Yargı…

Hakan Akarken

*

“neden hukuk…

çünkü hukuk evlat… elimizi her şeye atmamızı saŞlıyor. bu en etkili geçiş belgesi yeni ruhban sınıfı… şu anda yeryüzünde var olan hukukçu sayısından fazlasının şu anda üniversitede olduŞunu biliyor musun? hepsi ateş saçıyor… hepimiz bu dünyada dava üstüne dava dava üstüne dava aklanacaŞız. öyle ki pis kokusu en yükseklere…

tırmanacak oradakiler bu dumanın içinde canları çıkıncaya kadar öksürecekler…”

**

1980 sonrasında seçimle gelen hükûmetlerin icraatlarıyla ilgili temel şikâyetlerinden biri, devlet bürokrasisinin yapacakları iyi işlere engel olmasıydı. O kadar hızlı kararlar alıyorlar ve uygulamak istiyorlardı ki devlet yapısı içerisinde danışmaları gereken yerlere danışmak onlara zül geliyor, harca- nacak parayı o yılın bütçe kanunlarına koymadıkları için para bulamıyor, yaptıkları işlerin denetlen- mesi sonrasında hukuki-cezai sorumluluklarla karşılaşıyorlar ya da karşılaşmak istemiyorlardı. O dö- nemlerde kendi adlandırmalarıyla “iş bitirici” zihniyetin tüm ülke halkının gündemine gelmesi, önle- rinde her hafta televizyona çıkarak icraatlarını anlatma avantajını yakalamış liderleri sayesinde olmuş- tu. şktidardakilerin yapmak istedikleri pek çok icraatı vardı ama para bulamıyor, para bulsalar dahi ihaleler için zaman harcıyor ve en önemlisi kendi taraftarlarına iş vermeleri engelleniyordu. Çözüm çok geçmeden bulundu: fonlar… 1980-1990 arası yıllara fonlar dönemi -devri- denmesinde hiçbir sa- kınca yoktur. Bazı fonlara örnek vermek gerekirse:

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Fonu (Fak-Fuk- Fon), Turizmi Geliştirme Fonu, Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Katkı Fonu, Çevre KirliliŞini Önleme Fonu, Trafik Hizmetlerini Geliştirme Fonu, Muhtaç Sanatçılar Sosyal Yardım- laşma ve Dayanışma Teşvik Fonu, Federasyonlar Fo- nu, Milli Parklar Fonu… Liste daha da uzun. Akla ge- lebilecek her konuda yüzlerce fon kuran hükûmetler sorumluluktan kurtularak, yapmak istediklerini yar- gıyla karşılaşmadan yaptılar. Ülke tarihindeki en bü- yük yolsuzluklar, denetleme imkânı olmayan fonlar üzerinden yapıldı, her ilde ilçede parti başkanları birer padişah edasıyla taraftarlarına cülus bahşişi olarak

fonları kullandı. Her bakanlık kendisine ait fonlar ile sınırsız ve denetimsiz harcama imkânına kavuş- tu. Bu fonlar sayesinde mensuplarına hizmetler sunma adı altında; araçlar aldı, evler kurdu, lojmanlar yaptı. Hatta bu fonların ekonomik deŞeri o bakanın gücüyle özdeşti.

Fonların kullanılma usulü görülmeye başladıkça, hükûmetler bu kargaşadan kurtulmak için ça- lışmalara başladı, ilk olarak 1992 yılından başlayarak tüm fon gelirlerinin T.C. Merkez Bankasında açılan bir hesapta toplanmasına karar verildi. 1993 yılında fonların bazıları bütçe içerisine dahil edil-

*

Avukat, Ankara Barosu.

**

Al Pacino’nun eytanın Avukatı adlı filmde canlandırdıŞı John Milton (eytan) karakterinin repliŞi.

Ülke tarihindeki en büyük yolsuzluklar, Ülke tarihindeki en büyük yolsuzluklar, Ülke tarihindeki en büyük yolsuzluklar, Ülke tarihindeki en büyük yolsuzluklar, dene dene

dene denettttleme imkânı olmayan fonlar üzerinden leme imkânı olmayan fonlar üzerinden leme imkânı olmayan fonlar üzerinden leme imkânı olmayan fonlar üzerinden yapıld

yapıld yapıld

yapıldı, her ilde ilçede parti başkanları birer ı, her ilde ilçede parti başkanları birer ı, her ilde ilçede parti başkanları birer ı, her ilde ilçede parti başkanları birer padişah

padişah padişah

padişah eeeedasıyla taraftarlarına cülus bahşişi dasıyla taraftarlarına cülus bahşişi dasıyla taraftarlarına cülus bahşişi dasıyla taraftarlarına cülus bahşişi olarak fonları kullandı. Her bakanlık olarak fonları kullandı. Her bakanlık olarak fonları kullandı. Her bakanlık olarak fonları kullandı. Her bakanlık kend kend

kend kendiiiisine ait fonlar ile sınırsız ve denetimsiz sine ait fonlar ile sınırsız ve denetimsiz sine ait fonlar ile sınırsız ve denetimsiz sine ait fonlar ile sınırsız ve denetimsiz ha

ha

ha harrrrcama imkânına kavuştu. Bu fonlar cama imkânına kavuştu. Bu fonlar cama imkânına kavuştu. Bu fonlar cama imkânına kavuştu. Bu fonlar sayesinde mensu

sayesinde mensu sayesinde mensu

sayesinde mensup pp plarına hizmetler sunma adı larına hizmetler sunma adı larına hizmetler sunma adı larına hizmetler sunma adı alt

alt alt

altında; araçlar aldı, evler ku ında; araçlar aldı, evler ku ında; araçlar aldı, evler kurrrrdu, lojmanlar ında; araçlar aldı, evler ku du, lojmanlar du, lojmanlar du, lojmanlar yaptı. Hatta bu fonların ekonomik deŞeri o yaptı. Hatta bu fonların ekonomik deŞeri o yaptı. Hatta bu fonların ekonomik deŞeri o yaptı. Hatta bu fonların ekonomik deŞeri o bakanın g

bakanın g bakanın g

bakanın gü ü ücüyle özdeşti. ü cüyle özdeşti. cüyle özdeşti. cüyle özdeşti.

(11)

miş, ancak ellerindeki ekonomik gücün tamamını devretmek istemeyen siyasetçiler ve bürokrasi, pek çok fonu kullanmaya devam etti.

Fonların sorun olduŞunu gören Bülent Ecevit başbakanlıŞındaki 57. Hükûmet bütçe içinde ya da dışında fon oluşturulmamasını kararlaştırarak, mali disiplin, devletin gelir ve giderlerinin birliŞi, şeffaflıŞı gibi gerekçelerle 21.02.2001 tarihli 4629 sayılı Bazı Fonların Tasfiyesi Hakkında Kanun ile fonları kaldırdı. Anılan kanunun birinci maddesi m bendi ile mülga edilen kanun sonucunda kapatı- lan fonlardan bir tanesi de Adalet Teşkilatını Güçlendirme Fonu’ydu. Anılan fon tasfiye edildi ama a- dalet teşkilatının güçlendirilmesi işlemi ertelenemez ve aksatılamaz bir iş olduŞundan zaten var olan Adalet Teşkilatı Güçlendirme Vakfı

1

ön plana çıktı.

Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı Adalet Teşkilâtını Güçlendirme Vakfı

Adalet Örgütünü Güçlendirme DerneŞi yönetim kurulunun 14.01.1981 tarihinde aldıŞı bir ka- rarla ATGV kurularak, Ankara 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.07.1981 tarih 1981/542 E.

1981/399 K. sayılı tescil kararıyla tüzel kişilik kazandı. Dernek türü bir örgütlenmeden neden vazge- çildiŞi bilinmemekle birlikte bazı tahminlerde bulunulursa; vakıf yönetmenin daha kolay olması, daha rahat karar alabilme ve ekonomik gücü daha hızlı kullanma, vakıflarda üye sorunuyla karşılaşmama, ilk anda sayılabilecek nedenler.

Kuruluşu 1970’li yıllara varan Türk Silahlı Kuvvetleri Güçlendirme Vakıfları örneŞi göz önüne alınarak kurulan ATGV, önündeki bu vakıfların eşsiz gücü yanında zayıf kalmakla beraber, gerek va- kıf mevzuatının kolaylıkları gerekse örnek vakıflardaki “Türk” ve “Silahlı Kuvvetler” kavramlarının

eleştirilemezliŞi yanında kendisine bir yer buldu. Ada- letin de eleştiriyi pek sevmediŞini söylemek herhalde yanlış olmaz. 1972 yılında Aziz Nesin’in Çatalca’da kimsesiz çocuklara bakmak için kurduŞu Nesin Vak- fı’na karşı; bu işin kanunla anılan kuruma (Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu- SHÇEK) ve- rildiŞi, kimsesiz çocuklara bakmanın kamu hizmeti olarak devlete ait olması gerektiŞi gerekçesiyle SHÇEK tarafından dava açılmış, malların tasfiyesi istenmişti.

“Acaba, ‘adaleti güçlendirme’ işinin de aynı gerekçe- lerle tek elde yani kamuda toplanması gerekmez mi?”

sorusu bu yazı okunduŞunda kafalarda oluşacak soru- lardan bir tanesidir.

Medeni Kanun hükümlerine göre kurulan bir özel tüzel kişi olan vakfın, Bakanlar Kurulu Kararıyla, vergi muafiyetinden yararlandıŞı da bilinmektedir.

Vakıf senedinin 5’nci maddesinde düzenlenen vakfın amacında, adalet hizmetinin en iyi biçimde gerçekleş- tirilmesini saŞlamak için neler yapabileceŞi sıralan- mıştır: Yüksek yargı kuruluşlarına yardım yapılması, Adalet Bakanı ve Yönetim Kurulu Başkanının temsil giderlerini karşılamak, lojman alımı, kiralanması, her tür mal hizmet alımı, araç kiralama, her türlü eŞitim ve sosyal tesisin masrafını karşılama, ölüm veya sakatlanma halinde yardım, öŞle yemeŞi yar- dımına yardım, hastane-yurt kurmak, şirketler kurmak, sigorta acenteliŞi yapmak. 5’nci madde ince- lendiŞi zaman vakfın Türkiye’de ekonomik anlamda yapamayacaŞı iş olmadıŞı görülmektedir. “Hiz- met süresi” içerisinde amaç maddesinde belirtilmediŞinden Vakfın yapamayacaŞı bir konu/iş ortaya

1

Yazı boyunca ATGV olarak yazılacaktır.

ATGV’nin geçen yılki faaliyet raporu ATGV’nin geçen yılki faaliyet raporu ATGV’nin geçen yılki faaliyet raporu ATGV’nin geçen yılki faaliyet raporu inc inc inc

inceeeelenmeye deŞe lenmeye deŞe lenmeye deŞe lenmeye deŞerdir. 357 adet lojman rdir. 357 adet lojman rdir. 357 adet lojman rdir. 357 adet lojman alınmış; Vakfa ait keşif araçlarından alınmış; Vakfa ait keşif araçlarından alınmış; Vakfa ait keşif araçlarından alınmış; Vakfa ait keşif araçlarından

3.798.338,64 YTL kâr elde edilmiştir; 50.000 3.798.338,64 YTL kâr elde edilmiştir; 50.000 3.798.338,64 YTL kâr elde edilmiştir; 50.000 3.798.338,64 YTL kâr elde edilmiştir; 50.000 YTL Anayasa Mahkemesine, 20.000 YTL YTL Anayasa Mahkemesine, 20.000 YTL YTL Anayasa Mahkemesine, 20.000 YTL YTL Anayasa Mahkemesine, 20.000 YTL U U U

Uyuşmazlık Mahkemesine, 193.000 YTL yuşmazlık Mahkemesine, 193.000 YTL yuşmazlık Mahkemesine, 193.000 YTL yuşmazlık Mahkemesine, 193.000 YTL Yargıtay Hizmetlerini Gü

Yargıtay Hizmetlerini Gü Yargıtay Hizmetlerini Gü

Yargıtay Hizmetlerini Güççççlendirme Vakfına, lendirme Vakfına, lendirme Vakfına, lendirme Vakfına, 100.000 YTL Danıştay Hi

100.000 YTL Danıştay Hi 100.000 YTL Danıştay Hi

100.000 YTL Danıştay Hizzzzmetlerini metlerini metlerini metlerini Gü

Gü Gü

Güçlendirme Vakfına toplam 363.000 YTL çlendirme Vakfına toplam 363.000 YTL çlendirme Vakfına toplam 363.000 YTL çlendirme Vakfına toplam 363.000 YTL yardım yapı

yardım yapı yardım yapı

yardım yapıllllmış; Ana Hizmet Binasının 2. mış; Ana Hizmet Binasının 2. mış; Ana Hizmet Binasının 2. mış; Ana Hizmet Binasının 2.

katının tadilatı, Adalet BakanlıŞı Ek Binası katının tadilatı, Adalet BakanlıŞı Ek Binası katının tadilatı, Adalet BakanlıŞı Ek Binası katının tadilatı, Adalet BakanlıŞı Ek Binası Vakıf tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma Vakıf tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma Vakıf tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma Vakıf tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma raporunu incele

raporunu incele raporunu incele

raporunu incelen n n ndikten sonra şu soru dikten sonra şu soru dikten sonra şu soru dikten sonra şu soru beliriyor: Tüm bu hizmetlerin bazıl beliriyor: Tüm bu hizmetlerin bazıl beliriyor: Tüm bu hizmetlerin bazıl beliriyor: Tüm bu hizmetlerin bazılaaaarı, rı, rı, rı, neden Adalet

neden Adalet neden Adalet

neden Adalet BakanlıŞının bütçesinden BakanlıŞının bütçesinden BakanlıŞının bütçesinden BakanlıŞının bütçesinden yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesine ve yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesine ve yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesine ve yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesine ve Uyuşmazlık Mahkem

Uyuşmazlık Mahkem Uyuşmazlık Mahkem

Uyuşmazlık Mahkemeeeesine isteyen gidip sine isteyen gidip sine isteyen gidip sine isteyen gidip baŞışta, katkıda bulunabilir mi? BaŞış baŞışta, katkıda bulunabilir mi? BaŞış baŞışta, katkıda bulunabilir mi? BaŞış baŞışta, katkıda bulunabilir mi? BaŞış makbuzu verilmekte m

makbuzu verilmekte m makbuzu verilmekte m

makbuzu verilmekte miiiidir? dir? dir? dir?

(12)

çıkınca hemen müdahale edilerek bu da vakıf senedine eklenmiştir ki, vurgulamalıyız: KurulduŞu günden bu yana ATGV Kuruluş Senedinde yapılan 15 deŞişiklikten 13’ü amaç maddesi ile ilgilidir.

Vakfın hizmet kitlesi Adalet BakanlıŞı merkez ve taşra teşkilatı ile infaz ve ıslah kurumları iken yöne- timi ise Adalet BakanlıŞı merkez teşkilatının hâkim sınıfından olanlarıdır.

ATGV Yönetimi ATGV Yönetimi ATGV Yönetimi ATGV Yönetimi

Vakfın yönetim şeması şu şekildedir: Temsilciler Meclisi, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu.

Temsilciler Meclisi her tür kararı almaya yetkilidir. Vakıflara üye alınması yasaktır ama Temsilciler Meclisi üyeleri, vakıf senedinin 16’ncı maddesine göre her yılın ocak ayında salt çoŞunlukla toplan- maktadır. Vakfın tüm harcamaları 5 asil Yönetim Kurulu üyesi tarafından yapılır. Yönetim Kurulu asil üyeleri, Adalet BakanlıŞı Müsteşarı, en kıdemli müsteşar yardımcısı, Hukuk şşleri Genel Müdürü, Ce- za ve Tevkifevleri Genel Müdürü ve şdari ve Mali şşler Dairesi Başkanı. Yedek üyeler ise Adli Sicil ve şstatistik Genel Müdürü, Kanunlar Genel Müdürü. Anılan deŞerli yöneticilerin o hükûmet dönemin- deki bakanın mesai arkadaşları ve hükûmet tarafından atanmışlar olduŞunu söylemeye gerek yok. A- navatan Partisi (fonların mucidi partinin) döneminin de bakanı olan Sn. Cemil Çiçek’in Adalet ve Kalkınma Partisi’nin hükûmet olması sonrası Adalet Bakanı olduŞu ve ATGV’nin bu dönemde atılım yaptıŞı bir gerçektir.

ATGV’nin geçen yılki faaliyet raporu incelenmeye deŞerdir. 357 adet lojman alınmış; Vakfa ait keşif araçlarından 3.798.338,64 YTL kâr elde edilmiştir; 50.000 YTL Anayasa Mahkemesine, 20.000 YTL Uyuşmazlık Mahkemesine, 193.000 YTL Yargıtay Hizmetlerini Güçlendirme Vakfına, 100.000 YTL Danıştay Hizmetlerini Güçlendirme Vakfına toplam 363.000 YTL yardım yapılmış; Ana Hizmet Binasının 2. katının tadilatı, Adalet BakanlıŞı Ek Binası Vakıf tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma ra- porunu incelendikten sonra şu soru beliriyor: Tüm bu hizmetlerin bazıları, neden Adalet BakanlıŞının bütçesinden yapılmamaktadır? Anayasa Mahkemesine ve Uyuşmazlık Mahkemesine isteyen gidip ba- Şışta, katkıda bulunabilir mi? BaŞış makbuzu verilmekte midir?

ATGV’nin her tür işleminin hukuka uygun olduŞu, mutlaka kabulü gereken bir görüştür. Aksi halde kendilerine lojman yapılan, yemek ve ulaşım sorunlarına katkıda bulunulan Cumhuriyet Savcı- ları tarafından gerekli soruşturma yapılırdı. Burada vurgulamak istediŞimiz konu, ATGV’nin lojman yapıp yapmaması deŞil, “kamu hizmetlerinin yürütülmesi” usulüdür. Günümüzde, bazı kamu hizmet- lerinin özelleştirilmesi, neredeyse kanıksanmıştır. Yine de sadece Türkiye’de deŞil dünyada da hala büyük bir çoŞunluŞun kabul etmeyeceŞi gibi bizim ülkemizde Anayasa ve yasalar adalet hizmetleri- nin, devletin dış ve iç güvenliŞinin özelleştirilmesine cevaz vermez. Vermemelidir de. Kimi güvenlik hizmetlerinin özelleştirilmesine özel güvenlik kurumları eliyle başlanmış ise de, kamusal güvenlik söz konusu olduŞunda bu -en azından şimdilik- düşünülemez bile. Danıştayın dış korumasının özel gü- venlik şirketine yaptırılması kamu kurumlarının da “kamu hizmeti kriterlerine uymadan” özelleştir- meye katıldıŞı gerçeŞini gözümüzün içine sokmaktadır. Aynı zamanda hükûmet sözcüsü olan bir Ada- let Bakanı döneminde, adaletin güçlendirilmesinin bir Vakıf aracılıŞıyla yapılması; adaletin bir kamu hizmeti olarak görülmediŞinin tescili deŞilse nedir? Bütçede yer alması gereken hizmetler karşılıŞı, bütçeye konmayıp, devlet adına Vakıflar kurularak bunların üzerinden hizmet üretilmeye çalışılması ve devletin temel görevlerinin başka ellere yaptırılması, devlete alternatif örgütlenmelerin yolunu aç- ması anlamında da tartışmalı bir konudur.

Uyuşmazlık Mahkemesi bir kararında

2

“Bir özel hukuk tüzel kişisi olmakla birlikte Adalet Teş- kilatını Güçlendirme Vakfının, kurucuları ile organlarının tümüyle kamu görevlilerinden oluştuŞu ve genel bütçeli idare bütçesinde yer alan kamu hizmetinin yerine getirilmesi amacıyla kurulduŞu”nu vurgulayarak var olan fiili durumu olumlamasa bile yapılan hizmetlerin idare hukuku içerisinde de- ŞerlendirileceŞini açıkça belirtmiştir. Kamu hizmetlerinin pek çoŞunun özelleştirilmesine alıştırıldı-

2

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 3.5.1999 gün ve E:1999/1- K:1999/11 sayılı kararı.

(13)

Şımız bir dönemde, Adalet BakanlıŞının ATGV üzerinden yaptıŞı görev devri -özelleştirme- diyebile- ceŞimiz uygulamalar önümüzdeki süreçte neler olabileceŞine dair endişeler yaratmaktadır.

Sonuç Yerine Sonuç Yerine Sonuç Yerine Sonuç Yerine

Adalet BakanlıŞının genel bütçe içerisinden harcama yapmayarak kendine ait bir Vakıf aracılı- Şıyla lojmanlar, adalet binaları, koruma masrafları karşılaması 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve

Kontrol Kanunu ile çelişen bir uygulamadır. Anılan Yasa’nın amacı, “Mali yönetimle şeffaflıŞın saŞlanması saŞlıklı bir hesap verme mekanizması ile harcama sü- recinde yetki-sorumluluk dengesinin kurulması”dır.

Yasa Koyucu, bu yasayı çıkarırken bütçe disiplini- tekliŞi amacını gütmüş olmasına raŞmen Genel Bütçe içerisinde olan Adalet BakanlıŞı bütçesi içinde yapma- sı gereken kamu hizmetini Vakıf aracılıŞıyla gerçekleş- tirmektedir. Bir yandan Bütçeyi kontrol altında tut- mak isteyerek yasalar çıkarıp, diŞer yandan Vakıf ara- cılıŞıyla hizmet sunan iktidarın saiki konusunda şüp- heci yorumlar üretmek mümkündür. Burada şüpheci yorumlarda bulunmak deŞil, ATGV’nin sonunun fon- lar gibi olmaması için hukuksal çerçeveye dair uyarıda bulunmaktır: Adaleti güçlendirme hizmeti Va- kıflar aracılıŞıyla deŞil, genel bütçeden hizmete ayrılan paylar arttırılarak yerine getirilmelidir.

Adalet BakanlıŞı genel bütçeden yeteri kadar pay alamıyor ve iktisadi kuruluşlar aracılıŞıyla ge- lir elde etmek istiyorsa bunu özel bütçeli bir idare olan kamusal denetime açık Ceza ve şnfaz Kurum- ları ile Tutukevleri şş Yurtları Kurumu üzerinden yapabilir. Vakfa göre zor olan bu çalışma şekli, hiç deŞilse, “kamu vakfı” şeklindeki örgütlenme-çalışma biçiminin vurguladıŞımız sakıncalarından kur- tulmayı saŞlar.

Bir yandan Bütçeyi kontrol altında tu Bir yandan Bütçeyi kontrol altında tu Bir yandan Bütçeyi kontrol altında tu Bir yandan Bütçeyi kontrol altında tuttttmak mak mak mak isteyerek yasalar çıkarıp, diŞer ya

isteyerek yasalar çıkarıp, diŞer ya isteyerek yasalar çıkarıp, diŞer ya

isteyerek yasalar çıkarıp, diŞer yan n ndan Vakıf n dan Vakıf dan Vakıf dan Vakıf aracılıŞıyla hizmet sunan iktidarın saiki aracılıŞıyla hizmet sunan iktidarın saiki aracılıŞıyla hizmet sunan iktidarın saiki aracılıŞıyla hizmet sunan iktidarın saiki konusunda şüpheci yorumlar üretmek konusunda şüpheci yorumlar üretmek konusunda şüpheci yorumlar üretmek konusunda şüpheci yorumlar üretmek mümkü

mümkü mümkü

mümkün n n ndür. Burada şüpheci yorumlarda dür. Burada şüpheci yorumlarda dür. Burada şüpheci yorumlarda dür. Burada şüpheci yorumlarda bulu bulu bulu

bulun n n nmak deŞil, ATGV’nin sonunun mak deŞil, ATGV’nin sonunun mak deŞil, ATGV’nin sonunun fonlar mak deŞil, ATGV’nin sonunun fonlar fonlar fonlar gibi olmaması için h

gibi olmaması için h gibi olmaması için h

gibi olmaması için hu u u ukuksal çerçeveye dair kuksal çerçeveye dair kuksal çerçeveye dair kuksal çerçeveye dair uyarıda bulunmaktır: Adaleti güçlendirme uyarıda bulunmaktır: Adaleti güçlendirme uyarıda bulunmaktır: Adaleti güçlendirme uyarıda bulunmaktır: Adaleti güçlendirme hizmeti Vakıflar aracılıŞıyla deŞil, genel hizmeti Vakıflar aracılıŞıyla deŞil, genel hizmeti Vakıflar aracılıŞıyla deŞil, genel hizmeti Vakıflar aracılıŞıyla deŞil, genel bütç bütç bütç

bütçeeeeden hizmete ayrılan paylar arttırılarak den hizmete ayrılan paylar arttırılarak den hizmete ayrılan paylar arttırılarak den hizmete ayrılan paylar arttırılarak yerine getiri

yerine getiri yerine getiri

yerine getirillllmelidir. melidir. melidir. melidir.

(14)

Bir Rejim Sorunu; Olsun Olsun da Cumhurbaşkanı Kim Olsun?

Bir Rejim Sorunu; Olsun Olsun da Cumhurbaşkanı Kim Olsun?

Bir Rejim Sorunu; Olsun Olsun da Cumhurbaşkanı Kim Olsun?

Bir Rejim Sorunu; Olsun Olsun da Cumhurbaşkanı Kim Olsun?

Bu ülkede yaşayan insanlar onu sevsin sevmesin, cumhurbaşkanlıŞı makamını Mustafa Kemal Atatürk ile özdeşleştiriyor. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin kim- liŞi de bu nedenle rejim sorunu olarak algılanıyor. Lehte ve aleyhte yapılan pro- pagandalar da bu algıyı güçlendiriyor.

Meclis Başkanı Bülent Arınç’ın açıklamaları, mücadelenin demokrasi ile ilgili ol- madıŞını ele veriyor. Tar(ça)tışmanın tarafı olmak konusundaki azmi ve tar(ça)tışmadan keyif alır halleri de bu algının sonucu.

Türkiye aylarca uyumadı, koskoca bir merakla; olsun olsun da cumhurbaşkanı kim olsun? Bü- yük merak uyandırmasının yanında, insanların geleceŞe dönük endişelerini artıran bu soru yetmezmiş gibi, Sabih KanadoŞlu’nun ekleyip yanıtını da kendisinin verdiŞi ikinci soru ile işler arapsaçına döndü;

“CumhurbaşkanlıŞı seçiminin yapılacaŞı oturum kaç üyenin katılımı ile açılmalı?” Sabih KanadoŞlu diyordu ki; “En az 367 üyenin katıldıŞı bir oturum yapılmak zorunda, çünkü cumhurbaşkanı seçimi için ilk iki turda gereken en az oy 367!”

Soru ve Sabih KanadoŞlu’nun açıklamaları ‘altındaki zehir’ yok sayıldıŞında, keyifli bir hukuk tartışması. Ama önemi nedeniyle yineliyorum, ‘altındaki zehir’ yok sayıldıŞında!

Anayasa kötü bir yasalaştırma tekniŞi ile yapılmış bir yasa. 1980 şhtilalinin tüm olumsuz koşul- larının devam ettiŞi bir zamanda hazırlandı, yine aynı koşullar altında onaylandı. Geleneklerimize uy- gun olarak da hiç tartışılmadı. Yasalaştırılma aşamasında TCK. 301 de hiç tartışılmamıştı. imdi sü- rekli tar(ça)tışıyoruz, hala bir sonuca ulaşmış deŞiliz, ama madde insanların ve ülkenin başına bela açmaya devam ediyor. Anayasa’yı da hiç tartışmadık, hala da tartışmıyoruz. Anayasa dokunulmazmış gibi geliyor bizlere, ama aynı anayasa darbeciler tarafından yırtılıp atıldıŞında gıkımız çıkmıyor. So- runda burada gizli galiba, sivil yaşamı düzenlemesini beklediŞimiz Anayasa’nın darbeciler tarafından hazırlanması; Anayasayı kabul oylamasının yasakların hüküm sürdüŞü baskı dönemlerinde yapılması ve hiç kimsenin bu metni tartışmaya cesaret edememesi...

Yukarıda da belirttiŞimiz gibi, konu ilginç, tartışılması da gerekli, ama doŞru olan bu tartışma- nın yirmi beş yıl önce yapılmasıydı. Söylediklerimden tartışmanın şimdi yapılamayacaŞı anlaşılmasın, sadece cumhurbaşkanlıŞı seçimi arifesinde yapılan bu tartışma, hem iddia sahibinin hem de tartışma- cıların samimi olmadıkları kuşkusunu da beraberinde getiriyor o kadar. Yapılanın anayasadaki eksik- liŞin tartışılmasından çok, ErdoŞan’ın cumhurbaşkanı seçilmemesine yönelik bir çaba olduŞu da açık- ça görülüyordu zaten.

1

Bu yazıda toplantı yeter sayısını tartışmak istemiyorum, çünkü bu konu ehil aŞızlardan yeterin- ce tar(ça)tışıldı, kamuoyu bilgilendi, bilendi. Zaten Anayasa Mahkemesi de konuya son noktayı koyan ve artık hepimizin saygı göstermesi gereken kararını verdi. (Benim şahsi görüşüm 367'ye gerek olma- dıŞıydı. Bu beyanım 367 gereklidir savını hukuki bulmadıŞım şeklinde algılanmasın. Yukarıda da be- lirttiŞim gibi, amacı sadece hukuk olduŞunda güçlü bir sav olduŞunu düşünüyorum.) Bu yazıda ana-

1

1982 yılından bu yana beşincisi yapılan cumhurbaşkanlıŞı seçimlerinin en az birinde Sabih KanadoŞlu görevi başındaydı, kimseyi uyarmak gereŞini duymamıştı. Bu çabalar sonucumudur bilinmez, akepe ErdoŞan’ı deŞil Gül’ü aday gösterdi.

Ancak Gül’ün adaylıŞı akepe içindeki iktidar savaşını sona erdirdiŞi (ErdoŞan Cumhurbaşkanı olsaydı büyük bir iktidar

mücadelesi yaşanacaktı) ve ErdoŞan’ın yerine genel başkan olsa bile Gül’ün miting alanlarında aynı karizmaya sahip ol-

madıŞı kitleleri peşinden sürükleyemeyeceŞi açık olduŞundan bunun politik bir manevra olduŞuna inanıyorum. Üstüne

ErdoŞan’ın eşinin türban takmasının bir bölümünün folklorik olmasına karşın, Gül’ün eşinin türban takmasının folklorik

bir yanı olmadıŞını düşünüyorum.

(15)

yasanın cumhurbaşkanlıŞı seçimiyle ilgili hükümleri üzerinde kopan fırtına özelinde; “neden böyle davranıyoruz?”, “nasıl davranmalıyız?” sorularına yanıt arayacaŞız.

Adalet duygusunun içselleştirilemediŞi toplumlarda, demokrasi kurumsallaşamıyor. Adalet duygusunun içselleştirilemediŞi insan bünyesinde, acıma duygusu gelişiyor. Acıma duygusu insanın o gününe has, güvenilemez ilkel bir duygu. (şnsan önce tecavüze uŞrayana acıyorken, zamanla tecavüz- cüye acımaya başlayabiliyor.) Birey adalet duygusunu içselleştirdiŞinde olacakları istemese bile kabul- lenmek zorunda olduŞunu biliyor. Çünkü işleyiş ve kabul kendi günlük kararlarına deŞil, önceden kabul edilmiş kurallara baŞlı. Demokrasinin en büyük başarısı da burada yatar; tüm kurumlar top- lumda ‘tartışma kültürünün’ oluşturulmasına hizmet etmektedir. Demokrasi öz olarak ‘çatışma kültü- rünü’ reddeder.

Sadece cumhurbaşkanlıŞı seçimleri konusunda yapılan tar(ça)tışmalardan deŞil, toplumsal so- runların tamamı üzerinde koparılan fırtınalardan hareket ederek rahatlıkla söylenebilir ki; Türk insanı adalet duygusunu içselleştirememiş. Aynı iz takip edildiŞinde demokrasinin de içselleştirilemediŞi so- nucuna ulaşabiliriz. Bu nedenledir ki, demokrasilere has ‘tartışma kültürü’ yerine, ‘çatışma kültü- rü’nün egemen olduŞu bir yaşam sürüyoruz. CumhurbaşkanlıŞı seçimine özel gibi görünen olayların tamamının nedeninin bu olduŞunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Askerin kışlasından bu kadar kolay çık- ma eŞiliminde olması, başkente girmesinin sorun yaratmaması, halkın bu duruma hemen kabul gös- terme eŞiliminde olması da bu yüzden.

2

Demokrasilerdeki tıkanıklıkların yine demokratik yöntemler- le çözülmesi yöntemi, adalet duygusunu içselleştirmiş insan topluluklarında hüküm süren demokrasi- lerin eseridir.

Cumhurbaşkanının kim olacaŞı tar(ça)tışmasına katıldıŞımda düşünüyorum ki; tar(ça)tışmanın maŞduru gibi görünen akepe kadroları da masum deŞil. Çünkü partiyi ve dolayısıyla da ülkeyi yöne- tenlerin de demokrasiyi içselleştirdiklerine, adalet duygusuna sahip olduklarına, hukukun üstünlüŞü- nü kabul ettiklerine inanmıyorum. Öncelikleri arasında demokrasinin kurumsallaştırılması, adalet duygusunun oluşturulması, hukukun üstünlüŞünün tesis edilmesinin geldiŞini sanmıyorum. Bu gün cumhurbaşkanlıŞı seçimi tar(ça)tışmasının tarafı olarak maŞduru oynayan bu kişiler daha dün Yargı- tay ve Danıştay üyelerinin seçiminde süreci kilitlemek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar.

3

Zaten geldikleri tarihi ve kültürel süreç nedeniyle demokrasiyi kabullenmenin onlar açısından zor, hatta olanaklı olmadıŞını biliyorum.

4

ÖrneŞin, bu ülkede yaşayan herhangi biri, akepe’nin şöyle demesini bekliyor muydu? “Evet, biz istersek cumhurbaşkanını tek başımıza seçebiliriz, ama antide- mokratik seçim yasası sonucu küçük bir oy ile mecliste büyük çoŞunluk elde ettik. Ülkenin beşte dördü muhalefette, üstelik bunların beşte üçü meclisin de dışında kaldı. Bu nedenle önce şu antide- mokratik seçim yasasını deŞiştirelim, sonra meclis seçimini yenileyelim ve yeni meclis tam bir uzlaş- ma içinde cumhurbaşkanını seçsin!” Haklısınız hiç kimse beklemiyordu. Peki, beklenen neydi? Akepe meclisteki çoŞunluŞunu kullanarak kendi düşüncesinde birini cumhurbaşkanı seçecek, sonra aynı se- çim yasası ile gerek erken gerekse de gününde yapılacak bir seçimle bu günkü çoŞunlukta olmasa da tek başına iktidar olarak, kendi dünya görüşü çerçevesinde Türkiye’yi şekillendirecek bir çalışma içine girecek.

2

Unutulmamalı ki, dört bin yıl önce Roma’da demokrasi Caesar’ın askerlerinin başkente girmesi ile son bulmuştu. Oysa o güne kadar ordu kaç yıllık bir seferden dönerse dönsün, ailesini ne kadar özlemiş olursa olsun, askeri üniformasını çı- karmadan, silahlarını teslim etmeden tek bir erin bile başkente girmesi yasaktı ve demokrasiye karşı saldırı olarak algıla- nıyordu.

3

Bununla da yetinmediler, seçim sürecinde yasaları hiçe sayan Adalet BakanlıŞı Müsteşarını, seçim sürecinde tarafsız ol- ması gereken Adalet BakanlıŞına atadılar. Üstüne de tatil koşulları düşünüldüŞünde katılımın en düşük olabileceŞi bir seçim tarihi belirlediler. Demokrasi bir katılım rejimi ise, seçimlere en yüksek katılımın saŞlanması gerektiŞi açıktır.

4

Demokrasiye ve hukuka katkı yapmak yerine, tek başına seçme yeterliliŞindeki parti olarak cumhurbaşkanı adaylarını zamanında açıklamayarak, bunun yerine ima yollu açıklamalar yaparak gerilimi artırdılar. Bundan keyif alır halleri vardı.

Özellikle hangi partiden seçilmiş olursa olsun, tarafsızlıŞını korumak zorundaki Meclis Başkanı Arınç’ın tavırları ve söz-

leri bu konuda en belirgin örnekler.

(16)

Peki, akepe böle diye ‘her yolu mubah sayan’ bir anlayışı kabul etmeli miyiz? Kesinlikle hayır!

Hayır, hiçbir neden demokrasinin kurumsallaştırılması ve adalet duygusunun oluşturulması mücade- lesini geriletmemize neden olmamalı.

Tam bu noktada yukarıda akepe için sorduŞum soruyu, muhalefet partilerini kastederek tekrar sorsam; herhangi bir siyasal partiyi kastederek farklı bir yanıt verebilir misiniz? VeremeyeceŞinizi bili- yorum zaten! Biz eŞitilmişlerin, bu yurdu sevenlerin demokrasiyi içselleştirdiŞimizi kanıtlayacaŞımız günleri yaşıyoruz.

5

Kuşkusuz cumhurbaşkanlıŞı makamına hak etmeyen birinin seçilmesini engellemek için müca- dele etmeliyiz. Mücadeleden kastım, bir askeri müdahaleye çaŞrıcı olmak deŞil tabi ki! Bu mücadele- nin en güzelini ve etkilisini milletvekili seçim sandıŞında oy kullanarak verebiliriz. ÖrneŞin, seçim ta- rihini insanların büyük bölümünün oy vereceŞi yerden uzakta bulunması olasılıŞının çok yüksek ol- duŞu bir gün olarak belirleyen kötü niyeti, üşenmeyip oy vereceŞimiz yerlere dönerek boşa çıkarabili- riz.

14 Nisan, 29 Nisan ve devamındaki mitingler mücadelenin başarılı örnekleri. Mitinge davet e- denlerin kimlikleri, bu mitingler hakkında şaibe yaratmış bile olsa; katılanların kimlikleri, tavırları, coşkusu her şeye yanıttır. Unutulmamalı ki hiçbir parti, hiçbir örgüt bunca insanı tek bir amaç için bir araya getiremedi bu güne kadar. Üstelik bu insanlar mitinge gidiş dönüş masraflarının kendi dar büt- çelerini zorlayarak, ceplerinden yaptılar.

Ancak bu mitinglerdeki militarist görüntüler küçük gruplar arasında kalsa da, davet edenlerin kimlikleri üzerinden yapılan propagandaların yarattıŞı şaibelerden daha güçlü görüntülerdi. Bu görün- tüleri sergileyen siviller, daha sakin ve yeniden düşündüklerinde yaşamlarına uygun olmayan askeri rejim çaŞrıcısı bu tavırlarının demokrasiyle açıklanamayacaŞını göreceklerdir.

Sivil iktidarlarda bu görüntülerden ders çıkarmalı ve demokratik hakları kullanılamaz hale ge- tirdiklerinde, halkın nelere razı olabileceŞini anlamalıdırlar! Yaşamımda abartılı bir yere koymadıŞım, burada yazdıŞım kadar bile deŞer vermediŞim ‘demokrasi’nin en önemli (belki de tek önemli) özelliŞi;

istenilmeyen iktidarın halk tarafından kolayca görevden uzaklaştırılabileceŞi algısı yaratabilmesidir.

Bu algıyı yok eden antidemokratik seçim yasası ile iş başına gelen iktidarın, yönetimsel kurumların tamamına sahip olmaya dönük çabalarının karşıtlarını korkutacaŞı açıktır. Korkuyla hareket eden kit- lelerin çözüm arayışlarının demokratik olmasını beklemek de komik olmaz mı?

6

Fakat iktidarın bu olanlardan ders çıkaracak ruh halinde olmadıŞı da açık.

7

Yürürlükteki hiçbir yasa, antidemokratik uygulamalara demokratik tepkiler vermemize engel deŞil. Üstüne basarak tekrar ediyorum, ‘demokratik tepkiler’ için engel deŞil. Yoksa ne kadar kötü bir teknikle kaleme alınmış olursa olsun, antidemokratik tepkilere, örneŞin askeri bir yönetime (darbeye) bizzat yine Anayasa’nın kendisi engeldir.

Demokratik mücadele yöntemleri bunlarla da sınırlı deŞil. Demokrasiyi içselleştirmiş, adalet duygusuna sahip, mücadele azmi ile bilenmiş, hukuka inanan insanlar; yüzyıllardır antidemokratik

5

Siyasi partiler şu ana kadar bu konuda olumlu bir sınav vermediler. Demokrasiyi ve hukuku savunmak durumundaki si- yasal partilerin, sadece kendi siyasi geleceklerinin hesabını yapmaları, durumdan böyle çıkarımlar elde etmeye çalışmala- rı çok tehlikeli. şktidar ve muhalefet partileri yer deŞiştirdiŞinde de hiçbir şey deŞişmeyecek hissini uyandıran bu durum, ülke insanlarının geleceŞi için endişe verici.

6

Bu korkuyu canlı tutan, besleyen, satır aralarında askeri rejim çaŞrıcılıŞı yapan muhalefet partilerine de teşekkür borçluyuz.

7

Anayasa mahkemesinin kararından sonra, kararı hukuken doŞru bulsun veya bulmasın herkesin ortak görüşü, en azın-

dan cumhurbaşkanlıŞı seçimi etrafında oluşan gerginliŞin yumuşayacaŞı yönünde idi. Ancak mecliste çoŞunluŞu elinde

bulunduran akepe’nin amap’la uzlaşarak çıkardıkları yasa ve anayasa deŞişikliŞi içeren yasal metinler incelendiŞinde,

tar(ça)tışmanın bitmeyeceŞi açıkça görülüyor. Bu iki parti erken seçim kararı almadan önce antidemokratik seçim yasa-

sını deŞiştirmeyi hiç düşünmediler. Bu yasa yüzünden seçim barajını aşamayan partilere (ki üstelik kentlerde birinci par-

ti olmalarına raŞmen, ülke barajını aşamayan) verilen bir oyun, barajı aşan partiye verilen bir oyu iki oy yapmaktan baş-

ka bir deŞeri olmadıŞı ortada iken. Zaten hesapları da bu, amaç demokrasi deŞil, iktidar!

(17)

yöntem heveslilerini şaşkına uŞratacak, dirençlerini kıracak mücadele yöntemlerini buldular.

Unutulmamalı ki, anti demokratik rejimleri besleyenler yine bu yöntemlere övgü düzen yöneti- lenlerdir ve antidemokratik yöntemlerle yönetenler demokrasiyi içselleştirmiş, hukukun üstünlüŞüne inanan, adalet duygusuna sahip yönetilenlerden hoşlanmazlar!

Lütfen fırsat varken onlar gibi olduŞunuzda neleri kaybedebileceŞinizi bir düşünün...

(18)

Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri Cumhurbaşkanı Seçiminin Düşündürdükleri

ya da ya da ya da ya da

Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması Hukukun Siyasallaşması

*

Nur Uluşahin

**

ÖZET

Bu çalışmada, son dönemde ülkemizin siyasal gündemini önemli ölçüde meşgul eden 11. Cumhurbaşkanı seçimi ve seçim sürecinde ortaya çıkan siyasal ve hukuksal sorunlar incelenmektedir. Anayasanın 96 ve 102’nci mad- delerinin Danışma Meclisi tutanakları ile birlikte deŞerlendirilmesi sonucunda, Anayasayı yapan kurucu iktida- rın 102’nci maddede özel bir toplantı yeter sayısı öngörmeyerek, Cumhurbaşkanı seçimini kolaylaştırma yolun- da bilinçli tercihini açık bir biçimde ortaya koymasına raŞmen aksi istikamette ileri sürülen görüşlerin ve bu yönde oluşturulan gündemin hukukun siyasallaşması olgusuna açık bir örnek teşkil ettiŞi sonucuna varılmıştır.

Meclis kararlarının genel bir kategori olarak anayasaya uygunluk denetimi dışında bırakılmasına karşılık, nor- matif bir düzenleme getirmeyen ve bir defada uygulanmakla tükenen bu yöndeki işlemin Anayasanın açık hük- müne raŞmen iptal edilebilmesi Anayasanın iradesine uygun düşmediŞi gibi, söz konusu “uygulama”nın iptali aynı zamanda Anayasanın 153’üncü maddesine aykırı bir biçimde iptal kararının geriye yürümesi sonucunu da doŞurmaktadır. Hukuki açıdan savunulamayacak bu tür yaklaşımlar, yasama meclisinde hassas dengelerde orta- ya çıkan siyasi iradeyi baltalayarak hukukun siyasallaşmasına zemin hazırlamakta, dürüstlük ilkesi ile baŞdaş- mamakta ve daha da kötüsü hukuk güvenliŞinin kolayca kapanmayacak derin yaralar almasına yol açmaktadır.

Anahtar Kelimeler:

Anahtar Kelimeler: Anahtar Kelimeler:

Anahtar Kelimeler: Cumhurbaşkanı seçimi, meclis kararı, Anayasa Mahkemesi, hukukun siyasallaşması, dürüst- lük ilkesi.

REFLECTIONS ON THE ELECTION OF THE PRESIDENT OF REPUBLIC OR POITICIZATION OF JUDICIARY

ABSTRACT

In this paper, political and legal problems created by the election of the 11

th

President of the Republic of Turkey which have occupied our recent political agenda have been studied. The evaluation of Article 96 and 102 of the Constitution, together with the records the Consultative Assembly proves that the conscious preference of the constitutive power without setting a special quorum for session was making the election of the President of the Republic easier. Therefore, I concluded that the continual discussions on this subject give a clear example of politicization of the law. Although parliamentary decisions cannot be reviewed by the Constitutional Court in principle, the control of constitutionality of the decision concerning the election of the President of the Republic clearly contravenes the Constitution. Moreover the annulment of the decision of the Assembly which does not create a normative regulation also contradicts Article 153 of the Constitution which prevents the annulment de- cisions to be applied retroactively. Those approaches that cannot be legally justified tend to undermine the po- litical will created by delicate equilibriums in the legislative assembly and prepare a background for the politici- zation of the judiciary. This decision of the Court cannot be in agreement with the integrity of the law and more importantly it will cause deep traumas to the rule of law which cannot be healed easily.

Keywords:

Keywords: Keywords:

Keywords: Election of the President of the Republic, parliamentary decision, the Constitutional Court, the poli- ticization of judiciary, the principle of integrity.

*

Bu yazı hakem incelemesinden geçmiştir.

**

Yrd. Doç. Dr., Başkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi ÖŞretim Üyesi.

(19)

1. Giriş 1. Giriş 1. Giriş 1. Giriş

16 Mayıs 2000 günü göreve başlayan 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev sü- resinin dolmakta olması nedeniyle seçim takvi- minin işlemeye başlaması ülkemizi aylar önce- sinde başlayan hummalı tartışmalar içerisine sokmuştur. Gelişmiş ve pekişmiş demokrasilerde son derece olaŞan bir şekilde yaşanan seçim dön- güsü, yazık ki ülkemizde nevrotik bir kısırdöngü içerisinde; korku, kaygı ve paranoid vehimlerle karşılanmıştır. Daha da önemlisi, hastalıklı ruh halimiz bu kez hukukun şaşmaz terazisindeki gerçeŞi de kitlelere olanca gücüyle çarpıtarak yansıtmış ve cumhurbaşkanı seçilmesi gibi önem- li bir konuda üst düzeydeki hukukçuların ayrı kutuplara düşmesi kitlelerin hukuk güvenliŞine duyduŞu gitgide azalan inançtan kalanı da alıp götürmüştür.

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih KanadoŞlu tarafından ortaya atılan ve TBMM’nin üye tamsayısının 2/3’üne karşılık gelen 367 mil- letvekili hazır olmadan Cumhurbaşkanı seçimine ilişkin oylamanın yapılacaŞı oturumun açılama- yacaŞı, oturum açılsa bile sandıktan çıkan oy sa- yısının 367’nin altında kalması durumunda top- lantının yapılmamış sayılacaŞına dair iddia

1

doŞal olarak beklenebileceŞi gibi anamuhalefet partisi- nin sıkıca sarıldıŞı bir argüman olmakla kalma- mış, aşaŞıda tartışılacaŞı üzere şaşırtıcı biçimde önemli akademik çevrelerden de destek almıştır.

2

1

Bu konuda bkz; http://www.haberler.com/kanadoglu- cumhurbaskani-toplumsal-uzlasmayla-haberi/

2

ErdoŞan TEZşÇ, Mümtaz SOYSAL, Fazıl SAİLAM, Nec- mi YÜZBAIOİLU, Süheyl BATUM ve Oya ARASLI’nın içinde bulunduŞu bir grup anayasa hukukçusu yanında, önde gelen diŞer bazı hukukçular da bu görüşü savun- maktadır. Bu doŞrultudaki bazı yorumlar için bkz;

Necmi YÜZBAIOİLU, “Cumhurbaşkanı Seçiminin Hukukilik ve Meşruiyet Yönleriyle şrdelenmesi,” Güncel Hukuk, ubat 2007/2, s. 24-28; şbrahim KABOİLU,

“CumhurbaşkanlıŞı Seçimi- I,” Birgün, 3 Ocak 2007 ve

“CumhurbaşkanlıŞı Seçimi, II,” Birgün, 10 Ocak 2007;

Fazıl SAİLAM, “Cumhurbaşkanı Seçimiyle şlgili Tar- tışmalar,” 8 Ocak 2007, http://www.hakimiyetimilliye.

org/index.php?news=477, Süheyl BATUM, “Cumhur- başkanlıŞı Seçiminde Yeni Boyut” Vatan, 27 Aralık 2006;

pek çok görüşün bir arada bulunduŞu kaynak olarak bkz; http://www.turkatak.gen.tr/index.php?option=con- tent&task=view&id=1246&Itemid=2, http://www.genc-

Anamuhalefet partisinin, cumhurbaşkanı seçimi- ne ilişkin oylamada aksine bir durumun ortaya çıkması halinde, kararın kendileri tarafından derhal Anayasa Mahkemesi’ne götürüleceŞinin altını defaatle çizmesine karşılık, başlangıçta ak- la yakın gelmediŞinden olsa gerek, söz konusu hukuki öngörü iktidar partisini diŞer kesimlerle uzlaşmacı bir tavır içerisine girmeye zorlayacak etkiyi yaratamamıştır. Sonuç olarak, Cumhur- başkanı seçiminin akıbetinin Anayasa Mahkeme- si’ne bırakıldıŞı bu aşamada

3

, işin bu noktalara varmasında ortak sorumluluŞu bulunan hemen her kesimin “hatanın neresinden dönülse kârdır”

mantıŞıyla iç hesaplaşmaya yönelmesinde yarar bulunmaktadır. ayet tüm bu olumsuzluklar içe- risinde olumlu bir yan aranacak olursa, Anayasa Mahkemesinin vereceŞi demokrasi sınavının Türkiye’de anayasa yargısının işlevini tartışan yeni kuşak anayasa hukukçularına son derece net ve bilimsel bir veri saŞlayacak olmasıdır.

4

2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı s 2. Anayasa Mahkemesi’nin Cumhurbaşkanı se- e- e- e- çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

çimini iptal yetkisi var mı?

Anayasanın 148’inci maddesi birinci fıkrasına gö- re anayasaya uygunluk denetimine tabi normlar

avukatlar.net/KoseYazisi.asp?ID=114, Mümtaz SOYSAL,

“şki Yorum,” Cumhuriyet, 27 Nisan 2007; Mümtaz SOY- SAL, “Hukukun KurtarıcılıŞı,” Cumhuriyet, 30 Nisan 2007.

3

Konu, CumhurbaşkanlıŞı seçiminin ilk turunun yapıl- dıŞı 27 Nisan 2007 tarihinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, CHP Genel Sekreteri Önder Sav ve 134 milletve- kilinin imzasını taşıyan bir dilekçe ile Anayasa Mahke- mesi’ne intikal ettirilmiştir. Dava, Türkiye Büyük Millet Meclisi şçtüzüŞü’nün 121. maddesinin birinci fıkrasın- daki “Anayasanın 102’nci maddesi hükümlerine göre”

ibaresini eylemli olarak deŞiştiren Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ve bu uygulamanın ayrılmaz parçası olan 27.4.2007 günlü, 11. Cumhurbaşkanı seçimi ilk oylama- sının iptali ve yürürlüŞünün durdurulması istemiyle a- çılmıştır.

4

Bu yargı, yazının tamamlanmasından sonra gerçekleşen

bir gelişme nedeniyle son derece tartışmalı hale gelmiş-

tir. 27 Nisan 2007 tarihinde CumhurbaşkanlıŞı seçimle-

rinin ilk turunun yapılmasından sonra geceyarısı saat

23.10’da Genelkurmay BaşkanlıŞı’nın internet sitesinde

yayımlanan muhtıra niteliŞindeki açıklama sonucunda,

Anayasa Mahkemesi’nin vereceŞi kararın da olaŞan ko-

şullar çerçevesinde verilmiş bir karar olacaŞını söylemek

zorlaşmıştır. Bu ifadeden de anlaşılacaŞı gibi bu makale

Anayasa Mahkemesi’nin kararının açıklanmasından önce

kaleme alınmıştır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Anayasa Mahkemesi Ba şkanvekili Haşim Kılıç, toplantının ardından yaptığı açıklamada, anayasa değişikliği paketinin şekil yönünden denetimine ilişkin

maddesinin birinci fıkrasının ilk tümcesinde, genel nüfus sayımlarında sokağa çıkma yasağı konulacağının belirtildiği, oysa temel hak ve

denilerek “suçun yasallığı”, üçüncü fıkrasında da “ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirleri ancak kanunla konulur” denilerek “cezanın

Dava dilekçesinde, madde kapsamına giren sözleşmelerin idari sözleşmenin tüm koşullarını taşıdığı; yargı kararlarında, idarenin özel bir kişi ile

DAVANIN KONUSU : Ülkenin ve ulusun bölünmez bütünlüğünü bozacak eylemlerle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'na ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasası'nın dördüncü

Anayasaların Değiştirilmesi / Türev Kurucu İktidarın Yetkilerinin Genişliğine Göre Anayasa Türleri.. Çerçeve Anayasa – Ayrıntılı

İt raz konusu kuralla Yargıtay Başkanlar Kurulunun 'Yönet m Kurulu' kararlarına t raz üzer ne verd ğ kararların aleyh ne başka yargı merc ne başvuru olanağının

Dava d lekçes nde özetle, Danıştay Başkanının başkanlığında, Başsavcı, başkanvek ller ve tüm da re başkanlarından oluşan Danıştay Başkanlar Kurulunun gen ş