uıucıao anıversitesi
EOitlm Fakültesi Dergisi CIIt: 1, Sayı: 1,1986
YABANCI DIL öGRETIMINDE YöNTEMLER VE SORUNLAR Hasan ANAMUR*
ÖZET
Bu yazıda "geleneksel" ve "çatdaş" dil öğretim yöntemleri karşılaştırılmak
ta ve konu çeşitli yönlerden incelenerek öneriler getirilmektedir. Sözcük öğretimi
ve dilbilgiBi kurallarının ezberletilmeıi aşamasından ıonra bu sözcüklerin ötrenilen kurallara göre kullanımını öngören geleneksel yöntem yabancı dili sanki bir "ölii dil"
sözkonusuymuş gibi ele almakta ve bu yöntemin uygulandılı ögretim kurumlarında başarılı ıonuçlar elde edilememektedir. Türkiye'ye genelleştirebilecetimiz bu duru- mun en çarpıcı kanıtı, bu yöntemle alh yıl yabancı dil öğretimi görmüş öğrencilerin
Vniverlite 'de yeniden yabancı dil eğitimden geçirilmeleri zorunlut udur. Buna karşı
lık, canlı iletifim olayı üzerine kurulu iletişimsel yöntemlerle yabancı dil öğretimi
yapan orta ya da yükseköğretim kurumlarında, bir ya da iki yıllık hazırlık sınıfından ıonra, tüm eğitim izlenceıi yabancı dilde yapılabilmek te ve öğrenci anadilinde düşü
niip yabancı dil konuşma eğiliminden kurtulduğu için söziii iletişim de bu öğrenci
ler için sorun olmaktan çıkmaktadır. Yazıda ayrıca yabancı dil öğretmenlerinin iki yöntemdeki durumları ve iki yöntemin parasal yükleri üzerinde de durulmaktadır.
RESUME
Methodes et Problemes dans l'enseignement des langues etrangeres. La mitho- des traditionnelle basee sur l'enseignement de la grammaire et du vocabulaire est la methode appliqu€e actuellement dans la plupart des ltablissements secondaires en Turquie. Cette methode par laquelle une langue vivante est enseignee comme s'il s'agit d'une "langue morte", est en (lagrante oppoıition avec la canception moderne de communication qui vise d mettre l'apprenant, d~s le debut, par l'intermediaire des documents authentiques, dans le contexte propre
u
cette langue. On peut dire que tandis que la methode traditionnelle cree chez l'apprenant l'habitude ineffaça- ble de penser dans sa langue et de proceder en suitea
une ıorde de traduction qui fonetianne en sens inverse, crie un mecanisme interieur comparable a' une se- conde langue maternelle. Les resultats obtenus par cette derniere methode en une annee de preparatoire montrent son incontestable superiorite d la Methode tradition- nelle qui, apres six annies d 'enseignement, n 'envoie aux Dlpartemen ts de Langue et de Litterature etrang~res des Universites, que des faux debutants. En outre, les met-hodes communicatives qui semblent avoir au depart un coilt asıez eleve, deviennent
*
Uludağ Vniversitesi Eğitim Fakültesi Fransız Dili Eğitimi Anabilim Dalı öğretimVyesi.
a
longue echeance plus economique que la method e traditionnelle lorsqu 'on prend en consideration toutesles consequences d'un enseignement etendu sur une periade auBBi longue que celle de l'enseignement secondaire.KOD: Yabancı Dil ö~etimi
Bu yazıda yabancı dil öğretimi alanında uygulanan geleneksel yöntem ile yeni yöntemi (iletişimsel yöntemi) karşılaştırmak ve ça~daş teknolojinin bu alanda
yarattı~ı olanaklan özetledikten sonra ortaya çıkan yeni sorunlarla çözüm yollarına de~inmek istiyoruz. Ancak bu yazımız salt bir durum saptamasının sınırlarını da aş
maktadır.
Bir yabancı dil bilmek, özellikle de Batı dillerinden birini bilmek, günümüzde,
ça~daş yaşamın kaçınılmaz gereklerinden biri durumuna gelmektedir. Ancak bu du- rumun yalnız bugüne özgü oldu~unu düşünmek de do~ru de~ildir. Bugünkü kadar
yaşamsal boyutlar kazanmamış olsa da, yabancı dilleri anlama ve bu dillerde ileti-
şim kurma iste~inden/gereksiniminden kaynaklanan bunları ö~enme çabasının top- lumsal insanla birlikte do~muş oldujtu söylenebilir. Toplumun belirli bir uygarlık
düzeyine ulaşmasından sonra yabancı dil bilme gereksiniminin kendini duyurması
çok do~aldır. Bu gereksinimin temelinde ilk önceleri siyasal ilişkilerle ticaret ilişki
lerinde karşılıklı anlaşma zonınlulujtu, daha ileri aşamalarda da ekinsel ilişkiler var
olmuştur. Bilinen ilk yazılı metinler arasında, kimi kez ikiden fazla dilde yazılmış, barış ya da ticaret andiaşmalan çeviri metinlerinin bulunması bu karşılıklı iletişim
ve anlaşma düşüncesinin sonucudur. Bilindilti gibi, bu çeviri örnekleri felsefe, din- bilim, yazın alanlannda da giderek artacak ve çeviri eylemi dojtal bir olgu nitelilti kazanmaya başlıyacaktır. Bu çeviri olgusunun ve bunun var olması için gerekli ya-
bancı dil ö~etiminin insanlık tarihi içindeki önemi açıktır.
Georges Mounin'e göre yabancı diller Eski Çajtda ve Orta Çajtda zorunlu yer
dejtiştirmeler sonucu rastlantısal olarak genellikle yetişkinler tarafından öjtrenil- mekteydi1. Bunlar da gezginler, tüccarlar, gemiciler, din görevlileri gibi kişilerdi.
Mounin'e göre yabancı dil öjtretiminin okullarda başlaması ancak XV. yüzyıl sonla- rı - XVL yüzyıl başlarında gerçekleşmiştir2• Mounin, Charlemagne dönemi çeviri etkinlijtine de~inmedijti gibi, Doğu'daki çeviri çalışmalarını da konu edinmemekte- dir. Oysa, 1. Yenidendojtuş diye de adlandmlan ve eskil yapıtların çevirisinin büyük yojtunluk kazandıltı Charlemagne dönemiyle aynı yıllarda Dojtu'da da, Vill. yüzyıl sonları - lX. yüzyıl başlarında Abbasi halifesi El Memun döneminde (786-833) Bajtdat'ta, saray çevresiyle sınırlı da olsa, önemli bir çeviri etkinliği oldujtu, birçok
yapıtın yunanca asıllanndan dojtrudan arapçaya çevrildiltl; ayrıca Xl yüzyılda da, bu kez Endülüs'te, El Memun döneminde (1037-1075) Tulaytula'da bir çevirmenler okulu bulunduğu - bu okulun gerçek nitelijti tam olarak açıkhjta kavuşmuş olma- makla birlikte -, bilinmektedir. Çeviri etkinliği birlikte yabancı dil öjtrenirni ve öğ
retimi kavramlarını da getirmektedir ve bu öjtrenim ve öjtretim artık, belirli bir çev- re için söz konusu olsa bile, ülkeden çıkmadan öjtretmenler ve kitaplar aracılığıyla gerçekleşmektedir.
1 Mounin, Georges: Histoire de la linguistique des origines au XX
e
sie'cle. Paris P.U.F., Coll "SUP", 1967, s. 107 ve 116-124. ' 2 Mounin, a.g.y., III. ve IV. Bölümler.Yabancı dil öğretiminde uygulanan yöntemler konusuna girmeden önce, üze- rinde genellikle pek fazla .durulmayan, ancak çok önemli bir olguyu vurgulamak is- tiyoruz. Bu olgu, öğretilen dilin yaşayan ya da ölü bir dil oluşudur. Yakın zamanla- ra kadar hatta bugün bile çoğu öğretim kurumunda bu ayırımın yapıldığını söyle- mek kolay değildir. Gerçekten de, günümüzde bile, ülkemizde ve yabancı kimi ülke- lerde pek çok öğretim kurumunda yaşayan bir yabancı dilin sanki ölü bir dil, latince, hititçe, sümerce söz konusuymuş gibi öğretildiği görülmektedir. Bu yaklaşımın teme- linde, Batı eğitim düşüncesinde her zaman var olan ve "öğrenciye klasik hümanist de-
ğerleri çeviri yapıtlar aracılığıyla verme isteği" diye özetlenebilecek eğilim yatmak-
tadır. Bir başka deyişle, bu yaklaşımın amacı öğrenciye yabancı dili o dilde yazıl
mış klasik yapıtları okuyabilmesi ve çevirebilmesi için öğretmektir. Burada amaç hiç bir zaman öğrencinin o yabancı dili konuşması olmamış, yalnız yazın dili öğre
tilmiş, yabancı dil bir araç olarak görülmüştür. Bir başka deyişle, yabancı dil tümüy- le edilgen bir nitelikte öğretilmiş, etkenliği düşünülmemiştir.
1950 li yıllara kadar tüm öğretim kurumlarında pek az farklılıklarla uygula- nan bu öğretim yöntemine "geleneksel yöntem" diyoruz. Bu yöntem dilbilgisi ve sözcükbilgisi ağırlıklı, tümüyle belleğe yönelik bir öğretim öngörmektedir. Alınan
yeni bilgilerin belleğe yerleştirilmesinde yardımcı herhangi bir öge de içermemekte- dir. Bu yöntemde öğrenci önce dilbilgisi kurallarını dilbilgisi kitaplarından öğren
mekte ve ezberlemekte, ayrıca ezberlediği sözcükleri bu kurallara göre kullanarak
yazınsal nitelikli yazılı anlatım denemelerine girişmektedir. Bunun yanı sıra, iki dil- den karşılıklı çeviriler de bu yöntemin önemli bir parçasıdır. Ancak çeviri ülkemiz- de ortaöğretim izlencelerine alınmamıştır. Bu yöntemle dil öğrenmek kuşkusuz olanaksız değildir. Hatta öğrencilerin sağlam bir dilbilgisiyle donatılmaları, bunun
yanı sıra yazınsal metinler aracılığıyla dilini öğrendikleri ülkenin uygarlığıyla derin-
liğine ilişkiler kurmaları da sağlanabilmektedir. Ancak bu sonucun tüm öğrenciler
için geçerli olduğu söylenemeyeceği gibi bu yöntemin günümüz insanının beklenti·
lerini karşılayabileceği de düşünülemez. Bu nedenle 1950 lerden sonra geliştirilen
yeni bir yöntem, "iletişimsel" yöntem, teknolojideki büyük gelişmelere koşut
olarak, yabancı dil öğretiminde geleneksel yöntemin yerini büyük ölçüde almıştır.
İletişimsel yöntemde de bellek yine, doğal olarak, önemli bir görev üstlen- mektedir. Ancak bu kez yaşayan bir dil öğretildiği bilincinden yola çıkılarak, ilk
aşamada geleneksel kitap-defter-kalem üçlüsüne başvurulmamakta, bunların yerini göz ve kulak yoluyla belleğe yerleştirilen canlı belgeleri yansıtan araç-gereçler al-
maktadır. Başlangıçta, genellikle, ilginç konulu bir öyküyü canlandıran saydamlar ve ses bantları ile gerçekleştirilen bu uygulama giderek video kasetlerle desteklen- meye başlanmıştır. Konuyu arama açısından zaman kaybına yolaçabilen bu ders
araçları da artık yerlerini aranan konunun bilgisayar aracılı~ıyla anında bulunmasını sağlayan video diskiere bırakmaktadırlar. Yaklaşık otuzbeş yıldır geliştirilen çeşitli
uygulamalarla sürekli olgunlaştırılan ve zenginleştirilen iletişimsel yöntemde amaç- lanan öğrencide anadilini öğrenirken yaşamış olduğu ortama benzer bir ortam yaratmak, bir başka deyişle söz konusu yabancı dili ikinci bir ana dil gibi öğrenci
nin bilinçaltına doğal ortamında yerleştirmektir. Bu niteliği dolayısıyla başlangıçta konuşmaya yönelik olan bu yöntemde okuma ve yazma aşamaları öğrenci de belirli bir dil bilinci uyandıktan, konuşma kalıpları ve dil yapıları kendiliklerinıien kullanı·
lır duruma geldikten, ö~rencinin "dili çözüldükten" .sonra başlatılmıı.ktadır, ya da
başlatılinalıdır. Bu yöntem, ileride geleneksel yöntemi kısaca eleştirirken de~inece·
ğimiz temel sakıncaları içermemekte, buna karşılık de~şik düzeylerde çeşitli sorun·
lar ~çünd~me' getirl!lektedir. Bu konuya d~ il~nde dönece~iz .. Daha önce başarı/başa·
rısızlık k_oİıusti"üzerfnde durmak, bunun için de kJmi ö~r_etim kurumlarında uygulan·
may~ bir 'si_iredir baŞlanmış <?ian iletişimsel ~önt.emle alınan sonuçlarla gelenekS!!l yöntemle alınan sonuçları karşıı8.şt.irm.ak istiyoruz. <:>1neklerimizi ülkemiz!ieki orta·
Ö~eti~ kurumlar_ımızdaki yab~ricı"dii·ö~etiminde~ ~lacağız.' Ancak bu örneklerin
yalnız 'Iürkiye içiiı geçerlt olduğu düşünülmemelidir .
.. Bu_~on~daki iİk somut ~Q~lem, geleneksel yönt~mle ~~e~ yapan ortaöğre
tim kurumlarını bitiren öğrencilerin 6 yıl boyunca haftada ortaokulda 3-5 saat; lise- de
5-7
~at yabancı dil dersi gördükten &onra bu dili yeterli derecede öğrenememeleri; yabancı dilde kitap okuyamadıkları gi_bi konuşamamaları ve yazamamalandır.
Geleneksel yöntemle yapılan yabancı dil ö~etiminin bu ölumsuz sonuçları her yıl, özellikle, yabancı diller ve yazınlar e~timi yapan yüksekö~etim kUrumlarının 1. sı·
nıflann~ tüm açıklığıyla sergilenmektedir. Bu. ö~encilere bu sınıflarda yıllarca okumuş oldukları yabancı dil eiı baştan öğretilme~ durumunda kalınmaktadır.
Buna karşılık gözlemlenen bir başka otgu ise yabancı dil ö~etimini salt ileti-
şimsel yöntemle yapan - hatta bilinçsiz bir tutunıla iletişimsel yöntemin yanı sıra
geleneksel yöntemi de gereksiz bir biçimde eşzamanlı olarak uygulayan - ö~etim kuruiniarında ö~encilerin genelde ı yıllık bir hazırlık sınıfından sonra tüm dersleri o yabancı dilde izleyebilecek, o yabancı dilde konuşabilecek ve yazabilecek düzeye gelebilmeleridir.
Bu iki değişik ö~etlm yönteminden geçen öğrencilerin toplam olarak yakın
ders saati yabancı dil okumuş oldukları görülmektedir. Hatta kimi ortaö~etim ku-
nımlarındaki arttırılmış geleneksel yöntem saatinin hazırlık sınıflarında iletişimsel
le yapılan ders saatinden çok fazla olduğu da dikkati çekmektedir3• Burada yoğun
luk ve Sireklilik etmenlerinin önemi üzerinde kuşkusuz durulabilir ve geleneksel yöntemle de haftada yaklaşık 28 saat yabancı dil dersi verilerek ı yılda yabancı di- lin yeterli düzeyde öğretilebileceği ileri sürülebilir. Bunun olanaksız olmadığını yu-
karıda belirtmiştik.Ne var ki, geleneksel yöntemin şu temel sakıncaları yarattığı da bir gerçektir.
Geleneksel yöntemle yapıtan yabancı dil öğretiminde:
ı. öğrenci yaşayan, ilginç dil örnekleriyle karşılaşmadığı için ölü bir dil öğre·
Diyormuş duygusuna kapılmaktadır. Bu da öğrencinin ilgisini, dolayısıyla da öğren
me isteğini amaçsız bırakarak yok etmektedir.
2-öğrencide yaratılan düşünerek yazma eğilimi sonucu ve uygulama yokluğıi nedeniyle konuşma aşamasında büyük sorunlar doğmaktadır. Bir başka deyişle, kendiliğinden işleyen bir yabancı dil konuşma olgusu yaratılamadığı için, öğrencide
kendine güven de yaratılamamakta, dil kıvraklığı ve rahatlığı oluşmamaktadır.
3-Daha çok yazınsal metinler üzerinde durulması sonucu öğrenci günlük ko-
nuşma dili kalıplarına yabancı ~almaktadır. Daha açık bir deyişle, iyi bir geleneksel 3 İletişimsel yöntem: Haftada yaklaşık 28 saat; yılda yaklaşık 780 saat.
Geleneksel yöntem: Ortaokulda 3-5 saat; lisede 5-7 saat; yılda yaklaşık 680·
1000 saat.
yöntem öğrencisi bile dilini yıllarca öğrendiği ülkede sokaktaki konuşmaları anlaya-
mamaktadır. Buna karşılık, konuşma dilinde kullanılmayan yazınsal deyimleri far·
kında olmadan kullanmaktadır.
4-En önemli yanlışlardan biri de, çağdaş dilbilimin temeline aykırı bir biçim·
de, öğrencinin anadilinde düşünerek yabancı dilde yazma ve konuşma alışkanlığına
itilmesidir. öğrendiği dilin ayrı bir mantık ürünü olduğu bilincine varamayan öğren
ci sürekli olarak anadiliyle yabancı dil arasmda karşılaştırmalar yaparak anlamsız ve
yanıtsız sorularla boğuşmakta ve bunalmaktadır. Dil mantığının dı.şına sürüklenmek- tedir. Bu yanılgı yalnız konuşma eylemi sırasında değil, yazma sürecinde de çok be- lirgin bir biçimde kendini göstermektedir.
5- Her sınıfa çok iyi bir yabancı dil öğretmeni gerekmektedir. Bu çok zor ko-
şul yerine getirilemediğinde yöntem tümüyle çökmektedir.
6- üzerinde az durulan önemli noktalardan biri de ekonomik yük konusudur.
Uzun zaman ve büyük yatırım isteyen öğretmen yetiştirme sorunu ve harcanan za.
man/verimlilik açılanndan konunun ciddi olarak incelenmesi gerekir.
Aynı noktalar görsel-işitsel yöntem uygulamasından sonra incelendiğinde ise
şu durum belirmektedir:
İletişimsel yöntemle yapılan yabancı dil öğretiminde:
1- öğrenci yaşayan bir yabancı' dille ilişki kurduğunu hemen kavramakta ve iyi düşünülmüş, iyi kurulmuş, ilgiyi sürekli uyanık tutan öyküleri, canlı belgeleri gÖr- sel ve işitsel araç, gereçlerle aktaran (saydam-ses bantı ikilisi, konulu filmlerden bö- lümler ya da özel hazırlanmış filmler, reklam spotları, haber filmleri, şarkılar, vb.) bu yöntemle dilini öğrendiği ülkenin yaşamı içine doğrudan girmektedir. Böylece, ülkeden dışarı çıkmadan yabancı dili doğal ortamında öğrenme durumu yapay olarak yaratılmaktadır. öğrencinin duyduğu dil yapılarını görsel ögelerin de yar-
dımıyla bellernesi sonucu yabancı dil ikinci bir ana dili gibi bilinçaltına yerleştiril·
mektedir.
2- Başlangıçta öncelik işitme, anlama ve aktarmaya verildiği için kendiliğin·
den işleyen bir konuşma olgusu yaratılmakta, öğrencinin kendine güveni oluşmakta,
dil rahatlığı ve kıvraklığı sağlanmaktadır.
3- Gündelik dilde en çok kullanılan temel sözcük ve yapılardan yola çıkıldığı
için öğrenci konuşma ve anlatım kalıplarını izlediği öyküler, vb. içinde doğal olarak en yaygın ve güncel biçimleriyle öğrenmektedir. Bu da dilini öğrendiği ülkeye gitti-
ğinde büyük güçlüklerle karşılaşmasını önlemekle kalmamakta, çabuk uyumu da
sağlamaktadır.
4-Bu yolla öğrenilen deyiş ve kalıplar oldukları gibi benimsenmekte, yabancı
dilin yapılarıyla anadil yapıları arasında gereksiz ve yanıltıcı karşılaştırmalar yapıl·
ma yoluna gidilmemektedir. öğrenci öğrendiği dilin kendine özgü mantığını doğal
olarak kabul etmektedir. Dolayısıyla anadilden çevirerek konuşma/yazma yanılgısı
büyük ölçüde aşılmaktadır.
5- Her sınıfa çok iyi bir öğretmen gerekmemektedir. Kısa bir eğitimden geçen bütün dil öğretmenlerinin hazır ders araç-gereçlerini bilinçli kullanarak yalnızca der- sin akışını sağlama görevi yüklenmeleri yeterli olabilmektedir. Bu yöntemin öğret
menler arasındaki farkı büyük ölçüde azalttığı söylenebilir. Ayrıca bu yöntemle, bir
öğretmenle birden fazla sınıfa ders verme olanakları da sağlanabilir. Günümüzde
ulaşılan yüksek teknolojik düzey, yabancı dil öğretimi alanlarının dışında da uzak- -97-
tan e~tim olanakları geliştirmektedir. Bu konudaki ilginç örneklerden biri, uydu yoluyla yapılan karşılıklı yayın sayesinde Paris'ten yapılan e~itim yayınının Fildişi Salıili'nde Abidjan üniversitesinde izlenerek mühendis yetiştirilmesidir.
6-Başlangıçta yatınm gerektirmesine karşın bu yöntem hem bir üst maddede belirtilenler, hem de ö~timin verimlili~i açılanndan uzun vadede son derece ekono- miktir. Aynca, bunun tersi bir durum söz konusu olsaydı bile yine, kanımızca, alı
nan sonuçlar göz önünde tutuldu~unda, iletişimsel yöntemin seçimi zorunlu olurdu.
Bütün bu olumlu yönlerine karşın iletişimsel yönteme karşı kimi çevrelerde bir direnişin var oldu~u da bir gerçektir. Ne' var ki bu direnişin temelinde bilimsel olmayan yanlış bir tutum yatmaktadır. Kimi yabancı dil ö~etmenleri, ö~rettikleri yabancı dil sanki konuşulduğu ülkenin uygarlığından ayn var olabilirmiş ve düşünü
lebilirmiş gibi, bu dili kendi bildiklerince ilgili uygarlıktan soyutlayarak öwetmek istemekte; dili do~al bağlamında ö~retti~i için de iletişimsel ders araç-gereçlerini kabul etmemektedirler. Bu tutumun dil ö~etimi kavramına ve nedenine ters düştü-
~ünü söylemek bile fazladır. ,
İletişimsel yönteme yönelik daha ciddi eleştiriler de vardır. Bunların başın
da parasal yük ve teknolojik bağımlılık sorunlarıyla ö~etmenlerin yeniden yetişti
rilmeleri sorunu gelmektedir. Parasal yük sorununu yukarıda yanıtladık. Teknolojik
bağımlılık sorunu ise gerçekten üzerinde durulması gereken bir konudur. Ancak salt bu endişeyle çağdaş teknolojiden yararlanmamak da çok büyük sorunlar yaratacak-
tır. öğretmenierin bu yönteme göre yeniden yetiştirilmeleri sorununa gelince, bu önemli konu da iyi bir düzenleme ve uygulama gerektirmektedir. Bu eğitim süresi- nin oldukça kısa olması ise konunun olumlu yönüdür.
Bu eleştirilere yönteme yönelik iki yeni eleştiriyi daha katabiliriz. Bunlardan ilki iletişimsel yöntemin, konular bir öncekilerde öğretilenler üzerinde kuruldu~u
için, kesintisiz izleme gerektirdiği, yoksa ö~enmede büyük güçlüklerle karşılaşıldı
ğıdır. Bu doğrudur. Bu yöntem bu koşulun gerçekleştirilmesi üzerine kurulmuştur.
İkinci yöntem eleştirisi ise iletişimsel yöntemle yabancı dil öğrenenlerin dil- bilgisi alanında iyi yetişmedikleridir. Bu da doğrudur, çünkü iletişimsel yöntem ilk önce dil yapılannın kullanım yoluyla ö~nilmesine yöneliktir. Ancak bu eksiklik,
çalışmayla giderilebilecek bir eksikliktir. Ayrıca, amaç bir yabancı dili öwenmekse, o dili dilbilgisi kurallarını ezbere bilmeden doğru ve akıcı konuşup yazmak, dilbilgi- si kurallarını ezbere bilerek o dili dowu konuşup yazamamaktan iyidir, denebilir.
Ortaöğretim kurumlarında iletişimsel yönteme geçişte doğabilecek bir başka
sorun da kurumlararası eşitsizlikler yaratılması endişesidir. Ne var ki bu durum günü- müz Türkiye'sinde yaşanan bir gerçektir. Çıkış yolu tüm ortaöğretim kurumlannın
bu yeni yöntemle yabancı dil öwetimi yapabilecek düzeye getirilmesiyle bulunabilir.
Sonuç olarak, çağdaş uygarlık çizgisinde yer alabilmek için yabancı dil öğre
timinin önemini kavramak ve bu alanda bugün için en geçerli yöntem olan ileti-
şimsel yöntemi yeni teknolojilerden yararlanarak tüm ortaöğretimde yoğun olarak uygulamak gerektiğine inanıyoruz. Aynca, bu öğretim yöntemine dayanarak belirli merkezlerden yayına hazırlanacak izlencelerle öğretim elemanı sıkıntısı çeken yük·
seköğretim kurumlarının yabancı dil derslerinin verilmesine de yardımcı olunabiline-
ceğini düşünüyoruz. Bugün uygulanan geleneksel yöntemle zaman, para ve emek kay-
bının yanı sıra büyük düşkırıklıklannın ve umutsuzluklann yaratıldığı bir gerçektir.