• Sonuç bulunamadı

istanbul Fi ATI :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "istanbul Fi ATI :"

Copied!
50
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TpTW1F

XXXIX. YIL

i s t a n b u l

Fi ATI : 1 7 . 5 0 T . L

(2)

L ' A R C H I T E C T E- T H E A R C H I T E C T

P E R I O D I Q U E D ' A R C H I T E C T U R E D ' U R B A N I S M E e t d e T O U R I S M E

P E R I O D I C A L P U B L I C A T I O N O N A R C H I T E C T U R E , T O W N P L A N N I N G A N D T O U R I S M

İ Ç İ N D E K İ L E R :

Sayı 333 — 1969

• 1968 de M i m a r l a r Odası, Z. SAYÂR, Y. Mimar, 3 • Yeşiltepe Kooperatifi Blokları, R.

BEDlZ, D. KAMÇIL, Y. Mimar, 5 • O. D. T. Ü. Mimarlık Fakültesi öğrencilerinin uygulama- ları, 8 • A n t i k Çanak Çömlek sergisi, S. ATASOY, Arkeolog, 10 • Sabırsız b i r dâhi, M. COR- NU, Tercüme eden H. TOGAY, Y. Mimar, 11 • O. D. T. Ü. Mimarlık Fakültesi öğrenci çalış- maları, F. ERPİ, Y. Mimar, 14 • Şehircilik haberleri, 17 • B ü y ü k Otel İşletmelerindeki ye- nilikler, T. KÖPRÜLÜ, Y. Mimar, 19 • Erken Osmanlı devrine ait bazı çini örnekleri, E.

YÜCEL, Arkeolog, 20 • İzmit Müzesinde R o m a devri portreleri, 1. TUNAY, Arkeolog, 23

• Turizm, 25 • Yapıda tecridin önemi, S. BARUH, 27 • Kayıplarımız, 28 • Çorum Hasta- nesinin genişletilmesi sınırlı p r o j e yarışması, 30 • istanbul Kongre Binası proje yarışması, 33 • Bibliografya, yapı gereçleri fiyat cetveli, 44.

S O M M A î R E :

• La Chambre des Architectes Turcs en 1968, Z. SAYÂR, Arch. 3 • Les Blocs d'habitations de Yeşiltepe ( A n k a r a ) , R. BEDİZ, D. KAMÇIL, Arch. 5 • Applications de t r a v a u x d'eleves de l'Universite T e c h n i q u e du Moyen Orient, 8 • Exposition de poterie antique, S. ATASOY, Archeol. 10 • Un genie impatient, M. CORNU, t r a d u i t p a r H. TOGAY, Arch. 11 • T r a v a u x d'eleves de l'Universite Technique du Moyen - Orient, F. ERPİ, Arch. 14 • Nouvelles de l'Urbanisme, 17 • Nouveautes dans l'exploitation de grands Hotels, T. KÖPRÜLÜ, İng. Arch.

19 • Exemples de ceramiques a u debut de l'Empire Ottoman, E. YÜCEL, Archeol. 20

• P o r t r a i t s de l'epoque Romaine au Musee d'İzmit, İ. TUNAY, Archeol. 23 • Tourisme, 25

• İmportance d e l'isolation dans la construction, S. BARUH, 27 • Nos morts de l'annee, 28 • Concours limite p o u r l'extention de l'Hopital de Çorum, 30 • Concours p o u r u n e salle de Congres â istanbul, 33 • Bibliographie, p r i x des m a t e r i a u x de construction 44.

C O N T E N T S :

• The C h a m b e r of T u r k i s h Architects a t 1968, By Z. SAYÂR, Arch. 3 • T h e Blocks of Yeşil- tepe Cooperative, By R. BEDİZ, D. KAMÇIL, Arch. 5 • The application of t h e students a t M. E. T. U. 8 • The exhibition of antique e a r t h e n w a r e , By S. ATASOY, Archeol. 10 • A ge- nius impatient, M. CORNU, Transpl. By H. TOGAY, Arch. 11 • T h e studies of the students at M. E. T. U. By F. ERPİ, Arch. 14 • T h e N e w s about urbanisme, 17 • Reforms a t grand hotel running By T. KÖPRÜLÜ, İng. Arch. 19 Q Same chinaware examples about early Ottoman Empire, By E. YÜCEL, Archeol. 20 • T h e Rome portraits a t İzmit Museum, By İ.

TUNAY, Archeol. 23 • Tourism, 25 • İ m p o r t a n c e of building isolating, By S. BARUH, 27

• Our loss, 28 • The project competition of extention of Çorum Hospital, 30 • T h e project competition of istanbul Congress' building, 33 • Bibliography and list of cost m a r k e t , 44.

No. 333 — 1969

No. 333 — 1969

(3)

ARKITEKT

MİMARLIK, Ş E H İ R C İ L İ K V E T U R İ Z M D E R G İ S İ Her üç ayda bir yayınlanır.

Adres : Anadolu Han No. 33 Tel : 22 13 07

istanbul

K u r u l u s u : 1931

Cilt: 38 No. : 333 İmtiyaz sahibi ve başyazarı:

Z E K İ SAYÂR Mimar, D. G. S. A.

Umumî Neşriyat M ü d ü r ü : Mahmut İlhan G Ö N E N

Mimar İ. T. Ü.

S E K R E T E R : Keti Ç A P A N O Ğ L U Muhabirleri:

B. A m e r i k a : Nezahat A R I K O Ğ L U Mimar D. G. S. A. — F r a n s a : H a l û k T O G A Y Mimar D. G. S . A. — İsviçre:

Ssyfi S O N A D Mimar D. G. S. A. — İtal- ya : Dr. Baran Ç A Ğ A Mimar — İsveç:

Radi BİROL Mimar D. G. S. A. — Abone şartları :

Yıllığı:

Altı aylığı : Bu s a y ı :

Yabancı memleketler için yıllığı:

T o : A R K İ T E K T

No. 33, Anadolu han Eminönü, İ S T A N B U L

Subscription rates : T U R K E Y Annual subscription Dollars 6.00

Single copy » 1.75 Ali subscriptions, letters, photos, articles, advertisements ete. Should be addressed.

Abonnements pour l'etranger I an 5 Dollars Prix de ce numero 1.25 » Pour tout payemont et demande des ren- seignements; ainsi que pour tout envoi des documents, t e k que photos, articles, annon- ces, bibligraphie â inserer, s'adresser â la Direction.

ARKİTEKT'in K O L L E K S İ Y O N L A R I : 1931 — 1935 beher cildi 50.— TL.

1936 — 1940 » » 45.— T L . 1941 — 1950 » » 40.— T L . 1951 — 1968 » » 50.— TL.

İlân tarifemiz talep üzerine gönderilir.

Yazı; foto; resim ve abone bedelleri ARKİTEKT'in adresine posta ile gönderil- melidir. Basılmayan yazılar iade edilir.

Adreslerini değiştiren abonelerin en geç bir ay içinde idarehanemizi haberdar etme- leri lâzımdır. Aksi takdirde kaybolan der- gilerden Müdürlüğümüz mesuliyet kabul etmez.

50.— TL.

27.50 TL.

17.50 T L . 60.— TL.

B a ş y a z ı

1 9 6 8 de

M i m a r l a r O d a s ı

Zeki SAYAR Mimar D. G. S. A.

Bu yıl da, Odamız mimarlık sorunla- rına bir çözüm getiremeden, XIV. dönem toplantısını yaptı. Yıllık raporun başlangı- cında, Başkanın açış konuşması, âdeta bir şikâyetnamedir.

Oda Başkanı, sorunlarımıza çare ara- yan Yönetim Kurulunun Devletten destek görmemesinden yakınmakta ve bütün kaba- hati, bu anlayışsızlığa yükleyerek Yönetim Kurulunu peşinen ibra etmektedir!..

Kısaca, Oda Başkanı, sosyal ve ekono- mik düzen olmayan bir toplumda meslek sorunlarının da, istendiği gibi düzenli ola- mayacağını, binaenaleyh, oda yöneticilerin- den fazla bir şey beklenemeyeceğini dolaylı bir şekilde anlatmaktadır.

Yıllık çalışma raporuna gelince; bütün konular güzel bir tasnif ile, dış ve içe dö- nük sorunlar olarak ayrılmış ve yurt so- runları daha ehemmiyetli savılarak ön plana alınmıştır. Bu sorunların bir çokları yurt mimarlığını, dolayısıyle ilgilendiren şe- hirleşme, genel yerleşme konut, gecekondu, kıyıların kamu yararına göre düzenlenmesi, Boğaz Köprüsü, istanbul nâzım planı, arsa ofisi, hatta, Türkiye'nin yeraltı servetleri Foster - Wheeler ve Karayolları grevi!..

gibi konuları içine alarak, bunlar hakkında Odanın görüş ve teklifleri belirtilmektedir.

Bu saydıklarımızın her biri şüphesiz yurt sorunudur ve Odamız toplumun sosyal bir kuruluşu olarak bunlarla ilgilenecektir.

Ancak, raporda, bu saydıklarımızın mi- marlık sorunlarına öncelik tanınmasının ve çalışmaların ağırlık merkezini teşkil etmesi- nin sebebi nedir?

Buna mukabil, mimarlık ve şehircilik büroları, yardımlaşma fonu kurulması, mi- marlık eğitimi gibi kendi meselelerimizin pek hafiften alındığı gözden kaçmamıştır.

Hatta, toplantıda proje ihaleleri konusu görüşülürken, gereken hassasiyetin gösteril- memesi üzerine, bir üyenin, (Erdoğan Okçu), kendi meselelerimize politik sorunlar kadar yer ve önem verilmediğinden yakınması ve dikkati çekmesi çok acıdır.

Her nedense, son yıllarda, Odamızın yıllık raporları, bir meslek teşekkülünün so- runlarını dile getirmekten ziyade, tüm politi- kaya itilmiş bir nitelik taşımaktadırlar. Bu alışkanlık, bir iki yıldan beri daha da keskin bir hal almış, Cemiyetler ve Odalar Kanun- larının meslek kurumlarına tanıdığı yetkile- rin sınırlarını aşacak dereceye ulaşmıştır.

Mimarlık ve yapı işlerinin başka züm- reler tarafından, âdeta ellerimizden koparı- larak alınmış olduğu şehirlerimizde, mimar- sız yapılan (mimarlık) tatbikatının nedenleri hakkında, raporda Odanın en küçük bir işa- reti bile yoktur. Hele sanat endişesi, tama- men unutulmuştur. Mimarlık sorunlarımız bu kadar acıklı bir durumda iken, bunun nedenlerini, kendimiz çaba sarf etmeden, ta- mamen yurdun sosyal ve ekonomik duru- muna bağlamak yerinde olmaz? Yöneticile- rin, kendi sorunlarımızı, ikinci plana atma tarzı, mimarlık kitlesini, Odadan yavaş ya- vaş soğutmakta ve ayırmaktadır. Bilhassa olayları tamamen politik açıdan görerek, faaliyetlerin otoritelerle bir çekişme haline sokulması, mimarlık kitlesi tarafından tasvip edilmemektedir. Geçen yıl seçilen üç mes- lekdaş bu şekli tasvip etmediklerinden kısa bir süre sonra Yönetim Kurulundan çekil- mişlerdir.

Ankara ve istanbul Şubelerinin, bu yıl- ki toplantılarında oy kullananların sayısının

% 20 den daha düşük bulunması, çoğunlu- ğun, Odanın yönetim tarzından memnun ol- madıklarına bir işarettir.

(4)

2 0 0 D E Ğ İ Ş İ K R E N K 2 0 D E Ğ İ Ş İ K E B A D

tebe

M O Z A İ K v e S E R A M İ K S A N A Y İ İ A. S.

Güvenebileceğiniz yegane kaplama malzemesidir

Atatürk Bulvarı, Emlâk Bankası Pasajı No.26 Aksaray ® 22 21 i l • 22 64 25

İ s t a n b u l

ARK. — 22

Bu durum, birkaç yıldan beri Mimarlar Odasına kendi aralarında anlaşmış küçük bir ekibin hâkim olduğunu, sorunlarımızın mes- lekî açıdan ziyade, bilinçli bir şekilde poli- tik amaçlara yönetildiği kanısını uyandır- maktadır. Son zamanlarda, Odanın birçok ihtisas konularında, Teknik Üniversite ve Güzel Sanatlar Mimarlık bölümlerinin des- teğinden yoksun kaldığı aşikârdır. Halbuki birçok Akademik konularda, Odanın bu bi- lim kurullarından faydalanması bir zaru- rettir.

Hepimiz, mimarların «toplum hizmetin- de» olmasını canı gönülden ister ve temenni ederiz. Odanın, bültenlerine, raporlarına, başlık yapılan bu sloğan, maalesef kuru bir vaid ve propagandadan ileri gidememiştir.

Bu güzel fikri, Odamız, acaba han- gi halk hizmetinde yerine getirmiştir.

Odamız, büyük şehirlerin en büyük ıstı- rabı olan gecekondu yapılarında, halka hiz- met götürmüş, onu uyarmış mıdır?

Yoksa, inşa tekniğine, mimarlık sana- tına ve estetiğe tamam?n aykırı bir şekilde, bir sosyal felâket ve facia halinde devam eden hazır yapılara karşı mı, halkı uyar- mıştır?

İmar Müdürlüklerinin her gün değiştiri- len planlarla, halka çıkarılan keyfî zorluk- larına mı, yardımcı olmuştur?

Şüphesiz, bunların hiç biriyle uğraşıl-

mamış, buna mukabil, yalnız «Boğaz Köp- r ü s ü n ü n yetersiz bir şekilde polemiği ya- pılmıştır.

6235 ve 7303 sayılı kanunlar ve bun- lara dayanılarak düzenlenmiş olan talimat- name ile, Odamızın salâhiyet ve yetkileri ta- yin edilmiştir.

Oda Merkez Yönetim Kurulunun çalış- maları, şüphesiz ki, kanunların sınırları için- de kalarak, mimarların « M e s l e k v e m e n f a a t l e r i y l e a l â k a l ı i ş - l e r d e r e s m î m a k a m l a r l a i ş b i r l i ğ i y a p a r a k g e r e k l i y a r d ı m l a r d a v e t e k l i f l e r - d e b u l u n m a k , m e s l e k l e a l â k a l ı b i l c ü m l e m e v z u a - t ı , n o r m l a r ı , f e n n î ş a r t - n a m e l e r i i n c e l e m c k v e b u n - l a r h a k k ı n d a d ü ş ü n c e l e r i n i a l â k a d a r a b i l d i r m e k . . » olarak tayin edilmiştir.

Şubeler Yönetim Kurulları çalışmaları- nın sınırları ise, talimatnamenin 89. mad- desinin «d» fıkrasında «Meslekî inkişafı temin edecek etüdler yapmak, yaptırmak ve buna ait raporları umumî heyetin tasvi- bine sunmak» olarak kısıtlanmıştır.

Yani Şubeler, Umumî Heyetin veya onun adına hareket eden Oda Yönetim Ku- rulunun tasvibini almadan, herhangi bir hareket ve teşebbüsler yapamazlar.

Halbuki, son yılların icraatı Ankara ve istanbul Şubelerin yetkilerini aştıklarını göstermektedir. Mimarlık mesleği ile ilgili bazı yurt sorunlarında Şubeler Oda Yöne- tim k u r u l l a r ı n d a n daha atılgan, d a h a hırçın bir hal almışlardır.

Yine, kişisel bazı meseleleri bir oda sorunu haline getirmişler, meslekdaşlar ve Bakanlıklarla münasebetlerde, lüzumsuz gerginliklere yol açmışlardır.

Geçen yılki Merkez ve Şubeler Yöne- tim Kurullarının, yukarıda sıraladığımız tu- tumları, Odamızın, çoğunluğu tarafından hoş görülmeyen bir rahatsızlık içinde bocaladığı merkezindedir. Yeni seçimlerle, eski kadro- nun bir hayli değişmiş olduğunu memnun- lukla görüyoruz. Yeni Yönetim Kurulları- nın, meslekî sorunlara, bilhassa daha fazla esğilerek, öncelik vermelerini, Odamızın ger- çekten «toplum hizmetinde» olduğuna bizi inandıracak çalışmalar yapmalarını ümit ediyor ve bunu kendilerinden bekliyoruz.

Zeki SAYÂR

f

^

Arkitekt bu sayısı ile 39. yayın yılını idrak etmektedir.

V J

(5)

\ i

V

l:.:

i *

Y E Ş İ L T E P E K O O P E R A T İ F İ

B L O K L A R I — A N K A R A

M i m a r l a r ı :

Rahmi BEDİZ D. G. S. A.

Dcmirtaş K A M Ç I L D. G. S. A.

Yeşiltepe Kooperatifi hakkında bilgi:

1S56 senesinde inşasına başlanmış olan Yeşiltepe Kooperatifi takriben 50 dekarlık bir arsa üzerine 500 daire alacak şekilde yerleşmiştir.

Aynı tip olması istenmiş olan daire- lerden iki adîdinin yan yana gelerek teşkil ettikleri gruplar üçlü yıldız halinde tertip edilerek aralarında kalan boş saha üstü açık bir giriş avlusu şeklinde kullanılmıştır. Üçlü yıldız rükündeki bloklar ikişer ikişer örgüt- lenerek arsa orta kısmında büyük bir ye- şil saha bırakacak bir doku halinde arsa ke- narlarına serpilmiş olup rüyet ferahlığı ve birbirini görmeyen daireler elde edilmesi sağlanmıştır.

İkili blokların önleri kenar yollardan 20 metre çekilerek otoparklar tesisi müm- kün kılınmıştır.

Umumî görünüş

* , - v . . T. x

'ffıırıırrıf ı ' ' v ^ i f i j j j ^ ' V •

g â f l u /

.hy *

i : V T " W H > '" • « W ® f R C . l l

- p r —

Vaziyet planı

(6)

10 katlı yıldız blokların beher katında 6 şar daire mevcut olduğundan arsaya 480 daire yerleştirilebilmiştir.

Beher .3 lü yıldız blok 2 adet asansör ve 2 adet merdiven ile beslenmekte olup teras katlarında kooperatif sakinlerinin isti- fadesine açık oturma ve oyun köşeleri ve teras sahaları mevcuttur.

Beher daireye isabet eden inşaat sahası 175 M2 olup bunun 20 M2 si balkonlara.

22 M2 si galeri merdiven ve asansör yer- lerine ve 133 M2 si de daireye ayrılmıştır.

Daire planı tek tip olarak yapıldığından plan tertibinde her aileye uygun hale gele- bilecek imkân aranmış ve salon planı T harfi şeklinde yapılarak 3'e bölünebilmesi

(7)

için tertibat alınmış, böylece mevcut iki adet yatak edasından fazla yatak odası is- teyen ailelerin ihtiyacına cevap verilmiştir.

Daire mutfağında, sabit yemek yeme imkânı sağlanmıştır. Yatak bölümlerine salon için- den geçmeden gidilebilmektedir. Her ikili blokta tesis edilen ısı santralı iki blokun ısı ve sıcak stı ihtiyacını karşılamakta, böylece bütün sitede 4 adet santral bulunmaktadır.

Bodrum katlarında ısı santralı ve kapıcı lojmanlarından arta kalan sahalara küçük daireler yerleştirilerek satılmış, kooperatife gelir sağlanmıştır. Pencere doğramaları iki satıhlıdır.

Çatı kat planı ve kesit

(8)

O. D. T . Üniv e rs it e si M i m a r l ı k F a k ü l t e s i öğrenci t a t b i k a t ı

O. D. T. Ü. Mimarlık Fakültesi, Mimar- lık Bölümü eğitim programı gereğince II.

sınıfı bitiren öğrencilerin belli bir süre bil- fiil inşaat işinde çalışmaları öngörülmekte- dir. Son beş yıldan beri gelenek halini almış olduğu üzere bu çalışma için bir Anadolu kasabası seçilmekte ve bu kasabanın ihti- yacı olan bir yapı dört haftalık staj süre- sinde bir öğretim üyesinin nezareti altında öğrenciler tarafından meydana getirilip köy- lüye teslim edilmektedir. Böylece çok yönlü fayda sağlanmakta, öğrenciler kendilerine verilen teorik bilgilerinin pratikte kullanıl- masını öğrenirken aynı zamanda memlekete de yararlı olmakta ve Anadolu gerçeklerini tanımak fırsatını bulmaktadırlar.

1968 yazında bir öğrenci ekibi Mersin iline bağlı Aydıncık (Gilindire) bucağına gi- derek bir ortaokul inşa etmişlerdir.

Çalışma yeri olarak Aydıncık bucağı ele alındığı zaman köylü kendi insiyatifi ile bir ortaokul inşası için harekete geçmiş bu- lunmakta idi. Millî Eğitim Bakanlığınca standart olarak hazırlanan 8 sınıflı okul pro- jesinin yerine uygulanmasında köylünün

O r t a o k u l u n vaziyet planı

güçlüklerle karşılaştığı görüldü. İki sınıf katı ve bir bodrumdan ibaret projeye göre temel hafriyatı meyilli ve kayalık olan arsada ça- lışmayı çok güç kılmıştı. Kayaların dina- mitle temizlenmesi sonunda yapı tabanı düz hale getirilmiş fakat bodrum hafriyatına im- kân olmadığı anlaşılmıştı. Köylülerce dü- zenlenen programa göre ilk etapta bina tek katlı ve 4 sınıflı olarak yapılacak, üst katı sonradan ilâve edilecekti.

Karşılıklı görüşmelerde iklime, araziye ve mahallî inşaat teknik ve malzemesine daha uygun düşen ve ihtiyaca göre geliştiri- lebilecek bir proje köylüye teklif edildi. İlk reaksiyon olumsuzdu. Bunca emek sonucu elde edilecek okulun «bir resmî binaya ben- zemesi» gerektiği öne sürüldü. Bir yapı res- mî binaya nasıl benzerdi? Bir kere köyün tek katlı evlerinden farklı olabilmesi için yüksek olmalıydı. Ahşap çatı yerine betonar-

me kullanılmalı, merdivenleri, girişi, kapısı, penceresi ona göre düzenlenmeliydi.

Bu iki karşıt fikir münakaşa edildi.

Birtakım hesaplar ortaya kondu, imkânlar hesaplandı, yapılan resim ve maketler üze- rinde güçlükler, kolaylıklar eleştirildi ve ne- ticede Üniversite ekibinin teklifi kabul edilip harekete geçildi.

Yeni tasarı gereğince 8 dönümlük ara- zinin yarısını kaplayacak olan yapı komp- leksi ilk etapta 4 sınıf ve bir idare bloku ihtiva edecek şekilde kurulacak vs diğer ba- ğımsız sınıf elemanları ile bir kapalı top- lantı salonu ihtiyaç ve imkân oldukça art arda ilâve edilecekti. Arsanın diğer yarısı ise ileride bir lise kurulması için boş bıra- kılıyordu.

Yapıda evvelce tasarlandığı üzere taş d:ğil, beten briket ile arsaya komşu Orman

O k u l u n planı

(9)

Okulun dış görünüşleri

i i § r i i § n

Bölge Şefliği kanalı ile elde edilen ahşap kullanıldı. Bu arada sınıfların kuzey ışığı ile aydınlanmasının mahzurlu olduğu anla- şıldı. Zira sonradan kamp yerinin altını üstüne getiren poyraz ve kışın ısıtma der-

dinden belki ckul idaresini kurtarabilecek güneş hesaba katılmalıydı.

Eskiyip daimî bakıma ihtiyaç gösterecek yapı elemanlarından kaçınıldı, sıva yerine içte ve dışta briket üzerine badana ile yeti-

nildi. Ahşap kısımlarda yağlıboya yerine be- zir ve aşı boyası kullanıldı. Köylünün yar- dımı ve öğrencilerin gayretli çalışması ile 31 Ağustosta Mersin Valisi ile Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörü tarafından yapı köye teslim edildi.

(10)

A n t i k çanak ç ö m l e k sergisi

Arkeolog Sümer ATASOY

Kırmızı figürlü (Hydria) su kabı (M. Ö. 5. yy.)

istanbul Arkeoloji Müzelerinde bulu- nan on binden fazla çanak - çömlek arasın- dan seçilen çeşitli devirlere ait 136 adedi,

Kırmızı figürlü (Pyksis) mücevher kutusu M. Ö. 5. yy.

Yapı ve Kredi Bankasının Galatasaray ga- lerisinde 15 Ocak - 8 Şubat tarihleri arasın- da, «Antik Çanak - Çömlek Örnekleri» adı altında sergilendi. I. Ö. 3. binden Roma ça- ğına kadar, çanak - çömleğin geçirdiği değiş- me ve gelişmenin gayet belirli bir şekilde izlendiği bu başarılı sergi, aynı müzenin arkeologlarından Y. Meriçboyu ile G. Yüğ- rüm tarafından hazırlanmıştı.

Anadolunun Hacılar, Troya, Yortan ve Frig bölgelerinde bulunan eserler, kronolo- jik bir sıraya göre 9 vitrin içinde teşhir edilmekteydi. Eser seçiminde vitrin sayısı kadar, vitrin yüksekliği de- büyük rol oyna- "

mış ve bu sebepten büyük boy eserlerden örnekler verilememiş.

Kilden yapılan bu çanak - çömlekler antik devirde, mutfakta kullanılmış veya ölüye adak olarak mezarlara konmuştur.

Kolayca kırılıp atılmasına rağmen, yine de bunları yapan çömlekçiler bitmez tükenmez bir sabırla kile şekil vermişler, fırında pi- şirmişler ve üzerlerine boya ile süsler yap- mışlardır. Anadoluda yapılan arkeolojik kazılarda, bilhassa mezarlar içinde bol mik- tarda çanak - çömlek parçaları bulunmuştur.

Bunlardan yapıştırılıp tamamlanabilenler müzelerde teşhir edilmekte, diğer parçalar ise etiid edilmek üzere depolarda saklan- maktadır.

Kilden çanak - çömlek yapımı cilalı taş devrinde ortaya çıkmıştır. Önceleri el ile şekil verilerek, kaba olarak çeşitli biçim- lerde yapılmışlardır. İ. Ö. 4. binde kapların yapımında el değil, dönen bir çark kullanı- lır. Böylece bir adım ileri gidilerek kil, dö-

nen çarkın üzerinde daha kolay ve çabuk şekillendirilir. Çanak - çömlek yapımı bir fabrikasyon haline gelir. İ. Ö. 1. binde Frig- liler, o zamana kadar görülmeyen biçim- lerde kaplar yaparlar ve bunları yine yeni bir şekilde süslerler. Yüksek saplı ve süz- geçli çaydanlıklar en tipik örneklerdir.

Özellikle İ. Ö. 6. - 5. asırlarda Grekler, çanak - çömlek yapımında çok ileri gittiği için yaptıkları siyah ve kırmızı figür tekni- ğindeki kaplar, bütün Akdeniz bölgesine ya- yılmıştır. B. Anadolu bölgesi de bu etkide kalarak, A n a d o l u - G r e k özellikleri: gösteren kaplar yapmıştır.

Bu devirlerde kaplar üzerinde önceleri mitolojik olayları, d a h a sonra da günlük ha- yattan alınma sahneleri gösteren resimler

Derin kâse (Hacılar köyü) Kalkeolitik devir

ı o

(11)

Satır başı şeklinde sürahi Roma devri

yapılmıştır. Helenistik devirde yenilik ola- rak bu sahneler, kabartma olarak yapılır.

Parfüm, su, içki, yemek v.s. için kul- lanılan çanak - çömlekler üzerindeki resim- ler, antik dünya insanlarının yaşantılarını, inançlarını, giyinişlerini ve resim tekniklerini dile getirir. Bu sebepten kaplar, değerli bir vesika niteliğini taşır.

Eskiyi bilmek, bugün ve yarını daha iyi- anlamamıza yardım edecektir şüphesiz. Ser- gi bu noktadan giderek, halkı eğitmek, eski eserleri sevdirmek amacı gütmektedir. Ser- giyi gezerken hanımların kullandığı ince bir zevkle yapılmış mücevher kutularını ve esans şişelerini, erkeklerin içki kadehlerini, insan ve hayvan başı şeklindeki sürahileri, süzgeçli çaydanlıkları, yüksek ayaklı meyva tabaklarını, din törenlerinde kullanılan va- zoları görün de, eski sanata hayran kal- mamak mümkün değil.

Antik çanak - çömlek örnekleri sergisi, eserlerin seçilişinde ve seyirciye sunuluşunda tam bir başarıya ulaşmış. Sergiyi organize edenleri ve hazırlayanları başarılarından do- layı kutlarız.

Gaga ağızlı sürahi (Frig çağı)

Sabırsız bir d â h i

Yazan : Marcel C O R N U Çeviren : Y. Mimar Halûk T O G A Y

Yirminci yüzyıl başlarken Le Corbusier ancak 13 yaşındaydı. İsviçre'nin Neuchâtel şehri civarında bulunan ve nüfusunun ekse- riyeti el maharetiyle geçinen La-Chaux-de- Fcnds kasabasında doğan bu çocuğun asıl ismi Charles Edouard Jeanneret'dir. Kasa- bada, eski rahat devirler yaşanıyordu. Char- les Edouard'ın babası saat kadranı mineci- siydi. Kendisi resme kabiliyetli olduğundan, büyükbabası ve babası gibi, bütün hayatını İsviçre saatları kadranlarım minelemekle geçirmesi çok muhtemeldi. Bu sahada mu- hakkak ki muvaffak olacak ve ailesinin gele- neğini lâyıkı veçhile devam ettirecekti. Ne- tice itibariyle bütün dünyadaki insan veri- mini muazzam bir saat mekanizmasına ben- zetirsek, bu arada Charles Edouard da bu- nun çok ufak bir parçası olarak, insan cin- sinin milyarda biri gibi bir şey.

Mukadderatın, romantik tahayyülü ise şayanı hayrettir. Babasından mineciliği öğ- renmeye başlayan delikanlı, daha sonra ev ve şehir in;a etmek sanatının en büyük boz- guncularından biri olacak, bir devletin baş- kentini bile inşa edecektir. Yirmi sene son- ra, mimarî gemisinin provası olarak meyda- na çıkar. Bir nevi sembol olur. Mimarî tari- hinde yeniliği, temsil eder.

Yeni bir dinin mürşidi gibi, kıskanıldığı kadar saygı görmüş, övüldüğü kadar da tah- kir edilmiştir. Bazıları için bir peygamber, bazıları için ise şeytanın ta kendisidir. Hezi- metlerini şöhretinin üstünlüğü olarak göster- miş, dünya efkârı umumiyesini, yayınladığı hicviyeleri ile mükemmel şiirler olan teknik kitapları ile büyülemiştir.

Le Corbusie-r'nin mukadderat yolu, mimarî tarihinin büyük bir hamlesi olarak görünür, zira yaratıcı dehâsı yüzyılımızdan olmak, yirminci yüzyılı yaşamak ve inşa etmek ateşi ile beslenmiştir.

Eskimiş el işçiliğini terk ederek, sanki yemin etmiş gibi, istikbalin yeniliğine en kısa yoldan ulaşmıştır. Ayrıca modern tek- niğin kudreti kendisini kucaklamıştır. İhtira- sı, maziye sırtını çevirmiş, buna mukabil eserlerini, yeninin görülmemişin sürprizinde, mimarî tarihinin büyük abideleri muvaffaki- yetine erişmiştir.

«Katedrallerin beyaz oldukları zaman- da...» adlı kitabı onun ruhudur; hatta sadece bu serlevhası. Bu kitabındaki aşağıdaki satır- lar kendi kendine meydan okuyuşunun, Le Corbusier'nin yaratıcı faaliyetinin âmili ol- duğunu belirtmeğe kâfidir:

«Ne! muhtelif cins çelikleriniz - yumu-

Le Corbusier'nin son rrojesi : Venedik hastanesi 1965

(12)

Plan ct coupe do: collulcs-

i i

1

-eswr

Hasta odalarının plan ve kesiti Venedik hastanesi

şak, sert, kromlu v.s. - ; sunî Portland, çimentolarımız; kaldırıcı, delici, kazıyıcı veya aktarıcı makinalarınız; hesaplarınız;

fizik, kimya, statik ve dinamik ilminizle bile Allah kahretsin! İnsanî ve vakur hiç bir şey yapmamışsınız! Etrafınıza nur saçan hiç bir şey yapmıyorsunuz! Biz ise, çimentosuz sa- dece sabırla yontulmuş ve birbirlerine alış- tırılmış taşlarla, katedralleri yaptık.»

Le Corbusier'nin uzun süren bir mek- tep tedrisatını takip edebilmeğe, ne imkânı ve ne de arzusu vardı. O, diplomalı mimar ( D . P . L. G.) olmayacaktır. 1907 den itiba- ren, hocalarını hırsla, hep kendisi aramıştır.

Avusturya'da daha sonraları, Viyana'nm par- çalanması diye maruf olmuş grup binaları- nın yaratıcısı Jcseph H o f f m a n n ' m yanında çalışarak. Fransa'da, Lyon şehrinde diğer bir antikonformist olan, ürbanizmin sosyalisti, 1899 da Roma Büyük Mükâfatını kazanınca, Rcma'daki Villa Medicis'de dört sene süre- since en güzel Korentiyen sütunlarını çize- cek yerde, Fransız Enstitüsündeki patron- larının soluğunu kesen bir sanayi sitesinin planlarını çizen Tony Garnier'nin yanında çalışmıştır. Bu arada Paris'e, betonarmeye asaletini veren Auguste Perret'nin yanında çalışmak için gelmiştir. Berlin ve Dresden'e de çalışmaya gitmiştir. Velhâsıl, modern mi- marî şarabının tahammür ettiği her yerde bulunmuştur.

1917 de katî olarak Fransa'ya yerleş- meden önce Fransız tebaasına geçmiştir. Az sonra da, yeni vatandaşlarını baştan çıkar- maya başlamıştır. Evvelâ yazılarıyle. 1920 de arkadaşı Ozenfant ile müştereken kurduk- ları «Esprit nouveau» adlı mecmuası ve (Vers une Architecture 1923), (Urbanisme, 1925), (Precisions, 1935), (La ville Radieuse, 1938), (Des Canons, des munitions? Merci, Des logis...) adlı gürültü çıkaran ilk kitap- larıyle.

Teşhir ettiği maketlerle ürküttüğü ef- kârın kafasına fırlattığı projeleri. Hatta

«Savoye» villası gibi inşaatlarıyle. Bu kü- bist mimar heyecan uyandırır. Bazen bir şeyler çıkarır. 1925 deki Komşu Plan de- nilen Paris'in yenileştirilmesi projesi gibi, ne bomba! Le Corbusier, Paris'in merkezini,

sadece büyük tarihî abideleri muhafaza ede- rek temelinden yıkıyor, sonra temizlenmiş arsa üzerine parklar çiziyor ve aşağı yukarı her 400 metrede bir haçvarî muhteşem bir gökdelen oturtuyor.

Bu onun X X nci asırda sitelerin orga- nizasyonu ve binaların inşaası için radikal bir devrim isteyen, şehirlerinin çürüdüğü, uyuklayan bir cemiyete kendini duyurmak için kullandığı, gürültülü bir usuldü.

Hakikatte, L? Corbusier, bir tahrikçi olarak tanıtıldığı zaman bile, kendine has bir aklıselim cür'eti vardı.

Hemen olgunlaştırdığı başlıca fikirleri- nin, tafsilâtlı olarak hatırlatılmağa ihtiyacı var mıdır? En mühim nokta, bu fikirlerinin harp sonrası ürbanizminin müşterek bilgi sermayesine girmiş olmasıdır.

Hakikatte hangi fikirler kendi buluşu- dur? Bauhaus veya asrın başındaki diğer ekollerden alınıp üzerine Le Corbusier dam- gası basıldıkları hangileridir? Halkı o kadar kuvvetle elektriklemiştir ki, bilmecburiye modern ürbanizm formüllerinde, daima Le Corbusier'nin kudretli şahsiyetinin hüviyeti çıkmaktadır.

Yeni fikirleri, kendi dehâsını da üfleye- rek, o kadar mükemmel şahıslandırmıştır, onları tekrardan düşünerek o kadar şiddetle Le Corbusier'leştirmiştir ki, bu arada onun fikirlerini tahdise çalışmak, ukalalıktan baş- ka bir şey değildir. Sadece ev cephelerinden müteşekkil kcridcr-sckak sistemi modasının geçtiğini ve yayalara, otomobillere, kamyon- lara ait yolların ayrılması, muhtelif seviye- lerde olması fikrini ileri sürmede birinci ve- ya ikinci olmasının hiç bir ehemmiyeti yok- tur.

Ayrıca, gökdelenlerin üıbanizm orga- nizasyonunun, başlıca elemanı olduğunu ilk savunan mıdır?

«Şehirciliğin üç buutlu bir ilim olduğu- nu, ve irtifaınm, günümüzün problemlerine bir hal çaresi getirdiğini» büyük bir ikna kabiliyeti ile ispat etmiştir.

Hepsini kendisi tahayyül etmemişse bile, son on senelerin modern ürbanizm İncili olan (Atina Anlaşması), onun eseridir. Gü- neşe açılmış şehirleri, taş labirentler yerine nizamlı yeşil sahaları, onunla birlikte diğ:r- leri de düşünmüşlerse, (Ville radieuse) ün projelerini ona medyunuz.

Yeni yüzyılın icabı olan ihtiyaçların mantıkî neticelerinden çekinmediği için, şah- sında o kadar çok husumet temerküz ettir- miş ve aynı derecede gayretini billûrlaştır- mıştır. İstidlâlî mantığı, hakikaten merha- metsizdir. Mantıkan mademki betonarme bir binanın inşası için binanın eni ve boyunca temel kazılması zarurî değildir, öyleyse bi- nayı sütunlar üzerine inşa edebiliriz. Onun bu prensibi ile alay ediyorlar. Bu bir kap- ris, gülünç âdet diyorlar. Hayır. Bu yeni tekniğin bir gerçeği, beklenmeyen bir nimet.

Le Corbusier izah ediyor : «Ev yerden yu-

karıda, havada kalıyor, bahçe evin altından geçiyor. Ayrıca şunu da ilâve ediyor, aynı zamanda evin çatısı da bahçe.» Neden çatı ve terasalar çim sahalar veya çocuklar için oyun bahçesi olmasın? Tıpkı Marsilya'da inşa ettiği ikametgâh sitesinde olduğu gibi.

Büyük cam satıhların, ufak pencerelerin yerine kaim olması da, betonarmenin inşa sisteminden çıkmaktadır. Mademki duvarlar taşıyıcı mahiyetlerini kaybetmişlerdir, bunun yerini aydınlatılmış döşemeler almıştır. Ona, çok kere, güneşe tahammül edilmez den- miştir. Cevabı, onu kontrol ediyorum, ve hâkim oluyorum. Bunun neticesi, mimarisin- de sabit pancıırların plastik tesirlerini gö- rürüz.

Ayrıca, modern teknik serbest ikamet- gâh planını mümkün kılmaktadır demekte- dir. «Mahçuplar, neden eski alışkanlıklar olan, rahatsız edici bölmelerin esiri oluyor- sunuz?»

Le Corbusier'nin mantığına ataklılık hâkimdir. Yüzyılımızdan bahsettirme imkâ- nını, inşaatın yeniliklerini tatbik ederek ulaş- mıştır. Kendisine karşı olan hayranlık, tek- nik buluş ve modern veriminden doğmak- tadır.

Vapurların, otomobillerin ve uçakların dış formları ve dahilî teşkilâtları onu büyü- lemiştir. Mimar için, mantıkî olarak düşü- nülmüş, ilmî olarak hazırlanmış modeller çoğalmaktadır. Bu durum, onu, bina inşaa- tında, standardizasyonu ilk tatbik edenler arasına girmesini temin etmiştir. Ve ona çok kere serzenişte bulundukları, harp çığlığını bir kere daha sarf etmesi imkânını bağış- lamıştır : «Ev bir ikamet makinasıdır». Bu cümleden, bilhassa mukimlerin hareket ve faaliyetlerine, tam manasıyle uyan bir kon- for ve kolaylık araştırmasının konusu ol- duğunun anlaşılmasını, rica ederim. Bu ma- kinanm gıcırtı yapmaması veya işlememesi!

Marsilya sitesinde oturanlar, detaylardaki incelikler dolayısıyle bu sitede oturmanın çok kolaylaştığına şahadet etmektedirler.

* *

Bütün bunlara rağmen, La Corbusier, Fransa'da pek az halk ikametgâhı inşa et- miştir. Bu inşaatlar kendisine çok can sıkıcı hadiseler yaratmıştır. Marsilya sitesinden

(Devamı 16. sayfada)

Marsilya blok'unun planı 1950

(13)

I s ı t m a - K l i m a - S o ğ u t m a C i h a z l a r ı F a b r i k a s ı

5 3 Y Ü K S E K M Ü H E N D İ S 5 5 0 M Ü T E H A S S I S T E K N İ S Y E N 1 6 0 P E R S O N E L ile h i z m e t i n i z d e d i r

S a n a y i v e T i c a r e t A n o n i m Ş i r k e t i

ARK. — 23

' 1 M e r k o ı l ) i ' : f i ı b « i k a ; Tİİ.»e5|i y W Ü , . r i ^ r ar7 R a r r i . • Iston'buJ ,tel.,ı 2 1 3 0 76 . 21.$Si(tL 1 '•;,••„.¥ - .2.17,40.2116 08 f Distribütör :F«nni MatzemeTicaret Vmitn^ ŞıVkfcti; ı .

' Necitiboy cad. No.-84 Kariıköy - İstanbul; : ' Tn 4114 00 İV ' ' 4nkoro Şubesi .,, t frjjîfe^l&Slİj^^^

(14)

O . D . T . Ü n i v e r s i t e s i öğrenci

ç a l ı ş m a l a r ı n d a n bir

kaç ö r n e k

Feyyaz ERPİ Mimar D. G. S. A.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimar- lık Bölümünde proje çalışmaları birinci sı- nıftan beşinci sınıfa kadar biitün öğrenim devresini kapsar. Birinci sınıftaki çalışma- lar (Basic Design = Temel Tasarım) adı al- tında az çok değişik bir karakterdedir. Di- ğrr yıllardaki konular bir sömestrede bir veya daha fazla adette, öğretim üyeleri tara- fından hazırlanarak bütün sınıfça ele alın- maktadır.

Burada sunulan örneklerden biri 1967- 1968 ders yılının ilk sömestrinde yapılan iki haftalık bir proje, diğeri ikinci sömestri kapsayan tek bir konudur ve her ikisi de üçüncü sınıf öğrencileri tarafından işlen- miştir.

Birinci projenin konusu şehrin merkez kısmında bulunan bir yeraltı geçidinin iç düzenlenmesidir. Problem, geçidi bir tünel havasından çıkarıp cazip bir atmosfer yarat- maktır. Bunun için aynı zamanda Belediye- ye gelir temin edecek reklâm elemanlarının kullanılması istenmiştir. Ancak bunu yapar- ken öğrencilerin üç boyut ötesinde kâğıt üze- rinde ifade imkânı olmayan faktörleri de bir (design) elemanı olarak kullanmaları söz konusudur. Bu elemanlar ışıklandırma ve zamandır. Öğrenciler gruplar halinde mey-

350 öğrencilik bir okul Tamer Çelcnsu

S. Erse?

dana getirdikleri bir buçuk metrelik maket- leri değişik renklerde ışıklandırmışlar ve bu ışıkların tekliflerine uygun şekilde yanıp sönmesini sağlayarak böyle bir mekâna canlı bir fonksiyon katma imkânlarını eleştirmiş- lerdir. Bazı projelerde reklâm panolarının yürüyenleri sağa sevkederek trafiği kolaylaş- tırması, d'ğer bazılarında ise ses eleman- larının da kullanılması denenmiştir.

İkinci konu bütün bir sömestre devam eden ve Üniversite kampüsü içinde öğretim üyeleri için düzenlenen bir iskân sitesidir.

Kampüsün kuzey doğusu nâzım planda bu maksat için ayrılmış ve uygulanmasına kısa bir süre önce başlanmıştır.

\

vehicûlar t r a f f i c

HOUSING FOR METU STAFF blocks

(15)

Bu itibarla konu aktüeldir. Ancak öğ- renciler, uygulanan proje esaslarına bağlan- madan konuyu ayrı olarak ele almış ve çözüm aramışlardır.

İlk etüd safhasına Şehircilik Bölümü öğ- retmen ve öğrencilerinin de katılması ile başlanmıştır. 15 günlük bu süre zarfında öğ- renciler gruplara ayrılarak arazi, yapı mev- zuatı, idarî problemler, maliyet, yoğunluk, sirkülasyon, servisler, komşuluk (neighbour- hood) ünite standartları, ve Türkiye içinde ve dışında yapılmış iskân siteleri gibi konu- ları incelemişler, ayrıca diğer bir grup da öğretim üyeleri arasında bir anket yaparak istekleri tesbit etmiştir.

Bu etüd devresi sonunda düzenlenen bir seminerde her grup raporunu sergileyerek açıklamış, raporların tartışılmasından sonra neticeler birleştirilerek uygulanacak program tesbit edilmiştir.

Takip eden proje safhasında konu bir- kaç etaba ayrılarak vaziyet planlaması, üni- telerin tertibi, konstrüksiyon ve detay prob- lemleri ele alınmış, ayrıca merkeze ait bir yapı (okul, halkevi veya çarşı) da projeye eklenmiştir. Projenin devamı süresince ter- tiplenen konuşmalarda değişik konular üze- rinde öğrenciye bilgi verilmiştir.

Her etap sonunda birer seminer düzen- lenmiş ve bu seminerlerde diğer öğretim üyelerinin de iştirakiyle o etaba ait projeler birer birer eleştirilmiştir.

Son cn günlük bir etapta her öğrenci- den önceki etaplarda hazırladığı çalışmaları revizyondan geçirerek nihaî karara varması ve projesini bir bütün olarak çizip teslim et- mesi istenmiştir. Böylece tamamlanan proje- ler öğretim üyelerinin teşkil ettiği bir jüri ta- rafından değerlendirilmiş, alınan neticeler bir kollokyumda öğrencilerle tartışılmıştır.

Burada görüldüğü iizene O. D. T. Ü.

Mimarlık Fakültesinden yetişen mimarın ko- nuları derinliğine olduğu kadar genişliğine ele alması ve kuşbakışı bir görüşle memle- ket meselelerine eğilmesi öngörülür. Hatta eğitimde teknikten ziyade sosyal sahaya ağır- lık verilmesi zaman zaman tenkit konusu olmuştur. Bilindiği gibi gerek (Ecole de Beaux Arts) gerek (Bauhaus) prensiplerinden ayrılan O. D. T . Ü. sistemi daha ziyade An- glo - Sakson Üniversitelerine dönüktür. Bu-

Ana ve tâli yol şebekelerinde Loop sistemi uygulanıyor. Yüksek ve alçak blokların Kompozisyonunda her iki tipin avantajlarından azamî faydalanılmıştır.

Haldun Baydar projesi

rada ise eğitimden beklenen, her şeyden önce öğrenciye bir düşünen kafa kazandırmak ve orada durmaktır. Gerisini genç adam hayata atıldığında nasıl olsa (piyasa) dan öğrenecek, deniyor!. Tabiî bu noktada bizim için aşıl- ması gereken bir güçlük bulunduğunu kabul etmek gerekiyor: Bu sistemin uygulandığı ülkelerde, meselâ Amerika Birleşik Devlet- lerinde yapı endüstrisi o kadar gelişmiş ki, mimarı âdeta bir orkestra şefi durumuna itiyor. Bir yapıyı teşkil eden elemanlar ve bunların kullanış tekniği değişik firmalarca mimarın kapasitesini aşan bir ölçüde gelişti- rilip kataloglarda yer almış ve her yıl daha ileri prodüksiyonlar ortaya çıkmakta. Böyle bir ortamda öğrenciye ahşap pencere yap- masını öğretmeğe kalkmak tabiatiyle bir an- lam taşımıyor. Mimar, yapısının değişik kı- sımlarını kurmayı kendisinden daha iyi bi- len bir teknisyenler grubuna organizatörlük yapmak ve bunları en uygun bir şekilde kompoze etmekle yetinecektir.

Şimdi böyle bir sistemin Türkiye'de uy- gulanmasında pek tabiî olarak güçlük ortaya çıkıyor: Bir düşünür, bir organizatör olarak yetişen genç Türk mimarı neyi ve kimi or- ganize edecektir? İşe el attığı zaman karşı-

sında kalfayı, marangozu, tesisatçıyı bulu- Bir yeraltı geçidi iç tanzimi

(16)

yor. Bu zenaatçılar ellerindeki geleneksel yapı malzemesinin uygulanmasında mima- rın vereceği detay paftalarını beklemekte- dirler. Bir teknisyen olarak yetişmemiş mi- mar güçlüklerle karşılaşacaktır. İşte O. D.

T. Ü. Mimarlık Fakültesinin halen çözmeğe çalıştığı problem bu. Bir yandan dünyanın gidişine ayak uydurup geleceğin şartlarına gere mimar yetiştirme çabası yanında Tür- kiye'nin bugünkü gerçekleriyle çelişmeyi ön-

lemek. Unutmamak gerekir ki müessese he- nüz pek gençtir ve memleketin mimarlık alanında kendisine bir yer yapmak yolunda hızla ilerlemektedir.

(Baş tarafı 12. sayfada) sonra ancak Reze-les-Nantes ve Briey-en- Foret sitelerini inşa edebilmiştir. Fransa bu dehâya karşı ahmakça, nankör davranmıştır.

Hariçten, Pencabın başkenti olan Şan- digar'm inşası ısmarlanmıştır. Brezilya'nın Rio de Janeiro şehrinde Millî Eğitim Bakan- lığını inşa etmiştir.

Cszair, Saint Die... v.s. gibi birçok şe- hirlerin inşasını hayal etmiştir. Fakat bu ger- çekleştirmelerden uzaklaştırılmıştır. Pek çok, heyecanlı planlarını, hiç bir şey için çizmiştir. Takdim ettiği sayısız projeler hak- sız olarak kabul edilmemiştir.

Bütün bu sukutu hayallerde, muhakkak

•ki kıskançlık ve entrikanın mühim yeri var- dır. Fakat bütün bu hezimetler, mizacını karartmasına rağmen, ancak Le Corbusier'- nin zaferini zenginleştirmiştir. Polemist Le Corbusier, mağdur mimar Le Corbusier'nin intikamım almıştır. Kendisinin de aynı mec- raya koyulmaya temayül etmesine rağmen, talihsizliklerini, bu basit düşüncelerle izah edilmemelidir.

Gerçekleştirmelerinin, plastik görünü- şünün, uzun bir süre için tahrik edici bir tarafı olduğunu kabul etmek lâzımdır. Ken- disinde çok defa bir taraf tutmuş hissi ga- lipti. İhtirasla müdafaa ettiği kaideciliği, an-

cak basit bir hendesenin verdiği satıh ve hacimleri inşa etme iradesi, müstatil veya küp, kaim zaviye'ye karşı olan âdeta dinî muhabbeti, gayet tabiî olarak aleyhine çalış- mıştır. Olgunluk çağında, Le Corbusier bü- tün yazdıklarının aksine olarak, plastiğini mükemmel tarzda değiştirmeyi ve zmginleş- tirn-eyi bilmiştir. Sadece inşa ediimiş olan Ronchamp (1955) kilisesinin, acayip heykel- traşisini, ışık esrarını tahayyül edelim. Çan kulesindeki münhahilerin yumuşaklığı. Bura- da kaim zaviye mezhebinden çok uzaktayız.

Hakikatte, dehâsı, sabırsızlığının ta ken- disiydi. Emin. olduğu hususlar kendisini ya- kıyordu. Neticede Şua şehrinin (Ville ra- dieuse) gerçekleştirilmesini basit bir şey ola- rak görüyordu. İktidarın ellerini serbest bı- rakması ve kredileri vermesi....

(Atina Anlaşması) muhteşem bir man- tıktır. Bulunduğumuz çağda, yeni şehirlerin baştan başa inşa edildiği şu anda, şehirci- liğin fenalıkları üzerinde daha çok ikaz ediimiş bulunuyoruz. Bir şehir binbir unsur- dan müteşekkildir ve birçok unsurlar daha şaşırtıcıdır. Le Corbusier buna: İkamet et- mek, çalışmak, dolaşmak (yaya veya vası- talı olarak), uğraşmak, diyordu. Bu dört fonksiyon, bir şehirde mantıkî olarak, tat-

min edilmişse meslek kazanılmıştır. Haki- katte ve tecrübe ile, bu mesleğin daha ince olduğunu öğrendik; şehir muğlaklık külli- yesidir ve hayat terkibi gibi şehir sentezi de sıkıntıdadır.

Fakat, vermiş olduğu hayatiyetle, yüz- yılımızın şehirciliğini ve mimarisini kuran, bu dahiyane açık görüşlü ve gözüpek adam- cağızın tanınmaması, ne adaletsizlik!..

Bununla beraber, son senelerde, bu yaşlı adam, bütün dünya gençliğine, yeni mimarinin bir sembolü olarak görünmüştür.

Le Corbusier'nin 4 Şubat 1960 gecesi, Serbcnne Üniversitesinde (Makine cemiye- tinde, teçhiz programlan) konusu üzerinde vermiş olduğu konferansı hatırlıyorum.

Konferans saatmdan cok daha evvel binlerce üniversiteli büyük anfiye girmek için kapıyı zorluyordu. Konferansçı beklenirken nükte ve neşe ayyuka çıkıyordu. Corbusier görü- nünce. herkes bir hamlede ayağa kalkmıştı.

Birdenbire gürültünün yerini, müteşekkir kalma ve takdir sükûtu hâkim olmuştu. Bir- kaç dakika önce çılgınca hareket eden bu tcplumun birkaç fısıltıdan sonra, hakikî saygı göstermesini görmek, hakikaten çok ulviydi.

2000 senesinin olgun insanları, yirminci yüzyılın bir üstadını dinliyorlardı.

TION

İLKER K I L I Ç

(17)

H a b e r l e r :

— — ş ehır hu dudu

İngiltere'de yeni bir satellite ( R U N C O R N ) un şematik planı

İ n g i l t e r e ' d e y e n i

inşa edilen

«satellite»

« R u n c o r n »

RİBA J o u r n a l october 67 den İkinci Dünya Savaşından sonra, İngil- tere'de, büyük şehirlerdeki nüfus yoğunlu- ğunu azaltmak için, «satellites» adı verilen bir seri küçük şehirler inşa edildi. Bugün bunların sayısı 21'e ulaşmıştır.

Bunların başlıcaları, Londra etrafında Basildon Harlow, Hemel Hempstead, Ste- venage, Glasgcw yakınında Cumbernauld ve East Kilbride'dir.

İnşaları biten bu küçük şehirlerde tak- riben 500.000 kişi oturmaktadır.

Bunlara ilâveten, inşası yeni biten Run- ccrn, Lancashire'de Liverpcol'un merkezin- den 22 km. mesafede. Lancashire'i Mid- land'a bağlayan otomobil yolu ile L o n d r a - Birmingham - Liverpool, elektrikli trenine yakın ve ayrıca Manchester kanalı ile de- nize bağlanmaktadır. Bu imtiyazlı durumu bu küçük şehre, Liverpool ile sosyal ve ekonomik temaslar kurmasına imkân ver- mektedir.

Runcorn'un plan kitlesi, nakliyat ve trafik bakımından, Cumbernauld'a nazaran daha fazla avantajlara sahiptir.

Başlıca ikamet mahalleri 8 şeklinde- ki, muazzam iki buklenin içindedir. Yeni şehrin ticaret merkezi ise, iki buklenin ke-

siştiği (inter-section) yerde bulunmaktadır.

Mesken bölgesi trafiği 35 km. süratli, 80 - 90 duraklı özel bir yol vasıtasıyle temin edilmiştir. Ayrıca, şehrin etrafını çevrele- yen oval şekildeki (expres) bir yol, süratli trafik akımını, ticarî ve sınaî bölgelere doğ- ru temin etmektedir.

Ayrıca Runcorn'da, her biri 2000 kişi- lik 4 komşu üniteden mürekkep, 8000 kişi- lik, ticaret merkezine azamî 600 metre me- safede bulunan bir topluluk da buluna- caktır.

Ticaret merkezi ve yaya yolların etra- fına, bürolar, okullar, kültür merkezleri ve belediye binaları inşa edilecektir.

Halen 30.000 nüfuslu olan Runcorn'da, 1977 de 70.000, 1989 da 90.000 kişi ika- met edecektir.

İ N G İ L T E R E ' D E K O N U T

İngiltere Mesken Bakanı M. Anthony Greenwocd'un beyanatına göre, şayet konut inşaatı yılda 400.000 ünite olarak devam ederse (1967 de 404.300 adet idi) 1973'e doğru bir fazlalık gösterecektir.

Bakan 1970 - 1980 arasında, 100.000'i gayri sıhhî olması, 50.000 adedi yeni açı- lacak yollar sebebiyle, yıktırılacak olanla- rın yerine kaim olmak üzere, yılda yalnız 255.000-295.000 konut inşasına ihtiyaç olacaktır.

Y e n i bir sanat galerisi

Darüşşafaka Cemiyetinin Çemberlitaş- daki Osmanbey Sitesinde kurduğu yeni Sa- nat Galerisi, sanat çevresinde geniş ilgiyle karşılanmıştır. Galerinin çalışmaları için Asım Mutlu, Elif Naci, Agop Arad, Rakım Ziyaoğlu, Nuri İyem, Jülide Atılmaz, Sel- mi Andak ve Hüseyin Altaylı'dan kurulu jüri, ilk toplantısını yapmış, bazı kararlar almıştır. Buna göre, istanbul tarafının ilk ve tek sanat salonu sayılan bu modern galeride eserlerini sergileyecek sanatçılar- dan hiç bir ücret alınmayacaktır.

Halen Darüşşafaka Lisesi öğrencile- rinin resim çalışmalarını toplayan Galeri- de, önümüzdeki haftadan itibaren bütün eserlerini Darüşşafaka'ya hibe eden mer- hum ressam Ali Sami Bovar'ın tabloları sergilenecektir.

İ N S T İ T U T N A T I O N A L D U L O G E M E N T

• Paris'de 1954 den sonra inşa edilmiş olan 100- 1000 ünitelik konut toplulukla- rında yaşayan 30.000 kiracı arasında yapı- lan anket sonunda :

% 75'i oturdukları lojmanlarda, bilhas- sa mutfaklar ve ana - baba yatak odalarının daha geniş olmasını istemektedirler.

% 70'i mahallelerinin çarşılarından dükkânlardaki self servislerden memnuni- yet beyan etmişler, yalnız % 3 perakende satışları tercih etmektedirler.

% 25'i nakil vasıtalarından şikâyetçi- dirler. Buralardaki ailelerin yarısı, mahal- lelerinden iş yerlerine gidip gelmek için 1,5 saattan fazla vakit kaybettiklerinden şikâyet etmektedirler.

% 70'i mahallelerinde serbest sahala- rın daha geniş tutulmasını ve oyun yerleri ile, bahçelerin, bilhassa otomobil parkları- nın yeteri kadar geniş olmasını istemekte- dirler.

• M İ M A R L A R ODASI M E R K E Z Y Ö N E T İ M K U R U L U : istanbul'da toplanan genel kurul so- nunda seçimler yapılmış, yeni Yönetim Kuruluna aşağıdaki meslekdaşlarımız seçil- mişlerdir :

Maruf Önal Ali Topuz Levent Aksüt Ergun Unaran Doğan Hasol Cemil Gerçek Nejat Ersin

Yeni görevlerinde başarılar dileriz.

(18)

H a b e r l e r :

YEŞİLKÖY HAVA MEYDANI GENİŞLETİLİYOR

Türk Havayolları Genel Müdürlüğü 1969 da, halen işletilmekte olan jet uçaklarından daha büyük ses duvarını aşan, uçakların sefere konacağını, 1972 de ise, 3 0 0 - 4 5 0 yolcu taşıyacak dev hava gemile- rinin hizmete gireceğini düşünerek Yeşilköy hava meydanını büyütmeğe ve pisti uzatma- ğa karar vermiş ve bu işin ilk kısmını bir İngiliz inşaat şirketine 80 milyon liraya ihale etmiştir. Bu suretle, yeni bir terminal binası inşa edileceği gibi uçuş pisti üç kilometre olarak inşa edilecektir. Yeni pist bugünkü Londra Asfaltını bir noktada kestiğinden, Karayolları, bu kısımda yolu iki kilometre uzaklaştırmak için inşaata başlamıştır.

Bu genişletmeden sonra Yeşilköye en büyük uçaklar rahatlıkla inebileceklerdir.

İsviçre'de k o n u t piyasası

Roman İsviçre İnşaat gazetesi 1967 de İsviçre'de konut durumu hakkında bazı ra- kamlar yayınlamıştır.

1961 ile 1966 yılları arasında yıllık konut inşaatı, asgarî 54.237 ünite ile 57.000 arasında seyretmiştir. Yalnız 1965 de bu miktar 59.819 adede varmıştır.

1967 nin ilk sömestrinde konut inşası, 1966 da 21.407 ye mukabil 19.438'e düş- müştür.

Keza altı aylık rakamlarda, 1966 Ha- ziran sonuna kadar inşa halinde olan bi- naların 49.866 adet olmasına mukabil, 1967 de bu miktar 44.199'a düşmüştür.

Bu vaziyet 1967 de konut inşaatında ehemmiyetli bir gerileme olduğunu göster- mektedir.

Şehirlerdeki arsa fikdanı ve fiyatları- nın yüksekliği yeni inşaatı, küçük kasaba- lara ve sayfiyelere doğru kaydırmaktadır.

İsviçre Federal Komisyonu, evvelce, 1966- 1970 arasında, yılda, 46.000 lojman inşasını öngörmüş iken, şimdilik bu mikta- rın 42.000 ünite olmasını yeterli bulmuştur.

Q Mesleklerarası - Konut Ofisinin, Pariste Sosyal meskenlerde

yaptığı bir anket

O. C. I. L. Ofisi 1967 yılında Paris çev- resindeki sosyal lojmanlarda oturan 30.000 kiracı arasında bir anket tertip etmiştir. Bu suretle Ofis, 1954 den beri inşa edilen 50.000 konutta oturanların durumları ve ikamet şartlarından ne derecede memnun olduklarından ve arzularını öğrenmek iste- miştir.

Anket sonucuna göre :

— Aile reislerinin 3 / 4 ' ü 45 yaşından gençtir.

— Vasatî her aileye 2 çocuk düşmek- tedir.

— Oturanların % 54'ü işçi, % 26'sı memurdur.

— % 10.5'un aylık kazancı 1000 F.

Franktan aşağı, % 8.5'u aylık kazancı 2.600 F . Frangından yüksektir.

— Aile kadınlarının % 38'i çalışmak- tadır.

— Aile reislerinin % 51'i iş yerlerine gidip gelmek için, her gün 1.30 - 2 saat va- kit kaybetmektedirler.

— Kiracıların 3 / 5 ' i her ay 200 - 300 F. Frangı arasında kira ödemektedirler.

T ü r k i y e ' d e k o n u t p r o b l e m i

İmar - İskân Bakanlığı bütçesi görü- şülürken, Bakan, sosyal konut yapımı hak- kında bazı bilgiler vermiştir. 1968 yılında 25.200 aileye konut sağlanmıştır. 2. beş yıl- lık planda 211.000 aileye konut elde etme- leri için yardımcı olunacaktır. Bakan, şim- diye kadar şehirlerimizde 400.000 gecekon- du tesbit edildiğini, bunlardan 350 bininin

ıslah edileceğini, 50.000 inin tasfiye edile- rek yerine sosyal konutlar yapdâcağını söy-

lemiştir. (Milliyetten)

B i b l i o g r a f y a :

Cahicrs du centre scientifique et technique du Batiment

N o . 95 - 1968

Defter : 825 — Özel konut inşaatında prodüktivite hakkında bir kollogium.

(Ahşap iskeletli Amerikan evi) 826 — Kitle ve bina planlarının ve mimarî uygulamaların maliyet üzerine tesiri.

827 — Ateşe (yangına) karşı daya- nıklılık tecrübeleri.

828 — Temel zeminleri sondajı hak- kında çalışmalar.

829 — Birleştirilmiş teknik dokü- manlar.

830 — Klasik olmayan yeni yapı ge- reçleri.

831 — Detay ve mimarlar.

Marie - Therese Mathieu tarafından.

Tavsiye ederiz.

(19)

u n z m

B ü y ü k otel

i ş l e t m e l e r i n d e k i y e n i l i k l e r

ve

b u n l a r ı n alî

ıra e t k i l e r i

Tali K Ö P R Ü L Ü Mimar İ. T. Ü.

Her konuda olduğu gibi büyük otel işletmelerinde de, süre ve ekonomi gibi iki önemli faktörün baskısı altında, işletmenin çeşitli bölümlerinin;

Çalışmalarını yalnız o işletme bölü- müne hasretmiş, yeterli eleman ve teçhizata sahip, «ikinci el» işletmelerle yürütmesi mo- dern otel işletmelerinde önemle uygulanan bir sistem halinde gelişmektedir.

Basit bir benzetişle açıklamağa çalışır- sak : Nasıl ki, bir inşaat müteahhidi, inşaa- tın her çeşit imalâtı hakkında bilgi sahibi olduğu halde, bunların hepsini kendisinin uygulaması büyük maddî masrafları gerek- tireceğinden, bu imalât ve işçiliği bu sa- hada mütehassıs, ikinci ele, yani «taşaronla- ra yaptırmak yolunu ihtiyar etmek suretiyle, hem harcamaları asgariye indirip ekonomi sağlıyor; hem süreden kazanıyor; hem de, işi bihakkın bilene yaptırdığından, randı- manı da artırıyorsa; günümüzün otel işlet- meleri de aynı yola yönelmişlerdir.

Bu yoldaki bir otel işletmesi uygula- masını da bir örnekle belirtelim :

Günümüzde birçok otel işletmesi: Ge- rek otelin, gerekse müşteriye ait eşya ve ça- maşırın yıkama ve temizleme işini; büyük bir çamaşırhane ve kimyevî temizleme tesisi kurup o tesise paralel, idarî ve teknik, bir personel kadrosu besleyerek gerçekleştire- cek yerde; yalnız bu işi yapan bir TAŞA- RON firma eli ile işletmenin bu bölümünün yükünden - (tabir caizse) emanet yerine, gö- türü olarak veya parça başına anlaşarak - en ekonomik şekilde, kendini kurtarmış bu- lunmaktadır.

Gene örneğin: İçki, et, tavuk; kahvaltı- lık ve emsali için: ( + ) 1° den (—)21° ye

kadar, yüzlerce m'- lik yer işgal eden Soğuk Odalar yapılmıyor: Yalnız günlük ihtiyacı karşılayan buzdolapları ile yetiniliyor.

Zira artık bunların aylarca veya hafta- larca muhafazası bahis konusu değil.

Çünkü bu bölüm işletme işini yüklen- miş taşaron firma istenilen miktar ve cinsi istenilen zamanda otele teslim edebiliyor.

Bu yolda o denli bir gelişme var k i : Örneğin; otel lokantası için tavuğu temin eden taşaron firma; siparişe göre, tavuğu yarı pişmiş olarak dahi teslime amade bu- lunuyor.

Otel işletmelerinde taşaron eli ile yapıla gelmekte olan hizmetler : Otelin gece klübü işletmesinden, umumî mahallerin gardrop- larına, hatta ayakkabı boyama işine kadar varmakta ise de : Bu taşaron hizmetlerine, konumuz olan otelin ilk inşaat yatırımına etkisi bulunmadığından, değinmekte fayda görmüyoruz.

Yalnız bir işletme bölümünün, özellikle mütehassıs Taşaron eli ile gerçekleştirilme- sinde, tipik bir örnek olması hasebiyle:

Amerika'da uygulanmak üzere hazırlık- larını gördüğüm bir konuya işaret etmeden geçemeyeceğim.

Amerika içinde isim yapmış - birkaç yıldan beri de - dışarıda hızla gelişmekte olan bir büyük otel firması; Amerika'nın çeşitli şehirlerindeki hastane işletmelerini - odalarının düzenlenmesi hususundaki tek- nik yardımlaşma dahil - üzerine almıştır.

Bu d u r u m diğer bir manada : Hastane- nin teknik ve tıbbî yönetimi dışındaki - otel işletmesine benzer - işleri bir taşarona dev- rettiği anlamına da gelir sanırım.

İşletmelerin bu yöndeki gelişmesinin otel türü inşaat yatırımlarına etkisini anla- yabilmek için :

Taşaron eli ile çalışabilecek işletme bö- lümlerinden: Çamaşırhane, kimyevî temiz- leme veya soğuk odalar gibi ünitelerin in- şaat, tesisat ve teçhizatının otel inşaatının tüm maliyetine olan oranına bir göz atmakta fayda vardır.

Lüks sınıf otellerde bir müşteri yatak odası maliyeti yaklaşık olarak 300.000.—

TL. sidir.

300 odalı bir otel maliyeti de yaklaşık olarak 90 milyon liradır.

Gene memleketimizde lüks sınıf otel- lerde bir müşteri yatak odası başına düşen alan da 100.— m - civarındadır.

Demek oluyor ki inşaatın m2 maliyeti de yaklaşık olarak 3000.— TL. sidir.

Bu otel'in

— Çamaşırhane ve kimyevî temizleme tesislerinin işgal edeceği alan

^ 4 0 0 . — m2 X 3000.— = 1.200.000.—TL.

tesisat ve teçhizat tutarı ise yaklaşık olarak 1.800.000.— TL. sidir.

— Soğuk odalarının alanı

^ 200.— m2 X 3000.— = 600.000.— TL.

tesisat ve teçhizat tutarı ise 900.000.— TL.

sidir.

Bu iki ünitenin maliyeti yaklaşık olarak 4,5 milyon TL. sı olduğuna göre, yatırımın bu tesislere düşen oranı % 5 civarındadır.

Bu oran - bu sistem uygulamanın yüz- de yüz geçerli olacağı - diğer sınıf otellerde veya otel türü diğer turistik yapılarda da değişmez.

Bu durumda : İşletmeciye, kalifiye per- sonel kullanma zorunluğunun ve enerji tü- ketiminin yükleyeceği masrafların yanı sıra;

alt yapıda da yatırımın % 5 gibi büyük bir kısmını teşkil eden bu tesisleri, asgariye in- direcek çözümleri aramak, bulmak ve uy- gulamak gerektiği kanısındayım.

O t e l i ş l e t m e l e r i n i n b u ç e ş i t g e l i ş m e s i n i a l t y a p ı y a - t ı r ı m l a r ı n a u y g u l a y ı c ı t e d - b i r l e r n e l e r o l a b i l i r ?

Memleketimizdeki otel ve emsali turis- tik yatırımlar çeşitli şehir ve bölgelerde yo- ğunlaşmıştır.

Örneğin: E G E B Ö L G E S İ N D E :

— Çeşme, Gümüldür, Kuşadası, M A R M A R A B Ö L G E S İ N D E :

— istanbul'un Bostancı'dan sonraki ve- ya Ataköy'den Silivri'ye kadar uzanan Mar- mara sahilinde,

— istanbul'un Taksim ile Maçka ara- sında,

A N K A R A ' D A , BURSA'DA olduğu gibi.

Ve bundan sonraki yatırımlarda: Ya yukarıda - bir kaçını - saydığımız bölgelerde daha da yoğunlaşacak; veya - p r o j e yarış- ması yapılmakta bulunan, Side kıyılarında olduğu gibi - yeni bölgelerde gelişecektir.

Bizim bu yazımızda, ilgilileri bugün- den uyarmağa çalıştığımız husus :

Otel işletmelerinin bu yöndeki gelişme- sinin gerçekten önemli ve yararlı olacağının kabulü halinde :

Şimdiden harekete geçilerek : Gerek alt yapıda gerekse işletmede tasarruf sağlayıcı, bu sistemi uygulayabilecek tedbirler alın- masıdır.

Alınmasını dilediğimiz tedbirler neler olabilir?

Örneğin : Tesbit edilecek çeşitli derece- de buz odaları ve emsali şartları havi buz- hane ve gıda pazarları «TURİSTİK YATI- R I M L A R A A İ T VASIFLAR Y Ö N E T M E - LİĞİ» kapsamına alınabilir.

Böylece evsaf ve kapasitesi belli bir buzhane ve gıda pazarının bulunduğu böl- gede yapılması öngörülecek turistik bir ya- tırımda - V a s ı f l a r Yönetmeliğine göre ge- rekli olan - soğuk oda bulunma zorunluğu kaldırılabileceği gibi Mutfak depoları da as- gariye indirilebilecektir.

Ayrıca bu yoldaki bir uygulama - ticarî merkezlerden nispeten uzak b u l u n a n - böl-

(Devamı 26. sayfada)

(20)

T. İ. S. E. Müzesinde

E r k e n

O s s T i a a n S j

d e v r e n e

a s î

baza ç i n i ö r n e k l e r i

Arkeolog : Erdem Y Ü C E L

Vakıflar Genel Müdürlüğünün istan- bul'da Amcazade Hüseyin Paşa külliyesinde kurmuş bulunduğu Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi'nin en zengin bölümünü, şüphesiz ki «Çini kaplamalar seksiyonu»

meydana getirmektedir. Bu seksiyon daha önceki bir yazımızda tanıttığımız (1) Sel- çuklu çini ve keramiklerinden başlayarak yüzyılımızda yapılagelen Kütahya işi çini- lere kadar Türk çiniciliğinin en güzel ör- neklerini bünyesinde toplamış bulunmakta- dır.

Erken Osmanlı devri çinilerinde, Sel- çuklu çinilerinin renkleri çok az nüanslarla devam etmişse de aynı parlaklığa pek kolay rastlanılmamıştır. Özellikle erken Osmanlı çinilerinde sarı ve yeşil renkler kullanılmış, ilk defa olarak mavi - beyaz örnekler biraz daha geç tarihlerde ortaya çıkmıştır. Bu arada altın yaldızlı çinilere de Bursa abi- delerinde • sık sık rastlanılmıştır. Prof. Dr.

Oktay Aslanapa bu devir çinilerinin özel- liklerini kısaca şöylece özetlemektedir: «Geo- metrik şekiller, yazı dekoru, rûmîler ve ha- tayîler Selçuklu devri çinilerinin dekorunu devam ettirmekle beraber Bursa'da bunlar nebatî motifler ve natüralist temayülde çi- çeklerle fazlasıyle zenginleştirilmiş ve Sel- çuk motifleri de yepyeni bir zevk ve anla- yışla ele alınmıştır. Bu çinilerde nebatî mo- tifler hâkim olmuş, geometrik şekiller ve yazı ikinci planda kalmıştır.» (2)

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesin- deki XV. yüzyıla tarihiendirilen erken Os-

Bursa Yeşil Türbe bordür çinisi Env! 524. Foto: E. Emiroğlu

manii devri çinileri, Bursa ve Edirne'ye ait olup Afyon Kasımpaşa Hamamı ile Ankara Aslanhane Camii'nin birer küçük örneği de bunların yanında yer almaktadır.

Bursa çinilerinden ö r n e k l e r : Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesin- deki erken Osmanlı devrine ait Bursa çini- leri önceleri Ankara'da Vakıflar Genel Mü- dürlüğünde muhafaza ediliyordu. Oraya ne zaman, kimin tarafından ve nasıl gittiğini tesbit edemediğimiz bu çiniler, istanbul'daki müzenin kurulması üzerine 4 Kasım 1966 günü Amcazade Hüseyin Paşa külliyesine getirilmiştir. Müzedeki eserlerin envanteri ve tarihlendirilmesi yapılırken bilhassa bunlar dikkati üzerlerine çekmiş, analoji yolu ile de

XV. yüzyıl Bursa Yeşil Türbe çinilerinden oldukları tesbit edilmiştir.

Bursa'daki erken Osmanlı devri çinile- rinin başlıca özelliklerinden biri, sırları bi- raz kazınacak olursa altında meydana çıkan çini hamurlarının kırmızı renkli, kaba kum- lu, tuğla kili ile yapılmış oluşudur. Müzedeki örnekler de aynı şekilde, kaba kumlu, kır- mızı renkli tuğla kilindendir. Diğer ta- raftan erken Osmanlı devri çinilerinin ben- zerlerine Timur devri eserlerinde rastlanıl- maktadır. Bu benzerlik birçok yazarın dik- katini çekmiş (3), bilhassa Ernst Cohn -

VVienner her iki devir eserlerini karşılaştı- rıp bunları yapan sanatkârların Anadolu'dan gelmiş olmaları ihtimalinden bahsetmiştir (4).

Türk çiniciliği üzerinde araştırmalarda bulunan Prof. Dr. Oktay Aslanapa ise Os- manlı devrinden zamanımıza kadar gelen en eski çinilerin İznik'de 1391.- 1392 tariiıli Yeşil Camiin minaresinde görüldüğünü be- lirtmiştir. Bundan hemen biraz sonra XV.

yüzyıl başında Çelebi Sultan Mehmet'in yaptırdığı Yeşil Cami ve Türbe çinilerinde Osmanlı çiniciliğinin şaşılacak bir olgunluk ve inceliğe vardığını sözlerine ilâve etmiş- tir (5).

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesin- deki çiniler, Yeşil Türbenin ilk yapılışında kullanılmış olan çinilerdir. Zira, Yeşil Tür- benin müteaddit tamir ve onarımlar gördü- ğünü biliyoruz. İlk defa 1682, 1769 yılla- rında daha sonra 1855 depreminde Bursa- nın diğer birçok abidelerinin yanı sıra Yeşil Türbe de oldukça zarar görmüştü. Bunun üzerine Ahmet Vefik Paşa'nın Bursa valiliği sırasında davet edilen Parvillee türbeyi ta-

Edirne : Şah Melek Paşa camii'nin bordür çinisi. (T.İ.S.E.) Müzesi - Env. 499

(1) Bkz: Erdem Yücel, Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesinde bulunan Selçuklu çinileri ve diğer keramik eserler, «Türk Yurdu» istanbul 1967, S. 9 (339), s. 1 6 - 2 0 .

(2) Prof. Dr. Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, istanbul 1962, s. 93.

(3) F. Taeschner, Beitrâge zur Frü- hosmanischen Epigraphik und Archâologie, Der İslam, Berlin 1932.

(4) E. Cohn - Wienner, Turan - İsla- mische Baukunst in Mittelasien, Berlin 1930, s. 26.

(5) E. Diez - Oktay Aslanapa, Türk Sanatı, istanbul 1955, s. 214.

(21)

Env. 527, 528, 529 da kayıtlı parçalar.

T. İ. S. E. Müzesi Env. 525 No. çini Foto : E. Emiroğlu

mir ettirmiştir (6). Yüzyıllar boyunca süre gelen bu onarımlar sırasında Yeşil Türbe- nin çinileri kısmen zarar görmüş ve büyük sayıda parçalarının da kaybolduğu belirtil- miştir (7).

. Evliya Çelebi, Yeşil Türbe kubbesinin yeşil sırlı kiremitlerle örtülü bulunduğunu ileri sürmektedir (8). Ord. Prcf. Suut Kemal Yetkin de kubbe kasnağının eskiden çini- lerle kaplı olmasının muhtemel olacağı dü- şüncesindedir (9). Ayrıca Yeşil Türbe'nin 1941 - 1943 yılları arasındaki onarımını ya- pan Y. Mimar Macit R. Kural da bugün sıvalı olan sekiz veçheli kasnağın, aslında çinilerle kap'.ı oluşunun hakikatten pek ıızak olmadığı düşüncesindedir (10). Diğer taraftan devam eden onarım sırasında kul- lanılacak kireci'^temin için, türbenin doğu- sunda kazılan 2 m2 lik çukurdan çıkan deği- şik şekildeki çini parçalarının da bu rivayeti

hakikat yapacak durumda olduğunu sözleri- ne eklemektedir ( İ t ) . Bunun yanı sıra ilgili yazısında kısaca bu çinilerden en karakteris- tik olanlarının tarifini yapmakta ve renkli resimlerini de bunların yanına ilâve etmek- tedir (12).

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesin- deki aşağıda katalog halinde bahsedeceği- miz çiniler şekil ve desen bakımından tama- men bunlara benzediği gibi teknik bakım- dan da uymaktadır. Zira müzedeki çiniler, iri taneli kırmızı renkli pişmiş topraktan

Bursa Yeşil Türbeden env. 530, 537

kalın ve mat sırlı olarak yapılmış olup ar- kalarında da 3 cm. kalınlığında tuğla yas- tıklar bulunmaktadır.

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müze- s'-deki Ve7;i Türbe çinileri:

Env. No: 501

Boyutlar : 32,50 X 25,50 cm.

Kalınlık : 3 cm.

Sekiz küçük parçanın müzede bir ara- ya getirilerek tamamlanmaya çalışılması sonucunda elde edilen ve bundan sonra da alçı levha üzerine yapıştırılan bu çininin mukarnaslı olduğu görülmüştür. Çini kom- pozisyonun yeri hakkında kesin bir söz söy- lemeğe maddeten imkân olmamakla bera- ber, geniş satıhları kapladığı da muhakkak- tır. Bu geniş satıhlar kapı, pencere gibi boş- lukların çevresi olabileceği gibi kubbe kas- nağına ait olması da ihtimal dahilindedir.

Çini levha, iri taneli pişmiş topraktan kırmızı tuğla yastıklar üzerine son derece ince, renkli sır ile yapılmıştır. Bu mukar- naslı bezemenin derin şekilde cyulduğu, kıs- men keskin, kısmen de yumuşak hatlı kom- pozisyon üzerinde yukarıdan aşağıya doğru ikisi büyük biri küçük olmak üzere üç çu- kur dikkati çekmektedir. Bunların altından da Türk mimarisinde yapı elemanı olarak kullanılan dip bindirmeliklerini hatırlata- cak damlalıklara geçilmektedir. Damlalık- ların crtası, oldukça şişkin olup uç kısım- ları hafifçe yuvarlatılmış ve buraya da kü- çücük palmetler eklenmiştir.

Çini levha üzerindeki bezemenin kentur hatları kcbalt mavisi ile çizilmiştir. Zemin de hâkim renkler, soluk mavi ile sarıdır.

Özellikle mukarnaslar arasındaki, kentur- Iarı kcbalt mavisi olan çukurların satıhları tamamen düz sarı renktedir. Damlalıklar sarı renkte olmasına rağmen üzerlerinde mavi ve patlıcanî dikey hatların bulunduğu görülmektedir. Ayrıca damlalıklar arasında ve onların çevresinde kalan düz satıhların zemini ise açık mavi renktedir. Konturlan

kobalt mavisi olan ve içlerinde parlak be- yaz ile sarı renklere rastlanılan bitki motif- leri bu satıhları boş bir yer bırakmamaca- sına doldurmaktadır.

Diğer taraftan burada dikkati çeken bir başka husus da pano üzerinde yer yer gö- rülen yeşil sır izleridir. Zamanla dış tesir- lerin etkisi ile harap olduğuna şüphe götür- meyen bu izler, esas bezeme dışında yeşil sırın varlığını ortaya koyduğu gibi Yeşil Türbe'nin dış çinileri ile de tam bir ahenk sağlamaktadır.

Env. No: 524

Boyutlar: 14.00 X 13.50 cm.

Kalınlık: 2.50 cm.

Erken Osmanlı devrine ait küçük çini parçalarından dört tanesinin müzede topla- nıp yapıştırılması ile elde edilen bir bor- dür çinisidir. Macit R. Kural buna benzer bir çini parçasının Yeşil Türbe kasnak du-

varı saçak çinilerinden olabileceğini belirt- mektedir (13). Bu bakımdan aradaki benzer- liklere dayanarak elimizdeki çini parçasını da Yeşil Türbe'nin kasnak duvarını kaplayan mukarnaslı panoları sınırlayan bordürler-

(6) Bkz: Parvillee, Architecture et De- ccraticn Turque au XV'e siecle, Paris 1875.

(7) Tahsin Öz, Turkish Ceramics, Pııblished by the Turkish Press Broadcasting and Tcurist Department, s. 15.

(8) Evliya Çelebi Seyahatnamesi, C.

II, s. 15.

(9) Ord. Prof. Suut Kemal Yetkin, İs- lâm Mimarisi, Ankara 1965, s. 233.

(10) Macit R. Kural, Çelebi Meh- med'in Yeşil Türbesi, «Güzel Sanatlar» is- tanbul 1944, S. 5, s. 64.

11) Macit R. Kural, aynı yer.

(12) Macit R. Kural, aynı eser, s. 65, şekil 19, 20, 21.

(13) Bkz: Macit R. Kural, aynı eser, s. 6 4 - 6 5 , şekil 19.

Referanslar

Benzer Belgeler

ucunda yer alan firûze renkli, üçer parçalı mine çiçekleri bulunmaktadır. Erken Osmanlı devrine ait olan bu üç küçük çini parçası desen ve teknik bakımın- dan

Ankara, (ANKA) — Tabiî âfetler dolayısiyle evleri yıkılan ve mahsulle- ri harap olan ev, bağ ve tarlalar için Bakanlar Kurulu yeni bir karar ver- miştir.. Bu karara

Sonuç olarak SDBY olan hastalarda nedeni açıklanamayan ateş, akciğer infiltrasyonları, asit gibi bulguların varlığında detaylı tanısal incelemeler hızlı

Kocaba~~ Koleksiyonu'nda da ayn~~ formda ve aç~k mavi renkte bir parfüm ~i~esi vard~r".. Mezar buluntusu bu yedi eserin renkleri mavimsi ye~il, aç~k mavi ve

Oysa tramvay, Beyoğlu’na hizmet olsun diye konuyordu, trafiğe kapanan İs­ tiklal Caddesi’nin ulaşım soru­ nunu çözümlemek için konu­ yordu.. Amaç

Abdülhamid devrinde, önceleri sayfiye yeri olarak kullanılan Yıldız Sarayı ve bahçelerinin daha sonraları, mev- kinin Dolmabahçe Sarayına nazaran daha uygun

Kolon eksenleri için iki farklı kabul ile yapılan çözümlerden elde edilen düğüm noktası (d.n.) deplasmanları ve dönmeleri düşey yükler için çok fazla

Dolayısıyla izci tekniğinin, işbirliğine dayalı öğrenmede usta olmayan öğretmenler için geçişi sağlayacak bir başlangıç tekniği olarak da görev